Arz’dan Arş’a: Sonsuzluk Kulesi: [SK1] – [SK2] | Mirac: [M1] – [M2] – [M3] | Evrenin Sırları Sınırları: [ESS1] – [ESS2] | Zamanda yolculuk
Sonsuzluk Kulesi 1 : Birinci Albüm: Yaratılma tekilliği :
Kesim 1 | Kesim 2 | Kesim [3a] [3b] | Kesim 4 | Kesim 5 | Kesim 6 | Kesim 7 | Kesim 8 | Kesim 9 | Ref. 1 | Kesim 10 | Kesim 11 | Kesim 12 | Kesim 13 | Ref. 2
Referans 1: İLERİ BİLGİLERBİG-BANG TEOREMİNDE SON GELİŞMELER
İki cildimiz boyunca göreceğimiz gibi, evrenimiz, SÜPER UZAY denen bir EVRENLER çiftliğinde, sonsuz “Mini aknoktacık”lardan biri olarak beklemekteydi. Oradaki şiddet hareketlerinden birinin sonucu olarak, oradaki aknokta “Bu bölgeye” patladı.
Sözünü ettiğimiz şiddet hareketleri, Süper Uzay’daki SONSUZ ENERJİ İMPULSMOMENT’idir. Bunun “Nur” kavramına karşılık olacağını da ileride göstereceğiz. Kudret ne kadar büyükse, uzay da o kadar küçük olur. Evrenimiz “Soyut” bir dönemde Hilbert Uzayı denen düşünebilecek en küçük bir mekândan filizlendi, “Ol!” emri, bu aknoktadan tecelli etti.
Daha yaratılışın milyonda-bir saniyesinde “Hadron” döneminde yapıtaşlarımız olan “Atomaltı parçacıklar” ortaya çıkmıştı. Bu kısa zamanın geçmesi evrenimize uyarlanması için gerekli bir intikal gecikmesi süreciyle ilgilidir.
En başta bir tek “Kuant” olan aknokta, sonra şimdiki parçacıklara ve kuvvet alanlarına bölünerek çoğaldı. Bu olayı tersine düşünürsek, “Birleşik Alanlar” teorisini kastetmiş oluruz. Söz konusu teori, en gelişkin son şekliyle “Süper diziler” öngörmektedir. Bunun sonucu olarak da, evrenin gördüğümüzden başka görünmeyen fakat çekimle hissedilen bir “İkizi/Gölgesi” olduğu varsayılmıştır. Buna göre evren, iki takım madde olarak yaratılmıştır. Bunların iki farklı kuvvet alanları bulunmaktadır.
Big Bang teorisinde, görmediğimiz, fakat evreni çökertecek olan ikinci takım maddenin patlamada ayrıştığı öne sürülmüştür. Bizim “Takım” madde, şimdiki içeriği yanında, kuvvet alanları olarak da bir ağırlık taşımaktadır.
Evrenin en baştaki etkin patlaması çok küçük karanoktacıklar da oluşturmuştu. (Hawking bulgusu). Bunun yanında, bilinmedik yasalara, bulunmadık maddelere bağlı birçok parçacık daha var olmalıdır. Hatta bunlardan çok soğumuş olan dördü de öngörülmüştür: En hafif süper paçacık olan fotinolar, nötrinolar elektromanyetiktir. Wilczek’in “Matematik yolla” bulduğu mini kütleli, kolay kümeleşen karanlık ve soğuk, manyetik olmayan “Aksiyonlar” bulunmaktadır (santimetreküpte 1 000 000 000 000 000 tane).
Galaksilerin oluşumunu “Süper diziler” önermesi açıklar. Haritadaki devletler gibi eğribüğrü sınırları olan bu diziler de, ilk oluşumda ortaya çıktı, zamanla soğudu ve evrenin genişlemesine karşılık geriye çekilip büzüştü. Büzüşmesi sırasında da çekim dalgaları dışında elekromanyetik dalgalar yayınlayamadılar ve hapsoldular. Uzay-zaman geometri dilimlerinden farklılıkları ve çekimci özellikleri nedeniyle uzayı bir yandan gerer, bir yandan da büzerler, galaktik kümeleri oluştururlar.
Bu teorik parçacıklar ve madde, patlamanın ilk anında ayrılmışlardır. Bildiğimiz madde önce tür olarak az, fakat kütle olarak çok büyük temel parçacıklardan oluştu.
Planck dönemini kuark dönemi izler, Süper simetri parçacıkları yanında Higgs bozonları (“Antimaddesi” olmayan bir tür parçacık) bu dönemin üyeleridir.
Daha sonra üçer kuraktan ortaya çıkan nötronlarla birlikte Hadron dönemi başladı. Bu dönem yaratılıştan itibaren, “OL” emrinin ilk saniyesinin onbinde-biri zamana kadar sürdü. Evrenin tutarı da o an belirlendi. Madde-antimaddenin birbirini yok etmesi (Annihilation) sonucu, ağır parçacıklar yok olup, geriye kararlı parçacıklar kaldı. (Proton, nötron, elektron, muon ve nötrinolar ile bunların anti parçacıkları Higgs bozonları, Higgs alan parçacıkları evrenin içine işleyerek, parçacıkların özelliklerini oluşturdular.)
Nötrinolar sıcaklık onmilyar dereceye düşene kadar, sıcak plazma içindeydiler. Bu sırada evrenin yarıçapı sadece bir santimetredir, geçen zaman ise saniyenin on-milyarda biri kadar kısadır.
Sıcaklığın on milyar dereceye düşmesiyle, nötrinolar içinde bulundukları ortamdan geçebildiler ve serbestçe yayılmaya başladılar. Bu evreye hafif parçacıklar dolayısıyla “Lepton dönemi” adını vermiştir.
Evrenin yaratılışının daha birinci saniyesinde beklenen “Nükleer tepkimeler” dönemi başladı. Işımalı dönem de denen bu evrede madde-antimadde yok olmaları yüzünden, evrenin her noktası güneşten de parlaktı: Karanlık hiç yoktu!.. Isı ise hızla düşmekteydi: Üç saniye sonra ısı 3 milyar dereceden, düştüğünden, ilk 30 saniyeye kadar henüz atom çekirdekleri oluşamaz. Bu andan sonra kararlı ilk element çekirdekleri (hidrojen, deuterium, tritium ve Helyum izotopları) ortaya çıktı. Ama fotonlar onların atomlaşmasını önlüyordu.
Yaratılıştan 700 bin yıl sonra sıcaklık 3000 dereceye düşünce elektronların, atom çekirdeklerinin yörüngesine bağlanmalarına fırsat doğdu. Böylece fotonlar da atomlar arasından artık serbestçe yayılmaya başladılar. Bunlar başta çok şiddetliydiler ama daha sonra (-270 dereceye kadar) soğudu. Sözünü ettiğimiz “Radyo dalgaları” evrenin şimdiki zeminindeki arkafon ışımasıdır.
Bilim, yaratılışın milyarlarda-bir saniyesini bu kadar hassas ve doğru ölçerken, 700 bin yıldan sonra bazı “Sırları” çözememektedir. Bu sırlardan birisi, evrenin (Hidrojen-Helyum ve yüksek ısılı fotonlardan oluşan) tek, birleşik bir bulut olarak kalması gerekirken, nasıl “Galaktik bulutlara bölündüğü problemidir. Konuya ilişkin birçok teori ileri sürüldü. Bunlardan birisi “Süper diziler” teoremidir. (Mısır patlağı biçiminde şimdiki galaksileri serpiştirir.)
Bunun yanında (Yazarımız Prof. Ayberg, diğeri de çalışma arkadaşı Prof. Hawking’in birlikte geliştirdikleri) bir başka teori daha vardır. Şimdi bu teoriyi sunuyoruz ve “Gökler ile yerlerin önceden bitişik olduğu, fakat sonradan ayrıldığı tefsirine yorum getirebilir.