107 - 7 Temmuz 2002 Pazar

Selam ve Selam,


“Hanif İslam - Dabbet” Yukarı

Jana konferans hattında ve şunları yazmamı istiyor.

HANİF olmanın ölçüsü şudur: Hanif İslam ile ilgili ayetleri bilen ve uygulayan, SALİH AMELLER işleyen ve takva sahibi olan Hanif Müslümanlık kimsenin tekelinde ve yargısında değildir. Onu yargılayan Allah'tır. Görev: Hanif olduğunu söylemektir. Yargısı daima olduğu gibi ALLAH'ımıza aittir. Allah ve kulu arasında kimse kimseyi "Hanifsin" değilsin gibi yargılamamalı. Haniflik "Niyet ettim ... namazını" kılmaya der gibi, NİYET ETMEK ve onu ifa etmekten ibarettir. (Mesajın sonu)

GELECEĞİN majisyenlerinin üç yüzyıllık deneyimlerinin TORTUSU budur... Mesaj Jana'nın kendi fikri değildir, NAKİL'den ibarettir... Ve şimdi bir daha soruyor: ZipZap da çatlıyor, bölünüyor mu? “Zipzap üçyüz işaretli şehittir” diye ekleyerek...

Benim fikrim, nifak bizleri Allah, Kul ve gelecek nezdinde REZİL eder. “Barış ve barış”ın şartı sonsuz hoşgörüyle tolere etmektir. Anlayış olmazsa kavrayış olmaz. Eğer “Rabb’im ilmimi çoğalt” diyorsak, önce bilime adanmış olmalıyız.

Haniflik İbrahim Milleti'nin KESİN söylemidir. İbrahim "Romantiktir", İbrahim atamız şairdir. "Materyalizmi hiç sevmez, radikal değildir, fundementalist değildir. İbrahim bize şimdiki 5 İslam şartını KENDİSİ getirmiştir. Allah'tan İSTEMİŞTİR:

1. Hanifliği (Kelimei şehadeti/tevhidi) hem de BİNARY olarak
2. Kendinden önce sadece secde halinde olan ibadeti ŞİMDİKİ NAMAZIMIZ haline getiren (Rüku, kıyam, kade, secde), günün iki tarafında ve bütün gece olmak üzere ÜÇ VAKİT olarak belirleyen, İKİ REKAT olarak (korku halinde bir rekat) empoze eden İBRAHİM atamızdır. Ondan önce SECDE dışında (Adem'inki gibi) HİÇ NAMAZ YOKTU. SALAT İBRAHİM BABAMIZ İLE BİRLİKTE VAR EDİLMİŞTİR
3. İbrahim babamız Dünya’nın en fakir yerine gitmiştir. Bir yıl içinde bir tek damla yağmur düşmeyen kum çölüne kendisine uyanları yerleştirmiştir. Zorunlu ORUÇ şartını Rabb’imiz değil İbrahim atamız koymuştur. Ramazan ayını ve imsak-iftar arası mutlak açlığını İbrahim babamız koymuştur. SAVM'ın da KURUCUSU İbrahim babamızdır.
4. O Yoksullukta, bir sosyal denge eseri olarak zekatı FARZ ETTİRTEN de İbrahim babamızdır.
5. Evrensel kıble olan Beytullah'ın yerini bulan ve onu Allah'ın evi olarak inşaa eden, sonra onu tavaf ederek HACC şartını da Allah'tan isteyen odur.

Rabbimiz SADECE TEK DOSTU İBRAHİM'İN hiçbir arzusunu kırmamıştır. İbrahim eğer 5 vakit namaz deseydi onu öyle kılacaktık. Fakat dememiştir! Tersine Kur'an'da ikame edilen namaz üç vakittir. İbrahim eğer gidip de Babil'de Allah'ın evi olan kabeyi inşaa etseydi, biz de oraya yönelecektik. Eğer İbrahim, on gün ve mesela sadece GECE oruç tutsaydı, biz de ÖYLE YAPACAKTIK.

Önce bunu anlamalıyız: Farz eden Allah'ımız, fakat farz ettirten ise dostu İbrahim atamız! Allah'ımız HANİF İSLAM DİNİNİ sadece İbrahim dostu için, onun istediği biçimde DERUHTE etmiştir. İşte İslam ile Hanif İslam farkı budur. Bu bilinçle HANİFsiniz ya da değilsiniz. Kuşkusuz Müslümanların yeri Cennet'tir ama Hanif Müslümanların yeri CENNET değildir. Cennet o seçkin yerin yanında CEHENNEM kadar zevksiz kalır.

Allah kullarını ÜÇ sınıf yaratmıştır: Altta sağ ve sol, bir de üstte bir yer. Altta “selam” denir, üstte “selam ve selam” denir. Altta bir tek iman yeterlidir, üstte iki kez iman gerekir, vs... Ve gelecekten geriye; yani günümüze değin bir FLASHBACK yapıldığında sosyal harekat olarak Hanif’liğin BEKLENEN, özlenen, istenen, NİHAYET dedirten PROTESTANLIK olduğunu bilmeliyiz. Geçmişteki örneğiyle sanki Martin Luther'in Vatikan ve Fener'e başkaldırması gibi.

BİLMELİYİZ Kİ, biz atamız İbrahim gibi PROTESTOCUYUZ. Elimizde balyoz, ÖZBABAMIZIN bile putlarını (bidatlatını, mukallitliğini) KIRARAK bizler HANİF olacağız. Atalarımızın dini kendilerine, bizim dinimiz bize. Beklenen İSLAM PROTESTANLIĞINI OLUŞTURARAK TARİH YAZIYORUZ!. Biz Protestan İslamı yapıyoruz. Protestan İslam >>> HANİF dinden ibarettir.

Şunun önemini kavradık mı acaba? HANİF kelimesini 14 yüzyıldır Kur'an'da okuduk geçtik. Eski bir din, İbrahim'in ilkel dini sandık, öyle zannettik. Onu Rabb’im ARZ'dan bir DABBET çıkarana kadar SAKLADI. Ala Suresi’ndeki gibi: "Sana Kur'an'ı okutturacağız, bunu unutmayacaksın". Fakat "RABB’İNİN unutturdukları müstesna...". HANİFLİK DE (şeytan tarafından değil), ALLAH tarafından unutturuldu ve ta ki bir DABBET bunu yeniden hatırlatana kadar Kur'an içinde saklanmıştı. 14 asır bunu kimse farkedemedi. Kimse orada “HANİYFA” kelimesini, "MİLLETİY İBRAHİYM" cümlesini göremedi. DABBETÜL ARZ'DAN BAŞKA hiçbir kimse bunu söylemeyecekti... Gören olsaydı, mangalda kül bırakmaz, Hanifliği ta bin yıl önceden MEZHEB gibi kurardı. Gören de olmadı. Gören olsaydı zaten DABBETÜL ARZ o gören kişi olurdu.

Dabbet on büyük (82 ortanca alametin dışında) alametin ilkidir. İlki ve sonuncusu arasında daha belki de 7 asır var ve o zaman belki son derece mutlak soğuğa (Zemheririye) yakalanacağız. Ama şunu söyleyebilirim ki önümüzde üçüncü bir millenium daha olmasını termodinamik yasaları engelliyor. Termodinamik yasaları keyfi değildir: SÜNNETULLAH denen değişmez Allah yaratım bilimi yasalarıdır. Allah'ımız asla bu evrende artı ve eksi yük yanında bir başka yük (Mesela çarpı ve bölü yük / şarj, yaratmayacaktır. Allah'ın Sünneti’nde asla bir değişme bulamazsınız. Elektron ve proton ile DAHA İLK günden var edildik, daha sonra elektron ya da proton falan yaratılmadı, yaratılmayacak. Allah'ımız OL der, o şey o anda olur (Artı ve eksi gibi).

Eğer OL dediği şeye ruhundan üflediyse o şey CANLILIK özelliği kazanır. Evrenimiz de CANLI bir organizmadır, çünkü GUT teorileri evrenin “OL”duktan sonra ANİDEN BİRDEN ŞİŞTİĞİNİ kanıtlamıştır. Şişmek=Üflemek >>> Nefhi Sur'dan (Süper uzay ve üstü) buraya RUH'un naklidir. İçinde hiçbir yaratığın olmadığı, dolayısıyla meleğin bile olmadığı evrenler vardır. Oraya ÜFLENMEMİŞTİR, sadece ol+durulmuştur. Yani o evren GENİŞLEMEMİŞTİR. Daha yaratıldığı ilk anda kendi karadeliğine çökerek saniyenin 10 üssü eksi 56 saniyesinde yeniden çökmüştür. Böyle bir evren var mı? Elbette var: Ama oraya bir gözlemcinin gitmesi ve tutanak/rapor tanzim etmesi ve sonra gelip bize anlatması gerekir. Böyle biri yoktur. Olsa bile, sonsuz evrene sonsuz tane GÖZLEMCİ gerekir. Olur iki takım SONSUZ seti, bu da SONSUZ olmaz. İşte melekler dahil kimsenin bilmediği OLASI evrenlerin tek bilicisi Alemül ĞAYB olan RABB’imizdir... Ve KENDİ evrenimizin bile sonsuz benzeri Süper Uzay'da (Aşağı misal alemi), her an olmakta –yokolmaktadır.

HER AN'ı anlatamam, bir saniyeyi sonsuza bölün birini alın gibi bir şey. Bizim evrenimizi x, y, z mekan ve t zaman dörtlü koordinatı oluşturuyor. Öyle bir evren var ki, zaman yok sadece x, y, z koordinatları var. Öyle bir evren var ki, x ve y koordinatı var fakat z yok. Öyle bir evren var ki, bir x ve bir de zaman koordinatından oluşmuş. Biz biliyoruz ki, mekan (uzay) gibi zaman da tek boyut değildir... Ve Hatta Hermann Minkowski onu T (Zaman) olarak betimlediğinde, Kozyrev (KMA) onun t değil bildiğimiz x'in sanalı olan kök içinde eksi x kare olarak yazmıştır. Madem ki x, y, z'nin sanalı/imajileri oluyor, o halde evren üç somut+üç soyut ve bir de BİLEŞKE olan 7 boyuttan yaratılmıştır (7 Mesani). Bir evren var ki x, y fakat z yerine -z boyutlarından oluşmuştur. Yani ekseni/aksı kaydığından bize polarize olarak durmaktadır. Bütün bunlardan daha yakın olmak üzere BİZİM EVRENİMİZDEN bile ÇİFT vardır. Deccal'in geldiği TEĞET evren, teğet çünkü şişme-genişleme sonucu BİRBİRİMİZE DEĞECEĞİZ (Şi'ra-Allahlaw). İki küre birbirine sadece bir TEK NOKTADA değer, her noktada değil! Allah'ımız bunu bildiriyor: Şi'ra (Paylaşılan TEK NOKTA, iki evrenin birbirine değdiği KAPI, Babüssema) yıldızının da RABB’İ O'dur diyor. Kuşkusuz her yıldızın/galaksinin Rabb’idir ama, burada ORTAK BİR YILDIZ KAPISINDAN (Deccal'in girdiği) söz ediyor.

ARZ, Almancası “Erd”, İngilizcesi “Earth”, Dancası “Jord” (“Yurt” okunur). O Arz'ın DİBİ dersen tamlama şöyle olur: "Dabbetül Arz!". 7 anlamından biri de DİP demek. “Deep”, DERİN demek, derinlik demek vs. Türkçesi de DİP demek (Cehennem’in DİBİ der gibi) ve Sanskritçe “Dab” demek. Arapça DABBE ne demek acaba?

Önce arzın bir yüzeyi var. Bu yüzeyde her yönde ve zaman içinde hareket ederiz. Bu yüzeyin 70 cm. ÜSTÜNDE bir katman var (Sema katmanı, Tayyar Sema). Eğer orada durabilseydiniz, mesela Mekke’desiniz, oraya ZIPlayabilseydiniz, siz Mekke'de dururken, Dünya değil uzay size yürürdü ve KUDÜS'te inerdiniz. Hani Mescidil Aksa ve Mescidil Haram konusu. Bunu Resulullah yaptı. Bu paranormal eylemin adı "Uzayın yürüyümü" anlamında İSRA'dır. Siz yürüyerek Mekke’den Küdüs'e giderseniz bu İNSAN YÜRÜYÜMÜ ve normaldir ama uzay yürüyerek size gelirse bunun adı İsra'dır. Bu isra, SEMA durumunda vardır, ARZ durumunda değildir. Ve ayeti anımsayacak biri var mı? "TAYYAR SEMA", "Kuşların göğü" diye çevriliyor...

Nahl 79: Gök boşluğunda, bir emre boyun eğdirilmiş olan kuşlara bakmadılar mı? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Bunda, inanan bir topluluk için elbette ki izler, işaretler vardır.

Hacc 31: Allah'a ortak koşmadan, hanîfler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Şimdi bu ayetlere bir bakıp TOPLUCA düşünelim: Cevvis Sema (Cevval, cıva gibi akan gök), elbette Ebababil Kuşları kadar basit değil olay, tayyareler gibi karmaşık. İnsanoğlunun bir de WANEN'i denen çok karmaşık bir tayyaresi daha olacak (oldu). Onlar TARIK Seması’na çıkıp; sonra geçmişe gidecekler (gittiler) ve yeniden dönecekleri zaman ise 70 cm . yukarıda bir CEVVİSSEMA / Tayyar sema" olayı olmaktadır. Yeryüzünden sadece 70 cm. kadar YUKARIDA. İşte yeryüzü / Arz böylesine geniştir .

Pekiyi yerin 70 cm. altında ne var? Yani ARZ'ın ilk derinliği? 70 cm. aşağıda KEHF var. Kehf galerileri var. Hira mağarası bile bir Kehf idi. Resulullah iki yıl kaldı (iki yıl ayet gelmedi). Ashabı Kehf (buna Adler de dahildir) 309 yıl kaldılar. Bunlar mini minnacık Dabbet olayları sayılsa da aslında KEHF olayıdır. Dabbet ise daha DERİN daha DİP'te. Bu daha dipte neler oluyor?

YECÜC-Mecüc FAZI, izdüşüm dünyalar, subterrains dünyalar. Bir DEEP Earth gerçekleştiğinde, mutlaka bir YETİ ya da METİ de buraya transfer edilir. Gizli değişkenler yasası hep ÖDEME dengeleme biçiminde enerji sakınımı korur. Bu Sünnetullah bir yasadır: Eğer İsa paralel evrene GEÇTİ ise, DECCAL de GELDİ (gelecek) anlamındadır. Biri İYİLİK Mesihi, ötekisi ise kötülük Mesihi'dir. İki Mesih birbirini ÖDER. Bu BİLE enerjinin sakınım yasasının ta kendisidir. Şimdi şu anahtara dikkat: “The DEPTH of EARTH”. (Dünya’nın Derinliği). “Depth”=”Derinlik”, “of Earth” =”Dünya'nın”. Türkçesiyle Yerin DİBİ. Sanskritçenin böyle sürprizleri vardır. İngilizce de o anadilden çıktığı için şaşırmayınız. Ben zoraki benzetme ASLA yapmam, olanı yazarım. İdris ile DRESS bir zorlama benzetme değildi. TERZİLERİN piri anlamındaydı DERZİ >>> TERZİ zaten Sanskritçe (Hint iran ailesinin ortak sözcüğü). İdris, insanları MAĞARADAN çıkarıp (Sankritçe KAV >>> Kovuk, kof=İçi boş, Kovan, Fransızca Cave, İngilizce Cave+ern, Sankritçe'den Arapçaya KEHF), onlara EV yapmayı (gölüstü ahşap evleri) öğretti. ADDRESS >>> Mimarların piri demek. Eğer Kur'an'a salt ARAPÇA KAAMUS olarak bakarsanız YANARSINIZ.

