166 - 10 Ağustos 2003 Pazar

Hoşbulduk selam selam size ve selam Allah'ımıza.


“Tarık - Magnetik Şişe - Magnetik Kalkan” Yukarı

Magnetik şişeden bahsetmiştim hatırladınız mı? Magnetik şişe şudur: Dünyanın EN GÜÇLÜ yakıtı! Bu yakıt doğrudan Gama Işını patlamasıdır... En ideal TARIK yakıtıdır. Bu yakıtta katı-sıvı-gaz hiçbir yakıt kullanılmaz. PLAZMA yakıtı kullanılır. Maddenin dördüncü halini (Ateş anasırı) kullanırsınız. Bunun için, bir ARACA (mesela Tarık/UFO vb) tabak bölümünün altına üç tane kondansatör korsunuz. Bunlardan biri "yüksek eksi elektromagnetik alanı", diğeri “yüksek artı magnetik alanı” DEPOLAR! Üçüncü kondansatör (iniş takımına benzeyen yarım kürelerden bahsediyorum) ise MAGNETİK şişedir. Mesela "1 mol" ANTİMADDE imal edilir: Bu diyelim ki Anti-BOR atomları olsun! Bu "bırakılır", dolayısıyla öteki kondansatördeki normal BOR atomu ile birleşir. Ve ikisi birbirini yok ederek, BİR ÇİFT gamma patlamalı foton halinde ŞİDDETLE tepki yaparak JET etkisi yaparlar. Yani püsküren IŞIĞIN ta kendisi olur. İşte buna PLAZMA yakıtı diyoruz.

Böylece FOTON (Gamma patlamalı) bu jet tepkisi sayesinde içinde bulunduğunuz araç (Tarık) ve bunun motoru (Adiyat-1700) (3 asır sonraki Adiyat suresi) IŞIK HIZIYLA hareket etmiş olur. Çünkü yakıtı ışık olunca, ve ışık hızı saniyede 300 bin km olunca, ARAÇ da mecburen bu hızla gider.

"Hiçbir şey ışık hızıyla gitmez" dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız: Madde bu hızda çözünüp ENERJİ olur. Ama işin içyüzü başka: Işık hızına hızlandığınızda, hareket yönünde "BOYUNUZ KISALIR". Bir metrelik cetvel sırayla yarım metre, çeyrek metre vb olur. Pekiyi bunun sonunda ne olur? Cetvel, öyle kısalır ki "SIRAT KÖPRÜSÜ" oluverir. Kıldan ince...

Şimdi bunu biraz açalım: Hareket doğrultusu ENİNE'dir. Bir metre uzunluğunda ve diyelim ki iki cm kalınlığındaki bir cetvelin alanı 200 cm karedir. Eğer bu cetvel yarım metre olursa, bu kez dört santim eninde VE DİKİNE kalınlaşacaktır. Çeyrek metre olduğunda ise kalınlığı 8 cm olacaktır vb vb. Tam ışık hızında boyu SIFIR santim olacaktır. Hareket doğrultusunda boyu SIFIR olduğunda, PEKİ DİKİNE ne kadar olacaktır?

Yani enine bir cm olması demek; DİKİNE 200 cm olması demek. EN TÜKENDİ (x ve y sıfırlandı), fakat DİK >>> Z ekseni ise evrendeki SAKLI DÜZLEME, görünmeyen boyuta geçti. Bu Z ekseni (Sultan güç ve Rahman 33) hatırladınız değil mi? Ve aynı olguyu "Karadeliklere çekilen maddenin İPLİK gibi tek boyut olduğunu = ”Devenin iğne deliğinden geçtiğini" hatırladınız değil mi? Karadelikler, Z dikindeki UZAY UÇURUMLARIDIR demiştik, anımsadınız mı?

İşte SULTAN güç denen bu Z ekseni, ışık hızı yasağına KARŞI GELMEDEN sizi DİK BİR YERE TAŞIMAKTADIR. Yani enine madde halinde gidemezken, DİKİNE madde halinde ve zarar görmeden gidebiliyorsunuz. ORASI TEK SEMA >>> VE SİZİN ADINIZ TARIK'tır. Ve siz ENERJİYE dönüşmeden MADDE halinde oraya gidebiliyorsunuz.

KÜRENİN DIŞINA (Sema budur >>> Z dikine yani iççapın UZANTISI OLAN SULTAN BOYUT'a çıkıyorsunuz. İççapta DABBET; dışçapta ise TARIK SEMASI vardır. İç çap ARZ'dır (dabbet); DIŞ ÇAP UZANTISI ise SEMA’dır (Tarık).

Pekala soru var: Evrenimizin yüzeyi BİR BALONUN YÜZEYİ (alanı = en ve boy çarpımı yerine geçen x ve y koordinatlarıdır).

Bu görünen yüzeydir. Çünkü üzerinde yaşarız. Geziniriz. Ve bunun zamanı "ŞİMDİ" şu andır. Ama evren sürekli genişlediği için, DÜN ya da bir saniye önceki YÜZEY daha küçüktür. Şimdiki yüzeyimiz ise bir saniye sonrakinden küçüktür (Buna evrenin genişlemesi diyoruz)... VE BİZ HEP İKİ BOYUTLU EVREN YÜZEYİNDE yaşıyoruz, yani bu alana yapışmış kalınlıksız resim gibiyiz. Bir tür kalkan balığı gibiyiz. Kalınlığı olmayan bir kalkan balığı gibi... Hani ÜÇÜNCÜ BOYUT >>> SULTAN boyut >>> Z (Hu). O geçmişte kalan evren katmanlarıdır. Eğer zamanda geriye giderseniz, mesela 10 yıl öncesine >>> Kendinizi o YÜZEYDE on yıl daha GENÇ görürsünüz. Eğer on yıl geleceğe geçerseniz, kendinizi on yaş yaşlı görürsünüz. Dikkat ediniz hep iki boyutlu yüzeyde kaldık. ÜÇÜNCÜ boyuta geçemiyoruz.

Üçüncü boyut şudur: Big Bang (gittikçe şişen balon) merkez noktasından YUKARI çıkan boyuttur. Orada değilsiniz (Daha önce küçükken oradaydınız). O merkezi noktadan ŞİMDİ / şu AN evren yüzeyine değen Z dikmesine >>> İÇ ÇAP denir >>> GEÇMİŞLERİN TOPLAMI DENİR.

Bunun uzantısını alınız >>> Bir günün 50 bin yıl olduğu (her saniyeyi ışık hızıyla çarpınız).

Yukarıdaki Z dikmesi uzantısı ise İÇ UZAY değildir, çünkü kürenin içinde değil, (Kürenin daha genişlemediği, gelecekte genişleyeceği) iç çapın uzantısıdır. Küre kısıtlı (Riemann) iken bu çap Lobatçevski Uzayı olarak sonsuz bir dikmedir. BURASI iç uzay (Dabbetül Arz mekanı) değil; DIŞ UZAY’dır (Tarık Seması).

Tüm karadelikler ve dolayısıyla tüneller MUTLAKA İÇ UZAY içindedir, bizim uzay ile ilgisi yoktur. Çünkü karadelikler uzayın YÜZEYİNİ öyle eğer ki, artık x ve y düzlemini tam dik kesen bir Z UÇURUMU (iç çap) yaparlar. Bu uçurumun dibinde saklı olduklarındandır ki, KARADELİKLER (adı üzerinde) HİÇ GÖRÜNMEZLER.

Ayrıca her karadelik ucunda bir akdelik vardır: İşte bu da DIŞ ÇAP uzayında yer alır. Yani GELECEKTE genişleyeceğimiz yerlerdir ve ŞİMDİDEN görünürler. Bu akdeliklere kadar uzanan tüm tünellere (Worm Hole/Aslında CORN HOLE=Mini sur borucuğu) diyoruz ve genel adı "Kuantum tünel süreci ve/veya kuantum köpüğü" olup, SÜPER UZAY denen evrenimizin dışındaki DIŞ ÇAP uzayı (Aşağı Misal Alemi) dokusunu oluştururlar.

Bir TARIK içinde dört doğa kuvveti denetlenebiliyor.
1. ÇEKİM >>> UFO'nun yarattığı kendi 3G veya saniyede 11,8 km kaçış hızı, Dünya’nın 9,8 km/s hızını aştığından, UFO, Dünya çekiminden (Moment sakınımından vb) etkilenmez. Ancak kendi hızında bir şeyden etkilenir (Kafdağı ifritleriyle bu yüzden çarpışabiliyorlar).
2. Elektromagnetik kuvvet: UFO'nun topuzu ve dibindeki MERCEK ikisi birer ELEKTROMAGNETİK ŞİDDET kutbudur. Bu öyle dehşetlidir ki, Philadelphia'daki gemiyi, bir saniyede AY'a götürüp getirir. Bir saniyeden de az! UZAY YÜRÜYÜMÜ yaptırır.

Bunu açalım: Philadelphia deney gemisi kendi elektron-atom kafesine sığmadığı icin bir dakikada 800 km ötelere ışınlanmıştı. Yine de "Uzayda yürümüştü". UFO'da ise "Uzay SİZDE YÜRÜR >>> İSRA GECE YÜRÜYÜŞÜ".

İsra 1: Bütün varlıkların tespihi o kudrettedir ki, kulunu, gecenin birinde Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya yürütmüştür. Bu, ayetlerimizden bir kısmını o kulumuza göstermek/onu ayetlerimizden biri olarak göstermemiz içindir hiç kuşkusuz, O, Semi'dir, Basir'dir.

Şimdi irdeleyelim: Girişte SONSUZ ÖZÜNLÜ (sonuşmaz enerji olan) NUR KUDRETİNİ (ennoorgy) anlatılıyor (Tesbih azalacağına çoğalan TAKYON enerjisinin adıdır).

“Bütün varlıkların tespihi o kudretdir ki ... ayetlerimizden bazılarını kendisine gösterelim/kendisini ayetlerimizden bir parça olarak gösterelim diye...”

Bunu Resulullah'a bir kaç kez gösterdi. Cebrail (ki takyon) YÜKSEK bir ufukta idi (Sidre) ve Dünya izdüşümü vermişti. Daha önce de Resulullah onu görmüştü (Hira dağında KEHF'de).

Gelelim devamına: “... kulunu, gecenin birinde Mescit-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya yürütmüştür...”

Şimdi : İKİ KIBLE arasında bir YÜRÜMEDEN söz ediliyor. Yani eski Kıble KUDÜS ile şimdiki kıble KABE arası... Resulullah yürümüyor. Resulullah sanki 5 cm kadar Z boyutunda havada duruyor, onun altından x ve y (Dünya yüzeyi) yürüyor. Yani bir mescidde ayağını kaldırıyor, diğeri altından geçerken İNİYOR. Ve yatağı bile soğumamış oluyor! (Bunun için Philadelpiha Deneyi başarılı olmuştu) x ve y arasında iki noktayı ENİNE geçtikten sonra DİKİNE Z boyutunda ise Mir'ac’ını tamamlıyor (Sema'ya çıkıyor).

Uzay yürümünü böylece anlattıktan sonra (ki ayetlerden anlatıyoruz), şimdi Tarık altında UZAY YÜRÜYÜMÜ nasıl oluyor?

İsra Suresi’nin ilk ayetleri zaten tafsilatlı tek kitap olan Kur'an'ın BU AYETİNDE saklıdır. Yani Philadelphia, Şeytan üçgenleri ve UFOloji bu AYETİN ŞİFRESİ içinde haber verilmiştir. Anlayana/görene= innehu hüves semıul besıyr (Allah işitici ve görücüdür).

Semiu aynı zamanda >>> DUYURAN, ilan eden, önceden bildiren-demektir. Tıpkı El Habir >>> Hem haberdar olan, hem haber veren ismi gibi...

Tarık "Mekke-Kudüs arasını YATAY olarak kat ediyor zaten. Ama bundan ötesinde Tarık Mir'ac'ın bir etabına (Tarık Seması’na) çıkabiliyor. Yani UZAY YÜRÜYÜMÜNÜ Philadelphia gemisindeki gibi enine değil DİKİNE başarıyor. Pekiyi Tarık Seması’na çıkınca ne olur?

DİKİNENİN sonu vardır (Bir günün 50 bin yıl olduğu hız). DİKİN SONUNDA, GÖK >>> TEK GÖK OLUR VE YER TEK YER OLUR. İkisi MAHŞER MEYDANI denen yine İKİ BOYUTLU ve dümdüz (De Sitter Uzayı) haline gelirler. YER VE GÖK BİTİŞİKTİR ARTIK (en başta da öyleydi). Yani ayrılmışken yeniden bir MEYDAN düzleminde birleşirler. Yer bir mezar kalınlığında; gök ise sadece bir mızrak boyundadır. Ve burası artık Mahşer Meydanı’dır.

Yeniden Z boyutu (Rahman-33 >>> Sultan KUVVET BOYUTU) oluşturulana kadar, İnsan (madde) ve Cin (enerji) bu iki boyutlu, ayna gibi sahte derinlikli MAHŞER Meydanı’ndan çıkamıyorlar. (Ekranda açtığınız pencereler de öyle değil mi? Hepsi monitorun iki boyutlu yüzeyinde ama sanki, dizilince önde ve arkadaymış gibi duruyorlar.

Bunları zaten zamanında anlatmıştık. UFO'nun elektromagnetik fırtınası öylesine güçlüdür ki, TARIK'a uzay yürüyümü yapabiliyor. Ve bir diğer doğa kuvveti olan Güçlü nükleer kuvvet, GAMMA /Yapay aknoktacık oluşturacak kadar güçlü.

Bir şey daha: Sonuncu kuvvet olan ZAYIF ÇEKİRDEK kuvveti ise inanılmaz şiddetli nötrino rüzgarı oluşturuyor. Böylece içerideki kötü/yakıcı/ısı ışık vb, bilhassa da "Magnetik şişenin" bıraktığı ölümcül gamma ışınları NÖTRİNO rüzgarı halinde dağıtılıyor ve kimse yanmıyor! (Zayıf nükleer kuvvet çekirdekteki dehşetli enerjiyi, NÖTR olarak, yani kimseyi yakmadan, evreni yok etmeden çekirdek dışına alarak, çekirdeği KARARLI halde tutar).

Böylece doğanın dört kuvvetinin de TARIK/Dhurakhapalam içinde EN ŞİDDETLİ olarak üretildiğini görebiliyoruz.

Şimdi gelelim 24-25. yy kalkanına... Madde ve antimaddeyi birbirinden nasıl ayırabiliriz? Yani antimaddeyi öyle bir yerde tutmalıyım ki, maddeye hiç rastlamasın. Bunun için Tungsten falan yetmez. Pekiyi ne yapmalı?

Basit: Madde ve antimadde bolca kullanıldığında, birbirine temas eden eşlenik atomlar bir çift fotona (gamma ışınına) dönüşürler. Yani aralarına BİR FOTON RÜZGARI duvarı girer. Fotonlardan biri dışa diğeri içe (çünkü zıt iki yöne tepkime yaparlar) rüzgar -daha doğrusu- duvar-ayıraç-separatör- foton duvarı oluştururlar. Bu sayede madde ve antimadde birbirine karışmadan KESİN olarak ayrılmış, antimadde ise "Bir küresel foton rüzgarı içine” HAPSOLMUŞTUR!

Fotonlar buna nasıl dayanıyor? Foton erimez ki? Daha Big Bang'in ilk dehşet saliselerindeki cehennemi sıcaklarda oluşan bu girgin GAMMA ışını fotonları denen kuantlar değil miydi? Onlar erimezliklerini zaten kanıtlamışlar. Demek ki erimez bir duvar (daha doğrusu tecrit/izolasyon KÜRESİ) elde edebiliyoruz, erimez bir KÜRESEL hazine yapabiliyoruz. Buraya kadar anlaşıldı mı?

Gelelim NASIL BİR ELEKTROMAGNETİK kalkan yapabiliriz... Bunun yanıtını verelim ve ta 24.yy'a gidelim. Bütün koloniler (ki şimdiki Dünya nüfusu kadar insan popülasyonu var), bütün gezegenler ve gezegenciklerde (Jüpiter uyduları gibi) yerleşik duruyorlar ve KENTLERE sahipler. Bir kentin büyüklüğüne örnek olarak, mesela İstanbul'un Bakırköy semtini bir KUBBE altına alınız. Bundan bin tane var, onbin tane de var... Şimdi Kubbeyi yapacağız. Ama bu bilim kurgu filmlerinden farklı olacak: Çünkü onların magnetik kalkanının adı var kendisi yok. Pekiyi bir magnetik kalkanı yapabilir miydik? Cevabı HAYIR! Ama, ama, ama, TERS KALKAN YAPABİLİRMİYİZ? EVET! Bu yarım küre olan kalkanı TERS çevirmek değil.

Sırrı açıklıyorum: Bir magnetik şişe yaparsınız. Bundan yararla, bir de FOTON DUVARI içine hapsedilmiş ANTİMADDE deposu yaparsınız.

Antimadde 24. yy düzeneği şudur >>> Bildiğimiz MADDİ ELEKTRO MAGNETİK ALAN KALKANI (hani yapılamayan) yerine, ANTİMADDE NEGATİF ELEKTROMAGNETİK KALKANI oluşturursunuz. Yani pozitif enerjiyi (dış etkileri, şıhab, meteorid, komet, oksijen kaybı vb.) negatif enerji kalkanınız BİR FOTON DUVARI (görünmez duvar) ile ENGELLER. Dışarıdan girdi gelmez. Ve içeriden kayıp olmaz. İkisi birbirini FOTON DUVARI dengelemesinde TERAZİLERLER.

Ama tek bir yerden giriş vardır. GÖKTEN DEĞİL! Pekiyi bu Bakırköy kadar koloniye nasıl gireceğiz? Öyle ya kargo gemimiz var, yolcu gemimiz var. Nasıl gireceğiz içeri? GÖK/sema yasak ise ARZ da mı yok? Bunun sırrı şu ayetlerde (iki tanesi vereyim çünkü düzinelerle var): ŞİD HUD SALİH AD SEMUD ve ??? Önce Şid Peygamber’in ayetini yazalım:

A’raf Suresi:
65: Âd (kavmin)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik): "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. (O'na karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?" dedi.
66: Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Biz seni bir çılgınlık içinde görüyoruz, ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz."
67: (Hûd), "Ey kavmim! Bende çılgınlık yok, ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim." dedi.
68: "Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm."
69: "Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile, size bir zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allah) sizi, Nûh kavminden sonra, onların yerine hâkimler yaptı ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki, kurtuluşa eresiniz."
70: Dediler ki: "Sen, yalnız Allah'a ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin? Eğer doğru sözlü isen hadi bize bizi tehdit ettiğini getir."
71: (Hûd) dedi ki: "Artık size Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiç bir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!
72: Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik.
73: Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi. İşte şu, Allah'ın devesi, size bir mucizedir; bırakın onu Allah'ın yeryüzünde yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azap yakalar."
74: Düşünün ki (Allah) Âd'dan sonra sizi hükümdarlar kıldı. Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.
75: Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görünen müminlere: "Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" (Onlar da): "(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene inananlarız!" dediler.
76: Büyüklük taslayanlar: "Biz, sizin inandığınızı inkâr edenleriz!" dediler.
77: Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir!" dediler.
78: Bunun üzerine hemen onları, o sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
79: Sâlih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! And olsun ki ben size Rabbimin elçiliğini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz."

71. ayette "FOTON RÜZGARI" deliniyor ve kavimin sığındığı kent yerle bir oluyor. 72'de bunların çok azının kurtulduğunu görüyoruz. 73’de Semud Kavmi >>> Salih geliyor.

73. ayette: “Size Rabbinizden açık bir delil geldi. İşte şu, Allah'ın devesi, size bir mucizedir; bırakın onu Allah'ın yeryüzünde yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azap yakalar". Bu dişi deve nedir: DEVE >>> GAMMA (ışını), yani foton rüzgarı. Ama DİŞİ (negatif ALAN). Artık sırlar belli oluyor mu? (Dabbet konuşuyor) (Deve dişidir. O dört ayağı üstündedir >>> Arş'ın dört direği gibi dört kuvvet KULELERİ ile kalkan yapılır).

Deve erkek olsaydı >>> Bildiğimiz elektromagnetik kalkan olurdu. Ama TERSİ >>> NEGATİF/DİŞİ kalkan! Negatif/anti kalkan!

74: Düşünün ki (Allah) Âd'dan sonra sizi hükümdarlar kıldı. Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.

“Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz.”

İşte uzay kolonileri:
1. “Yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz,”
2. “Dağlarında evler yontuyorsunuz.”

Uzay yerleşimi (Kolonik gezegenler de ARZ'dır) iki yöntemle oluyor. Ya GAMMA kalkanı ya da bildiğimiz gibi DAĞLARA falan girerek KORUNMAK! (Ucuz yöntem).

Dikkat ediniz peygamberin adı SALİH'dir (WEMB düzeni gibi sulhçu vb.). Kolonilerde bazıları DÜZENE KARŞI oligarşi oluşturmaya kalkışırlarsa ne olur? Yanıtı Kur'an'da: Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.

75: Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görünen müminlere: "Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" (Onlar da): "(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene inananlarız!" dediler.

Koloni iktidarı kavgaları... Bakalım neler yapmışlar? Daha doğrusu bu duruma nasıl gelmişler de başkaldırmışlar. Şimdi bir düşünün, kolonilerde mesela on kuşak boyu doğup yaşayan var. WEMB onlara baskıcı geliyor. (Hatırlayınız sapık devletler vb demiştim-ki bunlar serbest bırakılmışlardı: External devletler) Allah'ın düzeni onlara baskı gibi geliyor. WEMB kumandanlığını işgalci, kendilerini KOLONİ/GEZEGENİN YERLİSİ sanmışlar kuşaklar boyu...

Bir yere sahiplenmek içgüdüsü: Ben yerliyim, siz yabancısınız, yabancılar defolun, işgalciler dışarı! Başkaldırıyorlar ama SIR GİBİ saklanan dört direk teknolojisinden yani negatif kalkanın dört direğinden/kulelerinden İLMEN haberdar değiller.

Ayetlere bakalım:
77: Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir!" dediler.

Ayette devenin boğazlanması >>> HAVASIZLIK yanında dört ayağının kesilmesi de var, başka bir mealden de yazalım:

77: Derken o dişi deveyi tepelediler, ayaklarını keserek öldürdüler, Rablerinin emrine baş kaldırdılar ve: "Hey Salih, sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit etmekte olduğun azabı getir de görelim!" dediler.

Devam ediyoruz:
Şems Suresi:
11: Semûd kavmi, azgınlığı yüzünden yalanladı.
12: En haydutları ortaya fırladığı zaman,
13: Allah'ın elçisi onlara şöyle demişti: Allah'ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.
14: Fakat elçiye inanmadılar da deveyi devirip boğazladılar. Bunun üzerine, Rableri onların günahlarını kendi başlarına geçirdi de o yurdu dümdüz etti.

Önce UZAY KOLONİ YERLİLERİNİN LİDERLERİ:
Şems 11: Semûd kavmi, azgınlığı yüzünden yalanladı.
Şems 12: En haydutları ortaya fırladığı zaman,
yukarıdaki eylemi yapıyorlar.

A’raf 77: Derken o dişi deveyi tepelediler, ayaklarını keserek öldürdüler, Rablerinin emrine baş kaldırdılar ve: "Hey Salih, sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit etmekte olduğun azabı getir de görelim!" dediler.

Böylece KALKAN giderek zayıfladı. Ama daha önce en önemli şey bitti: Bu nedir? Şems Suresi'nin ayetlerini DİKKATLE okuyunuz. EN ÖNEMLİ besin nedir? (Havadan sonra >>> Hava daha devam ediyordu, çünkü kalkan zayıflamıştı ve daha hava vardı) SU! Ayeti bir daha yazar mısınız? SU ile ilgili olanı (Bu hem ATLANTİS hem de Kolonilerin suyunun kesilmesi, susuzluktan ölmeleri)...

Şems 13: Allah'ın elçisi onlara şöyle demişti: Allah'ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.

WEMB elçisi onları uyarıyor: DİKKAT havaya güvenmeyin, suyunuz ÖNCE BİTECEK! diyor. Kalkan SU (Ağır hidrojen izotopları ötesinde bir bulgu) ile varlığını sürdürmektedir. Bu su >>> ANTİ-H2O. Yani ANTİ -SU!

Ve devam edelim:
A’raf 77: Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir! "dediler.
A’raf 78: Bunun üzerine hemen onları, o sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
A’raf 79: Sâlih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! And olsun ki ben size Rabbimin elçiliğini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz."

Şimdiki sırrımız şu: KALKANA GÖKTEN/semadan girilemediğine göre, nereden GİRİLİR?
A’raf 78: Bunun üzerine hemen onları, o sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

APTALLAR, "Yukarıdan girmeyeceklerdi". KOLONİ Komutanlığı YERALTINDAN girilmesini "birinci ve tartışılmaz emir olarak" bildirmişti.

A’raf 78: Bunun üzerine hemen onları, o sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

Bunun devamı da Yasin ortalarındaki ayetlerde...
Yasin 41: Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir.
Yasin 42: Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.
Yasin 43: Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.
Yasin 44: Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar.

Şimdi bunun yorumunu size bırakıyorum: Kolonist asilere ne olmuş dersiniz? Ve Kolonilere İNSAN ZÜRRİYETİ nasıl taşınmış-tarihçesi-anlatabilir misiniz? WEMB kurtarmış. Çünkü WEMB'i oluşturan 3M.

BENİM (DABBET OLARAK) BAŞLARINA GELECEK ŞEYİ İLK KEZ ve YEGANE yazmamdan dolayı KURTARICI OLARAK BEKLİYORLAR! Ben yazmasaydım kimi kurtulur denemezdi. TAMAMI KURTULAMAZDI.

Sırrın biri de "Suda boğulmak". Acaba ne demek! Elbette birincisi havasızlıktan boğulmak. İkincisi de ağır hidrojen suyu infilakları...


“Akdelikler” Yukarı

Akdelik uzmanı olarak tek ben kaldım. Zaten belli olmuyor mu? Hangi biri ya da eserde bunlar yazılı ki? Kim yazmışsa, o BENDEN BAŞKA ÖTEKİ AKDELİK UZMANIDIR. Çünkü benim bulduğum Aiberg Uzayı, Wheeler Süper Uzayı ile Sarfatti Hiper Uzayı’nın da ÜSTÜNDE.

Üstünde dediğim şu: Tüm Corn Hole'lar / mini sur borucukları-boynuzları, tümü SİDRE'ye kadar tek bükülmüş halat olur ve bundan ÜSTTE >>> HORN HOLE (Asıl sur borusu, tek boru-Akdelik çıkışı olmayan TEK yer). Bunu benden başkası BULAMADIĞI İÇİN tek UZMANIM -şimdilik-. Daha bu yazdıklarımı anlayacak karadelik uzmanı bile yok dünyada... Bırak yazmayı, anlamaları için fırınlar dolusu ekmek yemeleri gerekir-dermişim-


“Deccal” Yukarı

Deccal/Deggalo. Paralel evrenimizin yaratığı. Ama tesadüfen KÖTÜ (iyi bir cins de olabilirdi) SEMADAN giriyor. ONU DEŞİFRE EDEN tek paralel yaratık ise DABBET. Deccal-Dabbet ikilisi... Biri negatif semadan öteki pozitif yerden geliyor (Tek Dabbet BEN değilim, ben BİRİSİYİM)... Önce İsa POZİTİF SEMADAN, DECCAL NEGATİF SEMADAN, farka dikkat.

Düşünce hızı ışık hızından hızlı bir takyon hologramı olduğuna göre, DECCAL'in geçmişe mesaj gönderebilmesi her zaman mümkün. Ama illa ki üç zaman diliminin ortasında: Önde HIZIR, ortada Deccal, en arkada onu yok etmek için izleyen İSA (Messiah) (Peygamber değil-emekli peygamber-yeni MESİH İsa). Hızır kaçar gibi yaparak, GERİ döner (zaman durur); onu öldürmek için Deccal de durur. Deccal Hızır'ı öldürürken, durduğu için İSA da yetişir ve Deccal'i öldürür. Yani TELEPATİ yeteneği bu üç zaman diliminde oluveriyor.

İsa'nın geleceğinde Deccal/onun geleceğinde HIZIR var. Hızır ÖLDÜRTEREK kendini, hiç bir zaman ona yetişemeyecek olan İsa'nın da onu öldürmesi için feda ediyor. DECCAL ile Hızır'ın kendini feda edip şehid etmesi dışında hiçbir kuvvet (Allah'tan başka hiç bir kuvvet) ETKİ edemez. Negatif evren ile aramızda mikro saniyelik ZAMAN FAZI KAYMASI var!

Dilerse HIZIR kanadını indirmeyip YAHYA peygamber YERİNE GEÇERDİ. Kendi elindeydi kanat indirmek. Ve kendini feda etti (Edecek >>> HA/VET!).

