Yaratılış – Misal – Zerre/Hubbe/Mikro ve Kürre/Kubbe/Makro – Kuranda Petrol – Dalga/Parçacık – Kıyamet – Yecüc-Mecüc – Sayha=Ses ötesi ses

Örneğin Ala suresini bir gün şöyle bir anlatmıştım. 5. ayetteydi galiba: “Ahracel Mer’a=Otlağı/merayı bitirdi” diyordu.

<> 87-Ala/5: Sonra da onları siyah çerçöpe çevirmiştir.        

O zaman dördüncü ayet olsa gerek.

 

<> 87-Ala/4: O, yeşillikler bitirmiştir.

 

Evet.

Ahrace=HRC=İhraç etmek kökünden geliyor ama, nasıl ki “Hamid”i “Ahmed” biçiminde yazıyorsak (Diğer biçimleri Muhammed ve Mahmud) Eğer İhracı da “Ahrec” biçiminde yazarsak ANLAM bize başka bir şey daha söylüyor:

GÖZÜN GÖRDÜĞÜ YEŞİLLİK

Yani gözün görme hücrelerinin bir mikron olan görme çapından büyük olan cisimler… Yeşillikler… Yüksek yapılı bitki plantasyonu.

Ama “AHREC EL MER’A” dendiğinden bir de şunu anlıyoruz: “HARİCE ÇIKMAMIŞ MER’A=BİTKİLER var!”

Bunlar elbette toprak altında kalmadılar. Sadece gözümüzün görme çapından küçüklerdi. Üstelik onlar da  B İ T K İ  yani tek hücreli bitkiler. (Algea’lar ve tüm bakteriler   B  İ  T  K  İ  ‘dir.) Bu da bir Kur’an Mucizesidir…

Gözün hariçte gördüğü şey YÜKSEK YAPILI BİTKİDİR ve KÖMÜR olarak ölür.

Gözün hariçte görmediği (MAHREC) olan bitki ise çok küçük olduğundan görünmez ve kömürleşemez. Ama başka bir şey olur: ĞUSSAE = PETROL, yani ğasil=ıslak ya da sıvı yakıt…

Düşünün bütün bunları, “Ahrac”, “Mera” ve “Ğussae”den çıkardık. Üç kelime yetti de arttı bile… 1400 yıl önceden, bakterilerin bize bitki olduğunu da söyledi Kur’an. Petrolü bulacağımızı da… Ve Hepsi 3 Kelime (İki ayet).

İşte, Arapça’nın (Kureyşçe ve Kurayzca’nın değil) bu özelliğini bilen birileri için Kur’an kadar büyük ve anlaşılır ve detaylı bir başka kitap daha bulamazsınız. Üç kelimeden üç milyon şeyi hem de hiç zorlanmadan BULUR çıkarırsınız…

Onun için “Dağların yürümesi” ya da Vakıa suresinin ilk ayetini yazalım.

<> 56-Vakıa/1-3: Kıyamet koptuğunda, kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

Nasıl ki “ÇERÇÖP” dediği ĞUSSAE petrol ise, orada da tüm tercümeler yanlış:

Kıyamet’ten değil “VAKIA”dan bahsediyor. Çünkü BİRİNCİ SUR bir Vakıa’dır. Kıyamet ise İKİNCİ SUR üflenmesindedir.

Daha önce söylemiştim: Bir maddenin (Parçacığın) öztitreşimini yakalayan DALGACIK yani SES SAYHASI uzaktaki bir bardağı kırıyor. Ya da uygun adım yürüyen askerler veya bir klakson sesi, asma bir köprüyü SALINIM hareketlerine zorluyor, sonra da köprü bir hallaç pamuğu gibi atılıyor…

Bunu yapan da minicik bir klakson. Hani bir çocuğun çaldığı düdük, borazan gibi minik bir şey.

Çalan da İsrafil, üfleyen de İsrafil melek…

Fakat o ÖZTİTREŞİM Evren denen koca bardağa “Parçacık/Dalgacık” eşdeğerliliğini hatırlatınca… Klakson köprüyü, soprano kristal bardağı ve İsrafil ise EVRENİ darmadağın ediyor.

[] https://www.youtube.com/watch?v=cPALfz-6pnQ Titreşim frekansı yakalanan bardak paramparça oluyor

[] https://www.youtube.com/watch?v=3XE5qU0c5qU&t=168s Narrows köprüsü 1940ta rezonansa girerek yıkılır…

Bu, o güne kadar başımıza gelmemiş bir VAK’A. Böyle bir şeyin ilk kez başımıza gelmesine de  V A K I A  denmektedir. (Yani evren her haftada bir bardak gibi kırılmıyor ya)

İşte üç kelime de burada…

Vakıa-indi-çıktı.

Yani DALGA mekaniği. Evrenin parçacık iken DALGACIK durumuna geçeceğini söylüyor. (Her ayetin 7 anlamı var ya mesela bundan sonraki anlamı da protonun sabit olmadığını, yarıömrü olduğunu ve parçalanacağını söylüyor.)

<> Çok mantıklı bir açıklama hocam. Ses dalgalarının cisimleri tuzla buz ettiği deneylerle sabittir. Bütün dünyayı tuzla buz edecek kadar büyük bir ses dalgası neden olmasın

Bir de Yecüc-Mecüc’ün İÇİÇE bırakılması ve HER TEPEDEN dünyaya akmaları ile ilgili ayetleri hatırlarsak (Yazmaya gerek yok, daha önce yazmıştık) iki türlü DALGA mekaniği olduğunu anlıyoruz:

1. Vakıa türü=Bunlar küresel SES ve havuza atılan dalgalar gibi kasılıp gevşerler.

2. Dağların bulut gibi geçmesi, Yecüc-Mecüc’ün birbiri içinde bırakılıp her tepeden ve vadiden akmaları vb. Buna da transversal=ENİNE dalga ya da elektromagnetik dalga özelliği diyoruz.

Böylece Vakıa bize küresel (Dikine) dalgaları anlatıyor. Bunların sıkışıp-gevşediğini anlatıyor ve Kıyamet’in bir SES-ötesi ses olduğunu anlatıyor.

İşte Vakıa suresinin ilk ayetindeki üç kelimenin sırrı bu…

(Aynı zamanda biliyorsunuz ki Ad ve Semud gibi kavimleri de bir sesötesi ses ile bir “burkhan” [yakalıyor]. (Fırtına deniyor.) (Aslında yabancı dillerde karşılığı “Turbilance=Türbilans” demek…)

-devam edecek-

Hans von Aiberg, 02/11/2001 (015/03)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 015 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

015-03-rezonans-bardak-kopru

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar