Adalet sistemiyle [ilgili] soru yok galiba? Sizin adınıza -yanımda olan eşimin sorusuna- yanıt veriyorum.
“Jüri sistemi Davut ile mi başladı?”
EVET, yeryüzü tarihinde ilk VİCDAN ŞURASI Davut ile yerleşmiştir. Allah’ın ZEBUR ayetlerinden bir EMİR’dir.
İkinci sorusu: “Yunan-Roma hukuğu asıl değil midir?”
Yanıt: Hayır; hem kronolojik olarak bu mümkün değildir. Yunan hukuğu yoktur, çünkü Yunan kavmi yoktur. Sparta’da HIRSIZLIK yakalanmadığın sürece EN BÜYÜK ŞEREFLİ MESLEK’tir. Yakalandın mı, aşağılık biri olursun.
Atina kent devletinde ise her bir kent belediye başkanının ayrı ayrı hukukları vardır ve Solone’unki gibi SİYASALLAŞTIRILMIŞTIR.
Roma hukuğunda ise 70 yıllık bir CUMHURİYET dönemi vardır ama bu da hukuğun kendisi değildir. Hem bir imparator, hem de senato (Parlementerler) vardır. Son sözü imparator söyler! Burada senatörler JURY değil; “Monarşinin” kendisidir. Senatörler entrikacı ve siyasal çirkinlikleriyle menfaatleri üzerine konuşurlardı. Yani ortada bir vicdan yoktu veya JURY yoktu.
Sizlerin sorusu var mı?
<> Cumhuriyet öncesi KADILIK kurumunun çalışması ADİL bir işleyiş şekli miydi? HUKUKİ olarak
Kadı (mahalli yargıç) sistemi sadece YEZİDİ ŞERİATI’nın FAKIHLARI demektir. Şeyhülislam’dan aldıkları MEZHEB içtihadlarıyla karar verirlerdi. Kadılık sistemi ADALETİ sağlayamamaktadır. Çünkü şeriat fetvalarına dayanmaktaydı.
Bilgisizlik hakimdi. Mesela Kare biçimindeki bir araziyi dört varise bölebilirlerdi. Ama, topografik yani biçimsiz bir araziyi BÖLEMEZLERDİ, hak geçerdi.
Sistemde mutlaka Sünni olan taraf kazandırılır, Şii/alevi yurttaşlar mutlaka kaybederdi. (Alevilik bunun için çooooooook tepkilidir ve genlerine işlemiştir bu haksızlıklar.)
<> Kanuni Süleyman zamanı da bu şekilde miydi?
Kanuni’nin KANUN lakabı zaten “Yezidi/Edebalı şeriatı” üzerineydi. Yani Kur’an yerine Hadis/Sünnet/Mezheb üçgeni ile karar verirlerdi.
<> Tüm tarih kitapları üstünmüş gibi şişirilmiş.
Evet, propaganda=şişirmek demektir.
Oligarşik, monarşik adalet sistemi HANİFLİĞE aykırıdır. Çünkü bunlar mutlakıyetçi, meşrutiyetçidir, ama DEMOKRATİK değildir.
JÜRİ sistemi derken mesela TÜRKİYE jürisi şöyle olmalı: Nüfusa orantılı olarak Alevi-Sünni katılımcılar; Kadın-erkek nüfusuna bağlı katılımcılar; atamadaki kriterler. (Yeterli bilgi donanımı vb.)
En önemlisi de sibernetik ADALET için bilgisayar kullanımı olmalı. (Birbiriyle çelişen yasalar bilgisayara ayıklattırılmalı, nihai karar ve içtihadlara bağlanılmalı vb.) Yasalarda “boşluk” diye TALİHSİZ bir kelime olmamalı.
Hakimlerin satın alınmasını önleyecek tek şey, JÜRİDİR. Yargıç siyasi baskılar nedeniyle de eyyamcı olabilir, çoğu yüksek yargıç gibi, illa ki masonik klüp kayıtları olabilir. Siyasi iktidarların atadığı birileri olabilir.
Ama Türkiye’de JÜRİ sistemine geçilince, artık JÜRİ “Demokratik Cumhuriyet” olarak bu olumsuzlukları ortadan kaldıran KAMU VİCDANI sesi olacaktır. (Protestler kamu sivil örgütüdür unutmayalım.)
<> Amerikan eyalet sisteminde Jury bir vatandaşlık borcu. (Halkın HİÇ SUÇ İŞLEMEMİŞ -trafik suçu bile- bireylerinden belli bir trainee’den geçmiş kişileri Jury yapılır. Böylelikle jurynin sabit olması ve rüşvete açık olması önlenir.)
Evet, zaten SABİT JÜRİ olmaz. Tüm namuslu yurttaşların oluşturduğu DEVASA bir Jüri’nin yerel ve davanın durumuna göre atanmış “Nöbetçi” yani turnike, değişen Jüri sistemi bulunmalıdır. ABD’de 200 milyon kişi DEV JÜRİ’dir. Bildiğimiz Jüriler ise bunun “Dönüşümlü parçacıklarıdır”.
Aslolan PROTEST (Tüm KAMU/AMME sivil örgütleri olan VİCDAN birliği) olmaktır. Devlet denen KOMÜNİZM’e karşı çıkacak tek şey budur. Devletler hatalıdır. Özellikle TÜRKİYE bu konuda sabıkalıdır.
Kur’an’da >>>>>> Devlet denen UŞAK kurum, hizmetçi kurum, M İ L L E T için vardır. Türkiye’de tersi “Devlet baba, Babaların devleti, derin devlet sığ devlet vb.” gibi YEZİDİLİK berdevamdır.
KOMÜNİZM dedim, çünkü Türkiye’de MİLLET devlet için vardır. Şeyhine teslim olmuş mürid gibi… Amaç ve araç yer değiştirmiştir. Bu haksızlığı giderecek tek şey, PROTEST yasalardır >>>>>>> SİVİL KAMU/TOPLUM ÖRGÜTLENMESİ’dir.
Böylece Raina ve Unzurna da ortaya çıkacaktır:
Unzurna >>>>>>>> SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ BİRLİĞİ olarak, “Devlet denen, millete hizmetçi olan kuruma” NEZARET/gözetmen/kontrolör olmaktır.
<> Yalnız bizim ülkemize kamu/sivil toplum örgütlerine siyasi partilerin arka bahçesi kabul ediliyor ya da siyasi partilerin baskısı altındalar.
Evet candaşım. SARI SENDİKA gibiyiz, haklısın! 🙁 Çünkü içimize ekilen EDEBALI devletçilik sisteminden, 2099’a kadar kurtulmamız mümkün olmayacaktır. 1299’dan 2099’a kadar kaç yıl ediyor?
<> 400 + 400
Evet. 8 asırdır DAHA KUR’AN EMRİ olan JURY’ye ve kamu vicdanı fikrine gelemedik. :(( Damn!
Hans von Aiberg, 21/12/2003 (207/02)
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 207 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku