095 - 19 Mayıs 2002 Pazar | |
Selam ve Selam, “Yalnız Allah’a Tapmak - Allah’tan Korkmak” Yukarı Şu ikisini asla yapmayacağım: Asla Allah'tan başkasına taptırmam. Ben BİR HİÇİM. BEN YOKUM. Hiç ve yok olana zaten tapılmaz. Ben ki, Bağdadi'ye tapmadım. Velililere, Hızır'a bile ASİYİM. Ben asla ve asla Resulullah'a da tapmadım. Divit ile yazılan hat üzerindeki Allah yazısına da tapmadım. Beynimdeki Allah imajına da tapmadım. Ben hakkında HİÇBİRŞEY BİLMEDİĞİM ALLAH'a, gerçek korkunun kaynağına TAPTIM. Taptığımı zatından başkası da görmedi. Aramızda kaldı! Sırrımız oldu. Her ikili gibi (Allah ve kul yani birebir ikili). Allah sizin birebir sırrınızdır. Allah şu anda (elinizi mesela omuzunuza koyun) ORADA, yanınızda. Yalnız değilsiniz. Hiç değildiniz zaten. Ben O Allah'a taptım. Süslü püslü yazılarla yazılan Allah lafzı bir rozettir. ALLAH'I HİSSEDİNİZ. Lütfen hissediniz. Dokunduğunuz O idi. Dokunan bile o idi. Omuzunuz O idi. NE KİMSEYİ KENDİME TAPTIRIRIM! NE DE KİMSEYE TAPARIM. Resulullah'a BEN FEDA, KURBAN olurum. Feda fi Resulullah olurum. Ama asla ve asla tapmam. Ben Fena Fi İllah'ı seçtim. Kimse Allah'ın katına gidemez ama Allah SİZE GELİR. Gelmişti. Hep oradaydı. Hiç ayrılmamıştı. Kalu Bela’dan beri birlikteydiniz. ÖLÜM YOKTUR. Ölüm yeniden ve ebedi doğuştur. Kelime ÖLÜM DEĞİL zaten “MEVT”, yani bir vuslat, bir rücu, bir dönüş, bir dönüşüm... Ama önce paketlendiğimiz mahşerde "Ambalajımız açılaca", kalite kontrol, garanti belgelerimize bakılacak. Ondan sonra PAKETTEN çıkacağız ya yukarı, ya çöpe, yanmaya... Süfyani zihniyet şunu çok iyi anlamalı: Biz ALLAH’ÇILAR DERNEĞİ, TEİSTLER CEMİYETİ üyesi değiliz. Biz HİSSEDERİZ. Omuzumuzda ve her noktada, Allah'a kulluk için yaratıldık. Rabb’im namaz ile de ilgili değil aslında... Sadece bir ÖN ŞART, ki İbrahim’in ricası... Rabb’im, OL diye yarattığı bedenimizle de ilgili değil. Boyumuz, posumuzla, cinsiyetimizle, açık ya da kapalı oluşumuzla da ilgili değil! Tuvalete gitmemden tiksinmez, banyodayken bana aldırmaz. Alt tarafı CESET denen bir elbise... Allah'ın baktığı tek elbise var TAKVA. Tek elbise bu. TEK BEDEN, YANİ CENNET’TEKİ GERÇEK bedenimiz (Cehennem’deki değil)... Ve elimi koyduğumda dokunduğum Rabb’imden başkasına tapmam. Dokunduğumuz yer TAKVA elbisesiydi. Takva elbisesi dışında neye dokunursanız dokunun o nesnedir. Ama takva elbisenize dokunduğunuzda O ALLAH'ın lemisidir. Allah'ımız hiç bir şeyle ilgilenmiyor bize ilişkin GEÇİCİ şeylerde. O Kalıcı ile ebedi ile ilgilidir. Cennet-Cehennem gibi mekanlarda ebedi kalacaklarla ilgilidir. Allah'tan başka MABUD yoktur. Bağdadi, Hızır, Hekim Bey, Resulullah, Mehdi, Mesih, Milletine mensup olduğumuz efendimiz İbrahim. Hayır hayır! Sadece ALLAH'a taparız biz. Onları çok severiz. Ama sadece Allah'a taparız. Hangi Allah'a? HİÇ GÖRMEDİĞİMİZ ve İDRAKİMİZDE CANLANDIRDIĞIMIZ dışı ALLAH'a taparız ve korkarız. Allah'ın kudret eli? Hayır Kudret elinin içindeyiz zaten. Allah görür ve işitir! Hayır Allah'ın duymasının içindeyiz zaten. Biz hangi yöne dönersek dönelim RÜCU ediyoruz. İlla ki öldükten sonra rücu edilmez. DÖNÜN, her yön meymene, her yön kıble. Her yönde O var. Allah NEREDE? Bacım başörtüsüyle örttüğün saçın kendisinde! Mü'minin kalbinde! Şahdamarlarının içinde. Rabb’im, hiçbir yere sığmaz, müminin kalbi dışında. Kalbe giden o şah damarı o AORT damarı. İşte RABB’İM kalbe oradan tecelli eder. Kalb bir KEHF, 4 bölmeli bir MAĞARA ve mümin kalbinde yani Ashabı Kehf olup kendi kalbinde uyur. O zaman şahdamarından bir tünel uzanır. Kavrar mümini... Adı çok bu kavrayışın, yığınla ismi var: Hidayet de, Sıratel Müstakiym de, Takva elbisesi de... Hiç farketmez ki... Önemli olan isimler değil; KAVRAYAN KİM! Kalbimiz yarılacak bir gün. Allah'ı ısmarlama siparişle değil, içtenlikle, yakınlıkla getirirsin ta KALBİNE! Bilmezler ki Allah'a bir LİNK yok. İNSAN kendi doğal bir link, aktarımcı. BAŞKA BİRİNİ istemez. Şeyhim, günahımı çıkaran papaz ve sayısız aracı HOŞÇAKALIN. Ben ARACISIZ ALLAH'a gidiyorum. Gittiğim yer YİNE BENİM KALBİM. İbrahim kadar içtenlikli bir salih kul daha çıkmadı zaten! Tüm insanlar (Adem ve Resulullah dahil) İBRAHİM'i kıskanmak üzere yaratılmışlardır. Kimse İbrahim olamaz. Fakat buna eşdeğer olarak Allah bir vize vermiş sana-bana: "İBRAHİM MİLLETİ" olabiliyoruz. Bu bizim millet işte! Sen+ben=BİZLER... Ve Allah'a dokunduğun omuzunda, orada bir yerde İBRAHİM de vardır. Çünkü ALLAH ONSUZ olmuyor. Allah dostuna kadirşinastır. Hanif omuzuna dokundu mu, Milletinin babası da oradadır. Diken diken olan tüyler, ürperen sırtlar, yarım damla gözyaşları... İşte bunun adı ALLAH korkusu. HİSSETMEDİĞİNDEN KORKAMAZSIN Kİ? Hissedersen, dokunursan KORKARSIN. Allah'tan korkun! İşte bu İNSAN ve İNSAF'ın tek KAYNAĞIDIR. Allah MUHİT'tir! Her muhit, mahalle, semt HEP O'DUR. Allah merkezde ve biz çevresinde bir çembere dizilmiş noktalar değiliz. Tam tersine, her bir KULU bir NUN (Nokta) dır. Çevresindeki daire de sayısız noktadır ve ALLAH'tır. ALLAH SONSUZ OLARAK her bir ŞEY'i KUŞATMIŞTIR. Allah sizi çepeçevre (surrounding) kuşatmıştır. Nereye dönersen dön, çemberin bir noktasına bakarsın. Allah her noktada sana eşit uzaklıktadır (veya yakınlıktadır). O senin bulunduğun nokta ile dairede muhatap olduğun nokta arasında ÇAP vardır. Nun'dan KALEM bir çaptır. Ona MUHİT denmez İSTİVA denir. Omuzunuza dokundunuz ya! İstiva etti sizi... Ona dokundunuz. Omuzunuz değildi artık. ALLAH'ı hissediniz. İLİMLE KORKUN, DUYGUYLA SEVİN ALLAH'I. Kormazsanız, sevmeye hakkınız yok! Salt sevgi olmaz. Korkarak SEVİNİZ ALLAH'I. Resulullah'tan KORKMAYIN, O'nu sadece sevin ama ALLAH'tan önce KORKUN. Korkudan sonra sevme hakkınız doğacaktır. Önce seversek, sapık tasavvuf içinde mecnun olur MAHVOLURUZ. Önce korkun! Korkunun şartı şu: “Kulları içinde SADECE BİLENLER (Alimler) ALLAH'tan korkar!” O zaman bir şeyler BİLECEĞİZ. NE BİLECEĞİZ? ALLAH'IN BİLDİRDİĞİNİ? O NE? KUR'AN, yani Allah lafzı, kelamullah, Allah'ın SESİ. Ayrıntılı, her şey içinde, tek kılavuzumuz. Kur'an'ı nasıl bileceğiz? Müteşabihiyle bilmeye çalışacağız, PARANORMALİTESİYLE... "Allah bu MİSALLERİ tüm insanlara verdiği halde sadece ALİMLER'den başkası asla anlamaz"... İşte bu sırra yani Müteşabih/misal olan bu SIRRI anlayacağız. Onu anladık mı, KORKU başlar. “Allah'tan sadece alimler korkar”. Herkese açıktır ALİMLİK yolu... HOŞGELDİNİZ yeniden! 1200 yıldır Allah'tan korkmadık, Allah'a aşık olduk. İŞTE TEMEL YANLIŞ BU! ÖNCE KORK BAKALIM. Sonra AŞIK OL! Hint felsefesini taşıdılar, Gürkanlısı, Gaznelisi... İslam ve Hinduizm bir şekilde içiçe girdi. Hinduizm derken alanı çok genişti, İran dahildi buna... Nirvana vardı o inanışta. Ruhlar, bitki, böcek, hayvan, insan, mükemmel insan olana kadar sürekli tenasuh içindeydiler. Yani inanışa göre reenkarnasyon vardı. Ne zamana kadar? Ta ki, NİRVANA'ya gidene kadar. Nirvana ne? Nir=IŞIK, NUR, Niran. BÖYLECE NİRVANA yani mutlak yaratıcı (ki Buddha) ile buluşuyordunuz ve Buddha siz oluyordunuz. Buddha ile birleniyordunuz. Siz artık Fena Fillah'dasınız. "Ene'l HAKK" diyebiliyorsunuz artık! Allah'ı ilmen biliyorsunuz ve hiç bir İLME (fizik, matematik vb.) gerek yok. İlmel yakınsınız. Herşey size mükaşefe olunmuştur. Keşşafsınız artık. Allah'ın Arş’ını görebiliyor, hurilere kendinizi Cennet’te gösterebiliyorsunuz artık. Onlar da "İşte bu bizim zevcimiz (kocamız) olacak kişi" diyorlar. Aynel Yakınsınız. KALP GÖZÜYLE ALLAH'I GÖRÜYORUZ SÜREKLİ... Kalp kulağıyla konuşuyoruz. Dinliyoruz... Ve NİRVANACILIĞIN SON NOKTASI, HAKKEL YAKİN'siniz! YANİ SİZ ALLAH OLDUNUZ. İkiniz birleştiniz. Siz onun içinde yokolup NİRVANA oldunuz. O halde TANRI SİZSİNİZ. Boşuna dememişler: "Enel Hakk!". Resulullah bile ALLAH'ı Mir'ac'da görmemişken; İbrahim bile Allah ile BİRLENMEMİŞKEN... Tasavvufta milyonlarca kişi bin küsur yıldır bunları başardılar. Tasavvuf şudur: Önce TARİKAT! Yani şeyhe teslimiyet. Elbette hadis ve sünnet bileşiminden oluşan ŞERİAT (Zina edeni taşlayıp öldüreceksin, Haram ayları inkar edeceksin, Cuma gününü tatil edeceksin vb.). Sonra MARİFET, Mürşidi Kâmil’likten Velayete giden yol. Yaşasın arifler, kahrolsun heva-hevesci alimler. Bir alim bin cahilden evladır. Bir arif bin alimden hayırlıdır. Yani şöyle demek oluyor: Bir general bin erden evladır. Bin generalden de bir onbaşı evladır... Mantıkları böyle... Şeirat, Tarikat, Marifet ve sonra HAKİKAT! İyi de adres yanlış. Yani GERÇEK TASAVVUF'un hani o pirimiz YESEVİ ekolünde işler HİND ekolü gibi değil. Şeriat neden olmaz? Şeriat SÜNNET ve HADİS öğretisidir. En az (benim bildiğim) 350 ayeti karşısına alıyor! “Olsun Şeriat isterük! Kur'an'ı istemezük!”... Şeriat ve Tarikat kesinlikle MEZHEB fıkhı üzerine kuruludur. Mezhebiniz varsa, Tarikat'ten ve şeriat içtihadından söz edebilirsiniz. Mezhebiniz yoksa (ki benim yok) DİNSİZSİNİZ! Halbuki mezhebsiz demesi gerekirdi, DİNSİZ ağır ithamdır. Mezhebsizlik ile dinsizliğin farkını bilmeyenler sizi bir suikastte kafir zannıyla öldürebilirler, dikkat ediniz! Mezheb taassubu üzerine kuruludur HİNDUCU tasavvuf. Tarikat ne yapar? Allah'ın 99 adını çeker, zikreder. İster içinden isterse zikir halkasıyla vaveyla kopartarak, jandarmayı, polisi toplayarak başlarına... Allah'ın 114 adı ve toplam 137'ye tamamlanan SIFATI var. Hennan, Mennan, Settar, Rabb, Seriul Hısab vb. Yani Kur'an'da var fakat HADİS'de yok diye inersiniz 99'a... Hadis'i yalanlamayın, Kur'an önemli değil, önemli olan Hadis'i kurtarın! İki isim de kullandığımız gibi değil! “El Nur”, değil, “El-Nur'ün ala nur” (okunuşu ennurun ala nur) ama biz 1200 yıldır NUR=AMPUL, IŞIK DEDİK. Oysa Alllah'ımız 35. ayette Nur'u KENDİ İSMİ olarak değil; "ONUN NURUNUN MİSALİ... " diyerek NUR'un kendi adı olmadığını, gerçek adının ise "O Nur üzerine nurdur" biçiminde verildiğini anlıyoruz. Ama bizler anlıyoruz! BİZDEN BAŞKASI anlamamış. Ya Nur, Ya Nur, Ya Nur diye "Ey ışık ey ışık..." çekmişiz. Ya Settar ya Rezzak! Bunu çok kullanırız. Resulullah da çok kullanırdı. 99 isim kitabını açtık. EVET El Rezzak (Errezzak okunur) orada! Rızk (rezerv) veren Peki ya SETTAR! Kur'an'da var 99 içinde yok! Falan, filan... Niye yazıyorum bunları. Çünkü TARİKATTE zikir çekilecek. 516 kez Er Rezzak... Tamam da hani 717 El Settar? "O olmaz!". Neden? "O 99 içinde yok!" ama Kur'an'da var. "Olsun!" Ala Allah'ın Güzel adı. "Olsun"... Nasıl olsun yani? "Hadis'de yok Settar adı". Kur'anda var! Süfyanilik hadisleri korumak için Kur'an'ı ÖRTER... Bunlar SAYIYLA ÇEKİLECEKTİR. Perşembe günü Settar ve Rezzak toplam 516+717. Oldu mu? HESAP YANLIŞ! Kahrolası softalar, nasıl da ölçtü biçtiler böyle? Yine kahrolasılar. Çünkü müridleri yanlış adrese, SATANİST bölgeye meczub olmaya gönderiyorlar. Akıl sağlığıyla oynuyorlar insanların. Obsesyon ve halusinasyon ile hipnoz ediyorlar. EKSİK sayı... Bilgisayarınızın şifresini bir sayı eksik vurun bakalım? Açıldı mı? Hayır! Bana telefon ederken, bir numara EKSİK ya da YANLIŞ basın bakalım. Karşınıza ben çıkmadım değil mi? HABERİM bile yok ki! Settar ve Rezzat birlikte çekilir. Tek çekildiğinde ne olur? Sodyum var klor yok! EEE? TUZ yok ortada! Tuza hiç benzemeyen bir şey var. Cezbeler var ya! Ürperti dışındakilerden söz ediyorum... "Mecnunluk alametidir". Allah resulüne "SEN mecnun değilsin" diyor! Ama bizler MECNUN olmak için YANLIŞ tesbihleri çekiyoruz. ŞEYHİMİZİN nezaretinde çekmeliymişiz! Şeyh 137 Esma+sıfatı bana sayabilir mi? Hiç duymuş mu? “Ya Rabbi” demiş bin kere fakat Esma ül Hüsna içine alıp da Ya Rabbi diye çekmemiş 1134 kez. “Rabb” Allah'ın ADI DEĞİL Mİ? Settar, Seriul Hısab, İlahinnas=İnsanların ilahı... Yani bu Allah'ın İLAH adıdır. Esma ismidir. 99 içinde de yoktur ayrıca. Allah şifa veren, müşfik ve müşvik olan, şefaatçi olan değil midir? Eş-Şaüfii Allah'ın adıdır ama, tutup Allah'tan alıp bir mezheb imamına vermişiz ve TAMAMEN UNUTMUŞUZ. Çünkü "Şefaat ya Resulullah" dediğimizde, “Şafii” Resulullah olmalı, şefaat hakkı Allah'tan alınmalıdır. İşte size Ebu Süfyan'ın soysuz soyunun biz Ehlibeyt soyuna yaptığı mezalim. Devam edelim “tarikat“ve “şeriat”a... Yesevi diyor ki: "Hayır SÜNNETULLAH var, Şeriat yok!" Ve Allah'ın SÜNNETİNDE değişme ASLA YOKTUR. Getirin müceddid ve müctehid size tüm Sünnetullah'ı değiştirip yerine Hadis ve Sünneti Muhammed (Aslında Sünneti Seniyyei Emeviyye) koyalım. ŞERİAT isterük! Şeriat isterük, Sünnetullah istemezük. Hanif için şeriaat ve tarikat yoktur. Ya Marifet! O da yoktur! Onun yerine Malumat vardır. Bilen bilir arif, maruf, marifet, maarif, A-re-fe gibi... İlm, malum, malumat, da böyle bir şey... Kelime kökü ilm, BİLİM. Hani Allah'ı biz İLMEL YAKIN BİLECEKTİK. Orada İLM kelimesi var, İRFAN yok ki! O halde MARİFET de yok... Zaten makamı Marifet EVLİYALIK, Velayet makamı üzerine kurulu değil mi? Ama biz baştan Kelimei tevhidlerden birini kullandık: La evliyae illeVELİ" dedik bir kere! Allah'tan başka VELİ yoktur dedik. Allah'tan başkalarını VELİ/evliya edenlerin durumu da örümcek ağının güvenirliğindedir. Bunu da Rabb’im söyledi bize... Marifet, Evliya olmak ise... BU TASAVVUF da yanlış. Hatta satanist. Ayet diyor ki, "Böylelerine bir şeytan musallat ederiz ve o kendini hep hidayet üzerinde sanır". "Size şeytanların kimin üzerine indiklerini söyleyeyim mi?" kategorisinde önce ŞEYHLER var. Şeytanlar Şuara suresine göre: "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır" uyarınca, şeytanlar ŞEYHLER üzerine iner. ŞEYHTANLAR oluşur böylece. Şefaat makineleri... Cennet tapu memurları. Ve merak konusu şu: Şeriat, Tarikat, Marifet ve son durak HAKİKAT! Adres yanlış dedik bir kere! Orada Hanifeyt yok, Sünnetullah yok, Malumat yok ki arkası HAKİKAT olsun! Hakikat nedir? DOSDOĞRU ve varılacak erek, amaç, hedef, son durak. Tarikat=Tesbih yanlış sayılıyor, şeyhtan seni akıl hastası yapacak aman dikkat! Şeriat=Alevi görüldüğü yerde öldürülmelidir. Zina yapan taşlanmalıdır. Marifet: Evliya, kutub, Ğavz masalları... Evliya yokki ortada, kutubu ve ğavsı azamı olsun! Neyin yarışı bu! Olmayan kurumun, hayali bir ihracatın naylon faturaları... Bir de Resulullah'ın kanına seyidliğe sığınırlar. Zavallı çocuklarını da kandırırlar. Kaç arkadaşım kendisini Resulullah'ın soyundan sanıyor! Oturup ağlarsınız. Resulullah'ın 4 oğlu, iki kızı, damadı Ali, torunlar, Hasan Hüseyin ve onların çocukları Cafer, Zeynel vb. BİR TEK KURTULAN olmadan HEPSİ öldü! Öldürüldü. Resulullah'ın BİR değil, yarım değil çeyrek değil sıfır ahfadı kaldı geriye! Resulullah'ın amcalarından mı geldi acaba Seyyidlik. Ebi Cehil, Ebi Leheb'den mi? Tamamı Yezid tarafından öldürüldü. Eşikteki, beşikteki... BİR TEK KİŞİ kalmadı Ehli Beyt’ten... Hz. Musa -Asiye gibi KAÇIRILMIŞ bir tek çocuk, bebek bile yoktu. En komiği de şu: Arapların toplam nüfusu 70 milyon, Dünya’da SEYYİD sayısı 125 milyon. Her beş Müslümandan biri SEYYİD, yani RESULLULLAH'ın soyundan geliyor! Kaynak-1: İmam Cafer Sıdk'ın en küçük oğlu kundak içinde Horasan'a kaçırıldı Ve en iyisi de şu: "Nasıl ki İsa'nın yerine Tanrı, hain havarisini çarmıha gerdirdiyse, Cafer asla öldürülmedi! Bu daha mantıklı bir görüş: Seyyidlik doğrudan Resulullah'ın amca ve amcaoğlu ABBAS(ların) soyundan gelmektedir. Şimdi dostlar HANGİ HADİSE İNANALIM şu seyyidlik hakkında? “Nutfe” Yukarı Kıyamet 37: O, akıtılan meninin içinden bir nutfe (sperm) değil miydi? Süper Uzay’ın solucanımsı tünelleri bir NUTFE'dir. Her bir evren ise bir tek sperm gibi düşünülebilir. Süper Uzay MİSAL Alemi'dir. Her bir spermden bir başka evren oluşur, bigban ile üflenir veya doomday ile yok edilir. Ayet bununla ilgili. Sonsuz sayıda evren (sperm) var. Neden ? Allah hep diyor ya: "Atılmış bir sudan" yarattık sizi diye, bu illa ki erkeğin materyali değil ki, Süper Uzay var. Herbiri gerçekleşen sonsuz ihtimal. Örneğin, her birimiz onmilyonlarca spermden birinin over ile buluşmasıyla DOĞDUK. Ya geriye kalanlar, doğmayanlar? Yani "GERÇEKLEŞMEMİŞ" ihtimaller... Allah diğerleri için şöyle diyor: "Allah'ı daima bir (öteki ihtimallerden herbiri) YARATIM üzerinde görürsünüz, ne zaman baksanız...". Yani yaratılmamış diğer evrenler yaratılıyor... Ve “Allah NURUNU tamamlayacaktır”. Anlamı: Gerçekleşmemiş ihtimaller (doğmamış çocuklar, yaratılmamış ama bekleyen evrenler) karanlıkta kalmış; gerçekleşenler ise AYDINLIKTADIR. Bunların TAMAMI yaratılacaktır. Karanlıkta kalmayacaktır hiçbirşey. Sonsuz ihtimalli sonsuz evrenlerin HER BİRİ yaratılacak ve "Olasılık" yani gerçekleşmemiş ihtimal olmaktan kurtarılacaktır. Bunu niçin yapıyor Rabb’imiz? Çünkü eğer sonsuzda bir ihtimalden birini (Haza insan gibi) unutsa, atlasa, farketmese, Allah Allah olmazdı. O HERŞEYİ YARATMAK yani denetlemekle Allah olarak Kaim ve Kayyum'dur . Şimdi diyelim ki, sonsuzda bir ihtimalle, Şeytan CENNETE girecek yeniden! Ya da sonsuzda bir ihtimalle, hurinin biri cehenneme konacak... Eğer bu sonsuzda bir ihtimalleri karanlıktan kurtaramazsanız, o zaman Allah ACİZ olurdu. Yanlışlıklar olurdu. Ne var ki, Rabb’imiz Kadir ve Kaviyy'dir. Aciz değildir. TÜM ihtimalleri yaratınca, tüm ihtimaller BİTTİĞİNDEN, İHTİMALSİZLİK kuramı devreye giriyor: (% 0 demek). O zaman Şeytan Cennet'e numara yapıp giremiyor ve vaad edildiği gibi Cehennemi boyluyor. Bu nedenle Rabbimiz, DAİMA BİR YARATIM üzerinde ve NURUNU tamamlayaCAK'tır. Ayet CAK'tır diyor. Dikkat ettiniz mi gelecek zaman... Allah bize göre anlatıyor. Esfeli safilin... Müzeyyen sema (yakın gökü yıldızlarla süsledik), bunlar BİZE göre anlatımlardır. Bizim kendimizi referans tutan Allah'ımız, "İnsanların ağzından" kendisine "HU=O" dedirtir ve DER. Yani BEN değil. O der. "YUKARIDAKİ O" der Rabb’imiz kendisine. Burada İNSANI esas almıştır, Kendisine dre sanki aşağıdan yer edinmişçesine... “Kişisel Bilgiler” Yukarı Zamanında şarkı sözü yazıp az bir paraya satıyordum. O zamanlar Ertan Anapa vb. vardı. Turgut Dalar orkestrasındaydım, Erol Büyükburç orkestrasında. Adımı göstermemek için güfteleri satardım. Kim satın alırsa onun adı yazardı. “Benim gönlüm sende” ise tek bestem, bu bestesiyle birlikte ilk yaptığımdı. Birinin de sadece müziğini yapmıştım. Sözleri şöyle: * Kanım kaynadı sana Bu tahminen 20 yıl önceki bir bestem (Sözler benim değil), 1200 liraya satmıştım. Bu şarkıyı bilen var mı? Ve şimdi bu şarkıyı biraz pop ekleyip, hafif hızlandıralım. Aynı şarkıyı... Ve şimdi bu şarkıyı yine bir bayan söylüyor, Shakira... Biraz hızlandırılmış fark bu. "Kanım kaynadı sana" yı söylüyor. Hiç dikkat ettiniz mi? En popüler parçası. Şimdi o şarkıyı bul yani Shakira'nın devrini düşür, yavaşlatın. Karşınıza "Kanım kaynadı sana" TASTAMAM çıkacak. Bazı şeyler PARANORMALDİR. Sizin bir çok müzik eseriniz. gelecekte KLASİKLER olacak. Şimdi bu ipucuyla yola çıkalım. Ve soralım! Ne demek istedim acaba? Bir çok eser, kimi mesela 20 yıl, 50 yıl sonra bestelenecek. Bunu kim bilebilir? Ben dinledim diyebilir misiniz? Daha bestelenmemiş ki? Ama 50 yıl sonra BESTELENECEK bir eseri 150 yıl sonra bilen bilir değil mi? Bizim bilmediğimizi bilirler yani... Onlardan biri zamanda geri gelirse ve o şarkıyı da iyi biliyorsa, bestelenmeden ÖNCE DE besteleyebilir, DOĞRU MU? Ve olan BESTECİYE olur. Saçını başını yolar, "Yahu bu benim düşündüğüm melodiydi" dercesine... “Graceland”i Simon bestelemedi. “Dancing Queen” de Abba'nın değildi. “Take My Breath Away” de Berlin'in değildi. O zamanlar telif diye bir şey yoktu. "Gazoz ya da köfte porsiyonuna" beste gidiyordu. Hatırlayınız. “Tennessee Waltz”, “Tennessee Nights”. Bunlardan bir ara söz etmiştik. “Danseden Kraliçe” çok tarihi biridir. Saba Melikesi Belkıs, Salome, İsveç Kraliçesi Christina... Ve ASIL BESTENİN YAPILDIĞI zaman dilimi. Mehdi'nin Annesi Adaleid. Meryem de bir “Danseden Kraliçe”ydi. Bu çok özel bir sınıftır. Jana onlardan olmadığı için ÇATLIYOR! Hasetten... Bazı şeyler asla unutulmaz. Fried Astair'in filmlerindeki step dansları gibi. O Hollywood müzikallerini bilirsiniz. Zebur içinde Kudüs'ün kızları dansederler, ellerinde şestra denen tefleriyle... Ve Hurilerin tamamı bu bakımdan sanatçıdır. Bunlar kitapta yer alır ama ya yazmaya dilleri varmıyor ya da hiç anlayamıyorlar. DANS eden dansçılardan söz eden Rabb’imizdir. Bunu kendi zatı için söylemiyor elbette, kulları açısından belirtiyor. Ve Zebur Davud'a indirilmiş bir İLAHİ şiirdir, Zebur bir güfte kitabıdır. Bilen bilir. Bilmeyen de şimdi şaşırsın! Havanagilla bile İspanyol (seferid) tarzda bir Zebur şarkısıdır. Bizim Mevlana gibi... "Kaşlar kara gözler kara, ak gerdandaki benler kara..." derken aslında biz bir ilahi üzerine yazılmış yeni bir şarkıyı kullanıyoruz. Naatı mevlananın müziği üzerine yazılı bir OYUN havasıdır Mevlana diye bilinir, mevlana çalsana denir... Nereden nereye? Gülistan Okan'dan Shakira'ya tarih tekerrür ediyor. Kureyşland (Graceland) şarkı oluyor ve 300 yıl GERİYE geliyor. Missisippi deltasına, Tennessee, Mississippi. | |
Geri Dön Yukarı |