Arz’dan Arş’a: Sonsuzluk Kulesi: [SK1] – [SK2] | Mirac: [M1] – [M2] – [M3] | Evrenin Sırları Sınırları: [ESS1] – [ESS2] | Zamanda yolculuk
Sonsuzluk Kulesi 1 : Birinci Albüm: Yaratılma tekilliği :
Kesim 1 | Kesim 2 | Kesim [3a] [3b] | Kesim 4 | Kesim 5 | Kesim 6 | Kesim 7 | Kesim 8 | Kesim 9 | Ref. 1 | Kesim 10 | Kesim 11 | Kesim 12 | Kesim 13 | Ref. 2
Kesim: 6: Evrene açılmak
İnsanoğlu bu evrenin keşfine nasıl çıkar?
Dünyamızda yüzey iki boyutludur. Yani dünya üzerinde bir tarlamız vardır ve bunun örneğin 400 metrekare olduğunu, her kenarının 20 metre uzunlukta olduğunu düşünürüz.
Eskiden insanlar kuşlara bakar ve uçmak isterlerdi. Kuşlar hem yere konuyor (iki boyutlu) hem de insanların hiç bilmediği üçüncü boyuta yani “Göğe uçuyorlardı”.
Çok geçmeden insanlar da balon, uçak, roket yaparak “Üçüncü boyuta” yani göğe çıktılar. Öyle ki kendilerine kuşbakışı bakan kuşlara bile tepeden bakmaya başladılar.
Roketlerin icadıyla pilotlar astronot elbisesi giydiler. Sonunda inanılmaz bir şeyi başararak, “AY’A AYAK BASTILAR.”
Ay’a gitmek haftalarımızı alıyordu. Roketlerimiz saatte 50bin km. ye varan hızla gitmelerine rağmen, en yakın gezegene gitmek aylarca sürecekti. Daha sonraki bir gezegene gitmek ise yıllarımızı alacaktı. Örneğin Pluton gezegenine gitmek insanın ömrüne sığmaz.
Gezegenlere gitmenin teknik zorluğu vardır. Bir astronotun öncesinde 20 yıllık öğrenim çağı ve sonrasında da bir o kadar yıl astronotiks eğitimi gereklidir. Kırk yaşında yolculuğa çıkan bir insan ömrü boyunca gideceği bu yolculuğunda, kendi gemisinin birkaç katı,besin, oksijen, su vb. yanında götürmelidir. Sonuçta insanoğlunun bir kalkışta güneş sistemimizin uzak gezegenlerine gitmesi için ne ömrü ne de teknik imkânları yeter.
Dolayısıyla karşımıza ZAMAN denen yeni bir boyut çıkıyordu. Yani mesafe denen boyutu, zamanın akma hızı olan ışık hızıyla kat ederiz. Zaman ve mesafe böylece 4. boyut oluverir.
Evrende en hızlı şey olan ışık bile ZAMANA bağımlıdır. Saniyede üçyüzbin km. hızı olan ışık hızı evrenin en büyük sür’atidir.
Bir uzay gemisi “Maddeden” yapılır. Ama “Işıktan bir uzay gemisi yaparsak, evrenin en büyük hızını elde etmiş olurduk. Öyle ki, bu gemi, BİR SANİYEDE dünyanın çevresini 7,5 kez dolaşmaktadır.
Bu korkunç süratteki ışık-gemimiz dünyadan güneşe sekiz dakikada gider. Pluton gezegenine ise saatler boyunca…
Güneşimiz bize en yakın YILDIZ’dır. Yıldız ve Güneş aynı şeydir. Bütün yıldızlar birer güneştir aynı zamanda…
Bizim güneşimize en yakın yıldız Vega ve Erboğa olup, güneşimizin bitişik komşusudur.
Ne var ki, ışık-gemimiz oraya dört yıl dört ayda ulaşır. Bu arada yolun daha yarısında “Ortada kalırız” çünkü, iki güneş arası o kadar uzundur ki, geriye baktığımızda güneşimizin de bir yıldız noktacığı olarak bize göz kırptığını görürüz. Öteki yıldızların arasında kaybolmuş bir noktacık…
Işık hızıyla değil de, normal bir roket hızıyla oraya 43 bin yılda gidebilirdik. İşte birbirine komşu iki güneşin arasındaki mesafe!..
Güneşimiz gibi tam yüz milyar tane daha güneş bir arada bir Samanyolu içinde bulunuyor. Böyle yüz milyar güneşten (yıldızdan) oluşmuş gök adasına “Galaksi” diyoruz. Bizim galaksimizin adı ise “Samanyolu ya da Arapça ismiyle Kehkeşan” dır.
Galaksiler ya da Samanyolları, bir uçan daire gibi, bombeli ve çevrelerinde yıldızlardan oluşmuş sarmal kolları olan Yıldız topluluklarıdır. Bizim galaksimiz küçüktür. Öyle galaksiler vardır ki, içlerinde birkaç trilyon yıldız (Güneş) bulundururlar, hata bizim galaksimizden bin tane daha içlerinde barındırırlar!
Galaksimiz ve hemen bitişiğindeki komşu galaksi-Andromeda birbirine benzer. Ortada bir çekirdek ve çevresinde dolanan girdap gibi helezonik kolları vardır. Bu ışıklı tuğlalar yıldızlardan dokunmuştur. Komşu iki galakside de 100 milyar kadar yıldız var.
Yüz milyar nedir? Eğer bir insana yüz yıl versek ve her saniye bir madeni lira saysa, bu adam hiç uyumaksızın ve başka bir işle meşgul olmaksızın yüz yıl boyunca bu madeni liraları saysaydı 3 milyar 140 milyon lira sayacaktı. Biz daha yüz milyar yıldızın ne anlama geldiğini bile bilemiyoruz.
Eğer evrenin en hızlı gemisi olan ışık gemimiz komşumuz Andromeda Galaksisine gitmeye kalksaydı üç milyon yılda gider. Roketimiz ise oraya üç milyar yılda, yani dünyanın ömrü kadar bir zamanda gitmek zorunda kalacaktı.
Resim: 1
GALAKSİMİZİN GÖRÜNÜŞÜ
Eğer Samanyolunun dışına çıkabilseydik, galaksimizin enine ve yukarıdan böyle görecektik. Çizimler, benzer galaksilerden uyarlanmıştır. Galaksinin çekirdeği (A) bir galaktik karadelik içermektedir ve yaşlı yıldızlar burada yoğunlaşmaktadır. Çevredeki sarmal kollarda yer alan 100 milyar yıldızdan biri de (G) ile gösterilen güneşimizdir. Galaksimiz Samanyolunun çapı 200 000 ışık yılı; genişliği bunun beşte-biridir. Güneş sistemimizin merkeze uzaklığı ise 32 bin ışık yılıdır.
Neyse ki ışık gemimiz roketimizden bin kat daha hızlı olduğu için biz üç milyon yılda oraya gidebilirdik.
Ne var ki, evren genişlemektedir. Hubble evrenin genişlediğini daha 1920 yıllarında bulmuştu. Yaratılış patlamasının sürmesi nedeniyle evren genişlemektedir. Bu demektirki, “Galaksiler birbirinden hızla uzaklaşıyor.”
Biz komşumuz Andromeda’ya 3 milyon yılda gitmeye kalkıştığımızda, bu galaksi 3 milyon yılda bizi geride bırakacak bir hızla uzaklaşacaktı. Yani belki de 6 milyon yılda onu yakalayamayacaktık. Ona ulaşsak bile, geride bıraktığımız Samanyoluna dönmemiz için en az 12 milyon yıl gerekecekti.
Bunları niçin yazıyorum? Sadece komşu güneşlerimizin ve komşu galaksimizin ne kadar akıl almaz uzakta olduğunu, son hızla giden ve bundan büyük hız olmayan ışık gemimizde tecrübe ederek, kâinatın büyüklüğünü, dolayısıyla YARATANIN erişilmezliğini vurgulamak istiyorum.
Ve demek istiyorum ki, bizim çevremizde bizden başka bir gezegende hayat yok. Allah’ın bildirdikleri dışında (İnsan, Cin-şeytan, Huri, Ğılman, Yecüc-Mecüc, Melek vb.) bir hayat tarzına rastlamak mümkün değil. Oradan da bizlere Uçan dairelerin gelmesi mümkün değil!. Bize gelebilecek bir Uçan daire (UFO) içindekilerin 12 milyon yıl ömrü olmalıdır en az…
Samanyolu ve bitişik komşusu Andromeda küçük birer galaksidir. Böyle 150 kadar galaksi ise, bir üst sistemde yer alırlar. Bu sisteme “Meta galaksi” ya da “Süper küme” adı verilir. Dağılım hesaplarına göre içinde yüzmilyar tane güneşi olan 200 milyar galaksi vardır.
Bu galaksiler ise Süper kümelerde toplanmışlardır. Her süper küme ise “Galaksi şablonları teorisine” göre bir Hiper yani daha dev bir kümede toplanmışlardır. Buna göre her 200 milyar galaksi olan bir Hiper Küme oluşturuyor.
Peki ya bu Hiper kümelerden de 200 milyar tane varsa?
Evrenin bu inanılmaz ve akıl almaz boyutları karşısında Allah’ın ilmine ve kudretine vakıf olmaktan başka ne yapabiliriz ki?
Rabbimiz ise bu korkunç dev evrenimizin yerini şöyle belirliyor:
“Doğrusu biz aşağıların en aşağısı olan göğü sadece yıldızlardan ibaret bir süsle donattık.”
Yani şimdiye kadar saydığımız her şey, bir balon köpüğünün yüzeyi gibi, 7 göğün en aşağısındaki en önemsiz bir bölge “Yıldızlardan ibaret bir süs” olup çıkıyor!..
Bunu ancak EKBER (En büyük) bir kudret söyleyebilir”..