DEB mesela, Sanskritçe DERİN demek. Deba(va) DERİNLİK demek. ARD >>> Yerküre demek (Dünya ise Dunya). Dünya bizim gezegenin adı ama ARD yer demek. Dabava Ardha >>> DABBETÜL ARZ demek, The Depth of Earth demek. Onun için söylediklerimde hanginiz acaba bir ZORLAMA ya da RASTLANTI diyebilirsiniz ki?

Üstelik ayet HANİF kelimesini de ŞİFRE olarak veriyor. Ayetteki HANİF kelimesi orada ne arıyor? (Evrende rastlantı yoktur) Ayette neden HANİF ve UÇUCULUK kelimesini bir arada kullanıyor? Zero-N ve One-N, yani HANİFLİĞİN zamanı bile verilmiş. Zero-N (Zion) değil ama, 1N HANİFTİR. 1N, kanat indirmiş ve 70 cm. yukarı uzay-zaman yürüyümünü İPTAL etmiştir. Hanif olmayan öteki BAĞ, uçucu semaya çıkamamıştır. Onun yerine TÜRBÜLANS'a uğrayıp (rüzgar budur), bağlarıyla birlikte helak olmuşlardır (OLDULAR, OLACAKLAR... HA/VET).

Dabbet öncelikle 1N'lidir. “In the depth of earth”, konumunda 1080 kez yavaş bir yerde ve zamanda geriye giderek zaman zelzelesi olarak geri teperek zıplamakta. Daha önce bir topun giderek daha kısa peryodlarla zıplayıp durduğundan söz etmiştim. Bu uzayda böyledir. Ama zaman enerjisinin salınımından oluşan zaman zelzelesi ARZ'ı sallar.

Zilzal Suresi

1. Yerküre, o sarsıntıyla sarsıldığı zaman,
2. Ve toprak, ağırlıklarını çıkardığı zaman,
3. Ve insan: "Ne oluyor buna?" dediği zaman,
4. İşte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır.
5. Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.

Yer, yani ARZ sallanıyor zaman gel-git enerjisiyle. Bu bir DEPREM değildir. Yani basit bir sismik olay DEĞİLDİR. Öncelikle zaman enerjisini bir hatırlatalım: Minkowski'nin zaman boyutu bir enerji içermez, çünkü tek boyutludur ama Kozyrev'in zaman enlemi x zaman boylamı bulgusu bir ZAMAN ALANI/mesahası içerir (km. kare bölü saniye kare cinsinden >>> E=mc2). Buna bir de Aiberg'in ÜÇ BOYUTLU zaman (ve/veya öteki mekan boyutları) kronosferini eklerseniz (km küp/saniye küp), gerçek zaman enerjisi ortaya çıkar.

Bunu anladıktan sonra ikinci olarak bir hatırlatma daha: Bir pilimiz vardı ya, bunu harcadıkça zaman içinde İLERİ doğru bitiyordu, enerjisi tükendiği için onu atıyorduk, yerine yenisini alıyorduk. Şimdi boş bir piliniz var, bunu yeniden şarj edebilirsiniz. ZAMANDA ileriye değil, ZAMANDA geriye giderek boş pil gençleşecek, yani önce yarı-yarıya dolacak, sonra ise tam olarak dolacaktır yeniden. Oysa pilimiz BOŞTU, şimdi dolu. İyi de enerjinin sakınım ilkesi DENGEDEKİ ENERJİ durumunu bozacaktır. Zamanda geriye gidenin işi bitince yeniden ileri gitmesi gerektiğinde, yaşı YARILANIR (yani gençleşir) Örneğin 50 yaşında ise, 70 cm. yukarıdaki Tayyar Sema’ya zıpladığında (zapplandığında), 25'e düşerek, sistem dengelenir İDİ. Fakat eğer geldiği gibi gitmez ise, gitmeyip de KANAT kırarsa, kanatlarını indirirse, zaman enerjisi osilasyona (salınıma başlar). Bunun depremden farkı şudur: Deprem MEKANIN kapsamında oluşur. Bunun Kur'an'daki adı “zilzaleha”. Fakat ayet ARZ için bunu kullanmıyor “zülziletil arz”, diyor? Demek ki ARZ'ın bir ZELZELESİ var. Arz olmayanın da bir BAŞKA ZELZELESİ var. Şimdi İKİNCİ ve PARANORMAL koşula bakalım... O da şöyle:

Zaman:

1. İleri akar
2. Geri akar
3. Bir ileri bir geri OSİLASYON yaparak akar
4. Hiç akmaz vs.

Biz üçüncü şıkkı irdeleyelim. Hani Şeytan’ın zamanı : Bir ileri akar yaşlanır; bir geri akar gençleşir, sonra yine ileri-geri akarak ALTERNATİF akım gibi bir osilasyon (salınım) yapar, ya da Cehennem’de deriler kavrulur (zamanda İLERİ), sonra yenilenir (zamanda geri, yani yanmamış gibi olur), sonra yeniden yanar ve yeniden yanmamış olur...

Kanat kırdığınızda, o top zamanda bir geri-bir ileri, fakat giderek AZALAN bir osilasyon ile ta ki durana kadar gider ve gelir. Zamanda geri gitmek nasıl olur? Şöyle ki 1 gününüz (mağarada) 1080 gün oluverir. 1080 gün içinde üç yıl var AMA BİR TEK güne karşılık, on günde 30 yıl oynama başlar. Bunu zamanda bir GERİ, bir ileri, yani BUGÜNE gelip, yeniden GERİ (bu kez daha kısalır) ileri geri ve durur sonunda... Böylece zaman enerjisinin ZELZELESİ zaman dilimlerine homojene edilerek SİSTEM enerjisi dengede tutulur.

Elbette bunun sonucu aberasyon ve vortexler oluşur. Eşiniz hayretle sizin birden silinip yokolduğunuzu görmektedir, sonra yeniden sizi BELKİ DE yarım vb. Görür, yeniden kaybeder. Odanın içinde eşiniz kaybolmaktadır. Sonra yeniden çıkmaktadır. Hatta duvardan geçmektedir... Bu görünüp kaybolmaları bir yerden hatırlıyor musunuz? Philadelphia Deneyi... 1 dakikada 600 mil öteye (Norfolk'a) giden bir gemi. 1 dk. UZAY YÜRÜYÜMÜ (İsra)... Bir geminin hızı en fazla 30 mil/saat, 600 mil öteye gitmek için yaklaşık bir günde alacağı yolu BİR DAKİKADA alıyor. Aslında tam olarak size bunu söyleyebilirim. Bir dakika bile değil! Ufak ipucu >>> 1080 konusu.

Eldridge çıkarma gemisindeki tayfaların durumunu anımsıyor musunuz? Yokolanlar, yarısı var yarısı yok olanlar, duvardan geçenler, 6 ay kadar donup kalanlar, pusula taşırken kendiliğinden yananlar. Aslında KİMSE ölmezdi.Çünkü Alias Allende ve Jessup onlara şöyle demişti: "Anormal bir durum olduğunda DOKUNUN >>> TOPRAKLAYIN, dokunduğunuzda geri dönerler. Bunu PANİK nedeniyle unuttular ve bilinçsizce ÖLENLER oldu. KMA ve Jessup'un suçu değildi bu, paniklemekti.

Aslında tayfaların yarısı neden yok biliyor musunuz? Zaman zaman yarısı yok (Belden aşağı ya da yukarı yarısı yok farketmez). Kendiliğinden yananları anlatmıştım. 70 cm. içinde bir şıhab gelip sizi vuruyor ve siz yanıyorsunuz. Şaka değil 500 bin kendiliğinden yanma vakası (Ra'd, Merdut) RESMİ kayıt var, birbuçuk milyon da fotoğraf (Polis fotoğrafçılarının çektiği). Beden yanıyor, ama elbisesi, düğmesi vb. yanmıyor. (Cansız şeyler 70 cm. yukarı TAYYAR semaya çıkamaz, İsra yapamaz). Böylece ayetteki bir sırrı daha anladık. Bu sır, Uçucu Sema sırrıdır, Cevvis Sema sırrıdır, Tayyar Sema sırrıdır.

Basitçe şöyle: Trans halinde elektrik bedeniniz alanı yeryüzüne seriliyor ama iki kutuplu olduğunuzdan magnetik alanınız da DİKİNE yayılıyor. Piri Reis gibi Kahire semalarına çıkıyor ve ta Brezilya kıyılarını bile görüyorsunuz. İyi hoş çıktınız ama, çıktığınız yerde ŞIHABlar var. Eyvah isabet aldınız. O an yeniden magnetik alanınız elektrik alanla BİRLEŞMEK ve ikisi de yatay olmak üzere GERİ dönüyor ama yanınızda ŞIHAB'ı getirdiğiniz için SİZ YANIYORSUNUZ, elbiseniz değil!

Duvardan geçen için HAYALET deriz değil mi? 1080 kullanıldığında SİZ GERÇEKSİNİZ, duvar ise hayalet. Size birşey olmuyor, duvar sadece hologram haline geliyor. Siz gerçek olunca, duvar hayalettir (Ghost, geist). Kur'an'da herşeyin bir açıklaması vardır: Hatırlar mısınız, Alfa ışınları kurşun duvar ötesine geçemiyorlar ama BİR ALFA IŞINI duvarı aşıyor .

Alfa ışını KOCAMAN parçacıktır. İki tane proton iki tane nötron, yani HELYUM çekirdeğidir. Beta (Elektron) ve gamma (Foton) gibi kanal ışınları değil, DEV BİR ÇEKİRDEK, kurşun duvarından (90 cm.) ÇIKIYOR ve gidiyor. Şimdi %99,9 alfa ışını içeride HAPİS ama o bir teki var ya serbest! O bir tekinin zamanı 1080 faktöre tabiidir. O gerçektir, hayalet değildir. Pb duvarı hayalettir. Yani He çekirdeği GERÇEK/Reel demek ve/veya DUVAR hayalettir demektir. ÖLÜM DE budur. Hep yaşarız yaşarız ve ÖMÜRDE BİR KEZ ölürüz. Yani He çekirdeği SİSTEM dışına çıkmıştır artık! Buna ölüm deniyor.

Bir not daha... Bizim ömrümüz YARI ÖMÜRDÜR, biz onu tam sanıyoruz ama YARILANMIŞTIR. Çünkü anti-evrendeki diğer olayda (A'nın karşıtı olan B olayında) ötekisi ölmemiştir. Bir kilo radyoaktif madde, YARI ömrünün sonunda, YARISI tünelden kaçarak enerjiye dönüşüyor, yarısı ise kalıyor. Eğer bu evrende BEN öldüm ise, benim anti-Hans "ÖMRÜNÜN yarısındadır" demektir. Yarı ömür budur.

DUVAR hayalet ise BEN NE YAPAYIM? Beni 70 cm altında gören , yukarımı göremiyorsa BEN NE YAPAYIM? Hayalet olan ben değilim ki! ARZ yani yeryüzü BİR KURŞUN KAB gibidir. Bazı Alfa tanecikleri çok seyrek de olsa yeraltına kaçarlar, derin diplere gidebilirler. ARZ size HAYALET gibi davranır. Yokmuş gibi davranır. Yani nötrinolar gibi maddeyle etkileşmemişçesine duvardan >>> ARZ'dan ZELZELE (Zaman enerjisi impulsları) ile darbeli biçimde geçebilirsiniz.

Zaman zelzelesinin boyu zaman içinde zig-zaglar çizer. 309 yıldan geriye, mesela diyelim ki 1945 yılında doğdunuz. Top zıplamakta ve şaşırtıcı sonuçları vardır. Jana'nın 15 yaş poz verdiği resmi ve 21 buçuk yaş gerçek resmi var... Bunlar normal, fakat paranormal olan şu: EĞER Jana kanat indirmeseydi, geçmişte o garip ufonot kadın resmi (Billy Meier’in fotoğrafı) OLMAYACAKTI.

“Bu cadı 22 yaşındaysa nasıl oluyor da yıllar önce 46 yaşında olabiliyor?” gibi sorabilirsiniz! “Bu cadı uçuk film senaryoları gibi ölmeyen ve yinelenen biri mi?”, diyebilirsiniz. Yanıtım HİÇBİRİ'dir. Eğer KANAT indirmeseydi, Jana giderdi ve geçmişte bir resmi olmazdı. Yani 22 yaşından büyük bir resmi olmazdı. Eğer kanat indirdiyse iş değişiyor. Zaman zelzelesinin darbeli matkabı onu doğum yaşından gerilere VİZYON olarak atıyor. 45 yaşındaki Jana 90 yıl geri giderek GEÇMİŞTE flu olarak fotoğrafı çekilen Jana oluyor. Belki başka biri de tutup Hansel Heiberg oluyor doğumundan çok önce... Hansel Heiberg JR denen KMA.

Kaç Paul kaç! Sen kimsin? Ben SENİM! Hawking Hansel Heiberg JR'dır. Hansel Heiberg jr. yıllar sonra doğacak olan Hawking'e bir görünür.


“Cinler” Yukarı

Cinler, Süleyman peygamberin BOZULMAMIŞ CESEDİNE iki yıl HİZMET ettiler. Süleyman da KEHF halindeydi. Ben ifrit olsam iki yıl HİÇ BİR HAREKET yapamayan ve heykel gibi duran bir peygamberden BÖYLE korkmazdım. "Bu işte bir iş var, bu adam hiç hareket etmiyor, korkuluk gibi yıllardır duruyor", derdim ama diğer ifritler derlerdi ki; "Ya Süleyman uyanır da bizi mahvederse?". Ben derdim ki: "Ey korkaklar, bu adam resmen ölü". Onlar derdi ki: "Ama çürümüyor. O Halde ölü değil". Zaten CİNLER BİLİMLERİ olmayan haybeye bir topluluktur. Bilim-teknoloji bizde İNSAN'da...

İmanlı olan ifritler o ayette geçmiyor. Onların KAFİR olduğunu yazıyor, fakat SÜLEYMAN'ın kafir olmadığını yazıyor Kur'an'ımız... Buna benzer bir durum da Bakara 102'de var. Harut ve Marut isimli iki melek SİHİR öğretiyorlar ama KAFİR değiller. Sihiri alıp kullananlar KAFİR oluyorlar.

Enbiya 82. Onun için dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. Onların hepsini biz gözetiyorduk.

Neml 17. Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları Süleyman'ın hizmetinde toplandı, hepsi bir arada düzenli olarak sevkediliyordu.

Onlar Cinlerdi. Nasıl cinler? Şeytanlaşmış karakterde... Pekiyi İfrit olduğunu nereden biliyoruz? Dalgıç ve ağır işçilik yapmalarından (Ephrates >>> İfritler/Fırat cinleri). Bunlara KAFRİT de deniyor (Kaf dağı ifritleri). Yani bu cinin İFRİT ırkından olması demek.

Cinlerin (ifritlerin) gücü MADDEYE büyüktür, çünkü en yavaş enerji biçimine İfrit ırkı deniyor. Boy çok uzuyor (relativite etkisi), derinlere inebiliyorlar (Dalgıçlık effekti). Maddeleşmenin SINIRINDA bir ırktır ifritler. Hızlı cinlerin boyu PARMAK kadar kısalır (Gnomlar, LGM'ler vb.), bu da relativistik hız etkisindendir. İfritler siyahtır (İnfrared, aslında AHMER=kırmızı ama, bizim gözümüz onları SİYAH görür). Büyüleri gerçekleştirenler EBYAD ırkıdır (Beyaz). Bunlara tılsım bekçisi de denir, süfli müekkil falan da denir, duymuşsunuzdur. Özellikle Ebyad sınıfında tılsım (Talisman) bekçilerine HANNAS denir.

Geri Dön     Yukarı