Slm & Slm Sevgideğer, canım soydaşım ve dindaşım,
“Soydaşım” diyorum; çünkü üç kitabımın tüm kazancını Bosna’ya hibe ettim. O gün yol param bile yoktu ve dolmuşa yettiği kadar verip, kalan yolu eve yayan yürüdüm.
Ben yaptığım iyilikleri anlatmam. Niye anlatıyorum biliyor musun, bu yürümek benim eşeklik ve enayiliğim idi. Çünkü, hibemin bir kısmı Boşnak mücahitlerinin eline geçti; büyük kısmı da (şimdi ABD vatandaşı olan Siyasal İslam’ın kasası ve kesesi) Süleyman Mercümek tarafından RİBA’ya verilerek, batan bir bankada iç edildi.
Ayetler, “Raina demeyin, unzurna deyin” buyuruyor.
“Raina” = “Kalbim temiz, ben Bosna’ya o parayı verdim. Gitmediyse Allah niyetimi biliyor” demiyeceksin; bunun yerine,
“unzurna” = “Gönderdiğim şeyin ta hedefe gitmesi için nezaret ettim; yardımın yerine ulaşmasını denetleyerek, kontrol ettim” diyeceksin demektir!
Sevgili dostum, “Peygamber Efendimiz buyurdular ki, İslam dini Dünya’daki tüm insanlara gönderilmiş bir dindir ve ben tüm insanlarin peygamberiyim. İslamiyet, Hıristiyanlık’tan sonra gelmiş olan en son dindir” diye yazmışsın.
Ben hadislere inanmam, ama buraya kadar akla yatkın geliyor. Onun arkasında ise, ayetler: “Dinler arasında en tam ve en doğru din Hanifliktir” buyuruyor.
Hadislere inanmam diyorum, çünkü hadis: “Kuran-ı Kerim’i anlayabilen bir tek benim. Benim açıklamalarım, tasvirlerim ve anlatımlarımla ancak ashabım anlayabildi” der.
Bu da, ayete göre mümkün değil. Çünkü A’la Suresi 6. ayet: “Bundan sonra sana Kur’an’ı okutacağız ve asla unutmayacaksın”; 7. ayet ise: “Ancak Allah’ın dilediklerini unutacaksın” buyurmaktadır.
Bunda alınacak bir şey yok. Çünkü 4. ayette, görünen bitkilerin kömür, ama görünmeyen (= mikroskobik bakteri, alg gibi tek hücreli bitkilerin), zamanla 5. ayetteki “ğussae” (güsul=sıvı, ıslak, nafta, cyan rengi, yosun, alg ve bitki olan bakterilerin klorofil kabuğu rengi) yani petrole dönüştüğü yazılıdır…
Kur’an her çağın kitabıdır. Nasıl olur da Resulullah daha bu yüzyılın başında keşfedilen petrolü bilebilirdi? Petrolü bilemeyeceği için, Allah, “Sen ayetlerimizin içeriğini unutmayacaksın. Ama, sen petrolü kastettiğimi bilmeden sadece vahyedileni koruyacaksın. Gelecekte petrol ve ona dayalı yan endüstriler keşfedilince, o günün alimleri petrolün ne anlama geldiğini bileceklerdir” demektedir.
“Peygamberlerden sonra gelen en üstün insanlar benim ashabımdır. Onlardan sonra gelenler de din alimleridir. Alimler benim varislerimdir. Sonra gelecek ummetime bu dini en güzel öğretecek olan alimler olacaktır” hadisini yazmışsın.
Bu da sahih adı altında sahte hadis. Çünkü asıl olan ayetlerdir. Vakıa Suresi’ne bakarsan, 7. ayet, bizim üç sınıf halinde toplaşacağımızı bildirir. Oysa, sana hadisler hep “Cennetlikler ve Cehennemlikler” diye iki sınıf üzerinden yutturulmuştu.
Vakıa Suresi’ni biraz daha deşersek, üç sınıfın “Cehennemlikleri” olan en altdakiler, bu surenin 41 ila 50. ayetleri arasında anlatılır.
Senin kastettiğin Cennetlikler ise, 27. ayet ile 40. dahil ayetlerde anlatılır. Resulullah’ın özel Cennet’i olan Makam-ı Mahmud da bu bölümdedir. Hazreti İsa’nın ve Hazreti Musa’nın makamları da buradadır.
Şimdi sıkı dur: Bunun üstünde, Allah’a teğet olan/değen en üstteki üçüncü sınıf ise, bu ikinci sınıfın tavanındadır. Bu sınıf, 10. ayetten başlar ve 26. ayet (dahil) biter.
Bütün bunları, Vakıa Suresi’nde baştan itibaren bir sırayla oku, sonra sana verdiğim sırayla bir daha oku. Göreceksin ki, Naim mekanındaki Mukarrebun/Sabıkun denilen mekan, Hazreti İbrahim, Hazreti İdris, Hazreti Hızır ve bunlara tabi olan Ali İmran 104 ile 114 ayetlerinde tanımlananlar için özel olarak kurulmuştur.
Bir aşağısı, her çağın Müslümanları içindir ve bunun bir üstü olan yer ise Hanifler’indir. “Allah İbrahim’i dost edinmiştir” ayeti uyarınca o yoldan gidenlerin de Allah’a yakınlaşacağı bildirilmiştir.
Ve hadise devam ediyorsun: “Kuran-ı Kerim’i, benim hadislerim ve sünnetlerim ışığında anlayabilmişlerdir ve yazdıkları kitaplarla ümmetime bu dini tebliğe devam edecekler“.
İyi de, hadis ve sünnetler ile Kur’an ayetleri hep çelişiyor. Bizim seçmemiz gereken ayetlerdir. Sen askerde onbaşıdan mı emir alırsın, yoksa generalden mi?
Kur’an bozulmamış ve korunmuştur; sadece sırası altüst edilmiştir.
Şu yazdıklarına katılıyorum: “Bu şekilde tefsir okumakla din öğrenilemez ve Kuran-i Kerim anlaşılmış olunmaz. Hele meal okunmakla hic anlaşılmaz. Öyleyse Kuran-ı Kerim okunacak, fakat din islam alimlerinin kitaplarından öğrenilecek“,
ama katılmadığım şey şu: “Mesela, Kuran-ı Kerim’de namaz farz deniyor; ama kac rekat ve nasıl kılınacak bir bilgi verilmiyor. Bunları Resullallah açıklıyor. Aksi takdirde, herkes istedigi gibi, istediği miktar bu ibadeti yapabilirdi” diyorsun.
Namazın, rüku, secde, kade ve kıyam adlı dört bedeni hareket üzerine olduğu Kur’an’da yazılıdır. Örneğin, “Ruku edenlerle rücu edin, secde edenlerle secde edin ve zekat verin” gibi.
İnanır mısın, namazın kaç rekat olduğu 1419 yıldır Kur’an’da yazılı, ama gözler ve kalpler mühürlenince kimse görememiş. Kaç rekat namaz kılacağımız, Nisa Suresi 101, 102 ve 103. ayetlerde açıkça yazılı… Bakalım, sen bunu fark edebilecek misin? Biraz düşün, buradan sana hemen o söz konusu ayetlerin açıklamasını yetiştireceğim.
Mezhepleri ise, sonra yazacağım inşallah. Ama şunu bilmeni isterim ki, Allah’ımızın İpi dururken niçin kul iplerine tutunalım. Bence Resulullah Şafii değildi ve Ali Efendimiz de Alevi değildi…
Sevgili dostum! Ben, fizik-kimya-biyoloji ve bir çok bilimin yanında, hatta üstünde ilahiyatçıyım da aynı zamanda…
Örneğin Öztürk Hoca ve Beyaz Hoca, “Tüm çağların gelmiş geçmiş en büyük teologu Hans von Aiberg’dir” diye TV ekranından ilan ettiler. Bu benim gururumu okşamadı, çünkü kendimi Abdurrahman Çelebi gibi hissettim. Yani, “Sakallıların olmadığı yerde, köseler keçiye Abdurrahman Çelebi” demişlerdir.
Bilen kıtlığında bir de baktım ki, en büyük din alimi oluvermişim, hayretler içindeyim…
İbadet kişiseldir ve sadece Allah ile kulu arasındadır; ama, bilim tüm insanlığın malıdır.
Allah, zenginliği dilediğine, ama bilimi isteyene, dileyene verir.
Müslümanlık babadan oğula geçer, fakat Hanifliği sen babana öğretirsin.
Rabbim ilminizi artırsın.
Hans von Aiberg, 2001-06-18, 14.15, mail 010