023 - 21 Kasım 2001 Çarşamba | |
slm&slm "Ramazan" Yukarı Ramazan'ın bereketi El Alim'in İlmi üzerinize olsun. Ramazan çok hoş bir şey, "sağlıklı ve yolcu olmayan için". Şekeri düşen, acizlenen için de "Tutma, başkasını doyur" diye mükemmel bir "İMECE" yolu. Ramazan fakir doyurma bayramıdır aynı zamanda... Kurban'da evlere et girer. Ramazan da ise, diğer tüm mineraller, vegetaryen yiyecekleri... (Hububat, bakliyat vb.) Sonra şeker bayramı... Diabetler bayramı... Şeker kaybını regüle eder. Ay ile ilgili takvim anlayışını bundan 6000 yıl öncelerde Hz. İbrahim koymuştu. Aylar 30,5 gün idi. Ay dünya çevresinde giderek kısalan bir peryod izler. Yani çekim etkisiyle dolanım süresi (peryodu) giderek kısalır. Belirli bir mesafeye gelince de (çekim etkisiyle) bu kez uzaklaşmaya başlar. Ay 6000 yılda yaklaştı ve sonra da uzaklaşıyor. Oruç 28 güne inmişti, şimdi 29 güne çıkıyor. Arada bir de buçuk var. Bu yüzden iki saat dilimi geçen Türkiye'de İKİ ayrı BAŞLANGIÇ var. İskenderun üzerinden geçen bir meridyen (boylam) Türkiye'yi iki saat dilimine bölüyor. Doğuda kalanlar "Arabistan" saatiyle, batıda kalanlar ise "Balkan, Atina ve hatta Avusturya saatiyle. Aynı mantıkla da Mağrib (Libya, Tunus, fas, cezayir ve Atlas ülkeleri) İskenderun boylamı batısında kaldığı için BİR GÜN SONRA bayrama girecek ya da yeni Ay'ı idrak edecektir. İskenderun batısında yaşayanlar ile doğusunda yaşayanlar şu buçuk yüzünden (Örneğin 365 tam 1/4 gün gibi) bir tek saat farkına rağmen, BİR GÜN gibi büyüyor. Nasıl ki, dört yılda bir Şubat 29 gün oluyorsa, maalesef aynı durum Bizim Ramazan sürecinde de geçerli. Ay göründüğünde BAYRAM başlamış olacaktır. Diyanet AY'ı değil, kafasındaki takvimi (Sözde bilimselmiş) izleyen en cahil kurumlarımızdan biridir. Diyaneti ise devlet ya da kendisi değildir, VAKIF denen bir "Sünni, Hanefi, Zaman zaman Nurcu, zaman zaman resmen Nakşibendi bir YATIRIM'dır. Diyanet vakfı din işleri yüksek kurulunun tamamını işgal etmiştir. Bazen AY güpegündüz öğleden sonra da görünür bilirsiniz, görmüşsünüzdür. AY'ın görülmesi Bir KAMERİ AY'ın bitmesi ötekinin girmesi demektir. Nasıl ki Günün iki tarafının namazını çok HASSAS olan S A L A T I V U S T A belirliyorsa, ayların vasatı da "Şehri Ramazan Vusta'sıdır. AY tek göstergemizdir, başkaca bunun yerine geçecek HİÇBİR GÖSTERGE daha yoktur hanifdaşlar... Ramazan diyanetten bir gün önce girdi. Küsuru nedeniyle 29 gün sürecektir. Bir gün önce başladık. Ay'ı gören (Yeni ay'ı) İskenderun doğusu ve batısına "Göreceli" bir durum var. Ay Hakkari de Edirne'ye göre tam bir saat 34 dakika önce görünüyor. Akşamı idrak eden o gece Sahura kalkar. Sabah ya da öğlen doğması bir şey farkettirmez, o gece Sahuru haber veriyor AY... Ay'ı Mekke üzerinden geçen Meridyenden sonra gördük bunu unutmayın... Ay görüldü ve KOMŞU SAAT dilimlerinde (Küsur yüzünden) ORUÇ başladı. Bize de küsur yüzünden gecikmiş olarak yansıdı. Ay'ı ilk gören uydu fotoğraflarıdır. Eğer biz AY'da bir kolonide yaşamış olsaydık, Dünya’nın doğuşunu görecektik. (Dünya da Ay'dan 4 durumda görülüyor: Hilal dünyalar ve Dolundünya gibi). Ay'ın tastamam 28 gün bir peryodu yok. Ancak bizler bu artık 16 saati eklemek zorundayız. Bu yüzden bazen Ramazan 30, bazen 28,5=29 gün oluyor. Gün değiştirme çizgisinden itibaren görünen yeni GÜNEŞ ve YENİ AY bilgisayarın sağ al köşesinde gördüğünüz takvime ait oluyor. Bu konuyu deşmek için ÇİZİM gerekli. "Hadis - Sünnet" Yukarı Size bir Hadis: Eğer bir erkek bir iş yapmaya karar verirse, 1. Büyüğüne sorsun Dikkat ediniz: "Karısı NE DERSE onun T E R S İ N İ yapsın!” (Sahihi Buhari ve Sahihi Müslim'den) . Tüylerim diken diken oluyor KADINLARI aşağılayan o hadisleri görünce... ÖNCE İNSANIZ, sonra KADIN ve ERKEĞİZ. Allah'ın tüm emirleri İNSANA'dır, kadın ve erkeğe değil!!! Nisa ve kısmen Nur suresinde Kadın hukuğu (Miras, nikah vb.) ile biyolojik durumları (Hayız nifas vb.) için ayrım vardır. Nur 30'da erkekler ile Nur 31'deki kadınların arasındaki AYRIMDAN başka hiç bir AYRIM yoktur. Hadisleri nasıl ayırt edelim? Ben Kur'an'a uyanları kabul ediyorum (Sayısı 500'ü geçmiyor) > Kur'an'a uyuyorsa, Allah en güzel şekliyle Kur'an'da vermiştir zaten. Öyleyse ne gerek var? Bunlar 200 yıl sonra hiç yazılmamış olsaydı. İslam dini çökecek miydi? Çok iyi bir soru: Resulullah vefat ettiği gün Ebubekir "Ölen Resulullah'tır, din ve Allah da mı öldü? Bilmiyor muydunuz bir gün Resulullah'ın öleceğini? Diyerek İslamdaki ilk ayrılığı bir söylev ile önledi (Kabileler eski yaşantısına dönme kararı almışlardı, Resulullah'ın ölümünü bekleme anında bunları düşünüyorlardı. Araplar hep böyledir). Kur'an'da ne kadar H A D İ S kelimesi geçiyorsa, Allah o melun kelimeyi hep SAPIKLIKLA ÖZDEŞLEŞTİRMİŞTİR. Kur'an'da öyle kelimeler var ki, başka bir yerde kullanırsanız DİNDEN ÇIKARSINIZ! Örneğin SÜNNET... Sünneti Muhammedi diyen dinden çıkar. Çünkü kelimenin aslı astarı kökü SÜNNETULLAH'tır. Kur'an'da sanırım 5 yerde geçer ve "Allah'ın Sünnetinde hiç bir sapma göremezsiniz" biçiminde ayetler içerir. Haniflik ve İbrahim Milletini bizimkiler ne kadar anladılarsa, Sünnetullah kelimesini de o kadar anladılar. Sünnetullah BİTİŞİKTİR, Sünneti Muhammedi diyemezsiniz. O SÜNNETULLAH'tır Hanifdaşlar. Eğer ilgili ayetleri bulursanız (Allah'ın Sünneti =Sünnetullah gibi) YİNE TUFAYA GETİRİLDİĞİMİZİ acı acı göreceksiniz. Azhab 38: Peygambere Allah'ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah'ın sünneti böyledir. Allah'ın emri ise biçilmiş bir kaderdir. Fatır 43: ...Sen Allah'ın sünnetinde asla bir değişme bulamazsın. Sen Allah'ın sünnetinde asla bir başkalaşma da bulamazsın. Fetih 23: Allah'ın önceden gelip geçmişlere uyguladığı sünneti budur. Allah'ın sünnetinde değişme bulamazsın. Şimdiye kadar bize "SÜNNETİ MUHAMMEDİ" diye yutturuldu. Sünnet, "Resulullah'ın yaşantısıdır" dendi. Sünnetullah= Allah'ın günlük yaşantısı mı oluyor şimdi? (Sabah uyanıyor, dişlerini misvaklıyor duş mu alıyor haşa?) Kelime oyunu yapmıyorum MANTIĞINIZLA BİRLİKTE AKLINIZA hitap etmeye çalışıyorum. Nasıl ki Allah Hadisleri YALAN ile niteliyorsa, SÜNNETİ de RESULULLAH ile değil KENDİSİYLE özdeşleştiriyor. "Kişisel Bilgiler" Yukarı Size bir olayı anlatmak istiyorum. 40 yaşındaydım ve zaten kitap yazma emrim gelmişti. Aslında bin kadar makale yazmıştım ki bunlardan düzinelerle kitap olurdu. Hani yağmur yağıyorsa ilk alışverişiniz bir koruyucu (Şemsiye, yağmurluk vb.) olur ya... Ben de KİTSAN ile çalışır buldum kendimi İlk onlar talip oldular, ben de bir hayır vardır diyerek seçicilik ve piyasa araştırması yapmadan razı oldum ve oturup ilk iki cildi 8 gün gibi kısa bir zamanda gece-gündüz kesintisiz yazdım ama 5 ay sonra çıktı... Niçin mi? Bin kişiye gösterildi. Tarikat şeyhlerinden tutun da, mahalle muhtarlarına kadar. Hatta cami görevlilerine kadar... Sonuçta bir kırpıntı başlamış. Döndüm yurtdışından kitapların halen yayınlanmamış olmasına şok oldum. Çünkü 8 günde iki kitap yazıyorsunuz... 8 ayda daha çıkmamış!!! (Bilirsiniz ben oturdum mu chat gibi yazıyorum, adı kitap oluyor). Neler söylüyorlar neler: Üstad (ben oluyorum) Şu “karadelik” lafı çok belden aşağı başka bir şey diyelim mi ona?... Hocam şu uyduruk Türkçe çok müstehcen “yaşam” yerine “hayat” diyelim... Dalga mekaniği demiyelim dalga geçmek anlar bizim bu cahil millet, mesela mihaniki mevce diyelim... Saidi nursi üslubuyla yazsanız dünya size üşüşür ve alkışlar... Bu laflara sabrettim. Bana en koyan şu oldu: Biyografimi bulmuşlar Kraliyet Akademisinden. Sözde bir kolejli yobaz genç de tercüme ediyor. Biyografide şu yazıyor: Far Öer doğumlu Skandinav bir baba ile Alman bir anneden doğan... Danimarkalı yazarımız... Aynen şu diyalog oluyor telefonda: “Ben duymadım şu uyduruk Far Öer midir nedir, bunun yerine başka birşey yazalım... Skandinavlar Rus mu?" ve uzun pazarlıklardan sonra ben ALMAN oluverdim(!) Çünkü, "Türklerle Almanların iki dünya savaşında ve başka durumlarda bir takım dostluk ve bağları varmış, vefa borcumuz varmış, Almanya Türkler’le doluymuş falan filan... Far Öer diye özgür bir ÜLKE yok edildi, "Skandinav asıllı Alman bilim adamı..." diye yazıldım. Hans adı olmazmış... Bana sormadan yanına Mohammed kondu. İki kitap birden çıktığı için ikisinde de "Mohammed Ayberg" yazıldı... Maliye vb. dinler mi? Mevzuatta "Kardeşim, adın neyse onu yaz" dediler..."Mali yükümlülük altındasın ve basın polisi tarafından denetleniyorsun"... Yıl 1985 de oluyor bunlar, 17 yıl önce... Bununla da kalmadı ne korkunç yanlışlar yaptılar. Bakınız benim verdiğim uzun bir yazıyı şöyle yapmışlar: "... Bu yüzden İSLAM-SÜNNİ-HANEFİ-MEVLEVİ" zincirini izlediğini görüyoruz... Sonsuzluk Kulesi ikinci ciltte bunlar yazılı, hemen başlarda bir yerde... Haberim yok ve keyfi değiştirilmişti. Ben ne yazmıştım biliyor musunuz: "Müslüman olarak son nefesini vermeye andiçmiş... SÜNNETULLAH'a tabi, HANİF DİNİ seçmiş, Mevlaha Halidi Bağdadi'nin önayak olduğu bir öğretinin üyesiyim..." Aman Yarabbi! Nasıl oldu da bu Müslüman-Sünni-Hanefi-Mevlevi oldu? 1. Müslüman tamam Bunu sordum ukala takımına... Yanıtları muhteşemdi: "Yanlış yazmışsın, Hanif değil Hanefi yazılmalıydı”. Adamlar böyle diyor delireceğim... Yahu dedim, "Hanif diye ayetlerde anlatılan bir din var hiç duymadınız mı?" Yanıt şöyle: “Ben Hatmi devamlı yaparım, rastlamadım". Ötekisi de şöyle diyor: "Onu okudum, O ayetler İmamı Azamın geleceğini haber veriyor, nasıl ki Nur suresini Allah Saidi Nursi'ye indirdiyse, İmamı Azam'a da Hanif'i indirdi”... Dedim ki, "Saçmalamayın Hz. İbrahim'den söz ediyor". Dediler ki, "Evet müşrik olmadığını söylüyor. Putperest olmadığını, tevhid dininden olduğunu... O din o çağın diniydi ve üzerine dört kitap indi, o din de sabiilik gibi ortadan kalktı. Eski bir dine mensup olduğunu söylemek seni gayrımüslim yapar"... Yahu dedim, "Allah'ımız Resulullah'a diyor ki, yüzünü Hanif dine dön... Yanıt şöyle: "Orada murat edilen Hanefiliktir". Yahu İbrahim Milleti diyor ayet... Diyorlar ki: "İslamda Millet ve milliyetçilik yoktur!" Mevlana olayı ise tam bir paradoksa döndü: Mevlana Halidi Bağdadi'yi HİÇ DUYMAMIŞLAR. Bildikleri tek Mevlana ise Celaleddin'i Rumi imiş. İşte dostlar benim hazin hikayem bu. O sayfalar baştan yanlış gitti zaten... Hemen alttaki son paragrafta ise benim 7 dil (aslında 11 dil) bildiğimi yazmışlar. Niçin dedim? “11 çok geldi de ondan”... demezler mi? İki kızım olduğunu yazmışlar aynı paragrafa. Benim o zaman 4 kızım vardı (Şimdi 6). Niçin iki diye yazdınız dedim? “Onlar yetişkin müslüman olmayabilirler. Biz sabi olan küçükleri yazmayı uygun gördük”. Yanıtları böyle... Bunlar Halvetiydi... Şeyh benim kitaplarımı denetliyormuş meğer... Göze sürme çekmek SÜNNET imiş erkeklere... Sünnet diye GİZLİCE gözlerine sürme çekiyorlar yalnız kaldıklarında... Kimse görmeden...(Kimsenin görmediği bir sünnet ne demek acaba?) Bizim Yayınevi mensupları da Halveti, onlar da aynı şeyi yapıyorlar. Hadis'i aldım ve inceledim. Kılı kırk yardım ve gördüm ki orada AYNE (ayna cam, mercek, gözlük, lens hatta iris tabakası falan var) Saçmalamayın dedim. İkinci olarak da başlarına iğrenç olarak zeytinyağını çiğ ve vıcık vıcık sürmek de . Hadisi aldım, yine inceledim ve orada Zeytinyağlı şampuan ve Arap sabunu yani MAMUL madde gördüm, HAMMADDE değil... "Fil Suresi" Yukarı Gerek Adiyat (Beygir gücü) gerekse Fil (Tank gibi zırhlı ve iri araç donanımı), askeri teknolojilerdir. Adiyatı kitaplarımın birinde vermiştim. 7 anlamından hatta ikisini vermiştim sanırım, UFO motoru olan Adiyatı 1500 olarak yazmıştım (UFO vb. saçma laf ona Tarık ya da mesela 1N demeli bence). Vallahi yasağı delmişim haberim yok. Mirac son ciltte... Aslında onlar tehlikeli konular. Işıkhızı motoroloji tekniğini kaba özetle anlatmışım basbayağı. Fil'in zırhlı donanımını herkes bilir. Kulesi var. Hortum düzeneği (ucuna gülle bağlanıyor. Zayıf çitleri ve engelleri filler başlarıni hafif öne eğerek yıkarlar, Bazen fildişlerini "Fork lift bir istihkam makinesi olarak kullanırlar. Sert engeller için Annibal (Hanibal vb.) fil hortumunun ucuna gülle bağlıyordu ve bu gülleyi savuran fil bir koca kayayı bile ortasından çatlatıyordu. İşte o surede bu DEVASA tanktan söz ediliyor (7 anlamından biri) ... Yüzeysel=Sıfırıncı anlamını da Hanibal tekniğini ilerleten Ebulehe'ye falan bağlayabiliriz. Ama unutmayalım ki Kur'an HER ÇAĞIN kitabıdır. Bir olaya bağlayıp TARİH ya da MASAL diye bakmamalı... Örneğin Karınca ve Arı sureleri de öyle=Mikro Casus teknolojileri bildiriyor. Sadece Hz. Süleyman'ın olayı diye bakamazsınız. Yani "Geldi-geçti, o bir mucizeydi " diyemezsiniz. Mikro teknolojiler artık bir MC (Micro-Camera) ya da MS (Micro Soldier) olarak düşünülmelidir. Karıncalar koca bir dağı yok ettiler. Bunda nice ileri teknolojiler mevcut tahmin edemezsiniz bile.... Günü gelince onlar ortaya çıkacaktır. Dikkat ediniz bir kafiye gibi bu iki sure adı: NemL ve NahL, Karınca ve Arı SOSYAL bir toplum. "Birimiz hepimiz için" diyen bir örnek toplum. Onların da bir lider olmayan göstermelik kralı ve herşey anlamına gelen bir DANCING QUEEN'leri var... Bunlar da sosyal anlamları. Ama biz bugün askeri teknolojileri inceliyoruz öyle değil mi? Hatta kolonilerde toprakaltının havalandırılması (Uzay çiftliklerini kastediyorum, bunlar kat üstüne kat seralardır), Space-ant mikroteknikleriyle başarılacaktır. Tüm espiyonaj sistemde ise B-Beep (Bee=Arı ve Beep=Görevin bitimi)... Daha neler neler biz dönelim Ebabil'lere... E=Başı tutan Baş çeken demek E=Lider, Komodor, filotilla komutanı. Örneğin 4 ya da 5 uçak bir küçük filo=Filotilla'dır. Bunlardan topluca 4 ya da 5 filotilla ise BÜYÜK V harfi biçimidir. Yani V harflerinden oluşmuş bir V filosu. Bir tür "BURÇ" olayı, takım yıldızlar gibi... Bu düzende bir lider yoktur. Herkes sırayla lider olur. En dingin olan başa geçer ve klıavuzluk yapar. Yorulunca en sona geçer. Eğer içlerinden biri hasta olursa, hemen iki yaban ördeği onu emin bir çalılığa indirirler ve kendine gelmesini beklemeden yeniden filoya dönerler. İnanılmaz bir gösteridir bu... ARKADAN gelen ikinci V harfi, o çalılığı eliyle koymuş gibi bulur, yine iki ördek (Kaz, kuğu vb.) onu çalılıktan alırlar ve kendi filotila'larına (Ebabilalarına) alırlar. Arapça Tayyar=KUŞ, çoğulu Tayran (Kuşlar), ama burada kuşların çoğulu Tayran diye geçmiyor. Bilin bakalım ne diye geçiyor? Dikkat ediniz: TAYRİN ve TAYRÜN değil TAYREN. Yani KUŞ'yarın ÇOĞULU yok TAYYARE'LER var. Kuşlar değil (Tayyar değil), uçaklar (Tayyareler) var... Bu bir mucize mi değil mi? Bunu size şöyle anlatabilirim: Hangisi doğru? MuhammedEN Resullullah mı? MuhammedER Resullullah mı? MuhammedİN Resulullah?, Muhammedün Resulullah?, Muhammedürresulullah? Muhammed+EN La İlahe illallah Muhammed....Resulullah! Bunların birer başka anlamı var. Şimdiye kadar kimse de bunu ayırt edemediği içindir ki, Kelime-i Tevhid İN, En, Ün diye kaynadı gitti. Aynı mantıkla soruyorum: TayrEN Muhammeden Resulullah= Muhammed'in Resullüğü, Sadece ayn çatlatıp, tecvit yapmakla ARAPÇA arapça olmuyormuş demek ki? Daha temel bir çok şeyi 1420 yıldır KIVIRAMAMIŞLAR belli ki... ALLAH'ın üzerine ŞEDDE koyarak en büyük yanlışı yapanlar. Her üçünü de (MuhammedEN(in ve ÜN) karar veremeyenler, işte bunlar sizin atalarınızdı. Azer gibi... Birinde sanki "Evrende bir tek peygamber yaratıldı o da Muhammed'dir" gibi oluyor, çünkü TEKİL kelime. Bu da bizim klasik anlayışımıza uygun (Alemler onun yüzüsuyu hürmetine yaratıldı ya?). Peygamberlerden sadece biri=Muhammed+EN oluyor . Bir milyardan fazlası (Hani şu Cuma günü için tatil diyenler var ya, dini yalan sayanlar...), onlar Muhammedün Resulullah diyorlar. Ama burada bir kısmınızın doğru olanı MUHAMMED+EN olduğunu bildiğinizi onurla öğrenmiş bulunuyorum. Milyarın hatasına düşmediniz. Eğer öyle bir şey yoksa o zaman aynı Tayren de yok demektir. Haşa... Onlar Kamus Arapçası biliyor. Aç sözlüğü bak... İyi de o sözlüğü KİM yazdı? Hani şu "Arapçayı bilmemeye en layık olan, en az bilen ARAPLAR MI?" "Tennessee Waltz - Tennessee Nights" Yukarı Take my Breath Away acaba bir zaman yolcusunun ardından söylenen bir İLAHİ gibi olmasın? Mississippi Deltaları, Graceland (NASRULLAH ÜLKESİ). Paul Simon sadece GEZDİ ve DERLEDİ, yani hazır bir melodinin (anonim gibi) üzerine yorum attı. Tennessee Nights (Aslı 10SCE Knights) ve Tennessee Waltz (Aslı 10SCE Walhalla TZ). Z daima Zone'dur, T de daima Time'dır. Audrey Landers söylüyor bunu... Böylece 7 melodi tamamlanmış olacak. * I was dancin' with my darlin' to the Tennessee Waltz SweetHeart=Mrs.CP. Miss CCP'ninki ise, Tennessee Nights. O şarkı da bendenizim efendim. * Your dream can never earn ZİP CODE, benim. Sözleri size TUHAF gelmedi mi "BENİM ŞARKININ" Tennesse (k)nights. Görüyorsunuz değil mi, şarkılar bile SIRLAR ile dolu. ANLAŞILMAMAK İÇİN BESTELENMİŞ sanki "Bazıları"... ve en tuhafı "GELECEKTE BESTELENİP", "GEÇMİŞE GETİRİLMESİ". 1N=WANEN gibi, Walhalla gibi. Benim anons ettiğim şarkılar "FeedBack"ler. Nasıl olsa Millenium (Ben MİLATİUM diyorum) için sır kapıları açıldı. Ben de artık iyiden iyiye yazıyorum HA-VET'leri. İki şarkı ise henüz getirilmedi. Yani gelecekten getirilmedi demek istedim. | |
Geri Dön Yukarı |