Chat n°
251 - Tarih: 02 eylül 2004
Not-1:
<> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir,
sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir.
[] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın
Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının
yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde
bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız
her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com
adresine bildirebilirsiniz.
[] Kaptan msccp10SCE
nickiyle bağlandı
<> slm slm hoş geldiniz
Selam candaşlar selam hoşbuluşturan.
Bu gece chat 24.00'e kadar olduğu için erken girmeye çalıştım.
Saygıdeğer [G] öğretmenim, başkanım,
bizbizeyken bazı raporlar vereceğim:
Bir candaşımızın siparişi olan
"Edoferon"u sayenizde katkı ve infaklarınızla HAM olarak getirdik -bunu
biliyorsunuz-. Candaşımızın elinde olmayan nedenlerle çok
üzüldüğünü biliyorum. O bizim candaşımızdır. Mekkeliler
ile Medineliler savaşı gibi: Ailesinden bazı kişilere söz
geçiremiyor elbette. Hatta Haniflerin kıldığı salat
aileniz/ailemiz içinde eleştiriliyor. Mescitlere gitmeye hasret kaldık.
:((
<> [M] çok üzgün kaptanım
Hiç üzülmesin. Çünkü lösemili bir bebek (koma halinde) bana acilen
getirildi. İlacı hazırlamak için bu gece sizden 24.den itibaren
izin isteyeceğim. Bu ilacın infakı sizden geldi. Bunu kabul
ediyor musunuz? Jury/Şura başkanı şu anda sizsiniz. Jüri de
buradaki arkadaşlar.
<> est. kaptanım elbette
<> elbette kaptan
<> acil şifalar
16 aylık bir bebek.
Eyvah yalan söyledim, özür diliyorum. Bebek lösemili değil AİDS HİV, bunu sizden niye
sakladım ki????
Biz insanlık tarihinin EN
SAMİMİ topluluğuyuz.
Beni affediniz.
<> est.
Demek ki daha da samimi olmam gerekiyor, daha Halil olmam
gerekiyor. Bu kusurumu gidereceğim. %100 samimiyete kadar mükemmeli
arayacağım. Samimiyetimden fire verdiğim için firar ettiğim
için Allah ve sizler beni bağışlayın.
<> ne demek dr.
<a> rabbimiz inşallah bağışlar
biz bağışladık hocam
Ve [A] candaşım, sana da kötü bir haber: Bilgisayarı
bir türlü alamadın. Seni bekledi. Annen ise bir imtihana tabi tutulmuştu.
Üzgünüm kaybetti. Ve sen kazandın. Eğer sen o bilgisayarı alsaydın,
AB ihtimali evrene göre >>>
Annen ilk arabi ay girdiğinde onu bir şekilde satacaktı. Halbuki
o senin içindi! Sana alınmıştı.
<a> Vallahi hocam aklıma
geldi onun için kuramadım zaten bi açıdan.
Sen bunu HEMEN kabul
etmeyerek, yani eğer sen kabul edip hemen götürseydin A ihtimali olarak
onu elinden çıkaracaktı. Seni işsiz-güçsüzlükle aylaklıkla
suçlamaya devam edecekti.
<a> evet hocam
[A] sen SAMİMİ
bir hanifsin. Çünkü hemen kabul etmedin ve B ihtimalini oluşturdun. Seni
ben değil Noel babamız sınadı. Sen kazandın annen
kaybetti.
Noel baba der ki: İzmirde kendisine bir ev bulunacak, bir iş
bulunacak, Ablasının yanında kalmadan kendi başına
kalacak.
Şimdilik bu kadar.
<a> evet hocam rabbimden
isteklerimdi hepsi tmm.
Sana İzmir'den kullanılmayan bir ev bulacağız.
İşi de ayarlayacağız. O zamana kadar bilgisayarı
grubumuzdan bir başka arkadaşa devredeceğiz. Senin evin
kurulunca da bu bilgisayarı tekrar sana alacağız. Dedem böyle
dedi.
<a> Tmm hocam benim açımdan
vallahi allah onun ilmini arttırsın :) helal olsun işi görülsün
Sağol [A]'im.
<a> siz de sağolun hocam
Seni yerleştirir yerleştirmez, evinde bilgisayarın
hazır olacaktır.
<a> Hepimiz için el-Kafi yeter
bizlere
Bize Allah (El-Kâfii)
yeter... ne güzel söyledin. Allah'ımız seni bir uçurumun kenarından
kurtardı, az daha ehli kitab kafir olacaktın, ötekiler gibi Hadis,
Sünnet ve Amerikan kaçaklarına uşaklık edecektin. ŞİMDİ ÖZGÜRSÜN [A]. Tam uçurumun kıyısındaydın
[A]. Bunu biliyorsun değil mi?
<a> :)) evet, çok ilmi öğretiler
Babalarımızdan, annelerimizden, elbette çekeceğiz.
Allah bizleri sınamaktadır. İbrahim atamız DOZUNDA ve TAKTİĞİNDE onlara karşı duracağız.
Başkanım: Jüri kararıyla: İçimizde EN EN
EN acil bilgisayara kim muhtaç ise
ona derhal bilgisayarı teslim edelim -arz ederim-.
Şaka maka tam 11 kişiye bilgisayar veya çevre
birimlerini verdik. Bu jüriyi kutlarım. Allah daha çok vermemizi sağlar
inşallah...
<a> inşallah
Aslında bunu yapacaktık. Ama benim Zorlu holding ile
büyük bir anlaşmazlığım çıktı. 2006 yılında
piyasaya sürmesi gereken LCD ekran
ile DivX çaları şimdiden
piyasaya sürerek anlaşmayı ihlal ettiler ve Tarzan JR'ın hakkını
da yediler. Mobile olmayı fırsat bilerek ben de biliyorsunuz onlardan
ayrıldım.
DivX
bildiğimizden başka, bir de yeni bir tip (DVD'nin altı katı
kapasiteli) bir yeni teknolojinin habercisi: Bu teknoloji tüm vcd ve dvd'leri
ortadan kaldırıyor.
<a> mavi lazer mi?
Zorlu grubu bize ihanet etmiş oldu. Eğer DivX disk'leri başka ülkeler
Manisa'dan önce yaparlarsa bu aleyhimize olacaktır. Onun bulucusu %75
Tarzan JR, kalanı da bana ait. (Altes ve Setla etapları)
Ve dedem oradan almamız gereken bir düzine laptop'u almamı
istemedi. Belki de iki düzine...
Can sağlığı olsun. Bir de ruh sağlığı.
(RZİ ruhun gıdasıdır)
Ve dedem [K]'nın
sorusunu istemişti. Çünkü ondan nakledeceklerim var.
<g>
<k> 2050'li yıllarda Amazon Women adlı uzay gemisi
gönderilecek, malumunuz. O gemide bizlerden (şu an içimizde bulunan)
kimlerin torunları var? Bizlerin torunlarından içlerinde var mı,
yok mu? Yanıtını alabilirsek bizleri aydınlatabilirseniz, şayet
izin varsa. Teşekkürler.
Dedemin sana iki mesajı var öğretmenim, önce onları
söylemeliyim: [B]'yu
kucaklayıp Jüri'de yarbaşkanlardan oldurmanız isteniyor. İkincisi
ise Size özel bir mesaj, bunu benim anlamam mümkün değil: Sizin bir YUŞA edinmenizi istiyor. Hayırlı
bir evlat dedi ve başka bir şey de söylemedi. Gerçekten ben ne olduğunu
anlamadım, mesaj budur.
<g> Mesaj alındı
kaptanım. bütün gün de bu konuyu düşünmüştüm.
Demek ki evinde Dedem misafir oluyor.
Bu sıralarda tuhaf sayacağınız şeyler yaşıyorum,
ben alışkınım. Aberasyonlar var. Zaman gel-gitleri, evde
paranormal hayvan yağmurları oluyor. Ve bütün çelik şeyler
bedenime yapışıyor; bıçak, anahtar, kaşık, akla
gelebilecek her şeyi bu elektromagnetik aberasyon odağı olduğumdan
bir mıknatıs gibi kendime çekiyorum.
