Kürt kartını"Halkların kendi kaderini kendi tayin etmesi diye kullanan
"medeni batıcık" bakın ne kadar samimi ,çifte standartını sergilerken…
Zahide Uçar
Sanal ağda Uygur Türkleri üzerinden bir tartışma sürdürülüyor. Uygur Türklerine baskı yapıldığı iddialarına karşılık yapılmıyor diyenlerin tartışması.
Uygur Türklerini bırakıp ülke derdine düşmeliymişiz(!).. ABD mikro milliyetçilik üzerinden Rabia Kader gibileri kullanıyormuş…
Bu iddiaya karşı çıkanlar da Rabia Kader’e “Rabia Ana” demeye devam ediyor.
Peki, Uygur Türkleri konusunda ben ne düşünüyorum?
İlk Özal Hükümetinde Kültür ve Turizm Bakanı olan Namık Kemal Zeybek ve ekibi Çin’e giderek Uygur Özerk bölgesini ziyaret etmişti. Zeybek’in Müsteşarı Acar Okan’a Uygur Türklerini sorduğumda;
“Türkiye’den Uygur Özerk bölgesine ilk giden ekibiz. Uygurlar Türkiye’yi sadece bir bayrak olarak tanıyor. Çin Devleti Uygur Türklerine aşırı baskı uyguluyor. Uygurlar orada hademe bile yapılmıyor ama kimliklerini bozulmadan korumuşlar.” Demişti.
ABD’nin mikro milliyetçiliği kazıma eylemine gelince;
Bütün emperyalist ülkeler mikro milliyetçilik kozunu kullanır. Rusya olmasa Ermenistan Karabağ’ı işgal edip soykırım yapabilir miydi?
Yalnız bu mikro milliyetçilik sözü Uygur Türklerine uymaz. Nedenine gelince; Uygur Türkleri Çin Devleti içinde bir etnik azınlık değildir. Çin tarafından işgal edilmiş bir ülkenin vatandaşlarıdır. Üstelik Uygur Özerk Bölgesinden nüfus kaydırmaları yapılmış, homojen yapı bozulmuştur. Ve işgal edilen her ülkenin bağımsızlığı için mücadele etme hakkı vardır.
Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için uğraşanların CİA’nın ağına takıldıkları doğrudur. Rabia Kader de bunlardan biridir. Bir eşkıyadan başka bir eşkıyaya sığınmak doğru değildir. ABD Uygur Türklerinin has yüzüne hayran olduğu için değil, Türkleri Çin aleyhine kullanabilmek için fonluyor. Tıpkı Çeçenleri Rusya’ya karşı kullanıp kırdırdığı gibi… ABD sayesinde yerlerinden-yurtlarından ayrılan Çeçenler “özgürlük” diye çıktıkları yolda mülteci olarak CİA’nın kullanabildiği insanlar haline geldiler. Geçmişte Kurban Bayramında bir Çeçen kampına gittiğimde çok şaşırdım. Kamp sanki Suudilere ait bir kamp gibiydi. Kadın-erkek ayrı bayram çadırı kurmuşlar, kadınlar çarşaflı, sadece gözleri görünüyordu. Kamptaki bazı Çeçenlerin Atatürk’ten nefret ettiğini öğrenmiştim. Sonra bu kamplardan bazıları Suriye’ye giderek ÖSO’su militanlarına katıldı. Suriye’de çatışırken ölenlerin olduğunu duydum. Yani, özgürlük mücadelesini yanlış kucaklarda yaparsanız, sonunda o kucağın lejyoner askeri olursunuz ama asla özgür olamazsınız. Bu sözüm de mandacı kafalara kapak olsun.
Rabi Kader ve çevresindekilere gelince;
Bunların ekibinden biri vatansever bir avukat dostuma aynen şöyle demiş;
“Biz tamamı ile CİA ile iç içeyiz. Çünkü bize kimse sahip çıkmıyor. Mecburuz.”
Yani Amerikan mandasına sığınmışlar.
Peki, bu durum Çin Devleti’nin Uygur Türklerine yaptığı baskıyı aklar mı? Aklamaz. Aklamaya kalkarsanız Doğu Türkistan Bölgesinin tamamını örtülü olarak CİA ajanı ilan etmiş olursunuz. Ayrıca unutmayın ki, bir yerde yara yok ise, o bölgeyi kimse kaşıyamaz. Kaşısa da başarılı olamaz. Yara var ki, sinek konuyor. Yarayı derinleştiriyor.