Chat 268 – 30 ocak 2005

chat-268-logo-hi Chat 268 – 30 ocak 2005

[] Kaptan msccp10SCE nickiyle bağlandı

<> slm slm 🙂 kaptan hoşgeldiniz

selam esselam’ın selametli kullarına selam MİH milletine efendimiz ümmetine… Hoşbuluşturana hamdolsun. Allah’ımıza o sevgilimiz Allah’ımıza, o herşeyimiz Allah’ımıza çok teşekkür, sonsuz teşekkür -ki yine onu anmak üzere buradayız- izin verdi.

Hepinizi çok seviyorum Hanifcandaşlar-özikizkardeşler.

Geçen chat’te tarifsiz sırt ve bel ağrıları çekiyordum. Biraz huysuzluk yapmış olabilirim, beni lütfen bağışlayınız.

<> est. kaptanımız

Başkanıma ve yarbaşkanlarıma da saygı ve sevgiyle.

<> saygı sevgi bizlerden size kaptanım

Candaşlarım, bu yıla mahsus olmak üzere, sözünü ettiğim bir Aquarius cycle dönemi var. 300 yıl boyunca bu “Kova Evresi” işbaşına geçti. 26. Ağustos’ta Millenium olarak başladık.

9 yıl esneklikle tam üç asır sürecek bu dönemin başlangıcı için gelecekte “Kıyametin ilk büyük alameti olan “Kadife Yumruk”, kendinin alamet olduğunu farkedince başlar ve bu alamet Adler’in adının Mighty ve Hızır’ın adının Almighty olmasıyla devam eder.

Bu süre içinde Mighty ve Messiah da birer alamet olarak Dabbeyi izlerler. Böylece Kadife alametler biter ve yerine geçen ŞEDİD alametlerle Aquarius devresi biter.

İşte göksel deklarasyon buydu. Bu evrede ayrıca burçların girdiği Kova burcu dönemlerinde -ki şimdi tam içindeyiz- tam göbeğindeyiz.

23 Eylül ile 24 Ekim arasında bir AY zaman kaydığı için ve bunun geri tepmeleri olduğu için (Zilzal depremleri: İlki Fransa ve Cezayir’de başladı)

Bu bir aylık zaman kayması döneminde Kur’an’da adı geçen Şİ’RA güneş sistemi, artık bu dönemin yıldızı (burç asırlarının yıldızı) oluvermiştir.

Şi’ra Aquarius Cycle’ın YÖNETMENİ/logo meleğidir. Paralel evrenle burada karışma olacaktır. Şi’ra’nın sistemimizdeki temsilcisi ise Uranüs’tür. Yani bir LİNK vardır artık şi’ra ile Uranüs arasında…

Uranüs’ün taaa Kalde(geldani)lerden bu yana tanımı vardır: Bilim, deha, iletişim, bilişim planetidir. Özgürlükler ve soylu beşeri özvericilik ve eşitlik üzerine dokumuştur.

Ve Uranüs denen elektrikli (Elektromagnetik aşırı şiddetli-bir yıldızın (Yani planetin) etkileri inanılmaz kışkırtıcıdır. Öyle ki insan-burçları üzerinde sizlere akıl almaz değişiklikler ve kışkırtmalar uygulamaktadır.

Bu alışılmamış kışkırtmalardan Kova ve Oğlak burçları pek az etkilenirken, diğer burç mensupları için tam bir etkilenme olmaktadır. Bunu kendi eşinizde, çocuklarınızda veya işyerindeki patronunuz vb. herkeste BİRAZ hissetmiş olmalısınız -dikkatli bir gözlemciyseniz-.

<> evet efendim

Bu kışkırtıcı etkiler yaklaşık 21 Aralık’da başladı ve 19 Şubat’ta bizi terk edecektir. Bu arada yapılan birtakım “İyileştirmeler” veya dostluk mesajlarında “Yakışık almayan” reddetmeler, sertleşmeler ve restleşmeler yaşayabiliriz. Bu kritik dönemin çıkmasına çok az bir zaman kaldı.

Aslında Uranüs (Şi’ra ile) size kötü etkiler yüklemiyor, siz öyle sanıyorsunuz/biz öyle sanıyoruz. Çünkü ÖZGÜRLÜKLER yıldızı olan, İNSANLIK İDEALLERİNİN SEVGİSİ planeti olan Uranüs, bu soylu amaçlar doğrultusunda “Devrimler” yapmaya başlıyor. Özgürlük çağı açılıyor. Daha çok insan hakları çağı açılıyor.

Bunlar çok iyi ama Sabit burç mensupları bu rahatlarını bozan değişimi istemez. Değişken burç mensupları da “Kendi dışındaki bir değişimi istemez”. Öncü burç klasmanına mensup kimseler de “Öncülüğü” kendi ellerinde tutmak ister.

Böylece tek başına Uranüs (Kova) diğer 11 Burca meydan okumaktadır.

Bu bizim de başımıza gelen bir meydan okumanın tıpkısıdır. 100 kadar Hanif tüm İslam Alemine meydan okumaktadırlar. İslamı ehlikitab kâfir dini olarak betimleyip protesto etmekteler. Küçük çıkar gruplarının karşısına dikilmişlerdir.

Sizleri DOKUYAN da bu Şi’Ra’nın hoşgeldiniz mesajıydı.

Şi’Ra >>>>>> ŞUURLANDIRAN YILDIZ, bilinçlendiren yıldız. Sevdiklerinizi NEFRET ettiğiniz için öldüren değil; sevdiklerinizi sevdiğiniz halde onların sizi sevmeyişi üstüne bonus olan size nefretlerini gözönüne alarak “Kininizle geberin -ama sizi seviyorum-” diyen yıldız…

Biz beddua etmiyoruz, sadece onları kendi KİNLERİ öldürüyor. Onlar nefislerine eziyet ediyorlar. Bizim BARIŞ (Selam) karinamız asla değişmedi. Değişmeyecek de…

Onlar kendi kendilerine/öznefislerine eziyet ediyorlar. Bizler de bunun tersine >>>>> Nefsimizi öldürüyoruz.

Onlar peygamberleri haksız yere öldürürken, biz de kendi nefsimizi haklı yere öldürüyorduk.

Nefis kendi ölümünü -aslında- çok sever. Ama lanet olası bireysel şeytanımız bunu tersine çevirir: “Sen kişiliksiz misin?” diye bizi dürter durur.

Mesela “Ben Ateistim, Allah’a inanmam” demek, sanki bir kişilikmiş gibi. Oysa insanları kişiliksiz kılan şeytandır. “Senin kişiliğin yok, ATALARININ DİNİ var, sen ona inan!” veya “Kimse Kur’an’ı anlamaz, sen hadislerle bunu anlayacaksın” diyerek bizi kişiliğimizden uzak ve azade tutar.

Nefsimizi öldürmek şudur: “ÖLMEDEN ÖLMEK

İdris, Yahya vb. bunu yaptılar… ÖLMEDEN ÖLDÜLER. (P ve olumsuz p denklemi) (Mesela düşmanımın düşmanı benim dostumdur demeniz gibi)

Ayet diyor ki: “İki kere öldürdün iki kere dirilttin…..”

Bunların birer matematiği var (yeri gelince açacağız elbette)

Eğer aranızda şu ve bu nedenle (Hanif ahlaka ters gelen) bir husumet var ise, biliniz ki sizler daha nefsinizi henüz-halen DAHA öldürmemişsinizdir.

Böyle husumetlere karşı sizlere M-Meclislerinin ve M-Misak ve Miraclarının tavsiyesi şudur:

Bu Uranüs kışkırtıcı döneminde hareketsiz durmanız ve sabretmeniz ve bu kışkırtıcı etkiler geçtikten sonra da HALEN aranızda SELAM SELAM yerine tek bir SELAM varsa kendinizi gözdengeçirmenizdir.

Bu benim kendimden yazdığım bir şey değildir. Bu M denen yukarı kriptolojik katmanların BİZLERE tavsiyesidir. Ve bizlere bu tavsiye aslında ASR suresinde zaten yapılmıştı. Yani M meclislerinin söylediği zaten ASR suresinin İÇERİĞİYDİ!

<> Asr/1-3: Asra yemin olsun ki – İnsan mutlaka ziyandadır. – Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır

<> Asr/1-3: Vel asr – İnnel insane le fi husr – İllellezıne amenu ve amilus salihati ve tevasav bil hakkı ve tevasav bis sabr

DAHA ÇOK KENETLENME İSTİYOR yukarı planlar. Aksi halde başımıza gelecekler: Andolsun ki (Vallahi anlamında) Aişe ve Hafsa annelerimize gelen ve şakası bile olmayan en en en CİDDİ ayetler=Uyarılardır.

Aksi halde Allah içimizdeki husumet (hasımlık) sahiplerini ve tolere edemeyenlerin horgörenlerin yerine YENİLERİNİ (daha hayırlılarını) getirmek üzere, HEPİMİZİ İPTAL EDECEK kadar, yerimize yeni bir grup getirecek kadar ACI bir ders ile sonuçlanabilir!

Jana, onun öyküsünü biliyorsunuz: Ta felç geçirdiği ilk günden beri bizimle kalacağına, yarım asır ileri kaydırıldı. Bunun nedeni BİZ (başta ben) idik. Sonra oradan da ileri 350 yıl kaydırıldı.

Biz halen ders almıyoruz. Oysa bizler Jana’yı şu çağda, mesela birgün İstanbul buluşmasında benimle YANYANA görmek istemez miydiniz? Hatta Hawking ile üçümüzü bir 10SCE ekibi olarak görmek istemez miydiniz?

<> elbette

<> isterdik tabi

Bu üç kişiye M-Meclisleri “Rüya takım” diyorlar -gelecekte-. İki TimeWalker ve bir Time Walkyrie ile MEHDİST ve MESİHİST görüş başlatıldı. “Hanifliği keşfedip yaydılar başardılar üçü ve 313 Mürseli (sizler)” dediler.

CORE memory’yi kuramadık: çekirdeği oluşturamadık. Sacayağından biri olan JANA sıçramalı ve iki kademeli olarak çağının ötesine bile döndü.

Çekirdek hafızası ne demektir? Read Only Memory (ROM) ne demektir?

<> Salt okunur bellek

Bir rastlantı gibi bunları RABB sorusunda geçen chatte anlattık. Kalu Bela ile bağdaştırdık. ROM, RAM, HDD dedik. Sadece bilgi vermek değildi amacım. Çekirdek belleği araştıracağız bugün. (O konuyu yarım kesmiştik)

CORE MEMORY ne demek?

RAM (ROM değil) ne demek?

Girişi sizler yapınız, söz sizde arz ederim. Beklemedeyim. ROM ve RAM’ın farkı nedir?

<> öz hafıza bellek

<> ram tekrar yazılabilir bellek, rom bir jere yazılan sadece okunan

<> ing. bir kürenin (ya da başka şeyin) merkezi, çekirdeği

<> RAM (Random Access Memory).

<> ROM (Read Only Memory)

Evet RAM. Random (Rastgele) bu sözcük bu evrende OLABİLİR Mİ?

<> olamaz, evrende tesadüf yoktur

Rastlantı varsa >>> PARANORMALLİK yoktur. O zaman Tanrı, melek, Rüyalarımız da yoktur! Access nedir?

<> giriş

<> erişim

Rastgele nasıl erişirsiniz?

Hani benim HİDDEN VARİABLES, yani COMPANSATİNG HOLE (ödemeler dengelemeler geçidi)?

Hani benim HEMZEMİN GEÇİDİM???????????????????? Rastgele erişim olur mu?

Bunun yerine size CORE MEMORY‘yi önerdim. Pekiyi bu ne demek?

<> çekirdek hafıza

<> bios

Ve biraz daha yaklaşalım: HOLOGRAFİK HAFIZA ne demek?

<> evrensel hafıza

<> bilginin çok boyutlu kayıt edildiği bellek, evrensel hafıza

<> aracısız link kurma

<> levhi mahfuz

Ana kitap/program çokboyutlu bellektir. Rastgele değildir. Asla ĞAYB Alemine Allah sizi (random olarak) MUTTALİ ortak eder mi?

<> hayır

Etseydi, şimdi canı isteyen gider Arş ötesinde Rabbiyle sohbet ederdi…

<> Programların kalıcı olarak durduğu sadece okunabilen bellek tipidir. Veri sadece ROM bellekten elde edilebilir. Hiçbir bilgi ROM belleğe yazılamaz. ROM yapımcı veya kullanıcı tarafından bir daha değiştirilmemek üzere konulan program komutlarını içerir. Örneğin BIOS ROM belleğe konulur. ROM bellek uçucu değildir (non-volatile). Yani bilgisayar sisteminin enerjisi kesildiği zaman ROM’da depolanan bilgi kaybedilmez.

Evet, sözün özünü yazdın! Yani Kalu Bela’yı yazdın. Orada bize ROM yüklendi. (Geçmiş chatler)

<> 30-Rum/30: O halde yüzünü dine bir hanif olarak tut: o Allah fıtratına ki insanları onun üzerine yaratmıştır, Allah yaradışına bedel bulunmaz, doğru sabit din odur, velakin nasın ekserisi bilmezler

<> Allah’ın (BIOS setup ayarları) HANİF FITRAT/FORMAT üzerinedir.

ROM’un Kur’an MİSALLERİ ŞUNLARDIR:

(Biri engellendi. Diğerini söyleyeyim)

RA kelimesi, bu elbette sadece Amon-Ra değil! RA’nın Kur’an şifresi şudur: “Sana Ruh’tan sorarlar, de ki o rabbin EMR’indendir….”

EMR

Bu nedir?

RA >>>>> EMİR KİPİDİR

Örneğin

İK*RA! >>>>> O K U

FİKRA >>>> Tefekkür et düşün EMRİ

ZİKRA >>> Allah’ı an EMRİ

Şİ’RA >>> Şuurlan/bilinçlen EMRİ

Şimdi bunlara READ mi diyelim yoksa RANDOM mu diyelim? ??? Yorumlarınız lütfen.

<> read

Ben iki yıldız overREAD diye yırtınıyorum, bunun nedeni nedir?

<> 7-Araf/29: Şunu da söyle: “Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O’na doğrultun. Dini yalnız O’na özgüleyerek O’na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O’na döneceksiniz.

<> 7-Araf/29: Kul emera rabbı bil kıstı ve ekıymu vücuheküm ınde külli mescidiv bedeeküm teudun

Gördünüz mü [candaş], bunlar size RASTGELE mi verildi, yazdıklarınızı Rastgele mi buraya yazdınız -ayetleri- ve Allah da ayetlerini RASTGELE mi yazdı Kur’an’a?

<> Hayır

<> Hepsi adrese teslim bilgilerdi

O halde RABB ile ROM özdeştir. RAM değil.

RAM neden gerekli onu da yazayım: Rastgele serisi ışıktan yavaş giden ve ışık hızında giden sistemler içindir. Yani indeterminizm oluşur. (Rastgelelik, şans serileri, istatistikler vb.)

Şimdi şu yazdıklarımı: “Rastgelelik, şans serileri, istatistikler” bu üçünü, yani indeterminizmi IŞIKTAN HIZLI hızlandırdığınızda ne olur? (Heisenberg değiştirgeçleri sadece ışık hızı=C ivmesine kadar geçerlidir.)

<> Her şey determinize olur.

Evet determine olur. ÇÜNKÜ elektronun belirlenen yarıçapı (r=2,7) r=0 olur. (Sanal, intrinsic, imajiner, complex vb.) olur, o zaman ışıktan hızlı bir elektronunun OLASILIK (probability) aralıklarını nasıl hesaplarsınız? Nasıl belirlersiniz elektronun hızını?

<> Olasılık olmaktan çıkar o zaman

Bir günün bin yıla eşit olduğu o platformda nasıl “Elektron şu zamanda ve şu noktada” belirsizliğine düşersiniz?

Artık elektron bir ŞEY (Külli şey’inlerden bir şey Elif-0) olmuştur.

[] Elif-0: א0

O platformda (ortamda) artık RANDOM yoktur, READ-only-M vardır. Siz onu ancak LEVHİ MAHFUZ (Read only Memory) olarak okursunuz. Üzerine yazmanız için onu ilk yazanın kitabını SİZİN değiştirmeniz gerekir. Bu da Elif kez Elif+1 formülü gereği MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Mümkün (iMKaN) probability=Olasılık demektir. Olasılık yoksa???? Değiştirmenin mümkünatı da yoktur!

Gelelim LEVH kelimesinin Bineer açılımına.

LE=0 (Tüm La, Le, Li, Lü sıfırdır)

V==OR (veya)

HU >>> O (he gibi)

Aynı zamanda HU(we)=EL EV VE LA

Yani topluca 0-OR-1-AND/OR-0.

Bunun SONUCUNU yazayım:

Le=ASLA

VE (vav)

ASLA

EL (ALLAH’TAN BAŞKASININ)

VE VEYA olarak değiştiremeyeceği yazılım demektir.

Bunun yöntemini hatırlayınız: AL+LA+HU >>> VARSA/YOKSA O… İster var deyin ister yok deyin illa ki O (hu); ya da varsa yoksa illa billahi…… bir ve/veya sıfır >>>> O’dur ROM’u yazan.

Biraz karışık oldu ama, bineer sistemin hem bir digital matematiği hem de “ADEM EŞYAYI İSİMLENDİRDİ!” sırrınca bir MANTIK veciz cümlesi vardır.

LEVH asla değiştirilemez. Çünkü Eşyayı (ŞEYLERİ) isimlendirmenin anlamı var:

ŞEY‘lerin bineer karşığılı N (nun) harfidir. NUN suresi var biliyorsunuz! İKRA (Read only memory) gibi, ama bu kez WRİTE biçiminde…

Hatırlayınız ki KALEM (program) evrensel ve ADEMCE bir isimdir (Calamus=Kalem gibi) (Hatırlayınız Latincedir) (Kalama=Sanskritçedir) ve bundan türetilen KE-Lİ-ME yine sanskritçedir.

Allah Mutakallim ve Mütekellim sıfatlarına sahiptir dediğimde ne anlarsınız candaşlar? (yorum lütfen)

<> Allahın programladığını, program yazdığını

<> KLM, kalem ile yazan ve yazdıran?

<> Allah konuşan ve yazandır

Evet KALEM=Programlama eylemi. Allah’ın yazması, Hans gibi kitap yazma anlamında değildir, O doğrudan bir PROGRAMLAMADIR. (Kaba bir örnek: Mesela notebook veya Office programları olmadan NEYİ nasıl yazacaksınız?) (Note pad anlamında not book dedim) Pano anlamında.

READ ONLY olmadan veya Beos, Bios’u açmadan bir bilgisayarı nasıl HDD haline getirirsiniz? HDD sizin edindiğiniz tecrübeler, deneyimlerin tümü, günah ve sevaplarınız, tutarlarınız içerikleriniz. Onu bile siz/ben yazmayız, Kiramen Katibin yazar!

<> RABB (RA-B) …….. burada B >>> B-isim-Allah-RAhman-RAhim işaret ederek Rabbinizi Bilin mi demek istiyor?

Evet zaten taaa en en başta verilmiş.

(İngilizcede hem Be hem by hem de Beginn -Almanca’sı Beginnen ve Bei) Hatta hatta (tıpkı Horse Power gibi) BİOS beos bile ta kendisi.

<> “Allah insanı RAB sıfatı ile terbiye eder.”

Evet. İşte MATRİX programı (Holografik hafıza nedeniyle Evren bir H A Y A L ve bu hayalin holografik hafızalarını kendi nefsimize (HDD) yazmamızdır. (Fetih-27’de ilk kez fark edildi.)

Çay molası (1 dk. sadece)

<> afiyet olsun kaptan..

<> 48/27: Andolsun ki Allah, resulüne o rüyayı hak olarak doğru çıkarmıştır. Allah dilerse, başlarınızı traş etmiş, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde, korku duymadan Mescid-i Haram’a mutlaka gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi de bundan önce size yakın bir fetih nasip etti.

<> 48/27: Le kad sadekallahü rasulehür ru’ya bil hakk* le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminyne muhallikyyne ruuseküm ve mükassyriyne la tehafun* fe alime ma lem ta’lemu fe ceale min duni zalike fethan karyba

Geldim.

nedir? (Latince) (Yunanca ve Sanskritçe)

<> iki

nedir? Yine iki.

+NARY. *GİT.

<> duo=di=two=iki

Bismillahi’nin Bİ’si nedir? (Başlamak ve İKİ) Yani şu anlamları vardır:

1. Bi >> ing. By (sonraki İngilizcelerde in the name… anlamında. Bunun nedeni By Odin (Odin adına) diyorsanız, bu pagan adeti sayıldığından, bunu kibarca in the Name of (mesela Allah) diye d e ğ i ş t i r d i l e r , ama By Bus (otobüs ile) kelimesini değiştirmeyi unuttular 😉 Çünkü “Otobüs adına!” komik olacaktı.

Neyse ki Shakespeare bu tuzağa düşmedi, (By GOD dedi) Vallahi demektir. (Ayrıntıları başka bir chat’de veririm.) Aslı Sein (olmak = am, is, are) olan kelime neden TO BE diye değiştirildi? Sein nedir? (old english) veya şimdiki ALMANCA: ich Bİn, du Bİst gibi. nedir?

<> olmak

<> sein=olmak (am is are/ bin bist)

Evet. Bu yeni bir kelime değil. Sanskritçenin tek kaynağı olan ADEMCE’nin kelimesidir. Adem’in verdiği isimdir. Taaaa gelmiş germen dillerine yerleşmiş.

BİR nedir? (Türkçe bir) (Latince Pro, pre) (Turanca on veya ÖN(den gelen))

<> Tek

<> İlk, ilk gelen sayı bir (sıfırdan sonra)

BE+N (veya Men)

Yeniden (iki kelimesi).

ben

sen (hem iki demek, hem de du, thou=U SEN demek)

<> Biz

<> BİOS = Ben’im Yazılımım?

Evet BEN’im yazılımım! Allah BİRİNCİ ise ben () ikinciyim, (ben olmayan öteki ben=Sen) Üçüncüsünüz.

Je, Tu gibi. Ich bin/ik ben, Du bist gibi.

(Bunlar sıkıcı isterseniz sadede geleyim) Rabb’in B harfini ()sini açıklamak için bunları yazdım.

<> thee=siz, thou=sen

Evet Old english. thy=your (Almanca Dein=Yours) (Norsk=Tyn=yours)

RA >>> EMİR kipi

RA+B=BEGİNNİNG. (enter, beginning=Program başı… Bunun tersi END=Programlama bitimi) Hatırladınız mı?

<> evet

(iki ve Begin ve Be=Olmak)

İkinci B? rabB >>> BY

Bi yerine bunların tamamını koyunuz, sonra BİSMİ diye başlayınız.

Sonuçta RABB değil ama Rabbin İ S M İ ‘ne giden yol çıkar.

İKRA+Bİ+RABBİ(ke)

(Read by thy Ra)

Ben ne dedim?

<> senin Ra adın ile oku

<> Allahın adıyla oku

RABB bir bilgisayar programıydı. (Allah HU programcı), fakat RABB >>> PROGRAMIN KENDİSİYDİ.

Programa UY” Program nedir? FITRAT!

<> Haniflik

Başka? Sünnetullah!

Biz programlandık. HU (O) programladı. Bunun adı nedir? OKU=READ ONLY (yours) memory.

Memorandumda ne vardı? BEN ALLAH’IM demiyordu. Ben sizin RABBİniz değil miyim?.

(Bakınız Ben sizin Allah’ınız değil miyim demek için HDD oluşması gerekir) daha ROM aşamasındayız.

Melekler ne dedi? “Tövbe ederiz, biz senin bildirdiğinden başka bir şey bilmeyiz!” (Adem isimleri sayınca meleklerin tepkisi bu söz oldu.) Ayeti verir misiniz lütfen.

<> 2-Bakara/31: Ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: “Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin.” dedi.

<> 2-Bakara/32: Dediler ki: “Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, hakimsin”.

<> 2-Bakara/33: (Allah): “Ey Adem, bunlara onları isimleriyle haber ver.” dedi. Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): “Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da

<> 2-Bakara/34: Ve o zaman meleklere: “Adem’e secde edin!” dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkarcılardan oldu.

Melekler(in nefsi olmadığı için) sadece ROM’da kalmışlardı. Oysa insan ROM+HD ikisine birden sahipti. Beni hissettiniz mi?

<> evet

RA+B+Bi bunun için çooook önemli ve Bİ(nary) ikili/bineer sistemin ta kendisidir.

İşte candaşlarım RABB budur. (İster mürebbi deyiniz ister terbiye eden deyiniz)

RABB‘ı kelimelerle değil Bİ(nary) Beginninng ile ve BY WHOO olarak düşününüz!

WHOO hem soru hem yanıttır. WHO İS?….. yanıtı WHOO(Hu) is….

WHOO İS YOUR RA+BB

(Soru işareti koymadım. Çünkü yanıt ta kendisidir.)

Ve bütün Germen dillerine bakınız, WHO değil HVO olarak yazılır. HVAR (neresi, nereye, where) gibi. HVO AR Dig Möder (Annen kimdir) (Tam 4000 yıllık kelimedir) Föder baba, bröder kardeş, söster kızkardeş tam dörtbin yıldır devam ediyor.

<> mother-father-brother-sister

Halen de kullanılıyor [candaş]. (Skandinav dillerinde halen devam ediyor.) Hatta Slav dillerinde; sestra kızkardeş, brat erkek kardeş gibi.

<> OKUmak HU’nun halini anlamak (kulluk etme) değil mi kaptanım?

Evet. 🙂 OKU emri >>>> READ (only memory).

ONLY nedir? Salt, biricik, ama şu demektir:

ONLY: Seni dünyaya doğumla gönderdiğimizde UNUTTUĞUN, son nefesinde hatırlayacağın, o kalubela READ – O N L Y – Memory hafızanda GİZLİ olarak yer alan o gizli söz!

Ben sizin RABBİNİZ değil miyim? Evet Ya RABBİ sen bizim Rabbimizsiniz!

Neden “ALLAH’ımızsınız, İlahımızsınız” DEĞİL?????? Neden sadece (only) RABBİMİZ? ;)))

Geçen chat’te sırt ağrılarım maksimum olunca bunları yazmaktan caydım, hatta sanırım “İş uzar” diye bazı sorularınıza yanıt vermekten kaçındım, (ÇOOOOOK Ö Z Ü R dilerim.)

<> estf.

Ben asla ve asla sizlere=BEN samimiyetsiz olamam, gerçekten beni affedin, ki Allah’tan bunun üzerine af dileyeyim. Rabbim bana “Git helalleş, kul hakkıyla gelme” demesin diye…

O gün çetin bir gün. Çok korkuyorum. Beni lütfen affedin.

<> Helal ettik kaptanımız

<> biz kendimizi nasıl affettireceğiz size karşı

<> affedecek birşey yapmadınız kaptanımız gene de helal olsun

Düşündüm ki, sırtım ne kadar dayınılmaz ağrırsa ağrısın, ben Allah yolunda Gazi ve şehid olanlardan daha mı ÇOK acı çekiyordum? Ben sizlere haksızlık yapan bir zalim oldum. Beni affediniz. Bencilce düşündüm.

<> estf

<> Helal olsun

İslam uğruna Allah uğruna ölenlerden daha mı çok acı çektim? On süngü yarası, beş kurşun yarasıyla Çanakkale’de acı çekip şehit olanlardan daha mı çok acı çektim!

Ben samimiyetsiz olduğum anda ALLAH BENİ KAHRETSİN! Bütün lanetler benim üzerime olsun!

<> lütfen kaptanım Allah korusun sizi

<> bütün haklarımız -gelmiş gelecek -hepsi helal

Allah’ım beni bu HANİF (fıtrat=Çekirdek/CORE) üzerinde SAMİMİYETİMİ sabit tut! Beni nefsine yenilmişlerden kılma. BEN=BİZLER;

<> amin

SAMİMİYET (hem içtenlik hem yakınlık anlamında) İşte BU BİZİZ. Bu biziz Ey MİH. Bu bizim fıtratımız! Bu bizleriz EY MİH. Biz salt (only) samimiyetiz!

Bizden daha içten, bizden daha yakın HİÇBİR topluluk olmamalı! SADECE ve EN biz olmalıyız. ALLAH ile DOSTU İbrahim en yakın, en içten, yani en SAMİMİ Haliller İDİ. Darısı başımıza.

Allah’ım boynumu sonsuz eğdim ve sana teslim oldum. Bir daha beni samimiyetsiz kılma. Sen herşeyi engelleyen ve hidayet verensin. Allah’ımız BEN (=Bizleri) samimiyetsiz kılma, bize bu konuda İSMET ver. Bizi ebediyen günahsız kıl, Kİ SENİN huzuruna EN EN EN HALİL SAMİMİYETLE gelelim. Bizim samimiyetimize ÖYLE BİR BAK Kİ “Siz de benden razı olun, ey kullarım” de Yarabbi!

Biz zaten razıydık. Biz sadece bunu TASDİK etmiş oluruz Rabbi’miz. Yeter ki sen bizden razı olup, “Siz de benden razı mısınız?” diye soracak o noktaya gel. Ama sorma Ya RABBi, biz zaten SENDEN RAZI idik.

<> amin

İşte RABB sorusunun gözyaşları içindeki yanıtı bu. Soran candaşımıza teşekkür ederiz. Allah’a Hamd ederiz.

SAMİMİYET şudur: İbrahim ve Allah’ın DOSTLUĞU.

<> El hamdü lillahi rabbil alemin

<> biz de size kaptanımız, iyi ki varsınız

İyi ki sizler de varsınız.

<> iyi ki geldiniz iyi ki varsınız. hamdolsun gönderene haberdar edene.

<> şükürler olsun ki sizleyiz..

<esed> 3-Ali İmran/164: Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onları minnettar bırakmıştır: Kendi içlerinde onlara öyle bir rsul gönderdi ki, onlara Allah’ın ayetlerini okuyor, onları temizleyip arındırıyor, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açık bir sapıklığın tam içindeydiler.

EVET ESED, onu sana bulduran DEDEM KORKUT idi, o seninle, teşekkür ederim Esed.

<> est. Hamd+Şükür Rabbimize

Dedem ağlıyor. Dedem diyor ki: Etkileyen aynı zamanda etkilenendir, buna nasıl bir yorum daha katayım ki?

Dedem diyor ki: Ben Azeri ve Türkmen oğuz’ların dedesiydim. Onlar samimiydi. Onlara Ali taraftarı deniyordu. Onları Sünni oğuzlar terk etmişlerdi. Onları kafir ilan etmişlerdi. Ben hep onların soyunu soyladım. Üzerine adeta milyonlarca yıl geçmişçesine. Şimdi de bu topluluğun soyunu soyluyorum. Kendilerine Sünni diyenler adeta milyonlarca yıldır sanki Şiayı dışarladılar. Ben Sünni iddiasında olan herkese küstüm ve küs İDİM. Esed’e söyle, İbrahimov’a söyle dedi.

Ben elçiyim zeval yok! Ben Alevi ve Sünni değilim. Ben mezhebsizim, ONLY müslümanım. (Hanif) Beni hissediyor musunuz?

<> evet

Oysa bugün bile MEZHEBSİZİM diyene k a f i r diye bakılıyor. Yuh ki Yuh! Çünkü mezheb dinin önüne, din de hanifliğin önüne geçirilmiş. Yuh ki yuh! (Boo!)

Birazdan dönüyorum. Ltf. devam ediniz.

<> 3/100: Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir zümreye boyun eğerseniz sizi, imanınızdan sonra kafirler haline getirirler.

<> Enbiya/92: İşte şu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de rabbinimiz. O halde bana kulluk/ibadet edin

<> Yunus/72: “Yüz çevirdiyseniz çevirin. Ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim, Allah’tan gelecektir. Bana, müslümanlardan/Allah’a teslim olanlardan olmam emredildi.” e, ardından dönüşleri bize! Sonra biz, inkar ettikerinden ötürü şiddetli azabı onlara tattıracağız.

<> Rad/36: Biz de kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen bu Kur’an ile sevinç duyuyorlar. Muhalif hiziplerden, bazisini inkar edenler de vardir. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmekle ve O’na sirk kosmamakta emrolundum; ben O’na davet ediyorum, varacağım O.

<> Yusuf/40: O’nun yanında nelere kulluk ediyorsunuz? Sadece bir takım isimlere ki, adlarını siz ve atalarınız koymuştur. Onlar hakkında Allah, hiçbir kanıt indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah’ındır. O, yalnız ve yalnız kendisine kulluk etmenizi emretti. Eskimez ve pörsümez din işte budur. Ama insanların çokları bilmiyorlar.

<> 3/103: Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.

Su ve Salat ne güzel teskin etti beni. (Gündüz 4 rekat dışında namaz kılınması yasak olduğundan, sadece secdeye kapanıyorum)

Yeni sorular var mı? -arz ederim- Veya RABB kelimesinin k ö k e n i iyice anlaşıldı mı? Veya evrendeki ilk ayetin neden İKRA (read-only) RABB’in adıyla… olduğu?

<> SORU 1: cesaret sıfatı hangi isimden aleme yansıyor. tşkler

[Candaş]ım, O kelime Cesaret değil (Cesur değil), Kaviyy (Sanskritçesi Kuraji). Cesaret kelimesi geçen ayetler lütfen. CSR var mı? (Kaviyy içindeki son Y harfi aslında J‘dir)

<> Bakara/250: Calut ve askerleriyle savas,a tutustuklarında: Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Bize cesaret ver ki tutunalım. Kafir kavme karsı bize yardım et, dediler

<> Bakara/250: Ve lemma berazu li calute ve cünudihı kalu rabbena efrığ aleyna sabrav ve sebbit akdamena vensurna alel kavmil kafirın

Burada CSR kökü var mı?

<> CSR yok

Teşekkür. 😉

CALUT, şifre bu. Yani yanlış meal. Çünkü cesaret aptalcadır. ZEKALARINI pardon akıllarını işletmezler.

SABRav >>> Sabır.

SEBBİT nedir? (arapça tersten başlar / yani cümleler sondan başa doğrudur)

Kafir=Kafir

Kavm=Kavim (Kafir kavim)

Alel: Üstüne, karşı >>> Kafir kavimler üzerine…

gibi, OK?

<> Düz tercüme; ayaklarımızı sabitle “sebbit akdame na”

Evet. Acaba neden bilgisayarda bazı şeyleri (örneğin shurtcuts) F I X ederiz?

<> fix=tesbit, sabitleme

<> kolay yoldan ulaşalım diye

SEBBİT ile 7 harfi doğrudan ilişkilidir. Orada cesaret yok. “BİZİ SABİTLE” diyor.

Allah’ın adı ELKAVİYY anlamı nedir?

<> çok güçlü

Başka? (7 anlamı var)

Sırtı PEK/Berk ne demek?

<> “Soğukta kavi giyin” deriz

Ayağını sağlam bas ne demek?

Başını serin tut ne demek?

Bağışıklık sistemini güçlendirmek ne demek?

Ve en önemlisi (Latince) constant ne demek?

<> hitaba odaklanmak ve kilitlenmek; bildirilene sıkı sıkı sarılmak ve konsantre olmak

<> değişmez; sürekli, devamlı, sabit, daimi; sadık; (i). sabit olan şey; (mat). konstant, sabite. constantly (z). daima, hiç durmadan, biteviye.,sabit,sadık/devamlı/sabit.

<> dayanıklı; gelebilecek saldırılara karşı serinkanlı, sağlam, sabırlı, dimdik ayakta olmak

Fatiha’da son ayetlerde de bir BAŞKA konstant var, bulabilir misiniz? (Sırattan düşmemek anlamında.)

<> mustakim

<> Fatiha/6: Hidayet eyle bizi doğru yola

<> Fatiha/6: İhdinas sıratal müstekıym

<> sırat kelimesi street/strasse diye çevriliyor

STATİK, STABİL. Bu ikisi Sanskritçe’den “mü-” önekiyle CONSTANT.

<> stable: istikrarlı. sabit. bozulmaz. kararlı. kımıldanmaz. yıkılmaz. ölümsüz. azimli. sebatlı. atları ahıra koymak. dengeli. denk. dayanıklı. değişmez.

İşte cesaret AHMAKLIK değil, bu yazdıklarımız candaş. Allah ayağımızı kaydırırsa, istediğin kadar BRAVE OL, hava cıva. Haman, Firavn, Nemrut CESUR değil miydi? Stalin Cesur değil miydi? Hani ADALET veya adalet üzerine FİX edilmiş cesaret? Müstakıym >>> CONSTANT. Ok?

<> tşkler

Mutmain olmadığın noktaları CESARETLE yazıp sorabilirsiniz candaşım.

Ben hazırcevap ve zeki değilim. Allah’ın bildirdiğinden başka hiçbir şey bilmem, yani Kur’an’a hakimim ve google gibi anında yanıtlayabiliyorum, bende adeta Kur’an’ın bir GOOGLE’u var.

Ben hazırcevap ve zeki değilim, asla da olmadım. Demagoji hiç bilmem, kıytırıkçı değilim. NEYSEM O’YUM. Gerçekten samimiyetin yoğuştuğu bir kişiyim.

En doğal hakkınız >>> “Ben şu konuda mutmain olmadım demektir”… Bu HAKTIR.

(İmtiyaz değildir, doğrudan HAKTIR.) HAKK sizindir. İmtiyazı başkaları verir, başlarına çalsınlar. Bana HAKK (Allah imtiyazı) yeter. Beni hissettiniz mi?

<> evet

Başka soru?

<> “Allah ayağımızı kaydırırsa istediğin kadar BRAVE ol” burasını açar mısınız?

Brave -aslı bravo-. Yine Sanskritçe.

<> Brave=cesur demek.

“Cephede ilk atlayan, aptalca öne zıplayan”, mahallenin delisi, alkışa layık vb. demek. Kaviyy (cesaret) ise ing, fr. vb. Courage’dir. ou=u=V harfidir Kaviyy’in V’si.

<> Bröve almayı haketmiş.

Evet. Bröve=Cesaret nişanı (mö. 11 yıl Latince)

<> 23/6: İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanühüm fe innehüm ğayru melumın. “Ancak zevcelerine ve kendilerinin milki olan cariyelerine karşı müstesna, çünkü bunlar levm olunmazlar.” (Elmalılı E0 meali)

<> 70/30: İlla ‘ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum feinnehum ğayru melumiyne. “Fakat ondan ötesini arayanlar, işte onlar haddi aşan haşarılardır.” (Elmalılı E0 meali)

<> 1 Yukarıdaki ayetler noktası virgülüne kadar aynıdır. İki ayrı ayet neden biribirinin aynısıdır?

<> 2 Elmalı ve diğerlerini meal komedisi ortada! Aslını tevil eder misiniz lft.? Meleket eymanü??… melumine??

Kur’an’ın tüm ayetleri DAİMA ÇİFTTİR, hatta buna ilişkin bir AYET de vardır. Şimdi hatırlamıyorum ama isterseniz beş dk.da bulurum. (Ayetlerimizi çift çift belirttik ki… diye.) Siz bulamazsanız ben ararım. Bu ÇOK ÖNEMLİ. (3×8 = 4×6 gibi)

<> Hicr/87: Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift manalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur’an’ı verdik.

Evet biri bu.

<> 39/23: Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah’ın Zikri/Kur’an’ı karşısında yumuşar. Bu, Allah’ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir. Allah’ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.

(Sebbeti de zaten 7 demekti önceki ayette)

Başkanım bu sorunun yanıtı oldu mu? (yeterli mi?) (3×8 = 4×6 gibi) tam bir açıklamadır.

Candaşım, ayrıntı istermisiniz?

<> lütfen

<> anlamları farklı mıdır?

3, 4, 6, 8 elemanların yerlerini değiştirirseniz EŞİTLİK OLMAZ ama K A T L I o r a n l a r kanunu diye bir şey çıkar. Mesela 3×4 = eşit değildir 6×8. (Dört katıdır, buna Kur’an’da Cifir’in katlı oranlar yasası deniyor)

Bir örnek daha: “Birer veya ikişer veya üçer veya dörder ZEVCE alabilirsiniz” gibi. Ama burada ZEVCE kadın eş değil, öteki anlamı KATLI ORANLAR kanunudur. 3’ün asal sayı olmasına karşın (erkek sayı), diğerleri dişidir. (2×3=6, 2küp=8 gibi)

Yani soru doğrudan CİFİR‘e giriyor. Bu konu başka bir güne ertelenmelidir bence. Çünkü bir POSTULAT (konuk) konusudur. Bundan axiom denen türevler alınabiliyor vb. vb. Gerçekten bu saatten sonra sıkılırsınız.

<> 51/49: Herşeyden iki çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz.

<> 4/3 Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur.

Evet, veya Vakıa suresinde ÜÇ SINIF olacaksınız yazılı. SINIF nedir? (arapça lütfen)

<> 34/46: De ki: “Size, bir tek şey öğütleyeceğim: Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkın, sonra da iyice düşünün!” Arkadaşınızda cinnetten eser yok! O, şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kişiden başkası değil.

Vakıa üç sınıf????

<> 56-Vakıa/7: Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

<> 56-Vakıa/7: Ve kuntum ezvacen selaseten

“ezvacen”

“ezvacen”

“ezvacen”

Yani zevc (koca) zevce (kadın eş) DEMEK DEĞİL! Ama ÜÇ+ER diyor.

Size böyle bir dizge verebilirim: 0+3+6+12+24+48+96… (Katlı oranlar kanunu fakat ÜÇ tabanının iki katı (ezvace) olarak.)

Şimdi bu dizgedeki her sayıya 4 ekleyin, sonra da onun aşarını (ona bölün) alın. Örneğin (0+4):10, (3+4):10…

0.4… 0.7… 1.0 gibi.

Bu EZVACE sayısını hatırladınız mı? Tietz Bode sayısı, Titus da deniyor.

<> güneş sistemi gezegenlerinin, evet

İşte bunlar “ÜÇ SINIF olacaksınız” ayetinin 49 anlamından biri…

Burada sınıf >>> EZVACE. Oysa sınıf zaten arapça (tasnif gibi) MEALCİ yanlış yapmış, değil mi?

<> Evet. Meâlci/tefsîrci sanki ALlâh hatâ yapmış da onu doğrultuyorlar. Başka yerlerde çift diye çevirdiği kelimeyi burada sınıf diye çevirmiş

Yani 3 sınıf denmek istenseydi, Allah onu mesnuf talase diye yazardı.

<> mesnuf selase/şelaşe/telete

Evet, dediğin gibi “Meâlci/tefsîrci sanki ALlâh hatâ yapmış da onu doğrultuyorlar.” O yüzden bu ileri matematik açılımları daha başka günlerde sunacağım Allah inşaa ederse.

“kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın”

“kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın”

“kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın”

Ama hangi şartla? 4×6 = 3×8 ise (Adalet TAM olmalı + tamam olmalı)

kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla evlenin“.

Bilin bakalım bu nasıl bir matematik? 😉

<> CPT

4×8=32 birine, ötekine 3×6, ötekine de 3×4 ve en beğendiğinize de 6×8=48 derseniz, BU ADALET DEĞİLDİR! Bir tane alın kurtulun. (Tecrübe konuşuyor)

<> :))

Yani bir tane nikahlayın ve onu minimax değerlerden maksimum olan 48 olarak ilan edin diye öneririm. Tecrübe konuşuyor. Beni hissettiniz mi?

<> evet

<> Konu yeri geldi, 0 olsa? Yasak mı?

Yasak değil asla, ama KENDİNİZE yasaklayabilirsiniz. (Allah yasaklamıyor) Sıfır da olabilir elbette. Hani kısmet diyesim geliyor. Çocuk doğmuş, dört yaşına gelmiş, evlenemeden ÖLMÜŞ, onun sığası buymuş. Ama Sabii değilsek, özgür irademiz varsa, istersek YARIN bir mutabakat nikah ile evlenebiliriz. DİLERSEK -ama-. Dilemek elinizde, yani irade-i cüziyye budur.

HERKESİN bir kısmeti var -bir yerlerde- ve bir çalar saati var -eğer kurulmuşsa mutlaka çalar- uyanırsınız, onu görürsünüz evlenirsiniz.

Ben hiç evlenmemeyi diliyordum en başta (çünkü aşırı şansım vardı) ama birgün aşık oldum ve evlendim (üniversitedeydim) sonra ÖLDÜ. Hayat durdu sandım. (Daha müslüman değildim.) Bir daha da evlenmemeye yemin ettim. Sen misin yemin eden? Üzerine 5 kez daha evlendim.

Gerçekten bu işler kısmet+küçük istenç, yani küçük irade ve Allah’ın bonus’u…

Şu da var: Bir daha dünyaya gelsen hangisiyle evlenirdin deseler Ben yine SONUNCUSU derdim.

<s> tşk. kaptanımız

Bu [eşim S]’e dalkavukluk değildir. Çünkü [S]’i bana getiren DEDEM KORKUT idi. Benim Küçük iradem yanında Allah’ın Büyük iradesi ile BİRLİKTE bir evlilik gerçekleşmişti. DEDEM evlilik evledi. 😉 (Boy boyladı, soy soyladı misali)

İki dakika sonra Geronimo gider.

<s> size layık olamam asla ama olmaya çalışıyorum kaptanım

[S] sen zaten layıksın. Eşitlik uyarınca soruyorum, ben sana layık mıyım? Bırak Allah karar versin.

<s> est. fazlasınız

Allah bilir [S].

Eyyub peygamber mi, isimsiz HURİ eşi mi daha FAZLAYDI buna Allah karar verir. Eğer eşi sırtına o Zombi’yi yaşayan cesedi almasaydı, Eyyub peygamber Eyyub olur muydu?

Havva’sız bir Adem’in akıbeti ne olurdu? ZÜRRİYETİ, şu onmilyarlarca insan olur muydu? BEN olur muydum?

Geronimo, “yarın 19.30 ila 23.30 arası siz candaşlarla birlikte olmak üzere RZİ MİH hoş-bye” diyerek gider. Bir süre açık kalıyor, yine ben yokum. Allah’ım sizinle daha yoğun kalsın.

<> slm slm

<> her şey için tşk. efendim

<> Allah’a emanet olunuz dabbetimiz

Hans von Aiberg, 30 ocak 2005, chat 268

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

Yorumlar