008 - 12 Ekim 2001 Cuma


"Kandil" Yukarı

Kur'an'da bir tek KANDİL (gece) vardır: O da Leylei Kadir. Diğerleri yoktur ve kitabın hiçbir ayetinde misal içinde bile yer almaz. İnna=Biz, Enzelna=İndirdik, hu=Onu, Leyle tül=Gecesi, Kadr=Kadir, we ma Edrake?=İdrak ediyor musunuz, ma leyletül Kadr=Kadir gecesini,Tenezzelül Melaikete Melekler ve Ruh o gece tan yeri ağarana kadar inerler. Bir şenliktir... İşte bir tek gece vardır o da budur. Kur'an'da başka hiçbir gece yoktur. Kadir gecesi, birbirine en yakın iki galaksinin birbiri üzerinde "TUTULUMU" olur.

Bir örnek, ellerinizi çapraz olarak üstüste koyun. Yani çarpı gibi olsun. Sonra ellerinizi çevirip, üstüste getiriniz. İki eliniz tamamen üstüste çakışmış olacaktır. Tutulum budur. Allah herşeyi çift yaratmıştır. Güneşimizin de ikizi vardır (Büyük olduğundan karadelik olarak çöktü. Şimdiki güneşimiz onun bir uydusu durumunda). Samanyolu galaksimizin de tıpatıp ikizi var. Adı Andromeda. Bizimki gibi 8 kollu, bize en yakın ikinci galaksi fırıldaklar her 354 günde bir kere bizimkilerle üsüste gelmektedir.

Kadir gecesi odur ki, iki elin birbirine tıpatıp üstüste gelme günüdür. İçinizden KONDANSATÖR ilkesini anımsayacaklarınız olacaktır. Kondansatörde, bildiğiniz gibi radyo potansiyometresi esasına dayalı bir prensip vardır. Donanım, sabittir, ama öteki değişkendir, yani manuel olarak çevirince, kondansatör plakalarının "Alanlarının" değişkmesine küçülüp, büyümesine göre "Radyo istasyonlarını bulursunuz." Şu band şu metre de filan radyo istasyonunu bulmak gibi. Kondansatörde yalıtkan sabit tabakalar arasında döner pozisyondaki tabakalar, akımın şiddetini değiştirerek istasyonu bulmaktadır. Akım, yalıtkanlar hiç yokmuş gibi, şiddeti ne olursa olsun geçer gider ama asla yalıtkanlara zarar vermez. Bizleri 300-400 volt çarpar ve öldürür. Ama yüzbin volt, milyon volt gibi elektirk akımları öldürmez, adam yerine koymaz bizi bize dokunmadan geçer gider. Bu da "İnsanın kondansatör" prensibidir.

"Dedik ki, ey ateş İbrahim için serin ol!" Bu ayeti biliyoruz değil mi? Hz. İbrahim'i ateş yakmamıştı. Şimdi yakmayan ateşlerden söz edelim. Bir gemi yolunda giderken, birden magnetik bir deşarj ile vuruluyor. Sonra o gemiyi terk edilmiş başıboş buluyorsunuz. İnsanlar da yok ortada? Kahve fincanları sıcak, sigaralar yarım ve fakat İNSANLAR YOK acaba nereye gittiler?

Şimdi bunun laboratuar deneyini yapalım. Bir çelik gemiye bir kentin elektriğini verdiğinizde elektirk alanı kuşatan dev bir magnetik alan oluşur. Bu elektirk yakmayan öldürmeyen ateştir. Çünkü tayfalara bir şey olmaz (Olursa da kısmen görünmez olurlar, 6 ay kadar donup kalırlar vb.)

Elektriğin olmadığı bir kaç bölge sayabiliriz. Kondansatör, armatür halkaları, elektrik kaplı bir kürenin İÇİ, dinamo halkasının içi ve stroboskop küreleri vb. Biraz biraz EMİN BÖLGE ne demek anlar gibi miyiz?

Kur'an'da bu fenomenlerin MİSALİ "Ey ateş serin ol" ayetiyle genellenebilir.

Şimdi gelelim iki TABAKAYA. Biri samanyolu, diğeri Andromeda. Kondansatör prensibiyle dönüyorlar (Uzayın genişlemesi nabız gibi atma ve bu arada galaksilerin rotasyon yapması, fırıldak gibi dönmesi aslına göredir). Paralaks denen bir tür açı ölçme yöntemiyle, bu burgu hareketleri sırasında ikiz galaksiler birbirlerini eşit bir çift tabaka gibi kullanırlar. Aradaki uzay ise yalıtkandır. Elektrik akımının ise bir yönü vardır. Bu yönü Ankebut suresinde bulabilirsiniz

48- Sen ondan önce ne bir kitap okuyordun, ne de onu sağ elinle yazıyordun. Eğer böyle olsaydı batılcılar şüphe ederdi.

Bi YEMİNike. Yani sağ elin ile diyor ayet, farkettiniz mi? Bunun anlamı, solak çocuklarımızı dövmek değil. Elektrikteki sağ el kaidesini anımsıyor musunuz?

Andromeda üste gelince, Samanyolu da altında olunca andromeda üstündeki rahmani vibrasyonlar, birbiriyle çakışan iki elin parmakları arasından inerler. Bu iniş Sağ el kaidesine göredir. Yani akımın yönünde yayan (Emisyon) eden kutup andromeda ve absorb eden (Soğuran kutup) ise akımın yönü belli olmaktadır.

Andromeda'dan bize "Bir şeyler" inmektedir. İki galaksi tutulum halindeyken,

MKelaike=Takyonlar, Melaike=Melei Ala (Rahmani titreşimler), Melaike=Işıktan hızlı tetreşen vibrasyonlar (Esir, etherodynamics), Melei Ala'lar dizgesi, bir galaksideki, magnetik alan (Bizdeki güneş magnetosferi) sistemin tümünün "Ortalama/Averaj" magnetik haritası demektir. Bu muhteşyem bir haritadır. Anaforlar denizi gibi. O yüzden hiçbir şey diğerini tedirgin etmeden kendi yörüngesinde seyreder. Ama uzay boşluğundaki magnetik helislerin (Kıvırılı tünel ağzının boyutlarının) öyle bir gücü vardır ki inanılmaz.

Zaten Worm Hole=Kurtçuk deliği denen şeyler de bunların bize magnetik alanlar olarak girişiminden başka bir şey değildir. Uzay boş değildir. Gök ve yer arasındakileri görebilseydik küçük dilimizi yutardık. Kozmik ışınlar Kur'an'da ŞIHAB kelimesiyle anlatılıyor. Evet bize neler neler iniyor. Ama Kadir suresinde "Kur'an'ı" indirdik demiyor, ONU indirdik diyor.

Kadir Suresi:

1- Biz onu Kadir gecesinde indirdik.
2- Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?
3- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4- Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler.
5- O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.

Birinci ayete bakarsanız "Onu" diyor Kur'an'ı demiyor. Kur'an'ı yakıştıran biziz. Bunu yalanlayabiliriz. Madem Kur'an geceleyin indi. İlk 5 ayet niçin öğleden sonra Hira dağındaki mağarada indi? Yoksa Cebrail as.ın rötarı mı var? Demek ki, Kur'an ilk kez bir öğlen üzeri (Salatı vusta'da) indi ama burada sözü edilen BİR GECE. Bunun Kur'an ile bağlantısı nedir?

Gece=Dişi=N kutbu=Soğuran, yutan, absorbe eden kutup demektir. Gündüz=Faz ise gece=Toprak olarak düşünülmeli, çünkü SAĞ EL kaidesi burada çalışmaktadır. Biz toprak (gece) oluyoruz. Biz N kutbuyuz. S kutbundan bize birşeyler iniyor. Mıknatısı hatırladık mı?

Evet burada anlatılan Kur'an değil Bir kozmik sistem. Zaten ayetin tamamı MİSAL yani müteşabihdir. 1000 ay gibi??? Bin ay'ı 12'ye bölerseniz, 83 küsur yıl çıkar. İşte bunlar cifir sayılarıdır. Yasin suresinin ayet sayısı, Nuh'un yolcularının sayısı. Tam 7 yorumu var.

19 sayısı da 83 gibi bir asal sayıdır. O da Müddesir suresinde geçiyor.

30- Üzerinde ondokuz vardır.

24. Bu (Kur'an) dedi, olsa olsa nakledilen bir sihirdir.
25. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.
26. Ben onu sekara sokacağım.
27. Sen biliyor musun sekar nedir?
28. Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.
29. İnsanın derisini kavurur.
30. Üzerinde ondokuz vardır.

Üzerinde demiyor, "Onda" diyor. Biz "ONU" kadir gecesi indirdik. "ONDA" 19 vardır. Dikkat ediniz, bir ayet eğer "Alime de misal verecekse" adını koymaz "ONDA, ONU, ONDAN, ONA" der. Böylece muhkem olmaz ve müteşabih olur, Allah'ımızın üslubu böyle... Biz cifir'i analitik ederker Hu=O gibi özne ve işaret sıfatlarını ve işaret ettiği ASAL sayıları kullanırız. Bu işin cifir yönü ve, burada söz etmeyeceğiz.

1000 ay=83 yılın bilimsel açıklaması şudur: İki stroboskopu yaklaştırırsanız ne olur? Ark kıvılcım/şerrare sıçrar. Çünkü voltaj (Elektrik gerilim farkı) kapatılmak zorundadır. Isı gibi çok sıcaktan, az sıcağa yayınım vardır. Yani yoğundan seyreğe doğru doğa sistemleri hareket halindedir (Aslında bu zenginden yoksula gitmesi gereken ZEKAT da demektir). Bunların felsefi yorumları bitmez de bitmez, Allah o gün sanki muslukları açmıştır. Yaptığınız bir güzel eylem 83 yıl ile çarpılıyor. Kıldığınız iki rekat namaz vb. hepsi katmerli bir BÜYÜTEÇ oluveriyor.

83 yıl aynı zamanda Uranüs'ün güneş çevresindeki turudur (Bir yılı=83 yılımızdır). Uranüs'ün (Ayetin 7 yorumuna göre bir yorumu da ) Şi'ra'dır. Çünkü Satürn’den ötesi çıplak gözle görülmez. Teleskopla bulunan ilk gezegen Uranüs'tür. Evet Şira'nın 7 anlamından biri gezegen sayısının 7 tane olmadığını isbat etmesidir.

Kur'an'da Hz. Yusuf "Güneşi, Ay'ı ve 12 kevkebi=Gezegeni bana secde ederken gördüm" diyor. Dünya dahil şu anda 9 gezegen var. Pluton 6 milyar km, ötede yani ışığı yok, bu yüzden bulunması 1935'lere kaldı. Varın siz arkadaki üç gezegeni de (keşfi bekleniyor) hesaplayın. Bunun tietz Baade diye bir hesap biçimi var.

0-3-6-12-24-48-96 dizgesini aklınızda tutunuz. Bunun her birine 4 ekleyip, ona bölünüz. 0,4(Merkür)-0,7 (Venüs)- 1.0 =Dünya yani 149 milyon km yani güneş ile aramızdaki uzaklık.

0.4-0.7-1-1.6-2.8-5.2-10. Bu birim 1 olduğunda, Merkür’ün güneşe uzaklığı 0,4 birim oluyor. 10 olan da URANÜS. Böylece 12 gezegenin nerede olacaklarını hesapla bulabilirsiniz.

Allah böyle dizmiş. Formül sapma gösteriyor ama TEMEL BU. Mesela sisteme uymayan bir gezeger var ki parçalanmış (Asteroid kuşağı deniyor). Onun parçalanması 2,8'de yer alıyor. Mars ile Jüpiter arasında. Orada bir gezegen olması gerekir diyor Tietz (Latince titus). Hakikaten o gezegen (Ama parçalanmış olarak) bulunuyor. Tietz o gezegenin adını bile balance/Libra (Terazi burcu) diye koymuş.

Neptün'ün yörüngesi bazen son gezegen oluyor ve pluton'un yörüngesi içeride kalıyor. O bölgede güneş'in ikizi (Karadelik) bulunmakta. Sistemi oraya doğru, sanki halıyı elinizle çeker gibi, üstündeki eşyalarla birlikte çekiyor. 12 gezegen son derece düzgündü. Ama, hesapta karadelik-güneşi yoktu. 5 milyar yıl kadar önce çöktüğü biliniyor.

Uranüs diğer gezegenlerin tersine ekseni kuzey güney değil doğu batı yani yatay tek gezegen. Onu izleyen Neptün de karadeliğe tutulmuş ve astronomik birimden 0.2 a.b. oynamış. Dolayısıyla bildiğimiz son gezegen olan Pluton'u da perişan etmiş. Pluton her zaman son gezegen dediğildir. Neptün, bir süre en dış gezegendir. Çünkü Pluton ile yörüngeleri içiçe ama biri ötekine taşıyor ya da tersi. Bunun nedeni Neptün istisnasıdır.

Dönelim şu kandil'e. Kandil olarak sadece Kadir gecesi var. Kur'an'da başkası yok. Kur'an'da ay takviminin kullanıldığı tek bir gece var. Çünkü 1000 ay'dan hayırlıdır derken ay'ın her evresi 7 gündür, dört evresi ise 28 gündür. Bu bir AY'dır (Moon ile month birbiriyle bizim "AY'da bir AY tatil yaptım" dememiz gibi ilişkilidir. 28 gün x 12 ay = 336 gün fakat ay bu süreyi 354 günde alıyor.

18 gün farkla ve Güneş yılı ise 11 gün daha uzun. 365 gün 1/4 gün. Ay yılı (Kameri takvim) sadece ve sadece Kur'an'da KADİR GECESİ için kullanılır. Başka hiçbir yerde daha geçmez (Örtülü olarak geçen mesela Ashabı Kehf'in 300 güneş yılı ve/ya da 9 fazlasıyla AY yılı gibi).

Biyolojik olarak dolunaydan dolunay'a böyle bir AY var. Dolunay şaka tabii, ama sahiden regl denen Regular=Düzenli peryod olayının Ay ile bir ilgisi var. 300 ve fazlasıyla 9 yıl daha mağalaranıda kaldılar diyor. Yüz yılda bu 11 eksik günler üç yıl ediyor. Üçyüz yılda da 9 yıl artık olarak çıkıyor. Ay takvimi KADİR SURESİ dışında hiçbir yerde GEÇERLİ DEĞİLDİR. Zaten KADİR gecesinden başka da BİR TEK KUTSAL GECE DAHA YOKTUR, KUR'AN'DA....

Ramazan ayı ve haram aylar hesabı için 12 aydan oluşmuş kameri takvim kullanılır. BUNU KASTEDİYORUM ZATEN. YANİ KUR'AN'DA kadir GECESİ dışında ay takvimini kullanmamız gerekmiyor. Kadir gecesi ise RAMAZAN ayını taşıyor. Ramazan ayı da kalan 11 Ay'ı taşıyor. Kadir gecesi bunun için bir nirengi noktasıdır. Ramazanı o belirler. Ramazan ayı içinde saklıdır. 27. gece herzaman doğru değildir. Çünkü o gece 22 ile 28 arasında değişebiliyor. Kadir gecesini afaki hesaplamak yerine "KALDIR BAŞINI GÖĞE BAK" ayetleri gereği, "ANDROMEDA'YA BAKARAK bulmalıyız.

Şimdi bir Hanif ne düşünmelidir? Kur'an'da bir tek mübarek gece var. Ama göreneklerde kaç tane?

Mevlit= Resulllah doğdu

Regaip=Resulullah Ana rahmine düştü

Mir'ac=Resulullah göğe alındı.

Bunları analiz edelim. Çünkü HANİF gözlüğüyle bakacağız artık. Ay takviminin sadece andromeda dolayısıyla Kadir gecesi için kullanılacağını söylemiştim. Ama cılkını çıkardılar işin. Her şeye uygulamaya başladılar.

Seneyi devriye=Yıldönümü ne demektir? Güneş takvimi demektir. Örneğin ben 14 Şubat'da doğdum. İlk yaşımda 14 şubat'da kutladım doğum günümü ama şu saçma Arap inancına göre, ertesi yıl benim doğum yılım 11 gün öne geliyor, sonraki yıl 22 gün, izleyen 33 gün yani bir ay oluyor. 17 yaşıma geldiğimde ise Kışın ortasında değil, Ağustosun göbeğinde doğum yılımı kutlayacağım... Yahu böyle saçma bir şey olur mu? İnsan ne zaman doğduysa o odur.

Ev satın aldınız. Bu her yıl 11 gün (Ramazan ve bayram gibi) öne gelir mi? Otomobil aldınız, bankaya kredi ödüyorsunuz. Bu her ay 11 gün öne gelir mi? İnanıyor musunuz şimdi Resulullah'ın MEVLİT gecesine? Yani doğduna?

Ramazan, haram aylar ve Kadir gecesi dışında AY TAKVİMİ (Kamerinin) NE İŞİ VAR? Resulullah 622'de hicret etti. Tamam bu bir başlangıç ama bunun her yıl 11 gün öne gelmesinin ne anlamı var? Alpaslan Malazgirt savaşını 26 Ağustos 1071'de kazandı. O günden bu güne 26 ağustoslar her yıl için 11 gün öne mi gelecek. Bir şeyler ters gidiyor anlatabiliyor muyum?

İyi de İstanbul'un fethini, benim doğumgünümü nasıl kutlayacağım, RELATİF olarak mı? Cumhuriyetimizin kaçıncı yılı? 0-33-66-99 yıllarında bir tur atar ve aynı güne gelir. 78-66=12 yıl eder. Bunu 11 gün ile çarparsanız. 132. 12 yılı 11 ile çarptık 29 Ekim'i buyurun kutlayın, dört ay önce kutlamış olduk. Tuhaf mı değil mi?

Doğum tarihi öne gelir mi? Ben kışın ortasında doğdum ama 50 yaşında ise Ağustosun 3'ünde kutluyorum. Bunun nesi normal? Kışın doğdumsa kıştır. Nasıl yaza doğru kayıyorum? Mevsimler sabit değil midir? 21 Mart mesela, her yıl nasıl 11 gün geri gelmektedir? Olmaz böyle şey, düşünüp bu işte Hanifliğe ters şeyler olduğunu bulmanız gerekir.

Ay takvimini senetlere, kira günlerine falan kullanarak, buna kutsallık verebilir miyiz? Dinimiz AKIL dini değil mi?

Referans şudur: Gece ve gündüz'ün EŞİT olduğu iki dönem arası 183 gündür Öyle kafadan referans alamazsınız. Gece gündüz eşitlendi mi iki mevsim başlangıcıdır. En uzun gün ve en kısa günler ise Yaz ve kış başlangıcıdır. Bu pi sayısı gibi sabitedir. Başvuru sistemimiz, gece-gün eşitliği ve bunların en uzun en kısa olma noktaları/ayıraçlarıdır. Zaman akışı değil.


"Heisenberg'in Belirsizlik İlkesi - Gizli Değişkenler" Yukarı

Gelecek olmasa Hızır çocuğu niye öldürsündü? Schrödinger'in kedisi vardır, gelecek bir noktadan çatallanan sonsuz ihtimale sahiptir. Einstein "Tanrı barbut atmaz, determine yaratır" diyordu ama Heisenberg Hocam (Gerçek öğretmenimdi) (İF) açısından belirsizlik değiştirgeçleri ışıktan hızlı olduğunda belirsizilik (if) ilkesi DETERMİNİZM (Belirlilik, kesinlilik=Fİ haline geliyor. Heisenberg Değişken matrislerı hapı yutuyor .

Heisenberg matrisleri ışık hızına kadar geçerlidir. Tam ışık hızında "parçacıklar" DURUM ve DAVRANIŞ ikilemine düşerler. Yani ışık hızında matrisler çözülür dağılır. Madde de enerjiye dönüşür. Kurşuni hiçlik başgösterir. Gri hiçlik, kurşuni hiçlik, blok twilight zaman...

Uzay ve zamanı ayrı ayrı düşünüyorlardı. İkisinin bir örgü olduğu anlaşıldı. Parçacık ve dalgacık ikilemlerini de ayrı ayrı sanıyorlardı. Ama dualeite ikisinin aynı anda olduğunu bize söyledi. Bunun gibi Heisenberg bize ELEKTRON'DA, elektronun

1. Herhangi bir zamanda
2. Herhangi bir yerde
3. Herhangibi hızda ve bir OLASIK aralığı olan bir küre içinde olduğunu söylüyordu.

Dikkat dikkat: elektronun yarıçapı r=2,7'dir ama ışık hızında elektronun yarıçapı sıfır olur. r=0 olduğunda belirsizlik determine olur. Her şeyin tarihi (zamanı) coğrafyası (Uzay boyutları) ve HIZI belli olur. Heisenberg'in çizdiği sınır sadece ışık hızına kadar ve elmektronun bilinen kabuğu/zarfı içinde olup bitiyor. Ne var ki, "Kaynağı ışıktan hızlı bile gitse, ışığın kendisi ışık hızında gider". Heisenberg indeterminantları ışığı anlatır. "Kaynağı olan Lambayı" değil. Işıktan hızlı olan bir evren için, Heisenberg ilkeleri çöker gider.

Hidden Variables de bir başka gerçek. Çünkü Einstein-Rosen-Podolsky köprüsü kanıtlanmıştır. (Worm Hole'lar nedeniyle) Einstein ışıktan hızlı bir evreni, örneğin ışıktan hızlı titreşen bir esir'i YOK EDEREK, bizleri ışık hızıyla kısıtlamıştır. Yani bu durumda, ışıktan hızlı (Melek, bilinç, ruh, Ahıret, Allah vb.) gibi İNANÇLARIMIZI yok etmek istemiştir. Bir yandan da Heisenberg'e karşı çıkmıştır. Yani hem maneviyat yoktur diyor Einstein hem de gizli değişkenleri öneriyor ve balıklama Manevi aleme dalıyor. Quantlaşma yani diskret yaratılma hali, ışıktan yavaş evren için geçerlidir. Işıktan hızlı evrende kuant değil, BÜTÜNLÜK vardır. Onun da belirsizlik matrisleri falan yoktur. Quant aralığının olduğu durumlarda belirsizlik ilkesi geçerlidirdi.

Kısaca fark üç vitesli evrenrde:

1. Işıktan yavaş (madde) için QUANT=NİCELİK teoremi ve BELİRSİZLİK ilkesi geçerlidir.
2. Işık hızında Melei Ala durumu olur.

"Geleceği" öğrenebilirdik, eğer Cin olsaydık. Işık hızında DURUM'lara bakılamaz, parça DAVRANIŞ olarak çözülür yani dalgacığa dönüşür. Kuantum teoremi, sadece DURUM'a bakar, davranış ile ilgilenmez. Mesela çarpışan iki parçacığın çarpışma öncesi ve sonrasını (Sekip sıçramasını) sayımlar. Ama tam çarpışma anı ile ilgilenmez. Çünkü iki parçacık çarpışma anında artık PARÇACIK" DURUMU değil "DALGACIK" davranışına geçmiştir, çözülmüştür. Dolayısıyla quantum teoremi, DURUM'cudur. Çarpışma anıyla rezonanslarla vb. ilgilenmiyor. Bu da şunu anlatmaktadır ki, belirsizlik ilkesi ışık hızından düşük hızlar için geçerlidir.

3. Işıktan hızlı olununca da artık parçacık-dalgacık, durum-davranış vb. değil, ÜAKYON yasalarının ilki olan "HER ŞEY BİR TEK PARÇADIR, HER BİREY O TEK PARÇANIN HOLOGRAMİK görüntülmeridir. Herşey bir bütündür öte alemde... Tasavvufta KÜLLİ ve CÜZİ çok kullanılır bu bakımdan

Geri Dön     Yukarı