Şimdi öncelikle Sebe suresi 16’yı yazar mısınız?
<> Sebe/16: Ne var ki onlar yüz çevirdiler biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini buruk yemişli acı ılgınlı birazcık da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik
<> Sebe/16: fe aradu fe erselna aleyhim seylel arimi ve beddelnahüm bi cenneteyhim cenneteyni zevatey ükülin hamtıv ve esliv ve şey’im min sidrin kalıl
Arim seli işte bu tadı veriyor: Kekreli, buruk, sodalı.
“sidrin kalıl“
“sidrin kalıl“
Az sayıda Sedir (Cedar)
Bunu bildirmesinin nedeni olayın AKDENİZ ikliminde geçtiğini gösteriyor. (Lübnan sediri gibi Côte d’Azur sediri de var. Özellikle mezarlıklarda yetişir.)
<> Fransız Akdeniz sahil şeridi = Côte d’Azur.
Evet, Latincesi Costa Azzura (Coast of Azyr)
Sedirin bu türü insan cesedini GÜBRE olarak kullanmaktadır. Şimdi ayette “TOPLU MEZAR” üzerinde sedirlerden söz ediliyor.
[] http://www.photo-alsace.com/2_photo/84/img_1/n45938.jpg
Ayette üç ayrı ülkenin ismi (kriptolojik olarak) saklanmış: Main, Sebe ve Himyer.
Main ve Himyeriler ERKEK-ERKİL; Sebe/Saba ise Kadın erkil bir yönetim belirlemişlerdi.
Main ve Himyer >>> Ön-Asya güneyinde; Sebe ülkesi ise tamamen akdeniz iklimine tabiydi.
Orada sözü edilen yer ŞERİA nehri vadisidir. (Bunu Süleyman ile ilgili ayetlerden rahatlıkla biliyorum.) Arim seli burada Lut gölünün yuttuklarını kusması olarak algılanmalıdır. Her şey mutlaka bir şeyi öder-dengeler. (Etki-tepki prensibi)
Sebe ülkesi Süleyman başkentinden ne kadar uzaktı?
<> Bir kuş uçuşu
İfrit diyor ki “Siz daha yerinizden doğrulmadan ben Sebe melikesinin tahtını getiririm.”
İfrit zamanda İLERİ giderek bunu yapabilir (hızlıdır, ama zaman oku İLERİDİR)
Oysa Hızır, zaman okunu tersine çevirebiliyor (DEHR budur), hem de istediği kadar… Mesela bunu söyleyen İfrit daha DOĞMAMIŞKEN onun gerisine gidebilir.
İfritler (Ephrates/fırat cinleri) en yavaş giden cin topluluğudur. Bu yüzden boyları anormal uzun (devasa) görünür. (Çünkü hareket doğrultusunda hızlanıldığında cisimler relativite gereği boyları kısalır.)
<> Yani iddia edildiği gibi Güney Yemen’deki Sebe şehri ile ilgisi yok. Zaten haritada Afrika’dan Arabistan’a bir çok Sebe, Seba ve/veya SB kökünden yer adı çıkıyor.
Evet. Şeria nehrinin oluşumu anlatılıyor. Arap yarımadası (Asr, Hicaz, Yemen, Aden vb.) ile ilgisi yok. Lut gölü gazabı biliyorsunuz çok daha önceydi. (İbrahim sağ idi) Süleyman onun İsrail dalından bir torunudur.
Lut gölü dünyadaki deniz seviyesi altındaki YEGANE su haznesidir.
(Hazer’inki başka bir nedenden, onu sonra anlatırım.)
(Hazer gölü NUH tufanıyla oluşmuş içdenizin en büyük kalıntısıdır. Hazer’in deniz seviyesi olan sıfır metreden alçak olmasının nedeni “Gökyüzü suyunu tut; yeryüzü suyunu yut” ayeti emrinin bir sonucudur. Yani Hazer’in tıpası çekilmiştir. Lut gölü ve Nuh’un gölü Hazer İLAHİ bir oluşumla oldurulmuşlardır. Bunun ayrıntılarını daha sonra anlatırım.)
Gelelim Lut gölüne >>> O bir yere geçme olayıydı. Yani ilahi gazaptı. Üç melek bunu yaptılar. İşte ARİM anlamlarından biri de buna dayanmaktadır. (Lut’un eşi TUZ sütununa dönmüştü ya.) Bu kristalizasyonun nedeni suyun şok ile alınması ve geriye sadece TUZ kalmasıdır.
O halde >>>>> Lut gölü yoktu. Yani oraları bitek iki kent idi (Sodom ve Gomorre), ikisi de yerin dibine geçtiler ve üstlerine “Bileşik kablar yasasına göre”e deniz suyu doldu.
Lut gölü bir göl değil ÇUKURLUKTUR. (Anti Lagoon gibi) O lanetli topraklara kimse yerleşemedi. Umacı/umay gibi -efsaneden efsaneye- korktular. Oysa akıllı biri bunu görebilirdi: Lut gölünün kuzeyinde mecrasını değiştirmiş bir “Doğal baraj” olmuş nehir vardı.
Saba veya Sebeliler bu korkuyu yenip, inanılmaz bir şeyi başardılar: Oraya yerleşmeyle kalmadılar, Şimdi Şeria dediğimiz vadiye (Bir eşi de Ihlara vadisidir) O mecrayı akıttılar. Tuzlu su yıkandı, toprak temizlendi. CENNET gibi ekildi ve biçildi, çiçek ormanlarına döndürüldü.
O sırada Davut ise Kenan iline girmişti. (Golyath/Goliath=Calut ile savaştığını anımsayınız)
Oğlu Süleyman da babası gibi (Davut çobandı) kral oldu. Mirası devralınca komşu ülkelere betik-mektup gönderdi. Bunlardan sadece birini Kur’an veriyor. (Bismillahirahmanirrahiym ile başlayan mektup) O da SEBE ecesine gönderilmişti.
<> Aynı yerde 1260’da Memlük hakanı Aybars, Mekke’yi yağmalamaya giden Moğol hakanı Hülagünün ordularını (ilk kez) yendi.
Evet. Tarihte ilk kez bir çerkez bir moğolu yenmişti, bahsettiğin savaş bu… Aybars, moğolların “YENİLİR” olduğunu göstermiştir dünyaya. Kimse moğolların yenileceğini düşünmemişti o güne kadar!
Cengiz hanın tüm torunları dev bir ordu kurar ve yürürlerdi. Kimse karşılarında duramazdı, o haşmete boyun eğerlerdi.
Oysa Kölemenler öyle yapmadılar. O dev orduyu yendiler. (Ne de olsa Kafkas ruhu)
Aynı şey Müslümanlara Poitiers’de olmuştu. (Puvatye) O kente kadar herkesin ödü kopuyordu, kendi kendilerine teslim oluyorlardı. Ama Marovenjler öyle yapmadılar, DİRENDİLER ve Arapları yendiler, böylece Frank imparatorluğu Avrupa’nın bir numarası oldu ve kıtanın kaderini belirledi.
Arapların yenilmesi bir kader değildi. Antrenör yanlış taktik vermişti. (Bunu sonra anlatırım)
Tarık bin Zeyyad’ın o gemileri yakan ruhu ve şevki sayesinde koca İber yarımadası ellerine geçmişti. Aynı hızla Aqitanya’ya girdiler. Paris’e yöneldiler.
Napoleon ve Hitler de aynı şeyi yapacaklardı: Kışın ortasında Moskova’ya hücum etmek gibi. Puvatye denilen yer, Moskova gibi belalı bir yerdi. Yanlış bir hesaptı bu…
İberik yarımadasında Pireneler’de duracaklardı, orayı tahkim edeceklerdi. Böylece Katalonya krallığı gibi bir fitne kalmayacaktı.
Araplar Sicilya üzerinden İtalya’ya çıkmalıydı. Fransa yanlış bir hesap sadece… Planlar PARİS yağmalanması üzerine kurulmuştu: Ganimet aşkı… Bir de elbette ünlü fransız kadınlardan cariye edinme sevdası… Neyse bunları ileride anlatırız.
Arim suyunda kalmıştık.
Nil ve Fırat-Dicle gibi iki hayat damarı sudan başka üçüncü suyu yani ŞERİA’yı oluşturan SEBE uygarlığıydı. Üçüncü bir nehir oluşturmuşlardı adeta. Elbette bu hayat suyu demekti.
Sebe (aslı Saba ama Kur’an’da Eloh-Allah gibi isimler zamanla değişiyor.) (Şamaş ve Şems gibi)
Hep çöl çocuğu olan ve Musa zamanında 40 yıl çöllerde kalan İbraniler, böyle bir güzel ülkeyi elde etmeyi düşünüyorlardı. Hele ki Süleyman’ın doğasında inanılmaz bir şatafat ve Lüks vardı. Şeria’yı almadan duramazdı.
Çünkü Allah dostu İbrahim’in zürriyetiyle ilgili tüm dualarını peşin kabul etmişti. Süleyman’ın zaafı da şöhret ve zenginlikti. (Bu ayıp değil, nefsi bu yönde mutmaindi)
Allah’tan elçilik ve dünya servetiyle, tüm mahluğu (Cin, hayvan vb.) anlamayı, uçmayı istemişti.
İbrahim atasının duası nedeniyle, Allah da bu isteği kabul etti. Yani Süleyman bunları İbrahim duası ile elde etti.
Kimi de genden (Davut babası) geliyordu. (Örneğin Krallık, peygamberlik, Rüzgara hükmetme, demiri eritme, zırh ve süs eşyası yapma gibi şeyler babasından geliyordu.)
-devam edecek-
Hans von Aiberg, 31/08/2004 (249/02)
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 249 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku