Selam ve Selam sevgi değer okurlar;
Son birkaç yıldır sosyal ağlar üzerinde paylaşılan Uygur Türklerine işkence iddialarıyla paylaşımlar son dönemde ülke gündemine oturtuldu. Oysa biz siyasilerimizi Türk dünyasına yönelmedikleri ve uluslararası politikaları eksenini USA, AB İsrail eksenli uyguladıkları için eleştirmekteydik.
Nitekim çeşitli iddiaları gördüğümüz; Mitin tırlarla silah ve mühimmat taşıyıp, işid militanlarına destek verdiği hatta işid teröristlerinin Türkiye’de ki hastanelerde tedavi edildiğinin videoları resimleri paylaşılmıştı… Sınır hemen diğer tarafında ise Türkmenleri sınırdan geçirmeyen, Türkmen katliamlarına seyirci olmaktan öte işide verdiği destekle bizzat elini kana bulayan bir hükumetten söz etmekteyiz.
Fakat ne olduysa 2014’ün son çeyreğinde Uygur Türkleri ve Çin ilişkileri haberleri medyada paylaşılmaya başlandı. Gündemimize alınan Uygur Türkleri için protestolar yapılmaya ve toplumun hassas değerlerinden çocuklar ve inanç üzerinden algı oluşturulmakta.
Biz Türk dünyasını Behring boğazından tutunda Amerika’da Kızılderili akrabalarımıza varıncaya değin birlik ve beraberliği arzulamaktayız. Ancak emperyalist odaklar ne zaman ki bizim olana bizden çok sahip çıkarsa o zaman bu işte bir bit yeniği aramak gerektiğini çoktan öğrendik.
Türkiye olarak fazla uzağa değil hemen sınır kapımıza dayanmış olan Türkmenlere sahip çıkmalı ve uluslararası politikalarımızı İran, Irak, Suriye içinde yaşayan 35 milyondan katledilmeye başlanan Türkmenlere çevirmeliyiz.
Şu noktada altı çizilmelidir ki iki kere düşünme zamanımız gelmiştir. Yani ne paylaşımlara bakıp galeyana gelmeli ne de boş verip geçmeliyiz. Günümüzde hangi haberin ne kadar doğru olduğu da bir tartışma konusu haline geldi maalesef…
Uygur dünyası kongresi (WUC) tarafından paylaşılan Banu Avar'ın hazırladığı "Sınırlar Arasında" programının Uygur Türklerini ziyaretinin videosunu izlediğimizde ise Uygur bölgesinde olağan bir yaşam tarzının hüküm sürdüğü görülmektedir. Ancak yine de küçük çaplı bir araştırma yapıldığında Uygur Türklerinin protesto fotoğrafları da dikkatlerden kaçmamalı. Oysa Çin zulmüne ait paylaşılan resim ve videoların günümüze ve Uygur katliamına ait olup olmadığı net bir şekilde anlaşılmıyor.
Türkiye'de "gezi parkı protestoları" sırasında yaşanan Ak parti iktidarının yaptığı baskı hatırlanmalı ve yurt genelinde nasıl manzaraların oluştuğu ve can kayıpları ve yaralanmalar unutulmamalıdır. Kaldı ki Gezi ne Taliban ne de dinci grupların işbirliği ile gerçekleşti. Taliban ve aşırı dinciler ile iş birliği içinde dini değil de Türk olarak eziyet (böyle bir bir eziyet olur mu belirsiz, çünkü denenmedi) görüyorlar ise bunu dünya' ya duyurmaları gerekmez miydi, tıpkı Türkmenler gibi bir katliama dikkat çekilseydi.
Uygur bölgesindeki aşırı dinci ve Taliban işbirliği içinde olan protestolara Çin'in verdiği tepki ve müdahale; çin açısından bakıldığında terörle mücadeleye dönüşmüştür.
Burada din istismarı ve dini kullanarak oluşturulan bir terörist faaliyet olduğu söz konusudur. Nitekim bu gün İşid militanlarına Türkiye'den de katılımın olduğu ve özellikle Hizbullahçı olan Batman (Gonca Kuriş katillerinin ve domuz bağı vahşetlerinin yuvası) bölgesinden 30000 kişinin işide katıldığı bilinmektedir. Dinci kimlik Milli kimliğin üzerine çıktığında artık Batmanlı Hizbullahçı teröristlerimiz işid ile birlikte Türkmen katliamının içinde yer almaktadır. Yine Hizbullahçı ve El Kaideci olan aşırı dinci Uygurların Türk kimliğinden çok dinci kimlikleri öne çıkmaktadır.
Uygur Türkleri için yapılan paylaşımlarda bir tarafta çocukların sokak ortasında hırpalandığı ve kimsenin sahip çıkmadığı, tek başına sıkıştırılanların işkence edildiğine dair görüntüler paylaşılırken Rabia Kader gibi toplum aktivistlerinin nerede olduğu bu kişilere neden sahip çıkılmadığı ve bundan da önemlisi neden Uygurların bu zulmü birlik olarak göğüs germediği sorulmalıdır. Çünkü resim ve videolarda topluca değil tek tek bireysel sıkıştırmalar söz konusu; Uygur bölgesinde yaşayan Uygur’dan çok Çinli mi var yoksa durum tersi mi? Öte yandan da oraya gidilip çekildiği iddia edilen görüntülerde olağan bir yaşamın sürdüğü gösterilmektedir. Nitekim Banu Avar’ın “sınırlar arasında” programı buna ışık tutmaktadır.
İyice kafaları bulandıran ve hakikat ayrımının zorlaştırıldığı bir algı operasyonunun yürütüldüğü aşikârdır. Uygur'da olağan bir yaşam yanında örgütlü Müslümanlara karşı terörizmle mücadele adına din karşıtı baskıların olduğunu ve bu dincilerin USA, AB ve MOSSAD odakları tarafından desteklendiği ve Emperyalist Medya tarafından servis edildiği ülkemizde ise çok kritik günlerin ve meselelerin yaşandığı asıl gündemin algı operasyonu ile saptırıldığı gözlemlenmektedir. Yüce Türk milleti her zaman mazlumun yanında yer almış Ak partiye de vaktiyle şiir yüzünden hapiste yatmış imajı verilen RTE'ye de müşfik elini uzatmıştır. Şimdide toplumun en hassas değerleri üzerinden bir oyun oynanmakta ve bu oyuna Uygur Türkleri kukla olarak kullanılarak istismar oluşturulmakta belki de ilerleyen yıllarda; Afganistan, Irak, Suriye gibi Çin'e Uygur bahanesiyle bir müdahale planının temelleri oluşturulmaktadır.
Bizim düsturumuz ise açık bir şekilde;
Milletlere İstiklal,
İnsanlara Hürriyet,
Kişilik Haklarına Saygı,
İlkelerinden oluşmaktadır. Türk dünyası olarak birlik ve beraberlik içinde hareket etmeliyiz. Ancak bu birliği Emperyalistlerin çizdiği senaryolar içinde değil kendi ülkü ve irademizle oluşturmamız İstiklalimiz açısından elzemdir.
Uygur dünyası kongresinin paylaştığı Banu Avar videosu;
Uygur Amerikan örgütü tarafından yayınlanan resimlerde protestoları ve Uygur zulmünün öne çıkan toplum aktivisti Rabia Kader aynı zaman Amerikan derneği Başkanlığını yürütmektedir. http://uyghuramerican.org/
Dikkat ederseniz Amerikancı Rabia Kader’in başı çektiği bu protestolarda şiddetli bir polis müdahalesi görülmemektedir. Oysa bize çizilen tabloda, böyle protestolara Çin’in izin vermemesi gerekirdi.
Uygur Türklerine ait diğer resimlerde ise Uygur dans topluluğu, Uygur'da protesto yürüyüşü yapan kadınlar, Uygur düğünleri, Uygur camii önünde toplanan Müslümanlar görülmekte. Biraz görsellerde farklı terimlerle aramalar yapıldığında Uygur'a ait hem olağan bir hayatın resimleri hem de Amerikancı ve dinci örgütlenmeler tarafından servis edilen resimler görülmektedir. Açık olan şudur ki Uygur Türklerine karşı Suriye'de Türkiye'nin de içinde bulunduğu emperyalistlerin desteklediği muhalifler benzeri bir çatışma ortamı oluşturulmaya çalışılmaktadır.