<e> Sanat, yani bir Hanif’in sanata bakış yönü nasıl olmalı?
Cennet ne güzel değil mi? Cenneti anlamak için şu şelalenin yanındaki yeşil serinlikte bir piknik yapmak, o enfes nilüfer çiçeklerinin yayıldığı suda. O inanılmaz güzellikte kokan ve veremlileri tedavi eden Çam kokusunu içine çekmek. Muhabbet kuşlarının rengi ne kadar güzel değil mi? Tel tel renklemişler.
Zebra balığı BJK‘lı gibi siyah beyaz. Şu lepisdes ise kıpkırmızı bir mercan renginde…
Aman tanrım şu meyve ne güzelmiş. Çekirdeksiz üzüm… Kim bu tadı verebilir? Kim bir meyve suyunu “Karpuz denen bir kabuğun” içine şişeleyebilir?
İddiaya varım ALLAH bir sanatçı
Musavvir=Tasvir eden, tasavvur eden. Vehhab=Onun tablolarının bir eşi daha yoktur. O Rasim’dir resmeder.
Cennetin seslerini kokusunu O betimledi. Elhamdülillah!
Allah=Baş sanatçı.
Bilim ve Sanatın kaynağı KALPTİR. Demek ki eşit ağırlıklı ve bir dilemmadır. Bilim mantık öğesine dayalıdır; Sanat ise duygu öğesine. Bilim’de BABA gibi RAHMAN gibi BİR AĞIRLIK, Sanatta ANA gibi RAHİM gibi bir HAFİFLİK vardır.
İkisi ile insan insandır.
Zavallım melekler tek mekanizmaları MANTIK. Duygu yok ki? Duygu nefsanidir. (Enfustadır) Mantık ise afakidir. (Dış kabuktadır)
Melek mantığıyla hareket eder. Adı Azrail ise ACIMAKSIZIN öldürür. Memurdur çünkü, misyonu budur. Orada Allah’a karşı “Bu bebek çok küçük, çok şirin onu öldüremem” diye ağlamaya bile hakkı yok. Zebani denen meleklerin ne yalvarmaya ne insaf dilenmeye karınları toktur. Çünkü onlar MANTIK’tan başka bir şey bilmezler.
Bilim’de mantık maalesef bizi mahveder. Bilimin zekadan (Kurnazlardan) ve mantıklılardan (Radikal, fundementalist ve sceptik bilim adamı tiplemesi. Bunlar kendilerini hep Rasyonel sanırlar.) kurtarılması ve zeka-mantıktan soyutlayıp tek kaynağa AKIL’a yönlendirilmesi gerekir.
Bir örnek verelim: Bilim adamı AKIL’lı ise sorun yok. Ama Bilim adamı Zeki-kurnaz geçiniyorsa maymunun çenesine insanın kafatasını geçirip PİLTDOWN adamı diye herkese yutturur ve foyası meydana çıkana kadar da EVRİMCİ toplar kuşaklar boyu, evrime kandırılmış kuşaklarımızı.
Buna Zeki (Kurnaz anlamında) bilim adamı tiplemesi diyoruz.
Salt mantık bir bilim adamı ise tam anlamıyla bir açmazdadır. Mantığı atom bombası yapmayı emrediyorsa ya da laboratuarda anthrax üretip de “İDEOLOJİSİNE” bilimi feda ediyorsa onda ve öncekinde olmayan tek şey AKILDIR.
Bilim adamı Akıllı ise BİLGİN’dir. Salt mantıklı ise belki BİLGE’dir. Ama Zeki geçiniyorsa BİLGİÇ’tir. Üçü de farklı:
Bilgiç=Ukala’dır.
Bilge=Makuldur.
Bilgin=Akildir.
Üçü de A-K-L kökünden geliyor: Ukala-Makul-Akil. Bilgiç-Bilge-Bilgin.
Einstein örneğin AKİL’dir, Bilgindir. Çünkü SANAT tarafı büyüktür. Yahudi Menuhin kadar güzel bir keman çalan bir dahi o? Müthiş bir Hayalgücünü çizerek gösterirdi.
Aynı güç yine Einstein gibi Balık burcundan olan LEONARDO DA VİNCİ’de de vardı. Leonardo usta, bilim adamı, mühendis, sibernetik robot imalcisi, ünlü bir ressam ve heykeltıraş ve rönesans müziği bestecisi… Ama en önemlisi bir mühendis ve bilim adamı… Onun ünlü yazıtlarında hep teknik çizimler vardır. Bilirsiniz…
<> Peki Hızır, farklı bir kategoride mi?
Hızır başka bir kategoride…
Böylece bilim ve sanatın ayrılmazlığını yanıtlamış oluyorum.
(Reklam olmasın ama bir çok sanat dalı da var bende… Evet reklamları izlediniz, şimdi yeniden haberlere dönelim…)
<> Allah razı olsun
-devam edecek-
Hans von Aiberg, 24/10/2001 (012/10)
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 012 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku