Chat 267 – 28 ocak 2005

chat-267-logo-hi Chat 267 – 28 ocak 2005

[] Kaptan msccp10SCE nickiyle bağlandı

selam selam.

Henüz chat başlamadı. Ben sadece olası arızaların hakkından gelmek için erken girdim. Okunabiliyor muyum?

<> evet

[] Kaptan nick sorunu yaşıyor

[] Kaptan meluncan nickiyle giriş yaptı

Yeniden döndüm.

<> welcome

Hoşbuluştuk candaşım sevgililer… Aslında buçukta başlayacaktım ama oldu bir kere. Hep aksilikle karşılaştığımdan bu kez hazırlıklı gireyim dedim, yine de sıkıntı çektik.

Herneyse konumuz ne olmalı bugün? (23’e kadar birlikteyiz.)

Yarbaşkanlar? Konumuz -arzolunur, saygıyla-. Amazoness’lerimiz özel sorular sormak isterler mi? (Bu bir torpildir. 🙂 )

<> Aklımızdaki soruyu biliyorsunuz kaptanım, sadece YUŞA diyebilirim.

Yarbaşkanların ortak paydası OLDU Yuşa… Sabredin gelecek Yuşa.

<> Siz demiştiniz ki (3M+1M+1M)

Evet.

Almighty

Mighty

Messiah

Maitrea ve de Yahya.

Olaya şöyle bakalım: Hiçbirşey yokken iki kişi (ruh düzeyinde) MİSAK elçi(leri) kılındı.

Yahya ve Hızır’dan söz edelim: Yahya çoook önemli. (Ama hiçbiri diğerinden üstün değil) Yahya as.ın nasıl öldüğünü (????) bulabilir misiniz? Ayet lütfen.

[] Kaptan bağlantı sorunu yaşıyor

<> 19-Meryem/15: Ve selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve yevme yüb’asü hayya

<> 19-Meryem/15: Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün.
<> 19-Meryem/33: Selam bana doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün.

Tşk. ancak Yahya’nın tescili için adının geçtiği önceki sonraki bir iki ayeti de yazmamız gerekiyor. Örneğin Yahya nasıl ÖLDÜRÜLDÜ?

<> 19-Meryem/12: Ey Yahya! Kitap’ı kuvvetle tut.” Biz ona daha sabi iken hikmet verdik.

<> 19-Meryem/13: Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o.

<> 19-Meryem/14: Ana-babasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil.

<> 19-Meryem/15: Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün.

<> 19-Meryem/7: Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz; adı Yahya, daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık.

<> 3/39: Zekerriya mihrapta durmuş namaz kılarken, melekler ona şöyle çağırmışlardı: “Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi doğrulayıcı bir efendi; nefsine egemen bir benlik, hayır ve barış sevenlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeliyor.”

<> 6/85: Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas… Hepsi iyilik ve barış için çalışanlardandı.

“Ey Yahya! Kitap’ı kuvvetle tut. Biz ona daha sabi iken hikmet verdik.”

“Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o.”

“Ana-banasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil.”

“Ey Yahya! Kitap’ı kuvvetle tut.”

“Ey Yahya! Kitap’ı kuvvetle tut.”

“Ey Yahya! Kitap’ı kuvvetle tut”.

Bu hangi kitap? Yahya’ya bir kitap mı geldi? Bilen var mı? Gelmediğine göre bu hangi K İ T A P ????

<> 19-Meryem/12: Ya yahya huzil kitabe bi kuvveh ve ateynahül hukme abiyya

<> Ana kitap?

Evet bu Levhi Mahfuz.

KUVVETLE tutmak ne demek?

LEVHİ MAHFUZ‘u ne bir melek, ne bir cin ve insan, sadece sen tutacaksın -kuvvetle-, sadece sensin onun EBEDİ Gözetmeni.

Şimdi MİSAK rasulleri ayeti lütfen. Peygamberler meclisinden BAŞ PEYGAMBER gibi misak alındığıyla ilgili ayet lütfen. Yani tek elçi diğer tüm elçilerin BAŞKANI olarak (Misak elçisi olarak) söz veriyor. Allah da buna ŞAHİT oluyor.

<> 3-Ali İmran/81: Ve iz ehazellahü mısakan nebiyyıne lema ateytüküm min kitabiv ve hıkmetin sümme caeküm rasulüm müsaddikul lima meaküm le tü’minünne bihı ve le tensurunneh* kale e akrartüm ve ehaztüm ala zaliküm ısrı* kalu akrarna* kale feşhedu ve ene meaküm mineş şahidın

<> 3-Ali İmran/81: Ve unutma ki Allah, peygamberlerden misaklarını almış, şöyle demişti: “Size Kitap’tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?”. “Kabul ettik.” dediler. “O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım.” dedi.

<> 3-Ali İmran/81: Allah peygamberlerden ahid almıştı: And olsun ki size kitap, hikmet verdim; sizde olanı tasdik eden bir peygamber gelecek, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edeceksiniz, ikrar edip bu ahdi kabul ettiniz mı? demişti. İkrar ettik demişlerdi de: Şahit olun, Ben de sizinle beraber şahitlerdenim demişti.

Evet yukarıdaki ayeti ÜÇ KEZ OKUYUNUZ lütfen ve şuna ekleyiniz: “Ey Yahya! Kitap’ı kuvvetle tut”, “Biz ona daha sabi iken hikmet verdik”.

<> 33/7: Biz, peygamberlerden misaklarını almıştık. Senden de misak aldık. Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan, Meryem oğlu İsa’dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle misak aldık;

<> “Allah peygamberlerden ahid almıştı” >>> “Nebiler” deniyor.

<> “Sizde olanı tasdik eden bir peygamber gelecek” >>> “Rsul” deniyor.

Evet. Nebiler bir ÜST KALUBELA meclisi ve bunların en üstündeki Rasul ise (Kitabı kuvvetle tutan ise) YAHYA Rasul.

İşte nebi ve resuller dışında R A S U L olan kişilere M kategorisi diyoruz.

Misak. M kategorisinin ismi MİSAK‘tan geliyor.

Başka M’leri hatırlayınız? Allah’ın MUHYİ ismi ve bu ismin bir diğer tamamlayıcısı olan Kudret (Almighty) ismi.

<> Mürsel

Evet Mürsel.

Böylece MİSAK resullerinin ikili bir meclis olduğunu görüyoruz. MUHYİ OLAN MİSAK Rasulü >>> YAHYA ve (Al)MİGHTY olan Hızır. İkisi Misak elçileridir. Ancak, Hızır yaşadığı sürece (7200 yıl) AKTİF MİSAK RASULÜDÜR. O da fanidir, 7200 yıldan önce YOKTU ve daha sonra da ölecektir. YAHYA onun olmadığı dönemlerin MİSAK rasulü olacaktır.

Böylece Misak Rasulü ikilinin eşgüdümlü olduğunu görüyoruz. İKİLİ bir meclis. M harfi MECLİS de demektir.

Bu ikili meclisi tamamlayan üçüncü kişi MESİH (mesiah) İsa’dır. (Üçler meclisi)

İkiler meclisinin başkanı YAHYA iken, üçler meclisinin başkanı Almighty’dir. (Hızır as.) (Bu akıl erdiremediğimiz bir Allah adaletidir, hiç birini diğerinden üstün kılmamak içindir.)

Almighty ismiyle Hızır tüm elçilerin MİSAK başkanı, adeta peygamberler peygamberidir. Amaaaa Yahya’nın emrindedir. Üçler meclisinde ise Yahya Hızır’ın emrindedir!!!!! (Amaç, hiçbirinin diğerinden üstün olmadığını vurgulamaktır.)

Ne Yahya’yı Hızır’ın üzerine veya tersi durumda düşünemezsiniz. Kimse kimseden üstün değildir -nebiler düzeyinde-, hepsi bir şekilde EŞİTTİR! (3×8 = 6×4 gibi) sadece elemanlar (hikmetler) farklıdır.

Mesih’in katıldığı üçler meclisi dışında bir de elçi olmayan bir grup vardır:

Mighty (Mehdi)

Zülkarneynler (tamamı) tamamı adına birinci Zülkarneyn >>> Zülkarneyn1

Lukman (Löckermann)

Üzeyr (Ezra)

Hatta Zülkifl.

Böylece yediler meclisi, dokuzlar meclisi gibi….. M-Meclisleri vardır.

Bunlar garip bir biçimde takma geçmedir. Mesela şu grup: İdris, Yahya, Lokman, Üzeyr. Bu dördünün ikisi elçi ikisi değil, ama aynı gruptalar ve başkanları İDRİS‘tir.

Böylece dokuzlar, 11ler meclisleri taaa kırklar meclisi olarak çoğalırlar. Sonra tüm Zülkarneynler, tüm ashabı kehfler ile bir de 313 mürseller meclisi kurulmuştur. İşte M-Meclislerinin sırrı budur.

A grubunda da Almighty’ye (öteki adı Hızır), Adler (öteki adı Mighty/Mehdi) ve Alias denen üçüncü bir A harfi (öteki adı Maitrea) bir küme oluşturmaktadır.

(Asaf ile ilgili daha sonra açıklamalar vereceğim. Ön soru olarak Asaf kimdir? Söz sizde… Vezir Asaf, Süleyman’ın başbakanı.)

<> Hz. Süleyman, “Sebe Melikesinin tahtını bana kim getirebilir?” dedi. Cinlerden bir ifrit: “Sen yerinden kalkmadan önce, onu getiririm, buna gücüm yeter” dedi. İlmi ledün sahibi olan vezir Asaf bin Berhiya ise, “Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm” dedi ve bir anda getirdi. (Neml 38-40) [Vezir de, cin de peygamber değildi. Vezir bu işi kerametle yapmıştı. Cin müslüman ise kerametle, kafir ise sihirle yapacaktı.]

Şimdi elbetteki bu mealin yanlışlığı var. Burada sözü edilen elbette HIZIR‘dır. Yani her çağın gezmeni olan HIZIR. Alias Allende Bergier ise o çağdaki Hızır VEZİRİ VEKİLİDİR. As ailesi…

<> Alias Allende Bergier yazdım google’da aradım. Referans 26 Eylül 2001 tarihli chat çıktı.

<> Oradaki Pauwells/Bergier isimli bir yazar.

Bergier ve Pauwell ikisi de felç geçirmiş bir düet yazar çifti. (Zick-Zack’dan)

“Asaf bin Berhiya”, “Alias Bergier” (Allende).

Konu sıkıcı geldi galiba, isterseniz yeni bir soru sorunuz.

<> hayır efendim dinliyoruz

<> sıkıcı değil kaptanım

<> izliyoruz

Neyse ben özetleyeyim ve bitirelim bu konuyu: Alias (Anlamı Asaf Ailesi) Hızır’ın A serisinden bir yardımcısıdır. Kökeni tüm Zülkarneynler gibi GELECEK’tendir. (Oysa Lokman ve Üzeyr geçmiştendir ve Zülkarneyn değildir.)

A serisinden Almighty, Adler, Alias’lar ve Azra bir MECLİS d a h a oluştururlar.

Asaf “Geçmişin malı değildir”, gelecekten transferdir. Süleyman Belkıs ile evlenmedi, ama Asaf (Alias Bergier) danseden kraliçe ile evlendi ve Alias soyundan ileride Adler çıkacaktı. Zaten Adler’in annesi de dancing queen -tıpkı Belkıs gibi-. Belkıs kimdi?

<> Sebe Melikesi

<> saba melikesi

Evet Sebe/Saba kraliçesi. Belkıs ismi etimolojik olarak ne demektir? Ayağı paranormal demektir, ayakları bir değişik olan demektir. (Bu konuya girmek istemiyorum, laf uzayacaktır. Eğer o laf uzarsa taaa Tuva vadisine kadar gitmiş olacağız. Bu kez de ben Tuva vadisini soracağım ve iyice uzayacak.) Belkıs lakaptır, isim değildir.

<> Tuva Vadisi Allah’ın Hz. Musa ile ilk olarak konuştuğu ve ona Kendisi için seçtiği kulu olduğunu bildirdiği kutsal yerdir. Bir ateş görmesi üzerine, ailesinden ayrılarak ateşin bulunduğu yere yönelen Hz. Musa’ya, bir çalıdan seslenilen ve mucizelerin verildiği bir mekandır. Bu kutsal yerin ismi Kuran’da iki ayette geçmektedir:

<> Taha/12: Gerçekten Ben Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar çünkü sen kutsal vadi olan Tuvadasın

<> Naziat/16: Hani Rabbi ona, kutsal vadi Tuva’da seslenmişti.

Belkıs gibi Musa da “Ayaktan DEĞİŞİK bir yapıdadır”.

Belkıs, Messelina, Dalilah, Salome yani Danseden kraliçelerin tümünün ayağı adeta dans için metamorfa uğramışlardır. Bu konular inanın ki uzadıkça uzayacaktır.

<> 27/44: Ona denildi: Köşke gir! Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki: O, cilalı sırçadan yapılmış parlak bir avlu/zemindir. Melike dedi: Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman’la birlikte, alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oluyorum.

<> 27/44: Kyyle lehedhulis sarh* felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha* kale innehu sarhum mümerradüm min kavaryr* kalet rabbi inny zalemtü nefsy ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemyn

Sizlere daha önce hurilerin DANS sanatından söz etmiştim, doğal olarak onların kanında bu vardır. Ve bu dans saydığım isimleri temsilen onları seyredenleri büyülemektedir.

Çünkü CENNET ehli (huriler) doğal dansçılardır. (Ne zannediyorduk? Hepsi hantal kadın ve erkekler mi?)

Hurilerin doğasında DANSÇILIK vazgeçilmez bir yetenek olarak vardır.

Onun için bu uzuuuuuun konulara girmek istemiyorum. Bunun yerine yeni sorulardan birine geçebiliriz, söz sizde.

<> Yusuf as. annesi Kuran’da isim olarak bahsedilmiyor, neden?

(Dalila ve Salome ve Belkıs da ismen söz edilmiyor.) Hurilerden olan Eyyub’un karısı da ismen verilmiyor. Çünkü onlar zaten yetenekliler ve görevleri iyi olmak, sabretmek vb. Yani Cennet ehlinin hasletlerini taşımak.

Mesela bir huri gidip asla kocasını aldatmaz. (O zaman Cennette ne işi var? diye sorarlar adama.) Ama aynı garanti Havva anamız için YOKTUR! Evet tuhaf ama bu garanti yoktur.

ADEM ve HAVVA tek idiler, iki kişilerdi, Üçüncü kimseler yoktu ki… Eğer olsaydı (Mesela Adem ve Madem, Havva ve Mavva dörtlüsü) nereden bilecektik, yine birbirlerini TERCİH edeceklerini? Ya Madem ile Havva, Adem ile Mavva kaçamak yapsaydı.

Hurilerin böyle bir eğilimi yoktur. Kime aitlerse ona mutlak ve katiyyetle bağlıdırlar. Cennet’te kimse kimsenin Hurisini baştan çıkaramaz. Huriler mutlaka TEK kişiye bağlıdırlar.

Oysa dünyalı kadın için bu böyle değildir. Mesela evlilik yapan bir kadının kocası ölür ikinciyle evlenir. Ama birini tercih etmek zorundadır. İkisi hatta altısı birden çok iyi olabilir. Dünyalı kadına HANGİSİNİ istediği sorulur. Sonra da istediği erkeğe “Sen bu kadını istiyor musun?” diye sorulur.

Belki o erkek de üç kez evlenmiştir ve talep eden kadın yerine bir başkasını istemektedir. Hatta o istediği kadın da kendisini değil, bambaşka bir erkeği Cennet’ine eş olarak istemektedir.

(Orada evlilikler >>> İki cennetin birleşmesi, büyütülmesi, ikisinin de her türlü inanılmaz mal varlığının birleşmesi esasına dayanır.)

Aslında bu konulara da girmek istemiyorum, uzadıkça uzayacaktır. Hatta sizleri mutsuz bile kılabilir…

<> konu çok ilgi çekici

Fakat bitmez tükenmez bir konu. Burada anlatmak istediğim HURİLERİN böyle karmaşası yoktur. KİME aitlerse ebediyen ona aittirler. Huriler DOĞUŞTAN “İyi huylu” diye bildirilmiştir Kur’an’da. (sırf bu nedenle) Fakat Cennet kapısında cennet koalisyonları için epeyce çıngar çıkacaktır.

Beni hissediyor musunuz?

<> evet

Hurilerin böyle bir kusuru yok! Üstelik kıskanç da değiller. Eşiniz ve onlar birlikte.

Elbette TERSİ de var. Yani Dünyalı kadın ve kocası ama bunun yanında Huriler!

Unutmayınız ki burada haram olan herşey Cennet ortamında o platformda HELALDİR. Veya tersi: Orada namaz kılmak, oruç tutmak, Zekat vermek, Hacca gitmek Haramdır, -daha önce söz etmiştim-.

Orada ticaret de haramdır. Cennet demirbaşlarını satıp veya nimetlerden büfe açıp para kazanmanız sözkonusu değildir. Kime hamburger satacaksınız? Orada ticaret gibi, ibadet gibi, çalışmak da HARAMDIR. İnsan niçin çalışır ki? 😉

Görüyorsunuz bu konular uzar da gider ve bitmez. Haramlar ile helaller yer değiştirmiştir Cennet’te. Eğer oruç tutmaya kalkarsanız hemen kulağınızı çekerler.

<> Plank uzayının soyut özelliğindeki tamamlayıcısı olan, 7 boyutlu vektör Hilbert uzayından, tünelden, nur çekerek kendini şekillendirmesi

Evet bu doğru. Cennetteki her birey TEK BİR HÜCRE gibidir, organları organelleri yoktur. Tek parça bir bedenimiz olacaktır orada, Nur’dan şekillenmiş bir beden ama tek parça.

Bunun beslenme (Cennet nimetleri yemezseniz kulağınızı çekerler ve siz Yasak ağaçtan yemek zorunda kalırsınız) ve üreme ile ilgisi var ama Savunma içgüdüsü olmayacaktır orada, yani ne saldıran ne saldırılan olmayacaktır. Fakat Beslenme ve Üreme duyguları işbaşında olacaktır.

Yani bu konular gerçekten dünyayı aşıyor ve kökenimiz olan Firdevs ve Aden planetlerine taşıyor.

Biz insanoğlu gerçekten DÜNYALI değiliz. Hep uzaylıları merak ederiz ya, aslında UZAYLI biziz. Hayvan bitki ve (Cin, Yecüc Mecüc vb.) bu dünyanın YERLİLERİDİR. Bizler gerçekten saf uzaylılarız.

Tuhaf şekilli Alienler değil, bizler GERÇEK uzaylıyız. Bir bölümümüz kaynağımız olan YERDE kalmışlar (Huriler), iki bölümümüz de buraya sürgün gelmişler.

Hurilerin inanılmaz sadakatine karşılık bu dünyada gerçekten kadın ve erkeğin sadakati kuşkuludur.

Annelere sözüm yok. Havva annemizdir. Aişe ve Hafsa da annelerimizdir. Ama efendimiz babamız değildir. Bunun yerine İbrahim babamızdır. (Atamızdır) Tüm insanların birincil atası ADEM, ikincil NUH’tur. Fakat gen’e değil de HANİF ahlaka bağlı tek atamız İbrahim’dir. Biz de onun milletindeniz. Bizim adımız MİH’tir.

Yeni soru var mı?

<> 2/71: Rabbim, dedi: Şöyle buyuruyor: Bir bakare ki ne koşulur arazi sürer ne de ekin sular, salma, hiç alacası yok, işte dediler, şimdi hak ile geldin, bunun üzerine o bakareyı boğazladılar, ki az kaldı yapmıyacaklardı

<> 2/260 ile 2/67, 68, 69, 70, 71 ayetleri arasındaki ilişki? (Arş’ın dört direği gibi.)

Senin soru ŞEMA çizmek gerektiriyor. Mutmain olmak için dört dağa/tepeye konan Kuş parçaları gibi DÖRTLER daima Arş cifiri ile ilgili geomatrix’lerdir.

<> Rab sıfatı ve kişideki icabeti nasıl olur.şmd. tşkler

Yanıt: Rab hem isim, hem sıfat olan YEGANE Allah adıdır. Aslında Sanskritçe’de tek B ile yazılır. Arapça’da RABB biçimindedir. (RuBuBiyet kelimesinde olduğu gibi.)

Yine İbranicede tek B’dir. Rabin, Raben, Rubin gibi (yahudi papazları anlamında). Rabbi de deniyor >>> Çift B gibi.

Bunu Arapça’dan türettiğimizde teRBii, müReBBiye vb. gibi kelimeler de var.

Kur’an’da RABB kelimesine baktığımızda “Rabbin seni terk etmedi…”, “Onlar Rabbena=Ey bizim Rabbimiz” diye dua ederler, “İbrahim’in Rabbi…” vb. vb.

Çoook eski bir kültürün belki de İdris’in çağından kalmadır Rabb sıfat ve/veya ismi.

Rabb’in sırrı şudur: İçinizdeki Tanrı arama, tapınma, tapma içgüdüsü (Ki bu Kalu bela mirasıdır). İster RA (Güneş tanrısı), ister RAPPA (Hint ve Buda tanrılarından biri), ister RABB deyiniz, veya RAJA=Güneş kral deyiniz, o hep bizim TAPINMA veya TANRI ihtiyacımızın adıdır. Bir saikadır, o bir arayıştır. Ateşe taparız, O sanırız. Yıldırıma, güneşe, aya, hatta hayvanlara (Nuh’un tağutları) ama aradığımız o RABB’dır.

Rabbin adı da yoktur, içgüdüdür çünkü. Mesela OKU R A B B ‘ İ N İ N adıyla. Rabbin ADI yok bu ayette. Çünkü efendimiz ve tüm insanlık Hira dağında veya şurada burada hep RABB’ini aradı, hep tefekkür etti, kimi ona heykel diye taptı.

RABBİN kendisi bir zat’tır ve onun ADI ise esmalarıdır.

Oku Rabbinin adıyla. “RABBİN ADI NEDİR?” RABB bir ad olsaydı sorun yoktu, ama RABBİN A D I nedir diyoruz.

Gelelim bizdeki tecellisine. Kalu bela’da o bizim RABBİMİZ idi. Nasıl yani? Ruh(lar) yaratılmış, bilinçlendirilmiş ama daha İSİMLER yok. (Benim adım Hans değil, taaa ki Adem bana isim takana kadar)

İsimlerin adların olmadığı, her bir ruhun birer su molekülü gibi isimsiz ve cisimsiz olduğu bir yerde İSİM YOK! Peki ne var???

<> Rab var

Evet Allah ismi bile yok o gün ve o an! İsimlerin olmadığı yerde soru nasıl olmalıydı? Özneler:

BEN

siz(in)

……..

DEĞİL MİYİM?”

Ben var, siz var ama oraya İSİM olmayan bir şey yerleştirilecek. HU (O) da diyemiyorsunuz, çünkü ORADA YÜZYÜZESİNİZ. (Görmediğiniz kişiye gıyaben HU dersiniz)

Oysa O sizinle orada muhatab ve soru soruyor: Ben neyim? Ben sizin neyinizim?

Bir dil düşünün, bir lisan, ama sadece bir tek kelimeden oluşmuş tuhaf bir lisan! O bir tek kelime (RAM, ROM, CASH gibi) onunla açılıyor bilgisayarınız. Bir tek bellek var. RAMROM gibi, adı RAB.

Şimdi bu konuyu sizler açınız ve ilerletiniz lütfen.

<> “Ben sizin Rabbinizim, değil mi?” de demiyor! “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? / e les tü bi rabbi küm

RAM bellek ROM, buna yoğuşun.

<> yazılım proğramı kurulmuş olan belleğin açılmaya hazır komutla açılması

<> Programlayan, demiştik.

<> fıtrat gereği rabıta Rab var.

<> Rabb–> Rom, biz–> Ram

<> RUH’umuz NEFS’imize devamlı soruyor, NEFS’imiz de cevaplıyor

RUH nedir? (Yine R harfi) Ruh diye bir şey yoktur, ALLAH’IN RUHU VARDIR. Allah RUHUNDAN ÜFLER ve biz o RUHU devralırız, yani o emir bizim ruhumuz olur.

RABB odur ki, Allah’ın üflediği, yani Allah’ın ruhundan olan ilk RAM’dır, yani bilgisayarı ham iken kurmaya hazır ilk taban.

RAB odur ki:

1. ALLAH ÜFLEYEN (RAB)

2. Kullar üflenmiş olanlar (RUH)

3. Yeniden RAB ile RUH’un R Ü C U‘su, buluşması

RAB ile RUH ve buna neredeyse eşdeğer olan RAM kelimesini bitiştirip düşününüz.

RAB neredeyse tüm isimlerin BAŞ İSMİ olan sıfat veya isim olduğu ayırt edilemeyen en tılsımlı kelimedir.

Ya Rabbi dediğimizde ya da Rabbena (ey bizim Rabbimiz) dediğimizde, dünyada olmamıza rağmen biz KALUBELA’daymışçasına DUA ediyoruz.

İlki Allahümme, ikincisi Rabbena. Allahümme Rabbena (Ey dünyadaki Allah’ımız ve ey kalubeladaki Rabbimiz) anlamına geliyor.

Amenerresulü… ayetinde RABBENA geçmektedir, işte o Kalubeladır. Lütfen o ayeti yazar mısınız? (Daha sonra Mevlana’ya gireceğim) (Amenerresulü bima ünzile…)

<> 2-Bakara/285: Peygamber, Rabbindan ne indirildi ise ona iman getirdi, mü’minler de, her biri “Allaha ve melaikesine ve kitablarına ve peygamberlerine: Peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız diye” iman getirdiler ve şöyle dediler: semi’na ve eta’na, gufranını dileriz ya rabbena! sanadır gidiş.

<> 2-Bakara/285: Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihi vel mü’minun* küllün amene billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusülih* la nüferriku beyne ehadim mir rusülih* ve kalu semi’na ve eta’na gufraneke rabbena ve ileykel masiyr

İşte oradaki R A B B E N A Kalu Beladan DİREKT getirilmiştir.

Rabbena ile Ğ serisi (Ğufran, Ğafur, mağfirlena vb.) ATBAŞI’dır. Yani RABB’den ilk isteğimiz Kalu Bela’da BAĞIŞLANMAK olmuştur.

Bunu bilinçle yapmışızdır: “şöyle dediler: semi’na ve eta’na, gufranını dileriz ya rabbena! sanadır gidiş“.

“Semi'”

“atena”, bunlar ne demektir?

<> İşittik itaat ettik.

Gufran?

<> maĞFiRet eden bağışlayan.

Böylece format atıldı. RAM durumundan HDD bellek durumuna geçtik. Allah ruhundan üflemişti >>> bendeki ruhu -kendinindi zaten- ve bilgisayar SAHİBİNİ tanıdı >>> İŞİTTİK İTAAT ETTİK diye. Sonra bizlere sınav gereği UNUTTURDU.

Allah’ı ilk tanıdığımızda kendisini RABB diye tanıdık, ADI bile yoktu.

“İkra bismi Rabbi+ke…” derken halen İSMİ YOKTUR ALLAH’IN ve bize READ ONLY MEMORY yüklendi ve biz O K U D U K .

Tekbaşımıza (only) ve Memory anılarımızda CASH olarak belli belirsiz kaldı. Yani unutturulduk.

İşte READ ONLY MEMORY >>> R A B B ‘dır. Bizdeki tecellisi ve yansısı da budur.

Öteki soru neydi?

<> 2/71: Rabbim, dedi: Şöyle buyuruyor: Bir bakare ki ne koşulur arazi sürer ne de ekin sular, salma, hiç alacası yok, işte dediler, şimdi hak ile geldin, bunun üzerine o bakareyı boğazladılar, ki az kaldı yapmıyacaklardı

<> 2/260 ile 2/67, 68, 69, 70, 71 ayetleri arasındaki ilişki? (Arş’ın dört direği gibi.)

[Candaşın] sorusunun yanıtı mutlaka ŞEMA GRAFİK içeriyor, bu şimdilik imkansız.

<> 2/67-71 ayetleri, Baqara suresinin aslı, orada İsrailoğulları baqara’nın kılını tüyünü soruyorlar, ama 2/260 ile bağlantılı olup olmadığını öğrenmek istedim.

<> 2/260: Bir vakıt da İbrahim: «yarabbi göster bana ölüleri nasıl diriltirsin?» demişti, «inanmadın mı ki? buyurdu, «inandım velakin kalbim iyice yatışmak için» dedi, öyle ise, buyurdu: Kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra her dağ başına onlardan birer parça dağıt sonra da çağır onları sana koşa koşa gelsinler; ve bil ki Allah hakikaten azizdir, hakimdir.

Evet, biri Musa’nın diğeri İBRAHİM’in olay aynı GİBİ yani örtüşme noktalarını şematik göstermeliyim.

<> Sanki 2/67, 68, 69, 70, 71 ayetlerinde o “dört CEBEL”in açıklamaları yapılıyor.

Evet dört kez Tur dağına çıkıyor. (Musa)

Ayetin devamını yazar mısınız? (Kurban kesildikten sonra ne olduğunu?)

<> 2-Bakara/67: Bir vakit de Musa kavmine demişti: Allah size bir bakare boğazlamanızı emrediyor, ay dediler: Bizi eğlence yerine mi koyuyorsun? Dedi: Allaha sığınırım öyle cahillere katılmaktan

<> 2-Bakara/68: dediler; bizim için rabbine dua et nedir o? Bize beyan etsin, dedi: Rabbim şöyle buyuruyor: Bir bakare ki ne farımış ne bakir, ikisi ortası bir dinç, haydi emrolunduğunuz işi yapın

<> 2-Bakara/69: bizim için dediler: Rabbine dua et, rengi ne imiş bize beyan etsin, Rabbim, dedi, Şöyle buyuruyor: Bir bakare ki sapsarı, rengi bakanlara sürur verir

<> 2-Bakara/70: dediler: Bizim için rabbine dua et nedir o bize beyan etsin, çünkü o bakare bize müteşabih geldi, Maamafih Allah dilerse elbette buluruz.

<> 2-Bakara/71: Rabbim, dedi: Şöyle buyuruyor: Bir bakare ki ne koşulur arazi sürer ne de ekin sular, salma, hiç alacası yok, işte dediler, şimdi hak ile geldin, bunun üzerine o bakareyı boğazladılar, ki az kaldı yapmıyacaklardı

Bunun devamını lütfen.

<> 2-Bakara/72: Ve o vakit bir kimse katletmiştiniz de hakkında biribirinizle atışmış, üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah sakladığınızı çıkaracaktı

<> 2-Bakara/73: onun için dedik ki o bakaranen bir parçasile o maktule vurun, işte böyle Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir gerek ki akıllanasınız

<> 2-Bakara/74: sonra bunun arkasından kalbleriniz katılaştı, şimdi onlar taşlar gibi hatta daha duygusuz, çünkü taşların öylesi var ki içindenehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi var ki Allahın haşyetinden yerlerde yuvarlanıyor, sizler ise neler yapıyorsunuz Allah gafil değil

İşte o kurban bir ÖLÜ diriltti, İbrahim’in kuşlarının dirilmesi gibi.

Musa ümmeti Yahudilerin kıl-tüy ile uğraşmalarına karşılık (Yani bir şey yapılacaksa Allah ücret olarak bir kurban istiyor, çünkü kurban Kıtaldır ve karşılığında bir mucize olarak bir kıtal kişiyi diriltiyor.) Allah İbrahim’i de mutmain kıldı ve kuşlar dönüp ona geldiler. Ama karşılığında BİR ŞEY ÖDEMEMİŞTİ! Ne ödememişti? Kurban kesmemişti. İsmail olayı….

İşte bu noktada (Kuş, Sığır, Koyun vb.) parabiyolojiye giriyor (Hayvanlardan sekiz çift darbımeseli ayetler) ve bu noktada illa ki cifir grafiği çizmem gerekiyor. Bu yüzden candaşa yanıttan kaçındım.

8 çift hayvan içinde (Ayeti hatırlayınız) nasıl ki her bireyde kök hücreler var ise, bu sekiz çift hayvanın da ATA hayvan diye anılan KÖK HÜCRELERİ vardır.

<> Enam/43: Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden de iki. De ki “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığını mı? Eğer doğru sözlü iseniz bana ilimle haber verin.”

Darwinciler buna evrim deseler de, aslında evrim denen şey 40 gün içinde olmuş bitmiştir. Yani Adem’in salsal (AGCT) çamurunda 40 gün yatması esnasında dünyada evrimin olup bittiğini anlatmıştım. (Adem’den yansımıştır evrim)

Şöyle düşünün >>> Cennet’teki 40 gün Dünyadaki bilmem kaç yüzmilyon yıllık evrimin sürecine tam eşittir.

Adem tek parçaydı, ama dünyadan getirilen toprak ile (Polarize dünyalardır Cennet ve dünya) yeryüzüne evrim yansıdı. Adem ve Havva indiklerinde dünyaya “soyunun” emriyle Cennet bedenlerini orada bırakıp dünyadaki kendilerinden yansıyan evrimin oluşturduğu BEDENLERE girdiler, yani hücre yığını oldular.

Böylece Cennette bıraktıkları bedenleri (asıl beden: “Soyunun ve inin aşağı” emri uyarınca) Cennet’te KURBAN edilmiş oldu…

TA Kİ bir gün yeniden dirilince ve Cenneti hak edince o kurban edilen bedene kavuşacaklardır. (Bizler de öyle -eğer cennete girebilirsek-)

Adem’in zürriyetinin potansiyel bedenleri (Cennet ve cehennem bedenleri)

Yukarı Misal aleminde HEYKEL gibi hareketsiz, statik ve asla bozulmaz olarak konserve edilmiştir.

Bu güzel bedenlerimiz eğer ateşi görürlerse inanılmaz çirkinleşecekler, eğer yeşil cenneti görürlerse inanılmaz güzelleşecekler…

Konu uzar gider böyle…

<> Ya şükür, ya küfür.

Evet, kırmızı ışık ve yeşil ışık. Kırmızı yaramıyor BEDENE 😉

Ateş hepimizden uzak dursun. -Amin-

<> amin

<> Hocam ahlaka bağlı olarak genlerimiz de değişim geçiriyor mu?

Arşın dört direği, ikisi MADDİ (reel pozitif ve negatif sayı çifti olan direk), ikisi de imajiner (pozitif ve negatif olan iki direk). Bu soyut çift direk ise bir ETİK, ya da ruhsal, ya da psişik kalıtım sağlıyor.

Suptil Duble’den söz etmiştim bir zamanlar. Bu hem organik hem de psişik ve etik bir dubledir. Jelatin gibi bir insan düşünün. İçi boş, içindeki tek organ ise SAĞ’da bulunan kalp ve dışındaki tek organ ise bir kuantum köpüğü tüneli, ya da ipliği olan bir göbek bağı (gümüşî kordon).

İki beden, yani suptil dublemiz ile fizik beden arasındaki enerji fazına veya girişim fazına da KİRLİAN beden diyoruz. Böylece iki x 2 direk işbaşında oluyor.

Fizik bedendeki genlerde Y tipi olan kromozomların eksik olan ayağının tıbda bir görevi vardır. Ahlaki değerleri ve babadan geçen moral değerleri atalarının manevi değerleri olarak kendinden sonraki kuşaklara iletir. Bunu Y kromozomu başarmaktadır. (Ayrıntıları atlıyorum, Hekim candaşlar konuyu açacaklardır ileride)

Böylece ETİK değerler Y ile karşı taraftaki sanal-Y kromozomu ile bir bakışımlılık oluştururlar. (Suptil duble ve fizik beden ikilisi bunun genellenmiş halidir)

[] http://web.archive.org/web/20051216142637/http://www.androloji.info/img/delesyon.gif

<dr> Y kromozomunun küçüldüğü nasıl anlaşıldı? “İnsanlarda 23 kromozom vardır. 22 tanesinin cinsellikle ilgisi yok. 23’üncüsü de X ya da Y oluyor. XX olursa kadın, XY olursa erkek demektir. Fakat yapılan incelemelere göre anlaşılıyor ki Y kromozomu, evrim sürecinde kendini yenilemekten giderek aciz hale geliyor. Y kromozomu uzun yıllar içinde ufak bir kısmını yavaş yavaş kaybediyor. Zaten X kromozomuna baktığınızda, üzerinde yaklaşık 1800 gen olduğunu görüyorsunuz. Y’de ise 300 civarında gen var”. Eskiden bunlar aynı boydaymış. Yani Y kromozomu küçülüyor.

Evet [dr], teşekkür ederim. Bunları anlatmamak için topu size atmıştım, teşekkür. (Malumunuz dört saattir buradayım, belim sırtım tamamen tutuldu.)

<> Kaptanım peki kadınlara (XX) bu değerler ne ile geçiyor?

Bu sorunun yanıtı da Dr tarafından verildi candaş.

<> “Daha sonra mevlanaya gireceğim” [dediniz]

Evet Rabbena…. ente mevlana, bu ikisine girecektim ama atlamışım, teşekkür ederim.

<> kaptanım isterseniz dinleniniz artık.

Evet dinlenmeliyim, 19.00’dan beri buradayım.

<> pazar gününe devam ederiz inş.

Evet Pazar Gündüz “…ente… mevlana”yı da açıklamış olurum inşaallah. Birbuçuk saat dinlenirsem 24.00 chatine gireceğim (ZZ ile).

<> her şey için tşk ediyor misafirlerim

Misafirlerinizin misafiriyim [candaş].

RZİ Mih, hoşbye der ve gider Geronimo.

<> slm slm ig. hocamız

<> Allaha emanet olunuz mih ig ss

<> RZİ amin

<> selam selam

Hans von Aiberg, 28 ocak 2005, chat 267

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

Yorumlar