Örnekler şu: Araplar her şeyi üç harf üzerine kurarlar. Mesela K-T-B: Katib, Mektub, kitab, ketebe = Yazmak vb! gibi sayısız türevi var. Bunları biliyoruz.
<> KLM?
Evet K-L-M de öyle. Kalem var da Arap bilmez neden üç harf var? Yani arapça ve İbranice’de ÜÇ HARFin kendisi hariç tüm TÜREVLERİNE ve türetmelerine bir anlam verebiliyorlar, ama ŞU ÜÇ HARFİN anlamı ne, işte onu bilmiyorlar.
Halbuki B İ L İ Y O R L A R D I . Ama atamız İbrahim’den sonra U-NUT-TU-LAR.
Onların unuttuğunu ise Hint-İran dil ailesi UNUTMADI. Ama onlar da Sankritçeyi unuttular. Buyrun çıkın işin içinden?????
[Candaşın] “kalem” örneği daha önce değinmiştim. CALAMUS=Kalem (Bu latince). KALAMA=Kalem (Sankritçe).ÜÇ harfi biri (Sami ve Hami dilleri), anlamı ise ARİ dil ailesi korudu.
Enerjiyi anımsadınız, Kökünün NAR olduğunu.
<> Narenciye, en-narenciye
<> orange
Evet narenciye=Orange da oradan gelmiştir.
Şimdi tuhaf olan Arap der ki: “Walla biz ÜÇ harfi bir yerden almışız, anlamını filan bilemeyiz. Ama ondan üç bin kelime üretiriz.”
Yafesi (Ari) ise şöyle diyor: “Biz kelimenin kökünü biliriz. Ama TÜRETMEYİ BİLMEYİZ.”
<> Biz Ural-Altaylar, dışarıda kaldık. (Bir de Yafes’in en büyük oğlu olacağız.)
(O konuda haklısın. Ama Turan en küçük oğluydu.)
Musiki=Müzik. Music (ing), Musique (Fr.), Muzik (Alm), Musiki=Tüm Hint-İran dil ailesi. Ya Arapça?
<> Zikr
Biraz yakaladınız ama tam ZİKR değil.
<> Mezekki, Müzekke
Zikr doğru ama şu da var ki, O bir gezegen ismidir.
<> Merih?
Merih=Ares=Savaş tanrısı. Hani şu “Güzel sanatlar ve Aşk gezegeni” var ya.
<> Venüs?
<> Zühre
Evet Venüs=Zühre. Çolpan yıldızı, sabah yıldızı, morning star, akşam yıldızı ve marjore. Kadın adı olarak Marjorie.
Zühre. Kelime kökü Zekra. (Sankritçe çiçek demek, güzel sanat demek.) Şimdi zekra’yı Arapça yazalım: Zehra. Zehra nedir?
<> Çiçek
Evet çiçek. Resulullah bile kızını severken “Fatımatüz ZEHRA” diye sevdi.
<> Zehra = Hazere = Hızır?
(Hayır Z-H-R. Hızır ise H-D-R.)
İşte bu Zehra ve ondan türeyen Zühre ve aslı olan Zükre.
Şimdi bazı kelimelerin başına şunları getiriniz: TRC = Tercüme, Tercüman, ama MÜ-TERCİM. Şimdi ise ZİHR’in başına MÜ’yü getirin. İşte kökü budur: Mü-Zuhr.
<> ktb, mektub, zihr müzehhir, mezhere
Bir de ilginç bir anlamı var: İkisi kardeştir. SİHR (sihir) ile ZİHR (Zikr) kardeştir. Birincisi daha sonra büyü anlamına gelmiş ama “Büyüleyici sanat” demek.
İkincisi ise “ZİKR” yani titreşim, ses vb. demek. Müzik’in kökü bu.
Arapçada ayrıca “muğanni, teğanni” şarkı söylemek, bir de “Lu’ud” var, Türevi Ludi, Laudi. Onun da başına getirip bir ME koyalım???
<> Melodi?
Ev-Vet bingo, MELODİ!
Hani Rumcaydı? Melody’nin Elenler özbeöz rumca olduğunu söylerlerdi. Arapçada ne arıyor? Müludi bile var Tuareg dillerinde.
<> zhr… zahir (varlığı -/+ sonsuz olan)
Ama Zahir derken, “Za” ile yazıyoruz. Bu daha ince yani “Zü” gibi. Bilirsin Zı, Zal ve Zel var arapçada. Zahir ile zühre farklı.
<> Anladım
Şimdi bunları anlatmamın nedeni, “Chatkırıldım”larımız içindi. Şu mesajı verdim:
1. En baş dönemlerde herkes herkesin dilini anlıyordu. (Türk lehçelerini anlamamız gibi. Azeri ile Türkmen ile rahatça konuşursunuz.)
2. Daha sonra kimse kimseyi anlamaz oldu.
a) Bir kısmı “BİLMEDİĞİ ÜÇ HARFİ”
b) Diğer kısmı da türetmeyi UNUTTU.
Böylece diller ayrıldı. Bir arada yaşasalardı.
Sami (Sara) Hami (Hacer) ve Yafesi (İbrahim) için sorun yoktu ama sonradan gelenler İBRAHİM MİLLETİ adını alıyor. Ayetlerde “Milleti İbrahima Hanifa” diye geçiyor. Hatırladınız mı?
-devam edecek-
Hans von Aiberg, 31/10/2001 (014/04)
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 014 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku