Chat 271 – 03 şubat 2005
[] Kaptan msccp10SCE nickiyle bağlandı
<> selam selam efendim
<> selam selam hocam hoş geldiniz
selam hanifcandaşlar selam büyük jüri. Hoşbuluşturana çok teşekkür.
Hicr-47.
<> 15-Hicr/47: Sinelerindeki kinleri soymusuzdur da ihvan olarak köşkler üzere karşı karşıya otururlar
<> 15-Hicr/47: Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.
Bilgisayar sandalyelerinizde oturuyor musunuz?
<> evet
Kardeşler miyiz?
<> evet
<> kesinlikle
Kalplerinde KİN olan var mı?
<> hayır
<> asla yok
Eğer halen birkaç kişi var ise, bilsin ki, Hicr 45 ve 46’ya tam olarak keyillenmemiştir, ram olmamıştır.
<> 15-Hicr/45: Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.
<> 15-Hicr/46: Onlara: “Selametle güven içinde oraya girin” denir.
“47: Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız, hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.”
Sizleri koltuklarınızın başına bağlayan nedir? Yorulmuyor musunuz?
<> sevgi
<> Quran İlim Sevgi
<> Allahın ilmi
Ve de Hicr-49. Pardon önce 48.
<> 15-Hicr/48: Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
<> 15-Hicr/49: Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim.
<> 15-Hicr/49: Haber ver kullarıma; şüphesiz ben, ben bağışlayanım, esirgeyenim.
Ben asla yorulmadım, sizlerle chat yaparken bazen 16 saat oturdum, yine yorulmadım. Sırt ağrım ise bir mevsimlik rahatsızlık olsa gerek. Cennet oturmak ve de oturum üzerine kuruludur. Yorulmadığınız halde oturur veya uzanırsınız. Ayakta bulunmaktan veya uyumamaktan -ebedi- yorgun düşmezsiniz.
Ve de 49. ayet:
“49: Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim.”
<> 15-Hicr/49: Haber ver kullarıma; şüphesiz ben, ben bağışlayanım, esirgeyenim.
İşte bunu da RABB’in sadece merhamet edici oluşuyla (Rahman ve Rahim) açıklamıştık.
Allah’ın merhameti yerine İblis’in merhametine sığınanlar için (Hicr-43 ve 44), ayrıca Hicr-50
Allah’ın merhametsiz olduğu anlamına gelmez. Çünkü: “Onlara Allah değil; onlar KENDİ NEFSLERİNE z u l m e d i y o r l a r ” (ayettir).
<> 15-Hicr/43: Ve hiç şüphe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir.
<> 15-Hicr/44: Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.
<> karaçarşaf giymek gibi
Hicr-50.
<> 15-Hicr/50: Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır. = Ve enne azabi hüvel azabül elim
Kendine MERHAMETİ olmayana Allah da merhamet etmiyor.
<> 3-Ali İmran/117: bu Dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgar meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lakin kendilerine zulmediyorlardı.
Allah merhametlidir -tüm kullarına- fakat kullarının kendilerine MERHAMETİ yoktur.
Kimse Allah’ı bu ince ayrım için merhametsizlikle suçlayamaz. O Rahman ve Rahim’dir ebedi/baki.
<> 10/44: Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Ama insanlar özbenliklerine zulmediyorlar.
Kendinize merhamet ediniz: “47: Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.”
Allah gerçekte budur! Tıpkı Ali İmran 102-103’deki gibi…
<> 3-Ali İmran/102: Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.
Ve de 103.
<> 3-Ali İmran/103: Hep birlikte Allah’ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.
Ve de 104 (yani siz KARDEŞLER)
<> 3-Ali İmran/104: İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirleneni emreden, kötülük ve çirkinliği belirlenenden alıkoyan bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere eren işte onlardır.
Bu kardeşlerin kalplerinde kin olmamalıdır. Bizim kinimiz bizlere değil; kiniyle geberesiceleredir… Yani cehennemin 7 kapısından gireceklere…
Bu dönem artık Jüri’den BÜYÜK JÜRİ’ye geçmiş bulunuyoruz. Büyük Jury’de/Şura’da asla kardeşler arasında kin olmamalıdır.
Büyük Jüri’nin, önceki jüriden farkı şudur: V İ C D A N jürisi. Vicdan jürisinde asla birbirine KİN olmaz, olmamalı! Artık KİN sözünü duymak istemiyor M meclisleri!
“Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’ nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.”
<> işittik ve iteat ettik
Herkes bir tornadan çıkmış standart kul değildir. Robot değiliz biz. Herbirimize bir nefs karakteri yapıştırılmış. Herkesi kendiniz olarak kabul edemezsiniz.
Pekiyi ortak yol nedir? KARDEŞLİK paydası.
Bu paydanın PAYI nedir? Benim nefsimin kusurlarını HOŞGÖRÜN (yaratandan ötürü). Birbirimizi hoşgörelim.
Sağelimle yazdıran Allah’ıma yemin ederim ki BÜYÜK JÜRİ DÖNEMİ açıldı. Ve kırmızı çizgisi var: Aramızda asla kin olmaması… Bu olmazsa olmaz şartlardan biridir…
Ve yine Sağelimle yazdıran Allah’ımıza yemin ederim ki BEN hiçbirinizden üstün değilim, hiçbiriniz de benden üstün değildir.
Peygamberlerin birbirine üstünlüğü yoksa elbette onları izleyen ve örnek edinen bizlerin de birbirine üstünlüğü yoktur.
Vallahi billahi ben sizden hiçbirinizden ÜSTÜN d e ğ i l i m , tıpkı benden üstün olanınız olmadığı gibi.
Ne Zülkarneyn ne Dabbet olmam bana bir üstünlük sağlamıyor, üstelik CEHENNEM yolum son nefese kadar açık.
Biriniz diğerinden kendinizi üstün görürse bu faşizmdir, ırkçılıktır. Şeytan en büyük faşist, en büyük ayrımcıdır. Allah’ın kullarını birinci sınıf = Kendisi ve cinler, ikinci sınıf = İnsanlar olarak ayırmıştır. Kibir, gurur bu şeytanın nefsidir.
Hicr-26’dan 42 (dahil) yazar mısınız.
<> 15-Hicr/26: Andolsun ki; biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
<> 15-Hicr/27: Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık.
<> 15-Hicr/28: Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: “Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım.”
<> 15-Hicr/29: Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.”
<> 15-Hicr/30: Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.
<> 15-Hicr/31: Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti.
<> 15-Hicr/32: Allah buyurdu ki: “Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?”
<> 15-Hicr/33: İblis şöyle dedi: “Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim.”
<> 15-Hicr/34: Allah şöyle buyurdu: “Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin.”
<> 15-Hicr/35: “Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir.”
<> 15-Hicr/36: İblis: “Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver” dedi.
<> 15-Hicr/37: Allah buyurdu ki: “Sen mühlet verilenlerdensin
<> 15-Hicr/38: “Allah katında bilinen vaktin gününe kadar…”
<> 15-Hicr/39: İblis şöyle dedi: “Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!”
<> 15-Hicr/40: “Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnadır.”
<> 15-Hicr/41: Allah şöyle buyurdu: “İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur.”
<> 15-Hicr/42: “Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.”
Ve buna 43 ve 44’ü ekleyiniz lütfen.
<> 15-Hicr/43: “Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.”
<> 15-Hicr/44: “Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır.”
“Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.”
“Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.”
“Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.”
Şeytanın üzerimizde hiçbir nüfuzu yok İSE FAŞİZM de yok!
Biz sadece MİH-milletiyiz. Bu millete ŞEYTAN NÜFUZU yoktur ve olmamalıdır.
Ben asla hiçbirinizden üstün değilim. Vallahi de Billahi de MİH milletinde ÜSTÜNLÜK yoktur çünkü onlar T A K V A sahipleridir. (Takva ise bugüne kadar yazdığımız herşey. Yani bizim HANİFLİK elbisemiz üniformamız.)
[] 15/40 + 98/5 >>> Muhlis kullar = Hunefa/Hanifler.
Hanifler de BÜYÜK JÜRİ olduklarından itibaren “işaretli melekler” gibi takva elbisesini giymişlerdir. Haniflik ilkelerinin tümünü bilen ve uygulayan TAKVA ELBİSESİNİ GİYMİŞ Hanif oğlu Hanifler, ya da Hanif kere Hanif KARDEŞLERDİR.
Müslümanlar Kardeş ise bizler İKİZ KARDEŞLERİZ (hanif müslümanlar olarak).
Müslüman ile Hanif müslüman arasındaki bariz fark şudur:
Müslümanların ehli kitab olma riski vardır, mezhebleri, tarikatları vardır. Müslümanlar sadece DİN için yaşarlar ve bu din değil, soytarılıktır.
Ama Hanifler için DİN hiçbirşeydir, yani amaç değil araçtır (yazmış, söz etmiştik), hatta demiştik ki:
Din bana kurban olsun, biz dine değil. Allah’a taparız. Çünkü dini Allah’a has-halis kılmışız.
Onlar ise fırkalara ayrıldılar. Her fırkanın başına bir adam geçirdiler ve dini ALLAH’a değil bu isimlere HAS kıldılar.
Yezidilik (Sünnilik yani)
Alevilik (Şiilik yani)
Hanbeli
Şafii
Nakşibendi
Halveti
vb.
yani sonları i harfi ile bitenler.
Hayır, bütün bu isimleri siliniz, atınız, yerine ALLAH yazınız. O zaman onlar gibi ortodoks ve katolik olmaktan kurtulur Protestant olursunuz.
Büyük JÜRİ’nin bir başka önemi şu: “İbrahim Dostluğuna giden yolda, önce işaretli melek olursunuz!” Yani İbrahim’in MİSAFİRLERİ (konukları). Artık İbrahim’in misafiriyiz (Büyük Jüri’den itibaren)
Ayet, araştırınız: İbrahim’in MİSAFİRLERİ …. diye.
<> 51/24: İbrahim’in ikram edilen konuklarının haberi geldi mi sana?
<> 15-Hicr/51: Onlara İbrahim’in misafirlerinden bahset.
<> 15-Hicr/52: Hani onun yanına girmişlerdi de Selam! demişlerdi. O da Biz sizden korkuyoruz. diye konuşmuştu
<> 15-Hicr/53: “Korkma! Biz sana bilgin bir oğlan müjdeliyoruz.” dediler.
<> 51/25: “Qalu SELAM qale SELAM”
<> 11/69: “Qalu SELAM qale SELAM”
<> Meleklerden İKİ SELAM, İbrahim’de de İKİ SELAM 🙂
Evet SELAM SELAM.
İbrahim’in misafirleri daha sonra Lut’un misafirleri oldular. (Hicr 51’den 73–74’e kadar olan bölüm) (okumanız yeterli)
<> 15-Hicr/51: Onlara İbrahim’in misafirlerinden bahset.
<> 15-Hicr/52: Hani onun yanına girmişlerdi de “Selam!” demişlerdi. O da “Biz sizden korkuyoruz.” diye konuşmuştu.
<> 15-Hicr/53: “Korkma! Biz sana bilgin bir oğlan müjdeliyoruz.” dediler.
<> 15-Hicr/54: Dedi: “İhtiyarlık yakama yapıştıktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz! Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?”
<> 15-Hicr/55: Dediler: “Hakk’a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma.”
<> 15-Hicr/56: Dedi: “Sapıtmışlardan başka kim ümit keser Rabbin rahmetinden!”
<> 15-Hicr/57: “Amacınız nedir ey elçiler?” diye sordu.
<> 15-Hicr/58: Dediler: “Biz günahkar bir topluluğa gönderildik.”
<> 15-Hicr/59: “Yalnız Lut’un ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız.”
<> 15-Hicr/60: “Lut’un karısı hariç. O günahkarla geriye kalacaktır. Öyle takdir ettik.”
<> 15-Hicr/61: Elçiler Lut ailesine geldiklerinde,
<> 15-Hicr/62: Lut: “Siz tanınmayan kimlersiniz.” dedi.
<> 15-Hicr/63: Dediler: “Sana öyle bir şey getirdik ki,onun hakkında kuşkulanıp duruyorlardı.”
<> 15-Hicr/64: “Sana gerçeği getirdik. Biz, özü-sözü doğru olanlarız.”<> 15-Hicr/65: “Gecenin bir yerinde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere kadar gidin.”
<> 15-Hicr/66: Ona şu emri bir hüküm olarak ilettik: Şunlar, kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklardır.
<> 15-Hicr/67: Şehir halkı geldi. Muştulanmış olmanın sevincini yaşıyorlardı.
<> 15-Hicr/68: Lut dedi: “Bunlar benim konuklarımdır, aman beni utandırmayın!”
<> 15-Hicr/69: “Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.”
<> 15-Hicr/70: Dediler: “Seni elalemin işiyle uğraşmaktan men etmemiş miydik?”
<> 15-Hicr/71: Lut dedi: “Eğer bir şey yapacaksanız, işte kızlarım!”
<> 15-Hicr/72: Senin ömrüne yemin olsun ki onlar, kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı.
<> 15-Hicr/73: Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı.
<> 15-Hicr/74: O kentin üstünü altına getirdik/üst düzeydekileri alt düzeye indirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık.
Teşekkürler.
Gören ve inananlar mısınız? (Şahidin gözü iki kez iman eder ve bundan ibret alır.)
<> Gören ve inananlarız, işittik ve iman ettik.
<> semi’na ve eta’na
O halde 75 ve 76.
<> 15-Hicr/75: Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır.
<> 15-Hicr/76: O kentin izleri/işaretleri, hala işleyen bir yol üzerindedir.
İbrahim ve Lut’un konukları…
Konuklar aynı ama evsahipleri farklı.
Birinde ib+RAHİM rahmeti var; diğerinde Lut’un gazabullah’ı var. (ğadab Al-Allah, maĞDuBi…)
“Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı”
Bu ses nedir?
<> Sayha.
Ve de: “Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık” bu nedir?
<> şihab.
Şeytan RACİM’dir (taşlanmış)
Hicr-16 17 18.
<> 15-Hicr/16: Yemin olsun, biz gökte burçlar oluşturduk ve onu/onları, seyredenler için süsledik = Ve le kad cealna fis semai bürucev ve zeyyennaha lin nazırın
<> 15-Hicr/17: Ve onu/onları, her kovulup taşlanmış şeytandan koruduk = Ve hafıznaha min külli şeytanir racım
<> 15-Hicr/18: Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer = İlla menisterekas sem’a fe etbeahu şihabüm mübın
Şeytanı Allah’ımız RACİM kıldı. Yani secde etmediği İNSANIN “MADDESİ” ile taşladı.
Lut kavmi de artık şeytanlaşmıştı.
(Hicr 39 ve 40)
<> 15-Hicr/39: Dedi: “Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım.
<> 15-Hicr/40: İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna.
Pekiyi sureye adını veren HİCR nedir? (Hicret değil)
<> Hicran?
<> ziyaret mi?
Hayır, HİCR yok edilen bir kavmin adıdır.
Hicr-80 ve 81.
<> 15-Hicr/80: Yemin olsun, Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı.
<> 15-Hicr/81: Ayetlerimizi onlara verdik ama onlardan yüz çeviriyorlardı.
84 dahil HİCR kavmi.
<> 15-Hicr/82: Dağlardan güvenli güvenli evler yontuyorlardı.
<> 15-Hicr/83: Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı.
<> 15-Hicr/84: Kazanıp durdukları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmadı.
Şimdi HİCR >> M (madde) ise,
bunun E (enerji hali)
ve C² hali (Misafir konuklar faktörü)
E (Şıhab)= Hicr (M) x C² (Konuklar)
HİCR, şıhab denen enerjinin MADDE halidir.
(Hicr’in türevi mesela HACER+ül+esved.)
<> 25/22: Melaikeyi görecekleri gün, mücrimlere o gün müjde yoktur, “hıcran mahcur” diyecekler.
<> 25/22: Yevme yeravnel melaikete la büşra yevmeizil lil mücrimıne ve yekulune hıcram mahcura
Evet, bunlar da türevleri.
(HAGAR ile karıştırmayınız >>> Hem İbrahim atamızın hem efendimizin eşlerinin adı HACER(HAGAR)dir.)
İbrahim atamız (babamız) fakat onun eşi annemiz değil. Efendimizin eşi annemiz fakat efendimiz (Muhammed ss) babamız değil.
HİCR’in yapısını yine Hicr suresinde bulabilirsiniz: (26-Hicr) Yani SALSAL denen balçık KURUTULDUĞUNDA H İ C R olur.
<> 15-Hicr26: Yemin olsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattık.
<> 15-Hicr26: Filhakika biz insanı bir “salsal”den, mesnun bir balçıktan yarattık.
Şeytan ise 27. ayetteki gibiydi.
<> 15-Hicr/27: Cann, onu da bundan evvel “narissemum”dan yaratmıştık.
Melekler ise 28. ayette idi. (c²)
<> 15-Hicr/28: Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, “Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık balçıktan bir insan yaratacağım.” demişti.
<> 15-Hicr/28: Ve düşün o vaktı ki Rabbın Melaikeye: ben, demişti: salsalden, mesnun bir balçıktan bir beşer halkedeceğim.
E=mc² uyarınca
hem melekler >>>> maddeye
hem de enerji (şeytan) maddeye
DÖNMELERİ için SECDE ediniz denmişti.
Çünkü hız gamında:
- En hızlı melekler (takyon C üstü hızlar)
- Enerji (cinler) ya da luxonlar
- Madde, Adem veya Tardyonlar.
Meleklerin (c²) ve Şeytanın (E) daha alt seviyelere inmesi (secde etmesi, alçalması) gerekmektedir. E=mc² zaten bu demek değil midir?
<> evet
Enerji, seyrek bir madde; madde ise yoğun bir enerji.
Seyrek ve yoğun FAZ veya gerilim farkını gideren ise C2 katalizantları.
Şeytan “Ben HİCR’e (Adem’e) secde etmem” dedi.
Melekler ise secde etti. Melekler böylece KONUK/MİSAFİR/POSTULAT/KATALİZANT olmaya hak kazandılar. İbrahim ve Lut’a konuk oldular. (postulat) Babil’e indiler. (Harut ve Marut) İnsanın omuzlarına indiler (Kiramen katibiyn).
Fakat şeytan bunu yapmadı. SALT ENERJİ MADDEDEN üstündür diye kafa tuttu -faşistlik yaptı-.
Bu bakımdan ben sizden üstün değilim. Eşit ve eşgüdümlüyüm, sizinle bir hizadayım. Üstünlük HANİF İBRAHİM MİLLETİNİN diğer ümmetlere olan üstünlüğüdür. Ama Hanifler arasında bir üstünlük yoktur. Bu noktada tek üstün ALLAH’ımızdır. Amenna!
<> işittik ve iman ettik
Allah bunun üzerine Adem’in kurutulmuş M-maddesini yani HİCRİNİ “Taş atmalar kıldı” şeytan üzerine. Şeytanlar göklere çıkamadılar.
Bizim göğümüzü ise Allah’ımız taşlanan şeytandan korudu.
Nasıl korudu?
M(HİCRİ)
E(ŞIHAB)a çevirerek…
E=MC² uyarınca.
<> 37/6: Biz o yakın göğü bir süsle yıldızlarla süsleyip donattık
<> 37/7: Ve her türlü inatçı-asi şeytandan koruduk
Fakat şeytan dışında gazab insanlara geldiğinde insanları şahap (şıhab) değil HİCR vurur. Yani M yine M halinde kalır ve enerji (E) olmaz. Böylece Allah’ın gazaplandırdığı kavimler bu HİCRE yakalanırlar.
<> VEKEM’deki M ile alakalı mı?
(M=Benim onayım=Ben yaptım anlamında VEKEM’de.)
(Hicr-78, 79, 80, 81, 82, 83,84)
<> 15-Hicr/78: Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı.
<> 15-Hicr/79: Onlardan da intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.
<> 15-Hicr/80: Andolsun Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı.
<> 15-Hicr/81: Ayetlerimiz onlara verdik ama onlardan yüz çeviriyorlardı.
<> 15-Hicr/82: Dağlardan güvenli güvenli evler yontuyorlardı.
<> 15-Hicr/83: Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı.
<> 15-Hicr/84: Kazanıp durdukarı şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmadı.
Teşekkürler.
Medyen halkı da, Ad ve Semud kavmi de hep HİCR’in kurbanı oldular ve LUT halkı da. (NUH tufanında sadece su var, Hicr yok.)
Gelelim korkunç sese:
E=mc² formülünde secde etmeyen varlık hangisi? (E=şeytan) Onun enerji sakınımı gereği yerini doldurması gereken nedir?
<> şıhab
Zilzal’ı hatırlayınız:
O bir Z A M A N enerjisidir/bilmediğiniz bir enerji.
Enerji diye bildiğimiz şey “AYNI ANDALIK” sahibidir. Birbirine dönüşür. (Elektrik enerjisiyle çayınızdan buhar elde edersiniz vb.) İşte bunun adı bildiğimiz enerjidir ve giren ile çıkan enerji birbirine denklemde eşittir; yani kuantum durumunda ve davranışında toplam pozitif ve negatif enerji (ister potansiyel, ister kinetik olsun) eşdeğerdir.
Sözünü edeceğim diğer enerji ise İKİ KARN sahibidir. Aynı anda, aynı andalıkta olmaz; zamanın iki KARN(corn)ına iki ucuna yayılır.
Zamanın bir ucu (mesela Zülkarneyn’in geçmişe gelmesi) ZİL ise, öteki ucu Zülkarneyn’in gelecekte doğması (ZAL) arasında sistem dengelenmek üzere bir zaman aşırı denklem kurar.
Zülkarneyn’in mesela 2200 yılında elindeki energetor (pil, batarya) bitmiştir; ama zamanda geri geldiğinde pil de geçmişe giderek bitmenin tersine şarj olmaya başlar ve böylece CORN1’e (İlk Karn’a) oradaki hassas dengeye siz beraberinizde bir GAMMA patlaması taşırsınız.
Veya Jana ileri gitmektedir: 2054 yılına dolu bir pili sadece 1080 saniyede nakleder. Oysa bu pil BURADA eşanlı olarak zaman içinde yavaş yavaş bitmeliydi. Jana gittiğinde 2054 yılının da ENERJİ eşitliğini (conservation ilkesi gereğince) bozar; sisteme KATMA enerji götürmüştür. (Enerji C hızını aşmıştır.)
Bu durumda orada olmaması gereken DOLU pil geçmişe geritepme (zilzal) yaparak geçmişte bir KAÇINILMAZ afete neden olur.
ZilZal suresini yazınız ltf (İza zülzileti…)
<> TimEnergy. Time QuakEnergy mi?
([Candaş] seni özellikle yanıtlayacağım, sabır lütfen)
<> 99-Zilzal/1: Yerküre, o sarsıntıyla sarsıldığı zaman
<> 99-Zilzal/2: Ve toprak, ağırlıklarını çıkardığı zaman
<> 99-Zilzal/3: Ve insan: “Ne oluyor buna?” dediği zaman
<> 99-Zilzal/4: İşte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır.
<> 99-Zilzal/5: Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.
<> 99-Zilzal/6: O gün insanlar, yapıp ettikleri kendilerine gösterilsin diye kümeler halinde ortaya fırlayacaklardır.
<> 99-Zilzal/7: Artık, kim bir zerre miktarı hayır üretmişse onu görür.
<> 99-Zilzal/8: Ve kim bir zerre miktarı şer üretmişse onu görür.
Teşekkürler.
Yeri sarsan (sarsara=earthquake) DEPREM değil. (Deprem her an oluyor zaten)
ZİLZAL=GELGİT demek.
Deprem dalgaları boyuna (küreseldir); oysa ayette Transversal tanımı var (enine dalga).
Yerküre >>>> BOYUNA DALGA misali ise; AĞIRLIK ATILMASI (takyon fazına geçme, yani zaman enerjisi) transversal dalgadır. (Işık gibi, ama ses dalgası gibi değil)
“Ve insan ne oluyor buna?” dediğinde bildiğimiz depremden söz etmiyor, paranormal bir şeyden (en basiti tsunami dediğiniz ÇAT dalgası) söz ediyor.
(Çünkü milyonlarca yıldır HER AN deprem oluyor ve olacak da… Bunun dışında şeylerden söz ediyor ayet.)
Çünkü DEPREM doğal afettir. Ama orada VAHY kelimesi var, dikkat ettiniz mi? Paranormallik bu VAHY kelimesinde.
Ben bir çay alıyorum.
<> 99-Zilzal/4: Yevmeizin tühaddisü ahbaraha
<> 99-Zilzal/5: Bienne rabbeke evha leha
“4,5: O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır.”
Bu hangi yer????? Bir kere KÜRRE değil! Neden mi?
“6: O gün insanlar, yapıp ettikleri kendilerine gösterilsin diye kümeler halinde ortaya fırlayacaklardır.”
Burası mahşerdir. Yani aslında olduğumuz yer (halen oradayız).
Orada KÜRESEL bir yerküre ötesinde MAHŞER anlatılmıyor mu?
<> evet
<> Hem mahşer, hem enine dalga.
Hani mahşere üflenmişti de yer gök (küresel biçimde) aralarında şişip ayrılmışlardı…
<> 13/3’te; “we hüwe ellezi medde el arDa…”, “O’dur ki, meddetti/uzattı/yaydı arz’ı/arz’a…”
Mahşer DÜZLEM olduğundan boyuna dalga olamaz, ne olur? Sadece ENİNE dalga.
(Lütfen enine dalganın tanımını search eder misiniz?)
<> In a transverse wave the particle displacement is perpendicular to the direction of wave propagation. The animation below shows a one-dimensional transverse plane wave propagating from left to right. The particles do not move along with the wave; they simply oscillate up and down about their individual equilibrium positions as the wave passes by. Pick a single particle and watch its motion.
[] https://hanifislam.com/mih/wp-content/uploads/2017/05/deprem-turleri.jpg
[] https://hanifislam.com/mih/wp-content/uploads/2017/05/mikrodalgalar.jpg
<> “Mikrodalgalar da bir çeşit enine dalgadır.”
<> Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna dik ya da çaprazdır (enine dalga). Yıkım etkisi yüksektir.
Teşekkürler.
Yani hareket doğrultusu enine olan dalgalardır.
Timenergy de transversaldir. İki ZAMANDA (karn1 ve 2) bunlar dipole olurlar ve birbirlerine DİKGEN iki düzlem oluştururlar. Her ikisi de yine eninedir fakat dikgenlerden biri BOYUNA DALGA gibi hareket eder. İşte zaman zil/zal’ının bu ÇİFT (dipolarizasyon) özelliği vardır.
Şimdi sözünü edeceğim şey bildiğimiz ses dalgalarıdır: Havuza atılan taş gibi deprem gibi BOYUNA (dikine) dalgalardır. Bu dalgaları (teknik değil de TEORİK olarak enine çevirebiliriz (sadece denklemde, pratikte değil)). Ona da FONON deniyor. (Belki Web’de linki vardır.)
[] http://www.uludagsozluk.com/k/dalga-boyu
<> Ses dalgaları, en önemli boyuna dalga örnekleridir. Bu dalgalar, herhangi bir ortamda (yani; gazlar, katılar veya sıvılar), ortamın özelliklerine bağlı olan bir hızla yayılırlar. Ses dalgası bir ortamda yayılırken; ortamın parçacıkları dalganın hareket doğrultusu boyunca yoğunluk ve hacim değişiklikleri üreterek titreşirler. Bu, parçacık hareketi, dalga hareketinin yönüne dik olan enine dalga hareketindeki durumun tersidir. Ses dalgaları şeklinde ortaya çıkan yer değiştirmeler, denge konumundan itibaren her molekülün boyuna yer değiştirmesini gerektirir. Bu sıkışma ve genişleme şeklinde yüksek ve alçak basınç bölgelerinin oluşumuna yol açar. Bir mikrofonun diyaframındaki gibi, ses dalgası kaynağı sinüssel olarak titreşirse, basınç değişimleri de sinüssel olur.
Tşk.
FONON PHONON da olabilir. (Belki de WEB’de yoktur)
PHONE=SES’ten fonon.
<> http://hyperphysics.phy-astr.gsu.edu/hbase/solids/phonon.html
<> (Yine bizim linkte var.)
[] https://hanifislam.com/sohbet/015.2001.11.02.htm#2
Evet SAYHA.
[] http://www.materialsdesign.com/Pages/Phonon.htm
<> http://www.chembio.uoguelph.ca/educmat/chm729/Phonons/cont.htm
<> Çap küçülmesine ya da küresel simetriden uzaklaşmaya zorlanan atomların Phonon Enerjileri artar.
<> Örgü titreşimlerinden ortaya çıkan dalgalar için kullanılır. Enerjileri E = hk denklemi ile gösterilir. Denklemdeki h = 6.62×10-27 erg.s Planck sabiti ve k dalga sayısıdır.
<> (f’nn) (KEY), quantum of vibrational energy. The atoms of any crystal are in a state of vibration, their average kinetic energy being measured by the absolute temperature of the crystal. In certain phenomena it becomes evident that this energy is divided into discrete bundles (see quantum theory); the energy bundles behave like particles in some respects and are termed phonons. These effects are most apparent at low temperatures…
Evet. Benimkiler ve bu linkleri birleştiriniz ve araştırınız.
Şimdiki konumuz bildiğimiz SES DALGALARININ yani küresel ortamda (Dünya gibi, havuz gibi vb.) MAHŞER ortamında yani üçboyutlu hareket etmediği durumda nasıl davranacağıdır.
(Mahşer iki boyutludur, asla KÜRE dalga elde edemezsiniz. Ne yaparsanız yapın (sultan güç dışında) tüm boyuna dalgalar da ENİNE olarak kalacaktır.)
Size hiç bilmediğiniz bir kavramı sunacağım:
Bir ses dalgasını ikiboyuta indirdiğinizde PHONİNO (fonon değil fonino) durumu oluşur.
Kur’an’da bunun adları vardır.
İlki Zilzal suresinde AHBAR (haberler) diye geçen MİSAL. (Ltf. yineler misiniz?)
<> 99-Zilzal/4: İşte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır. = Yevmeizin tühaddisü ahbaraha
“İşte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır.”
“İşte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır.”
Hem yerküre hem de Mahşer ve HABER (Fonino).
Mahşerdeki SES-konuşma BİÇİMİMİZ haber verilmiş. Orada hava yok, orada üç boyut yok, orada yaşam var ama HAVA yok.
Pekiyi nasıl konuşacağız? Nasıl haberleşeceğiz?
<> Ses nasıl yayılacak?
Evet nasıl yayılacak?
<> Telepati
Hayır telepati değil, bildiğimiz ses.
<> Holografik bir konuşma misali. (Derilerin konuşması, kuşların natkı vb.) NaTQ etmek?
Natıka işin bir parçası. Mesela “Bir münadi şöyle seslenir….” derken o münadi (nida eden) hangi mekanizmayla SESLENMEKTE(haberleşmekte)dir?
Orada fonino denen bir aşırı-quantum durumu oluşmaktadır.
İşte o sesi anlamak için bir de, Mahşeri ÇEPEÇEVRE meleklerin kuşattığı ayetini bulmanız gerekecektir. Cinler ve insanlar (E ve M) oradan çıkamayacaklardır. Çünkü kenarda çepeçevre (surrounding) melekler (C²) dizilmiştir. Melekler ile ilgili o ayeti bulabilir misiniz? (8 melek sultan güçte; diğerleri aktarıssemavatta yani ikiboyutluda.)
<> 69/17: Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek yüklenir.
Bir de Hicr-73 lütfen.
<> 15-Hicr/73: Derken işrak vaktine girdikleri sırada bunları o sayha tutuverdi.
İŞRAK nedir? Şark’tan güneşin doğuşu. Güneş nerededir? Tepede mi? Hayır minimum UFUKTA teğettedir >>> İKİ BOYUTLU DÜZLEM GİBİ.
İkiboyutlu düzlemde gazap nasıldır? Yani bir mezar ve bir de onun üstü (toplam iki metreden az). Bu ikisinin yerini değiştirirseniz adı gazap olur.
<> 39-Zümer/75: Melekleri de Rablerini hamd’le tesbih edip yücelterek Arşın etrafını kuşatmış halde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur denilmiştir.
(Hicr-74)
<> 15-Hicr/74: Derhal şehirlerinin üstünü altına getiriverdik ve üzerlerine siccilden taşlar yağdırdık.
“Üstünü altına getiriverdik”
“Üstünü altına getiriverdik”
Lut gazabı İKİ BOYUTLUDA olmuştur: Mezar üste, yaşam alta geçirilmiş-takas edilmiştir.
İKİ BOYUTLUDA melekler gazabı oluştururken foninolar ikiboyutlu mahşer ortamından ÜÇBOYUTLU (küresel) evrene geçtiklerinde ses ötesi ses patlaması oluşur. Bunun sadece 20 bin frekans bandını insan duyar, üstü ise ultra-supersonic ses etkisi yapar.
SAYHA şudur: HİCR’in SİCCİN haline gelmesiyle ortaya çıkan enerji (fonino enerjisi).
Biliyorum konu sıkıcı ama başta candaşım olmak üzere BEKLEYEN soruları sorabilirsiniz.
(Lavabo molası)
<> Sabırsızlığım için özür dilerim. Allah’ım beni İnşaAllah sabırlı kılar. (Utandım, eridim, yerin dibine girdim.) Açıklamalarınız için teşekkürler sevgideğerli kaptanımız.
Candaşım, özkardeşim, neden utanıyorsun ki? Sizlerin utanması demek benim utancım demek.
<> Sabırsızlığımdan
O kadar hassas olmayınız. Sadece konu sürüyordu. Konu bittiğine göre o soruları sorabilirsiniz.
<> bir düzelti yapmak istiyorum: 30.01.2005 günü chatte: “HDD’nin olmayışı sonucu melekler Ademin bildiklerini bilmedikleri için Secde edemediler” dedim, “melek” yerine iblis(şeytan) yazmam gerekirdi.
Est. yanlış başta ben hepimizin başına gelebilecek bir şey. Secde etmeyen Şeytan idi, melekler secde ettiler. Bir bakıma haklısınız. Eğer meleklerin de İblis gibi NEFSİ olsaydı, eminim ki bir kısmı secde etmeyecekti.
Ayet diyor ki: “Meleklerden kim BEN DE İLAHIM derse onu cehennemle cezalandırırız.”
CEHENNEM N E F S içindir. Çünkü NEFS KÜÇÜK TANRICIKTIR; nefsimiz tanrıcıktır, bu doğrudur.
Neyse ki meleklerin NEFSİ yok. Ama olsaydı, onlar da iyi ve kötü ikiye bölünürdü -eminim-. Çünkü meleklerin belirli itirazları var: “Yeryüzünde yeni bir fesat mı yaratıyorsun?” diye. Bu itiraz sahibine düşünün ki bir NEFS yüklenseydi, İblis ile birlikte secde etmez cehennemi boylardı.
Mesajınız alındı anlaşıldı candaşım.
<> tşk. ederim efendim
<> Emin belde Nuh’tan ss önce neresiydi? Nuh’tan ss sonraki değişiklikler (Kudüs-Süleyman ss mabedi, Mısır-Tur-Sina-Tuva) nasıl gelişti? Zülkarneynlerin ss ilkinden itibaren emin beldede yaptıkları değişiklikler var mıdır? Özelikle ilk Zülkarneyn ss Nuh ss öncesi mi sonrası mı döneme denktir?
“Emin belde Nuhtan ss önce neresiydi?”
Adem Serendib’e, Havva CİDDE’ye indiler. 300 yıl ayrı kalarak cezalandılar. Bu iki yer teknik olarak eminbelde sayılmakla birlikte bu kaynaklar DOĞRU olmayabilir. Ama teorik olarak şunu söyleyebilirim: Sadece iki insan (üstelik biri kadın) her tarafı tehlikelerle dolu yeryüzünde 300 yıl AYRI AYRI yaşamışlar. Vahşi hayvanlardan ve afetlerden korunmuşlar. Bundan daha büyük bir EMİN BELDE olabilir mi?
300 yıl, düşünün her gece, binlerce hayvan sizi parçalamaya hazır ve yapayalnızsınız! Teorik olarak EMİN BELDE Adem ve Havva’nın AYAKLARININ ALTIYDI.
Buna katılıyor musunuz? Veya onları hissediyor musunuz?
<> evet
O dönemde PANGEA vardı; daha doğrusu bitişik PLAKALAR. Tufan ile birlikte kimi çöktü (Okyanusya plakası gibi) kimi de ayrıldılar. (Güney Amerika+Afrika+Hindistan+Avustralya ve Antarktika)
<> Adem aleyhisselam Hindistan’da Seylan (Serendib) adasına,Havva validemiz ise, Cidde’ye indirildi.
Cidde veya Sri Lanka bile şimdi bildiğimiz bir yerde değildi Pangea’da belirsiz bir yerdeydi
Belki de Afrika boynuzunun uzantısı olan Hint (dekan) yarımadası, doğrudan Arabistan yarımadasına değiyordu. Cidde ve Serendib belki de çok yakındı.
<> 3-Ali İmran/96: Şu bir gerçek ki alemlere bir bereket kaynağı ve yol gösterici halinde insanlar için kurulan ilk ev Bekkedekidir.
Bekke’ye gelince; İdris’in gölevleri (address evleri) olan yer. Yani insanları mağaradan çıkarıp göller üzerine iskele ve platformlar kurarak evler (adresler) inşa etmiştir. Kelimenin kökü Bekkehf ama mağaradan kurtulunduğu için BEKK diye kaldı.
