Bilim Klübü: Doomday & Big Crunch-1

<emre> Sorular: 1. Son bilimsel araştırmalarda evrenin sonsuza kadar genişleyeceği gibi bir sonuç çıkarıldı. Yani çökme (big crunch) olmayacağı iddia edilmeye başlandı. 2. Beşinci güç denilen çekime ters bir güç sayesinde big crunch’ın yani birlenmenin olmayacağı söyleniyor. Fakat siz bilimsel verilere ve Kuran ayetlerine bakarak big crunch’ı savunmuştunuz eserlerinizde. 3. Sizin de bu fikriniz değişti mi? Yoksa hala evrenin sonunun büyük çökmeyle olacağına hala inanıyor musunuz?

Cevap: Nasıl ki Kur’an “Ayrıntı, teferruat, detay” kitabı ise, BİLİM de aynı mantaliteyle hareket eder. O bakımdan kısa sorularını biraz uzun irdeleyebilirim.

Bilimsel araştırmalarda evrenin sonsuza kadar genişleyeceği gibi bir sonuç çıkarıldı.

2001 yılı Ağustos ayı BİLİM’in verileri itibariyle yazıyorum: Yani en son araştırma yetkili ağız bizzat biziz. Evrende aktüel olarak ölçümlenen madde miktarı, evrenin genişlemesini önleyecek yani, evreni gerisin geriye büzecek olan madde miktarının %10’nundan az…

Ancak bir de evrende görünmeyen madde yani karanlık madde diye genellenen başlıca iki kategori var: Maddeyi oluşturan aktüel, ışıyan ve ısı yayan quantlar (Fermionlar) ve Kuvvet alanlarını oluşturan zımni, virtüel, ışımayan quantlar (Bozonlar. Bunlar maddeleşmez, doğanın kuvvetlerini yönetir.)

Evrenin TOPLAM içeriğinin bu ikisinin tutarı olması gerekmektedir. Öte yandan evrenin genişleme ivmesinin giderek yavaşladığını ve buna karşı koyan rakibi “çekimin” negatif ivmesinin güçlendiğini biliyoruz. (Buna tesor hesapları kanıttır. Birim zamanda azalan ya da artan hızlar tensor” matematiğiyle ölçümlenirler.) Hiç bir başka veri bilmesek bile, çekim kuvveti evreni genişleten açılma kuvvetine galip gelirse “Evren genişlemeyecek”tir.

Tersine, çekimin evren genişlemesini dizginlemeye yetersiz kalması halinde evren sürekli genişleyecektir. Evrenin genişlemesi “Tayfların kızıla kayması” ve tersine evrenin büzüşmesi ise tayflardaki dalgaboyunun “Mor”a kaymasıyla” belirlenir…

Yani özkütlesel çekimi evrenin genişlemesini durduracaktır. Evren bu kez büzülecektir ve tayflar “Mora” doğru kayma gösterecektir.

Evrendeki madde tutarı EN SON verilere göre şöyle sonuçlandı: evrenin %93’ü ÖLÜ madde mezarlıktır. Yani görünmeyenler %93 gibi bir çoğunluktur. Şu görünenler, ışıyanlar ve ölçümlenebilenler ise %7 oranında gökyüzünde parlayanlardır. Yani biz EVREN mezarlığının 93 kabirini ziyaret eden 7 canlı insan gibiyiz.

Bunun nihilist anlamı şu: Evren zaten ölmüş, geriye kalmış %7 canlı da CAN ÇEKİŞİYOR.

Doğanın dört temel kuvvetinin aynı kökten geldiği ve en başta tek bir ana kuvvetten ayrıldıklarına ilişkin teoremin adı “Birleşik Alanlar Teoremi”dir. Evrenin 4 temel kuvvetinden oluşan bu BÜYÜK BİRLEŞTİRME çabalarının resmi adı, “Great Unified Theories=GUT” teoremidir.

Bu teorem, şimdilik kaydıyla “Çekim” kuvveti dışında diğer üç kuvveti birleştirmiş ama, yanında da bir sürü bilimsel talep getirmiştir. GUT, bize evrende görünmeyen maddeye yeni konuklar getiriyor:

Foton, Graviton, Bozon, gluon yanında, “Birleştirme için gerekli” fotino, gravitino, bozino (Higgs bozonları) ve glueball parçacıklarının teorik varlığını getirdi. Bunların birer kütlesi var. Bu kütle evrenin görünen maddesine ek olarak, görünmeyen karanlık maddesini ikiye katlıyor ve %20 oranına yükseltiyor.

Bir de garip garip maddeler bulundu. Bunların bir kısmının adı Rishon (Quarklarla ilgili, gluonların renk dinamiğini yöneten beşinci doğa kuvveti gibi bir özellikleri var.) Galaksilerin ülkeler haritası gibi dizaynını üstlenen Conandrumlar var ki bunlar “Galaksi Şablonlarını” oluşturuyor. Yani bir galaksideki 100 milyar ile 1 trilyon arasında değişen yıldız sayısının on katı kadar “Görünmeyen madde” var.

Parlayan yıldızlar, parlamayan o dolgu maddenin birkaç pırıltısı… Evrenin kendi dolgusu ise NÖTRİNO denen, asla görülmeyen ve “ESİR=Ether” sayılan madde ile hiç etkileşmeyen bir hayaletle dolu…

Bu hayalet kütlesiz sanılıyordu. Ama çok az da olsa minicik bir kütlesi olduğu belirlendi. Bütün evren bununla ağızağıza, lebaleb dolu… O bir deniz, bizler de balık gibi nötrinoların içinde yaşıyoruz. Güneş’in ya da yıldızların enerjisinin yine %7’si nötrino…

Tüm süpernovaların zayıf nötr akımları yine bu nötrinolar. Daha da ötesi, evrenin görünmeyen ve gözlemlenmeyen ama %90’larda seyreden neredeyse tamamının “Karadelik” olduğunu biliyoruz. Ve biliyoruz ki, karadelikler herşeyi yutar ama “Nötrinoları” buhar gibi dışarı kusar. Nötrinoların bir kütlesi var. Ki evren tıkabasa bu nötrinoyla dolu ise, gerisini sen düşün.

Ve evrenin tüm ağırlığı “Karadelik” mezarlığıdır ki, ondan hiçbir etki, ışık vb. gelmediği için, bildiğimiz ölçümler içine koyamıyoruz. Ama biliyoruz ki, bir nokta kadar minicik bir karadelik, çekim etkisiyle, tüm Güneş sistemini çevresinde döndürecek ve sonra da yutacak kadar güçlüdür. Çekim de bir ENERJİ değil midir? Enerjinin de bir kütlesi yok mudur? İşte evrenin kütle tutarı şimdiden %95’lere ulaştı.

Bir de Süper uzay var: Orada “GEON” denen geometrodinamik parçacıklar var ki, onların herbiri bir gramın yüzde-biri ağırlığında ve her birinden bir evren olacak güçte… Bu çok yüksek bir rakamdır. Ayrıntısına girmem için evren dışına çıkmam gerekecek, varsın kalsın.

ÖZETLE: Şu haliyle evren “Çökmeye aday”. Diyelim ki aday değil ve evren sonsuza kadar genişleyecek! Sonsuzu da KISITLI yani evren kesinlikle 101028 sıfırlı yıl boyunca genişler. Çünkü bu kadar yılda bir tek quant kalmıyor, onlar da %93 üzerine katılıyorlar ve toplam %100 oluyorlar ki, bu da çökmeyi gerektiriyor.

Bu birinci sorunun yanıtıydı. Eninde sonunda illa ki bir Doom Day ve arkasında Big Crunch var…

Gelelim ikinci soruya:

Yani çökme (big crunch) olmayacağı iddia edilmeye başlandı.. Beşinci güç denilen çekime ters bir güç sayesinde big crunch’ın yani birlenmenin olmayacağı söyleniyor.

Evrende kuvvetleri yeni görüşler ötesinde sana döktüreceğim ki, hiç bir web sayfasında arasan bulamazsın. Doğanın kuvvetleri ARTIK dört denmiyor, güçlü nükleer kuvvetin altında BEŞİNCİ GÜÇ var. Bundan önce yöntem bilgisi olarak doğanın kuvvetleri iki ana kategori altında başlıklanıyor:

1. İki yanlı kuvvetler. (Mıknatıs gibi hem iten hem çeken yani iki yanlı çalışan kuvvetler) Elektromagnetik Kuvvet, Güçlü Çekirdek Kuvveti ve bunun bir bölümü gibi davranan “Zayıf Çekirdek Kuvveti”. Bu üç kuvvet, süper simetri ilkesinin bir parçasıdır.

2. Tek yanlı kuvvetler. Üç kuvvetle bağdaşmayan Çekim (Gravitation) daima çeker, bunun tersini yapmaz. Çekimi gerçekleştiren parçacığın adı GRAVİTON (Bozonu)dur. Diğer üç kuvvetle birleştirilmesini gerçekleştirecek olan olası parçacığının adı da GRAVİTİNO’dur.

İyi ama süper simetri ilkesi der ki, “Ne kadar iki yanlı kuvvet varsa, o kadar da tek yanlı kuvvet bulunmalıdır.” (Denklemlerin eksili çözümü: Örneğin evrende ne kadar eksi yük varsa o kadar artı yük vardır. Ve gerçekten de öyledir. Elektromagnetizma, eşit sayıda artı ve eksi yüklerin eşit sayıda patlamasıdır.) O halde bildiğimiz Çekim dışında iki “KAYIP, TEK YÖNLÜ KUVVET” daha BULUNMALIDIR.

Resmi bilim “Gözlemlediği, deneylediğine” inanır. Örneğin Higgs bozonlarının ya da yeni takım kuarkların bulunması için nereden laboratuar bulacağız, nasıl evrenin cehennemi ilk sıcaklarını yaratacağız? Deney diye tutturmak eskidendi, şimdi o “OUT” oldu. “İN” olan gözde olan görüş (Alternatif Bilim) artık şu: Bilimin varlığını haber verdiği ve var dediği şey mutlaka VARDIR ve biz henüz ulaşamamışızdır. Bir gün bulunacaktır, beklenmelidir.

Şimdi bakış açımız bu olunca:

Çekim kuvveti TEK BAŞINA ve TEK YÖNLÜ bir kuvvet olamaz! Onun da süper simetri gereği “Öteki iki adet TEK YANLI kuvvet” ile bir ligde oynaması gerekiyor. O meçhul iki TEKYANLI, TEKYÖNLÜ kuvvetler ne olabilir? Çekim kuvvetinin garipliğini şöyle anlatalım:

1. Çekim hep çeker. Bunun için “Çekimci dalgalar” maddeden kaçarken, “Çekimci özellik” gösterir.

2. Çekim sadece dalgadır. Oysa dualite gereği hemdalgacık hem parçacık olmalıdır. Dalgasal boyutu ölçümlenirken, niçin “PARÇACIK” olarak gözlemlenemiyor?

3. SPİN(Dönü) kuantum sayısı hiç bir parçacığa uymuyor.

Resmi bilim bunu soruyor ve yanıtını bilmiyor. Alternatif bilim olarak “Kur’an’a baktığımızda” bu bir çift TEK YANLI KUVVETİ görebiliyoruz. Daha doğrusu iki tekyanlının birer karşıt ÇİFT kuvvet olduğunu bulabiliyoruz:

ÇEKİM (Gravitation) Kuvvetinin Kur’an’daki adı Tekvir suresi’ndeki HUNNES’dir = İçe büzüşmek, merkezcil kuvvet, karadelik odağı ve tekilliği, çekim cazibesi vb. demektir. Budizm’deki Yin-Yang sembolünün siyah olanıdır. (Eski Helen’cede CHAOS)

Bunun tersi kuvvet de TEK YÖNLÜ’dür, yani çift yönlü kuvvetlerle ilgisi yoktur, o halde BİLİNMEYEN bir yeni TEK YÖNLÜ kuvvettir. Onun adı Tekvir suresindeki KÜNNES’dir. (Merkezkaç kuvvet, dışa açılan kuvvet, genişleten kuvvet, Antik Yunanca COSMOS)

Kur’an’da ayet ayeti açıkladığı için, Künnes’in açılımı bakalım nerede?

Zariat-47: “Göğün KUDRET ELİYLE yaratılıp genişletilmesi” ayeti…

Yani Bigbang’ın zorunlu genişleme ok yönü… Yani evrenin genişlemesi TEK YANLI BİR DOĞA KUVVETİDİR. O halde bunun da bir dalgacığı yoktur, ama bunun tersine parçacığı olmalıdır. (Çekim kuvvetinde parçacık yoktur dalgacık vardır.)

