009 - 14 Ekim 2001 Pazar

Selam


"İslam Tarihi - Araplar" Yukarı

Ebu Süfyan, Resulullah'ın çağrısını reddettikten başka, amansız düşmanı olmuştur. Öldürmeye kalkışmıştır. Hem de yatağında... Aynı gece Resulullah Hicret etmiştir. Hicret sonrası ise Mekke'yi ondan teslim almıştır. Hucurat 14 o şerefsiz için inmiştir.

"Araplar inandık dediler. Onlara iman falan etmediniz sadece (eller yukarı) TESLİM oldunuz (Savaş esiri oldunuz). İman kalplerinize inmedi (Ağzınızda kaldı, lafta kaldı). Eğer Allah ve Resulüne muti olursanız, Allah (Mekkedeki servetlerinizi mal güvenliğinizi) size geri verecektir. Hem de eksiksiz olarak verilecektir. Allah bağışlayıp, acıyandır."

İşte bu ayette söylenen bu...

Ayetin Arapçasında şöyle yazılı:

"Kalaatün=Dediler ki, A'rabün=ARAPLAR. Orada bedeviler lafı yok. Bedevi arapçadır zaten çoğulu da BADİYE'dir. Alllah Arablar diyor. Bizim de Araplar dememiz gerekiyor.

Süfyanilerin babası=Ebu Süfyan'dır. Bunun için çok önemli. 3 asır sonra Süfyaniler ile Mehdistler (Hanifler) birbirine düşecektir. Bunları bilmemiz gerekiyor.

Arapça sufyanın dişisi Sofya'dır (Sophia). Ebu Süfyan görevini Resulullah'a bıraktı. Ama Mekke'nin en zengini olarak tüm servetiyle birlikte orada yaşadı. Hiç dokunulmadığı gibi üstelik de şura'da (Cumhuriyette) yer aldı. Çünkü ilke olarak "La ilahe iullallah, Muhammeden Resulullah" diyen herkes, istisnasız herkes ANADAN DOĞLMA GÜNAHSIZ sayılır ve tevbesi öncesinden asla sorgulanmaz.

Örneğin, Hz. Ömer sert mizaçlıdır. Kendi kız çocuğu dahil başka ana babaların kıyamağıdığı kız bebekleri alıp diri diri gömmüştür. Ama müslüman olunca herkes sütten çıkmış akkaşık gibi beraat ettiğinden asla sorgulanamaz.

Onu sorgulayacak olan sistemin/Esmanın adı "Seriul Hısab" yani bireysel ve birebir seri hesap görücü Allah'ın yargısıdır. Bu Allah'ın ismidir ve maalesef, Esma ül Hüsna içine konmamıştır.


"Esma-ül Hüsna" Yukarı

Seriul Hısab Allah'ın adıdır. 99 diğer isimler gibi... Bir Hadis "Allah'ın 100'den bir eksik GÜZEL(Hüsn) ADI vardır." dediği için kitabına uydurularak, Allah'ın 15 Kur'an'da geçen adı maalesef çıkarılmıştır.

Biri yazdığım, diğeri Settar ismi, Rabb ismi, İlahinnas ismi. Ya Settar Ya Rezzak demiyor muyuz? El-Settar 99 ismin içinde Y O K. Rabb de yok. Ya Rabbi diyoruz, Rabb adı 99 içinde yok tuhaf değil mi? Allah'a Tanrı=İlah denmez diyorlar. Ya Nas suresindeki "İlahinnas" Allah'ın adı değil mi? (Türkçesi ULUĞ=Ulu)

Yani bir tuhaflıklar var: Fitne ve cehalet hepsi birlikte, bunlara sofilik=Süfyanilik=Softa takımı deniyor. Eşittir=Vahhabi vehbi kerrakesi eşittir iblislik...

Şimdi bir iki not daha:

Allah'ın adı NUR'dur öyle biliriz değil mi? Ya Nur deriz, El-Nur deriz. Oysa Nur-35. ayeti bir yazalım.

35- Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. Yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. Nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. ....

Allah, göklerin ve yerin nurudur. Bu ifade yanlıştır, bunu hemen izleyen ayetten anlayabilirsiniz: O'nun nurunun temsili diyor yani Allah NUR değildir, Allah'ın nurundan söz ediliyor. Bu nüansa dikkat ettiniz mi? Allah'ın adını ise "O nur üstüne nurdur" ayeti biraz aşağıda tanımlıyor.

Evet Allah'ın adı El-Nurün ala Nur'dur. NUR değildir. Çünkü melekler de nurdur (Allah değildir). Ay da nurdur (Münir=Nurlu). Ay da Allah değildir-haşa .

Kamer kelimesi, "Misal" edildiğinde NUR=AY olmaktadır. Münire=Nuray=Aynur vb. bu tür kadın isimleridir. Ziya(Günışığı) Güneşten çıkar, fotondur ama Ay yüzeyinden bize "Elektron koparıp" yayındığı için endirekt olarak onun ışımasını görürüz.


"İslam’ın Sembolü" Yukarı

Şimdi bir HANİFLİK daha?

Hz. ibrahim Güneşe Aya ve Yıldızlara taptı ve "Bunların hiçbiri benim Rabbim değil" dedi. Bu üçünü D İ N S E L SEMBOL OLARAK KULLANMAK Haramdır!!!!! İslamın sembolü ne? HİLAL.

Analiz edelim:

Ay'ın karanlık yüzü gezegeni (Ayın kendisini) temsil ediyor=Haramdır. Ay'ın aydınlık yüzü=Güneş'i temsil ediyor=Haramdır. Güneş=Yıldızdır. Bunların üçüne tapmak da, dini simge yapmak da dinden çıkmaktır. Ay, güneş ve yıldız üçü de Hilal sembolünde var. Türk bayrağı olabilir ama. DİN'i bir logo-bayrak o l a m a z .

Ayet bayrağa yazılamaz ve taşınamaz, Rumlar müslümanlara galip geldiğinde o bayraklarımızı tuvalet bezi yaptılar savaş garnimeti olarak... Kur'an'ı her bir mızrağın başına bayrak yapıp astılar. Hz. Ali taraftarları buna kılıç çekmedi. Ve savaşı Muaviye kazandı. Orada silah bıkartıkları için yüzlerce Ali taraftarı "Koyun gibi" kılıçtan geçirildi.

Kur'an sayfalarını MUSKA zannederseniz canınızdan da olursunuz. Dr. Size reçete yazıyor, siz reçetenin suyunu kaynatıp muska gibi içer de eczaneye gitmezseniz böyle olur bu işler. Reçeteyi muska yapmakla, Kur'an sayfalarını bayrak yapmak aynı rezalet ve skandal.

Sizce İslam’ın sembolü nedir? Hristiyanınki salib=Haç=İstavroz, Hilal de bizim istavrozumuz gibi. Resulullah, Medine'de ilk mescide bir amblem bırakmıştı. Onu ilk minarenin tepesine koydular (Kule gibiydi minare denmiyordu).

O sembolü istanbul camilerinin kubbelerinde ve şerefelerde görecekisiniz. Yukarı dönük bir ay gibi ama AY değil. Sanki Lir çalgısının gövdesi gibi... Tamamen kapalı u harfi gibi. Tam anlamıyla bir Y harfi benzerinde. Yuvarlatılmış bir y harfi, bunun uçları da dışa kıvrılmış. Bütün büyük camilerimizde o var. Lale gibi ama kesit olarak

Bunu Resulullah Medine'de elleriyle tarif etti. Resulullah, Medine'de ilk "Düzgün" mescide, bir haç sembolünü iki ucunu yukarı atnalmı gibi kıvırmış, ortadakini de aşağı eğerek, ağzını yukarı çevirmiştir. Bunu şerefe olarak soğuk demir işçiliğiyle yapmıştır.

Kılıç kabzaları "Haçlıları" anımsattığından. Kılıcını da çatal (Karneyn) biçiminde yaptırtmıştır. Bunu da Hazreti Ali'ye bilahare hediye etmiştir. Zül- fi Kar(n). Bu gelenek o kadar yer etmiştir ki, Suudi bayrağında bile kılıç vardır. Kılıç çok çok eski bir semboldür. Tam adıyla "ZÜL-Fi-KÂR. Burada kılıcı toprağa saplıyorsunuz ve kabza kalıyor. Kılıç yok ediliyor, geriye kabzası bırakılıyor. Savaş değil BARIŞ sembolü gibi.


"Kureyş ve Kurayza - Ahit Sandığı" Yukarı

Kureyş ve Kurayza. Bu iki kabileyi araştırdınız mı? Milliyetleri nedir (ırkları), İkisi de Sami ama, dilleri nedir? Beni Kureyş=Beni İsmail soyundan. Beni Kurayza=Beni İsrail soyundan. Hz. İbrahim'in iki dalı. İki vasiyeti.

Kur'an'da "Tabutüssekine" kelimesini bulalım.

2/248- Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun (Talut'un) hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabb’inizden bir güven duygusu ve huzur ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır."

Talut=Kurayza kabilesinin "Atası"dır. Çünkü Levi'lilerdendir. O ahit sandığını (Tabutüs Sekine=Nükleer sandık ama SUSKUN, sakin duruyor. Enerji de madde içinde sakin durmuyor mu? Bir gram uranyum içinde sakin duran o enerjiyi buuuum diye mantar gibi patlatmıyor muyuz?

Musa ve Harun iki kardeşler ve kabile düzeninde de iki kabilenin başkanlarıdırlar.Yani atalarıdırlar. Ahit sandığını sadece Levililer ve Kurayzalılar taşıyabiliyor. Kim dokunuyorsa ÖLÜYOR (Radyasyon). Üstelik o nükleer reaktörün (Ki seyyar) MELEKLERCE (Koruma kalkanı) taşındığı da bildirilmiştir. Bu ifadeler üç kitapta birden var ve aynıdır.

Bazı insanlar elektrikten çok etkilenmezler. Yıldırım yiyip de sersemleyen var. Bazı ayaklar "İyi topraklama" yapıyor. Genetik dayanıklılık ise çok tuhaf bir şey. Karafatmalar, Akrepler vb. radyasyona son derece dayanıklıdırlar 2000 doz rem yiyip de ölmeyen akrepler var.

İsrailoğulları çok ÜSTÜN kılınmış bir ırktır. Soykütüklerini de çok iyi bilirler ve binlerce yıldır nakil yoluyla getirmişlerdir. Mesela Uri Geller. İki parmağıyla, kaşık, anahtar vb. yi naklen yayında ve noter huzurunda dondurma erimişliğinde bükebiliyor.

Soyadına dikkat ediniz: Geller=Davut'un soyu kabile işareti. Sonra şu ayeti anımsayınız: "Davut'a da Demir'i eritip akıttık, onunlma zırh yapardı". Geller=Davut'un soyundan gelenlerin TAMGA=Damgası (Bizdeki üçoklar, bozoklar gibi). Davut'un eliyle demiri hamur gibi eğip-büküp elbise yaptığını da anımsadınız mı? (Bazı genetik psişik üstünlükler sayesinde, o kişilerin paranormal gösterileri olması çok doğaldır, yadırgamayınız).

Bu özellik şu: Elektronları çekip alıyorsunuz. Atomları iyonize edince,yani elektronsuz bırakınca parmaklarınızın arasında bükülüveriyor. Quantumcular bunu bilirler. Magnetik aşırı bir alanda elektronlar, uzay kafesini (Raumgitter) terk ederler. Kalan da Fil suresindeki gibi "Yenik ekine benzeyen delik deşik" bir metaldir.

Uri Geller=Davut as.ın GENETİĞİNİ TAŞIMAKTADIR. Tabutüssekineyi ise "Levililer ile Kuraitza kabileleri taşımaktadır. İsrail'in 12 oğlu vardır. Levi bunlardan biridir, diğeri Yusuf=Kuraytza klanıdır.

Ahit Sandığı’nın Fırat ırmağı yatağında ve Mehdi döneminde bulunacağı söylenegelmiştir. Daha Süleyman hazineleri bile bulunamadı. Hepsinin bir zamanı var. Ahit tabutu şimdilik sakin. Onun dört ucunda kartal-aslan-insan yüzleri var. Yani Arş'ın dört direğini taşıyan dört yüzü olan dört melek (Hamalei Arş=Kerrubi melekleri).

Ayete dikkat ediniz: "Tabutüssekineyi MELEKLER TAŞIRDI" diylor. Melekler burada bir uranyum çubuğunun tepkime başlatmaması için "Ayar" çubuğu rolünü üstleniyorlar. İçinde ise tevrat levhası var. O levha Tur dağında ALLAH tarafından yıldırım ile harf harf (runik) yazılarak Musa'ya verildi. Musa'ya bunu taşırken ölmemesi için, "Burası Tuwa vadisidir, kutsaldır, ayakkabını çıkar ve öyle gel" dedi Allah....

Elektriği bilirsiniz, ıslak bir lastik sizi öldürür. Ama ayakkabınız keçeden yapılmışsa size yalıtkanlık görevi yapar.

Ahit sandığı=Sakin duran sandık (tabut sandık demektir ne yapalım Arapçası böyle). Bunu işlememizin nedeni vardı: Nedeni İbrahim babamızın iki kolunun dalının, Mekke'ye GÖZCÜ BEKÇİ OLMASI olayı ile ilgiliydi. Bu bir vasiyetti. İsmail as. 200. göbekten çocukları KUREYŞ. İsrail As.200. göbekten çocukları ise Kurayza. Bu iki kabile 200 kuşak boyunca herşeyi değiştirdiler. Mekke Kureyş namussuzları elinde PUTHANE oldu. 360 put Kureyşlilerindi. Ancak Kurayzalıların ise bir tek PUT'u vardı. Çünkü Kurayza Ehli kitab idi. Put'un adı ise Minat idi. Yani Allah'ın sembolüydü. Kureyşliler gibi puta değil, vasiyet gereği Kabeyi sembolize eden bir tek SİMGEYE tapıyorlardı. 360 put vardı. 180 (Sağ grub) olanına Uzza (Aziz, büyük muAZZAM) diğer 180'e ise Lat bakıyordu.

Şimdi bu putlarla ilgili ayeti bulalım. Ğaraniyk, üç ak kuğu.

53/19- Gördünüz mü o Lat ve Uzza'yı?
53/20- Üçüncü olarak da öteki Menat'i?

İşte Menat ÜÇÜNCÜ olan "Tek tanrılılalırn, yani Yahudi Kurayza kabilesinin" Övülmüş anlamındaki ayrıcalıklı sembolüydü. 180x2=360 Kureyşlilerin putlarıydı. Ama 361 incisi ise Menat Yahudi Kurayzalıların simgesiydi. 19x19=361.

Kurayzalılar Tevrat gereği çok şey biliyorlardı. "Onda 19 vardır"ın sırrını... "Sana Zülkarneyn'i sorarlar" (Soranlar Kurayzalılardı, çünkü Tevrat'ta Zülkarneyn vardır). Yahudiler böylece kitabın (Kur'an'ın) semavi olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı ama dinleri bozulmuş olduğu için onlar da "Kafir" kategorisindendiler.

Evet Muğiyre de Kurayza'lı bir Cohen (Kahin)dir. Arapça ve İbranice kardeştir, diller ilk zaman çok benziyorlardı. Örneğin Minaat al Haaretz derlerdi. Naat=Övgü kelimesinden türemedir. Haaretz=Haric okunur. Yani Menat Hariç kalan put demek... Kur'an bunun için ayrı bir ayette "Ve üçüncüleri olan Menat" diye bildiriyor bize... Bir çırpıda üçünü saymıyor.

Kurayza kabilesinin safkan Yahudi olduğunu bilen var mı? (Menat'ın sırrı, göksel ve tek bir Allah'ın simgesi, yani 360 put bir tarafa, BİZİMKİ ondan HARİÇ diyorlardı)

Naat=Övmek demek. Menaat=Övülmüş. Uzza=Muazzam. Lat=Melat (Başlangıç) demek. Menat put değildi, Vasiyet idi. Bir sembol idi, bir levha idi. İbraniceydi. Şekil biçim yoktu sadece tek bi ufak resim vardı, bir kuğu. Kalanı on emir benzerinde ibranice yazılardı.

Kureyş ve Kurayza, ikisi de fitnenin en büyüğüydü. Birbirlerinden kız alıp verirlerdi (Tabii zenginleri kastediyorum). Büyük bir ihtişam vardı. Nasıl ki Yom=Yewm, Haritz=Hariç, Kohen=Kâhin ise, Kuraeyşi=Kurayzi idi.

İsrail ve İsmail birbirine ne kadar çok benziyor. YA HU = Ya Hüwe=Yahowa ne kadar çok benziyor. Çünkü KARDEŞ çocukları. Birisi Samice(Sara) ötekisi Hamice (Hacer) konuşuyorlardı. Baba bir anne ayrı iki kardeş İsmail ve İsrail (İsrail burada Yakub İshak anlamında değil, soy sop anlamında). İsmail'in 200. göbekten kabilesi Kureyş, İsrail'in de Kurayz idi. Atalarının da BİR HARFİ oynuyordu. Kendilerinin de bir harfi Ş yerine Z olarak oynuyor (Harf farkı anlamında oyhnuyor diyorum).


"Ebu Süfyan - Süfyanizm" Yukarı

İşte bu iki kabilenin, iki korucunun iki zengin kabilenin veliliklerinden çıkan kişi yani melez olanlar MEKKE EMİRİ OLURDU. Mesela Ebu Talib ya da Muttalib olamazdı. Olması gereken kişi İKİ KABİLENİN BİRDEN ÇOCUĞU OLMASI GEREKEN KİŞİDİR. Yani Süfyan'dır.

Kureyş-Kurayz ortak "Emir" adeti Resulullah'ın Mekke'yi Ebu Süfyan'dan kansız biçimde almasıyla bitti, tarihe karıştı. Ebu süfyana malı mülkü bırakıldı, Mekke'nin dörtte üçü bu iki kabilenin özel mülküydü. Tabii ki holdingler patronu da "Ebu Süfyan" idi. Kureyş en aşağılık kabiledir. Yıllarca Resulullah'a direndiler ve onunla savaştılar. İğrenç bir kanları vardır. Kureyşli kadar iğrenç bir kan daha yoktur. Bakınız Ebi Cehil'e, Ebi Leheb'e. Özbe öz amcaları Resulullah'ın... Cehenneme odun onlar. Hz. Ali dışında beş Kureyşli bile çıkmadı Resulullah'a biat eden, inanan.

Mısırlısı, Farisisi Habeşlisi müslüman oldu. Kureyşliler olmadı. Ta ki "Eslemna" diyene kadar direndiler. Irkçılığı Allah yapıyor. Tevbe 97:

97- Araplar küfür ve nifak bakımından daha beterdirler; bununla beraber Allah'ın Resulüne indirdiği hükümlerin sırlarını bilmemeye daha layıktirlar; Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
98- Arapların kimi de vardır ki, verdiğini angarya sayar ve size zamanın türlü türlü belalarını gözetir. O kötü devir kendi başlarına olsun! Allah, herseyi işiten, herşeyi bilendir.

"El Arabün=Araplar” (Tüm milletler içinde) en şiddetli Kafir ve Münafıklardır. Allah'ın Resulüne indirdiği ARAPÇA Kur'an'ı bile (Özdilleri olduğu halde) anlamamaya en layık kavimdirler. Orada "El Arabü eşşedid Küfran ve Nifaken" diye yazıyor, aynen böyle. Hepsi bir Usame'dir. Evet en kötü ve en cahil bir kavime indirilmiştir Kur'an.

Kureyş Suresi:

1- Kureyş'in uzlaşıp anlaşması için,
2- Yaz ve kiş yolculuklarında uzlaşıp anlaşması için.
3- Bu evin Rabb’ine kulluk etsin onlar.
4- O Rabb ki kendilerini açlıktan doyurmuş ve korkudan güvenliğe eriştirmiştir.

Allah, şöyle diyor, "Yüzyıllar boyunca putlar için Kâbeye baktınız, turizminden put (icon, idol) gift'lerden souvenir'lerden yediniz içtiniz. Şimdi de ALLAH'IN EVİ OLDUĞU İÇİN BAKACAKSINIZ. Yani cezalılar. Yani Rehabilite ediliyorlar. Yani ıslahhanede ıszlah edilmeye çalışılıyorlar. Allah Kurayza gibi onları da çöle sürdürür ya da mal ve can güvenliğini sıfırlardı. Kureyşliler "Eslemna" denen beyaz bayrak ile bu işi yırttılar. BARIŞ dini onlara geldi. Beyaz bayrağı çeken BEN SOPHİAN idi (Ebu Süfyan).

Gelelim Ebu Süfyan'dan sonrasına. Oğlu Muaviye de "Eslemna" müslüman olanlardandı. Resulullah onu büyük yerlere getirdi. İkinci ve üçüncü hatta dördüncü halife döneminde hep valilik yaptı. Koskoca Suriye eyaletinin valisi idi. Şeytan'ın Cennete'e alınması gibiydi. Daha çok istiyordu. Babasının o tek başına emir-melik olduğu günleri istiylordu. Babasının yerine "Emir" olacağı ve veliahtlık masallarıyla büyümüştü. Şam (Suriye) valiliği yetmezdi. Daha çok gerekirdi. Mesela İslam İmparatoru olmak gibi "Mutlakiyetçi, saltanatçı" idi. Önündeki rakipleri (Öyle sanıyordu) Ali ve çocuklarıydı.

Resulullah'tan sonra Ali'nin ve daha sonra Hasan ve Hüseyin'in babadan oğula imparator olacaklarını sanıyordu. Ebubekir döneminde çok gençti. Ömer Döneminde "Ömer'in sertliğinden dolayı pıstmıştı, sinmişti. Osman çok yumuşaktı. Ama Haccacı Zalim denen Kurayza dönmesi bir sert adam vardı ki Osman'ı elinde oynatıylordu. Ondan da tırsmıştı. Haccacı Zalim ölünce, işte beklediği fırsat doğmuştu.

Ali dişine göreydi. Beklenen haber geldi: Aişe Anamız, Ali'ye oldum olası düşman olduğu için Kur'an'ı ve emanetleri kendisi koruduğu için (Ayrıca kendisi dişi halife falan olamayacağı için) haber gönderdi. "Muaviye Şamdan gelsin, Halife olsun" Muaviye'ye elindeki dört Kur'an'dan birini verdi. Kur'an verildi, sayfalar tek tek yırtılıp mızrakların ucuna takıldı. Kanlı bir iç savaş çıktı. Sahte bir barış yapıldı. Hakem tayin edildi.

Hakeme Aişe ve Muaviye şöyle dediler: "Muaviye Halife olunca, Şam eyaleti boş kalıyor, oranın valisi olacaksın". Amr ibn ül As denen hakem, buna kanarak hile ile hakemlik kurumunun yüzkarası oldu. Ali aldatıldı. Muaviye işbaşına geçti. Geçer geçmez, cumhuriyet kaldırıldı ve saltanat kondu. Artık babadan oğula bir yönetime merhaba dedi. Yezid denen veliaht oğlu da üç kuşaktır "Emir, Melik, kral hele hele Emeviler (Kendi soyadları) yani imparatorlar oldular mı işte böyle olurlar.

Ali, Hasan, Hüseyin, Cafer, Zeynel Abidin hepsi öldürüldü, Ehlibeyt öldürüldü. Kerbela'da şurada burada. Muaviye kral olur olmaz, ilk işi babasının kötü şöhretini gidermek oldu. Kur'an tefsirlerinden ve söylemlerden, "Abese suresinde azarlanan hergelenin babası olduğunu söylemek" yasaklandı.

Ebu Süfyan Resulullah'ın arkasında (Zoraki mi Allah bilir) namaz kılarken Resulullah, rükundan doğrulurken Allahüekber dediğinde dalkavukluk olsun diye "Semiallahü limen Hamideh" diye cezbe tutmuş mecnunlar gibi bağırıyordu. Resulullah onu azarladı. Ama Muaviye babasının bu azarlanmalarını da kaldırttı. Sözde Resulullah "Semiallahü limen Hamideh" demesine çok beğenmişmiş de Allahüekber yerine bu cümleyi koymayı vasiyet etmişmiş... Muaviye'de babasının arkasında namaz kılarken, "Semiallahü limen hamiden" diyen babasına "Rabbena Lekel Hamd" diye bağırmaz mı? Bunu da ekleyivermişler namazımıza. Adı olmuş Resulullah Sünneti. Yoksa Muaviyecilik mi, Yezidilik mi?

Biz Sünniyiz!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! Ötekiler Alevi!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! Nasıl bir tufaya geldik. Ne Hz. Muhammed Sünni ve Hanbeli idi, ne Hz. Ali Şii idi... HANİF İDİLER ONLAR HANİF.

Şiilerde üç vakit olarak giden namaz, (Hac dışında) beşe çıkarıldı. Hadisleri patlattılar: Mirac'da 55 vakitmiş, 40 rekattan 2200 rekat namaz varmışmış. "Benim ümmetim buna dayanamaz" delmiş de Allah da şöyle bir hesaplamış ve Resulullah'tan neredeyse özür dilemiş "Haklısın ey habibim demiş, o zaman sen 5 vakit kıldır, 55 vakit sevabı vereyim" demiş.

İyi de bunların kaynağı YEZİD. Şiiler o zaman henüz hiçbir itikadi konuda ayrı değillerdi. O günden beri üç vakit kılınıyor namaz... Yezid'den beri de 5 vakit... Kim uydurdu bu hadisleri, "Miracda 55 vakit 2200 rekat diyle. Ah Yezid ah. Katiller katili. Kur'an'ı arapça yerine KUREYŞÇE YAPAN bu lehçe ile yazan ve yazdıran HACCACI ZALİM ah zalim ah ..NE HAKEM AMR İBNÜL AS. İki mezheb çıkarttı bir daleverayla. Ah hakem ah, ah zalim ah, ah yezid ah.

Bu bir maskaralıktır, uyanın Hanifler. Bunları kendilerini sahabe diye yutturdular ve kendi kraliyet adetlerini bize getirdiler.

Bakara 170. ayeti açıp bakınız ne diyor?

“Onlara: Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?

Onlara Allah'ın indirdiğu Kur'an'a uyun dendiğinde" onlar HAYIRRRR biz Atamızdan ana babamızdan gördüğümüze uyarız derler. Ataları ahmak kendileri iki kere ahmak. Biz 11 kardeşiz. Hepimiz ailemizden hristiyanlığı gördük. Hepimiz atalarımızın dinindeydik. Ama ben bir döneklik yaptım. Hanif oldum. On kardeşim "Ata dini olan protestantlıkta" bir ben bunun dışında kaldım.

Ebu Süfyan, Muaviye ve Yezid. Bunlar doğuştan "EDEB" bir aileydiler. Araplar diye geçen kelimeleri de "Bedevi" diye çeviren ve bunu kılıç zoruyla yapan da bu üç kuşak muzırdır. Onun için Araplar=Bedeviler yazdırdılar. Sanki arap değillermiş gibi. Bunlar "Şehirli, muaşeretli, edepli anlamında" kendi soylarını. "Edeb ALİ" yani Edepli Aile olarak sundular.

Geldiler dayandılar Osmanlı'ya. Bayezid=Yezid'in babalarına, kayın pederimiz vefaiyyeli Edeb Ali'ye kadar bu Süfyanilik gitti ve gider. Üç asır daha gidecek. İşte Yazılmamış bir tarihti bu. İblis Cennetten, Yezidiler (Süfyaniler dedeniyor) İslamdan kovulana kadar kan dökülecek.

Geri Dön     Yukarı