Dedemin sana iki mesajı var öğretmenim, önce onları söylemeliyim: [B]’yu kucaklayıp Jüri’de yarbaşkanlardan oldurmanız isteniyor. İkincisi ise Size özel bir mesaj, bunu benim anlamam mümkün değil: Sizin bir YUŞA edinmenizi istiyor. Hayırlı bir evlat dedi ve başka bir şey de söylemedi. Gerçekten ben ne olduğunu anlamadım, mesaj budur.
<g> Mesaj alındı kaptanım. bütün gün de bu konuyu düşünmüştüm.
Demek ki evinde Dedem misafir oluyor.
Bu sıralarda tuhaf sayacağınız şeyler yaşıyorum, ben alışkınım. Aberasyonlar var. Zaman gel-gitleri, evde paranormal hayvan yağmurları oluyor. Ve bütün çelik şeyler bedenime yapışıyor; bıçak, anahtar, kaşık, akla gelebilecek her şeyi bu elektromagnetik aberasyon odağı olduğumdan bir mıknatıs gibi kendime çekiyorum.
Şu satırı yazdığımda: “Sizin bir YUŞA edinmenizi istiyor.” üzerimde ataş ve raptiye yapışmıştı, onları uzağa koydum.
Komik bir durum. Şöyle ki: Gözlüğüm maden olduğu için kendi kendine yapışmış duruyor, masaya falan koymam gerekmiyor, omzuma koyuyorum duruyor veya göğsümde. Gerçekten komik.
En komiği de evimde bir ara kovan ve sayısız arı oluştu. 20 dk. sonra hepsi gittiler.
Sanırım uzay-zamanı burduğumda paranormal hayvan yağmurlarına neden oluyorum.
Zaman içinde bu popülasyonlar yürürken bir ara TEĞET oluyoruz. [S]’i de karıncalar basmıştı bir kaç gün önce…
Bunlar hayal ve hologram değil, DEHR’in özellikleri… Merak etmeyin kimse hayal görmüyor.
Süleyman da böyle konuşmuştu KARINCALARLA. Zaman aberasyonu gereği >>> Paranormal hayvan yağmuru eseri olarak. O ayeti yazar mısınız: Karıncalar, Süleyman için ne diyorlardı?
<> Neml/18: Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle seslendi: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler.”
<> Neml/19: Bunun üzerine Süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: “Rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkan ver. Ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok.”
Süleyman’ın bu duası kabul olunca o karınca popülasyonu zaman içinde hiçbir zarar görmeden başka bir zaman “CEP”ine taşındılar.
Bu yüzden sakın beni veya [S]’i hayal görmekle, mecnun olmakla falan suçlamayın.
Evrende hiç bir olay bir tek kere olmaz, mutlaka tekrar eder. Bu yüzden devremülk de biraz bu tekrarı yaşadı.
Sakın ha, beni hayal görmekle veya cinlenmiş olmakla suçlamayınız. Lütfen. Ayetler tecelli ediyor, hepsi bu!
AB durumunda iki zaman ve iki ihtimali (A ve B ihtimalleri) aynı anda kaotik bir düzende birden var oluyorlar, tek zamanlı oluyorlar. İşte bu sırada ikisi arasındaki (A ve B gizli değişkenleri arasında çift kutupmuş gibi) bir gerilim farkı doğuyor.
Zaman gelgit (Zilzal) yapınca ben bir mıknatıs gibi oluyorum veya A ve B hayvanları yer değiştiriyor.
Durum budur.
Ben delirmedim merak etmeyin. Güvenin -Allah’tan sonra- bana.
<> Araf/133: Üzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gibi ayrı ayrı işaretler gönderdik. Buna rağmen büyüklük taslamaya devam ettiler ve suçlu bir topluluk oldular.
<> Konu ile ilgili sanırım.
Evet. Hani nasıl ki:
Hizbullah ve Hizbuşşeytan
Halilullah ve Halilüşşeytan
varsa
nasıl ki Allah da unutturuyor şeytan da unutturuyor ise
nasıl ki Halife hem muhalefet eden hem iktidar olan demekse
Bu haşere olayı da
gerek ayette yazdığın gibi gazap olarak;
gerekse Süleyman ayetindeki gibi RAHMANİ olarak iki türlü/iki yollu tecelli ediyor.
Benimki rahmaniydi.
<> Ve kitaplarında anlattığın, Avcılar/İst’da yaşadığın solucan yağmuru.
Avcılardaki solucan olayını o zamanki eşim ve bize misafir gelen ailesi ve de konu komşu seyrettiler. Herkes delirmedi ya!
<> “Durum budur” dediğin için örnek verdim, yani bilimsel olduğunun, mecnunluk olmadığının bir kanıtı/belirtisi olarak.
O zamanlar ben daha çok Aberasyona maruz kalıyordum. Yılancı Macit hocanın yaptıklarını yapıyordum. Zaman gelgit’i oluşunca tabii, mesela seni akrep sokuyor.
GEL yasasına göre zehir damarlarında dolaşmaya başlıyor, ama GİT yasasına göre zamanda birazcık geri gittiğin için (Daha doğrusu herkes seni geçtiği için sen geri kaldın), bu kez zehir damardan geri akıyor. Hayır geri akmıyor, sadece film tersiniyor.
Yani zaman GEL–GİT yasası uyarınca zaman enerjisinin gelgitleri vardır.
Bunların en şiddetlisi >>> DEHR tipi zamanın ZİLZAL (gel ve git) denen şiddetli etkisi. O Dünyada DEPREMLERE neden oluyor.
<> Akdeniz sahillerine çekirge yağdı bir zaman, Afrika’dan geldikleri iddia edildi, hiçbir bilim adamı da açıklayamadı, çünkü biliyorlardı o çekirgelerin Akdeniz’i uçarak geçemeyeceklerini.
Afrika çekirgesi denen olay da bir aberasyondu. Yani popülasyonlar zaman içinde yürüyor, GEL–GİT oluyorlar. Ama sürekli GELGEL veya sürekli GİTGİT olmuyorlar, GEL–GİT oluyorlar. Bu şu demektir: Bir İLERİ bir GERİ. Ama aynı yerdesiniz!
Benim solucanlar evin üçüncü katında tertemiz döşeme üzerindeydiler. Hepsi de kızıl bir çamura bulanmışlardı. Halılar ise (zevk bu ya) bembeyaz idi.
O zamanki eşim “Eyvah” dedi, “gitti halılar!” Ben de ona “Lut’un karısı gibi oldun” dedim. Halıları değil, üçüncü kata evin göbeğine bu solucanlar (hem de en az bir kaç düzine) BİRDEN nasıl geldiler? Bunu düşün!
Aberasyon bitince de, ortada ne solucan vardı, ne de halı kirlenmişti! Yine bembeyazdı. Toz toprak da yoktu.
Boşuna faraş ve süpürgeyle hayvancağızları toplamışız ve çöpe atmışız. Çünkü çöp kovasında bir tek tane bile solucan yoktu. Eşimin halısına da birşey olmamıştı :))) bembeyaz duruyordu. (Eşim yabancı olduğundan beyaz Amerikan halılarını seviyor. Seviyor çünkü çeyizi.)
<> Beraberlerinde ne varsa bizim uzay-zamana ait değil demek ki.
Evet fakat onlarla o an etkileşiyorsunuz: Yani faraşa koyup çöpe atabiliyorsunuz, ama O AN için. Aberasyon bitince HİÇBİR İZ kalmıyor. (Tıpkı kendiliğinden yananlar gibi, hiç bir artık kalmıyor.)
<> Dede’nin 18 dakikası ile ilişkili mi bu aberasyonun süreli olması?
Hayır bu Zaman zilzal’ı gelecekten geçmişe geldiğinde böyle oluyor. (Zaman hep ileri akar) Ama geriye aktığında (ED–DEHR olduğunda) pozitif enerji (ki ışık hızındadır) negatif enerjiye dönüşüyor.
Pozitif enerjiye NAR, ötekine NUR diyoruz.
Zaman tersindiğinde AYNEN t a k y o n lar gibi GERİYE gitmiş oluyor, biten batarya yeniden doluyor.
<s> pardon bir bilgi vermek istiyorum. O gece lavaboya giderken iki karıncayı kazayla öldürdüm. Sabah olduğunda ölmüş olanlar bile yoktu.
Tamam [S], sana candaşlar Süleyman’ın NEML konusundaki ayetleri yapıştıracaklar. Orayı dikkatli oku. Her şey Kur’an’da açıkça yazılıdır.
<> 27-Neml/18: Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle seslendi: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler.”
<> 27-Neml/19: Bunun üzerine Süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: “Rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkan ver. Ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok.”
O anda karıncalarla etkileşiyorsunuz. Benim tutup çöpe attığım solucanlar gibi. Fakat ÇAĞ (Dehr) değişince, Yuşa gibi, o öldürdüğünü sandığın karıncalar zamanda geriye gittiğinden ÖLMEMİŞ oluyor. Sen karınca öldürdün AMA öldürmedin! Katil değilsin -tıpkı Musa ve Hızır gibi-. Yuşa oldular yaşıyorlar.
<s> oh be
-devam edecek-
Hans von Aiberg, 02/09/2004 (251/02)
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 251 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku