Arz’dan Arş’a Sonsuzluk Kulesi 1 üçüncü albüm Kesim 63
Ters-yüz zaman
BİR karadelik tekilliğinin şok edici bilimsel sonuçları vardır. Eğer uygun nitelikli bir tekilliğe yakalanır, gökkapısının ardından öteki uzaya çıkarsanız, geride kalan sizi ebediyen orada “Ağa takılmış” gibi görecektir.
Oysa ikizimizle ikimizin de haklı olduğu büyük bir çelişki içindeyiz: O bizi ebediyen tekillikte asılı kalmış sanmaktadır.
Ama aslında Schwarzschild hunisinin girişi bizi yutmuş; çıkışı ise başka bir evren bölgesine ya da paralel bir başka evrene fırlatmıştır.
Biz tersine saniyenin 64 milyonda-biri zamanda “Yeni bir sona” ulaşmışızdır. Her şey saniyenin 64 milyonda-biri zamanda olmuştur.
Böyle küçük bir zamanda, “Zamanın aktığını bile hissetmeyiz.”
Her şey göz kırpma süresinden milyon kez daha kısa bir zamanda olduğu için, bir şey idrâk edemeden kendimizi “Başka bir yerde” buluruz.
Bu kadar kısa sürede bir tünelden geçmişizdir ama “Nasıl bir yerdir, nedir?” bilmemiz mümkün değildir. Çünkü gözümüz bir saniyede 24 enstantane (durum, film karesi) çekebilir. Ya saniyenin 64 milyon-da-birinde ne göreceğimizi ve algılayacağımızı sanıyoruz ki?
Tünel süreci Kuantum teoreminin sonucudur ve Kur’an’da “Sûr borusu” ve “Zülkarneyn=İki boynuzlu” diye bildirilen misâl ile açıklanır.
“Tünel” içinde ne olup bittiğini ve “Başka bir yer” dediğimiz paralel evreni, yeri gelince yeniden gündeme getirmek üzere gözardı ederek, şimdilik bilmemezlikten gelelim ve konumuzu “zaman” ile boyutlandıralım.
Karadeliğin zaman açmazlarının daha da şaşırtıcı sonuçları var: Örneğin dönen bir karadeliğin halka gibi olan tekilliğine tam ekvator kemeri üzerinden yaklaşırsak, burada çekim yoktur. Yani ölmeyeceğimize güven getirebiliriz. Ama tutulum düzleminin dışında hemen paramparça oluruz.
Şimdi bu tekilliğe dönme yönünden ters bir tur atmak için yanaşalım:
Tur atarken, bize karşıdan gelen “Kendimize” rastlayacaktık ve şoke olacaktık. Sonra belli bir yerden geri döndüğümüzde, bu kez karşıdan gelmekte olan “Kendimize” rastlayacağız.
Giden ya da dönen kendine rastlıyor!.. Giden dönmekte olan kendine; dönmekte olan da gelen kendisine nasıl rastlar?
Bu olayı anlamak için, diyelim ki her beş dakikada bir, başka bir renk elbise giyelim. Bunlar da gökkuşağının renk sırasına göre olsun. (Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve son renk mor).
Kırmızı elbiseyle ilk beş dakikayı yürürken, “Mor elbiseli” kendimiz karşı yönden gelerek yolumuza çıkacaktır. Buna bir anlam veremeden, son renk olan mor elbisemizi giyinceye kadar hep ileri gidecek ve sonra geri döneceğiz.
Döndüğümüz zaman bu kez karşıdan gelen lacivert elbiseli “Kendimiz” ile selamlaşacağız.
Sonra onun arkasından “Mavi” onun ardından da “Yeşil” elbiseli kendimizle yüz yüze gelmeye devam edeceğiz. Böylece en baştaki kırmızı elbiseli olan kendimize, en sonraki mor elbiseli olarak rastlayacağız.
Baştan yola çıkarken de geri dönen kendimize rastlamış, geri dönerken de yola çıkan ve yol boyunca gelen bir yığın kendimize rastlamıştık…
Elbiseleri renklememizin nedeni, bunların zaman içindeki “Hangi ben” olduğumuzu ayırt etmek içindi.
Kırmızı elbiseli geçmişimiz; mor elbiseli geleceğimizdir. Böylece dünümüz yarınımızla bir “şimdi” içinde birleşmektedir.
Gittiğiniz yön zamanın ters akma yönüdür.
Rastladığınız her bir kendiniz, normal yönde (zamanda ileri giden ve ard arda saniyeler boyunca dizilmiş) kendinizi temsil etmektedir. Yani sizin geldiğiniz ilk yoldur. Ama geriye döndüğünüzde, zaman oku tersine çalıştığı için bu gelecekten geçmişe gitmeniz demek olacaktır. Ve bu nedenle daha önce gelen kendinize rastlamış olacaksınız.
Bu halka boyunca bir zincir gibi dizilmiş kendinizden binlercesinin kopyasından oluşan bir zincire rastlamanızın derin sonuçları ve sorunları vardır:
Bunlardan hangisi “Asıl” sizsiniz? Önceki mi sonraki mi? Arada bir tanesi mi? Öncelik sırasını nasıl kullanmalı? Hangi renkteki elbiseli kişi kendisinin “Asıl ben” olduğunu ileri sürebilir? Zaman içinde ard-arda dizilmiş “Benler” katarının bu konumu, benlerden oluşmuş bir tesbih dizgesini anlatmıyor mu?
Şimdi doğrudan bir karadeliği kullanarak karşı evrene geçelim ve oradan tekrar geri dönelim. (*)
____________________________
(*) Tabiî bir karadelik sadece yutar ve ardından bir akdeliğe verir. Bu akdeliğin olduğu yerde yine bir karadelik vardır ve biz tekrar buradan yutularak geri çıkabiliriz. Deneyimizi basitleştirmek için bir karadelik kapısından içeri girip -geri çıktığımızı varsayalım.
____________________________
Karadeliğe girer ve geri dönerken, “Yola çıkmakta olan kendimize” rastlardık ve hattâ bu kendimize, yolculuğumuzun nasıl geçtiğini anlatırdık.
İnsanın kendisine rastlaması ve kendisiyle konuşması yine zamanın açmazlarından biridir. Çünkü biz karadelik içine girdiğimizde evrenin kalan ömrü bitmişti ve dönüşte, biz gelecekten geçmişe, yarından düne yol aldığımız için, kendimize rastlarız. Bu kendimiz/yolculuğa çıkmakta olan geçmişteki görüntümüzdür.
Sonra ikimiz birlikte, yani “iki ben” birlikte yine karadeliğe girer ve dönüşte, yola çıkmaya hazırlanan öteki bir çift “Ben”e selâm verirdik.
Sonra dördümüz gider, döner ve dönüşte 8 kişi olurduk. Sekizimiz 16, 32, 64, 128 ben oluverirdik.
işte dönen karadeliğin halka tekilliğinde kendimize rastlamamız ve binlerce ben’in ard arda dizilmiş olmasının ikinci ispatı da bu tür bir yolculuk.
Şimdi başka bir deney yaparak paralel evrene çıkalım. Ya da ikizimizin ışıktan hızlı gittiğini; dolayısıyla zamanın tersine çalışması nedeniyle yola çıkmakta olan kendisine rastlamasının felsefî sonucunu vurgulayalım:
Biz yola çıkmadan amacımıza ermiş, karadeliğe girmeden girmiş-dönmüş oluyoruz.
Allah’ın Ol emrinin anında olmasının nedeni de bu: Oldurmak amacı daha yola çıkmadan oluveriyor. Yani dönen kimse yola çıkmaya hazırlanana rastlıyor. Dolayısıyla yolculuğun nasıl olduğunu anlatıyor ve “Amaç” yola çıkmadan da gercekleşiyor. Evren’de her şeyin ALLAH’I tesbih ettiğinin zikir ettiğinin de anlamı vardır. (*)
_______________________________
(*) Bu tesbih ve zikir ard arda dizilme olayıdır. Işık zerrecikleri olan “Kuantların” ard arda dizildiğini, bir magnetik tesbih ipliğin de peş peşe sıralandığını bize kuantum teoremi bildirmiştir. Bu cildin sonu ve 2. cildin devamında geniş olarak açıklayacağız. Evreni oluşturan kuant denen noktacıklar, aslında bir dalgacık ve ona eşlik eden bir parçacıktan kuruludur. Bu haliyle her biri tesbih konumundadır, biri diğerine nakleder. Aynı sistem kuantlar elektromagnetik görünmez bir ip üzerinde ileri geri hareket ederler ki bu iplikçik tesbihin dizildiği ve tesbihi bir arada tutan, diğerlerinden ayıran tesbih ipidir sanki…
________________________________
Karadeliklerle ilgili deneyimizde, de, peşpeşe “Aynı kişinin ardışık şimdileri boyunca” kopyalarının dizildiğini de gördük. Sonuncunun zamanı, hep ileri giderse geleceğe akar. Ama geri dönerse bu zamanı gelecekten geçmişe akar ve geçmişteki kendisine rastlar.