<> Hz. Adem konuşamıyor muydu?
Maalesef Adem ve Havva beyinlerinin tamamını kullandıkları için konuşma yerine biyolojik radyo ile konuşuyorlardı.
Bu radyo şöyledir: Rüyalarınızda SESLİ olarak konuşup dinliyorsunuz değil mi? İşte bu “Sessiz-ses” bizim sözünü ettiğimiz fonondur.
ESP [ExtraSensory Perception] ise bireyseldir, evrensel değildir.
Rüyanızdaki “Gürültü” anlamında organik radyodan söz ettim. Beynin tamamını kullanan kimseler için Rüyadaki dil-kulak ilişkisi vardır. Bu telepatiden de öte muhteşem bir şey ve Ahıretin konuşma biçimidir.
Kelimelere ihtiyaç yoktur. Siz rüyanızda Türkçe konuştuğunuzu sanıyorsunuz ama aslında o “Düşüncenin dili”dir. Ademcedir…
<> Rüyamızda sevgilimizi gördük, onunla konuştuk. Burada bir gerçeklik var mı?
<> Ya da aynı anda sevgilimiz de bu rüyayı görür mü?
Buradaki rüya bir benzetmedir. Yani “Uyanık uyku”=Teyakkuz halinde “Güdümlü” rüya görürsünüz ki buna en yakın anlatım bedensiz astronomidir (OOBE [Out Of Body Experiment]). Astral vizyon, gezici-durugörü falan da diyorlar. Clair-Voyance ya da astral perception falan gibi yığınla adı var.
<> Hz. İdrisin neden bedenli diri olduğunu anlatıyordunuz.
İdris’e girmeden önce “Güdümlü düş” ve “Sevgiliyi de içine alabileceğimiz rüya mekanı”=Misal alemi ile ilgili soru var mı? Yalnız çok dağılmayın ki konudan uzaklaşıp alemde kaybolmayalım yeniden…
<> Sevgilimizi gördüğümüz rüyadan sevgilimiz de etkilenir mi?
<> Uykuda beynimizin mevcut kapasitesini artırmak bizim için mümkün mü?
Bedensiz astronomi “Uyanık DÜŞ” olarak ve konferans biçiminde özgür katılımlarla bir arada olabilir. Bunun tek koşulu beynimizin hiç değilse dokuzda-ikisini çalıştırmaktan ibarettir.
Beynin tam bir örneği AYSBERG’dir. Üstteki görünen bölümü “Bilinçüstü” yani uyumadığımız ve paranormal bir duruma girmediğimiz dönemlerimizi gütmektedir. Ama altta sualtı bölümündeki yetilerim ise tam anlamıyla bir “Bilinçaltı” evrenidir.
Orada bireyler yoktur. Bireyler birbirine bağlanır. Tıpkı bileşik kaplar gibi… Ya da adalar düşünün, herbiri bir nefs (Tekbaşına) görünmekle birlikte, aslında sualtından birbirlerine bağlıdırlar.
Rüya dediğimiz şey MİSAL ALEMİNİN TA KENDİSİDİR.
Yeniden halügramlara, hologramlara girmek istemiyorum ama, MİSAL alemi dediğimiz kolektif bilinçaltı SÜPER UZAYIMIZ, bizim psikolojik ve psişik yeteneklerimizin arenası gibidir.
Beynimizin kapasitesini daha çok kullandıkça daha “Sualtı” kesimine dalmış ve öteki “Bilinçaltları” ile buluşmuş oluruz. Şu durumda bunu yapmak olağan değil.
<> Tasavvufta bahsedilen “Batında buluşma” bu mudur, yoksa farklı mıdır?
Ama Adem ve Havva yapıyorlardı. (Onların CENNET yasalarıyla birlikte dünyaya sürgün edildiğini biliyoruz.)
Adem eşyayı isimlendirmiştir ve bu yeteneği daha sonra “İDRİS“de meydana çıkmıştır. İdris as. hayvansal sesler yerine anlamlı, şiirsel müzikli ve gramerli bir “İSİMLENDİRME” akıl etmiştir.
Yazıyı da o bulmuştur.
İlk öğretmen ve başöğretmen İdris’tir. Bileğinin hakkıyla ALİM, MUCİT vb. olmuştur. İnsanlık uygarlığını ona borçluyuz.
Nasıl ki İbrahim “Dostlukta” tek ve eşsiz ise ya da Allah’ın Resulü olmayı “ATAMAYLA” değil “KENDİ LİYAKATIYLA” almıştır. Hz. Hızır da “İLİM“in ilki olarak hem resullüğü hem de sözkonusu o YÜCE makamı ve de ölümsüzlüğü kendi “KOPARARAK” almıştır.
-devam edecek-
Hans von Aiberg, 04/11/2001 (016/02)
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 016 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku