Rücu – Sana Ruhtan sorarlar – Olmak ve Üflenmek – Şahdamarı – Kan dolaşımı

“Sana Ruh’tan sorarlar de ki, O Allah’ın EMRİNDENDİR. Sizlere Kalil bir miktar verilmiştir!” (Ayettir.)

<> 17-İsra/85: Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir.”

<> 17-İsra/85: Ve yes’eluneke anir ruh kulir ruhu min emri rabbi ve ma utitüm minel ilmi illa kalila

Kalil bir ilm verilmiştir. O Kalil’i de burada ÇÖZDÜK!

0 ve 1’in olası commandları/direksiyonları. İşte CESET=0 ve RUH=1 ve olası EMR’ler. (And, or, not, nor vb.)

Ceset niçin 0 (Sıfır)? Çünkü külli şey*in içinde her bir ŞEY zaten sıfır ve KUN denince yaratılır.

Ruh neden 1, çünkü ALLAH‘dan üflenmiştir! Yani VARLIĞIN, mutlak VAR’ın bir ÜRÜNÜDÜR!

Artık ölüm anına geçmek için son rotüjleri (Rötüş de deniyor 😉 ) yapalım:

1. KUN FEYA KUN!

2. ÜFFÜN

Birincide CANSIZLAR oluşuyor, ölmeye aday beden oluşuyor. Onlar yine aynı ORTAMDA. (Külli şey*in içinde, tümce/küme içinde idiler, orada durmaya devam ediyorlar.)

Bu STATİK (durağan=Yukarı Misal alemini) hyper Uzayı DİNAMİK (Devingin) kılan bir aksiyon/effect var: ÜFF! ünlemi. BEDENSİZ dinamikler (Geon) böylece BEDENLİ STATİKLER ile birleşiyor.

Misal Aleminin bileşkesi şudur:

Aşağı Misal Aleminden (Süper uzay) DİNAMİS alıyor. Yani cevval ve seyyal bir RUH var gibi gibi. Ama BEDEN denen ve Yukarı misal aleminde bulunan STATUS’larla birlik/kombinezon olmayınca, ikisi dipole olmayınca yaşam olmuyor.

Daha basit bir ifadeyle:

1. RUH var, fakat daha üflenmemiş! (Hiç doğmamış.) Yani bedensiz.

2. RUH var, fakat ölmüş=bedenini yitirmiş, geri dönmesini bir berzah (Arter damardan geri dönüş olmaz) engelliyor. Arterler tıkalı, yeniden bedenlenemiyor. Arterler ONE WAY çalışıyor, VEN damarları gibi geri gelemiyor.

Tüm ölmüş ruhlar bin pişman: Çünkü kalubela sözlerini son nefeste hatırladılar. “Bizi bir daha gönder, hep sana kulluk yapacağız” diye İKİNCİ İMTİHAN hakkını istiyorlar. Ama Ayet diyor ki: “Onların geri dönmesi için aralarında bir berzah vardır.”

Berzah=Boğaz >>> En dar yer, kum saatinin boğumu gibi.

Ve ikinci anlam olarak (Hekimlerimiz size anlatacaklardır), Arter denen toplar damarlardan kalp basıncı (Pump) ile berzahçık kapakçıkları GERİ açılmazlar, hep ileri/tek yönlü yol verirler. Kan geri dönemez.

Ta ki, büyük ve küçük kan dolaşımlarını dolanıp, RÜCU ile geri dönene kadar. (Kalbe dönene kadar.)

Sanırım aramızda bu konuda uzman [Dr], onu dinleyelim ltf. Ben de whoops bir çay molası vereyim, geliyorum.

<Dr> Dolaşımı kısaca özetlediniz. Arter(atardamar)lerde basınç yüksek olduğu için sadece ana arterlerde kapaklar vardır. Ven(toplardamar)lerde ise damar boyunca yer yer kapakçıklar olur. Bu da kanın geriye kaçmamasını sağlar. (Örneğin, damar genişlemeleri olarak varisler verilebilir.)

Hüüps. Teşekkür doktor.

Şimdi HABLİL VERİD >>> ALLAH SİZE AORT damarınızdan da yakındır.

<> 50-Kaf/16: Andolsun, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.

Ve en kötüsü KALPLERDEKİ HASTALIK (Maraz). Allah’ın yakınlığını reddeden bir damar tıkanması Kalp hastalığıdır. Aortizma gibi…

Aort en büyük ARTER damarıdır. Kapakçıkları ise DOĞRUDAN KALPTEDİR. Yani BÜYÜK BERZAH budur!

<> (Aort Anevrizması.)

Allah, gönüllerde yer eder. Mekanı gönlümüzdür. Sadece mü’min’in kalbine sığar, orada TECELLİ eder. Kullarını oradan TESELLİ eder. Oradan vahyeder, ilham eder. Allah’ı sığdıracağınız yegane yerdir >>> GÖNÜL MEKANI! Ve O bir kapak/boğaz/berzah/boğum ile resmedilir.

<> (Sinüs düğümü = Elektriksel uyarının başlatıldığı odak.)

Kalp denen sevakib/sakıb içinde ilahi jeneratör vardır. Dört bölmedir:

1. Kulakçıklar >>> VAHY ve İLHAM buradan gelir. Kulaklarına SAĞIRLIK konanların birinci kalp hastalığı budur >>> Kalplerine AĞIRLIK koymuştur Rabbimiz!

(Tümü ayetlerdir.)

<> 6-Enam/25: İçlerinden sana kulak verenler vardır; ama biz onu gereğince anlamamaları için kaplerine kılıflar geçirmiş, kulaklarına  bir ağırlık koymuşurzduz. Tüm mucizeleri görseler de onlara inanmazlar. Nihayet sana gelip seninle çekişerek şöyle derler küfre sapanlar: “Bu eskilerin masallarından başka birşey değildir.”

Sol ve Sağın farkı ise;

Hiç görenle görmeyen bir olur mu?

Hiç duyan ile duymayan bir olur mu?

Hiç bilen ile bilmeyen bir olur mu?

(Zümer suresidir)

<> 11-Hud/24: Bu iki topluluğun durumu körle sağır, görenle işiten farkına benzer. Örnek olarak bu ikisi bir olur mu? Hâlâ düşünüp taşınmıyor musunuz?

[] 39-Zümer/9: Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, ayakta durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: «Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Ancak temiz akıllı olanlar anlar.

Sağ’da ARTER, solda VEN (Toplardamar). Artık şeytanın fısıltılarını mı toplar, siz karar verin!

Hans von Aiberg, 09/12/2003 (202/04)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 202 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

202-04-olol

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar