<> Hocam bahsettiğiniz durumlar hayvanlar için geçerli. Ancak insan düşünebiliyor bunun nasıl oluştuğunu henüz bilemiyorlar. Frontal korteks düşüncenin merkezi. Ama düşünce süreçi nasıl başlatılıyor belli değil.
Hayvanlarla ortak bir düşüncemiz var: İyi bir hipnozitör, rastgele (sokaktan geçen) bir köpeği hipnoz ediyor, ona “Şu eve gir, şu fırını aç içindeki telefon rehberini bana getir” diyebiliyor. Köpek de mutfak kapısından giriyor, fırının kapısını ağzıyla açıyor ve telefon rehberini getirip hipnozitöre veriyor ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor. Çünkü o bir sokak köpeğiydi.
Düşüncenin harflerle anlatılan bir dili yok. Düşünce bir RESİM yazı gibi. Hipnozitör esir içinde bir resim çiziyor. Köpeğe hiç girmediği evin, fırının, rehberin RESMİNİ çiziyor.
Yani düşüncenin bir dili yok.
Biyosfer olarak her canlıyla (Bitkilerle bile) paylaştığımız bir yapısı var. Bitkiler de düşünüyor, korkuyorlar, endişeleniyorlar. Kendilerine bakan kişi hastalandığında onlar da hastalanıyorlar.
Bu biyosfer (Kur’an’da Tayyar Sema=Uçucuların üst limitine kadar süren bölge) bizim akvaryumumuz gibi.
Telepati de orada vuku buluyor.
Bir aslan saatlerce oturup bir sürüyü izliyor. İlginç olan şu, ölümü hisseden daima hasta bir hayvan oluyor. Aşırı huzursuzlaşıyor. Fazlaca hareket ediyor. Sürü koşuyor ve onu aslan ya da aslan ailesi yakalıyor. Av ve avcı arasında bir telepatik bağ var. Avcı zevk için değil, doymak için yiyor.
İnsan ise zevk için öldürüyor. :-((
Bu kadar ayrıntı içinde şunu söylemek istiyorum: Hayvanlarla birlikte Vital olarak aynı şeyleri (Beslenme, savunma, üreme vb.) düşünüyoruz. Ama ön alın lobundaki bir boşlukta sanki gizli bir “Görünmez beyin var”.
Zaten düşünce denen şey, çabasız bir süreçtir. Şu anda düşünüyoruz, kalori gerekmiyor, gece rüyada düşünüyoruz, (Aksi halde rüya görmezdik).
Ömür boyu düşüneceğiz, öleceğiz, düşünen mekanizmamız olan bilinç DÜŞÜNMEYE devam edecektir. Kabir azabında ya da sefasında, alemi Ervah’ta, hep ama hep düşüneceğiz.
Yeniden yaratılacağız, yine düşüneceğiz. Ebediyen cennet ve cehennemde düşüneceğiz.
Düşünmek için hiçbir çaba gerekmiyor. O kendinden olan bir süreç. Bakın şu halinize/halime, hep düşünmüyor muyuz?
İnsanın hayvandan farkı şu: BİLİMİ düşünebiliyor. Bilimin, uygarlık oluşturmanın, görgünün ve sosyal boyutların kesinlikle içgüdülerimizle (Üremek gibi) ilgisi yok. Sadece insana verilmiş bir yeti.
Eksi bedenimiz (Bilincimiz, Kur’an Ruh diyor) aynadaki bir görüntümüz ama ters: Kalp mesela sağda.. Buna suptil duble deniyor. Onun bizimle iki bağlantısı var.
Birincisi beyinle ortak bir kesişim/bileşim alanı oluşturuyorlar.
İkincisi çok tuhaf ama bir GÖBEK bağı.
İşte bu ikisiyle fizik beden (Ceset) ve para-fizik beden birbirine bağlanıyorlar.
Soru alabilirim. Soru var mı?
<> biraz sindirme zamanı tanısanız bize dr
<> Dr. psikolojik rahatsızlıklar kirlian fotoğraflarıyla tespit edilebilir mi? Edilebilirse nasıl bir tedavi uygulanır?
Kirlian beden (Enerji=Nefs) psikolojiktir. Dolayısıyla tanı yapılabiliyor. Renk kategorileri ve saçakların yumuşak ya da sert (Hair Cut=Keskin Saç traşı gibi itmesi gibi) formları var.
Örneğin, apopleksin yerini gösterebiliyor.
Şizoid zeminde koyu maviye doğru bir renk değişmesi oluyor.
Şizofrenide ise birbiriyle ilintisiz binlerce boncuk gibi renkler çıkıyor. Hasta bir konuyu sürdüremiyor. Çünkü ikinci renk başka bir konu, üçüncü bir başka konu. Bunu somutlaştırırsak: Birinci cümle, “Sağol iyiyim doktor”, ikinci cümle “Teyzem yengeme gitti”, üçüncü cümle “Zaten salatalık sevmem”.
Eğer bir şizofrenin rengarenk olan bu ilintisiz aura renklerini, önce koyu mavi olan Şizoid aşamaya iade edebilirsiniz. Bunun için renk cebiri denen bir matematik yöntemle, beynin renklerinin düzenlenmesi için bir osiloskop gerekiyor. Şizofreni, şizoid olarak kısmen iyileştirebiliyorsunuz.
Çok mu ayrıntı oldu???
<dr> Teş’ler, keyifle okuyorum
Bir şeye daha şaştım. 7200 denek (Thelma Moss, Üniversite öğrencileri arasında yaptı) durup dururken, birbirini tanımayan iki parmak sahibi birbirinden ya nefret ediyor ya tersine birbirini ilk bakışta seviyorlar. Sempati-antipati ikilemi.
Bu empatiyi çözen yine inanılmaz bir etmen var.
Koç burcunda doğanlar ikizler burcuna sempati, Yengeç burcuna antipati duyuyor.
Boğa burcundan olanlar, Balık ve Yengeç burcuna sempati duyuyorlar, Aslan ve Kova burcundan nefret ediyorlar.
İkizler burcu hem Koç hem Aslan burcuna sempati duyuyor ama Balık burcundan tiksiniyor neredeyse.
Yengeç burcu Boğa, Balık burcundan hoşlanıyor ama Koç, Akrep burcundan nefretleri oynuyor.
Aslan burcu, ikizlerden başkasına düşkün değil, Terazi ve Boğayı gördüğü yerde parçalamayı düşünüyor.
[] http://web.archive.org/web/20031224140728/http://politron.de/
<> Thelma Moss’un sitesi.
<> Thelma Moss LSD experimentleriyle meşhur biri.
Evet biz Seattle ve Vancouver’da birlikte çalıştık. Bir de Kirlian fotoğrafist bir bayandır Thelma Moss. O halde geleceğin psikiyatristlerinin “Burç bilimi ya da bioritm'” bilmesi de gerekiyor..
<> Aldouis Huxley’de
Aldous Huxley’i de biliyorum.
-devam edecek-
Hans von Aiberg, 03/10/2001 (004/04)
Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.
önceki bölümü oku | 004 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku