<> soru: islami takvim niçin peygamberimizin doğuşu veya peygamberlik gelişi ile değil, hicretle başlar?
Selam ve Selam sevgideğer dost. “İslami” takvim diye bir şey sadece yakıştırmadır. Bir takvim sözkonusu sadece…
Maalesef dünyanın en cahil toplumu olan Araplara bir LÜTUF olarak Kur’an ARAPÇA indirildi.
Araplar, kendilerinden binlerce yıl önce (İnkalar gibi) güneş yılını 365 gün altı saat olarak hesaplamaktan aciz ve bilimde sıfır prim yapan bir topluluk idi.
Çöllerde yaşadıklarından oraya Romalılar vb. de girememiş ve dolayısıyla 365 günlük takvimi (Gregoryen takvimi gibi) evrensel değerleri götürememişlerdi.
Öte yandan içlerinde var olan kardeşleri Yahudi kabilelerinin takvimini de kullanmayı denemek istemediler. (Yahudilerin bir tek putu/Tek tanrı sembolü, 360 putu olan Araplar’ı ziyadesiyle sinirlendiriyordu).
Yani Araplar çöl nedeniyle özgür ve dokunulmamış kalmışlardır.
O zaman yapacakları tek şey kalıyordu: Pırıl pırıl çöl gecelerinde AY’ın hareketlerini ve evrelerini izlemek…
Yeni ay (Hilal başlangıcı), ilk ve son dördün (Hilalin bitimi), yarımay ve dolunay diye bölmüşlerdi. Her bir evre bir hafta sürüyordu. Dolayısıyla, 4 evre x 7 gün = 28 gün = BİR AY sanılıyordu. Bu olgu ise bir yılda 12 kez oluyordu (Kendilerine göreceli olarak). O halde Arap kafasıyla 12 x 28 gün = 336 gün ediyordu. Ve güneş takvimine göre tam bir ay ya da 29 gün artıyordu.
Öte yandan Ay’ın hareketlerinin tam olarak buna uymadığını ve bir yıllık tur atıp aynı noktaya gelmesinin 336 gün değil 354 gün olduğunu da gözlem ile biliyorlardı ki, bu durumda bir yıl 354 gün olmak zorundaydı. Öyle de kabul edilmişti. (Bu Kameri/Ay takvimidir ve güneş/şemsi takvimden 11 gün eksiktir.)
Bu yüzden Bayramlar, dinsel günler, ramazan vb. heryıl 11 gün ÖNE gelmektedir.
Bir de yine Cahiliye dönemine ait SAAT var ki tam bir fecaat. Bu saat daha sonra Ezani diye bizde yer etti.
Düşünsene, günler kısalırken ya da tersine uzarken, her gün saatini elin ile bir dakika falan ileri-geri alacaksın! Bu nasıl bir eziyettir?
Ve günümüzde İslam alemi bunu TANRI’nın saati sanıyor, kullanmayı da SÜNNET diye algılıyor. Pratik olarak bu hiçbir şey ifade etmediğinden yanında da bizim gibi Vasati denen bir saat yöntemini kullanıyor.
Ay takvimi Kur’an’da sadece üç yerde geçer ki bu da bilimselliği itibariyle bir fenomendir, yani kullanılması gerekmemektedir.
Bu üç yerden:
1. İlki: Ramazan ve DEĞİŞKEN olması gereken HACC’ın dört HARAM AYIDIR. (28×4=112 gün, ancak 2 günde artık saat olarak fazlasıyla 114 gün HACC edilebilir. Hacc dört gün değil dört aydır. Fazla bilgi için HARAM AYLAR’ı Kur’an’dan bulabilirsiniz).
2. İKİNCİSİ, yine yukarıdaki takvime bağlı olarak ve özellikle RAMAZAN içinde yer alan KADİR SURESİ’dir ve orada bu gecenin 1000 aya bedel olduğu bildirilmektedir. Ay burada ÖLÇÜ’dür.
Andromeda ile komşusu Samanyolu galaksileri arasındaki uzay genişlemektedir. Çünkü genişleyen evren sürekli şişen bir balon değildir, yani merkezden çapa doğru genişlediğini düşünmeyiniz. Kendi üzerine DOLANARAK genişleyen bir salyangoz kabuğu gibidir.
(Artık Balon örneği terk edilmiştir. Evrenin ilk yaratılmasından sonraki ANİ ŞİŞME teoremi bu İLK NABIZ ATMASI“dır.)
Ve kendi üzerine dolanması da yavaş yavaş değil; İMPUS/PULS, ya da nabız atışı, kalp darbesi gibidir. Yani durur sonra BİRDEN genişler. (Kalbin genişlemesi, Sadr/Sinenin inşirah olmasını da bir düşünün) Kalbimiz de öyle değil mi? Bir durur bir ATAR. Uzay-zamanımız genişler (Büyürüz, yaş alırız.)
Bunu evren denen EVİMİZ için de aynen uygulayınız. Evren zaten yaşayan bir organizmadır. En büyük canlı varlıktır. (Evren cansız olsaydı, cansız dediğimiz atomlardan nasıl BİZ CANLILAR çıkardık? Şu bedenimize ve canlılara bak, hepsi cansız proton-nötron-elektron yumağı atomlar değil mi?) Evren canlı ve yaşayan bir ORGANİZMA’dır, bir bütündür. Buna KALB (Sankritçe KLAP ve de Kalıp) benzetmesi yapılmıştır.
Her 354 günde bir kere bu NABIZ ATMASI gerçekleşmektedir ve O gece ‘Melekler ve Ruh fecre kadar inerler ki bu inmenin sonucunda’ kendi üzerine bir salyangoz kabuğu gibi dolanan evrenin BİR NABZI DAHA ATAR. Bunun miktarı 1000 ay olarak verilmiştir. Hubble sabiti de 83 buçuk yıl diyor. (1000 ay=83 yıl eder)
Bu şu demektir: Her kadir gecesi “Referans alındığında” evren 83 yıllık bir ani genişlemeye yani NABIZ ATMASIYLA bu kadar bir genişlemeye tanık olmaktadır. Kadir suresinin 7 anlamından biri de budur ki diğer bir anlamını da önceden, Kadir gecemizdeki Chat’te vermiştim…
Dolayısıyla bu galaktik olgu bin ay fakat 354 gün üzerinden bir yıl olarak hesaplanacaktır. Kendiliğinden AY takvimi birimiyle 1000 Ay’a oturtulmuştur.
Ancak bu bizim Kameri/Arap takvimini kullanmamıza bir ilahi NEDEN ve GEREKÇE değildir.
Asıl olan Güneş’in çevresindeki dolanım süremiz olan 365 gün 6 saattir. Eğer bunu kullanmazsak, işin içinden çıkamayız. Ben 14 Şubat’ta bir kış gününde Zemherir’in ortasında Far Öer adalarının tamamen buz tuttuğu bir günde doğdum. Herkes doğum tarihini doğduğu gün kutlar.
Çünkü asıl olan GÜNEŞ takvimi’dir. Ancak Resulullah’ın DOĞUMU da sizin-benimki gibi 365 gün sonra aynı gün kutlanacağına, her yıl Ramazan-Bayramlar gibi 11 yıl öne GETİRTİLEREK saçma sapan bir olay yaratılmış.
Her yıl 11 gün demek, 33 yılda bir yıl ARTMASI demektir. 14 Şubat’ta doğan ben 33-66 ve 99 yaşında yine 14 Şubat’a rastlıyorum (!) 14 Şubatta doğan ben, bu durumda 16 yaşımda Ağustos sıcağının ortasında doğuyorum… Böyle mantıksızlık olur mu? Gelecek yılki vergini 1 Ocak’ta değil de bundan 11 gün önce olan 21 Aralıkta ödeyeceksin, sonraki yıl ise 10 Aralıkta…
Olur mu böyle şey? Devlet bizden her yıl 11 gün daha fazla vergi almış oluyor. 33 yaşında ise TÜM kazancını vergi diye vereceksin ve o ARTIK yıl olduğundan, o yıl AÇ yaşayacaksın! Dolayısıyla bu absürd takvimi sosyal metrik olarak kullanamayız. İlahi ve Sünneti Muhammed bir yanı da yoktur.
Hans von Aiberg, 15 ocak 2002, 12:17, mail 108