Şu satırı yazdığımda: "Sizin bir YUŞA edinmenizi istiyor." üzerimde ataş ve raptiye
yapışmıştı, onları uzağa koydum.
Komik bir durum. Şöyle ki: Gözlüğüm maden olduğu
için kendi kendine yapışmış duruyor, masaya falan koymam
gerekmiyor, omzuma koyuyorum duruyor veya göğsümde. Gerçekten komik.
En komiği de evimde bir ara kovan ve sayısız arı
oluştu. 20 dk. sonra hepsi gittiler.
Sanırım uzay-zamanı burduğumda paranormal
hayvan yağmurlarına neden oluyorum.
Zaman içinde bu popülasyonlar yürürken bir ara TEĞET oluyoruz. [S]'i de karıncalar basmıştı
bir kaç gün önce...
Bunlar hayal ve hologram değil, DEHR'in özellikleri... Merak etmeyin kimse hayal görmüyor.
Süleyman da böyle konuşmuştu KARINCALARLA. Zaman aberasyonu gereği >>> Paranormal
hayvan yağmuru eseri olarak. O ayeti yazar mısınız: Karıncalar,
Süleyman için ne diyorlardı?
<> Neml/18: Karınca
vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle seslendi: "Ey karıncalar!
Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında
olmayarak sizi ezmesinler."
<> Neml/19: Bunun
üzerine Süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: "Rabbim, bana
ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın
hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkan ver. Ve
rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına
sok."
Süleyman'ın bu duası kabul olunca o karınca
popülasyonu zaman içinde hiçbir zarar görmeden başka bir zaman "CEP"ine taşındılar.
Bu yüzden sakın beni veya [S]'i
hayal görmekle, mecnun olmakla falan suçlamayın.
Evrende hiç bir olay bir tek kere olmaz, mutlaka tekrar eder. Bu
yüzden devremülk de biraz bu tekrarı yaşadı.
Sakın ha, beni hayal görmekle veya cinlenmiş olmakla
suçlamayınız. Lütfen. Ayetler tecelli ediyor, hepsi bu!
AB
durumunda iki zaman ve iki ihtimali (A ve B ihtimalleri) aynı anda kaotik
bir düzende birden var oluyorlar, tek zamanlı oluyorlar. İşte bu
sırada ikisi arasındaki (A ve B gizli değişkenleri arasında
çift kutupmuş gibi) bir gerilim farkı doğuyor.
Zaman gelgit (Zilzal) yapınca ben bir mıknatıs gibi
oluyorum veya A ve B hayvanları yer değiştiriyor.
Durum budur.
Ben delirmedim merak etmeyin. Güvenin -Allah'tan sonra- bana.
<> Araf/133:
Üzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gibi
ayrı ayrı işaretler gönderdik. Buna rağmen büyüklük
taslamaya devam ettiler ve suçlu bir topluluk oldular.
<> Konu ile
ilgili sanırım.
Evet. Hani nasıl ki:
Hizbullah ve Hizbuşşeytan
Halilullah ve Halilüşşeytan
varsa
nasıl ki Allah da unutturuyor şeytan da unutturuyor ise
nasıl ki Halife hem muhalefet eden hem iktidar olan demekse
Bu haşere olayı da
gerek ayette yazdığın gibi gazap olarak;
gerekse Süleyman ayetindeki gibi RAHMANİ olarak iki türlü/iki yollu tecelli ediyor.
Benimki rahmaniydi.
<> Ve
kitaplarında anlattığın, Avcılar/İst'da yaşadığın
solucan yağmuru.
Avcılardaki solucan olayını o zamanki eşim ve
bize misafir gelen ailesi ve de konu komşu seyrettiler. Herkes delirmedi
ya!
<>
"Durum budur" dediğin için örnek verdim, yani bilimsel olduğunun,
mecnunluk olmadığının bir kanıtı/belirtisi
olarak.
O zamanlar ben daha çok Aberasyona maruz kalıyordum. Yılancı
Macit hocanın yaptıklarını yapıyordum. Zaman gelgit'i
oluşunca tabii, mesela seni akrep sokuyor.
GEL
yasasına göre zehir damarlarında dolaşmaya başlıyor,
ama GİT yasasına göre
zamanda birazcık geri gittiğin için (Daha doğrusu herkes seni
geçtiği için sen geri kaldın), bu kez zehir damardan geri akıyor.
Hayır geri akmıyor, sadece film tersiniyor.
Yani zaman GEL-GİT yasası uyarınca
zaman enerjisinin gelgitleri vardır.
Bunların en şiddetlisi >>> DEHR tipi zamanın ZİLZAL
(gel ve git) denen şiddetli etkisi. O Dünyada DEPREMLERE neden oluyor.
<> Akdeniz
sahillerine çekirge yağdı bir zaman, Afrika'dan geldikleri iddia
edildi, hiçbir bilim adamı da açıklayamadı, çünkü biliyorlardı
o çekirgelerin Akdeniz'i uçarak geçemeyeceklerini.
Afrika çekirgesi denen olay da bir aberasyondu. Yani popülasyonlar
zaman içinde yürüyor, GEL-GİT oluyorlar. Ama sürekli GELGEL veya sürekli GİTGİT olmuyorlar, GEL-GİT oluyorlar. Bu şu demektir: Bir İLERİ bir GERİ.
Ama aynı yerdesiniz!
Benim solucanlar evin üçüncü katında tertemiz döşeme
üzerindeydiler. Hepsi de kızıl bir çamura bulanmışlardı.
Halılar ise (zevk bu ya) bembeyaz idi.
O zamanki eşim "Eyvah" dedi, "gitti halılar!"
Ben de ona "Lut'un karısı gibi oldun" dedim. Halıları
değil, üçüncü kata evin göbeğine bu solucanlar (hem de en az bir kaç
düzine) BİRDEN nasıl
geldiler? Bunu düşün!
Aberasyon bitince de, ortada ne solucan vardı, ne de halı
kirlenmişti! Yine bembeyazdı. Toz toprak da yoktu.
Boşuna faraş ve süpürgeyle hayvancağızları
toplamışız ve çöpe atmışız. Çünkü çöp kovasında
bir tek tane bile solucan yoktu. Eşimin halısına da birşey
olmamıştı :))) bembeyaz duruyordu. (Eşim yabancı olduğundan
beyaz Amerikan halılarını seviyor. Seviyor çünkü çeyizi.)
<>
Beraberlerinde ne varsa bizim uzay-zamana ait değil demek ki.
Evet fakat onlarla o an etkileşiyorsunuz: Yani faraşa
koyup çöpe atabiliyorsunuz, ama O AN
için. Aberasyon bitince HİÇBİR
İZ kalmıyor. (Tıpkı
kendiliğinden yananlar gibi, hiç bir artık kalmıyor.)
<> Dede'nin
18 dakikası ile ilişkili mi bu aberasyonun süreli olması?
Hayır bu Zaman zilzal'ı gelecekten geçmişe geldiğinde
böyle oluyor. (Zaman hep ileri akar) Ama geriye aktığında (ED-DEHR
olduğunda) pozitif enerji (ki ışık hızındadır)
negatif enerjiye dönüşüyor.
Pozitif enerjiye NAR,
ötekine NUR diyoruz.
Zaman tersindiğinde AYNEN t a
k y o n lar gibi GERİYE gitmiş oluyor, biten
batarya yeniden doluyor.
<s> pardon
bir bilgi vermek istiyorum. O gece lavaboya giderken iki karıncayı
kazayla öldürdüm. Sabah olduğunda ölmüş olanlar bile yoktu.
Tamam [S], sana candaşlar Süleyman'ın NEML konusundaki ayetleri yapıştıracaklar.
Orayı dikkatli oku. Her şey Kur'an'da açıkça yazılıdır.
<>
27-Neml/18: Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle
seslendi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman
ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."
<>
27-Neml/19: Bunun üzerine Süleyman, karıncanın sözüne
güldü ve dedi: "Rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme,
hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir
iş yapmama imkan ver. Ve rahmetinle beni iyilik ve barışı
seven kullarının arasına sok."
O anda karıncalarla etkileşiyorsunuz. Benim tutup çöpe
attığım solucanlar gibi. Fakat ÇAĞ (Dehr) değişince, Yuşa gibi, o öldürdüğünü
sandığın karıncalar zamanda geriye gittiğinden ÖLMEMİŞ oluyor. Sen karınca
öldürdün AMA öldürmedin! Katil değilsin
-tıpkı Musa ve Hızır gibi-. Yuşa oldular yaşıyorlar.
<s> oh be
Kur'an'ın bu hologramı vardır:
Her ayet (kelime, hece, harf vb.) diğer TÜMÜYLE bağlıdır. Zaten bu yüzden SANSKRİTÇE'yi hep öne sürüyorum.
Çünkü holografisi var Argo-grafisi yok.
Mesela dün "sayın"
dedik, San (japonca bay) dedik, Seyyid-Said (Arapça bay, bey demek) dedik,
Saint, Santa, san dedik (Latince aziz bayım anlamında)
Yine latince Senyor (Segnor, signor ve dişiyeri senora,
signora)
Fransızca Mon (benim) Sieur (senyor, sayın), yani Mösyö.
Aryamanca (Aria dili) Sentur (Ortada olan en büyük erkek demek).
Latince de center, central hep buradan geliyor.
Yani görmemiz gereken etimo-Hologramın bütünü...
Daha sayısız örnek verebilirim.
Mesela çayıma attığım şeker (Sakkar,
sakarin, Sugar, Zucker, Şükker vb.) aslında SHER kelimesidir. Şer (arapça şer diye düşünmeyiniz).
Şeker şey demek.
Cher, cherie, chery, cheer vb. Ma chere gibi...
Nereden geliyor bu kelime? Sanskritçe Sherin. (Şimdiki uzantıları
olan Farsçada ve kısmen türkçede ŞİRİN.)
Arapça'da ŞHV kökünden ŞUH vb. hepsi ŞEKER kız demek.
İşte bu hologramı GÖRMENİZ gerekiyor.
Kur'an ARAPÇA indi,
eyvallah! İyi ama SANSKRİTÇE
baştan aşağı...
Bu nasıl oluyor? Allah çelişir mi? Asla!
Kur'an taaaaa İbrahim'e gelen 50 suhuftan sonra İsmail
soyuna indirilmiş TEK kitaptır.
İbrahim'in 50 suhufu, Musa'nın tabletleri, İsa'nın hiç
olmayan kitabı. (İncil hitab'dır, kitab değildir)
Musa tabletleri yere attı ve kırdı! İşte
sır burada! O ayeti bulur musunuz? (Kardeşi harun ile ilgili)
Ben de bir çay alayım.
<> Araf/150:
Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle
dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız!
Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi? Levhaları yere attı, kardeşinin
başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi
ki: "Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı.
Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları
bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."
Hüüp.
Sağol.
"Levhaları yere
attı"
"Levhaları yere
attı"
"Levhaları yere
attı"
Bu Allah'ın bizzat Ateş ile yazdığı
tabletlerdir, kitabelerdir. Onu neden yere attı? Sadece kardeşinin
yakasına yapışıp kafa atmak için mi?
Bir şey daha: Tevrat bir kerede 1000 kitabe olarak Tur-u
Sina'da bir tek defada indirildi.
Yani ne İsa gibi HİTABİ
(sözlü, hutbi), ne de efendimiz (ss) gibi 23 yılda ara-ara indirilmedi. BİR TEK KEREDE indirildi.
Cebrail sadece tanıktı.
Kitabeleri Allah özel bir ateşiyle (Ki o ateşi hatırlayınız,
Musa'nın da atası olan İbrahim'i yakmayan ateş) yaktı.
Bu özel ateş nedir? İbrahim'i de yakmamıştı,
serin ve selametli olmuştu.
Bu çağda ona en kaba misal olarak Soğuk Füzyon'u misal
getirebilirim. (Gelecek çağlarda olsaydı yakmayan ateşi/Tesla
cold fusionunu anlatabilirdim.)
[K] candaş senin soruna mı öncelik verelim, bu konuya mı
devam edelim?
<k> yarım
kalmasın kaptanım, zaten sorudaki mesaj belli
Chat bu gece 24.00'de bitiyor ve ben ilacı imal etmek için
beni alacak olan araçla hastane laboratuarına gideceğim. Yarın
da chat var. Ve ucu açık, kısıtsız chat olduğundan
istersen senin yanıtını yarına erteleyelim.
<k> siz
bilirsiniz
(Her candaşa soruyorum)
<> evet
<> ltf.
Şimdiden oybirliğiyle bu iş tamam.
Ateş nasıl yakmaz? Sihir büyü mü?
Hayır TEKNOLOJİ,
tıpkı Nuh'un transatlantiği gibi, Süleyman ve Davud'un uçakları
gibi.
<>
Enbiya/69: Biz de şöyle dedik: "Ey ateş, İbrahim'e
serin ol, selam ol!"
<>
Enbiya/69: Kulna ya naru kuny berdev ve selamen ala ibrahym
Kul
>>> Demek.
Na
(inna=Biz) biz
biz dedik ki:
Ya
(ey!)
Nar=Ateş
kuny
(kûn =Ol)
Kuny >>> İşte bu kelimeye dikkat, burada bir sır
var: Cone nedir? Koni ya da HUNİ.
Arapça Cone >> Kuny. Bunu atlamış mealci.
<> 1. geom.
koni, 2, mk. koni biçiminde makara. 3, bot. kozalak, kozak. 4. (dondurma için)
külah.
<>
Corn/Horn.
Evet, Corn/Horn da bu aynı kelimeden çıkıyor.
Peki KUNY (kûni) Künnes ise, HUNY (Hûni)
Hünnes değil mi?
<> evet
Şimdi Hunnes ve Künnes (chaos ve cosmos) varsa, bir de OSMOS olması gerekmez mi? (İkisi
arasında geçirgen bir şey)
<> Elbette
(Membran)
Yani OMNİ bir
sünnetullah!
Şimdi bunu irdeleyelim.
Huny (huni) kelimesi nereden geliyor?
HURT'tan.
Arapça HURT nedir?
<> zarar
vermek?
<> sert
(İngilizce'si değil,
arapça h-v-r-t.) (Kelime İngilizce değil >> Doğrudan arapça okunuşunu yazdım.)
Hurt için bir sözlüğe bakar mısınız? Bahçede kullanılan
bir nesne. ;)
<> hortum
Evet H O R T U M ! Yani
gizli değişkenlerin ödeme-dengeleme veya S.E.R.P. veya PRS.
<> maHRuT
derken conic demek.
Evet,
sözü ağzımdan aldın. :)
Bunların
tamamı SANSKRİTÇE.
(Bu
arada ben de Kur'an Hologram mantığımı size va'z etmeye çalışıyorum
-umarım sıkılmıyorsunuzdur-.)
<> zevkle
izliyorum
<>
kesinlikle
<> hayır
"Kulna ya naru kuny berdev ve selamen ala
ibrahym"
Şimdi yeniden ayete bakalım: Ateş -ki cansızdır-
fakat Rabbimiz ona "EY ATEŞ!" diyor. Yani kişiler
dışında hiçbir zaman bir nesneye, mesela "Ey topluiğne
alnıma yapışma!" denmez.
EY
(Ya) dendiğine göre
Ey hitap ünlemidir.
HİTAP
hatırladınız mı HİTAP neydi? (Kitap yazılmamış hitaptır
demiştik tersi?)
Eğer hitap yazıya geçerse KİTAB olur.
Mesela İsa'ya KİTAB
değil HİTAB geldi. Ama bu
Levhi mahfuzdaki Ana Kitaptan geldiği için, İncil yine de kitaptır.
(Ana kitabda yazılıdır.) Anlaştık mı?
<> evet
Şimdi EY ATEŞ! diye başlamadan, en başa
KULNA (biz dedik) yani bir parantez
açılıyor. (Boş cümle parantezini açtık. (in)NA ise elemanları tanımlıyor.)
"Biz dedik ki Ey ateş"
KUNY
teknolojisine dönüş
Ve bir soru: BERDEV ne
demek? (Sondaki V harfi aslında nunlatan n harfidir, liyazon dolayısıyla
V gibi okunuyor. ) (Bunu niye yazdım? çünkü bize VE (and)ler gerekli.)
Berden ne demek?
<> değiş
tokuş?
<> berzah?
<> Sakin?
Sakin zaten arapça. (Mesken, meskenet, sakin, iskan vb.) Yani
Sakin kelimesi (SeKeNe kökünden dolayı
zaten arapçadır.)
Hani nasıl ki Araplar ve Bedeviler diye tevil ediyorsak,
Berden de Sakin demek değildir.
<> belirli bir mesafe de demek,
hırka da demek
<> donmuş su, faz değiştirmiş
su
Berden KOZA demek.
Yüksek ateşli bir hastaya ne yaparız ilk olarak? Alnına ıslak
bez koruz! İkinci olarak buz torbası hazırlarız. Üçüncü
olarak soğuk bir küvete veya buzlu suya yatırırız.
<> iBRaD, su
ile ıslatmak.
Islak, sulu, buzlu TAMAM,
peki şimdi araçlara bakalım:
(Islak) B E Z
(buz) TORBAsı
(Su) KÜVET'i.
Yani KOZALAMAK.
Bunları niçin yaptık?
<> ateşten
korumak için
Hasta zatürree idi, ateşi 42 santigrada dayanmıştı.
(Merak etmeyin, hastayı -mesela bir bebeği- buza yatırdığınız
için ikinci kez ZATÜRREE olmaz ;) )
BERDEN
ileri anlamda şu: Ağır hidrojen SUYU.
KUNY
BERDEN >>> Konikleşmiş
bir burulma bölgesinden gelen ağır su -deuterium gibi-.
İşte soğuk fusion!
Kendisi alev alev ama hiç yakmaz, hiç ısıtmaz, oda sıcaklığında
bile HAR(aret) çıkarmaz.
<> Nötrino
observatory'de kullanılıyor ağır su.
Evet, fakat yanlış yöntem uyguluyorlar.
Hep sanıyoruz ki mesela bir nötron çekirdek dışına
alındığında 13 dk. yarı ömrü vardır. (Çekirdekte sonsuz yaşar) Bu nötrino 13 dk.
sonra nötr/yüksüz iken birden kendisini yüklü baryona yani PROTON'a çevirir.
Bunun için kendisinden bir elektron dışarı atar ve
bir de bu elektrona eşlik eden e-nötrino'sunu...
Yanlış şurada ki: Nötrinoyu böyle yakalayamazlar,
hayalet yakalanamaz. Pekiyi ne yapmalı? Onun da sırrını
hemen vereyim. (Umarım birileri okur ve uygular)
Beta bozunması diyoruz bu olaya. Bir elektron ve yanında
bir nötrino salıyor. Pekiyi dersem ki DUBLE/ÇİFTE elektron salan NÖTRON bozunması da vardır.
!!!
Dolayısıyla NÖTRİNO
yakalanamayacak, ama bol miktarda çifte beta ışını
yakalanacaktır.
(Çifte beta bozunmasını search eder misiniz?
Türkçe'siyle de arayabilirsiniz.)
Yani bir elektron bir nötrino çıkacağına, nötrino
yerine ikinci elektron çıkmaktadır. Tuhafınıza gitti mi?
<>
W.S.Hawking yardım ettiğini zan ediyordum. Çünkü; tam faaliyete
geçmeden önce ziyaret etmişti, 1998'de. Hatta Dr. Mc Donald çok özel ilgi
göstermişti Hawking için. 3 türlü nötrino elde ediliyor şu an
Sudbury'de.
Tam tersine Hawking şunu söyledi: YENİ BİR FİZİK DOĞDU.
Kat kat beta bozunması için böyle dedi. Hans
Klapdor-Kleingrothaus. (Az önce ZigZag ile msn ile yazıştım.
Bizim ekipten bulunmuş.) İsmi iyi tanıyorum, bir search eder
misiniz?
[]
http://web.archive.org/web/20040816111528/http://www.mpi-hd.mpg.de/non_acc/Zitaten.html
Messengerdan: Science July 16'da yayınlanmış.
Science dergisinde makale.
"Arbeitsgruppe (Group
of) Prof. Dr. H.V. Klapdor-Kleingrothaus."
Profesör doktor Hans von Klapdor-Kleingrothaus. Bendeniz de Hans
von Aiberg (veya Heiberg)-Tudor ;)
Her neyse, bu 114'ten.
[] http://web.archive.org/web/20040820173733/http://sciencenews.org/articles/20020706/bob10ref.asp
<> Hans V.
Klapdor-Kleingrothaus. Max Planck Inst Nucl Physics. Postfach 103980 D-62029
Heidelberg Germany
"Double or Nothing.
Physicists bet the neutrino's its own eerie twin. Peter Weiss. The hunt for a
rare, hypothetical nuclear transformation known as neutrinoless double-beta
decay may answer one of the most urgent questions in physics today: How much do
elementary particles called neutrinos weigh? References: Klapdor-Kleingrothaus,
H.V., et al. 2001. Evidence for neutrinoless double beta decay. Modern Physics
Letters A 16(Dec. 7):2409-2420".
"nuclear
transformation known as neutrinoless double-beta."
"nuclear
transformation known as neutrinoless double-beta."
Nötrinosuz çifte beta nükleer bozunması diyor. Halbuki bize
klasik olarak ATA BİLGİNLER
hep "Bir nötron, daima bir elektron ve bir de nötrino bırakır"
demişlerdi.
Burada durum başka: NÖTRİNO
yok, yerine iki tane elektron var. İşte bunun için sormuştum,
"Şaşırdınız değil mi?" diye. Dolayısıyla
candaş, o havuzu boşuna yapıyorlar.
[] http://web.archive.org/web/20040815131616/http://www.nu.to.infn.it/Neutrinoless_Double_Beta_Decay/
<> Şeytanın
diğer cinlere olan etkileri gibi... Daha önce bahsetmiştiniz (Nötrino
dönüşümü).
(Evet, işte bu hologramı sen de yakaladın.)
Onlar şunu yapmalılar: İki beta bozunmalı
(duble elektron bozunmalı) tepkimeler düzeneği kurmalılar. O
zaman iki elektron çiftlerinin nükleer olarak saçılmasından sonuç
olarak ortaya K-Nötrinosu çıkacaktır. Onu yakalamalılar.
Çünkü bu nötrino DÖRDÜNCÜ
NÖTRİNODUR. (Bundan öncekiler
elektron nötrinosu, muon nötrinosu ve taon veya tau nötrinosu...
Şimdi size şunu
söylüyorum: KAON nötrinosu b u
l u n m a k üzere. (Kısaca
K-Nötrinosu.)
Çünkü bu nötrino, iki beta yüzünden bir türlü oluşamayan
nötrinoların, Duble beta shower etkisi geçtikten sonra elektron+muon+taon
kütlesinin toplamına eşit olan K-Neutrinosu BİRDEN ortaya çıkacaktır.
Bunu yine bizler (114) öngördük. Belki de K-Neutrinosu Web'de vardır
??? kimbilir? Bir arayalım bakalım. (Ben de kendime bir çay daha alıyorum.)
<> Super-K,
Nötrino Salınımını Netleştirdi. Japonya'nın
ortalarında bir madende 50.000 ton suyla doldurulmuş bir havuz
çevresinde, o tarihe kadar sessiz sedasız çalışan, çeşitli
uluslardan biliminsanları, 1998 yılında fiziği
temellerinden sarsacak bulgularını açıkladılar. Bilinen
madde envanterinin en gizemli üyeleri olan nötrinolar bir çeşniden, kendi
detektörlerinin belirleyemediği başka bir çeşniye salınıyorlardı.
Super-Kamiokande Nötrino Gözlemevi'ndeki araştırmacıların
bulgusu, parçacık fiziği'nin anayasası sayılan ve atomaltı
düzeydeki parçacık ve kuvvetlerin etkileşimini açıklayan
Standart Model'de bir delik. Science, 16 Temmuz 2004
Allah Allah, bunu hypotetic sanıyordum, resmen buldunuz.
<> Oysa
nötrinoların kütlesiz olması gerekiyordu. :)
Yine yanlış yorumlamışlar: K-Nötrinosu Süper
simetride bir delik açmıyor! Tam tersine bir şeyi haber veriyor:
Elektron (0,511 eV kütleli), bunun ikiyüz katı kadar ağırlıktaki
ağır elektron denen MUON
(o da leptondur yani elektronun ağırıdır) ve daha sonra
bunun da 2000 katı kadar olan TAON
(Tau) denen en ağır elektron bulundu.
Bunların üçüne de kendi adıyla anılan NÖTRİNOLAR eşlik ediyordu.
(e-nötrinosu, mu-nötrinosu ve Tau-Nötrinosu)
Şimdi mantığımıza bakalım: Madem ki
üç elektron bulunmuş, üç cins elektron bulunmuş, fakat DÖRT tane de nötrino bulunmuş İ
S E bu demek değil midir
ki,
<> Dördüncü
elektron?
Evet DÖRDÜNCÜ elektron
yolda. Aslında dördüncü elektron VARDI,
biraz önce adını verdiğimiz Duble beta bozunması, duble
muon bozunması, duble taon bozunması ve de TEK, TEK, Sadece tek
Kaon (Super-Kamiokande Nötrino) denen ağır bir elektronun habercisi DEĞİL MİDİR?
<> evet
O zaman ona eşlik edecek olan Anti Kamikonde NÖTRİNOSU bulunacaktır.
Mantık bu değil mi?
Tlf. :((
Siz sevinebilirsiniz. Hastaneden izin vermemişler. (Bir
general yatıyormuş, durum karışıkmış, bu
gece gidemiyorum.) Siz sevinebilirsiniz. Kaldım başınıza
yeniden!
<> :)
[Candaş], nereden çıkardın şimdi
bu Nötrinoları?
Konu
neydi ki?
<> konu açıldı
kaptanım ondan
<> berden
idi
Neyse,
mutmain oldun mu? (Nükleer fizikten ve standart modelden söz ediyorum.)
En tehlikeli olan biliyorsunuz ki çekirdek bölünmesi denen
Fission. (Atom bombasının temeli)
Bundan az tehlikeli olan ise ÇEKİRDEK b i
r l e ş t i r i l m e s i
anlamına gelen Fusion.
Çekirdek erimesi tehlikesiz mi? Aslında savaşçı
amaçla kullanıldığında tehlikeli olan ünlü ağır
sudan yapılmış H bombası oluyor. Demek ki H bombası
A'dan daha tehlikeli (A=Atom, H=Hidrojen).
Mantık böyle gösteriyor değil mi?
Bakalım akıl ne gösteriyor?
Mantık yanılabilir. Çünkü H bombası demek, başlığına
A bombası konmuş, yani A bombasının tetiklediği, önce
A bombasının patlayıp H'yi harekete geçirdiği sistemin adıdır.
Yani H bombasını illa ki önce Atom bombasını ÖNCE patlatarak kullanabilirsiniz. O
halde H bombasının içinde aslında A (fission) olayı var. Doğru
değil mi?
<> evet
Şimdi dedik ki, H barışçı amaçla ve TEK başına (atoma, fission'a
ihtiyaç duymadan) yapılabilir mi? Bunu bugüne kadar yapamadılar, ama
Tokamak'tan söz etmiştim. Bir oda büyüklüğünde NÜKLEER reaktör. İsterseniz evinizin bahçesine koyun hiçbir
radyasyonu yok. Çünkü radyasyonun nedeni şudur >>> Çekirdek BÖLÜNMESİ.
Burada çekirdek bölünmüyor, tersine eritilip birleştiriliyor.
(Fusion/füzyon budur!) Demek ki radyoaktif HİÇBİR
sızıntı vb. yoktur. (Mobayl telefon bile ondan daha zararlı
elektrosmog içerir.)
Şimdi risk sırasını bir daha yazalım:
1. En tehlikelisi >>> A (fission) bombasıdır.
En tehlikeli, çünkü üç tip radyoaktif bozunma veriyor. (Örneğin nükleer
santraller, Çernobil'i hatırlayınız.)
2. Tehlikesiz olanı H (Ağır su/Fusion) reaktörüdür.
(Tokomaktan bahsetmiştim değil mi?) Tehlikesiz ama, gidip de
reaktörün kalbine giremezsiniz, belki bir çardak kadar küçük ve cam içinde
evinizin bahçesinde sonsuz enerji kaynağı olarak duruyor ama yine de
içine girerseniz buharlaşırsınız. Demek ki bu da tehlikeli.
(İçine girmeyin siz de!)
3. En tehlikesizi nedir?
<> cold
fusion
[S] size (şahittir) açıklayacak: hazır mısın
[S]? [S] yok mu? (Laboratuara gittiğimi sanıyordur belki de) Neyse
gelince devam ederiz.
Ben bu aleti yaptım. Adını da BERDEVAM diye koydum, gerçekten. O alet, bir kalem kalınlığında
ısıtıcı, boyu da kalemin yarısı kadar.
<> yarısı
soğuk su yarısı sıcak su dolu olan kova mı?
Evet. O alet [XX] Yüksekokul müdürünün elinde
duruyor.
<s> Doğru.
Soğuk füzyonla su ısınıyor, ama bardak soğuk.
Tek istediği elektrik hattı, veya muadili olan bir DC (AC değil) trafosu. (Transformatörler hep AC üzerinden yapılıyor da onun için vurguladım.)
Çünkü AC (Alternatif akım)
yerine REDRESÖR (direct current)
trafosu gerekiyor.
Onu alıyorsunuz ve fişe takıyorsunuz, ucunu da
kalem büyüklüğündeki BUZ soğuk
ısıtıcıya. (Bu sırdır kimseye verilmiyor, benden
başka HİÇBİR kimse de
bunun sırrını bilmiyor.) Öyle mi [S]?
<s> Evet.
Ve o şey, mesela şofben veya su ısıtıcı
olarak kullanıldığında, sizin eliniz yanmıyor. Soğuk
bir demir gibi duruyor. Onu nereye kadar batırırsanız su o
seviyede ANINDA 100 derecede kaynıyor.
(Elinizi kaynar suya batırın demedik size! Demir'den söz
ediyorum, istediğiniz kadar dokunun o soğuktur.)
<> Anında
suyu kaynatıyor. Çubuk ısınmıyor. Ve bardağın yarısı
kaynıyor, yarısı normal su, çubuğu yarısına kadar
batırdığınızda...
Çubuğu hangi derinliğe indirirseniz yüzeyden ucuna kadar
olan su derinliği kaynıyor. Öteki su buz gibi.
Burada teknik olarak tıpkı Fission reaktörlerindeki
uranyum çubukların batırılıp çıkarılmasını
EN basit (sadece bir kalem) olarak
yaptım.
<> Diyelim
ki bardağın yarısı ısındı, diğer yarısı
soğuyor mu, aralarında bir orantı var mı?
Bunun bir de AYET
paranormalitesi var. Ayet diyor ki, Rahman suresinde ve bir başka surede:
"İki denizi birbirine saldık ve asla karışmıyorlar."
([Candaş]
sana yanıt için yazdım.) Ayeti bulursanız.
<> Neml/61: Yeryüzünü
bir yerleşim merkezi yapan, aralarından ırmaklar çıkaran,
üzerine sağlam dağlar yerleştiren ve her iki suyun arasına
bir engel koyan kimdir? Allah ile birlikten bir başka tanrı mı?
Doğrusu, onların çoğu bilmez.
<> Kehf/61: Bu
ikisi, iki denizin birleştiği yere vardıklarında, balıklarını
unuttular. Bunun üzerine balık da denizde bir deliğe doğru yola
koyuldu.
<>
Furkan/53: Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki
tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz
bir sınır koyan O'dur.
<> 55/19: Salmıştır
iki denizi; buluşup kucaklaşıyorlar. = Mereclbahreyni
yeltekiyani
<> 55/20: Bir
ayırıcı var aralarında; kendi sınırlarını
aşmıyorlar. = Beynehuma berzahun la
yebgiyani
<> ikisi
arasında berzah var ikisine bağy etmiyor/etmez. ikisi arasında
ikisine de bağy etmez bir berzah var
Yoğunluk (densite) hücre zarı osmozu vb. anlamları
yanında bize gerekli olan şu anlamları inceleyelim:
Hunnes ve Künnes arasında Hurtes vardır. Yani Kosmos ve
Chaos arasında bir HORTUM vardır:
cosmo-osmos-chaos hortumu, tüneli.
Kosmos burada Tatlı su benzerliğinde, kaos ise Acı
su benzerliğinde, onları karıştıran ve/veya karıştırmayan-ödeme
dengeleme yapan PRS (veya SERP) tüneli.
Bu tünelin iki ucu (karadelik hunilerinde olduğu gibi) iki
tarafa ozmotik olarak açılır. GİZLİ
DEĞİŞKENLER takas
edilir.
Gizli değişkenler (Şaşırtmacalı
polarize çifti anımsayınız) iki tarafa da "İNFORMASYON" ödeme-dengeleme
ve informasyonun konservasyonu işlemlerinden sorumludur.
Bu küçük dünyada polarize çiftlerde görülür. Biraz daha büyük
dünyada ise A ve B olaylarını AB
olarak ve 0 (sıfır) olarak dengeleyen hidden variable'lardır.
Şimdi iki denizi veya benim bardağın yarısını
(sıcak ve soğuk iki yarı) birini >>> A diğerini
>>> B olarak düşünün.
Gizli değişkenler mekanizması şudur:
Her iki ihtimal eşit olduğunda kozmos (künnes) İKİYE bölünür. (İki
ihtimal eğer %50 ise) (Tıpatıp eşit ise) Kozmos polarize ve
paralel ve Pariter olarak İKİYE
bölünür.
Bu evrende A ihtimali (ilk %50) gerçekleşmişse; PPP evreninde diğer %50 yani İKİNCİ ihtimal de GERÇEKLEŞMEK z o
r u n d a d ı r .
(Schrödinger'in kedisi hesabı: Kedi ölü mü diri mi?)
Yanıtını ben tecrübeyle biliyorum. Kedi ölüyorsa,
mesela karnına kurşun sıktılarsa ve Allah dilemediği
sürece ÖLEN kedi (A ihtimali diyelim) B (ihtimali olan) SAĞ kediyle yer değiştirir. Kedinin karnındaki
kurşunlara rağmen yaşar.
Burada AYNI kedinin A
ve B iki ihtimali TEK KÜNNES'i (evreni) PPP biçiminde İKİYE
böler. Burada gizli değişkenler iki paralelin arasında polarizasyon
bilgisini iletir. Her iki ihtimal önce >>> KEDİ NE ÖLÜ NE DİRİ (Yani AB birleşik ihtimaline) ya da
kaos'a düşerler.
<> Pariter=Eşitlik
yasası diyebilir miyiz? Gizli değişkenler eşitlik yasası?
Evet, eşitlik yasası ama ASİMETRİK de olabilir. Mesela A evreninde bileşenler
3x8 ise, B evreninde 4x6'dır, yani denklemin iki ucu da eşittir.
(Eşit demek SIFIR
demektir. Çünkü eksi 24 ile artı 24 birbirini götürür ve sıfır
olur.)
Burayı anladık mı?
<> evet
Demek ki kan grubumuz gibi >>> A, B, AB ve sıfır (0) olmak üzere DÖRT yollu olarak gizli değişkenler çalışır.
Bunu da anladık mı?
<> ok
Klasik örneğimizle:
A=Musa
Yuşa'yı öldürdü.
B=Hayır Hızır Yuşa'yı öldürdü.
AB=YUŞA HALEN SAĞ, NASIL OLUR.
0=Allah böyle denklemi kurdu.
0 demek:
a) Musa katil olmadı
b) Hızır katil olmadı
c) Yuşa zaten ölmedi ki
d) Kötü bir Yuşa ile ebeveynlerinin dilediği hayırlı
Yuşa A ve B evrenlerinde YER DEĞİŞTİRDİLER.
Hans'a suikast yapıldı. Hans öldü. B Hans burada, ben
ölmedim! Ölümü tatdım HURTES'den
geçtim, dalağım pankreasım da yok, ama buradayım ve hiçbir
hastalığım yok, sapasağlamım. Günde 20 saat ZZ ve ZZ
iki gruba yazsam da sapasağlamım.
<> maşaallah
Yorulsam da demin yaptığım gibi iki rekat kılıp
Anında dinleniyorum. (Ben lavaboya abdest almaya gitmiştim) Yazın
güneş bazen başıma geçer! İşte ona dayanamıyorum.
Benim atalarım binlerce yıldır Thule'de yaşadılar,
güneş hiç başlarına geçmedi. (Thule Skandinavya ve Atlantik
adalarının ortak ismi öteki adı HyperboreaLAND)
Hızır da karnını kaybetti. Bir dalağımız
gitmiş diye üzülecek miyim?
Şimdi yeniden konuya dönelim:
İki deniz nasıl karışmaz? Basit: Eğer OSMOS kilitlenirse (Bunun için -%20
gibi sanal bir ihtimal gerekiyor), kosmos ve kaos ikisi de birbirine karışamaz,
zorunlu olarak ikiye ayrılır ve beklerler.
(İpucu: Musa'ya denizin yarılması... Aslında
okuduğunuz ayetler Musa ile isbatlanmış ayetlerdi.)
Siz onu birbirine karıştırsanız bile o,
zeytinyağı ve su gibi AYRI
AYRI durur. Bu bardağı yan
çevrilmiş olarak düşünürseniz, işte bizim denizler oluyor ve Balığın
gösterdiği yerdeki kayada deniz ikiye ayrılmayı bekliyor.
Ta ki Musa Hızır'dan ayrılıp yerine dönüp, yıllar
sonra İsrailoğulları'nı o KAYADAN çıkarana kadar. Orada o gün deniz yarıldı.
Çünkü OSMOS kilitlenmişti
(AB) kaos oluşmuştu, iki
tarafın suyu da gizli değişkenler aracılığıyla
birbirini ödeyemiyorlardı. Yani ikisi de kendi tarafında kaldı,
kavuşamadılar ve Musa ümmetiyle birlikte geçti oradan.
Gelelim Soğuk Fusion'a, bu en tehlikesiz. Kalemi cebine koy
istediğin yere git. O kalem dediğim şey İKİ DENİZİ
ayırıyor, buna ÇOK DİKKAT ediniz!
Suyun yarısı SOĞUK
(hatta buzlu su ise buz gibi) diğer yarısı KAYNIYOR ve ikisi birbirine karışmıyor. İKİ AYRI DENİZ yaratıyorsunuz!
Şimdi Rahman 19 ve 20'yi yeniden yazar mısınız?
<>
55-Rahman/19: Salmış iki deryayı demâdem çatışırlar
<>
55-Rahman/20: Beyinlerinde bir berzah bagyeylemezler bir ân
"(Acı ve tatlı)
iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar. - Fakat aralarında
bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar."
Baraj yok arada, hiçbir şey yok, AMA KARIŞMIYORLAR, çünkü
soğuk fusion odur ki GİZLİ
DEĞİŞKENLERİ
kilitliyor A ve B iki deniz oluşuyor. (Kalem battığı
seviyeye kadar ısıtıyor, ötekisi soğuk.) Biri diğerini
ILITMIYOR, kesinkes ikisi bıçakla
kesilmiş gibi tamamen AYRILAR
ve karışmıyorlar.
Ne zaman o kalemi çekerseniz karışıyorlar. Her şey
normale (0 kan grubuna) dönüyor ve siz o kalemi cebinize koyup gidiyorsunuz,
kalem soğuk. Suyu ısıtan kalem size hiçbir şey yapmıyor!
Eliniz yanmıyor. O kalem titremiyor, soğuk bir demir gibi duruyor işte!
<> Kalemdeki
özellik Musa'nın asa'sında var mıydı?
Musa'da çoooook sır vardı: Unutmayalım AHİT sandığı
(Tabutüssekine) o bir FUSİON
reaktörüydü, yani tamamen tehlikesiz! Tehlike o ki Tuva vadisine asla AYAKKABI ile girilmez.
Tehlike o ki Musa'nın kırdığı tabletler o
tabutüssekine içindeydi. "Kırılmanın bedeli" olarak
Allah'ın kitabelerinin kırılmasının BEDELİ (hidden variables) olarak
Altın buzağıya ve Haman'a inanan o şeytanlığa
yenilen 10 kabile artık tabutüssekine'ye dokunamazdı.
Ama iki kabile (Aslında biri kabile diğeri aile) bunu taşıyabilirlerdi.
Çünkü birisi Harun'un soyundandı, Ötekisi de Yusuf'tan gelen İmranlılar.
Asa'ya girmeden önce buraya kadar anladık mı? İsterseniz
Tuva vadisi (Topraklama olayı) ile ilgili ayeti yazınız.
<>
Enbiya/12: Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar,
sen kutsal vadide, Tuva'dasın.
<>
Naziat/16: Hani, Rabbi ona, kutsal vadide, Tuva'da seslenmişti.
Sağol. Arapçası!
<>
Enbiya/12: İnny ene rabbüke fahla' na'leyk* inneke bil vadil
mukaddesi tuva
<>
Naziat/16: iz nadahu rabbuhu bilvadilmukaddesi tuven
Tuva ne demek? (Bir vadi olması için İKİ d a ğ olması gerekir. Yoksa ona dağın
eteği/bayırı denirdi.)
Dağlardan birini biliyoruz TUR dağı.
TU(r)
VAV (tur VE (and)... (yani öteki dağ)
Ayetlerden şimdi de (tin suresinde) ilk ayeti arapça yazınız
ltf.
<> Tin-1: Vettiyni
vezzeytuni. - 2: Ve turi siyniyne
Dağlardan biri TUR.
Sina ne demek?
<> Sina yarımadası?
Evet ama anlamı ne? Neden Allah orada TECELLİ ETTİ?
Neden T(in=İncir), zeyT(un), TUR,
TUVA?
Sina ne demek? Tur ne demek?
ÇÜNKÜ
iki dağ vardı, biri SİNA,
Sina dağı.
Tin (eksi) ve Zeytun (Zaid=Artı) ve İKİ DAĞ
(Sina ve Tur).
Şimdi şu sırlarıma dikkat:
DENİZ
yarıldı MUSA'ya doğru
mu?
1. Musa'ya DENİZ
yarıldı
2. Musa'ya KARA da yarıldı.
(Bir tarafı Tur bir tarafı Sina
Bunu gördünüz mü, fark
ettiniz mi?
<> evet
3. Musa'ya GÖK yarıldı.
Allah sesiyle ve SOĞUK FUSİON ile kötü bir benzetme
yapacağımız (ne yapayım ki tek örnek) yarılan GÖKTEN seslendi.
Sıraya koyalım:
1. Mecmu'ul Bahreyn ne demek? Mecmua'dan hatırlayın,
bahr deniz, bahrEYN iki deniz.
<> Bir araya
getirilmiş, toplanmış, bütün, hep.
Evet candaş. İki deniz bir araya getirilmiş. DEMEK Kİ YARILACAK.
(Elmayı ikiye bölerseniz birleştirebilirsiniz de.)
Kehf suresinde, Mecmul Bahreyn'de KİMLER var? İki kişi:
1. Balık
2. Hızır
Tin suresine dönünüz, neler var:
1. İncir
2. Zeytin
Balık İKİ
Denizin BİRleştiği
yerde çatal (çatal daima İKİ'DİR)
bir kayanın gözesinden gidiyor.
Vadiyi oluşturan dağ mutlaka İKİ'dir.
İncir ağacı için uğursuz; Zeytin ağacı
için ise Uğurlu denir, bilirsiniz.
<> İncir
ağacından düşen iflah olmaz derler.
(İncir ağacı gibi kısa bir ağaçtan düşen
bayağı hırpalanır. Evine ocağına incir dikmek
demek, uğursuz bir ağacın kesilmesinden ve onun odun yapılmasından,
yakacak yapılmasından duyulan rahatsızlığa binaen
söylenmiştir.)
Hatta incir'e İNCİR
adını veren de şamanlardan kalma bir isimdir. "İncinmek"ten
yani ağacı incitirseniz sizi incitiyor.
O ağaç ki Adem ve Havva'ya "mayo" bile oldu.
Cennet'teki incirden kopardılar ve örtündüler, ağaç intikamını
aldı.
Bodur bir ağaçtır ama insan düşerse incinir. (İncir=İnciten
ağaç demektir) Bu yüzden mesela Aydınlılar İNCİR değil YEMİŞ
derler.
İncir böyle savaşçı bir sembol iken Nuh'a güvercin
ne getirdi? (Tufandan sonra)
<> defne
yani ZEYTİN dalı.
O ise barışın sembolü.
Mesela dikenli kiraz (Arabistan yemişi) savaşçı ağaçtır,
ama HURma barışçıdır.
(Hurma demek huri meyvesi demektir. Huri ve Meyv kelimelerinden türemedir.)
Zeytin'in dallarını keserseniz, budarsanız ÖMRÜ uzar, aksi halde boy verip erken
ölür. Zeytin neden dallarını kestirmek isterken İncir bir çift
yaprağının bile koparılmasına izin vermiyor?
Siz bir A S A yapmak isteseydiniz, hangi ağaçtan
yapardınız? Kendini kıskanan ağaçtan mı, yoksa kendini
sunan ağaçtan mı?
<> zeytin
ASA
deyip durdunuz. Buyrun bakalım. Asa'ya girdik işte... Asa, Musa,
Asiye, hatta ileride isa mESİh.
(Messiah kudret asasını elinde tutan demektir. İsa ileride dünya
başkanı olacaktır.)
İki dağ vardı: Tur ve Sina. Bir dağ TABLET/KİTABE yani her biri BİN
sayfa olan BİN CİLT için "Kullanıldı".
Allah bizzatihi onu özel bir ateş ile (İbrahim'i yakmayan veya
bardakta olup da elinizi yakmayan, elektrik olarak çarpmayan) yazdı.
Sonra 1000 sayfadan bin cilt olan Tevrat'ı "MİSAK RASULÜ'nün" yanında ona teslim etti. (Balık
ve Hızır'ı hatırlayınız: İncir ve Zeytin
gibi İKİLİ'dir,
dikkat.)
<> 1000
kitabeyi Musa nasıl taşıdı, kaldırıp yere attığına
göre?
Bunun için bir dağ (TUR
dağı) kullanıldı. Nasıl ki Süleyman'ın
önündeki dağı karıncalar kum kum taşıyarak yolu açtılar
ve düşmanı gafil avladılarsa, işte TUR dağı doğrudan >>> BİN X 1000
oluverdi. Geriye SİNA dağı
kaldı.
Sonra bu bin çarpı bin... ÖZEL bir yöntemle sadece İKİ
adet TABLETE dönüştürüldü, ki
içinde bir defada indirilmiş tüm tevrat vardı. Ama sadece taşınabilir
iki tane levhadan ibaretti. Kolay taşınıyor ve kırılabiliyordu.
Tevrat "İbrahim'i yakmayan ateş" ile yazıldı.
O bildiğimiz ateş değildi. Bildiğimiz ateş (nar),
bununla ne yapabilirsiniz? Koca dağı yakabilir misiniz? Kül edebilir
misiniz?
Ama öteki SOĞUK
ateş ile (Fusion ile) bunu başarabilirsiniz. Dağı kül
etmeden sıkıştırıp birer tablet haline sokabilirsiniz.
(Karadelik AĞIR'dır ama
unutmayalım ki AKDELİK
hafif bir yana nerede ise uçacaktır.)
Fusion (birleştirme, iç-içe eritme) bunu başardı.
Fakat batarya şarj olmuştu yani kitabeler/levha/tabletler FUSİON enerjisini taşıyorlardı.
Kırılan kitabelerin Tabutüssekine'ye konması
emredildi.
Tabut=Sandık
demek. Sekine ise "SAKİN DURAN" demek. O halde SAKİN durmasını
gerektiren bir şey varsa o şey aslında SAKİN değildir. Fakat soğuk fusion hem böyle bir
canavardır, hem de SAKİN
durur. (Tabutüssekine'nin cifir ve misal alemi açılımı
>>> Soğuk fusion'dur.)
<> İçi dışından ağır ve büyük gibi mi?
Kendi küçük, fakat yaptığı iş büyük.
<> Cıva'nın
atom ağırlığı yüksek.
<> Özgül ağırlığı
13,6.
(Kızıl cıva, Hg değildir.)
Otobüs geldi!
Yarın yine chat var. Veya ben haftalık uyuyorum, yani haftada
bir gün uyuyorum, diğerleri masabaşı uykuları oluyor.
Unutmayınız ki ZZ ekibimiz Amerika kıtası ağırlıklı.
Orada GECE iken yazmak zorundayım.
Bu da Türkiyede GÜNDÜZ olması
demektir. Dolayısıyla ben gündüzleri de uyumam mümkün değil.
Haftada bir tek gün (genelde cumartesi olurdu) uyuyorum. Ben günlük değil
haftalık uyuyorum.
Bu gece laboratuara gideceğime göre bu gece de uyuyamayacağım.
Cuma gündüz ZZ ile chat var, gece de sizinle.
Diyorum ki yarın ve cumartesi chat yapmayalım, ben şööööyle
bir haftalık uykumu alayım, Pazar gecesi dinç yeniden başlayalım.
<> ok
<> siz nasıl
uygun görürseniz
<> önce sağlığınız
kaptanım
Bu arada, lütfen bu yazdıklarımı okuyunuz. Çünkü
Kur'an'ı sizinle konuşturdum. Farkında değildiniz ama bunu
yaptım. Hatta rahat durmayıp duble beta bozunmalarından
K-Nötrinolarından falan da söz ettik. Böylece ZZ ekibine nasıl KMA (Alias Allende) olduğumu da
fark etmişsinizdir.
Görev tevdi ediyorum.
Şunu bilmeliyiz ki Morris K. Jessup elbette çoook değerli
bir bilgindi ama Philadelphia experiment'i yapacak gücü ve bilgiyi aktaran
kimdi?
<> KMA
<> Allende
Yani bunları biliyorum ben. İstesem gider K-Nötrinosunu
bulmayı bir kaç ayda başarabilirim. Bana Berkeley'in Lawrence
Laboratory'si yeter. Öyle milyar dolarlık tesis istemiyorum. (Zaten şimdi
başlasalar on yıl sürer.)
<> LA
Evet UC+LA. Melekler şehri. Ama ben çok dışındayım.
(Santa Barbara ve Santa Monica'da oturdum.) (Bu
arada otomobil sahibi arkadaş eve gidip geleyim dedi ve halen gelmedi.)
KMA'nın görevi "WİE
FUNKTİERT" işlevidir.
Ben tarif ederim, onlar bulurlar.
Buna 313 içindeki mrs.cp de dahildir. Öklidçi Yol İntegralini
ve bunun nasıl Halo uzay transformlarına dönüştürüleceğini
ben söyledim. Bunun sonucunda da şu meşhuuuur "Özür" olayı
ortaya çıktı. Aslında özür dilenmesi gereken bendim.
Euclides + HaloSpace transforms >>> MAHŞER demek. Tarık ve Dabbenin bitişik olması
demek. Ben bunu söylerim gerisini ZZ
yapar. Matematikle falan uğraşamam. (Matematiği mrs.cp'ye DEVRETTİK.)
<> Siz bir
hazineler hazinesiniz.
Hazine Kur'an'dır. Ne yazıyorsam ne buluyorsam ONDAN yazıyorum, ondan aktarıyorum.
O benim arkadaşım. Onunla Tuva vadisine giderim. Onunla evrenin bütün
sırlarını çıkarırım.
Kur'an olmasaydı ben nice olurdum? Bir trende bana verilen
ilk yabancı kitap Allah'ın işine bakınız ki KUR'AN idi. Aldığım tek
yabancı kitaptı o. Rahmetli anneciğim hediye etmişti.
Bir tren kompartmanında bir kadın ne okur? Magazin okur,
aktüalite okur, kadın dergisi okur falan. Yani öyle bir şey okuyacağımı
sanıyordum uzun yol boyunca... Çıkara çıkara bana verdiği
kitap şimdi arkadaşım olan KUR'AN
idi. Okuduğum TEK yabancı
kitaptı. O bana verilen İLK
yabancı kitaptı.
Benim kaderim başından belliymiş meğer! Kadere
en en en en çok inanalardanım.
<> Allah
rahmet eylesin.
Amin. Annem benim. Daha iki tane annem var ama onlar beni doğurdu,
bu annelerin annesi tek annemdi.
Fevzi Çakmak'a anıt mezar yapmak için anneciğimin mezarını
nakletmişler ve yerini şimdi bulamıyoruz. Ama yüz metre içinde
bir yerde diyorlar. Mezar-taşları da öyle rastgele dikilmiş. Şu
Türkiye'nin işlerine akıl sır ermiyor. Fevzi Çakmak rahmetli kaç
yılında öldü?
<> 1876-1950
O günden beri mezarını yaptırmıyorlar. Ama
geçen yıl tutup akıllarına geliyor, koca mareşale ayıp
oldu diye. Çakmak'ın mezarı anneminkinden küçüktü ve sıradandı,
taşı da devrilmişti, bir kaç kez diktim onu. Çünkü anneciğime
dua etmek için, istemeden onun mezarının minik betonuna otururdum,
sonra ona da fatiha ve kur'an okurdum.
Çok dua ettim Fevzi Çakmak için. Üç meydan savaşını
ve bunun yanında 7 kadar taarruzu hiç yenilmeden kazandı. Çakmak paşa
Allah'ın Anadolu insanına bir lütfudur. Onunla konuştuğumu
da fark ettim. (Pardon arkamı dönüyorum... gibi abuk subuk konuştuğumu
hatırlıyorum.)
Şimdi akıllarına geldi de 2002 yılında
yani yarım asır sonra MEZAR
yaptılar rahmetli mücahidimize. Bunun ucu da bana dokundu: Annemin mezarını
kaybettim. (Mezar taşları aldatıcı, rastgele dikildiği
söylendi.)
Anneciğimi çok özledim. Ben efendimiz gibi hem öksüz hem
annesiz hem babasız büyüdüm, duble böyleydim. O benim kısa mutluluğumdu,
onu özledim gerçekten, geç bulup çabuk kaybettim.
Edoferon'u da bilmiyordum o yıllarda, bulmamıştık.
Kanserden öldü. Kansere düşman oldum o günden beri...
Tlf.dayım...
Anlaşıldı, benim taksi tutup gitmem gerekecek. Madem
gelmeyecekti neden beni oyaladı ki? Ben densizim ama bunlar benden de
densiz! Başka otomobil sahibi arkadaşlar da vardı, onları
ayarlardık. Baştan söylemiyorlar. Bu saatte ancak taksi tutabilirim.
Densizlik dizboyu.
Bari
ben kalkıp gideyim.
Allah'a
emanet olun candaşlar. RZİ.
<> amin
<> siz de
dr.
Geronimo
gider. hoş-bye der tüm Hanif-body'ye. Pazar gecesi 21'de görüşmek
üzere selamen selam. Geronimo hoş-bye dedi ve gitti.
<> slm slm
<> hayırlı
geceler slm slm