Size bir olayı anlatmak istiyorum. Başımdan geçen büyük bir talihsizlik bu…
Sabah Gazetesinin Müdürü iken istifa ettim ve ayrıldım. (40 yaşındaydım ve zaten kitap yazma emrim gelmişti. Aslında bin kadar makale yazmıştım ki bunlardan düzinelerle kitap olurdu.)
Hani yağmur yağıyorsa ilk alışverişiniz bir koruyucu (Şemsiye, yağmurluk vb.) olur ya… Ben de KİTSAN ile çalışır buldum kendimi.
İlk onlar talip oldular, ben de bir hayır vardır diyerek seçicilik ve piyasa araştırması yapmadan razı oldum ve oturup ilk iki cildi 8 gün gibi kısa bir zamanda gece-gündüz kesintisiz yazdım. Ama 5 ay sonra çıktı.
Niçin mi? Bin kişiye gösterildi. Tarikat şeyhlerinden tutun da, mahalle muhtarlarına kadar. Hatta cami görevlilerine kadar… Sonuçta bir kırpıntı başlamış.
Döndüm yurtdışından kitapların halen yayınlanmamış olmasına şok oldum. Çünkü 8 günde iki kitap yazıyorsunuz… 8 ayda daha çıkmamış!!!
(Bilirsiniz ben oturdum mu chat gibi yazıyorum, adı kitap oluyor.)
Neler söylüyorlar neler:
1. Üstad (Ben oluyorum), şu karadelik lafı çok belden aşağı başka bir şey diyelim mi ona?
2. Hocam şu uyduruk türkçe çok müstehcen Yaşam yerine Hayat diyelim.
Dalga mekaniği demiyelim dalga geçmek anlar bizim bu cahil millet. Mesela mihaniki mevce diyelim. Saidi nursi üslubuyla yazsanız dünya size üşüşür ve alkışlar.
Bu laflara sabrettim. Ama bana en koyan şu oldu:
Biyografimi bulmuşlar Kraliyet Akademisinden. Sözde bir kolejli yobaz genç de terceme ediyor.
Biyografide şu yazıyor: “Far Öer doğumlu Skandinav bir baba ile Alman bir anneden doğan… Danimarkalı yazarımız…”
Aynen şu diyalog oluyor telefonda:
– Ben duymadım şu uyduruk Far Öer midir nedir, bunun yerine başka bir şey yazalım.
– Skandinavlar Rus mu?
Ve uzun pazarlıklardan sonra ben ALMAN oluverdim(!) çünkü “Türklerle Almanların iki dünya savaşında ve başka durumlarda bir takım dostluk ve bağları varmış, vefa borcumuz varmış, Almanya Türklerle doluymuş” falan filan…
Far Öer diye özgür bir ÜLKE yok edildi. “Skandinav asıllı Alman bilim adamı…” diye yazıldım.
Hans adı olmazmış.! Bana sormadan yanına Mohammed kondu. İki kitap birden çıktığı için ikisinde de “Mohammed Ayberg” yazıldı…
Maliye vb. dinler mi? Mevzuatta “Kardeşim, adın neyse onu yaz” dediler. “Mali yükümlülük altındasın ve basın polisi tarafından denetleniyorsun.”
Yıl 1985’de oluyor bunlar, 17 yıl önce…
Bununla da kalmadı ne korkunç yanlışlar yaptılar. Bakınız benim verdiğim uzun bir yazıyı şöyle yapmışlar:
“… Bu yüzden İSLAM-SÜNNİ-HANEFİ-MEVLEVİ zincirini izlediğini görüyoruz…”
Sonsuzluk Kulesi ikinci ciltte bunlar yazılı, hemen başlarda bir yerde… Haberim yok ve keyfi değiştirilmişti.
Ben ne yazmıştım biliyor musunuz:
“Müslüman olarak son nefesini vermeye andiçmiş…
SÜNNETULLAH‘a tabi
HANİF DİNİ seçmiş
Mevlana Halidi Bağdadi’nin önayak olduğu bir öğretinin üyesiyim…”
Aman Yarabbi. Nasıl oldu da bu Müslüman-Sünni-Hanefi-Mevlevi oldu?????????????????????????? Nasıl oldu nasıl?????????????????????????????
1. Müslüman tamam.
2. Sünni DEĞİL SÜNNETULLAH (Sünnetullah=Hablillah=Allah’ın ipidir, MEZHEB-FIRKA YOKTUR.) Resulullah Hanbeli değildi. Hz. Ali de Alevi değildi. İKİSİ ve 110 sahabeler sadece SÜNNETULLAH’tan idi. Sünnetullah oldu Sünneti Muhammedi.
3. Hanif oldu Hanefi…
Bunu sordum ukala takımına… Yanıtları muhteşemdi: “Yanlış yazmışsın: Hanif değil Hanefi yazılmalıydı.” Adamlar böyle diyor delireceğim.
Yahu dedim, “Hanif diye ayetlerde anlatılan bir din var hiç duymadınız mı?”
Yanıt şöyle:
– “Ben Hatmi devamlı yaparım, rastlamadım.”
Ötekisi de şöyle diyor: “Onu okudum, O ayetler İmamı Azamın geleceğini haber veriyor. Nasıl ki Nur suresini Allah Saidi Nursi’ye indirdiyse, İmamı Azam’a da Hanif’i indirdi…”
Dedim ki, “Saçmalamayın Hz. İbrahim’den söz ediyor.”
Dediler ki, “Evet müşrik olmadığını söylüyor. Putperest olmadığını, tevhid dininden olduğunu… O din o çağın diniydi ve üzerine dört kitap indi, o din de sabiilik gibi ortadan kalktı. Eski bir dine mensup olduğunu söylemek seni gayrımüslim yapar.”
Yahu dedim, “Allah’ımız Resulullah’a diyor ki, yüzünü Hanif dine dön…”
Yanıt şöyle: “Orada murat edilen Hanefiliktir.”
Yahu İbrahim milleti diyor ayet…
Diyorlar ki: “İslamda Millet ve milliyetçilik yoktur!”
Mevlana olayı ise tam bir paradoksa döndü: Mevlana Halidi Bağdadi’yi HİÇ DUYMAMIŞLAR, bildikleri tek Mevlana ise Celaleddin’i Rumi imiş.
İşte dostlar. Benim hazin hikayem bu.
O sayfalar baştan yanlış gitti zaten…
-devam edecek-
Hans von Aiberg, 21/11/2001 (023/04)
Not: Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 023 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku