Haniflik – Dini Allaha has kılmak – Laiklik –  Kalp Gönül Vicdan

Evet, Upgrade zamanı. Update’ler bitti, yeni versiyon çıktı. Allah’a müstakıym olarak DİREKT ulaşma zamanı.

ÜSTLAİKLİK zamanı.

Üst laiklik demek beni-bizleri bile araya koymadan KENDİNİZ için birebir isteyiniz demek… ÜSTLAİKLİKTE birebirlik vardır.

İbrahim -ki her duası kabul edildi-, AZER babasını kurtaramadı. Nuh oğlunu kurtaramadı.

SURLAİSİTE budur. BİREBİR kendiniz için isteyiniz. ŞİMDİ İSTEYİNİZ. Gizlice isteyiniz.

BEN iki dk. susacağım, siz isteyeseniz diye…

.

.

Amin.

<> amin

Bu Allah ile sizin aranızda idi. İbrahim bile arada yoktu, kimse yoktu. RABBİNİZ ve birebir nefsiniz vardı.

Temsemail diye bir melek veya temsail, sanırım adı buydu, mümessil bir melekti, müvekkel değildi, müekkil olarak gönderilmedi.

Tekabbel Al Allah!

Allah HABİRü, Haberdar oldu ve karşılığında HABERDAR etmesi gerekirdi. (Sağır diyaloğu değildi kuşkusuz)

Temsail geldi, haberdar etti gitti.

(Dedemden nakil. Ben görmedim. Ben bugüne kadar hiç melek görmedim).

Soru bekliyorum.

<> Bu gün soru kaydımız yok efendim, konu içinden soru varsa candaşlar bilgi versin pls.

Melek gören bir tek kişi tanıyorum: Edip yüksel. Ona Cebrail gelir bir geceyarısı… Ve der ki “Ey Edip, ben tevbe suresinin son iki ayetini hiç getirmedim! İnsanları kandırıyorlar!” demiş 😉

Oysa biz bu iki sureyi inceledik!

Herkes kıyamet alameti olamıyor!

<> Hem de vahiy meleği görmüş

Ah [candaş], bir de ben görseydim şu Cibril’i Emin’i, gerçekten gelseydi ve bildirseydi, bu YENİ BİR KİTAP olurdu, kitab indirilmiş olurdu. (Ben de peygamber olurdum -mesela- ;))) )

<> Olamayacak duaya amin dedirtecek Edip Yüksel 🙂

Ama Hatemül Enbiya’nın hitamına getirilen kitabdan başka kitab yok, demek ki ben peygamber olamam (İyi ki değilim), 228 bin içinde kaynayıp giderdim. Ama Dabbetül ARZ bir tek tane var. Yumuşak -rahmani bir alamet-. Karşıtları kesinkes EBİ LEHEB tayfası.

Böyle ilan edildi 09 Temmuz 2004 yılında. (Ben ilan etmedim ben mübaşirim sadece, tebşir ederim.)

Bir de NEZARET ederim, asla lafı havada bırakmam, RAİNA demem, kıvırmam, kaçmam, muğlak konuşmam, mutmainsizliğe hiç yer bırakmam, bana yasaklanan üç-beş şey dışında, asla ve asla bilgimi imece etmekten ve bilgimin infak üz zekatından kaçmam.

Bendeki herşey -her mülk gibi bilgi de- sahibinindir -Allah’ındır-. Allah bana cimrilik yapmadıysa, benim CİMRİ olmaya hiç bir hakkım yoktur.

Nekes, pinti olanlar da bu mübarek Allah evlerini terk etsinler.

Kimin malını kimden saklayacağım. Mülk kimin? Malikül mülk kim? (Ben kiracıyım)

<> 39/44: Kul lillahis sefaatü cemia lehu mülküs semavati vel ard sümme ileyhi türceun

Evet ayette dünya hayatının İCAR (kira) olduğu açıkça belli.

<> Vicdan nedir? herkeste var mıdır? İsra/14: “kitabını oku, buğün hesap görücü olarak sana nefsin (vicdanın) yeter deriz”; nefs, vicdan yerinde midir?

Hayır [candaş]’ım, WİJDAN sanskritçedir. Nefs başka vicdan başka. Ama ikisi birbiriyle işlevsel olarak ilintili.

KALB >>>>>>>> RUH+BEDEN+NEFS’in ortak ve TEK odağıdır.

KALB katıdır (şaşırdınız mı?) Mantık çerçevesinde çalışır.

<> 27-Neml/14: Ve vicdanları bunlar(ın doğruluğun)a kesin bir kanaat getirdiği halde sırf zulüm ve kendilerini büyük görme yüzünden onları inkar ettiler; fakat, bak o bozguncuların akibeti nasıl oldu!

Mesela sevgi MANTIK kapsamında değildir. Üç merkezli bir sistemde:

1. Kalb >>>>>>>> BEDENİ (katı mantığı) yönetir.

Şimdi WİJDAN (yazıldığı gibi okunur):

a) Yüreklilik (mesela şehadet için)

b) Aşk (Aslında HUB, yani sevgi) için, veya DUYGU bağlamında gereken GÖNÜL MEKANI vardır.

Bu gönül mekanı KALB gibi değil, KALB gibidir. (Yani ilk kalb gibi değildir, kalpazan kelimesindeki gibi sahtekarlık, yalancı sevgiler vb. de vardır.)

KALB gibi değil ama KALB gibi demek, insanı HALİFE yarattım kelimesiyle aynıdır. (Halife=İktidar ve/veya halife=Muhalefet eden), hem iktidar hem muhalefet gibi.

KALB kelimesi de gerçek KALB veya KALPAZAN kalb olarak iki türevi vardır.

Ama kalblerinde maraz (arıza, hastalık) olmayanlar için işte bu WİJDAN kelimesi vardır.

Bize Aort damarımızdan daha yakın olan ALLAH’ımız

sevgilerimize

yürekliliklerimize

kalbi mantıklara

MÜDAHALE etmez.

Onun tek MÜDAHALE girişimi vardır: WİJDAN.

Sevgim samimi miydi? geçici miydi? Bunları Allah bize bırakır. Ama WİJDAN bambaşkadır.

Adem ve Havva’da WİJDAN yoktu. (Evet yoktu) Oğlu Habil’de de WİJDAN yoktu. (Evet yoktu) Katil olduğunda KAABİL’de de WİJDAN yoktu -evet yoktu-.

İyi ama bir eksik var: WİJDAN!

O öyle bir azaptır ki, Allah’ın RAHİM+RAHMAN=MERHAMET >>> WİJDAN adaletini KULların kalbine taşır (Kulubihim) ve ALLAH’ın adaleti VİCDAN olarak size bağırır.

Katiller bile 20 yıl sonra vicdan azabından gelip teslim olurlar. (Örneği çok bunların.)

YENİ SORU veya bununla ilintili soru var mı?

<> 27/14 ayetindeki kelime “wijdan” değil “enfüs”.

Evet, NEFİSLER demektir [candaş]’ım.

VİJDAN azabı nefse en büyük RAHATLIKTIR. Zalimlerin vicdanı yoktur, onlar nefslerine en büyük eziyeti yaparlar.

Vicdan azabı (Allah’ın direkt adaletinin sesi ve tecellisi) ise nefsi öldürür.

Nefsinizi öldürün ama asla zulüm yapmayınız. Nefse zulüm yapanların wijdan’ı yoktur.

Kimse bir diğerinin nefsine zulmetmez. Ancak kendi nefsine zulmeder.

Wijdan’ın sesini duyabilirsiniz:

a) önce

b) sonra

bir iyilik yaptığınızda o rahatlık, POZİTİF vicdan sefasıdır, veya bir şeye zarar verdiğinizde (istemeden otomobiliniz bir hayvanı ezdi diyelim), o KALBİN sesi size NEGATİF bir uyarı verecektir.

İkisi de bizim İYİLİĞİMİZ İÇİNDİR.

Pekiyi vicdan kelimesi nereden geldi? Bilen var mı?

Sanskritçe ve yaşayan Ari dillerinde “Özkimliğinizin size İTİRAZ etmesi” demek, kendinize İTİRAZ demek.

Bakın ne güzel bir anlamı var: KENDİNİZE  i t i r a z  edebiliyorsanız, siz zaten dabbet-ül Melami’siniz demektir. Bildiğinizi okumuyorsunuz, subop veya freniniz var demektir.

WİJDAN İç hesaplaşma demektir. Yani kendi kendinizin muhasebesini yapmak demektir.

Bu islamın ve insanın EMRİDİR.

Mesela, Bugün Allah için ne yaptınız? Bunun yanıtında ALLAH’a giden bir şeyler varsa iyi amellerdir.

(Bugün Allah’ı bilme borcu olan kulluk adına ilim yapıyorsunuz, bu da ALLAH için yapılıyor.)

Wijdan’ın iki unutkanlığı vardır:

1. Şeytan’ın unutturduğu, Yani zalimler zulüme devam ederler

2. Allah’ın unutturduğu -terapi- (Ben kaç kere karınca yuvasına basmıştım????)

İkincisi Allah’ın bir lütfu ve ihsanıdır. (Ala suresini anımsayınız -6 ve 7. ayetler-)

Bir lavabo süresi ödünç istiyorum.

<> “Zalimlerin vicdanı yoktur, onlar nefslerine en büyük eziyeti yaparlar” >>> 43/76; Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar zalimlerdi.

<> 87-Ala/6: Seni/sana okutacağız da artık unutmayacaksın = Senukriüke fela tensa

<> 87-Ala/7: Artık Allah’ın dilediği hariç, şüphesiz Allah, açığı ve gizleneni bilir = İlla ma şaallahü innehu ya’lemülcehre ve ma yahfa

Tşk. Bunlar Allah’ın OLUMLU anlamda unutturdukları. Tşk yeniden.

<> Est.

Hans von Aiberg, 01/08/2004 (239/04)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 239 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

239-04-kalp-gonul-zijdan-yurek

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar