025 - 25 Kasım 2001 Pazar

Hoşbulduk hanifdaşlar,


"Şefaat" Yukarı

Allah evreni bir kez yarattı ve karışmıyor artık. Bu gerçekten doğru (Afakta böyle) ama şu Hablil verid var ya, onun içindeki "7 açılmamış boyutun kıvrılı kaldığı tünel" oradan ALLAH nefse/ruha/bireysel olarak bizlere karışıyor.

Allah LAİK'tir kulu ile arasına ŞEFAAT dahil hiçbir şeyi ve vesileyi sokmaz... Ancak bir tek şeyi sokar: DUA. Müminin mümine olan duası, sadece o "ŞEFAAT" makamı yerine geçer. Dikkat ederseniz, sanki ayetlerde çelişkiler vardır: "Allah'tan başka size kim şefaat edecektir?" diyor Rabb’imiz. "Ancak Allah'ın diledikleri müstesna" diyor Allah'ımız.

İşte o istisna "Kişinin kişiye duası"dır. O LAİK kanala sadece o dua girebilir. Hüsnü Duanın tersi ise bilirsiniz BEDDUA'dır ve O kanala girmez... O "KUL HAKKI" olarak ya da iftira olarak defterde yazılıdır, ama dua var ya... İşte o dua çok önemlidir...

Hepinize duacıyım... Allah mekanınızı Sabıkun, makamınızı Mukarrebun kılsın. Hızır bile "Rabbim ilmimi artır diyenlerin ilmini artır ve sayılarını artır... ve Makamı Hızır'a komşu eyle” diyor bir duasında... (Bağdadi, Hızır Tezkiresinin ilk cümlelerinden biriydi) Ve zaten ŞEFAAT konusu orada yer alıyordu. "O gün kimse kimseye şefaat etmeyecektir. O gün tüm resuller ve nebiler bir şefaatçi arama kaygısına düşeceklerdir".

74/48: Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez.

53/26: Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.

7/53: Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, "Rabb’imizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek" derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır.

2/48: Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz.

39/44: De ki: Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.

Bunları buraya yazalım, çünkü Hafif islamiyet Şefaat pazarlama üzerine kurulu... EVET BU VE TÜM AYETLER bir tek şey söylüyor: ALLAH'TAN BAŞKA ŞEFAATÇİ YOKTUR. Buradan çıkacak sonuçlara bir bakalım:

Allah'ın gizli bir adı vardır: AL-Şufi (Eş-Şafii de deniyor). Kur'anda 114 Açık ESMA ve 137'ye kadar da GİZLİ ya da sıfat isim vardır. Allah EL ŞAFİ'dir. Anlamı Şifa veren, yegane şefaat eden tek güç. Derde derman ve deva olan, şifa dağıtan anlamındadır. Şifa kökünden gelen ŞUFA Allah'ın adıdır (Hallak ve Halik gibi iki türlü yazılan isimlerdendir).

39/44: De ki: Bütün şefaat Allah'ındır...

Burada şöyle deniyor: Bütün yerine=BİR TEK şefaatçi ALLAH'tır... Allah isimlerinden (Alim ve Resulullah'a ikram ettikleri dışında) asla adını kullarına vermez. Yani hiç birimiz "El Bari, El Müsavvir, El Aziz, El Cebbar, El Mütekebbir değiliz. Sadece ALLAH'tır o isimlerin sahibi. Ben Abdül CEBBAR olabilirim... Kadir değil AbdülKadir olabilir isimlerimiz. Abdüşşafi de kullanılaıbilir.

Gizli adlar ve sıfatlar var Kur'an'da. Hennan, Mennan, Dehean vb. gibi ayrıca 114 artıları var... Ama bir HADİS herşeyi berbat etmiş: "Allah'ın yüzden bir eksik=99 güzel adı vardır. Kim onları ezberlerse sorgusuz Cennet'e girecektir". Kur'an'da 114 tane Allah adı var halbuki... Sıfatlarla birlikte 137 tane... Zaman zaman sözünü etmiştim. (Sereiul Hısab, Settar, İlahinnas, Nurün alanur vb.diye...). Rabb ve Yahu (Ya Hüve) bile Allah'ın adıdır. Allah'ın övündüğü ismi Seriulhısab=Çok çabuk hesap gören'i bile Hadis yüzünden çıkarıp atmışlar ve 99 yapmışlar.

Bir sivri akıllı PARALI İMAM ise şöyle diyor: "99 isim Esma ül Hüsna=Güzel isimleri"dir. Yani Settar=Herşeyi örten ya da Seriul hısab dendiğinde GÜZEL değil ÇİRKİN, KÖTÜ İSİM oluyor mu? Allah'ın değişmez Kur'an'ına mı inanalım 114 konusunda... Yoksa Buhari ve Müslim'e mi inanalım. Üçüne birden inanalım diyorsak, eyvah ki eyvah!

Bunun adı şu: "Teslis”. Hanifcanlar dikkat ediniz... Çok dikkat ediniz... Çok dikkat. ÇoooooooooooooooooooK. Kıldan incedir, kılıçtan keskindir Haniflik sınırları... Haniflik bir SIRATTIR. O duaları çok kabul edilen Allah'ın biricik dostu İbrahim'in dinidir. O hep "Allahümme Barik ala...." diyerek soyunu kutsamıştır ve Allah'ımız da tüm elçileri bu duadan sonra O'nun soyundan getirmiştir. Resulullah onun soyundandır. Kimi soyu da BİRBİRİYLE KARIŞIKTIR.


"Yahudiler" Yukarı

İsrailoğulları içinde bugün Hristiyan olanlar (Maruniler, Falanjistler, Süryani/Aramiler, Koptikler/Kıptiler özellikle Habeş ve Güney Mısır-Sudan Hristiyanları zaten köken olarak YAHUDİ'dir, Beni İsraildendir. Bunun gibi Müslüman olmuş Beni İsrail kabileleri de var. Tüm Filistinli dindaşlarımız ARAP ya da benzeri bir Sami ırkından değil, doğrudan ARAPLAŞMIŞ Yahudilerdir... Filistin ve Lübnan da ne oluyorsa , özetle temeli şu: Müslüman Yahudiler ile Musevi Yahudiler karşı karşıya kavga ediyorlar... Filistinli Araplaşmış ve Müslüman olan Museviler tarih sahnesinde. FANİKELİLER diye bildiğimiz YAHUDİ KABİLESİNDEN ibarettir...

Allah'ımız bize kaldıramayacağımızdan fazlasını yüklemez. Bir de bunu DUA olarak kendisine etmemizi istiyor... İnsan ihtiraslarının sonu yoktur... Ah keşke Ramazan'da bir kilo zeytinim olsaydı diye başlayan bir dua kabul olduğunda bunun sonu gelmez. Diyelim ki Allah bir kilo Zeytin üzerine bir de Zeytinyağı kontüneri verdi, koca fabrika verdi... Bu kez dualarımız başka ihtiraslara kayacaktır... On fabrikam olsaydı. OPEC gibi Dünya tröstü kurabilseydim... Paraya doyuyorsunuz... Yazlıktaki mangalın kalitesine dalıyorsunuz... O bir kilo ZEYTİN'in mübarek huşusu yok olmuştur artık...

Hz. Süleyman bize büyük ibrettir: Alabildiğine varlıklı, dünyaların serveti onun... 400 tane AT HARASI var... Onlarla haşir neşirken, UNUTUVERİYOR ALLAH'ını... Peygamber Allah'ını UNUTUR MU demeyin UNUTUR. Çünkü Yahudi peygamberler aynı zamanda HÜKÜMDAR peygamberlerdir. Davut, Süleyman vb. En az hükümdar olanı bile Tüm Yahudilerin başına geçen ve Onları Mısır'dan çıkaran MUSA'dır. Yani EN AZ MELİK/EMİR olan kişi MUSA'dır ve tüm Yahudilerin kralıdır... Hz. İsa ise "Rexum Juda'dır"

Süleyman İKİ YOL BOYUNCA ALLAH'ı unuttu... ATLARINA DALDI... Ayetleri bilirsiniz... Bunları anlatıyor zaten... İKİ YIL boyunca bir kez olsun ALLAH'ı anmadı... Sonra birden hatırladı. Atlarının tümünün ayaklarını kestirdi... (Tevrat öyle diyor... Zavallı atların günahı ne anlamadım). Evet bizim uyduruk hadisler=Tevrat ve hatta İncil.

Dünyada tek ŞERİAT ile ya da Teokrasi ile yönetilen ülke İSRAİL'dir... Taliban ve Yerli Hizbullah canileri bile ellerine su dökemez Sabla ve Şatilla canavarlarının. Canilerin DİNİ yoktur, Terörün-horror'un dini yoktur, milliyeti yoktur... Hristiyanlaşmış Yahudiler, Müslümanlaşmış Yahudiler... Bunlara ek olarak bir de bizim Hazer Oğuz Yabguluğu var ki evlere şenlik, tamamı bugün Polonya ve Ukrayna Musevisidir. Hazer Türkleri Musevidir... Karaimler=Kafkasyalı Museviler, Seferidler=İspanyalı Museviler demek bilirsiniz... Karaimler=Hazer-Oğuz Yabguluğu. Yani karaimler Türk-Azeri ve Türkmenlere en yakın MUSEVİ soydaşladımızdır. Hitler onların tam iki milyonunu yaktı. Çünkü hiçbir YAHUDİ bir başka milletin MUSEVİ olmasını asla istemez, ONLARI KATLEDER, katlettirir.


"Tevbe" Yukarı

Borges diyor ki: "Andolsun DÖNÜŞLÜ GÖĞE... insan BİR DAHA YARATILMAYA KADİRDİR" (Tarık Suresi). Öldükten sonra yeniden YARATILMAK değil. Kıyametten sonra değil. EVREN ÖMRÜ İÇİNDE YENİDEN DOĞMAK. DÖNÜŞLÜ GÖK??? "GERİ İADE EDEN... GERİYE GİDEN RETORİK ZAMAN".

Musa da Zamanda geriye gitmişti. Hızır ile birlikte... Geriye gidince öldürdüğü adama rastladı. Ölmemişti. Allah dilerse, kusurlarımızı affeder (Ğafur, Afivv Tevvab). Dilerse de Musa öyküsündeki gibi ZAMANDA RETORİAL olarak O SUÇU HİÇ İŞLENMEMİŞ yapar. Tüm peygamberlerin İSMET(Günahsızlık) AYRICALIKLARI işte buradan geliyor. Musa adam öldürdü katildir ama... Musa Hızır ile geriye gitti. Musa'nın öldüreceği insanı HIZIR öldürdü... Hızır öldürünce MUSA o çocuğu-yetişkin halinde-öldürmeye gerek kalmadı... Bu Allah'ımızın S E T A R isminin ta kendisidir. ÖRTÜCÜ anlamında, ya da SİLİCİ anlamında. Bu güzel isim Esmaül Hüsna 99'unda yok ama Kur'an'da var...

Hanif adı 1400 küsur yıl boyunca evrende EN AZ BİLİEN kavramdır. Resulullah bile bilmiyordu... Ta ki 3:114 tecelli edene kadar meçhulde kaldı bu kavram... Malumda olan ise Sophianism idi... Süfyanilik... Artık biz bu sırrı size AŞİKAR ETTİK. Artık HANİFLİĞİ BİLİYORUZ .

Borges der ki: "Yolları çatallanan bahçe"... Kuantum matematiği de der ki: "Sonsuz olasılıkta sonsuz evren vardır". Sonsuz yol vardır bu “yolları çatallanan bahçe”nin. Tevbe etmek=Negatif feedback'tir. Negatif derken, bu iyi anlamda... Pozitif olan ise tevbe etmemektir. Hatadan dönmemektir. FEEDBACK, geribesleme ötesinde bir şey: BACK=GERİ. Geri gidersin ve “yolları çatallanan bahçe”nin yolçatılarından birinden GÜNAHSIZ olarak dönersin. Tevbe budur...

Evren bir HOLOGRAM... Günah-sevab sadece bir SANAL (Biz gerçek sanıyoruz) bu ortamda bize TEST ve tecrübe ettirilor. İşlediğimiz günah ancak "TEVBESİZ" ise günah olarak yazılır ötede... Çünkü burada bir Virtüel ve interaktif senaryomuzu (Kaderin kazası) oynuyoruz... Tevbe ettinse, GERÇEKTEN O GÜNAH İŞLENMEDİ. Çünkü, bir başka yol ayrımı evrende (elsewhere) günah işlenmez. Bu evrende de bu ikisi bir arada olabiliyor.

Hızır eğer o çocuğu öldürmeseydi (ki onu büyüyünce bir de Musa öldürecek ve katil olacaktı), o çocuk zalim biri olacaktı. Anne babasını da dinden çıkaracaktı. Bu SENARYO ya da HOLOGRAM oyunu TEK değildi. Yollar çatallandı bahçemizde... (Bahçeyi, BAĞI anlatmıştım. Hani iki BAĞ SAHİBİ diye anlatılan ayetler). Musa'nın öldürdüğü adamın ÇOCUKLUK HALİNDE HIZIR TARAFINDAN öldürülmesi... Sonra Allah'ın o anne-babaya DAHA HAYIRLI BİR EVLAT VERMESİ (Yuşa bu genç idi). Hepsi bir TEVAFUKLU, takma-geçme bir sistem...

EVRENDE asla ve kat'a TESADÜF YOKTUR. Puzzle parçaları yerine oturur... Dev Puzzle ise LEVHİ MAHFUZ'dur... Orada hiç bir TESADÜF ve RASTLANTI MEKANİZMASI YOKTUR. Eğer öyle olsaydı, tesadüf ya da rastlantısal olarak Resulullah Cehennem'e giderdi... Allah tesadüfe yer verir mi? Allah OLASILIK hesabı yapar mı? (Olasılık hesabı=Probabilty IŞIKTAN YAVAŞ GİDEN SİSTEMLER İÇİN GEÇERLİDİR. Allah'ımızın ışıktan yavaş giden bu evrenimizi KONTROL SIRRI olarak BELİRSİZLİK İLKESİ vardır. Işık hızında bu ilke YAVAŞLAR ve DURUR. Işık hızı aşılınca da "DETERMİNİZM" olarak ortaya çıkar...

Işık hızının karesi diye bir şey yoktur. Işık hızının küpü vardır. Km küp bölü Saniye küp. Km küp= x,y,z koordinat sistemi boyutlar matematiği... ve saniye küp= Sanal x, sanal y, sanal z yani öteki evren üçlüsü (Negatif kartezyanizm ya da paranormal anomaliler, negatif olasılıklar evrenleri. Evren üçü somut üçü soyut x,y,z üçboyutlusudur). Bu altılının tam ortasından bir de SİMETRİ ekseni geçer (Biz ayna diyoruz). Biliyorsunuz birleşik alanlar kuramında bizler SİMETRİ sonra da SÜPER SİMETRİ teoremleri kurduk. 2 x 3 boyut= 6 boyutlu evrenin tam ortasından geçen SİMETRİ HATTI şudur:

1. Kur'an'da 7 Mesani (Yedi boyut, içiçe katlanmış yedili vb. sözünü etmiştik.)
2. Simetri hattı = IŞIK HIZI'dır.

Yani üçlü iki takımın tam ortasından geçen SİMETRİ EKSENİ doğrudan IŞIK HIZIDIR. Zamanın akma hızı ışık hızıdır. Işık hızında zaman DUVARIna vurur, durursunuz. Zamanın akma hızı ise fotonların impulsları ile bağlantılıdır. Işık niçin saniyede 300 bin km hızla akar... Ve veya ZAMAN niye bu hıza göre durur ya da yavaşlar-hızlanır? Bu simetri eksenininin belirlediği hız aslında yabancı bir kavram değil:

şık hızını belirleyen EVRENİN genişleme hızından ibaret bir oluşumdur. İmpuls-moment yasalarına göre: Evren

a) Kendi üzerine bir salyangoz kabuğu gibi dolanarak
b) Nabız gibi atarak (İmpuls) genişlemektedir.

Yani bir önceki "AN"dan bu "AN"a geçmemizi sağlayan şey "Evrenin NABIZ GİBİ ATARAK VE KENDİ ÜZERİNE DOLANARAK genişlemesidir. Üç etkin kuvvet vardır:

Merkezcil kuvvet, merkezkaç kuvvet ve bir de korozyon kuvveti... İşte bu üçüncü GİZLİ KUVVET yüzünden evren KENDİ ÜZERİNE DOLANARAK ve NABIZ GİBİ ATARAK GENİŞLEMEKTEDİR... Sürtünme değil! Mesela bir plağın döndüğünü düşünün. Üzerinde de bir karınca var. Karınca merkezkaç ve merkezcil kuvvetin dengelenmesiyle dönen sistem üzerinde tutunur. Ancak ok yönü başkadır. Merkezcil kuvvet yönü MERKEZ noktasına; Merkezkaç kuvvet yönü bunun tersine, merkezden çevreye bir ok yönü verir.

Ama bir de ÜÇÜNCÜ YOL vardır. Karınca dönen plak üzerinde bir noktan ötekine gitmek istediğinde bir eğri çizer. İşte bu Corrosion kuvvetidir. Yani ok yönü başkadır ve DÜZ değildir; mutlaka EĞRİDİR. (Kur'an’da bu anlattığım olay “SAÇ TELİ GİBİ KIVRIK OLAN SEMA=GÖK" diye bildiriliyor. Saç teli gibi eğri-büğrü yolları olan gök hakkı için diyordu ayet...


"Zıhar" Yukarı

Kur'an'da ayetler şöyle der: "Sakın eşlerinizi annelerinize benzetmeyin". ZIHAR=Oidipus kompleksi, yani ARAPÇASI Kur'an'da ZIHAR diye geçiyor. ANNEMİZ ile özdeşleştirilen herşey HARAM mensebesinde. Bu açıkçası Freudianizme tam bir karşı çıkmadır ve destek vermemektedir.

Zıhar=Annesiyle evlenen Firavun. Zambur=Kızkardeşiyle evlenen firavun Zıhar'ın Kur'an'da yer alması inanılmaz bir mucize... Freudianizmin "Annesiyle evlenen Firavun tiynetinden bir farkı yok".

Cinsellik insanı ömrü boyunca rahatsız edici bir kışkırtıcı motivasyon. Eylem olarak bir kaç dakikalık bir şey için 24 saat kafamız zehir zemberek çalışıyor. Yani 24 saatini insanlar cinselliğe veriyorlar. Bunun nedeni var. Kur'an'daki toplu sonuçlara göre:

Tüm organlarımız için embriodan başlayarak erginleşene dek, hücreler 2-4-8-16 gibi artıyor ama cinsel hücrelerimiz katlanarak artmıyor, tam tersine yarılanıyor... Yarılanmak para-biyolojide "ZAMANDA GERİ GİTMEK" anlamına gelmektedir. Örneğin saç hücrelerimiz doğru orantı ile artarken, over ve testisler erginlik çağına kadar BATTAL olarak bekliyor. Yani hücrelerimiz yarılanıyor, OYSA ARTMALIYDI... Artarsa, boğazımıza kadar yumurta-sperm olurduk.

Bunun "SUPTİL DUBLE" oyarak şu karşılığı var. Beslenme ve savunma içgüdülerimiz 24 saati kapsamaz... (Yemekten söz edebiliriz ama, yemek tarifi vb. libido değildir). Oysa ÜREME İÇGÜDÜMÜZ hep faal eylemde birkaç dakikalık bir HAZdan ibaret ama beyinde 24 saatlik bir TABU. Parabioloji ilkesine göre, cinsel hücrelerin yarılanması/kendini azaltması demek, cinsel (üreme annelik içgüdüleri) motivasyonunu ÇOĞALTMAKTADIR. Yani azalan hücrelere karşı doğa Cinsel merkezlerde (Beyinde Seks merkezi anlamında) çabasız ve doğal bir süreç olarak CİNSELLİK yayını üretmektedir.

Bunu bedende görebiliyoruz. Örneğin Biyoseksüel bir elektrik ve elektriklenmeler işin psikolojik boyutunu fizyolojiye kadar taşıyor. İnsanda olay bir de sanatlaşıyor (Hayvanlarla paylaştığımız primitiv yön başka). Sevgilinin zülüflerinin ucuna, perçemlerine, kirpiklerine ŞİİRLER yazılıyor ve besteler yapılıyor. Erkek sanatçı... kendinden güzel bir cins için övgüler, senalar yazıyor. Kadının böyle bir zorunluluğu yok. Erkek Cinsi-latif değil... Kalın kaşları, kısa kirpikleri, dökük saçları, süpürge gibi kırçıllanmış saçları için bir şiir yazmak, şarkı bestelemek kadına komik geliyor. O annelik/üreme içgüdülerine yönelik belki şiir yazar. Erkek sanatçı... Bülbül şakıyor, gül ise sadece güzel kokuyor... Ferhat dağları deliyor; Şirin ise çok üzülüyor, rengi soluyor...hepsi bu...

Kur'an'da bir kelime var: Onu söylemeden önce karşılığını söylemek isterim. TARANTULA... Tarantula nedir acaba? Türkçesi: Karadul. Tarantula kadının doğasıdır. Dişi örümcek erkek örümceğin yaklaşık ikibuçuk misli büyüklüktedir. Erkek örümcek, üreme içgüdüsü inisiyesiyle DİŞİYEhareket ederken ANNESİNE gittiğini (ZIHAR) sanıyor. Yoksa niçin kendini "PARÇALATIP YEDİRSİN"?

Gördünüz mü Oidipus kompleksi hayvanlarda bile var (Bir bakıma elbette, tam değil...). Ama bunun tersine bir durum var: Erkeğin eşini annesiyle ZIHAR etmesi HARAM iken, kızın babasına yönelimini Kur'an günah olarak addetmiyor... Zaten tarih boyunca yaşıtlar arası evlilik pek az sayıda oluyor (İleride boşanma biçiminde) ama erkeğin yaşlı olduğu kadını genç olduğu evlilik sistemi çok yaygın.

Resulullah 63 yaşında vefat ederken bile Aişe anamız 17 yaşındaydı. Doğa sistemleri, genç erkeği yaşlı kadınla evlendirmiyor... (Kadın menapoz görüyor yani ASIL olan üreme fonksiyonunu yitiriyor. Nedeni bu! Erkeğin menapozu olan andropoz aslında yoktur. Yani 93 yaşında da baba olursunuz.

Hatice Anamız 40 Resulullah 25 yaşındaydı... Ama bu evlilik tavsiyeşayan değil... Yani Anne olma yetisini yitirmiş ya da yitirmek üzere olan birine genç erkeği yöneltmiyor ayetler... Tam tersine yaşlı bir erkeği genç bir kadına ve karşılıklı rıza ile yönlendiriyor. Hatta talep çoğunlukla genç hanımdan geliyor. Yaşlı erkeğin genç kadın ile evlenmesi ayetlerde kesinlikle ZIHAR değil, tam tersine OLAĞAN sayılıyor.

Cennet'te bile gerek insan dişilerinin gerek Huri kızlarının yaşı 16 olarak verilirken, erkekler ise iki misli (33 de deniyor) olarak veriliyor. Bu durum çok ilginç değil mi?

Kadının gizil içgüdülerinde:

1. Fiziksel olarak YAKIŞIKLI/Güzel çocukları olması tutkusu vardır.
2. Bundan da önemlisi maneviyat olarak, "Akıllı erkeğin, zekasının çocuklarına geçmesini istemektedir kadın..."

Bunun için akil ve olgun erkeğe yönelmekte hatta, erkek görevini üstlenip "evlenme teklif etmektedir. Aslında Resulullah da böyle evlendi. Aişe ve Hafize annelerimiz çok gençlerdi ve ikisi de (Aişe babasını aracı koyarak) Allah'ın emriyle Resulullah'ı istetti (Yalan hadisler Hz. Ayşe’yi 7 ve 9 yaşında diye gösteriyorlar. Hz. Ayşe Arap iklim koşullarına göre reşit idi. Siyeri Nebi’de Ayşe anamız evlendiğinde 14 yaşında diye bildiriliyor, üç yıl evli kaldığı biliniyor... Ama Hadislere göre 6 yaşında nişanlandı, 7 yaşında nikahlandı... Benim Resulullah'ım böyle şeyler yapmaz... Bu resmen bir cinsel sapıklıktır aksi halde... Benim Resulullah'ım "Üsvei Hasene=En güzel ahlak sahibi olarak yaratılmıştır, bu AYETTİR.


"Hadis - Kur’an" Yukarı

Hadisler Resulullah efendimizin bir yılını "Sürekli ihtilam halinde ve aklı başında olmaksızın delirmiş" olduğunu söylüyor (Buhari, Müslim). Meğer bir Yahudi kadını gelip büyü yapmışmış, melek hemen FELAK ve NAS suresini getirmiş büyü çözülmüş...Resulullah da kurtulmuş... Siyeri Nebi de böyle bir olay olmadığı, tam tersine verilen zamanlarda Resulullah'ın savaşlara ve karşı tarafla anlaşmalara gittiğini yazıyor (Siyeri Nebi=Peygamber GÜNCESİ anlamındadır. Özel vakanivüsler tarafından günbegün günlüğü tutulurdu).

Bir kere, ayetlerde Resulullah için "Sen mecnun deli değilsin" diyen de Allah... Resulullah'ı HİÇ BÜYÜNÜN TUTMAYACAĞI GARANTİSİ VEREN DE ALLAH... Hatta Cinlere peygamber olduğu halde , hayatında HİÇ CİN GÖRMEYEN (Mecnun Cinlenmiş demek) dolayısıyla bu sayede MECNUN olmayan da Resulullah değil midir? Şu sahtekar Buhari ve Sahtekar Müslim nereden çıkardı bu kadar yalanı???

Allah ile düello ediyorlar... Allah düşmanıdır tüm Süfyani Müslimler. Allah onlara 7 günün 6 gününü tatil yapabilirsiniz, ama CUMA günü İŞBAŞI yapacaksınız diyor. Onlar bunun tam tersine CUMA GÜNÜ TATİL YAPIYORLAR. Gelde çıldırma!

Ben ne öğrendimse KUR'AN'DAN ÖĞRENDİM. Ben ne diyorsam ve ne yazıyorsam VALLAHİ de BİLLAHİ de KUR'AN'DAN yazıyorum. Benim burada bir fantazim ya da kurgum yok... Ne varsa Kur'an’dan yazıyorum... Kur'an bize yetmez mi? HERŞEY VAR KUR'AN’DA. Mufassal, Mübiyn, İlm, Itmam, Nur... Bunlar Kur'an'ın ADLARI.

Eğer İslam aleminde Haccacı Zalim, Amr İbnül As, Ebu Süfyan, Muaviye, Yezid olmasaydı, ne mezheb, ne kötülük, ne uydurma Hadis ne cumhuriyeti saltanata çevirme vb. tüm kusurlar olmayacaktı.


"Futuroloji" Yukarı

Gelecekte Euro değil Worldollar of WEMBank olacak (Arka yüzünde WelTaller yazılı). Welt=Dünya. Kelimenin kökeni Germence TALLER. Almanca’da bile halen kullanılıyor (Pfennig=Penny gibi, Dollar=Taller'den gelme). Bunun gümüş bozukluklarına da Grosch(en) deniyor. Taller=Dollar ya da Taler=Dolar.


"Uzay’da İbadet" Yukarı

Uzayda ve Ayda oruç için Nur 36'daki ipucuna bakabilirsiniz.

24/36. Kandil, Allah’ın yükseltilmesine ve içinde adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Orada sabah akşam O’nu tespih eder.

İşte bu ayet UZAY kolonilerini anlatmaktadır. Kandil dediği de (Sakıb, Sevakib=Fusion reaktörü, yapay ya da sahici güneş anlamında. Evler=Koloni hangarları ve yerleşim birimleri, Yücelmek=Yörüngeye oturup, dünya dışında UZAYDA inşa edilmek. SABAH-AKŞAM dediği ise Namaz ve ORUCUN vakitleri. Yani nerede olursanız olun isterseniz paralel bir evrene gidin. Bir sevakib (yıldız, güneş) varsa GECE ile GÜNDÜZ de var demektir. Öyleyse ORUÇ DA VAR DEMKEKTİR. Yapaylık önemli değil. Bulunduğunuz yerleşim birimi (Uzay istasyonu, ya da uçan kent vb.) mutlaka bir IŞIK VEREN ŞEYİN ÇEVRESİNDE dönmek zorundadır. Bu da zaten gece-gündüzü oluşturuyor. Yapay güneşleme yönteminde dönmek gerekmiyor, o sentettik güneş sizin çevrenizde dönüyor.

Geri Dön     Yukarı