“Nuh’tan ss sonraki değişiklikler (Kudüs-Süleyman ss mabedi, Mısır-Tur-Sina-Tuva) nasıl gelişti?”
Emin Belde kavramı NUH tufanıyla birlikte yeryüzünden kaldırılıp bir GEMİ BİÇİMİNDE mobile olarak kuruldu. O inanılmaz fırtınalar (ki yüzmilyonlarca tsunami haltetmiş) 40 gün sonra CUDİ dağına oturdu. NUH ile birlikte EMİN BELDE bizzat gemisiydi. Buna da katılıyor musunuz?
<> evet
“(Kudüs-Süleyman ss mabedi, Mısır-Tur-Sina-Tuva) nasıl gelişti?”
Kudüs’den önceki Emin Belde Keops piramiti yöresiydi. İsrailoğullarının MUSA ile çıkışıyla şu yolu izledi:
Balığın kaybolduğu kaya
Turu Sina (Tabletlerin indiği doruk) Altınbuzağı döneminde İsrailoğulları azgınlıklarını çepeçevre bu dağ eteğinde yaptılar-sergilediler.
Sadece Harun’a olan saygılarından dolayı Tuva vadisine hiç girmediler. (Veya Allah istemedi)
Sina’yı da terk ederek Arzı Mev’ut’a yol aldılar. Elbette emin belde de onlarla birlikte yürüyordu. Biraz da bunun için (Filistililerden korktukları ve savaşmadıkları için) çölde kırk yıl bekletildiler.
Bu arada emin belde Kudüs’e erişti. Musa’dan uzuuun yıllar sonra onun soyundan gelen Davut oğlu Süleyman ise kendi adıyla anılan Mabedi yaptı.
Ama bundan BAŞKA ta bin yıl önce belki de birkaç bin yıl önce İbrahim ve oğlu İsmail BEYTULLAH’I (kâbe) yaptılar.
Göklerin Cinlere yasaklandığı gün birden bire Kıble MEKKE olarak emredildi ve halen öylece devam ediyor.
<> [29 Mayıs 2002]: “N ve S anlamında. Mıknatısın ortası ise EMİN BELDE oluyor. Ne çekiyor ne itiyor. Bu mıknatıs niye var? Bu mıknatıs, Magnetosfer’in YERYÜZÜ izdüşümü. Cinlerin gökte belirli mevkiilere = Emin beldelere oturup Melei Ala’dan kulak hırsızlığı yaptığı yer olan MELEİ ALA, Semavi AKILARDI.”
Diğer ayrıntılar (Tin suresindeki gibi) [candaşın] yazdığın biçimde benim eski yazılarımda ve chatlerimde var.
Emin beldeleri veya bunların yürümelerini temin eden şey Melei Ala’nın kuliminasyon ve dekliminasyon eğrileridir. (İzdüşümler >>> Tıpkı bizdeki enlem ve boylamlar gibi BİREBİR aynı.)
Dünyanın ise 5 Gauss şiddetinde bir mıknatıslama özelliği vardır. Bu yüzden kutuplardaki mıknatıs kutup noktaları da yürümekteler. Buna uygun olarak mıknatısın tarafsız/yüksüz olan bölgesinden çıkan dikme de yürümektedir. (Kahire-Sina-Kudüs-Mekke gibi)…
Geronimo’nun gerçekten sırtı azmıştır.
<> Teşekkürler
<> sağolun ig dr.
Yarın ki DEVAM chatine kadar sizlere hoşbye diyerek gidiyor. MİH RZİ.
<> rzi
<> hg slm slm kaptanım
<> iyi geceler
<> 95-Tin/1: Andolsun incire, zeytine = Vettiyni vezzeytuni.
<> 95-Tin/2: Tür-i Sina’ya = Ve turi siyniyne.
<> 95-Tin/3: Ve şu güvenli kente ki = Ve hazelbeledil’emiyni.
<> 95-Tin/4: Biz insanı gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. = Lekad halaknel’insane fiy ahseni takviymin.
<> 95-Tin/5: Sonra da onu düşüklerin en düşüğüne/ aşağıların en aşağısına çevirip attık. = Sümme redednahü esfele safiliyne.
<> 95-Tin/6: İman edip hayra ve barışa yönelik iş üretenler müstesna. Bunlar için kesintisiz bir ödül vardır. = İllellezine amenü ve amilus salihati fe lehüm ecrun gayru memnun
<> 95-Tin/7: Böyle iken dini sana ne yalanlatır. = Fe mayükezzibuke ba’dü bid din
<> 95-Tin/8: Allah, yargıçların en güzel hüküm vereni değil mi? = Eleysellahü bi ahkemil hakimin
<> 44/51: Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır = İnnel müttekyyne fy mekamin emiyn
<> 81/19: Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür.
<> 81/20: Çok güçlüdür o elçi. Arş sahibinin katında saygındır.
<> 81/21: İtaat edilir orada kendisine, emindir.
<> 81/22: Ve arkadaşınız bir cin çarpmış değildir.
<> 69/40: Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.
<> 69/41: Bir şairin sözü değildir o. Ne kadar da az inanıyorsunuz?
<> 69/42: Bir kahinin sözü de değildir o. Ne kadar da az araştırıp düşünüyorsunuz?
<> 69/43: Alemlerin Rabbi’nden bir indiriştir o.
<> 69/44: Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,
<> 69/45: Andolsun ondan sağ elini koparırdık.
Hans von Aiberg, 03 şubat 2005, chat 271
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.