Kanat indirmek şudur: Hızır doğal bir Zülkarneyn'dir. İki değil sonsuz zaman ucu vardır. İsteseydi TARIK semasında kalırdı. AMA KALMIYOR, DABBET olmayı yeğliyor. Bu onun fedakarlığı ve feragatı hayatıdır. Zaten buna karşı çıksa bile Deccal onu parça parça ederdi. Önce elinin başparmağını almıştı, sonra karnını, sonra mesela kalbini falan diye devam edecekti.


“İnfak” Yukarı

İNFAK> >> NAFAKA'sından bir kısmını ALLAH'A GERİSİN GERİYE BORÇ VERMEK. Nafakayı veren/rızkı tamamlayan ALLAH! Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur: TEK KUTUP SAMED'dir yani HEP VERİR (hiç almaz). Allah hiç bir yere sığmaz-müminin kalbinden başka-neyse, Allah'a BORÇ vermek de odur. Bu borcu Allah'a vermesi/iletmesi için bir ALİM veya YOKSUL (öksüz, aciz, öğrenci vb) bulmanız gerekir. Veya KITAL ederek (Katili olarak hayvan kesip, onu dağıtmak) gerekir. Ama Allah kurbanı İNFAK kabul etmiyor. Çünkü Kurban GELENEĞİNİ GETİREN bir yanlışlık sonucunda İbrahim atamızdır. Allah'ın dostunun ricası üzerine getirdiği kıtaldır. Ama İNFAK yani Allah'a borç vermek, doğrudan ALLAH dileğidir. Kıtal durumunda sadece İbrahim'e verilen SEVAP vardır. Ama İNFAK durumunda Allah inanılmaz biçimde bunu kat ve kat DÜNYA’DA ve sonsuz kat Ahiret yurdunda GERİ ödeme yapar, bereketlendirir. Bizler hep KITAL (katletmeyi, kurban kesmeyi) seçmişiz. Çünkü KURBANI SEN (kesen) de yiyorsun-afiyet olsun. Ama İNFAK, senin HİÇ BİR ŞEYİNDEN faydalanmadığın doğrudan ALLAH'a giden şeyin adıdır.

GERÇEK İNFAK NEDİR? Bunu biliyor musunuz? Mesela Vakıflar İNFAK'ın GERÇEK olanı değildir. NEDEN? Vakıf kurarak neyi kurtarırsınız? O kurtardığınızdan daha beş vakıf da yapabilirdiniz.

VERGİ! O yıl ve on yıl VERGİ vermiyorsunuz. BU İNFAK mı? Dikkat >>> ZEKAT infak değildir, zekat bir malî ibadettir.

İNFAK >>> ALLAH'A BORÇ VERMEKTİR!

Hani "Onlar da Allah'tan razı oldular" deniyor ya ayette... Allah'dan razı olmaya hak kazanmak için ÖNCE İNFAK ediniz (Tekrar ediyorum: ZEKAT değil) Zekatın ölçüsü vardır. 14’te biridir (Yezidilikte 40’da bir).

İnfak şudur >>> KENDİ RIZKINDAN (çocuğun vb değil) >>> KENDİ rızkından, aç kalmak pahasına ALLAH'a BORÇ VERMEK, kendi nafakasından bile FERAGAT ile kendi kendi nafakasından >>> ve sadece ALLAH'a borç verendir.

İnfak niyetle yapılır/namaz oruç gibi. Mesela bana bir milyon mu gönderdiniz. Onu HANS'a göndermiyorsunuz. Böyle olursa adı sadaka olur. Filtre/fitre olur. Onu HANS'a değil (HANS'ı, Ahmet’i, Mehmet'i, tüm isimleri unutun) ALLAH'a verdiniz. Verdiğiniz kişi sadece İNFAKINIZ’ı ulaştıracak bir ARACIDIR. Ha, yer miyim? Evet yerim! Nasıl yerim? Çünkü ben postacıyım >>> MAAŞIM olmalı! Ama bunları BEN Mİ YERİM? Hayır! Çünkü O postacının görevi mektubu (hayır haseneti) ADRESE (Allah'a) ulaştırmak. Bu arada elbette kendisi de MAAŞINI almaktadır. Maaşım kadar yerim. Ben mektubu çalmam! Onu illa ki adrese teslim ettiğim için MAAŞ alıyorumdur. Ben aylarca (günlerce değil) makarna, bulgur pilavı yedim. Gitar çalıyordum ve aldığım ücret şimdiki parayla 100 Euro kadardı. Ama onunla OKUTUYORDUM/infak ediyordum. Onlar kebap yese bile ben makarna yiyordum. İŞTE infak. Bunu niye anlatıyorum? Reklam mı? Hayır Ali İmran 114-115 gereği... Özellikle 115'e dikkat :

Ali İmran 115: Yapmakta oldukları/yapacakları hiçbir hayır, nankörlükle karşılanmayacak/karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilmektedir.

Ama BEN dedim. Ben kimim?

Ali İmran 114: Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırlar. Hayır işlerinde yarışırcasına koşarlar. İşte bunlar hayra ve barışa yönelik hizmet üretenlerdendir.

104 ve 110 yaptığı iyiliği anlatamaz. Ama 114 için ruhsat vardır >>> ÖRNEK olmak için/ibret için anlatmak durumundadır. 115 bunu anlatıyor, anlayan anladı. Mesela namaz kıldığımı yazıyorum, ama dikkat ediniz, nasıl kıldığımı değil NAMAZIN verdiği inanılmaz güzellikleri ve lezzetleri anlatıyorum, anlayana. Ben 115'in ruhsatına haizim. Çünkü ben 114'ün bir ferdiyim. Pekiyi ben kimim? Yanıtı 113. ayette:

Ali İmran 113: Ama hepsi bir değildir. Ehlikitap içinden Allah için baş kaldıran/Allah huzurunda el bağlayan/hak ve adaleti ayakta tutan/kalkınıp yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde secdelere kapanmış olarak Allah'ın ayetlerini okurlar.

ZİG-ZAG “Sheriff”iyim. Sonradan MÜSLÜMAN+HANİF olanlardanım. Müslüman doğmadım ben iki hayatımda da... SONRADAN Müslüman oldum. Yetmedi, HANİF Müslümanım. Ben bir Protestan Müslümanım.

Kalan herkese SELAM selam. BARIŞ BARIŞ! Barış ak-pak nineme... Aklı fikri mevlid töreninde 40'ı çıkacak, 52'si çıktı diyen aksaçlı neneme selam, seni seviyorum. Dedem benim, seni de seviyorum. Her ne kadar hadisleri AYET sanıp bana nasihat etsen de...

Ve İĞRENÇ MÜSLÜMAN PAPAZ İMAM! Seni sevmiyorum! Sen NAMAZI bana MESLEK olarak satıyorsun. Pis papaz! Pislik zangoç müezzin! Haram olsun VERGİLERİM sana ve imama, bir de YEŞİL SERMAYENİN CÜBBELİ-TAKKELİ-YAHUDİ SAKALLI ve gerici Şeyh veya EVLİYASINA! Kininizle geberin!


“İçki - Uyuşturucu - Kumar” Yukarı

Bakara 219: Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.

Ayet tamamen yanlış meallendirilmiş. Hiçbiri doğru değil: Uyuşturucunun her çeşidi (şarap yok) ve kumar >>> Bu ikincisinde (İKİSİNDE DEĞİL, İKİNCİSİNDE).

Bakara 219: yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fıhima ismün kebıruv ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun* kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun

EYN varsa her ikisi demektir. Örneğin >>> İSMEYN >>> HER KİSİ DE kaçınılmalı gibi; ismüha >>> onda GÜNAH vardır değil "Eğer faydaları zararından küçük kalırsa >>> TERK EDİN” anlamında, kaçının/imtina edin anlamında. Zaten Sanskritçe, nereden bilecek Elmalılı, Diyanet? Nereden bilecekler? Bilselerdi CUMA tatil, NAMAZ beş vakit demezlerdi. İSMEYN var mı?

Sana HAMR (beyni örten uyuşturucuları)... Hamr >>> BEYNİ örten. Hımar >>> Başı örten saç. Hmur ikisinin de çoğulu...

Meysir >>> BİREYSEL KUMAR (evinin arabasının anahtarlarını tapusunu verenler, çeteler). Ama bahsi müşterek, piyango vb değil. Yani loto moto değil. Çünkü bunlarda Menafi >>>> YARAR vardır. Beden terbiyesi, fak-fuk-fon, ilk öğrenime yardım, stadyum, spor sahaları vb. Hatta hükümet açığı kapatırsınız. MENAFİ NAFİ faydalı demek.

Kul fıhıma >>> BU BAĞLAMDA (ikisinde değil), de ki bu bağlamda: imün >> içerir, Kebir ül >>> Büyük, ismün >>> Kaçınılması/alışkanlığın terk edilmesi.. imün değil İSMÜN olacak (peltek se harfi >>> B üzerine üç nokta konandan).

“kul fıhima imün kebıruv ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima”

VE İNSANLARA FAYDA vardır=ve menafiu lin nasi. Fayda nedir? Zarar görmemektir ve görmediğinden öte, ektiğini biçmektir. Ama fayda ve zarar BAŞABAŞ olursa (Örneğin içkiliyken namaza durursunuz. Hatta durun, namaz içki yüzünden bile terk edilemez). Fakat ZARAR FAYDA'yı geçerse, örneğin SARHOŞ (sekret) haldeyken NAMAZA DURMAYINIZ! Niye namaza durulmaz? Çünkü Maun Suresi’nde de yazıyor: "Gördün mü namazdan men edeni?"; illa insan değil, nesne de insanı men eder! “ve ismühüma ekberu min nef'ıhima”: KAÇININ BÜYÜK bir biçimde NAFİ (faydasından-terazisinin eksi çekmesinden-sorumlu olandan. Ben içki ve kumarı SERBESTLEŞTİRMİYORUM. Sadece KUR'AN sadığıyım. NE YAZIYORSA onu YAZDIM, GERÇEK KUR'AN!

Geri Dön     Yukarı