043 - 9 Ocak 2002 Çarşamba

Selam ve Selam,


"Zina - Nikah" Yukarı

Öncelikle ZİNA fiilinin tesbiti için gereken şartlar şunlar:

1. Dört kişi aynı anda zina fiilini görecek ki bu çok zor. Kur'an böyle zorluklara doğru zor koşuyor bize... Dört kişiyi aynı anda nasıl bulacaksınız? Böyle bir zina biçimi mesela bu işi film endüstrisine çevirenlerde olabilir... Grup oluşturanlarda olabilir. O halde bu saydığım iki sektör YASAKLIDIR ve acınmamalıdır.
2. Dört kişi KİM OLURSA OLSUN ve isterse çırılçıplak olsun ve yanyana yapışık yatsınlar böylece bir arada olmak ALLAH kitabında Zina değil! Evet şaşırmayınız! Üstü örtülü olarak zina fiili şöyle MİSAL ediliyor. Kova kuyunun içinde / Kalem hokkanın içinde / Kılıç Kın içinde.

İnsanları böyle yakalamak çok zordur! Adeta zinanın cezai uygulaması mümkün değildir. Bir kere o dört kişinin ne işi var orada? İkincisi, üç kişi görse ve iddia etse bile üç kişinin gördüğü YALANCI ŞAHİTLİĞE giriyor. Şahitler CEZA alıyor. Dört kişi zinayı kova-kuyu ilişkisiyle taraflar birbirini aşmış biçimde görüyorlar. Böyle olduğunu İDDİA ediyorlar.

İlahi ve normal hukuk sisteminde İDDİA geçerli değildir. Öyle ya dört hatta ondört iftiracı benim zina yaptığımı İFTİRA ediyorlarsa ne olacak? Hele ki, kadınlar arasındaki kıskançlık olayı zamanında çok kişinin başını yedi. İslamda bile kadınlar CADI iftirasıyla yakıldı. Kadınlar özellikle, çekemedikleri bir kadını dört şahit ile altetmeye çalıştıklarında bu yıkımı önleyen ayet geldi. İki kadının şahitliğinin bir erkek yerine geçtiği gibi... O dönemde ilk İslam şehidlerimizi vermiştik. Onların eşleri DUL kaldılar... Onların üzerine daha titreyeceğimize tersine EVE tıktık, günışığına çıkarmadık.

İlk şehitleri ilk sahabe DULLARI anlatıyorum. Öteki MÜSLÜMAN kadınlar dışarı çıkmak isteyen o acılı yaslı HEMCİNSLERİNİ taşlıyorlardı. Bizim İSLAM tarihimiz hiç de öyle sütten çıkmış ak kaşık değil... Ak kaşık olsaydı zaten ALLAH'IMIZ bize HANİF olmamızı niye emretsindi ki?

DUL olan sahabeyi kınayan, cendereye sokan yine SAHABE kadınlarımız idi. Gözhapsine almışlardı, çamaşır sermeye çıkması bile yasaktı! Üzerinde hep bir karaçarşaf hep yasta olacak (bir rahibe misali).

Resulullah sordu: "Siz ne istiyorsunuz o müslimeden? Eşini bile bu uğurda şehid vermedi mi?". 4-8-20 kadın bir ağızdan söylediler: "O zina yaptığı için evine kapatılması hukuğunu uyguluyoruz". Resulullah Allah’ımıza yakardı: ben ne yapmalıyım? Ayet geldi: "Bir erkeğin yerine iki kadın şahit" tutunuz”.

Ayet geldi: “7 eş birden alabilirdi”. O kadın ile o dul ile evlendi Resulullah. O taşlanan ve ZİNA iftirası yemiş olan TAMAMEN MASUM acılı kadın ANNEMİZ oldu, Resulullah efendimin saygın eşi oldu yani...

Bütün eski kitaplarda da kadınlar çekişmektedirler. Bilirsiniz Süleyman peygambere iki kadın gelir ve bir bebeğin annesi olduklarını iddia ederler. Hz. Süleyman da "Bebeği ortadan ikiye kesip yarımşar taksim edin" blöfünü yaptığında gerçek anne "Durun, onun olsun" diye feragat ettiğinde, aynı zamanda kendisinin ÖZ ANNESİ olduğunu da kanıtlamış oluyordu.

Aişe annemiz de İslam'a siyaseti sokan, Muaviye'yi kışkırtan ve hatta Ehlibeytin TAMAMININ KATLİNDEN sorumlu bir entrikacı ANNE'mizdir. İslamı ikiye bölme fitilini ilk o tutuşturmuştur. Şam valisi Muaviye'yi çağıran, üçüncü kişi (Hakem olayındaki Musa) bulunmasını akıl eden de odur. Allah'ımız Ayşe anamıza Kur'an'da çıkışmıştır, yerin dibine sokmuştur. Tövbe etmezse yerine yeni ve hayırlı peygamber eşleri getireceğini söylemiştir.

Unutmayalım ayettir: Resulullah eşleri ANNELERİMİZDİR. Onlara ağır konuşmamak şartıyla ve evinizde annenizi ÜF demeden ne kadar usturuplu eleştiriyorsanız o kadar eleştirin. Aişe annemizdir. Bazı anneler de hain olurlar o başka... Anne annedir.

Hz. Ali'nin bir yolculukta kendisiyle bir kum tepesi ardında hacetinin görülmesi için gitmesinde bile hainlik vardır. Neden refakatçi (eskort) olarak Ali'yi seçti? Kum fırtınası vb. tamam da, böyle bir soru sorulduğunda "NEDEN KIKIRDADI?". Ve kadınlar arasındaki bu gülüşmeler erkeklere, oradan Resulullah'ın kulağına gitti. Allah da ALİ'yi beraat ettirten bir AYET gönderdi... Ali beraat edince otomatikman Aişe de beraat ediyordu (Zina İKİ TARAFLI İSE ZİNADIR. Ayrıca Şahid olarak ALLAH YETER).

Ebu Süfyan'ın en yakın dostlarından Ebubekir'in kızı Aişe Muaviye'yi motive etti. Yani Babaların ardındaki ikinci kuşak gençleri Aişe ve Muaviye bir entrikaya girdiler. Hedef yine Ali idi... Hatta, Aişe kendisinde SAKLI bulunan Kur'an (Mushaf olarak toplanmış olan kitap) sayfalarını teker teker YIRTTI ve Muaviye'nin adamları onu MIZRAKLARINA taktılar... Ali taraftarları Kur'an'a silah çekmediler ve orada katledildiler. Ayşe de o KIYIMI seyretti... Hürrem Sultan misali...

Padişah değil ama padişahın YÖNETMENİ... Bir daha söylüyorum. Eleştirin ama ANNEMİZ olduğunu da biliniz lütfen Hanifdaşlar! Tarihi düz okuyup geçmek en büyük noksanlarımızdan biri... Hele çocuklarımıza (ben dahil) Aişe adını verirken de iyi bir düşünün. Düşünün ki kimse çocuğuna YEZİD adını koymuyor, oysa Sünni mezheblerin tamamı YEZİDİ'dir... Bu Allah'tan bir cezadır. Kimsenin çocuğunun adı Muaviye, Emeviye, Yezid değil... (Sadece İki padışahımızın adı Yezidin babası=Muaviye anlamında Yezid'dir). Ve hep şöyle düşünmüşümdür: Sünniyim diyen birinin kendi ya da çocuklarının adlarının Ali-Aliye, Hasan-Hesna, Hüseyin-Ahsen vb. olması bana nedense TERS geliyor Hanifcanlar... Tabii Şiilerin de bu olayı günümüzde Kerbela şenliğine çevirmelerine bir o kadar karşıyım...

Soru: Kalp göz beyin zinası var mı? Hükümleri nelerdir?

Dört kişinin anahtar kilit gibi içiçe olduğunu görmesiyle ancak iddia haline gelen zinanın kalpten geçtiğine ilişkin KAÇ ŞAHİDİ bulunur ki? Zinanın tek ŞAHİTLEME yöntemi Allah'ın kitabında verilmiştir: Dört kişinin şehadetiyle ve "Çocuk yapabilecek" biçimde kilitli olmak önkoşuluyla ZİNA zinadır... Şimdi Allah'ın bu açık ayetlerini beğenmeyenler var ise buyrun tartışalım.

Soru: Zina edenlere Kur'an nasıl ceza öngörüyor?

2/a) Amatör ve aşka dayalı ise adı zinadır.
2/b) Ücret karşılığı yapılıyorsa adı fuhuştur.

İlkinde bir hal çaresi bulunup o aşki ilişkiye dayalı çiftler İslami kardeşlik dayanışmasıyla başgöz edilmeli.

Eğer bir kadın evli ise ve bir başkasıyla para karşılığı olmadan buluşuyorsa, eşinden boşanmayı talep eder ve MEHİR'inden vazgeçer. Eğer bunu ekonomik nedenlerle kocasına bağımlı, fakat gönül nedenleriyle de bir diğer erkeğe bağlı olarak yürütüyorsa onu "EVİNE hapsetmek" gerekmektedir ve bu konuda Allah'ın dininden taviz verilmez.

Çözüm yolları çok: Boşansın (Kadının da boşanmaya hakkı vardır, o ayeti sizden öyle bir saklamışlar ki, bulana aşkolsun)

Kur'an'ın topluca ayetlerinden başlıklar:

Doğum görevi kadına soyadı hakkı Adem'e verilmiştir (Beni Adem=Adamoğulları...Ancak Cennet'e özgü bir cins olan kişilerde baba değil anne adı esastır). Örneğin MERYEM oğlu İSA gibi, Labuda oğlu İDRİS (Enuh) gibi. Ve en önemlisi AZER'in oğlu olup olmadığı bile tartışılan İBRAHİM aleyhisselam ki o Sündüz oğlu Nuh soyundan idi. Nuh da İdris'in soyundan. Herneyse... Doğum görevi eğer erkekte olsaydı o zaman kurallar şöyle işleyecekti: Dört erkek bir kadın ile evlenir ve SADIK olurlar. Çünkü burada doğuracak olan ERKEKTİR. Yani erkek daha çok daha sadık olacaktır.

Erkeğin zinası telafi edilebilir nitelikli. Örneğin bir evli erkek, eğer bir genç kızı bir şekilde iğfal ettiyse onu İKİNCİ eş olarak alabiliyor ama kadın için bu mümkün değil. Eğer bir kadın dört erkek ile birlikte olsaydı doğacak çocukların (Gen olayının bilinmediği dönemlerde) kime ait olduğu soyadı ve miras hakkının kime verileceği, hangi babanın o çocuğu gerçek evladı olarak bağrına basacağı, bakım ve pedagojisiyle ilgileneceği bir sır bilmece olurdu. Bu yüzden KADINLARIN çok katmerli sadakati gerekiyor (bunu söylerken inanın kendimi bir kadın yerine koyuyorum).

Sorun zina değil "DİN ACIMASIZ MI?". Hastalıklı olana "Ölene kadar ev hapsi/Aids-Sida gibi). Ayet aynen öyle diyor... Hatta nasıl olsa erken öleceğini ve karantinaya alınması gerektiğini söylüyor. Bu ACIMASIZLIK olamaz Hanifdaşlar. O hastalığı genelde turist (Memluke=aynı zamanda değişik memleketli demek, çift anlamlı öteki de Cariye) getiriyor buna işaret ediyor. Onların sınırdışı edilmesini ve mükerrer fuhuş halinde ise ayrıca ciltleri üzerinde göstermelik-sembolik bir dövme uygulaması var (Allah ne derse ona tabiiyim elbette).

Dinden taviz verilemez ama DİNİ DOĞRU ANLAYIP sonra ödün vermeyiniz. Önce doğru anlamalıyız.

Zina kelimesinin kökü şu: Zann=İSNAD=İDDİA=İLERİ SÜRME, sanma, zannetme... Zina bir İSBAT DEĞİLDİR! İddiadır. DÖRT Şahit bulmak hele hele kilit anahtar durumunda? Bunu ancak malum setlerde filmciler yapar ve o da elbette şahidli bir İDDİA ve + İsbat olur. Arapça da peltek z ve normal z ile yazılanların tüm kökenleri aynıdır. Hatta ZI ile yazılan (en kalın Z) biçimleri de ... Cinlerin de anlayabildiği ortak dil ile üç z birbirine dönüşüyor... Cinler Zann, Zina ve Zıhar'ı TEK BİÇİMDE algılıyorlar.

Zıhar'ı biliyorsunuz=Oidipus kompleksinin Kur'an'daki adı... Hani eşlerimizi ASLA ANNELERİMİZE BENZETMEME ikazı... Zıhar bu haliyle incest denen Kabil (Habil'i öldüren) hastalığıdır. Cinsel bir hastalıktır. Firavunlar kızkardeşleriyle evlenirlerdi. Nemrut ise annesiyle evlenirdi. İşte bu yüzden cinsel etik yoksunluğunun yelpazesi çok geniş (VezZaniyen'in anlamı bu, her türlü cinsel sapkınlık içindedir).

Doğa bizleri 8-13 yaş arası anne-baba adayı “Preteens”ler yapıyor. Allah dileseydi bize bunu mesela 20 yaşında verirdi ama Allah'ımızın dilemesi BU ŞEKİLDE... İlk adet veya erkek adayında benzeri bir durumun şu mesajı var: Sosyolojik olarak ne düşünürseniz düşünün, Allah'ın dilemesi insanları çok küçükken AKİL ve ERGİN (Baliğ) yapıyor. Vücudun bu köklü değişimine zaten çoktan psikolojimiz ayak uydurmuştur (ilk aşk gibi).

Artık Allah'ın huzurunda ve Kiramen katiplerin huzurunda bizler "GÜNAH ve SEVAB'DAN ve Helal-haramdan" sorumlu tutulmuşuzdur. Artık Sabii-sibyan değilizdir. Bir çocuk da değiliz artık (regl gören, sperm üreten herkes artık çocukluktan çıkmış ÇOCUK ÜRETECEK duruma gelmiştir). Allah'ımız tarafından bu kadar kılgın oldurulmuş bu çok genç İNSANLAR'ın sevmeye, flört etmeye hakkı yok mudur?

Düşünüyorum da bir erkek 15 yaşında ve kız 13 yaşında...Bunlar bir şekilde aşıklar... Öyle bir aşk ki o dönemde Romeo-Juliette aşkı. Çok güçlü duygular. Karşı çıkılırsa intihar edebilecekleri kadar kontrol edemedikleri duygular...

- "Bu yaşta olur mu öyle şey, saçmalama derslerine çalış!"
- "Askere gitmeden evlenemezsin!"
- "Kızım daha öğrencisiniz ikiniz de, yaşınız başınız ne ki?"
- "Ben o kadının kızını almam oğluma!"
- "Onlar da kimmiş, soyları sopları neymiş? Babası kaç para kazanıyor?"

Doğa dürtüyor ebeveynler yarım HAKLI olarak böyle düşünüyorlar. Kahrolası gerçekler ise bambaşka: Lise bitti, üniversite bitti, yaş 25-27 falan... Haydi askerlik de aradan çıksın, bir yıl da iş arayalım... Yaş otuz! Erkek ancak evlenmeyi düşünüyor. Sözlüsü, yavuklusu kızcağız ise onu ta lise yıllarından beri BEKLİYOR/Haydi canım sende diye beklemiyor belki de!

Mesela baba şöyle diyor: "Eğer okul bitmeden aşık olmaya evlenmeye kalkarsan, üniversite harçlığını keseceğim!". O harçlık olmazsa okuyamam ki? Ama babam da canavarlık derecesinde ciddi... Birbirimizi üç yıldır deli gibi seviyoruz! Babam ve annem de birbirini deli gibi sevmemişler miydi? Annem beni doğurduğunda 17 yaşındaymış! Beni neden 25 yaşıma doğru zorluyorlar?". Benim de sevmeye hakkım yok mu?

ÇÖZÜM GELİYOR: HANİFLERİN KİTABI... "Allah'ı ŞAHİT GÖSTERİN" ve dağbaşında NİKAH kıyın...Ve direnen ailenizden bunu saklayın. Nikahı yapın ki ZİNA OLMASIN, bir ön nikah gibi, bir flört nikahı gibi (Flört=Mutabakat)... Dağbaşı lafın gelişiydi, birbirini sevenler ellerini tutar ve birbirlerinden çok ALLAH'a söz verirler... Buna tevekkül nikahı da deniyor. Bunu biz skandinavyada yapıyoruz. Adı Sambo... Ön evlilik.

-"Olur mu öyle şey?"

Yahu bu gençleri yıllardır aileleri takışmış evlendirmiyor. Onlar birbirini zaten seviyor, nikah olsun olmasın zaten kuytularda buluşuyorlar. O buluşmaları ZİNA olmasın diye, gel şunu "nikah yapalım". Nasıl olsa buluşuyoruz, bari ÖN NİKAHLI buluşalım. Zinadan kurtaralım kendimizi...

- "Ya çocuğumuz falan olur da ailelerimiz öğrenirse?"
- "Babam harçlığımı keser, onun babası da herhalde bıçaklar onu..."

Ayetler diyor ki: "Hiç düşünmeden çocuk sahibi olunuz. Onun rızkını veren siz misiniz? Yoksa bizler miyiz?", "Çocuklarınıza bir bakın, onu yaratan anne-baba mıdır? Yoksa Allah mıdır?", "Akil ve Baliğ olan mes'uldür".

Ve çocuğun bir bağlayıcılığı olmuştur: Araya vali, komiser ve özellikle yargıç şu bu girer ve "Torununuz oldu artık bu durumu tatlıya bağlayın" der... Hani ayette diyordu ya "BİR ÇÖZÜM BULUNANA KADAR EVLERDE TUTUN"... ÇÖZÜM buydu işte...

Pekiyi bir soru daha?

-"Ya ön nikaha rağmen AYRILIRSAK, geçinemezsek?..."

İnsan 20 yıllık evlilikten 6 aylık nişandan bile dönüyor.... Kocaman adamlar--kadınlar boşanınca HELAL, genç insanlar ayrılınca "Tecrübesiz bunlar!" yakayı böyle sıyıramayız biz büyükler... Ve biz büyükler, çocukken başımıza gelen bunları UNUTTUK... Şimdi çocuklarımız var ve onlar da aşık falan.. Aman bende bir celal! "Hanım kimmiş o kızımı isteyen delikanlı? Daha kızım 18 yaşında ikinci sınıfta, doktor çıkacak nereden baksan dört senesi var...”. Bunu söyleyen baba (örneğin ben) üniversitede EVLENMİŞTİM bile... Nasıl unuttum o günleri...

Nikahın amacı şu:

1. Arada sözleşmek
2. Aile arasında söz kesmek
3. Kendi arasında ya da aile içinde nişanlanmak (işte bu nişan her yaşta olabiliyor. Mesela Lise çağında nişanlanıyorlar ama 6 yıl sonra evlenmek üzere).
4. Ve nikah: Salt hukuk tescili için (çocuklar, miras vb.)

Dağbaşı derken, flört nikahı yapılmaksızın flörtde çiftler "Havada"lardır, birbirlerine temelsiz, iğreti, geçici ya da stepne gözüyle bakarlar.. Ama ailemizin izin vermediği o nikahı arkadaşlar aranızda şahit tutarak bir parktaki çaybahçesinde yapabilirsiniz. O zaman flört tarafları ALLAH'a söz vererek (Şahid olarak Allah yeter), Allah'ı şahid göstererek EVLİLİĞİN HAVASINA, CİDDİYETİNE girerler. İğretilik kalkar, emanet ve yedek durumundan çıkar. Gününü gün eden iki taraf, birbirini cinsel olarak sömüren iki taraf yerine, HANİF ve HANİFE bir çift gelir... Nikahın bu kerameti vardır!

Sen Allah'ı şahit göster gerisini Fatiha’nın son üç ayeti tamamlar... Şahitler zaten arkadaş topluluğudur. Yani o çay bahçesindeki bir düzine arkadaşın şahittir... Mutabakat (karşılıklı rıza, flört) nikahını maalesef şeriat da kullanıyor. İran'da aşk evlerinin kapısında yarım saatlik nikah ve boşanmalar var... Sermaye kadınlar, eşleri İran-Irak savaşında ölen dullar! Satıcıları da Devrim muhafızları... Adı da Mutua (Muta) nikahı... Böyle nikah olmaz! Fuhuş kapısında (Zina değil fuhuş) bir NÖBETÇİ İMAM (Molla) müşteriye NİKAH kıyıyor! 20 dakika sonra boşuyor. Yeni müşteriye nikah kıyılıyor ve Deyyus Pastarlar da "Para"yı (Onlar parsa diyor) topluyorlar... Ne adına ? "Kutsal İslam Cumhuriyeti" adına...

Allah Mutabakat nikahını O İĞRENÇ MÜSLÜMANLARA değil. Körpecik gençlere LÜTFETTİ. O halde bunun ALLAH indinde (Şahidi Allah) kuşkusuz geçerliliği var dostlarım.

Nisa 15. Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.

Kelime doğru FUHUŞ... Yani PROFESYONEL işi. Dört şahit=Diyelim ki bir ahlak zabıtası baskını ve yanında da gazeteciler. Eğer şahitlik ederlerse, aslında şu: ŞAHİTLİKTLERİ GEÇERLİ OLURSA (kanıtlanırsa), o kadınları ölüm alıp götürünceye=zührevi/venüs hastalıkları, özellikle AIDS, yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar=bir çözüm bulunana kadar (zina varsa ve kanıtlanmışsa, kadının hamile olup olmadığı 10 boyu test edilmektedir), yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar = Hakim bey kızı kaçıran oğlanı ve aileleri razı edip evlendirene kadar (MESELA)... "Evlerde tutun".

Dikkat ediniz... Evde tutulacak... Yarı beline kadar KUMA gömülüp, o beldenin tüm ahalisi tarafından TAŞLANARAK öldürülmeyecek... Yaşasın ŞERİAT diyenler de bunun tersini yapıyorlar. Bir kişi şahit olabiliyor ve taşlayıp (recm) öldürebiliyorlar. Zinayı bir film seti dışında 4 şahit bulup ayrıca İSBAT ETMEK... Peki cezası ne?

1. Fuhuş ise sınırdışı edilecek ya da enterne edilecek,
2. Zina ise ev hapsi...

Keçi gelip AYETİ yemiş, yani ev hapsi celde falan yokmuş. Onun yerine Had cezası (Recm=Taşlama) getirilmiş. Ama bir keçi (Buhari) ya da bir tavuk (Müslim) o ayeti yemiş... Ayet ortadan kalkmış. Ama HÜKMÜ BAKİ kalmış... Bunun için Arabistan'da yüzlerce kişi, İran ve Afganistan da binlerce kişi (çoğu gizli infaz ile) taşlanarak öldürüldü.

Dört şahit, üstelik isbat, sınırdışı, aidsli evde, evden başka gidecek yeri olmayan kızımız da ev hapsinde. İşte zina ile ilgili AYETLER bu kadar basit... Bunları Kur'an yazıyor... BEN YAZMADIM!

KUR'AN NE DİYORSA ONU anlayacağız ve artık zina gibi konuları BİTİRECEĞİZ ve arkamıza bakmamız gerekmeyecek... Taşlayıp öldürelim mi? Kırbaç/sopa çekelim mi? Bunlar MEHDİ'ce bir zekayla KUR'AN ışığında KARARA bağlanmalı... 1200 yıldır karara bağlanamadı da... Onun için bitsin diye acele ediyorum. Bundan sonra üçyüz yıl sonra halen "keçi mi yedi tavuk mu yedi?" diyorsak vah bize, yazıklar olsun bize...

Allah'ın ayetini keçi niçin yesin? Keçinin Resulullah'ın dul eşi Aişe anamızın yatak odasında ne işi var? Bunları yazan Buhari ve Müslim ile Ahmed İbni Hanbel "Keçi zaten mübarek hayvandır" diyerek PAN ve SATİR'lerin dinine, Satanistlerin dinine girmiştir. Fantastik ve mitolojik literatürde keçi şeytanı temsil eden bir yaratıktır. Ama bu üç HAZRET keçiyi kutsadılar. Müsned adlı kitaba "Keçi zaten MÜBAREK HAYVANDIR" yazdılar. "Allah keçiyi göndererek sevmediği bir ayeti ona yedirdi ve böylece eski ayetini ortadan kaldırıp, neshetti" diyenlere göre keçi kutsal bir hayvan. Çünkü deneme yanılması olan ALLAH'ımız (Haşa) keçiyi silgi niyetine kullanmış oluyor.

Koskoca Hanbeli mezhebinin kurucusu Yezid'in başuşağı İbni HANBEL'in şu söylediklerine ve yazdıklarına tükürün. Eğer Hanifseniz tükürün! Allah'ı aciz bırakmak için kurulann bu mezhebler ve mezhebçiler bu dini bir afete ve felakete sürüklediler. Yuh olsun!

Allah'ımız "Bu Kur'an tastamamdır....Zikri biz indirdik biz koruyacağız....vs.” derken, üç şerefsiz Yahudi uşağı Buhari ve Müslim ile İbni Hanbel, "KUR'AN EKSİKTİR, KEÇİ-TAVUK YEDİ DİYOR". Bunlar KEFEREDİR, Müslüman falan değillerdir.

Bir de yeni bir Babilik/bahailik mezhebi çıktı. Onlar da "Kur'an'da iki ayet fazladır" diyor. Yuh olsun "tastamam ve korunmuş ZİKRİ" böyle aşağılayanlara.

Evet ağzı olan konuştu... Bir tek BİZ konuşmamıştık. Sıra bizde... Artık sıra bizde. En sonunda sıra HANİFLERE geçti. Bir avuç hanif. Dünyada üçyüz küsur kişiyiz. Resulullah'ın İLK ordusu kadar... Sonra göreceğiz ki, "İnsanlar akın akın bu HANİF İSLAM DİNİNE koşacaklar!". Hanif din Allah'ın en ÖVDÜĞÜ İslamiyet x İslamiyet dinidir.

Keçi mübarek hayvanmış! Karaköpek namaz bozan bir şeytan! Şafiilere göre köpek beslemek cehennem sebebi (Ashabı Kehf yandı desenize). Hanefi içtihadında kertenkele öldürünüz emri var. Ama nedense KEÇİ MÜBAREK HAYVAN OLUVERDİ... Yazıklar olsun dinimizi bu hale getiren "SAHİH" maskeli sahtekarlara... “Ma kâne HADİSen YÜFTERA!”.

Allah İlminizi artırsın Hanifdaşlarım. İlmi artanın YANLIŞI yok olur. Cahilin yanlışı çok olur. Allah'ımıza emanet olalım BİZLER. Bizlerden bizlere selam ve selam.


"Namaz - Sabah Namazının Şahitli Olması - Şeytanın Vesvese Vermesi" Yukarı

Nur Suresi 58’deki ayet PARÇACIKLARI, NİSA 103. ayetin devamı olarak orada YANLIŞLIKLA bulunuyorlar. Yani gerçek yerleri orası değil. Orada bildirilen İKİ VAKİT izindir: Biri gece uykusu; diğeri ise öğlen siestası. Halbuki 103. ayette ÜÇ NAMAZ VAKTİ bildiriliyor, İzin istemek ve dinlenmek ile ilgisi yok. Bu saltanat kurnazlıkları. Bir deli kuyuya taş atıyor o Yezid'in attığı taşı 40 akıllı çıkaramıyoruz. Ne yapalım ki Kur'an'ı bu haliyle korumak zorundayız. Çünkü elimizde BAŞKA BİR KUR'AN yok!

Salat-fecr oraya ait değildir. Geceye arapça Leyl denir. Gece kılınan namaza da İşa denir. Gündüze Nehar denir, gündüz namazlarına da Tarafeyn denir. ASLI budur.

Fecr, GÜNDÜZÜN İKİ TARAF NAMAZINDAN ilkinin BAŞLANGICIDIR. Sabah çok erken kalkılması için ve güneş doğmadan önceki kısa an olarak belirtiliyor. Kur'an'da ise "MEŞHUT" diye geçer, yani ŞAHİTLİ namaz. Erken kılınan GÜNDÜZ namazıdır ama öğleyin VUSTA'YA kadar kılınabilir...

Eğer sabahın SABAİ vakti kalkılırsa çok iyi bir gün başlangıcıdır. Akımetüsselat=Kalkıp kılınan namazdır (Ekymetüsselat da deniyor). Salatı vusta= Öğlen direği (Salat vakit anlamında, NAMAZ değil). Yani gölgenin en kısa olduğu GÖSTERGE DİREK. Aynı direk sabahleyin de en uzun gölgeyi veriyor: Salatı Fecr= DOĞU yönünde EN UZUN GÖLGE (Direğin gölgesi), yani sabah vaktinin girmesi:

Bu kısa zamanı şöyle anlatayım: Gece bitiyor ve nihayet göstergemiz olan direğin GÖLGESİ birden görünür oluveriyor (Ak ve kara iplik AYIRT EDİLİYOR). Gölge ve ilk fecr ışıkları aynı renktedir: İKİSİ DE GRİ. İşte bu ANDAN itibaren AZ SONRA, Güneş’in DENİZDEKİ UFUKTA en tepe noktasını göstererek NOKTASAL ışıması ile MEŞHUT=Şahitli zaman bitiyor. Noktasal ışımayı, yazlıklarda denizde Güneş'in batmasından anımsayınız:

Dev bir kızıl küre oluyor ve ufuktaki sulara giriyor Güneş. Giderek de batıyor ve son bir kızıl pırıltı var. İşte o pırıltı ile yine AK ve KARA İPLİK ayırt edilemeyen o döneme kadar Salatı işa zamanı. Ancak gecenin İKİ TARAFI olmadığından sabah namazı gibi ŞAHİTLİ DEĞİL. Sabah namazının meşhut bölümü GÖLGE'nin geceden ayrılarak/sıyrılarak ortaya çıkması ile doğan şafak güneşinin (dağlar ardında değil, deniz ufkunda) ilk noktasal ışıması ile MEŞUT SABAH VAKTİ ortaya çıkıyor.

Olay şu: Nötrinolar (tau nötrinoları özellikle) VESVESE veren özel ve entelijans bir özelliğe sahipler. Cansız enerji gibi canlı enerji (Cin) olması neyse; canlı NÖTRİNO olması da o kadar doğal bir postulat. Güneşten çıkan bu cansız nötrinolar, Dünya’nın GÜNDÜZ olan bölümüne/kabuğuna çarpıyorlar. Madde ile hiç etkileşmediklerinden dünyanın içini saniyenin 25'de biri zamanda kat edip Dünya’nın öteki KARANLIK/GECE bölümünden DIŞARI çıkıyorlar. Aydınlık kabuğa OK YÖNÜ olarak “GİRDİ" biçiminde, öteki karanlık yarı küreden çıkması ise OK YÖNÜ GİRDİ değil “ÇIKTI” biçiminde oluyor. İşte şu amansız düşmanımız ŞEYTAN bu doğa kuvvetine zayıf nükleer kuvvetin ZAYIF NÖTR AKIMLAR denen bu Kurye (carrier) dalgalara meşhur VESVAİL'ini yüklüyor.

Vesvese ile geceler bir tuhaf oluyor, suçlar daha çok işleniyor, insanlarda bir tür kurt adam hastalığı başlıyor. Gece korkutuyor ve daha çok günaha zorluyor. Paranoya (Kur'an'daki adıyla ZANN) bir VESVESE hastalığıdır. Yani VEHİM değildir.

Cinler ve biz YÜKLÜYÜZ... Şeytanlar ise YÜKSÜZ. Ama bedenimiz denen kompleks yapıda içiçe tortul faz katmanları var. Bildiğimiz biyolojik ve mekanik bedeni izleyerek ikinci bir katman olarak Vital beden var. Bu biyosferde diğer tüm canlılarla kompleks yaşıyor fakat ayrıca kendisi de bir ÖZ yani ayrık kişilik olarak imza atıyor.

Kirlian beden dediğimiz bu ikinci ve enerji ve psikolojik bedenin şu meşhur ışıkları, galaksi gibi yanıp sönen ve sinir elektriği (Pion) ile doğrudan İLİŞKİLİ LED tipi ışıkları var ya... İşte onlar bu Zayıf nötr akımları (Nötrinotic Vesveseleri) aktarabiliyor.

Formül çok basit: Neutrino>>>Neuron ilişkisi. Dışa duyumlu olan PİON elektriği aynı anda İÇE de UYUMLU olabiliyor. Mimoza (Küstüm otu) gibi biyoelektroplazmik bedenimizin ışıması şudur:

NEFS denen GÖRÜNMEZ yapımız ile fizik dünya birbirine GİRİŞİM yapmışlardır. Yani o surronding ışıma bir GİRİŞİM dalgasıdır, nefsin göstergesidir AMA NEFSİN KENDİSİ DEĞİLDİR. Nefs daha “Souptile”dir. NÖTRİNO gibi son derece saydamdır. Şeytanın YÜKSÜZ yapısı NEFSİN YÜKSÜZ YAPISI AYNI olduğundan, VESVESE denen bir radyo yayınını çok rahatlıkla alıyor NEFSİMİZ.

Bu vesvese her nedense gün ışığında (okyönü Güneş’ten Dünya’ya) vesveseyi (Tau nötrinolarını) alıp emisyon ediyor. Ama gece tarafında yaşayanlar için ok=spin yönü ters. Bu vasfıyla da onu ABSORBEediyor, soğuruyor...

Kur'an ise geceyi yapabilen için tefekkür (FİKRA) yani bilim, bilimi beceremeyen için Kur'an'ı okuyup Allah'ı yad etmek (ZİKRA) yani Subh (Tesbih) ve uyku+ aile ile geçirilecek özel zamanlar (Çocuklar sizi özledi, bütün gün işyerinde idiniz. Sonra Chat var, bilgisayarda özel işler var... İki rekat namaz var, hobiler de var...). Geceyi böyle değerlendirmek VESVESE almamaya nedendir.

Vesvese mekanizması TOP quark >>>>>Taon nötrinosu>>>>>Muon Nötrinosu>>>>>> son olarak da Elektron nötrinosu (Cinler sadece bunu algılarlar). Şeytan ise ANTİNÖTRİNO yerine NÖTRİNOYU kullanıyor. Bu çok önemli: Çünkü antinötrino ZAMANDA GERİ GİDER (Üçüncü bileşeni dolayısıyla zaman oku terstir). Şeytanın ZAMANI özeldir: alternatif akım gibi ÖNCE zamanda İLERİ gider (Biz gibi) SONRA ZAMAN OKU TERSİNE döner ve gençleşir. İşte bunu 12 saat arayla yaptığını söyleyebilirim. Antinötrinolar zamanda geri gider... Nötrinolar da İLERİ, bir ileri bir geri... İŞTE MEŞHUD =Şahitli M İ S A L i bunun için verilmiş.

Nötrinolar GÜNEŞTEN geldiği için (Güneş ışınlarının % 7'si Nötrino akımıdır) ve tam UFUK noktasında BİR TEK PIRILTI VERDİKLERİ için ZAMAN YENİDEN DÜZLEŞİYOR. Şeytanın eli kolu bağlanıyor (UNUTKAN OLUYOR, bize nasıl bir kötülük yapacağını hatırlamıyor). O dönüm noktasını hemen hemen vesvesesiz ve şeytansız geçiriyoruz, onun adı MEŞHUD namaz vaktidir.

Ben mutlaka o vakitte sabahı kılıyorum... Şeytansız yaşadığımız tek KISA AN... Veya vesvesesiz yaşadığımız an... O saatte tüm akıl ve ruh hastaları bile çok sakindir. Doğa mahmurdur... Karaciğer tüm toksinleri atmıştır ve zindedir. Hücreler içi boş çuval olmaktan çıkmış gürbüzleşmişlerdir. İşte o mahmurlukta hele bir de saba yelinde NAMAZ hem de Meşhut namaz çok hoş oluyor. Tadını bilen bilir. Allah'ımızın adlarından biri Vacid=Vecd ve Huşu veren, kulunu kişisel Mir'ac'a götüren, kulunun ayağına tenezzül eden vb. Al-Vâcid bu anlama gelmektedir. Huşuyu ve hazzı, mutluluk denen iç konforu ve hazzı libidoyu bile bu isim bize vermektedir.

Böylece vesvese ve de Vesvasil Hannas sırrını ortaya dökebiliriz. (Parabiology uyarınca). Vesvasil=Vesvese yükleyen, Hannas=Parabiyolojik (Biosferik) operatör... Biyosferin kendisi KURYE dalgadır. Ona mesajı yükleyen ise HANNAS yani BİLİNÇLİ bir varlıktır. İster Cinlerden ister insanlardan olsun...


"Seriul Hısab" Yukarı

Allah'ın Seriul Hısab olması doğrudan SİBERNETİK bir yaratanımız olduğunu gösteriyor. Muhsi, Hasib... Bunlar da Allah'ımızın her bir şeyi tek tek sayması ve Levhi Mahfuza yazmasıdır. Buna Noctura Calamus programı deniyor. Acaba ne demek?

Kalem suresinin ilk ve ikinci kelimelerini yazalım yeter:

1. Nun velkalemi ve ma yesturune.
2. Ma ente bini'meti rabbike bimecnunin.

Nun=NOKTA=NOCTURA ve KALEMİ=CALAMUS=Kalem yani program... Nun=Nokta=Sıfır. Ve (AND). Kalem=1. Sıfır ve bir. Kalem=Elif harfi=Bir rakamı onun icin BİR. “k+al+le+m”, “k 1/0 m”. Bunu (kalemi) yazdığına bölersiniz. Kalem ne yazar? Kelam (kelime) yazar (Kaf ve Qef aynı harf sayılıyor). K ve M'ler birbirini götürür. Kepsi şudur: nun (sıfır) vel (and+1) k--Ale(I/O)--m. Bunları aklınızda tutunuz, çünkü CİFİR öğretisine geçtiğimizde nokta ve Kalem programına ihtiyacımız var. Onunla input/output'lar yapacağız.


"Astrolojik Uyuşmazlık" Yukarı

Uyuşmazlık tablosunu grafiklerimde vermiştim (Cifir ile ilgili olanlarda). Vücut uyuşmazlığı şu burçlar arasında olur: Koç-Kova / Boğa-oğlak / İkizler-Yay / Yengeç-Akrep / Aslan-Terazi (erkek için) / Başak-Balık / Terazi-Kova (Kadın için) / Akrep-Oğlak (Kadın için) Yay-Başak (Kadın için) / Oğlak-Akrep ve Boğa / Balık-Başak (erkek ve kadın için).

Bazıları KAN UYUŞMAZLIĞINA NEDENDİR. Doğan bebeğin ilkinin kanı değişmelidir. Sonrakiler tamamen riskedir. Aslan-Başak uyumludur. Aslan erkek bile olsa daha romantiktir.

Geri Dön     Yukarı