Yaratılış – Hologram teorisi – Kalubela – Gerçek ve Hayal – Anı yaşamak – Kıyamette bedenin konuşması

Konuya dönelim:

Allah bize bir RÜYET-HAYAL (ikisine HÜLYA denir) hülya-gram gösteriyor. Bunun nedenini biliyoruz elbette -ama unutturulmuştu-. O unutturulan -doğduğumuzda- ve hatırlatılacak olan -son nefesimizde- NEYDİ?

KALU BELA! (elest)

Anımsadık değil mi?

<> evet

<> verdiğimiz söz.

O söz için, “Yapmadığımız şeylerden yargılanmamak için” Allah bize bir HAYAL-HÜLYAGRAM kurdu, adına ömür dedi.

Berzah aleminden üfledi, Uterus’ta RAHİM adıyla varolduk.

Gümüş kordon taaaa 50 bin yıllık bir gün boyunca uzadı ve bizi aşağıların aşağısı olan (madde de denen) yere attı. BİZ HAYAL görüyoruz…

Şimdi bir soru daha?

Acaba bu evren mi bir hayal yoksa buradan baktığımızda öteki evren mi bir hayal? (Yani hologram) (HülyaGram)

<> Gözlemciye göre ikisi de doğrudur?

Evet, fakat yine de “Gerçeklerin üstündeki tek hakikat” bazındaki ayet doğrultusunda biri geçerlidir sur/super reality geçerlidir.

Bizim gerçeğimiz kısıtlı:

1. Bir kere dört boyutluyuz.

2. Işık hızı ve mutlak soğuk arasındaki dar bir alana sıkışmışız.

3. Zamanımızın nedenselliği var. (Bir gün bin yıl falan değil) Dolayısıyla ÖMÜR içinde sıkışmışız. (Bu hayat değil) Sonlu bir uzayda sonsuza kadar kalınamadığından, Her nefs ölümü tadacaktır vs vs. (Yarıömür budur)

4. Madde kaydında ve çekime tabiiyiz.

(Sonsuz dizge >>> Takyon veya Ruh gibi olmaktır. O zaman sonsuz uzayda sonsuz zamanda kalabiliriz.)

Burada ömür 70 yıl ise, ötede ÖMÜR yok (ebedi hayat var) sınırsız sonsuza kadar yaşıyorsanız, BURASI mı gerçek, yoksa ÖTEKİ taraf mı?

<> Öteki taraf, burası rüya

Gerçek olan öteki taraftır. Burada bir damla su (ömür), orada sonsuz bir derya-umman. EBEDİ yaşam oradadır, burada değil. O halde gerçek üstü gerçek bazında burası HAYAL’dir.

(Alperenler de aynı tasavvuf görüşündeydi.)

Biz aslında ORADAYIZ, orada sınanıyoruz. Orada başımızı secdeden kaldırdığımızda (ki mahşerde yeniden canlanıp hiç ölmeyeceğiz, ebedi olarak cehennem ve cennet’te yaşayacağız), Mahşerde secdeden kalkıp dirildiğimiz anda

Kalu Bela’nın devam ettiğini, tüm evrenin ömrünün sadece bir gün veya daha az olduğunu (İnanmazsan sayanlara sor ayeti….. Dünyada ne kadar kaldınız sorusuna yanıt) göreceğiz.

<> 23-Muminun/113: Derler: “Bir gün yahut günün bir kısmı kadar; sayanlara sor.”

Tşk.

Bir şey daha göreceğiz: Biz DÜNYADA bir hologram çevresinde yaşamışız. Dün ve yarın yok, sadece ŞUAN var, AN’ı yaşıyoruz.

Demek ki burası HAYALEVİ, sürrealitenin üstündeki gerçek orası!

Pekiyi neden gerçekleri karıştırıyoruz da “İnanmazsan sayanlara sor” diyoruz?

Çünkü Kalubela’da RUH fazındaydık, beden nefs  vb. yoktu. Varsa yoksa takyon evreni içindeydik.

Bu hal bir GERÇEK ÜSTÜ TEK GERÇEK olan hakikattir, bize soyut gibi geliyor. Sonra öldüğümüzde bu hayatın da HAYAL olduğunu göreceğiz, “Hoppala bu da soyutmuş” diyeceğiz ve işte o gün gelecek ki, Allah’ımız bize baştan verdiği ruhu, sonradan eklediği nefs ve bedeni, üçünü birden SOP-SOMUT olarak Mahşerde bize verecektir.

O yüzden relativite ortadan kalkacaktır. Orası (mahşer) ışık hızından hızlı titreştiğinden bir tek gün bizim 365 bin günümüz olacaktır.

Nefsimiz bedenimiz olacak. Üstelik nefsimiz bedene hapis olduğundan orada bile bize pislik yapacak: “Nasıl olsa bu bedeni kullanan benim” diyecek. Mesela çaldığımız bir hırsızlık eylemi için “Ben yapmadım, iftira” diyecektir.

Allah’ımız da aynı bedene RUH‘u koyduğundan, bu kez ruh’dan bihaber gibi olmayan bedenimiz veya beden üyelerimiz (ellerimiz gibi) nefsin yerine geçen DOĞRUCU ruh’un da bedeni kullanması dolayısıyla Mesela ELLERİMİZ‘i konuşturacaklar.

Ruh Elimizden dile gelecektir: “Ben çaldım” diyen bir el!!!

“Sana ne oluyor böyle?” diye şaşıracağız! Hiç el konuşur mu?

Nefs ile birlikte konuşuyor da, RUH ile birlikte niye konuşmasın ki?

Şaşacak bir şey mi var bunda?

(Roarr’sız bir çay alıp geliyorum) Sizler devam edebilirsiniz.

<> 36/65

Evet, ayeti yazabilir miyiz?

<> 36/65: Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: Neler kesbediyorlardı?

Çünkü, Ruh Rabbin kendinden ademe üflediğinin adıdır. Ruh Rabbin “DOSDOĞRU” olması için  e m r  +edilmiş Rabbin emrindendir. Rabbin emrinde yalan yoktur.

El-ayak konuşacaktır elbette, çünkü onu konuşturacak olan nefsimiz değil. Nefse sadece AĞZI kullanma yetkisi verilmiş ve diğer organları tutuklanmıştır.

-devam edecek-

Hans von Aiberg, 08/08/2004 (243/03)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 243 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

243-03-madde

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar