<dr.M> Atatürk’e karaciğer nakli gerekiyordu hocam. Parasentez (Su aldırma ise) hastalığını daha da kötüleştirdi. Şu anda solunum sıkıntısı yaratmadığı haller dışında parasentez çok az kere deneniyor. Ünlü karaciğer uzmanı Fissinger çağırıldı, ama o şartlarda da transplantasyon imkansızdı.
Siroz karında/karaciğerde zatülcenap gibi su topluyor ve bu su doğal bir savunma mekanizması. Bunu almak doğru mu? Mesela eliniz yanar ve su toplar… Bir sivilce gibidir… Onu patlatmak doğru mu? (Sinir ucuna değmesin diye o su oraya toplanır. Suyu patlatırsanız, çooook acır.)
Ya da mesleğiniz diye söylüyorum: Ruhsal hastalarımıza (Akıl-sinir vb.) elektro-şok tedavisi bir çözüm mü? Artık bu tedavi çağdışı değil mi?
<dr.M> Çağdışı metod ama geçici bir çözüm ancak 5-6 seans sonrası başlıyor. Yapay sara nöbeti yaptırtıyorlar
<dr.M> “Su aldırmayın” demelerine karşın Türk doktorlar aldılar. Ama Atatürk’ün emrettiği de söyleniyor. Ah o EKT’yi kullananlar, Allah onları bilecektir.
Bunu bilen tek kişi de Mason ve diyor ki: “Kendimi dışarı attım ve bir saat kadar konuşamadım, her şeyi unuttum.” falan filan…
<> Prof. Dr. Mim Kemal Öke…
Bunlar bana abartılı geliyor. Geçici hafıza kaybına sığınıyor adam… Hem başındayım hem unuttum diyor Atatürk’ün… Hem de SU ALINDIĞINI bilen TEK DOKTOR o…
Nasıl bir iş bu [dr.M]?
<> Atatürk’e damardan sıvı kurşun verildiği söyleniyor, tedavi diye. Zehirlendi ve öldürüldü mü?
Evet, Atatürk ÖL-DÜ-RÜL-DÜ.
Şehit edildi…
Özal da…
<> Harp akademilerinde gizli tutanaklarda yazar.
Ayrıca bir çok anti-siyonist kitapta da yazar. (Ziya Uygur, ispat bile etmiştir)
<dr.M> Hocam karaciğer koması çok ağır bir durum. Yani 2 hastam vardı biri yaşadı diğeri öldü. Ama benimki karaciğer komasıydı siroz değildi
Vücudun laboratuarı ve TEK bir organ… Mide alınıp 12 parmak barsağıyla da insan yaşayabilir ama karaciğer gitti mi tam gidiyor. Kalb gibi yapay ve mekanik de olamıyor. Çünkü işlevi hücre düzeyinde… Hücreler birer laborant olarak toksini ayıklıyor.
<dr.M> Karaciğerlerimize iyi bakalım, Hepatit markerlarımıza baktıralım arkadaşlar
Şu lanet fare zehri var ya… İşte o otopside çıkmıyor. Ve çok kolay bir öldürme şekli. Günde yavaş yavaş veriyorsunuz ve yavaş yavaş yatağa düşüyor. Sonra hepatit ve devam ettikçe de karaciğer kendini yenileyemeyince Siroz’a (kara sarılık) çeviriyor. Çok kişiyi böyle öldürdüler. Git eczaneden al Fare zehrini… (Bakır ve kobalt içeriyor çünkü)
<> Racumin içen hastaya bir defasında bir şey olmaz ancak kan pıhtılaşma sistemlerinde bozukluk ve kanama yapıyor. O yüzden fareler ağız kenarından kanayarak ölürler ya…
Evet karaciğer kanserinde de aynı şey var: Hastanın rengi sararır, karnı şişer ve yellenir, ölümden az önce de ağzın bir yanından koyu bir kan sızıntısı gelir.
<> Bizim Gastroenteroloji hocamız “Atatürk’ün aşırı su alınması sebebiyle ölümünün hızlandırdığını söylerdi.
Ben diyorum ki: Atatürk’e “Fare zehiri” enjekte edildi… Moskova’dan geldi özel idi.
“İşte Siyonizm, Türk Düşmanını tanı” vb. isimli kitaplarda RESMEN bunlar yazılı ve komplo teorisi olmadığı da belli. Cevat Rıfat Atılhan bunu çok iyi tespit etmiş ve yazmış.
Mutlaka birkaçınız bunları okumuşsunuzdur. Ve bunu MASON LOCALARINI kapatıp açmadığı için tertiplediler.
<> Okuyanlardan dinledim
<> Mustafa İsmet [İnönü] ve Mahmud Celal [Bayar] neyi değiştirdiler?
Yerine gelen selanik Locasından Mustafa İsmet’in ilk icraatı Mason locasını açmak ve iki yeni locayı daha açtırmak oldu. (Doğuş locasını İsmet İnönü açtırmıştır)
Zaten Galip Hoca Bayar anadan doğma bir masondu. (Sivil ve milis iken dahi)
<> İsabetli, keskin, doğru fikirlerini, hiçbir şeyden çekinmeden söyleyen Ziya Uygur; en parlak sicile sahip olduğu için İnönü’yü çok korkutmuş olacak ki; en parlak sicile sahip olduğu için ordudan atılmıştır.
Evet, Uygur ve Atılhan bizim gözümüzü açmak için kendilerini feda ettiler.
<> Karşıma geçip iki dizinin üstüne oturup bizden nasihat alanların çou, kendi çıkarlarını düşünen menfaatperestlerdir. Bunlar memlekete ve TÜRK Milletine hizmet etmezler hep kendi keselerini doldururlar. Hele bir tanesi var ki; çoban mason Salamon; burada iki dizinin üstünde oturduğu zamanları unutarak, benim arşivdeki 16 yıllık hizmetimi kanunda sadece Ziya UYGUR hariç ibaresini koydurarak hizmetime eklemediler.
<dr.M> Şimdi değerlendiriyorum: Atatürk’ün karaciğer koması şimdiki ilaç ve özel sıvıların yardımıyla geçirilebiliyor. Bunlar basit şeyler. 65 sene önce de vardı. Siroz’dan en çok ölüm sebebi özfagus kanamasıdır.
<dr.M> Duphalac (levüloz) barsaklardan amonyak uzaklaştıran antibiyotik (amikasin), Hepatamin veriliyor ve bizim karaciğer komasında varis kanaması olmuyor. Atatürk’te de olmamış. O zaman nasıl siroz bu? Su alma ne ki solunum sıkıntısı yapmadığı sürece.
Evet dr. Siroz diye kestirip attırmak çok kolaydı. Hele bir de “Rakı Çilingir sofrasında piyizlenirken alkol zehirlenmesinden öldü” demek iyi bir kamuflaj. (İçmeye piyiz, mezeye de piyaz deniyor.)
<> Tamam Alkol, Hepatit siroz nedeni ama sirozdan ölüm nedeni; aşırı su birikmesi değil. Su birikme bir süreç sonucu oluşuyor. En beklenen ise özfagus varis kanamasıdır. Durdurulması çok zor. Ama Ata’da kanama yoktu
Haklısın dr. Sinopsis şu: Siroz Bahane, Atatürk şehit edildi. :=((
<> Yazık
Bir daha yerine kimse gelmedi… Ecevit mi? Demirel mi? Gümüşpaşa mı? Kim geldi? Ne Türkeş, ne Devlet. Kim geldi? Fethullah Gülen mi? Yerine kim geldi???? Kim???? Çok üzgünüm…
-devam edecek-
Hans von Aiberg, 12/12/2001 (032/09)
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 032 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku