125 - 24 Ocak 2003 Cuma

Selam ve Selam,


“Ruh - Şifa” Yukarı

Ben ölümden korkmam ama "zamansız" ölmekten korkarım. Allah'tan ki, ömrümle ilgili olarak ve SAYENİZDE elimde ömür uzatıp-kısaltan sanki bir barometre var. Bu kez de ÖLMEDİM. Ölümden korkmuyorum! Ama sonrasından çok korkuyorum. Sonrasında korktuğumuz kim olacak? Elbette ALLAH! O çok merhametli ve bağışlayıcı ALLAH! Kahhar ve Müntekim olan ALLAH! Allah'tan korkun! Hakkıyla korkun! O zaman Allah ile SAMİMİ ve HALİL (dost) oabilirsiniz. SAMİMİ olunca da KORKMANIZ gerekmez. Ama o güne kadar KORKUN. Günde üç vakit iki rekat namazınızı ve bunun artılarını ASLA bir tek vakit bile kaçırmayın. Tüm kötülüklerinizi bu örter ve ıslah eder. Ama bunun fazlasıyla da Mauna uğrar azarsınız. Allah bizi salihlerden kılsın ve ilmimize bereket versin!

Grubumuzun hekimleri şimdi söyleyeceklerime şaşıracaklardır. Bazı hastalıklar GÜNÜMÜZDE tıp literatüründe HİÇ yoktur. Bu hastalıklar ÇOK ÖZEL hastalıklardır. Konuya şöyle başlayalım. Demiştim ki RUH tektir. Yani bir su okyanusunda BUZ tutmuş yine aslı SU olan adacıklar (Nefse bölünmüş ruhlar-AMA RUH YİNE TEK'tir). Yani okyanus tektir. Onu Akdeniz, Adriyatik, Kızıldeniz diye ayıran BİZİZ. Kur'anda tüm melekler ÇOĞUL ama RUH hep tekildir, dikkat ettiniz mutlaka buna... Yani ruh SU'dur (Allah'ın Arş'ı SU üzerindedir). Fakat bunun üzerinde AYSBERGLER vardır (ki yine sudur, çelik gemi falan değil). Aysbergler (buz) BUHAR ve SU tek parçadır. İlla ki sudur. O okyanustan üfürülürsünüz (buhar) ve bedene (buz kalıbı) kavuşur sanki AYRIKLAŞIRSINIZ (unutmayın siz halen sudan başka bir şey değilsiniz). Ve bir gün yeniden DOĞDUĞUNUZ=ÖLDÜĞÜNÜZ yere dönersiniz. Burası sudur. Ruh üflenince BUHAR fazındasınız. Bedene kavuşunca buz (katı hal) fdurumundasınız, katı haldesiniz. (Ama yine de su-sunuz). Nefs denen şey BUZ PARÇASI olarak su üzerinde yüzen SENSİN.

O gün (Mesela Kadir gecesi) RUH (Tek) ve MELEKLER (çoğul) İNER DE İNER... Bunun kaynağı RUH'un bütünlüğüdür. Ruh tümleşik entegre falan değildir, YEKPARE'dir, Dünya gibi monobloktur. Bir köpek, at vb. sahibine ŞİFA verebilir. Bitkiler (örneğin maydonoz= RUH olarak size ŞİFA vermektedir. İnsan insana şifa verebilir (ecel gelip çatmadıysa elbette) ve bu şifaların tümüne DUA diyebilirsiniz...

Biliyorum, çünkü ben buraya ve hayata GERİ döndüm ve bu DUALARINIZDAN idi. DUALARINIZ yüzünden "Kiminin ömrünü dilersek uzatıyoruz" sırrına muhatab oldum. Bu ayeti mütülaa etmiştik ama YAŞAMAMIŞTIK. Beni DUALARIN yaşama geri döndürdüğünü biliyorum. İddialı bir laf: Bunu hak etmiştim çünkü, hak ettiğim iddialı bir laf. Çünkü 37 yıldır Türkiye'deyim... Asla insanları Yakış gibi sövüşlemek bir yana, neyim varsa verdim. Bilgi, manevi, bilhassa maddi... Verdim de verdim. Gerek balet-müzisyen-gazeteci vb. Olduğumdan, gerekse bilgimden ötürü çevremde pek çok hanım oldu. Hiç birine, asla hiç birine YAKIŞ gibi EN UFAK bir şeyim ve sabıkam olmadı. Müfide Atalay bana kadının değerini öğretmişti. Ve Kur'an RUHLARIN bile NEFHİ SUR denen bir ANA RAHMİNDEN geldiğini, üflendiğini, ALLAH'IN RAHİM adının dişi bir isim olduğunu ve VEKALETEN kadınlara jinekolojik olarak DEVREDİLDİĞİNİ öğrendim. Bu yüzden hiç bir zaman kimsenin kadın akrabasına ve rahmine küfretmedim. Küfür haricinde Türkçeyi öğrendim. "Cennet Annelerin ayağı altındadır" özdeyişi aslında şöyle olmalıydı: "Cennet kadınların RAHMİNDEN bir RAHMETTİR". Birine ANNE diyorsam bu onu ALLAH'IN RAHİM ADI kadar sevdiğim anlamındadır. 114-de biri de olsa ANNE dediğim (Müfide hanım gibi Hayat ve Heyecan veren herkes) benim ANNEM'dir... Ve anne kelimesi bende inanılmaz bir noktaya çıkmıştır: RABBİN Rahim adı olmuştur... Erkek kadına Rahman'dır ama kadın çocuğuna evladına RAHİM'dir, merhametlidir, müşfik/müşviktir. Şefkat ve şifadır... Hiç bir cenin, çocuk vb. BABASINDAN immünite/bağışıklık almaz. Fakat anneden üç şey gelir. Damar, süt ile gelen bağışıklık sistemi (Antikorları vb. anımsayınız). Bunlar anneden gelir ve üçüncü olarak EVLAT ÖLENE KADAR ANNE RAHMİ İÇİNDEDİR. Bu derin konuyu berzah alemini de bir başka gün açarız.

KOZA... MÜDDESİR. Ya da verdiğimiz örnek ile BUZ (ana rahmi burada BUZLUK). Yani rahimde üflenen kaynar su (ruh) BUZ'a (nefse, bedene) AYRIKLAŞIYOR ve bir triple (kaynama noktası, su ve buz üçlemesi) oluşunca ÖMÜR doğuyor.

Meşeme ile, yani amniyöz suyu (G) plesenta sıvıları tamamen "ALLAH'IN ARŞI SU ÜZERİNDEDİR" deki MA/SU ile özdeştir. G dediğin ayrıca GENÇLİK aşısıdır. Anne adayı çok GÜZELDİR ve GLOBUNDUR... ŞİFADIR... Annenin DAMARLARI evlada geçer, (babanınki geçmez). Çünkü RAHİM ile HABLİLVERİD (anadamar) arasında inanılmaz bir bağlantı vardır. Anne adayı Arş'a 50 bin yıl uzaklıktadır SANIRSINIZ. Oysa BERZAH alemi=Sur borusunun damlalık olarak RUH bıraktığı yer O DAMARDAN geçer. Tüneller, kuantum tünelleri, Worm Hole'lar ve de Corn Hole'lar onların adı DAMAR... Ve Allah bir HORN HOLE (Nefhi sur) olarak bize DAMAR OLMUŞTUR. DAMARDAN DA YAKINDIR. Damarın çeperi vardır, çapı vardır. Dışı dört boyutlu uzaydır. Ya içi? İşte o TÜNELLLER var ya 11 boyutludur. İÇİ dışından da yakındır. Allah şu an size aort damarınızdan da yakındır. Anne adayına ise 50 bin yıldan da yakındır. Yani çapı 50 bin yılda geçerseniz, anne bir tek günde geçer. ANNE BUNUN için ve BENİM için çok değerli. Anneler değerlidir. Babalar doğuramaz, kuşağı sürdüremez.

Ve RUH ruha şifa verir... Yani buzdan buza şifa "ARADAKİ SU aracılığıyla" iletilir (yine de TEK PARÇASINIZ. Bunu asla unutmayınız.Sizin bir PAYLAŞILAN RUHUNUZ var, ama PAYLAŞILMAYAN, sadece SİZİN OLAN bir nefsiniz var.) NEFS BENİM ama ruh (Böcek , bakteri, avokado vb.) hepimizin! BEN BÖCEĞİM, BEN DOMATESİM, BEN BENİM, ben eşeğim, ben aslanım, ben insanım, çünkü RUHUM ortak payda... Ama ben Hans Aiberg denen TEK BAŞINA bir nefsim. Klonlansam da her birimize ayrı bir buz parçası yaratılır. (ruh+nefs), ki o klon yine BEN DEĞİLİM. Bir insanın ilk aşılanmış yumurtasından 64 klona bölünebilirlik vardır. Ama bu ikizler gibi altmışdördüzler demektir. Her biri ayrı bir NEFS sahibidir. Biri iyi diğeri kötüdür vb. Biri Cennet’liktir öteki Cehennem’liktir vb. Yoksa sci-fi filmlerindeki gibi "Yahu bana klon üretin ki, organlarım eksildikçe onlardan APARAYIM (plantasyon)” diyemeyiz. ONLARIN HER BİRİ SİZİNLE eşit NEFSLER...


“Cifir - Remil - Etimoloji” Yukarı

Neden 64 ile sınırlıyız? Bunu düşündünüz mü? Yani trilyonlarca klon imkansız... Bunun yanıtını doktorlar verir. Kur'an'da cifirde de vardır. "Sekiz ÇİFT" hayvan (burada HYY diri anlamında) YARATTIK" diyor Kur'an. Sekiz çift demek kendisiyle çarpılacak demektir. İlk aşılanmış yumurtadan çıkan ilk bir çift hücreden birini alırsınız ve ayrı bir yerde yeniden çoğaltırsınız. Sonra ona da aynı işlemi yaparsınız ama sonuç 64 ile sınırlıdır. Bunun nedenini hekimlerimiz size anlatabilir, ben tıp terimlerine girmek istemiyorum.

Gelelim cifire, bunun için önce Remil'i hatırlayalım. Remil dörtlü bir gruptan oluşur (Nokta çizgiler dörtlüsü=Bineer sistem). Mesela failatün failatün müstefilün feulün gibi çizgiler ve noktalardan oluşur. Ama Hunnes ve Künnes Remil'i ÜÇLÜDÜR. Üç nokta, üç çizgi kombinezonları. İslamın gerçek sembolü olan (Ay değil, hilal onun benzeridir) YİN-YANG işaretini anımsayınız, Orada bir çift SUR BORUSU vardır. Berzahıyla birlikte Rahman ve Rahim (Beyaz ve siyah) iki zıt renkte... Güney Kore bayrağına bakınız: Budizmin SANDIĞIMIZ Yin-Yang ve çevresinde dört BİNEER (digit) semboller var. Ama bunlar temel dört yöndür. Birde bunların ara yönleri vardır. (Kombinasyon kurunuz). Bunları ilerletirseniz bunların digitogramlarının 64 ile SINIRLANDIĞINI görürsünüz.

64-o-gramdan yola çıkarak YAŞAMIN su bazında ve fazında 8 ÇİFT olarak /16/32/64 gibi bir digital plandan geçtiğini anlıyoruz. Acaba budizmin Yin-Yang çevresinde yer alan 64 tertibini şu şekilde bulabilirsiniz. “...”, “../”, “./.”, “.//”, vb. 64'de KALIRSINIZ. İŞTE BU evrim falan denen şeyin de esasıdır. 8 ÇİFT hayvan (diri) yarattık" ayetinin sırrı da budur. Yoksa inek, koyun keçi, deve at vb. değil... Kivi var, kanguru var, amip var dinozor var. Daha başka BİLİNMEDİK HAVETLER de var: Yecüc Mecüc=Dünyanın gerçek sahipleri... Biz sürgüne geldik, yerimiz burası değil. Dünya bizim ileri karakolumuz ve sürgün gezegenimiz. Musa 40 yıl çölde kaldığında da orada doğup büyüyen ve çölü tüm Dünya sanan çocuklar olmadı mı?

Kökenlerimiz FİRDEVS gibi Cennet mekanlarıdır. Tabi bu ismin de bir anlamı var: Bu anlamı böyle sözlük karştırarak bulamazsınız, sizi tüm sözlükler şaşırtır. 64'lük tertipleri yani RAKİM denen rakamları SES'le çevirebilirsiniz.(Adem böyle İSİMLENDİRDİ) ama 64'de kısıtlıdır herşey... Buna rağmen tüm Dünya dilleri ve kökleri (Ademce) bu 64 sisteminde çıkmıştır. Bunun sırrı çocuklarda (safiyullah sabilerde) yatmaktadır. “Ebüvve”=”Ebeveyn” demiştim bir gün... Yani ağlama sesindeki "İsimlendirme" anne-baba çağrısıydı, hatırlamışsınızdır. O basitti (Ama evrende ilk kez açıklandığı için de çok önemliydi). Mesela biz bazı alıştırmaları bu 64 sistemine uygulayabiliriz. “Rahim”, Arapçadır. Kök dil Sanskritçe ise bu “MOD” (“Modül”den hatırlayın “Ana modülü” >>> “RAHİM”). Yani bebem modüle oluyor (“Mod”a giriyor, bebeklik kipliliğini kazanıyor, “Modesty” vb.). “MOD” yine ANNE (“Mader, Mother, Mutter, Mere, Möder” vb.) demek... Şimdi bunu açalım. “M” dişidir. “Elif” (Allah katı), “Lam” (Yokluk katı, o kata ulaşılamaz arada yokluk=SU vardır). “Mim”=”RAHİM” >>> “ANNE,” “mod/mader” katı. Yani 50 bin yıllık yol. Sonra DÜNYA diyebileceğimiz bu evren “RA” >>> (“Amon RA” gibi, “Rei” gibi). “Ra-Mu” gibi... Dünya’ya ayak bastığınızda “PA”. Arapçasıyla “BA” (Arapçada “P” yoktur bilirsiniz). Sankritçede “PAD” (“Padme Hum”=”O BABA”dır) gibi. Anne, “MOD” >>> “RAHİM”, yani başucu ve de baba “POD” >>> AYAK ayak ucu. “PADME” >>> “Rahman ve Rahim” (“Pad”=”Baba”, “Mad”=”Anne”). “POD”=”Pa” (Hintçe ve Farsça) “Foot”=”Ayak”, Almanca “fuss”, Felamenkce “Foet” vb.

Şimdi “MOD” >>> “Rahim”, “anne”nin HARFİNİ inceleyelim: “M” ve vurgusu “MM”. Türevleri: 1. “Mama” >>> “Mammalia”, “meme”. 2. “Mama”=”Anne” (“Mamma”, “mommy” vb.), “mom” (iki kez “m” vurgulanıyor. “Mama”=”Anne” (Himaye içgüdüsü). “Meme”=Beslenme içgüdüsü. “Mimi”=Üreme içgüdüsü.

Ve erkeklerde: “P” ve çifte vurgusu “PP”. “Papa” >>> “Baba”. “Popo” >>> Hem erkekte ve hem kadında ortak olduğundan ERKEK sayılmıştır. “Pipi” >>> Üreme içgüdüsü. Bunlar Ademcedir, sintaks gerektirmez, gramer istemez. Tüm dillerde aynıdır (Zulu kabilesinde de Avustralya’da da aynıdır).

64'ün sırlarıdır bunlar. Örneğin “P” harfi için. “Peder”, “baba” mantığıyla (“Father”, “Vater”, “Pere” vb.) başlayarak 64'e kadar türev alabilirsiniz. “Popo”, ARKA ve ALT demektir aynı zamanda. “Papa”, ruhani lider demektir (Pope). “Pipi”, kamış demektir, “pipet” gibi, “pipe” (pipo) ya da, “pipe-line” gibi “şebeke” demektir. “Pop” veya “Pub” erkekler topluluğu halk demektir (“Popular”, “rePUBlic” ve “English PUB” gibi). Bunlara İngilizce falan denmez. bunlar ORTAK VE İLK KÖK DİLİMİZDİR. Bir başka deyişle ADEMCEDİR. Bunlar aslında BİLDİĞİNİZ şeyler ama ben sadece 64 olayına türev aldığım için ilk kez duymuş gibi oluyorsunuz. Adem eşyayı ve kişileri BÖYLE isimlendirdi. Kur'an bile 7 harfle anlaşılabiliyor. 49 türevi alınabiliyor.

Mesela “T” harfini yüzeyden analiz edelim. Önce “TAMAM”, demek, “TAM” demek, “TÜM” demek, “TOMOS”=”Tüm” demek. “ATOMOS” (atom) “Anti-tomos”>>> ”Atom” yani bölünemeyen demek. TT vurgusu kullandığımızda: “Dokunmak” anlamı verir (Ademce): “Tutu”, “tutkal”, “tutuk” (Türkçe). “T” harfi 7 harf aslına göre Türkçede “D” harfine dönüşür. “Tiş” >>> (“Touch”, “tuş etmek”, “teeth, tooth” >>> “diş”, anımsayınız... “Tiş”=”Tuş”. “Tiş”=”Touch”, “dokunmak”, “dişe değmek”. “Tiş” şimdiki haliyle “DİŞ”. İki diş arasına almak Türkçe ve Sanskritçe “TİTİ”. Şimdiki Türkçeyle, “didi” (Altay Türkçesi). “Titi” (titremek, dişlerin korku veya soğuktan birbiren vurup zıngırdaması). “T” ve “D” erkek (Rahman) harflerdir. Örneğin “Tete”, şimdiki haliyle “DEDE”. İngilizce ve tüm dillerin çocuksu örneklerinde “Daddy” >>> ”Baba” gibi

“Lam” >>> “Dudak” demek. Dudak da Tutak'tan geliyor, dolayısıyla ERKEK harftir. “L”+”P” olduğunda dişileşir. “Lip”, “Leb”, “Lips” gibi .

BİLGİSAYARINIZ şu an o baz ile çalışıyor. 8 x 8 orada belli değil mi? Çevresinde de sadece 8 var. Bu şekli özümserseniz, Kur'an'daki "Hayvan=Dirilerden de sekiz kat yarattı " ayetini ileride çözebiliriz. Unutmayın Budizm, VİDD (Veda) dinidir, Yani İlahi kitap ve peygamberleri verilmiştir. Ve Nuh kavmi içindeki Magamiler Veddalardır (Budistlerdir). Evrensel bir mirası korumuşlardır (Vidd, Yağus, Yeuke... Nuh suresinden hatırlayınız). Bu şifrelere daha sonra Babil'e inen iki melek AKSİYON yani yaptırım gücü (Büyü) eklemiştir. (Bakara 102). Magamiler, Nuh'a inanmış, sonradan islam olmuş, VİDD'lerdir (Budist+Hindular). Bir not: Budizm ve Hinduizm AYNI dindir. Daha sonra NÜANS olarak ayrılmışlardır. Bugün Magamilere Bootha’lar da deniyor. Buda >>> VİDD anlamında, Bothia kelimesini araştırınız, Tibet adının buradan geldiğini göreceksiniz... Ve Lama'lar oradan hiç ayrılmadılar. Nuh'un gemisi Tanrı dağlarına oturduğu günden beri ilk ayak bastıkları yerdeler. Lord Bhutan adı da Bothi'dan geliyor (Bhutan bir himalaya ülkesidir). Magamilerin orada oluşu gerçekten ilginç. NUH'a kitap inmediğinden (Resul değil Nebi'dir). Allah'tan kitap yerine geçmek üzere Bhotia (Buda Vidd) yazıtları ve bilhassa ilk islam sembolü olan YİN-YANG ortaya çıktı. Bu dinlere yeniden dönüş oldu ve onlar şimdi Budist/Veddacı/Brahman/Hindu olarak kaldılar. Uygarlık açısından da inanılmaz felsefeler oluşturdular ve bağlı sanatlar hatta döğüş teknikleri... Bugün bir Çin ve Hint (Total olarak VİDD) sanatı ve uygarlığı vardır. Ama mesela Macar sanatı vb. yoktur. Düz hesap Avrupa sanatı dersiniz.

Nuh kitap getirmemiştir. Yani Nebi'dir. Hatta "Nuh nebiden kalma" deriz antikalara... Ama Nuh'un 83 kişilik seçme yolcularında Yağus, Yeuke, Nesr, Vedd gibi 5 ayrı ESKİ uygarlık vardır. Nuh Suresi’nde bu adları bulabilirsiniz. Ne var ki, sonraki kuşaklar, Nuh'un bir kitabı olmayışını telafi etmek için ÇİN-HİNT uygarlığını oluşturdular. Gondwana, Mu, Lamuria, Atlantis vb. bu tufanda batan ESKİ uygarlıklardır ve çıkışlardı Rahmani’dir (İDRİS'in öğretileridir). Dolayısıyla bunları okurken İDRİS'i okumuş gibi oluyoruz. Çünkü o matematik-ses sembollerini yani rakam ve alfabeyi ilk bulan İDRİS'den sonra azma döneminde TUFAN gelmiştir. Aslında Yin-Yang işareti (Hunnes-Künnes/chaos-cosmos), ilk insan çiftinden beri vardır. Biri Adem'dir diğeri Havva'dır. RAHİM'de oradadır. Ay ve HİLAL değil. Sembol o Zülkarneyn bayrağıdır. O şekil 8 rakamından ibarettir. Düzgün bir 8 çiziniz, biraz büyükçe olsun, bilya kadar. Sonra onu bir çembere alın yani 8 rakamının alt ve üstü bu çembere değsin. Sonra o çıkan şekilde zaten Yin ve yang'ı göreceksiniz. Japonlar “İn ve Ang” derler. Kur'an ise Hunnes ve Künnes demekte ve üstelik ALLAH YEMİN etmektedir. Yani bu ŞEKİL KUTSALDIR. Allah kutsamıştır. Biz kutsamış değiliz. David yıldızı (İsrail 6 köşeli yıldızı) da Allah'ın kutsadığı bir MÜHÜR'dür. Ahit Sandığı’nın (Tabutüssekine) ASLI ve ANAHTARI"dır. Ne kadar kızarsak kızalım, İsrail bayrağındaki o yıldız KUTSAL bir Süleyman mührüdür. Ama YAHUDİLERE özel göndermiştir ALLAH! Davut’a gelmiştir ve "Bunu senin ümmetinden başka kimse kullanmasın" denmiştir. Onu BİZ KULLANMAYIZ. Fakat küçümsemeyiz, bayrak yakmayı sevmeyiz. Biz karşı bağa Zero-N’ e yani Siyonizm’e karşıyız. İsa'nın çarmıhı “+” biçiminde değildi. İsa sarışın da değildi. Koyu esmerdi, Habeşliler gibi. İsa çok koyu tenliydi. Meryem ise tam tersine Ivory. Ama ikonlarda hep İsa sarışın ve kızıl saçlı resmediliyor. O çarmıh (Hac, salib) de artı işareti biçiminde dikilmedi, tam tersine HERZAMANKİ gibi “x” işareti olarak dikildiler yukarıya ayaklar aşağıya çivilendi. HEP BÖYLE YAPILIRDI çünkü. Filmlerden kitaplardan hep “+” biçiminde yere çakıldığını sanıyoruz çarmıhın (Cihar=4 ve MIH=Çivi demektir). Eğer Hristiyanlık çarmıhı “+” sanıyorsa aldanıyor. “x” olması gerekiyor. Ya da Musevilerin anayurdunu bugünkü İsrail sanırsak aldanırız. Onlar doğma büyüme Irak Kufe bölgesindendirler. Asuri olan amcaoğullarından çektikleri için Mısır'a göç etmişlerdir. Ne var ki, orada daha beteri KÖLE durumuna düşmüşlerdir. Sonra Musa onları oıradan çıkarmış ve Vaad edilmiş topraklara Filistinliler ülkesine (Kenan ili) götürmeye kalkmıştır. Ne var ki, onbinlerce Yahudi, toplam nüfusu yüzü geçmeyen Anak oğullarına (Goliath=Calut'un mensup olduğu DEV kabile) korkakça gitmemişlerdir. Nefilim denen bu dev adamlardan korkarak, 40 yıl çölde sürgün kalmayı yeğlemişlerdir. Yani cezaları tanrıdan ziyade kendi kendilerine vermelerinden... Ve 40 yılın sonunda YİNE de ARZI MEVUTA gitmemişlerdir. Yani Kenan iline değil, Föniks (Fenike) iline gitmiş ve orada iki krallık kurmuşlardır (Calut Davut savaşı bu krallıklar dönemine rastlar). Talut ikinci krallar döneminin en önemli peygamber-hükümdarıdır (Tabutüssekine/Ahit sandığı ona verilmiştir). Savaşmayı binlerce yıl sonra yani 1948'den itibaren öğrendiler. Şimdi de ARAPLAR KORKAK ırk oluverdi...

Tarih intikamını alıyor. Taş atmaktan başka bir şey yapamıyor Arap... 27 tane Arap ülkesi var, Filistini seyrediyorlar... Biraz Mısır kafa tuttu ama, bu kez Sina ve Süveyş kanalını 6 günlük bir savaşta kaybetti. Kuveyt 4 saatte alındı. Kurtarıldıktan sonra Kuveyt Şeyhi ANCAK 6 ay sonra SARAYINA döndü ki korkudan uyuyamaz oldu. Yahudiler, kendi eyaletleri olan ABD'nin dev savaş gücüyle savaşmayı öğrendiler. İleri teknolojilerdir bunlar. Mesela F-14'leri ABD bize F-16'ları kendi ordusuna kattıktan sonra verdi. Ve bize savaşan şahinler geldiğinde Fantom’ları ABD kullanırken, Stealth uçağını İLK İSRAİL KULLANDI. Yıllar sonra bu hayalet uçaklar ABD ordusuna RESMEN alındı. Douglas, Northtrop gibi firmalar ABD'li hiçbir SAHİBİ yoktur, tamamı diasfora YAHUDİDİR.

Geri Dön     Yukarı