Acaba HUNNES ve KÜNNES (CHAOS ve COSMOS, Yin ve Yang, çekim ve ters çekim, merkezcil kuvvet ile merkezkaç kuvvet) BİRİ PARÇACIK (Particle) diğeri DALGACIK (Vibration) olarak birbirini tamamlıyor olmasın?

Bu DUALİTE denen ve tüm kuantların hem parçacık ve/veya dalgacık özelliğini BİR ÜST SİSTEMDE birleştiriyor. Çekimci dalgalar maddeden kaçarken çekiyor ya, acaba ters çekimci parçacıklar ne yapıyor dersiniz?

Önce ters çekimi irdeleyelim, terminolojilerini, çocuğun adını koyalım. Çekim yerine ters çekim, yani antigravitation veya LEVİTATİON, (hani şu “Havalanma” olayları, meleklerin göğe düşmesi, Cennet’te ırmakların başyukarı akması, Cennet ehlinin dilerse uçması vb.) Melekler (Takyonlar, Ruh vb.) UÇMAZ, yani rüzgara karşı kanat çırpıp, bildiğimiz kuşlar gibi yükselmez.

Tam tersine “Ağaçtan yere düşeceğine; ağaçtan göğe düşen bir elma” gibidir. O halde EVREN GENİŞLEMİYOR, kendi dışındaki bir GÖĞE DÜŞÜYOR!

Künnes’i merkezden çevreye doğru genişleme gibi düşünmeksizin, sanki çevremizde bir vakum varmış da bizi emiyormuş ve biz de ister istemez genişliyormuşuz gibi düşünelim. Hani eskiden hastaların sırtına ŞİŞE çekerlerdi, bilen bilir.

Örneğin bir çay bardağını alırsın, içine biraz tutuşturulmuş kağıt korsun, yanan kağıt havayı bitirdiğinden, bir de bakarsın ki hastanın sırtındaki bardağın yarısına kadar sırtımızdaki et parçası doluvermiş. İşte evrenin genişlemesini böyle düşün. Ya da meleklerin göğe düşmesini…

Bunun matematik açıklaması da şöyle: Sen +70kg ve bilincin (Aynadaki görüntün) ise -70kg. (√-4900 = 70i) olduğunda sistem dengededir.

Örneğin çekim sabiti, 9.81 Newton’dur. Ama, ruhsal kısadevrelerde paranormal bazı olaylarda (Komaya girme, zikir durumuna geçme, bedensiz astronomi=Gezici durugörü olayları vb. örneğin, kendini ameliyat edilirken YUKARIDAN seyredenlerin anlattığı deneyimler, bazı Hintlilerin “Yukarıya havalandığı, Levitation olayları vb.) gibi durumlarda bu eşitlik bozulur.

70kg. ağırlığına karşılık senin “EKSİ BEDENİN” = Bilincin, (zihinsel boyutun, Ruh’un vb.) -80kg olduğunda denge bozulur ve yere düşeceğine 15cm kadar göğe düşersin, yani hayretler içinde HAVALANIRSIN. Kısaca evrenin genişlemesi böyle bir şey.

Diğer TEK YÖNLÜ KUVVET ne olabilir? Enbiya-104. ayette geçen “O gün gökleri bir kitabın sayfalarını dürer gibi kıvırırız. Yaratmaya nasıl başladıysak, yine öylece gökleri kıyamete iade ederiz” Yani yaradılış ile yokoluş TIPATIP aynıdır. Aynı kavram ve evrelerden geçecektir.

Geçmişte ne olmuş? Önce evrenin malzemesi “OL” diye yaratılmış. Ama bu işin CANSIZ tarafı, nicelik tarafı… Kamyonlar dolusu tuğla döktük ama, ortada bir yığın var, henüz bir BİNA yok!…Ayette ne diyor: “Göğü Kudret elimizle biz BİNA ettik, onu genişletmek de bizim işimiz.” (Zariat-47)

Tuğlalar NİCELİK’tir (quantity) ve tuğlalardan yapılan BİNA ise NİTELİKTİR (quality). Artık tuğlalar ARAÇ; ama BİNA ise AMAÇ olmuştur. Nicelik cansız materyaldir, tıpkı “Cansız atomların” yaratılması gibi… Biz dahil her canlı (Nitelik) cansız (Nicelik) atomlardan yaratılmadı mı? Cansız nicelik için “OL” denir ve o şey hemen oluverir.

Canlı NİTELİK için ise “RUH ÜFÜRÜLÜR” cansız canlanıverir… Bu yüzden evrenin materyali için “OL” denmiş, bu etkiye BİGBANG büyük patlama tepkisi yanıt vermiştir. Ama evren o haliyle CANSIZ’dır ve Planck’ın ünlü MADDELEŞME aralığının altında kalmıştır. Yani evren halen boştur…

Derken, birden “ANİ ŞİŞME” olmuştur. Ani şişme ile 11 boyutlu (Süper iplikçik denen quantların) 7 boyutu içeride bir TÜNEL ya da damar gibi dönüp dururken, diğer 4 boyut ise “Genişleme yönünde” bu damarın (Hablilverid, Hablillahi = Allah’ın İPİ ve Allah’ın şahdamarından da yakın olması hali ve 7 Mesani ayetlerini araştırmalısınız.) dışına çıkmıştır.

Allah nasıl ki Adem’e ruhundan üflediyse ve onu canlandırdıysa, şimdi de embriolara “Ruh üfleyip” canlandırıyorsa, yaşayan bir organizma olan “Evren”e de Bigbang’den sonra “ANİ ŞİŞME” gereği ÜFLEMİŞTİR. Tıpkı, ısıttığımız sütün birden kabarıp taşması gibi evrenin dört kuvveti aniden şişerek “Beşinci kuvvet gibi” genişlemeye başlamıştır.

Nicelik cansız bir “OL=Bigbang”dir. Demir tozları gibi… Nitelik ise CANLI bir hologram plan-projedir, “ANİ ŞİŞME“dir. Tıpkı demir tozları dolu bir kağıdın altına konan mıknatıs’ın demir tozlarını bir PLAN (Hologram, nitelik) olarak dizmesi gibi…

İşte bu son tekyanlı kuvvet de Sur üflenmesidir. Sur borusu hep üflenir: ikisi ölürken, ikisi de yeniden dirilirken: “Onlar derler ki, ‘Ey bizim Rabbimiz bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin, çıkmaya yol var mı?” ayetinin bir sırrı da budur.

Bu doğanın diğer TEK YANLI KUVVETİ’dir. Sur bir “NEFH“=SES DALGASI’dır. Bunun bilimdeki adı küresel, boyuna dalgaların izafi parçacığı olan FONON’dur. Bir soprano nasıl ki kristal bardakları sesiyle uzaktan kırabileceği rezonansı yakaladığında SES ile bir Züccaciye dükkanını paramparça ederse, İSRAFİL (AS)ın ÜFLEMESİ’ndan oluşan FONON (Sayha) da koca evreni yerle bir edecektir.

Pekiyi bu 6 takım kuvvetin üzerindeki kuvvet nedir? Evrenin aniden şişmesi ve/veya RUH ÜFLENMESİ tek yönlü bir doğa kuvvetidir diyemeyiz. Evren kendine üfleyemez, kendine RUH veremez. “Yaratıcı Teklik”= El Wahid ve İLLA “Başlangıç tekilliği” = El AHAD gereklidir.

Yani yaratık bunu tersindirip Yaratan’a üfleyemez! Allah Es-Samed’dir, HEP VERİR HİÇ ALMAZ… İşte bu da tüm kuvvetlerin üstündeki TEKYÖNLÜ KUVVETTİR.

Allah canlılara Ruhundan üfler, Allah dilerse Kutsal Ruhundan üfler. Allah ÜFLEMEYİ SEVER. Allah “Büyüklerimize ÜF dememizi hiç sevmez!” Uslu ol sakın ebeveynlerine “ÜF” deme. Emre!…

Hans von Aiberg, 25 ağustos 2001, 19:50, mail 078

Not: <> ile başlayan kesimler Aiberg’e ait değildir.


sonraki bölüm

078-00-dark-energy-matter

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar