075 - 31 Mart 2002 Pazar

Selam ve Selam,


“Zaman Enerjisinin Zamanda Geri Dönüşümü” Yukarı

"Gelecek" BAZI konularda bilgi bekliyor. Çünkü burada BİZLER yazıyoruz, oradaki bizler de öğreniyoruz. Yani AĞAÇ bugünden ekiliyor ki biçilsin...

Konu zaman enerjisinin zamanda geri dönüşümü. Yazacaklarım ile "Gelecek biçimleniyor". Gelecekte "BOŞLUK" oluşuyor. Yani geleceği Allah'tan başkası (bildirdiklerinden başkası ayrıca) bilemez. Bildirdiklerinin de bilmedikleri bir gelecek vardır:

Gelecekten gelen kişi dönüşte kendi çağına gidemiyor. Kendi çağının "GELECEĞİNE" geçiyor. Ehli Kehf ve Mighty’nin üç asır tutan 8 saatlik bir zaman diliminde mağara (Kehf) dışındaki TARİHİ bilmesi mümkün olmuyor. Ehli Kehf'in cebindeki dinar (sikke) 300 yıl öncesine ait oluyor... 8 saatte bu madeni paralar 3 asırlık bir TAŞIMA'ya uğruyorlar.

Tarık (UFO) materyali de böyle: Zamanda geri giderek, 8 saatte 3 asırlık bir yol alıyor ve varlığının 3 asır önceki başına dönüyor. Mesela yer altında altına dönüşüyor. Yani madeni para doğmamış oluyor.

Ashabı Kehf'in ALTIN paraları zamanda İLERİ GİTMİŞTİR. Ama Zülkarneyn ve Kehf'i ayıran en büyük tek şey şu: Zülkarneyn'in zamanı GERİYE gitmektedir. Yani zamanda geriye giderek yanındaki METALLERİ geriye taşımaktadır. Bunlar ASIL Zülkarneyn için Demir ve Bakır'dan ibarettir. Demir'i bir KARANOKTA olarak ve Bakır'ı da elektrik yüklü karanokta olarak hatırlıyoruz. Ama dikkat ediniz ki, DEMİR KÜTLELERİNİ geçmişteki bir kavim madencilik yaparak çıkartmıştır ve teslim etmiştir. Zülkarneyn'e demir kütleleri getirip onu ön işlem olarak eritmişlerdir (magnetik özelliği kaybolsun diye).

Geleceğin sorularına geçmişten yanıt vermek gibi paranormal ötesinde transnormal bir işlem gereği yazıyorum bunları... Soran GELECEK... "Gelecekte 60 yıllık bir BİLİNMEZ var/MIŞ onun nedenini soruyorlar ve ben burada bunları anlatmaya çalışıyorum.

Bu bilinmezliği Yecüc ve Mecüc "Kiriş zamanın GEÇMİŞ ucuna girdikten ve kirişin çemberi kesen GELECEKTEKİ ucu arasında kalan bölge olarak düşünmeleri gerektiğini İLK kez burada anlatmaya çabalıyorum, ama KİRİŞ zamanın GELECEK ucunda olanlara öncelik tanıyoruz ŞİMDİLİK.

Kiriş (Sedd)in iki ucu iki zaman ucudur (Karneyn). Bu iki zaman sahibi olanlardan ilki Zül+Karneyn'dir. En büyük ayrıcalığı almıştır. Çünkü, zamanda yolculuğu yaparken, Jana gibi geçmişe gelerek küçülmüş yeniden doğmuş değildir. Şi'ra yıldızının İKİZİ olan ve ideal (Dönen, elektrik yüklü, halka biçiminde tekilliği olan, ergosfer ve kronosferi DENETLENEBİLEN) bir karadelik aracılğıyla, zamanda geriye gitmeyi, filmi ters oynatarak, yani bebekleşip doğarak değil; kendini taşıyarak, kendini OLDUĞU gibi kendi yaşında ve yanında teknik malzemesiyle birlikte zamanda geriye "NAKLET"miştir. Bu mekanizma için uygun bir karadelik tekilliğinin (Allahlaw bunun öteki ucudur) girişinde ve çıkışında oluşan birer CORN HOLE şansını Allah o günler için hazır tutmuştur (Allah'tan nimettir, çünkü Şi'ra nın yani Necm suresindeki ayetlerin 7 anlamında bunlar gizlidir).

Örneğin, Necm 1: Tarık anlamından başka; "KOLLAPSAR” yıldıza and ederek başlamaktadır. Karadeliğe ÇÖKEN yıldızdır bu... Şi'ra yıldızının ikizidir bu... ÇÖKMÜŞTÜR. Orada bir Karn (Corn, boynuz biçiminde bir tekillik) oluşmuştur ve elbette bir de çıkışı vardır. Aradaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun, iki KARN'ı (Double Corns) birbirine BOĞAZLAŞARAK (Berzahlaşarak) birbirine bağlamaktadır.

Necm 1. Yemin olsun inip çıktığı zaman yıldıza.

Şöyle düşünün: Dünya yöresinde WEMB için Walhalla var. Walhalla denen uydu megapolis/makropol ve aynı zamanda ORTAK (Common=Bireşik) Dünya BAŞKENTİ bir mini Akdelik (Quasar) ve ona ardından bitişik olan collapsar ŞANSINI elde eder (Allah'tan bir rahmetttir, rastlantı değildir). Öyleyse bu KARN'dan yani girdap/vortex biçimindeki Corn'dan girerek, karşı karadelik girdabından çıkarsınız. Orası Şi'ra'nın karadelik biçiminde çoktan çökmüş (Vakıa 76'daki en büyük yemin bu çöken yıldız yeridir) ve CORN HOLE olmuş çıkış ucudur.

Vakıa 75-76. ... Yıldız yerlerine yemin ediyorum. Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu.

Oraya çıkan kişi ne yapar? Mecburen EN YAKIN GÜNEŞ'e yönelir ki Şi'ra'dır adı... O Güneş'in gezegenleri vardır ki, ikisi BİZİM GÜNEŞ SİSTEMİNİN (Solar system) İKİ GEZEGENİ'dir. Kayıp İKİ GEZEGEN, yani Pluton'dan ötedeki ve Tietz-Bode dizgesine uygun iki gezegen, Güneş'in karadelik biçiminde sönmüş meşhur ORTAĞI'nın oluşturduğu "CORN/Karn'dır. Walhalla bu sırrı yakalamıştır. O CORN'dan içeri giren, bu kez karşıdaki (ki bitişik, fakat aradaki mesafe 83 yıldır, ama BİR ANDA oraya çıkarsınız) Şi'ra Akdeliğinden dışarı fırlar.

Pekiyi Şira'dan dönmek isterseniz? O zaman Şi'ra'nın ikizinin oluşturduğu karadelik CORN HOLE'undan girer, Güneş'in çöken ikizinin bulunduğu karadelik CORN HOLE'undan Güneş sistemine girersiniz. Yani bir trafik var ki, gidiş ve geliş otoyolları ayrıdır. Walhalla işte bu ekpres yolun "BİLET GİŞESİ" gibi bir ileri karakolunda bulunmaktadır. Buradan (Walhalla) giren karşıdan (Allahlaw) çıkar ve çok kısa bir anda bin aylık bir yol kateder. Ötede iki gezegenimiz bulunmaktadır. Bu iki gezegenimiz "mahvedilmemiş" yani CORN HOLE'dan geçerek öteki tarafta var oldurulmuşlardır (Allah'ın özel seçimi). Bir anlamda "Güneş sistemimiz ışık hızına yakın bir hız ile 83 yıllık bir güzergaha yayılmış, uzatılmıştır diyebiliriz”.

O iki gezegenin adları var. Tabii kod adları var ama benden ŞİMDİ yazmam isteniyor. O yüzden kodluyorum.

1. Sahel yıldızı (Süheyl olarak da biliniyor): Anlamı Sahra gibi (Sahara=Çöl, Sahel=Onun sahili, yani subtropik step iklimi benzeri). Sahel'de "Bitki yetiştirilebilir, Buğday=Sümbül" özellikle... Sümbüle=Başak burcunun yönetmen yıldızıdır (Cifir'deki burç anlamında).
2. Diğer gezegen ise hasar görmüştür. Adı “mahvedilmiş ay” anlamında Mavikam'dır, Mizan (Terazi) da deniyor.

Yusuf suresindeki "Güneşi, Ayı ve 12 yıldızı bana secde ederken RÜYAMDA gördüm" sırrının parçalarıdır bunlar... Öteki Güneş, öteki Ay (Allahlaw) 9 bizim gezegen. Onuncu bizim mahvedilmiş Ay'ımız olan "Asteroid kuşağı” ki önceden gezegendi. Sistemi güneşin ikizi ve Şira'nın ikizi olan iki çökmüş karadeliğin boğazlaştığı Karneyn köprüsü oluşurken, Şu'ra'nın MAHV adlı karadelik biçiminde çöken ikizinin ilk CORN'u Bizim Mars ile Jüpiter arasında kalan gezegeni parçalamıştır. Orada bin kadar büyük asteroid vardır.

Aynı olgu MARS ve JÜPİTER'i de etkilemiştir elbette (komşuda pişer bize de düşer). Mars kanalları o sürtüşmenin imzasıdır. Jüpiter'in gözü (Yafes) ise Venüs gezegeni biçiminde bir nova ile fırlamıştır ve dünya ile merkür arasına girmiştir. Dünyada TUFAN koparken, Merkür'ü de iyice Güneş'e itmiştir ve öyle ki Merkür, çevresinde dönemez olmuştur ve kül haline gelmiştir (Utarid Kamerinin Mahvı). Velikovski'nin yazdıklarına itibar ediniz, çünkü O bir zaman gezmenidir. Ben Velikowski'nin atladığı yerleri yazıyorum.

Öteki (Şi'ra'nın Mahv edilen ikizi olan karadelik tekilliği) diğer kalan gezegenleri etkilemiştir. Titus sayısına bağlı bu sistem bozulunca, Uranüs'ün ekseni 90 açı derecesi dönmüştür. En dış gezegen Pluton ile Neptün'ün yörüngeleri birbiri içinde kalmıştır. Bu yüzden bazen Pluton, bazen Neptün EN UZAK gezegen olurlar nöbetleşe...

Ama asıl MAHV şudur. Ötesindeki iki gezegeni (Sahel ve Mizan) Şi'ra'nın ortağı karadelik "NAKLETMİŞ"tir. Mizan bizim Asteroid kuşağı gibi dağılırken, Sahel de (Sahil, kıyı, Sahra kıyısı) YERLEŞİME çok uygun olmuştur. Çünkü Şi'ra GÜNEYİ ile arasındaki mesafe 131 milyon km.dir (Dünya-Güneş 150 milyon km.). Eğer Sahel BU YANDA kalsaydı, Güneş'e uzaklığı 16 milyar km olacaktı ki, Güneş'i Seher Yıldızı kadar küçük bir nokta olarak görecekti ve nimetinden (ısı gibi) yararlanamayacaktı. Sahel'in SAHRA (Sahara) bölümü zaten o buzulun kalıntısıdır. Yani su naklolunmuştur. Sahel (Step, Praire) bölümü ise istihdam, ihdas ve iskân edilebilir özelliktedir. Aslında O Şi'ra'nın değil Güneş'in bir gezegenidir ama Güneş'e 83 ışık yılı öteye GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. Buna rağmen Walhalla'nın çıkış ucu olan ALLAHLAW Sahel (Süheyl) de değil, özel bir akdelik=Karadelik bölümündedir.

Onun tarifi şöyle: Oradaki karadelik özeldir. Elektrik yükü ve ışık hızında dönmesi nedeniyle ÇIPLAK KARADELİKTİR. Yani olay ufku yoktur. İçi görünmektedir, karadelik demek bile abestir. Asıl en önemli sırrı ise düzgün bir dev Güneş iken, bir başka gezgin galaktik karadeliğe yakın geçmiş ve yumurta gibi ovalleşmiştir. Böyle yıldızlar karadelik olarak çökerken, eliptik olduklarından bir tek merkeze değil, elipsin iki odağına doğru çökerler. Yani sistemleri kararsız kalır ve çökmeyi başka türlü gerçekleştirirler: İki odakta önce iki hörgüç (Asya devesini anımsayınız) oluşur (Gamma tipi çökme). O arada iki odak dışında bir de MERKEZ (Özek) olduğundan, o noktaya üçüncü bir hareket daha oluşur. O zaman inanılmaz bir manzara ortaya çıkar: İki hörgüçe bir de uzun boyun ve merkeze toplanmış kitlenin oldurduğu küçük bir baş ekleyiniz. Orada bir DEVE oluşur (Ters çevirirseniz Arapça Allah yazısını okuyabilirsiniz). Ya da GÖK YILANI... Ya da bu biçimde ÇATLAMIŞ bir gökyüzü... Arkasını gösteren bir çatlak (Crunch).

Çatlaktan görünen manzara ise paralel evrenin ta kendisi... Ama Kıyamet’e doğru bir paralel evren... Orada genişleme durmuştur ve geriye doğru büzülme başladığından öteki (else) evren kararıp soğuyacağına, tersine büzüldükçe ısınmaktadır. Zaman oku tersine dönmüştür, termodinamik oku da... Paralel evreni bizim ikizimiz olan Anti-evren ile karıştırmayalım, bunun adı negatif evrendir, ya da zıt-paralel evren (Rabbil Alemin'inin o kadar çok alemi var ki... Hamdolsun Alemlerin Rabb'ine...) .

Anti (madde) evreni ile aynı zamanda aynı şeyleri yaşayacağız. Ama bu sözünü ettiğim evren ile senkronize değiliz. Çatlağın arkasında görüneCEK olan bu evren sanki biri elinizde okuduğunuz gazeteyi çaktırmadan tutuşturmuş gibi ALEV ALEV yanmaktadır. Gazetenin arkasında bu alevi görmektesiniz. Gökyüzü kızarmış bir gül gibi alev almıştır. Orası adeta bir Cehennem'dir... İşte Deccal o DOĞANIN yaratığıdır. Çatlak (yani gök yarığı olan asimetrik çıplak tekillik) deve biçiminden başı kalın, kuyruğu çok ince bir gökçatlağına dönüşmüştür o gün... Başı (perçem) ve topuğu (kuyruğu) arası binlerce ışık yılıdır. Artık iki evren orada boğazlaşmıştır. Ama bir çatlak biçiminde BERZAH olmuştur ki artık ona Berzah değil; "Devenin iğne deliğinden geçmesi" demekteyiz.

Baş'tan İSA (Mesih) topuktan ise DECCAL bu evrene transfer olurlar. Baş (Perçem) bölümü bir başka paralel evrene (İlliyyin) açılmakta, fakat tam tersine kuyruk sokumu olan en uç ise Siccin denen bir paralel evrene açılmaktadır (Bir karadelik yeteri kadar büyükse, tüm paralel evrenlerin ORTAK kapısı olur). Kur'an'daki MİSALİ "Açık sayfaların bir tomar gibi bükülmesidir=Büken ise karadeliktir (ayrıntı Enbiya 104'de). Açık sayfalar ise SONSUZ TANEDİR. Yani kalın bir cildin SIRTI olarak düşününüz uygun bir karadeliği.

İki evren birbirine Şi'ra kapısında değer. O çatlak ardındaki içerik bu tarafa geçmez. “Kaldır başını bak gökte bir çatlak görecek misin?" ayetini anımsayınız. Üstelik ötedeki evrenin doğası oradaki canlılara uygundur (Ters termodinamik yasasını bir gün yazarım Allah inşa...). Deccal'in yurdudur orası. Asitler ve bazlardan oluşan bir dünya...

Mülk 3-4. Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun? Sonra bakışı iki kez daha döndür! Umudunu kesmiş olarak döner sana göz. Utanmış, bitkin düşmüştür o.

Paralel evrenlerde her birinde bir yaratık vardır. Herbirinin doğası ayrıdır. Siccin'deki şeytanın doğası başka, insanınki başka (Karbon kimyası), Deccal'inki başka (silisyum kimyası). Toprak teriminin 7 anlamı vardır. Karbon kimyası (biz), silisyum (toprağın ana maddesi) Deccal'in grubu. Toprak aynı zamanda enerjinin MADDE olmuş haline denir. Kurutulmuş toprak (demek ki ıslakmış önce=Salsal) bataklıktan (su, CO2, metan-amonyak+yıldırım) çekirdek asitleri ve bazlarını oluşturan dört organik bileşiği oluşturur (A, G, C, T).

Cinler ise "Elekrik yüklü salt ENERJİ; Şeytan ise yüksüz elektrikten=nötrino benzerinden oluşur. Melekler takyondan; Yecüc biz gibi biraz farklı canavarlar, Mecüc ise BİTKİ-HAYVANLARDIR (Yani klorofilli hücreleri ve sinir sistemleri, beyinleri vardır. Ağaç gibi kök salmazlar. canlı olarak yürüyen bitkilerdir. Suyu kuruturlar, sinekkapanlar gibi beslenirler vb.). Bunlara daha sonra gireriz (Hans Aiberg'de bilgi bitmez, çünkü Kur'an'dan çalmaktadır).


“Allah’ın Yaratma Nedeni” Yukarı

Allah (1) ve Külli Şey'in (0) vardı. Sistem dijitaldi. Külli Şey'in (esirin her bir en ufak şeyi) denen sonsuzda birlerden SONSUZ TANE olduğundan, o BİR BÜTÜNE sordu: Ben sizin Rabb’iniz değil miyim? (Malum Allah gibi bir hazineydi BİLİNMEYİ istedi). O Külli Şey'in denen TEK YARATIK (kocaman bir sıfır) yanıt veremedi. Çünkü Allah'ı bilmek BİLİM ile olur. Bilim ise Aklın ÜRÜNÜDÜR. Bilmek de akıl ile olur. İşte tam bu sırada onlara AKLI üfledi (Allah'ın ruhu). Allah'ın ruhu kendine yanıt verdi: "Evet sen benim Rabb’imsin, ben senin kelimenim.

Kıyamet koptuğunda da benzeri biçimde Rabb’imiz kendisini yanıtlayacaktır: "Bugün mülk kimindir? Yanıtı yine Allah'tan olarak "Bugün mülk Vahidül Kahhar olan Allah'ındır" diyecektir. İşte MÜLK şudur: Şey'lerden oluşmuş KÜMELER (setler, cümleler ki bunlara artık ŞEYLER değil, Şey kelimesinin çoğulu olan EŞYA adını veririz).

Eşya iki kısımdır:

1. “Bu NE” (What, Was) karşıtı olan CANSIZ eşya,
2. “Bu KİM” (Who, Wer) karşıtı olan CANLI (Nefsi olan) eşya.

Birincisinde "OL=Kun feyakun" der ve oluverir. Yani ŞEY=Sıfırdır ama iki Zıt Şey'in de ANASIDIR, -1 ve +1'in toplamıdır. Bunun da derininde, mesela +1'in ÇİFT kökü vardır. Sanal artı bir reel artı bir = V-1 ve V+1 gibi... Böylece çiftlerden çifti daha oluşturulur. Eder dört tane 1 sayısı ve toplamları yeniden 0 olur (Tüm nefsler ölümü tadacaktır. Nefsi olmayan ŞEY'ler ise zaten ölüdür, ama onların da diriltilip, öldürülmeye HAKKI doğmuştur). Her bir şey bir ihtimaldir. Mesela sonsuzda bir ihtimal BİZİM evrenimiz ise daha sonsuz tane evren yaratılacaktır ki her bir şey DİRİLİP NEFSİ OLSUN veya Kıyamet’le tüm nefisler kabzedilsin ki ve nefsi ölsün ve Allah yine YALNIZ KALSIN. Bu yüzden ALLAH her an YARATIM halindedir. Şu anda milyarlarca evren daha yarattı. Bir o kadar yok etti (Her bir evren kıyamet görür mutlaka. Hiyerarşide evren de bir nefistir, sineğin kanadı da bir nefistir, bir atom da bir nefistir. bir elektron da... Anti elektron ve elektron birbirine rastlarsa ikisi de yok olur (ölümü tadar) ama bir üst sistemde bir ÇİFT FOTON olarak yaşarlar). Ölen (nefs) elektron denen BEDENİN bitimidir. Foton olarak bedensizdir ama iki foton da birbiriyle uygun bir enerji düzeyiyle çarpıştırılırsa YENİDEN BİR ÇİFT (biri anti) elektron olarak bedenlenirler. Biz bu şekilde böylece var edileceğiz. Biz dediğim ise KÜLLİ ŞEY'in denen bir kocaman sıfırın her bir tek tek ŞEY'i... Allah Nefs verdiğine (daha önce OL dediğine) nefs ile eş anlamlı olarak RUHUNDAN da üfler. Mesela cansız atomların yani yıldız küllerinin biz canlı insanı yaratması için, evrene ÜFLENİLMELİDİR. Eğer evren sadece "OL" denen cansız düzeyinde kalsaydı, bugün öyle cansız bekliyor olacaktı. Ama "Ruhundan üflediğinden", cansız OL noktası patlayarak açılmıştır, yani ANİDEN GENİŞLEMİŞTİR. İşte Allah, OL dediği cansızı CANLI kılmak için RUHUNDAN ÜFLEYEREK İKİ PROSES yapar. Önce oldurur, sonra üfler ve evren aniden şişer (Ol dediğinde patlar ama açılamaz. Açılması için ruhundan üflemesi gereklidir ki cansız evren CANLI bir organizma olsun).

Gelelim canlı ve cansız arasındaki farktan öteye... AKIL (Allah'ın kendi Ruhu, El-Alim'in operatör fonksiyonu) zaten Rabb'ine geri döndü. Oysa Allah'ın istediği bu değildi. Külli Şey'in'in TEK BİR ŞEY olduğu sonsuzda birin sonsuz ile çarpımından BİR KÜLLİ (PAYDA) ŞEY'İN (şeyler) çıkar. Ona "Karşı tanrı" yani alternatif tanrı özelliği verdi. Onun adı Külli NEFS'in idi. Tek bir nefs idi (ve Külli Nefs'in Zaikatül Mevt derken 7 anlamından biri de budur). Külli Nefs ise Allah'a, yaratanına, "Git başımdan, sen sana ben bana" demez mi? Ama Allah'ın bundan alınacak bir tarafı yok. Çünkü NEFSİN kendisine kafa tutması (teze karşı antitez getirmesi) zaten fıtratın özüdür. Akıl Allah'ı BİLMEDEN tanıyorken, NEFS ise BİLEREK tanımayı istiyor (Elhamdülillah ki nefsim var). Yani AKIL NEFS ile birlikte BİLİM yapar, antinomları sentezler veya ALLAH'ı bulur ya da bulamaz mahvolur. Nefs ve aklı bir araya getiren Allah bir tür denge kurdu (Hunnes ve Künnes dengesi).

Akıl Allah'ın RUHUNDAN ALİM ADINDAN'DIR. Zaten AKIL ALLAH'IN KENDİNDEKİ AKLI KÜLL'dür. Nefs ise öyle değildir, AKLETMEYİ SEVMEZ. İkisi bir araya gelince DENGE oluşur. Akıl hemen Allah'a rücu etmeye, geri dönmeye ve tersine nefs ise Allah'tan kaçmaya (ruhü etmeye) PROGRAMLIDIR. Ama ikisini AYNI YERE KOYUNCA, Magdeburg halkaları gibi, iki at havası alınmış iki yarıküreyi çekip çıkaramaz. Burada Magdeburg yarıkürelerinin biri AKIL diğeri nefs... Birinin ucundaki AT Allah'a geri gitmeye; ötekisi ise (nefs) ondan zıt yönde kaçmaya çalışlmaktadır.

Vakum=Esir=Sonsuzda bir ŞEY’lerden oluşmuş BİR KOCA SIFIR. Sıfır olmalı çünkü ALLAH=1. Aksi halde ÇİFTE TANRI zehabına kapılırdık. Allah kendisinin (1) ve bir de Külli Şey’in'in olduğunu (0) söyleyerek, sistemi baştan diğitalize ediyor. Daha önce yazmıştım:

Bir elmayı üçe bölünüz ve yeniden birleştiriniz. (0.333p x 3 = 0.9999999999p FAKAT 1 DEĞİL, birden az... Farkı olan (1-0.9999p=0.000000000000001) ise bu VACUUM'un ta kendisi. Yani pratik olarak o şey bir sıfırdır (sıfıra en yakın sayıdır). Kuantlaşma Planck sabitinin altında biter. Orada KÜLLİ ŞEY'in (diskretlik, kopukluk değil GLOBULAR BİR TEK ŞEY=TAKYON olayı başlar. Buna Feinberg ve Hilbert uzayı diye baktığımızda, quantum yerine continuum (Vacuum ve Aetheric süreklilikten oluşan Hilbert uzayı gelir). Maddenin kuantlardan bir duvar örgüsü gibi örülmesine karşılık; soyut madde (takyon) tümleşiktir ve tek başına bir KÜLL=PAYDA ve/veya TEK bir devasa kuanttır (Vacuum TEK BİR KUANT'ın SOYUT evrende yani sıfırdan küçük v-1 gibi bir değerde olmasından oluşur ve bu mutlaka Planck sabitinden küçüktür. O zaman ona SOYUT evren ve/veya SOYUT uzaylar ya da sonsuz özenerji varlıkları (Nur'un bedenlenmesine Takyon diyoruz). Külli Şey'in mekanı HERYER'dir ve sadece ARŞ'tan yukarıda yoktur.

Allah'ımız ise Külli Şey'in'i bile İHATA (surround kuşatacak) kadar her mesammatta yer alır. Ayette: Zerrece=Kuant>>>Planck Sabitesi üstü ve bundan küçük (Hilbert Uzayı, takyon - esir doğası) bir Ş E Y olmasın ki Rabb’inden gizli değildir. Allah MUHİT'tir>>>Kuşatıcıdır>>>El Muhit aynı zamanda Allah'ımızın 114 isminden biridir.

Tüm herşey (Allah'ımızın dışında) tamamen KÜLLİ ŞEY'İN'in OL diye oldurulması (cansız) sonra da bir kısmına "Takyon matriks kalıbı olan zihinsel boyut ya da RUH'un üflenmesinden yaratılmıştır. Buna Kürsi Sabıkun, Arş da dahil... Yani zebani, Cehennem, huri, insan vb. hepsi bundan yaratıldı.


“Hanif İslam” Yukarı

Allah hepimizden HOŞNUTTUR. Hoşnuttur çünkü, burada değil bugün, aylardır KUR'AN'A TERS gelen bir tek şey söylenmedi. Kur'an dışına çıktığımda beni uyarın dedim. "Bu benim fikrimdir, Kur'an'dan değildir" diye defalarca vurguladım. Allah hoşnut değil de nedir? Onun korkusuyla müttekiyiz. Bir din değil, EN eski dini bulduk ve Hz. Muhammed efendim kadar BAŞTAN Müslüman olduk.

Bizler "Dinden NEFRET ETTİRMEYİN; Sevdirin, kolaylatın, zora koşmayın" emrini yaptık... Ötekilerin tersine... Onların dini NEFRETLİK ve çok zor... Bir gence mezhebinin emrini söyleyin: Günde 40 rekat namaz... İnanın yüz milyonlarca Müslüman bunun için namaz kılmıyor. Ama ona Hanif dinin emrini söyleyin: Günde en az 6 rekat ve dilediğin kadar, 40 değil belki 400, 40000 neyse... Buz gibi kar ile askerde güsul aldılar, zatürree oldular... Gençler boy abdestsiz gezdi günlerce... Kimse onlara "TEYEMMÜM DE ALLAH'IN KOLAYLIK EMİRLERİNDEN BİRİDİR" demedi... Ne Rabbani, ne Gazali ne Hasankaleli, ne Nakşibendi, ne Hanbeli, hiç biri...

Kadınların muayyen dönemlerinde ve doğum ardındaki günlerde "TOPRAK" ile abdest alıp dilerlerse NAMAZ KILACAKLARINI kimse söylemedi... Çünkü DİN değil MEZHEB Müslümanlarıydı onlar... Kadınları Cuma'ya gitmekten, Allah'ın en sevdiği gün ve ibadetten alıkoydular. Dükkanları tam gün kapattırdılar... Din için yaşar olduk. Oysa biz ALLAH için yaşayacaktık, onu bilmek=kulluk için söz vermiştik. Mezhebçiliğin adını din koydular ve bize yutturdular. Cehennem onlar için ebedidir. Ama İbrahim milleti için Cehennem emir almıştır: "Ey ateş Haniflere soğuk ve selametli ol, onlar seni yaksın". Hanif ATEŞİ yakar. Ateş Gülistan olur.

O Kur'an sizlerin dilinde (Dil=Gönül) teşekkürler... Arapların dillerinde ama kalp denen gönüllerine inmemiştir. Haniflerin ise tersidir: Kalbinden diline yansır. Kelamullah ve Nur olan Kur'an karadeliklerimizi (kabir yalnızlık çukurunu) nep nurlandırsın, daima aydınlatsın ve arkadaşınız olsun. BİZLERE bu dünyada kılavuz olan Kur'an=İLİM öteki alemde de dostumuz olsun.

Biz İbrahim gibi Allah'ın Halil'i olamazsak da, Allah'ın kelamının HALİL'i oluruz, bize bu izin çıkmıştır. Kur'an bizim HALİL'imizdir (arkadaşımız). "Senden mucize isteyenlere de ki: Size mucize olarak KUR'AN yetmez mi?" (Artar bile...).

Bizler GELECEK'e öğretiyoruz... Bana okuma-yazmayı ilkokul birinci sınıf öğretmenim öğretmişti. BİZLER şimdi geleceğe OKUMA-YAZMA öğretmenliği yapıyoruz. Gelecek ŞİMDİKİ ZAMANI elbette aşacak ama, alfabeyi BİZLERDEN bu satırlardan öğreniyorlar unutmayalım...

300 yıldır KEHF ehli gibi dışarıdan bihaber/habersiz olan MIGHTY'ye ilkokul öğretmenliği yapıyoruz. O da bu Hanif ve bilimsel temelden yola çıkarak 2000 yıldır olanlardan bihaber olan (iki gün mağarada kalan) İsa'nın öğretmeni olacak... Yaptığımız iş, inanılmaz bir iştir. Kur'an'da kutsanmış M'lerin öğretmenliğini yapıyoruz. Allah'ın adaleti böyle tuhaftır işte... Elhamdülillah...


“Teyemmüm” Yukarı

Teyemmüm ile ilgili yazımı anlatmıştım. Ben pencerenin önünde çalışıyorum/yazıyorum, pencereyi açınca hemen orada doğal toz var. Niyet ediyorum ve teyemmüm alıyorum. Teyemmüm'de meshetmek (sıvamak) vardır. Niyet ettikten sonra dirseklere kadar meshedersin. Çorap (kadın çorabı dahil) meshedilir, her vakit ayak yıkaman gerekmez bilhassa soğukta ve dışarıda).

Hadis ile bu din yürümedi-yürümüyor, yürümeyecek. Teyemmüm ile ilgili TEK ayet var. Açın bakın ÇOK KOLAY. Üstelik daha önce de yazdım: İstersen çöpçü ol, teyemmüm ELBİSENİ ve bedenini TEMİZLİYOR (görünmez, ruhani temizlik).

Maide 6. ... Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.

Eğer cinsel olarak abdestsiz isek bile teyemmüm denen joker bizi yıkanana kadar ANINDA abdestli kılıyor, suyun ısınmasını beklemeye falan hacet yok... Teyemmümü çok ama çok sık kullanın (Namaz abdesti üzerine alabilirsiniz, tuvaletten çıkınca alabilirsiniz ve sürekli abdestli olursunuz).

Şu ayet çok önemli: "Allah size zorluk çıkarmak istemiyor". Bizim Süfyaniler ise daha nasıl zorluklar çıkarırız diye günden güne şeriat mahkemelerinde yeni kanunlar çıkarıyorlar.


“Yahudiler” Yukarı

Takva dışında kimse kimseden üstün değil. Genetik olarak ÜSTÜNLÜK verilmiş olan Beni İsrail, takva bakımından fakir-fukara ve aşağılıktır. Zaten her Yuda (Yahudi) Beni İsrail değildir. Beni İsrailleştirilmiş KARMA ırklardır. Tüm kavimlerde BABADAN kardeşlik ÖZ sayılırken; Yahudilerde ANNE'den kardeşlik ESAStır. Tarih boyunca kimi zaman köle olan ve Mezopotamya'dan başlayarak Mısır'ı sonra Filistin (Kenan) ülkesini dolaşan köle Yahudilerde Talmud gereği, köle kadınlar başka ırktan erkeklerden çocuk edinirler. Talmud gereği Yahudi kadın başka milletten bir erkekle birlikte olmak için icazet almıştır. Ancak bir şartla: Çocuğunu Haham'a teslim edecek... Yani DEVŞİRMECİLİK onların Talmud (tahrifli Tevrat tahkimleri) emridir. Az sayıda olan Yahudi kanı ya böyle ithal babadan döl olarak alınır ya da aile içinde ensest vardır. Yani Talmud der ki (açıp okuyunuz), "Ey İsrail oğlu bir yerde bir anne bir oğlu ya da bir baba ve bir kızı ya da bir erkek bir kızkardeş kalsanız bile ırkınızı çoğaltmak için cima (cinsel ilişki) ediniz".

Tevrat da Lut ile iki kızına İFTİRA ederek, onları bir arada bulundurup birer de çocukları olmuştur. Bu yasa şöyle tatbik edilir: Baba sarhoş edilir (tersinde ise kadının oğlu sarhoş edilir) ki utanmasınlar ve hatırlamasınlar... Bu iş için ayrıca hahamlar evli ya da bekar kızlarla birlikte olmaya hakları vardır. (Gerekçe, seçkin ırk Yahudilerin en seçkini olan Hahamlar aynı zamanda Rab Yahowa'dır. Böyle yazıyor Talmud ben iftira atmıyorum).

Fakat bunu pek uygulamıyorlar. Bunun yerine "Yabancı erkekle, özellikle sarışın mavi gözlü batılı erkeklerle evlenerek, çocuk sahibi olunca onlardan (birliktelik ya da nikahtan) ayrılıyorlar ve artık o sarışın çocuk Yahudi oluveriyor, çünkü anneler büyütür malumunuz... Böylece kardeşleri olan ARAPLARDAN daha açık tenli ve kozmopolit tipli oluyorlar. Yahudi anneler böyle devşiriyor. Sonra çok sıkı bir anti-laik ve sıkı dini bir eğitimle BEDAVA Yahudi kazanıyorlar. Oysa öteki milletlerde BABADAN kardeşlik ÖZ sayılıyor. Mesela batılı babanın "Önceki çocukları" ile Yahudi eşinden olan çocukları ÖZ DEĞİLDİR, yani Yahudi melezi olanlar ötekilerden şiddetle nefret ettirilir, görüştürülmez ve onların kardeşleri değil; KONUŞAN HAYVANLAR olduğu telkin edilir... Üstelik ötedeki evrenin doğası oradaki canlılara uygundur.

Geri Dön     Yukarı