İnsan aklı evrenden daha geniştir – İnsanın birikimleri – Niyet – Rabbim İlmimi artır duası

İnsan aklı EVRENDEN geniştir, Süper Uzaydan (Yüztrilyonlarca evrenden) de geniştir. Ta Cennetlere kadar uzanmasaydı Allah’ımız, “Cenneti” sayısız bin ayet ile niye anlatsındı? Neden “Nehirler başyukarı aksın”? Neden “insanın üçüncü cinsi olan HURİ” anlatılsın?

(chat 14 Aralık 2001 (033))

***

İnsan aklı evrenden geniş. İnsan NİYET edince her şeyi yapabilir. NİYET farzdır:

1. “Rabbi Zıdni İlmi” bir niyettir.

2. Niyet kelimesinin tam karşılığı, demin sözünü ettiğim “plan-proje, taslak, kroki” demek.

Misal = Model, bilimsel analoji vb demek. Modality, modular demek Misal. Belli bir mod ile çözümlenir Misaller çünkü… Hele ki o misalleri ALLAH bizzatihi veriyor… Onlar İLAHİ modeldir.

(chat 24 Aralık 2001 (036))

***

<> Necm/39: Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur

<> çalışmasından maksad nedir

Ayetin arapçasının DİJİTALİZASYONUNU yaptım, şipşak! Arapçada bir Amel(ler Amal) var, bu görünen eylemlerinizdir. Bir de ayetteki gibi “SİZİN KENDİNİZ İÇİN YAPTIĞINIZ” bilgi birikimi, görgü birikimi, sanatçı Rabbimizin esintilerinin birikimi, tüm güzel birikimlerimiz yanında bunların da tersi.

Dünyada ne alırsanız o, ne biriktirirseniz o. Allah bizlere koca bir ömür veriyor. Mesela BİRİ, bunun 55 yılını kahvehanede oyun oynayarak geçirirken, yararlı bir şeyi ezberleyecek, bilgi dağarcığına ekleyecek hiç bir şey bulamamış! OT gibi gelmiş, ot gibi gidiyor.

Evet böyle güdük bir insan düşünün ki bu nankördür. Çünkü BİZLER artık biliyoruz ki insanın aklı EVRENDEN geniştir. Bu aklımız denen nimete ihanettir.

Aklın değerini bir deliden başkası bilemez. Yani ot gibi yaşayıp gidenler var ya! İşte onlar koca ömürlerinde NE BİRİKTİRDİLER? Halbuki onların asli görevi İBRAHİM gibi bulmak Rabbini ve BİZLER KADAR BİLMEKtir bilimi, akıllarımız aynı değil miydi?

Neden “Rabbim ilmimi artır” dememiz öneriliyor! İşte bu sorunun yanıtı NECM 39’dadır. Burada bildirilen Ameller (salih ya da kötü amellerimiz hayır hasenatımız) değil, burada bildirilen, bunların dışında kalan BİLGİ, BİLGELİK, GÖRGÜ düzeyimiz. Yani bizi karakterize eden ve biriken enformasyon.

Kibar isek, dirildiğimizde de kibarız. Ya da tersi, hoyratızdır. Cahil isek cahilizdir artık. Bilge isek iş başka. BİLİNÇ çok önemli ve bilginin artırılması işlemi için yalvarılacak mercii ALLAH’tır. Onun ilahi kompüteridir. HİÇ BİR ŞEY (zerreden küçük bile olsa) LEVHİ MAHFUZ’DA yazılmamış hiç bir kayıp enformasyon yoktur.

O halde insan aklı (Aklı küll) LEVHİ MAHFUZ bilgi deposuna eşdeğerdir. Onun için AKLIMIZI kullanmak ve hele hele “Rabbi zıdni ilmi” demek bir İNSAN anahtarı olmuştur… Necm 39’daki söylem budur candostlar.

İki yıl önceki, geçen yılki ve şimdiki BİLGİ birikiminiz, görgü, anlayış ve uygarlık olgularınız artık çok farklı. Önceki yıl vefat eden bir okuyucum HANİF’liği bilmeden gitti, namazını beş vakit kılarken SAMİMİ olduğuna inanıyordu. DİRİLDİĞİNDE de -film kopmuştu ya- film kaldığı yerden o BİLİNÇ düzeyine eklenecektir, film monte/yama olacaktır, birleştirilecektir. Ama HANİF olamayacaktır. 🙁

Geçen yıl vefat eden bir okurumuz ise bunun bilincinde olacaktır. Hanif olduğunu söyleyebilecektir. Ve mahşerde dirildiğimizde (ki külli bir diriliştir bu) nasıl öldüysek ve hangi bilgi birikimiyle ne koparıp götürdüysek, AYNEN öylece dirileceğiz.

İnsan Necm-39 ayet uyarınca “Amel”den başka kendi içkonforu, kendi yapısı için de başta bilim, bilgi, bilgelik verileri/doneleri, enformatik bir yapılanmaya girmelidir. Yani amelleri “çevre” için yaptık? Mesela zekat verdik, infak ettik vs.

Fakat kendimiz için ne yaptık gibi bir soru var karşımızda… İşte bu çok önemli: Çünkü insanın asli yaratılış nedeni ALLAH’ı bilmekten ibarettir (Kulluk budur). BİLMEK ise kuşkusuz kendimizi bilinçlendirmekten geçmektedir. Yani insan KENDİNE de bir şeyler yapmalı.

O şey parfüm gibi satın alınmıyor. BİLİM onun adı… Parayla da alınmıyor (parayla MESLEK bilgisi satın alınır). Meslek dışı bilgilerimiz anlamına gelen KÜLTÜR işte o bizim çabalarımızla olacak bir şey.

Yetmedi mi? İsteyin Allah’tan, RABBİ ZIDNİ İLMİ. O size bir İLİM sahibi gönderir. Dualarınız boşa çevrilmez. Allah asla boşvermez. Allah’ımız dolu dolu bizimle meşgul. Kuluyla iştigal ediyor. Ne mutlu bize! Ve dualarınıza da icabet ediyor. “Ben yalnızım” demeyin! İsteyin size “BİRİ” gelsin -ki gelir-.

Sizler SAMİMİ ve araştırmacı olmasaydınız, burada olamazdınız. Sizler HANİF’liği koklamışsınız. Mezheb taassubundan sıkılmış ve Talibanca zihniyetten gına getirmiştiniz. Siz bilimin aydınlığını ve serinliğini özlemiştiniz. LAİK Allah’ımız ile vicdaniçi muhasebe yapmıştınız. Ona için için ağlayarak yalvarmıştınız. Allah’ımız sizi kucakladı. Bir sebep verdi. Ve BURADASINIZ! Buradayız!

İbrahim de böyle başlamıştı: Yalnızım ben diyordu, yapayalnız. Al sana bir Halil/dost ki, YÜCE ALLAH, ULU ALLAH dostun olmuş! Daha daha daha daha ne istersin? Hani yalnızdın?

(chat 30 Ağustos 2002 (119))

***

<> Bunca bilgiyi nerede öğrendin?

Kur’an’dan araştırarak… Başka kim VEREBİLİR BU KADAR BİLGİYİ. Var mı öyle bir kitap daha…

<> 5 yılda mümkün olabilir mi?

<> “Rabbi zıdni ilmi” dersen oluyor demek ki.

Evet olur! Beş yılda iki dil daha öğrenip, aynı beş yılda Ud, Cümbüş ve Kanun çalmayı öğrenirken aynı 5 yılda üç türk lehçesini öğreniyordum ve de süper gazeteciydim. İNSAN AKLI EVRENDEN GENİŞTİR

Öyle olmak zorunda… Çünkü evrenimizin çapı belli (işte 16 milyar yıl çapında diyoruz). İyi ama, bunun dışında bize CENNET ve CEHENNEM senaryoları anlatılıyor. Yani ORALARIN BİLİMİ ayetlerden ALLAH tarafından naklediliyor. Ağacından, çardağına kadar… Hurinin gözünden, Ğılman’ın yakışıklılığına kadar… ORALARA KADAR bizi çekiyor Allah’ımız. CENNET yasalarını çözmemizi bekliyor. Tıpkı Rahman suresindeki Vakıa suresindeki CENNET ve cehennem yasalarını… İnsanın aklı evrenden geniş olmasaydı, nasıl ORALARI, Kur’an’da YER ALIRDI ?

Mahşeri düz bildik geçtik… Ama ondan burada ne yasalar çıkarıp yazdık, hatırlayınız… ORADA YUVARLAK yok… ÖKLİD uzay orası (Arş düzdür) SİDRE (Cennetlerin yer aldığı yer) DÜZDÜR direkler (aks) DÜZ VE DİKTİR. Yani verilen bir noktadan (direk) mahşere (bir paralele) bir tek paralel çizebilirsin. Eğer orası yuvarlak olsaydı: başı ve sonu BİRLEŞİRDİ, o durumda ÖMÜR olurdu, SONSUZ HAYAT OLMAZDI! Yani yine ölümlü olurduk. Artık yuvarlak gök açılacak. Yuvarlak dünya ve güneş de dümdüz uzatılacak.

(chat 7 Mart 2003 (139))

Hans von Aiberg

Yorumlar