Chat n° 236 -
Tarih : 01 haziran 2004
Not-1:
<> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir,
sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir.
[] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın
Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının
yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde
bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız
her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com
adresine bildirebilirsiniz.
[] Kaptan msccp10SCE nickiyle
bağlandı
<> slm slm hoş geldiniz
selam/barış
hanifcandaşlar selam/barış. Tam gün biraz "Dünyadan"
kopuktum. Öyle ki kendimi sabah uyanmış gibi hissediyorum. Tek fark:
Karanlık :( Yani sabah değil. :)
Vira
bismillah.
<> isterseniz [A] candaşımız
var, sorusu hazır
OK.
Hans da hazır. Euzubillah.
<> Mucadile/14: Allah'ın
kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi?
Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.
<> Mucadile/15: Allah
onlara çetin bir azab hazırlamıştır. Onlar ne kötü işler
yapıyorlar!
<> Mucadile/16: Yeminlerini
kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirdiler. Onlar için küçük düşürücü
bir azab vardır.
<> Mucadile/17: Onların
ne malları, ne de evlatları, kendilerinden, Allah'dan hiçbir şey
savamaz. Onlar ateş halkıdır. Orada ebedi kalacaklardır.
<> Mucadile/18: Allah
onların hepsini tekrar dirilttiği gün, dünyada size yemin ettikleri
gibi O'na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını,
sanacaklardır. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
Tek
cümleyle yanıt (Ayet ayeti açıkladığından): ÜÇÜNCÜ BAĞ yani aslında olmayan bağ veya yan-yön cenah
(cennet) değiştirmiş bağ.
<> Devamı var efendim:
<> 14. ayette bizlerden ve
onlardan olmayan yalan yere yemin eden bir topluluk var. Burada bir mealde de
yardakçı kelimesi var. Yani bu topluluğa asistanlık komilik
yapan başka bir topluluk olduğunu ayetten açıkça görüyoruz.
<> Devamındaki 15. ayette
onlar için bir azap hazırlandığı 16. ayette Allah yolundan
alıkoydukları 17. ayette mal ve oğul bakımından fazla
oldukları anlatılıyor.
<> 18. ayette onların
dünyada yemin ettikleri gibi Allah'a da yemin edecek olmaları ve onların
yalancı olduklarının iyi bilinmesi uyarısı var.
<> 19. ayette de şeytanın
yandaşları olmaları. Merak ettiğim bu toplulukların
kimlere komilik (asistanlık) yaptıklarıdır. Bu ayetlerin şu
anki dünya düzenindeki faaliyetleri nelerdir? Yani toplulukların yaptıkları
faaliyetler nelerdir?
<> Tevbe/56: Hiç
şüphesiz onlar, sizden olduklarına dair yemin de ederler. Halbuki
sizden değildirler. Fakat onlar öyle bir kavimdirler ki, korkudan ödleri
patlıyor.
<> Tevbe/107: Bir
de müslümanlara zarar vermek, kafirlik etmek ve müslümanların arasına
ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaş
açmış olanı beklemek için mescid yapanlar var. "İyilikten
başka bir maksadımız yoktu." diye yemin de edecekler. Fakat
bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.
<> Tevbe 56 ve 107. ayetlerin
yukarıdaki ayetlerle bir bağlantısı var mıdır?
Usame
1000 Ladin, Afganistan'ın sovyet çarlığına karşı
gerçek bir mücahid gibiydi. Nasıl ki bizim DEVLET (derin ve daha da derin devlet) Batman'da KÜRT ayaklanmalarına KARŞI Hizbullah'ı ve Sedat
Bucak gibi aşiret liderlerini nasıl ki DEVLET-ötesi-devletimiz silahlandırdıysa; ABD ve müttefikleri de Usame 1000
Ladin'e inanılmaz bir servet hibe etti. Silah tüccarı yahudiler
Afganistan'da pazarola şarkılarını söylediler.
Sovyetler
yenilip gitti -sözde-. Bu kez Radikal İslam (Hadis İslam, Şeriat
islam, ortodoks+katolik islam) işbaşına geçti. Usame, B E
N dahil şimdi herkesi
evinde tehdit ediyor. Karalistedeyim. -sanki çok umurumdaydı-.
RTE'yi de tehdit ediyor.
Son tehdidi çok ilginç:
"O...lar topluluğu (Anadolu Ateşini
kastediyor) gören gösteren gözleri çıkaracağız. Sadece HSCB değil,
bütün bankaları mayınlayacağız. Türki(ya)yı mayın
tarlasına çevireceğiz."
"Nato düzenli savaş ile iştigal
eder. Mücahidlerimize dayanamayacaktır, NATO'yu çökerteceğiz. Yerine Şeriat'ı
getireceğiz."
(Bugün 11.15 itibariyle NATO'ya gelen AL Jazira yayınıdır.) Arapça yayını
aynen izledim. Sonra da İngilizcesi (20.40 cıvarında) verildi.
"Türk olmayan üyelerimizi içeri sokmaya gerek
yok. Benim Türkiye'de, özellikle İstanbul'da 4000 kişilik ordum var."
(Usame anlatıyor)
Ve
25 dk.lık bandın sonunda da dörtbin canlı bomba gibi bir laf
ediyor. Blöf belki ama Türkiye'nin taşrası kesinlikle
Hizbullah/Batman gibi GÖNÜLLÜ bir
ordudur. (Efendimizin shit'ini yiyenler vardı ya... Fetoş'un
Samanyolu TV'deki resmi bant kaydıdır.)
<> Sultanbeyli gibi bölgeleri
kale olarak kurdular. (Ormanları yok ederek.)
Evet
bundan Erbakan inanılmaz sorumlu. Kesinlikle Cennet'i umut etmesin. Ebedi
kalacağı yeri hazır.
<> Klavuzu hadis olanın
burnu shit'den kurtulmaz.
[Candaş]
ömürsün. ;) Moralim o kadar bozuktu ki ilk sana güldüm. :)
<> Buna çok sevindim kaptanım
Evet
sabahtan beri ilk gülümsememdi. (Pardon küçük çocukları sevdiğimde de
gülümsemiştim, ikinci gülümsemem.) Allah da sizlerin yüzlerini kendi
yüzüne çevirerek ebediyen güldürsün.
<> amin
Yetimin
başını okşayın, ALLAHAŞKINA
okşayın, illa ki yetimler yurdunda değil onlar. Onların
babaları annelerinden ayrılmıştır. Allah bize
"Yetimin başını okşayın" buyururken dikkat
ediniz ki "Amca, dayı veya eloğlu gibi değil". Yetim
>>> adı üzerinde BABASIZ
demek. O halde B A B A olun. (Elbette
hiç belli etmeyerek.) (Yurdumda bu söz üzerine kan davası
çıkar, -aman dikkat-.)
Eğer
BABA olamazsanız, hiç değilse
Maun suresindeki AKBABA olmayın,
itip kakmayın. "Gidin buradan, uyuyamıyorum! Defolun
piçler(!)"...
Hor
görmeyin yetimi. Yetimin bir başka tanımı (ayet meali) daha var.
Annesi babası var fakat yetim! Yani eğitim öksüzü, yoksulluk öksüzü.
On kardeşin içinde yapayalnız bir öksüz. BABA olun öksüze, anne olun öksüze. Aksi halde akbaba olursunuz ve
de duyarsız ÖKÜZ gibi...
<> 107-Maun/1-2: E raeytellezi yükezzibü bid din - Fe zalikellezi yedu'ul yetim
Öksüz
kimdir? Adem-Havva ÖKSÜZ müdür? Hayır,
ALLAH onların anne babası
olduktan başka ayrıca tek CAN'dan
ayrılarak üç olan ilk insan birbirinin de anne babası gibidir. Yani
öksüz değildi Adem-Havva. Ama 33 yaşında bir çocuktu ilk insan.
Çocuk olduğu için YETİM/ÖKSÜZDÜ. (Safiyullahlık payesi)
İsa
öksüz müydü? Evet babadan öksüzdü. Adem gibi şanslı değildi.
Bir
çocuğun rüştünü (ergenliğini ve erginliğini) henüz kanıtlamamış
olması demek, onun WALİ ve
WELİY'si olanların onun
servetini kullanması demek değildir. (Tüyü bitmemiş yetim hakkı.)
Anne baba kazada ölmüşler, ele güne ayıp olmasın diye birincil
akrabalar (amca-dayı-teyze-hala ve eşleri olan yengeler) tutup
ite-kaka sahip çıkıyorlar. "Zıkkım ye!" diyerek.
Efendimiz
ÖKSÜZDÜ. Annesinden emmedi bile, tanıyacak
kadar görmedi bile. Babası derseniz daha o doğmadan ölmüştü. (AbdulLAT'ın intihar ettiğine
dair/ilişkin bazı sağlam veriler var.) Dede, amca vb. geçin
bunları. EBİ LEHEB amcasıydı ve eşi
de yengesiydi.
<> Nisa/2: Allah'tan
korkun da yetimlere mallarını verin, murdarı temiz ile, haramı
helal ile değişmeyin; onların mallarını kendi mallarınıza
katıp yemeyin, çünkü o, büyük bir günahtır.
Bakın
ayete YETİMİ t e
p m e k nasıl bir karşılık
bulacaktır?
Efendimize
baktı Ebi Leheb -sağolsun mu diyelim-. Yengesi ise efendimizin babasına
ait olan hurmalardan bir tane bile koklatmadı.
Şahidin
gözleri gördü/oradaydım.
Diğer
amcası Ebi Cehil de yeğenine sahip çıktı. 10 ila 15 yaşları
arasında ağır işçi olarak çalıştırdı.
Herşey AbbulLAT'ın WELAYETİ içindi.
Sadece
Ali ss'nin babası ve kendi dedesi karşılıksız olarak
ona baktılar. Ebu Talib ve Ebu Muttalib'den söz ediyorum. Ama yine de yeğenleri
olan "zengin" efendimizin, zengin fakat küçük efendimizin suyunu sıkıp
durdular.
Bugün
babası boşanmış iki; annesi ölmüş bir çocuğu
severken NELER HİSSETTİĞİMİ bilesiniz diye bunları
yazdım. O el yetimlerin başını okşadı, ama bu DEVRE kapanması gibiydi. Ben
bunları HİSSETTİM.
Yoksa kendi öksüzlüğümü falan aklıma getirmedim -bencil değilim
asla-.
Biliyorsunuz
ki benim de efendimizden hiçbir farkım yok (öksüzlük bağlamında),
ama ben efendimizin BAŞINI okşadım
BUGÜN.
Bilesiniz
benimle empati kardeşi olasınız diye yazıyorum.
Nerede
kalmıştık? Ben yine kaptırdım unuttum. (Çok yoğun
duygularla yaşarım 24 saat.)
<> Mücadele 14-15-16-17-18
"14. Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir
topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de
onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar."
Tamam
ÜÇÜNCÜ BAĞ. Özellikle bu çağda Usame'yi anlatmışım.
"15. Allah onlara çetin bir azab hazırlamıştır.
Onlar ne kötü işler yapıyorlar!"
Yani
İSLAMİ terör burada
cehenneme aday olduruluyor.
"15: Allah onlara çetin bir azab hazırlamıştır.
Onlar ne kötü işler yapıyorlar!"
"16: Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın
yolundan çevirdiler. Onlar için küçük düşürücü bir azab vardır."
Ehli
Kitab kafir Ortodoks ve Hristiyan İSLAMİYETİNİ
anlatıyor. (İki cenah/yön-Kur'an'da Cennet=Bağ+çe.)
Ali
İmran 104-115 arasında olanlardır. Diğerleri ise bildiğiniz
gibi Musevilik yobazı Yahudi faşistlerdir. Bu ikisi (zaman kavgasında)
iki adet cenah'tır (cennet'tir, bahçe'dir, kamp'tır). Yani Bu iki bağın sahipleri, MESSİAH ve SİYONİZMDİR.
Dikkat
ederseniz üçüncü bağ henüz yok: çünkü o üçüncü bağın nedeni MİGHTY ile (ebi) Süfyanistlerdir.
Yani ortada ÜÇÜNCÜ bir bağ daha
var.
Bunu
ayetsiz anlatmak zor. Eğer sözü geçen ayeti yazarsanız (İniş
sırasındaki ikinci veya üçüncü sure olabilir, dördüncü de olabilir)
Orada ÜÇÜNCÜ cenah (cenneh, bahçe)
daha vardır. İki cenah ise Kehf
suresinde bildirilmiştir -misallendirilmiştir-.
Neden
misal? Çünkü ileride AYNEN yaşanacak
bir SENARYO'nun (ha/vet'i anlamında)
muhkem veya OLMUŞ bitmiş
değil; ileride olacak bir vaad olduğu için Allah tarafından Müteşabih-teşbihli-Misalli/örneksenmiş
olarak sunulmuştur.
<> 18-Kehf/33: İki
bağ da yemişlerini vermiş, o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı.
İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.
<> 18-Kehf/34: Adamın
başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşıyla konuştuğu
bir sırada ona şöyle demişti: "Ben, malca senden zengin,
insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum."
<> 18-Kehf/35: Ve
böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle
konuştu: "Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum."
<> 18-Kehf/36: "Kıyametin
kopacağını da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp
götürülürsem, bundan daha iyisini bulacağımdan eminim."
<> 18-Kehf/37: Kendisiyle
konuşan arkadaşı ona dedi ki: "Sen, seni topraktan, sonra
meniden yaratıp sonra da bir adam olarak biçimlendiren kudrete nankörlük
mü ettin?"
<> 18-Kehf/38: "Lakin,
o Allah benim Rabbimdir. Ve ben, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."
<> 18-Kehf/39: "Bağına
girdiğinde, 'maşallah, kuvvet yalnız Allah'tandır' desen
olmaz mıydı? Gerçi sen beni malca ve evlatça senden basit görüyorsun
ama
<> 18-Kehf/40: olurki
Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir seninkinin
üzerine de gökten bir afet gönderir de bağlığın yalçın
bir toprak kesilir.
<> 18-Kehf/41: "Yahut
suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile."
<> 18-Kehf/42: Derken
bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş
bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak ovuşturuyor ve şöyle
diyordu: "Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!"
<> 18-Kehf/43: Allah
dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı.
Kendi kendini de kurtaramadı.
<> 18-Kehf/44: İşte
böyle bir durumda, dostluk ve koruma, hak olan Allah'tandır. O, karşılık
verme bakımından da hayırlıdır, iş sonuçlandırma
bakımından da hayırlıdır.
Öteki BAĞ M İ S A L İ olan ayeti de bulur musunuz lütfen? (Müddesir veya müzemmil'de olabilir.)
<> Qalem 68/17...
Pardon
Kalem... (Öyle ya salatta okuyordum.) (Bugün moralim sıfır, kusura
kalma)
<> est
<> 68-Kalem/17: Biz
onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi
belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında,
bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.
<> 68-Kalem/18: Hiçbir
istisna tanımıyorlardı.
<> 68-Kalem/19: Ama
onlar uyumaktayken, Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı
da,
<> 68-Kalem/20: O,
simsiyah kesiliverdi.
"Rabbinden gelen bir dolaşıcı
bahçeyi dolaştı da"
"Rabbinden gelen bir dolaşıcı
bahçeyi dolaştı da"
"Rabbinden gelen bir dolaşıcı
bahçeyi dolaştı da"
<> 68-Kalem/21: Sabaha
çıktıklarında birbirlerine seslendiler:
<> 68-Kalem/22: "Hadi
eğer biçecekseniz ekininizi erken gidin."
<> 68-Kalem/23: Yola
koyuldular. Aralarında fısıldaşıyorlardı:
<> 68-Kalem/24: "Hey!
Bugün oraya bir yoksul girip yanınıza gelmesin."
<> 68-Kalem/25: Sadece
engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.
<> 68-Kalem/26: Fakat
bahçeyi görünce: "Yahu biz yanlış gelmişiz." dediler.
<> 68-Kalem/27: "Hayır,
hayır! Biz mahrum edilenleriz."
<> 68-Kalem/28: Ortancaları/ılımlı
olanı şöyle dedi: "Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz
ya!"
<> 68-Kalem/29: O
zaman dediler ki: "Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz! Gerçekten biz zalimler
olduk!"
<> 68-Kalem/30: Bunun
üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.
<> 68-Kalem/31: "Yuh
olsun bize, dediler, biz gerçekten azgınlarmışız."
<> 68-Kalem/32: "Umarız,
Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de
herşeyimizle Rabbimize yöneliriz."
"28: Ortancaları/ılımlı
olanı şöyle dedi: Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"
"28: Ortancaları/ılımlı
olanı şöyle dedi: Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"
"28: Ortancaları/ılımlı
olanı şöyle dedi: Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"
ÜÇÜNCÜ bağ.
Humeyni, Usame, Taliban, Hizbullah, ne derseniz deyin; ÇIKIŞ NOKTASI İSLAM çünkü ama SAPTI MI DA SAPTILAR! Artık Allah onları ebediyen
cehenneme koymuştur.
<> 68-Kalem/33: İşte
böyledir azap! Ahiretin azabı ise gerçekten çok daha büyüktür. Ah! Bir
bilselerdi.
<> 68-Kalem/34: Takva
sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.
<> 68-Kalem/35: Biz,
Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?
"35: Biz, Müslümanları
suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"
"35: Biz, Müslümanları
suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"
"35: Biz, Müslümanları
suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"
"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar
gibi yapar mıyız?"
"35: Biz, Müslümanları
suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"
Bu
saydıklarımın hayat hikayesi. Gidip de bir camiide namaz kılamıyorum
aylardır. :((((((((((((
<> Mücrimler gibi yapar mıyız?
Onlara
kitaba uyun dediğimde atalarımıza uyarız (katolik ve
ortodoksuz) diyorlar. Onlara Kur'an'ı okuyorum, Hocam haklısın
diyorlar, hatta Allahuekber diye aşka geliyorlar. Ama Ali İmran/116-127
arasındaki gibi bana yapmadıklarını bırakmıyorlar.
Bakınız
AMG, Hacca bile gitti, beşvakit namaz kılıyor, Nur Külliyatını
ezbere biliyor, ayet gibi ezberlemiş, Kur'an'ı da okuyor, ama OKU---muyor!
<> 68-Kalem/36: Neniz
var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?
<> 68-Kalem/37: Yoksa
sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?
<> 68-Kalem/38: Onda,
keyfinize uyan herşeyi rahatça buluyorsunuz.
Ve
bu ÜÇÜNCÜ bağcılara
sorunuz, size şöyle diyeceklerdir:
"35: Biz, Müslümanları
suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"
"35: Biz, Müslümanları
suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"
"35: Biz, Müslümanları
suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"
"35: Biz, Müslümanları
suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"
Cennetin
tapusu Nurcuların, süfyanistlerin, şeyhlerin, şairlerin cebinde
ve denetiminde.
<> 68-Kalem/39: Yoksa
sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz
ne hükmederseniz oluverecek!
<> 68-Kalem/40: Sor
onlara: "Böyle birşeye hangisi kefil?"
<> 68-Kalem/41: Yoksa
kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlü iseler, çağırıversinler
ortaklarını!
<> 68-Kalem/42: Baldırın
çıplak kalacağı, secdelere çağrılacakları gün,
onu da yapamayacaklar.
<> 68-Kalem/43: Gözleri
yere eğilmiş, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar,
sapasağlam oldukları zaman da secde etmeye çağrılıyorlardı.
Evet
hepsi hepsi beş vakit namaz kıldılar ve kılıyorlar
-halen/elan-.
<> 68-Kalem/44: Bu
sözü yalanlayanla beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri
yerden yakalayacağız.
<> 68-Kalem/45: Süre
tanıyorum onlara. Tuzağım gerçeken zorludur benim.
<> 68-Kalem/46: Bir
ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!
<> 68-Kalem/47: Yoksa
gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
İşte
üçüncü bağ budur: SÜFYANİLER
(Hadis müslümanlar) ile MEHDİSTLERİN
(Haniflerin) kavgası. Bu üçüncü bağ mağlup edilmeden görevini Mighty
ve Messiah'a devredemez. O zaman da HANİF
(protestant) bağ ile SİYONİST
bağın kavgası başlayacak. Bunlar hemen arka arkaya olacak.
Adler,
Mighty olarak belirlenip ötelenmiştir. Görevi Messiah gelince bitecektir.
Pasif göreve geçecektir. Aktif görev aslında
"Rabbinden gelen bir dolaşıcı
bahçeyi dolaştı da"
"Rabbinden gelen bir dolaşıcı
bahçeyi dolaştı da"
"Rabbinden gelen bir dolaşıcı
bahçeyi dolaştı da" ayetinin muhatabı olan MAİTREA'dır.
<> Ali imran/119: Ha
sizler öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlar ise, bütün kitaba
inandığınız halde sizi sevmezler. Szinle karşılaştıklarında:
"Biz inandık?" derler. Yalnız kaldıklarında ise
size olan kinlerinden aleyhinizde parmaklarını ısırırlar.
De ki: "Kininizle ölünüz!" Allah, kesinlikle bütün sinelerin özünü
bilir
Elbette
eskortu da Almighty. (Yahya'dır) (Eskort=Refakatçisi)
<> 3/55: İz
kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve rafiuke ileyye ve
mütahhiruke minellezıne keferu ve caılüllezınettebeuke fevkallezıne
keferu ila yevmil kıyameh* sümme ileyye merciuküm fe ahkümü beyneküm fıma
küntüm fıhi tahtelifun
Kehf
suresinde >>>>>>> İKİ
BAĞ
>>>>>>>>> Sophianist ve Mehdianist'lerin kavgası
değildir. İzrael ile WEMB'in,
yani 3M ile onların 3M'si arasındaki
zaman kavgasıdır. Bu savaşın neferleri ise Zulkarneyn (İki
zamanlılar) dır.
3M'nin
üçü de GEÇMİŞTEN geleceğe
naklolunmuştur.
İsa
ÖNCE de vardı; gelecekte de geleCEK!
Adler
önce de vardı; Mighty olarak geleCEK.
DEHR'in sahibi ise
gelecekte ve geçmişte AYNI ANDA olabiliyor.
Şimdi
şuna dikkat: Üç kişi geçmişten geleceğe giderek 3M olarak
orada varolmuşlardır. Bunun ödentisi olarak birileri de gelecekten
geçmişe giderek dengeyi kurmuşlardır. Bunlar üç kategoridir:
a)
Zulkarneyn kategorisi
b)
Lokman kategorisi
c)
Ezra (Üzeyr) kategorisi...
Neden
böyle? Ana-gizem nedir?
Çünkü
zamanın NEDEN ve SONUÇ iki ucu var, yani geçmiş ve
gelecek uçları. Adler geçmişi boşaltmış, Mighty olarak
AB tipi evrenden B evrenine geçmiş. İsa yukarı
alınmış ve Messiah olarak geleceğe çekilmiş.
Yani
NEDEN ucu boşaltılmış.
İsa'nın boşalttığı nedeni >>>> 3M+1 olan Yahya tutmaktadır.
Mighty'nin boşalttığı ucu da (A ve 0 evrenlerinde)
Zulkarneyn denen geri tepmeli bazı kişiler tutmaktadır ve
doldurmaktadır.
Asıl
ve ilk Zulkarneyn sadece Yecüc-Mecüc NEDENİNİ
(reason) boşalttığı için var edilmiştir.
Diğer
Zulkarneynler, ki bunlar geçmişe naklolunmaz; geçmişte bebek olarak
doğmak durumundadırlar, geçmişin başını
(Nedensellik ilkesini) tutmak üzere getirilmişlerdir. (Getiren Allah)
Bir
de Şeytani Zülkarneynler var. Onlar da Sionizm süfyanizmi. Onların
nedeni ise >>>> EZRA/Üzeyr
tutmaktadır. ("Üzeyr için Allah'ın oğlu dendiği"
bildirilir ilgili ayette)
<> Tevbe/30: Yahudiler:
"Üzeyr Allah'ın oğludur." dediler. Hiristiyanlar da:
"Mesih, Allah'ın oğludur." dediler. Bu, onların, önceden
Allah'ı inkar edenlerin sözüne benzeterek, ağızlarıyla
geveledikleri sözleridir. Allah kahredesiceler, nereden de saptırılıyorlar?
Hızır'ın
öldürülmesiyle Yahya yeniden geleceğe gidince Lokman da Yahya'nın
yerine yeniden geriye gelecektir. (Yediler meclisini de saymış oldum)
Az
önce UYARI aldığımdan
konuyu bu kadar toplayıp kesmek zorundayım.
Şimdi
[candaşımızın] verdiği
ayetlerde bu İKİ bağ
+ üçüncü bağı mütalaa ederek sindirmemiz ve "Ve ma
edrake?..." ayetlerine muhatap olmamız gerekiyor. Yani ben dinleyeceğim
ve geçmişteki "Küçük çıtlatmalarıma da muttali olduğunuzdan"
bu mütalaanızı GELECEĞE
NOT düşeceğiz.
Euzubilahi
mineşşeytanirracim-Bismillahirrahmanirrahim diyerek sözü size bırakıyorum.
Şöyle bir silkinip iki ayrı surede geçen iki ayrı ayet toplululuğunun
yani Allah MİSALİNİN
(Ha/vet'inin) yorumunu siz değerli candaşlara bırakıyorum.
Gerekirse
Kehf ve Kalem ayetlerini bir daha topluca buraya copy/paste edebilirsiniz.
Derli toplu okuruz böylece...
<> 68-Kalem/17: Biz
onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız
gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında,
bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.
<> 68-Kalem/18: Hiçbir
istisna tanımıyorlardı.
<> 68-Kalem/19: Ama
onlar uyumaktayken, Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı
da,
<> 68-Kalem/20: O,
simsiyah kesiliverdi.
<> 68-Kalem/21: Sabaha
çıktıklarında birbirlerine seslendiler:
<> 68-Kalem/22: "Hadi
eğer biçecekseniz ekininizi erken gidin."
<> 68-Kalem/23: Yola
koyuldular. Aralarında fısıldaşıyorlardı:
<> 68-Kalem/24: "Hey!
Bugün oraya bir yoksul girip yanınıza gelmesin."
<> 68-Kalem/25: Sadece
engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.
<> 68-Kalem/26: Fakat
bahçeyi görünce: "Yahu biz yanlış gelmişiz." dediler.
<> 68-Kalem/27: "Hayır,
hayır! Biz mahrum edilenleriz."
<> 68-Kalem/28: Ortancaları/ılımlı
olanı şöyle dedi: "Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz
ya!"
<> 68-Kalem/29: O
zaman dediler ki: "Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz! Gerçekten biz zalimler
olduk!"
<> 68-Kalem/30: Bunun
üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.
<> 68-Kalem/31: "Yuh
olsun bize, dediler, biz gerçekten azgınlarmışız."
<> 68-Kalem/32: "Umarız,
Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de
herşeyimizle Rabbimize yöneliriz."
<> 68-Kalem/33: İşte
böyledir azap! Ahiretin azabı ise gerçekten çok daha büyüktür. Ah! Bir
bilselerdi.
<> 68-Kalem/34: Takva
sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.
<> 68-Kalem/35: Biz,
Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?
<> 68-Kalem/36: Neniz
var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?
<> 68-Kalem/37: Yoksa
sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?
<> 68-Kalem/38: Onda,
keyfinize uyan herşeyi rahatça buluyorsunuz.
<> 68-Kalem/39: Yoksa
sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz
ne hükmederseniz oluverecek!
<> 68-Kalem/40: Sor
onlara: "Böyle birşeye hangisi kefil?"
<> 68-Kalem/41: Yoksa
kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlü iseler, çağırıversinler
ortaklarını!
<> 68-Kalem/42: Baldırın
çıplak kalacağı, secdelere çağrılacakları gün,
onu da yapamayacaklar.
<> 68-Kalem/43: Gözleri
yere eğilmiş, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar,
sapasağlam oldukları zaman da secde etmeye çağrılıyorlardı.
<> 68-Kalem/44: Bu
sözü yalanlayanla beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri
yerden yakalayacağız.
<> 68-Kalem/45: Süre
tanıyorum onlara. Tuzağım gerçeken zorludur benim.
<> 68-Kalem/46: Bir
ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!
<> 68-Kalem/47: Yoksa
gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
<> 17/23: Rabbin,
yalnız kendisine kulluk etmenizi ve anaya babaya karşı iyi
davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi yanında yaşlanırsa
onlara "Öf" bile deme ve onları azarlama. Onlarla güzel bir
biçimde konuş.
<> 17/24: Onlara
merhamet ederek alçak gönüllük kanadını ger ve de ki, "Rabbim,
beni küçükken yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı."
<> 18-Kehf/32: İman
edip iyi iyi amel işleyenlerin, şüphesiz ki, Biz öyle güzel işler
yapanların mükafatını zayi etmeyiz.
<> 18-Kehf/33: İki
bağ da yemişlerini vermiş, o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı.
İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.
<> 18-Kehf/34: Adamın
başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşıyla konuştuğu
bir sırada ona şöyle demişti: "Ben, malca senden zengin,
insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum."
<> 18-Kehf/35: Ve
böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle
konuştu: "Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum."
<> 18-Kehf/36: "Kıyametin
kopacağını da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp
götürülürsem, bundan daha iyisini bulacağımdan eminim."
<> 18-Kehf/37: Kendisiyle
konuşan arkadaşı ona dedi ki: "Sen, seni topraktan, sonra
meniden yaratıp sonra da bir adam olarak biçimlendiren kudrete nankörlük
mü ettin?"
<> 18-Kehf/38: "Lakin,
o Allah benim Rabbimdir. Ve ben, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."
<> 18-Kehf/39: "Bağına
girdiğinde, 'maşallah, kuvvet yalnız Allah'tandır' desen
olmaz mıydı? Gerçi sen beni malca ve evlatça senden basit görüyorsun
ama
<> 18-Kehf/40: olurki
Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir seninkinin
üzerine de gökten bir afet gönderir de bağlığın yalçın
bir toprak kesilir.
<> 18-Kehf/41: "Yahut
suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile."
<> 18-Kehf/42: Derken
bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş
bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak ovuşturuyor ve şöyle
diyordu: "Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!"
<> 18-Kehf/43: Allah
dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı.
Kendi kendini de kurtaramadı.
<> 18-Kehf/44: İşte
böyle bir durumda, dostluk ve koruma, hak olan Allah'tandır. O, karşılık
verme bakımından da hayırlıdır, iş sonuçlandırma
bakımından da hayırlıdır.
İki
cenah'ı (Cennet=Bağ-çe)yi ve ilkinde de ÜÇÜNCÜ
bağı farkettik mi?
<> Üçüncü bağın kurucuları:
<> 68-Kalem/7: Doğrusu
Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de
en iyi bilen O'dur.
<> 68-Kalem/8: O
halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!
<> 68-Kalem/9: Onlar
isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak
davransınlar.
<> 68-Kalem/10: Şunların
hiçbirine itaat etme: yemin edip duran, aşağılık,
<> 68-Kalem/11: (Herkesi)
kötüleğen, söz götürüp getiren,
<> 68-Kalem/12: Hayra
engel olan, mütecaviz ve saldırgan günahkar,
<> 68-Kalem/13: Kaba
ve kötülükle damgalı,
<> 68-Kalem/14: Mal
ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)
<> 68-Kalem/15: Ona
ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der.
<> 68-Kalem/16: Yakında
Biz onu o hortumunun üzerinden damgalayacağız
<> 68-Kalem/17: Biz,
vaktiyle "bahçe sahipleri" ne bela verdiğimiz gibi, onlara da
bela verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah
"68/37: Yoksa sizin bir kitabınız
var da ondan ders mi görüyorsunuz? - 38: Onda, keyfinize uyan herşeyi
rahatça buluyorsunuz."
Burada
HADİSLERE atıfta ve
kinayede bulunuluyor.
Ve
HANİFLİK için bu
Süfyaniler ne diyor biliyor musunuz: "Hristiyanlık öncesi masallar.
Yahudilik öncesi masallar. İbrahim geçmişe aittir, devrini tamamlamıştır.
Haniflik ve Sabiilik neymiş? Muhammed ss'in sünneti
ve hadisleri ile şeriatı dururken..."
"Kalem/15: Ona ayetlerimiz
okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."
"Kalem/15: Ona ayetlerimiz
okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."
"Kalem/15: Ona ayetlerimiz
okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."
"Kalem/15: Ona ayetlerimiz
okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."
"Kalem/15: Ona ayetlerimiz
okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."
"İbrahim
Hanif'miş, ben de Hanefi'yim, ben daha makbülum. İbrahim Kur'an mı
getirdi? Sünneti Muhammedi mi getirdi? Biz son dine son peygambere bakarız."
<> 8/31: Ayetlerimiz
onlara okunduğunda şöyle derler: "Tamam, işittik. İstersek
bunun gibisini elbette ki söyleriz; öncekilerin masallarından başka şey
değil ki bu!"
<> 9/70: Gelmedi
mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nuh kavminin, Ad'ın, Semud'un,
İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş
kentlerin. Resulleri onlara açık-seçik ayetler getirmişti. Allah
onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı.
<> 21/24: Yoksa
O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki:
"Susturucu delilinizi getirin! Benimle beraber olanların da benden
öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı
bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler."
Hanifliği
anlatıyorum da beni içten dinliyorlar. (Ali İmran 116'dan itibarenki
gibi).
"Vay be Hans Hoca, hakikaten Haniflik diye
eski bir din varmış! Sana helal olsun! Ama bizim cemaate gelmiyorsun,
camimizde (lafa bakın CAMİLERİYMİŞ) bizle cemaat olmuyorsun. Eşin açık
giyiniyor, türban takmıyor."
Şimdi
lütfen bu süfyanilerin adresi olan Ali İmran 116'dan itibaren biraz yazalım.
<> 3-Ali İmran/116: Küfre
sapanlara gelince, onların malları da çocukları da kendilerine
Allah'a karşı bir yarar sağlamayacaktır. Ateşin dostlarıdır
onlar. Sürekli kalacaklardır onun içinde.
<> 3-Ali İmran/117: Bu
dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgar örneğine
benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş
bir topluluğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah
onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
<> 3-Ali İmran/118: Ey
iman sahipleri! Kendi dışınızda hiç kimseyi sırdaş
edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler.
Size sıkıntı vercek şeyi pek severler. Ağızlarından
nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu
ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah
size ayetlerini açık-seçik göstermiştir.
<> 3-Ali İmran/119: Siz
öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları
seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne inanırsınız. Onlar ise
sizinle karşılaştıklarında inandık derler; başbaşa
kaldıklarında size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar.
De ki onlara: "Öfkenizle geberin."Allah, göğüslerin içindekini
çok iyi bilmektedir.
<> 3-Ali İmran/120: Size
bir iyilik dokunsa bu onları rahatsız eder. Size bir kötülük dokunsa
bununla sevinir, ferahlarlar. Eğer sabreder, sakınır/korunursanız
onların tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah,
Muhit'tir, yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır.
3/113
ila 115 BATIN BATILILARIN adresidir. Bundan öncesi de Batıl batılıların
adresidir.
<> 3-Ali İmran/113: Ama
hepsi bir değildir. Ehlikitap içinden Allah için baş kaldıran/Allah
huzurunda el bağlayan/hak ve adaleti ayakta tutan/kalkınıp
yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde secdelere kapanmış
olarak Allah'ın ayetlerini okurlar.
<> 3-Ali İmran/114: Allah'a
ve ahiret gününe inanırlar, iyiyi-güzeli emrederler, kötüyü ve çirkini
yasaklarlar. Hayır işlerde yarışırcasına koşarlar.
İşte bunlar hayra ve barışa yönelik hizmet üretenlerdendir.
<> 3-Ali İmran/115: Yapmakta
oldukları/yapacakları hiçbir hayır, nankörlükle karşılanmayacak/karşılıksız
bırakılmayacaktır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilmektedir.
110
yöresi SABAHE, 104 ise Doğru doğuluların
adresidir. Bundan öncesinde ise Doğmatik doğu ile Doğru doğunun
kıyası vardır.
102.
ayet öncesinde de Bilderberg, Mason gibi kuruluşlar -yerli satılmışlık-
haber verilmektedir. 116. ayete gelince. Bunlar da EHLİ KİTAB KAFİR MÜSLÜMANLARIN ayetinin başlangıcıdır.
"116: Küfre sapanlara gelince, onların
malları da çocukları da kendilerine Allah'a karşı bir yarar
sağlamayacaktır. Ateşin dostlarıdır onlar. Sürekli
kalacaklardır onun içinde."
Ehli
Kitab kafir müslümanlar cehennemde ebedi kalacaklardır. 117. Ayet ise ÜÇÜNCÜ BAĞI anlatmaktadır:
"117: Bu dünya hayatında harcamakta
olduklarının durumu, bir rüzgar örneğine benzer: Onda kavurucu
bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir topluluğun
ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah onlara zulmetmedi,
onlar kendilerine zulmediyorlardı."
Süfyaniler
kadar soğuk, nemrut, sahtiyan suratlı, delici bakışlı,
yobaz ve hoyrat bir topluluk daha yoktur. Onlar gülmezler ancak alay etmek için
gülerler. Müslümanların ahlakı karakteri etiki dünyada en maksimum
bozuktur.
"Kalem/10: Şunların hiçbirine itaat
etme: yemin edip duran, aşağılık"
"Kalem/11: (Herkesi) kötüleğen, söz götürüp
getiren"
"Kalem/12: Hayra engel olan, mütecaviz ve saldırgan
günahkar"
"Kalem/13: Kaba ve kötülükle damgalı"
"Kalem/14: Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle
yolunu şaşırmış)"
"Kalem/15: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o,
"Öncekilerin masalları!" der."
"Kalem/16: Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden
damgalayacağız."
Cahil
bir sürüdür onlar.
<> 83/29: Şu
bir gerçek ki, suça batmış olanlar, iman sahiplerine gülerlerdi.
"Kalem/16: Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden
damgalayacağız."
"Kalem/16: Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden
damgalayacağız."
Bu
bir kuantum tünelidir.
"3/117: Bu dünya hayatında
harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgar örneğine benzer: Onda
kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir topluluğun
ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah onlara zulmetmedi,
onlar kendilerine zulmediyorlardı."
O
hortum deşarj olacak. Şeytanı kovalayan Şıhab denen
kozmik primerlerin KUANTUM tüneli
nasıl ki onları kovalıyorsa ve onları yakıcı ateş
ile yakarken aniden soğuyorsa, bu müstehak durum ehli kitab (hatta ehli
Kur'an) müslüman kafirlerimizin de akıbetidir.
Onlarla
içiçe yaşıyoruz, hatta aynı evde; dost biliyoruz, sırdaş
biliyoruz.
"3/118: Ey iman sahipleri! Kendi dışınızda
hiç kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan
etmekten çekinmezler. Size sıkıntı vercek şeyi pek
severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin
saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz
Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir."
Ve
biz onları gerçekten çok severiz.... :(((((:
"3/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar
sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne
inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında
inandık derler; başbaşa kaldıklarında size
öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara:
Öfkenizle geberin. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir."
Komşumuz
o. Müezzin, imam o! Mahalle bakkalımız! Şu camiinin ihtiyarı...
"3/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar
sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne
inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında
inandık derler; başbaşa kaldıklarında size
öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara:
Öfkenizle geberin. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir."
Onları
kurtarmaya çalışırız.
Allah'ın
kitabını
İbrahim'in
dostluğunu millet kavramını
Hanifliği
mezhebin
ebedi cehennem olduğunu
şeyhlerin
ŞUARA şeytan olduklarını
imamların
maaş almaması gerektiğini
Haccın
üç ay olduğunu
Orucun
daha uzun tutulması gerektiğini
Namazın
üç vakit ikişer rekat olduğunu
Cuma
gününün zinhar TATİL olmadığını
hadislerin
uydurulduğunu
Şeriat
diye bir başka dinin uşağı olduğunu
anlatırsınız.
Dinlerler
sizi, hatta şaşırırlar ve hak verirler, "Haklısın
vallahi" bile derler.
Siz
onları çok seversiniz
"3/119 Siz öyle kişilersiniz ki, onlar
sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne
inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında
inandık derler; başbaşa kaldıklarında size
öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara:
Öfkenizle geberin. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir."
Ama
yanınızdan kalkınca gidip dedikoduya başlarlar. Töre
cinayeti gibi aile meclisi kararlar ve yaptırımlar çıkarırlar.
Sizin saptığınızı, İslam denen 14 asırlık
yaşayan ve sapasağlam kalmış bir dini sizin bozduğunuzu,
hele hele bir de HANS ismi varsa
Kesinlikle sizin bir misyoner arkasına düştüğünüzü, Hristiyanlığı
sinsice yaydığımı söyleyeceklerdir. -dedikodulardan ğıybetlerden
bir demet-.
<> 6/25. İçlerinden
sana kulak verenler vardır; ama biz onu gereğince anlamamaları
için kalplerine kılıflar geçirmiş, kulaklarına bir ağırlık
koymuşuzdur. Tüm mucizeleri görseler de onlara inanmazlar. Nihayet sana gelip
seninle çekişerek söyle derler küfre sapanlar: "Bu, eskilerin
masallarından başka bir şey değildir."
<> 83/29: Şu
bir gerçek ki, suça batmış olanlar, iman sahiplerine gülerlerdi.
<> 83/30: Onların
yanlarından geçerken birbirlerine kaş-göz işareti yaparlardı.
<> 83/31: Ailelerine
döndüklerinde gülüp eğlenmeye koyulurlardı.
<> 83/32: İnanları
gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık
bunlar!" derlerdi.
<> 83/33: Oysa
ki kendileri, inananlar üzerine bekçi gönderilmemişti.
<> 83/34: İşte
bugün, iman sahipleri, küfre batmışlara gülüyorlar.
"3/120: Size bir iyilik dokunsa
bu onları rahatsız eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir,
ferahlarlar. Eğer sabreder, sakınır/korunursanız onların
tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, Muhit'tir,
yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır".
Ve
sizin iyiliğinizi istemezler.
Ve
iki gündür [A] bilgisayarını annesinin evine
götüremiyor, YASAK çünkü. Ve
bilgisayar [M] hanımda bekliyor.
Anneye
üf denir mi? Hem evet hem hayır? EVET
çünkü anne baba kemikleşmemiş genç iseler ÜF deyiniz. Ama yaşlandılar mı artık onlar
betonarme'dir, o andan itibaren ÜF
diyemezsiniz!
40
yaş bir önemli dönemdir. Bu yaştaki anne ve babaya Üf denebilir. Ama
40 yaş geçti mi denemez! 40 yaşından sonraki İHTİYAR öyle bir mes'uldur
ki, keşke kırkına girmeden daha masum ölseydi diye temenni
edersiniz.
Lütfen
ÜF ayetini yazar mısınız?
<> 17/23: Rabbin,
yalnız kendisine kulluk etmenizi ve anaya babaya karşı iyi
davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi yanında yaşlanırsa
onlara "Öf" bile deme ve onları azarlama. Onlarla güzel bir
biçimde konuş.
"Onlardan biri veya ikisi yanında
yaşlanırsa onlara "Öf" bile deme"
"Onlardan biri veya ikisi yanında
yaşlanırsa onlara "Öf" bile
deme"
"yanında yaşlanırsa"
"yanında yaşlanırsa"
"yanında yaşlanırsa"
"yanında yaşlanırsa"
"yanında yaşlanırsa"
<> 46/15: Biz
insana, ana ve babasına iyilik etmesini öğütledik. Anası onu
zahmetle taşır, zahmetle doğurur. Ana karnında taşınması
ile sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet olgunluk çağına erince ve
kırk yaşına varınca: "Rabbim, bana, anama ve babama
verdiğin nimete şükretmeğe ve razı olacağın
yararlı işler yapmağa beni yönelt. Benim soyumu islah et. Ben
tövbe edip, sana teslim olanlardanım," demelidir.
Yaşlılığın
limitini de ayetten alalım:
40
yaşı geçince kemikleşme başlıyor. 40 yaşına
kadar ZİNDE ve anlayışlıyken,
bundan sonra zalimlerden oluyor yaşlılar. Gelin kaynana kavgaları,
baba oğul kavgaları, töre cinayetleri ve hamıklık başlıyor.
Allah
ayette diyor ki:
"Nihayet olgunluk çağına erince ve
kırk yaşına varınca: "Rabbim, bana, anama ve babama
verdiğin nimete şükretmeğe ve razı olacağın
yararlı işler yapmağa beni yönelt. Benim soyumu islah et. Ben
tövbe edip, sana teslim olanlardanım" demelidir."
Yani
diyor ki: 40 yaşından sonra bu kişiler, "Tevbe ettim,
namaza başladım, hacı oldum, Hadisleri öğrendim vb." diyorlar. Mafya babası gibi babalar birden dindar oluyorlar.
Ama nasıl dindarlık? Hayatında ilk kez keşfetmiş dini.
(Yani hadisleri ve şeriatı) Mezheb taassubunu din sanmış.
Camiye yardım yaparak cenneti hak ettiğine inanmış. Özetle,
40 yaşında tevbe etmiş kişilerin haline bakınız.
Bu
ayeti iyice ÖZÜMSEDİNİZ Mİ? Hatta yaşadınız
mı canlı bir film gibi...
<> evet
40
yaşına kadar ÜF
diyebilirsiniz >>> Tartışıyorsunuz çünkü. Birbirinizi bıçaklamıyor,
terbiyesizlik etmiyorsunuz.
"Baba
anne, siz işi yanlış biliyorsunuz. Bırakalım bu sütüm
haram olsun emeğim haram olsun ağızlarını... Baba
anne, ben eve bir bilgisayar almak istiyorum. Bunu bana Allah gönderdi. Sen
niçin istemiyorsun?"
"-O
zaman bilgisayarını da al, pılını pırtını
topla ve git bu evden!"
"Anası onu zahmetle taşır,
zahmetle doğurur."
"Anası onu zahmetle taşır,
zahmetle doğurur."
amaaaaa
"Sizi sarpa sardırıp perişan
etmekten çekinmezler. Size sıkıntı vercek şeyi pek
severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin
saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz
Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir."
"3/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar
sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz."
"Sizi sarpa sardırıp perişan
etmekten çekinmezler. Size sıkıntı vercek şeyi pek
severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin
saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz
Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir."
"3/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar
sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz."
NEREYE kadar? Ya da örneğimiz
kim? Kur'an'dan örnek arayalım.
<> Ankebut/8: Biz
insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke
edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle
bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu
durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yaptıklarınızı
size haber vereceğim.
<Yarola> hz. ibrahim ss
<> Babasına...
Evet
Yarola (İbrahim atamız da sana yar ola).
<Yarola> amin
Babasına
dayağa karşı ibrahim atamız ne yaptı 10-12 yaşındayken?
10-13 yaşları arasında??? ÜF
demedi ama öyle bir şeyler yaptı ki, kuantum tüneli bir rahmetle
geldi, bir geldi pir geldi.
[A] candaşımız annesine (veya
babasına) İBRAHİM
olmalıdır, o ahlakla PROTEST
olmalıdır. (Hanif)
<> Enbiya/52: O
babasına ve kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz
heykeller de ne oluyor? demişti
<> Şuara/70: Hani
babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Siz neye ibadet
ediyorsunuz?"
<> 60/4: İbrahim'le,
beraberinde olanlar da sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar
toplumlarına şöyle demişlerdi: "Biz sizden de Allah dışında
ki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz.
Sizinle bizim aramızda, siz Allah'a, yalnız Allah'a inanıncaya
kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır." Ancak İbrahim
babasına şöyle demişti: "Senin için hep af dileyeceğim
ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz!
Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız
sanadır!"
<> 21/69: Biz de
şöyle dedik: "Ey ateş, İbrahim'e serin ol, selam ol!"
Allah'ımız
İbrahim'in HANİF KURGUSUNUN FORMATLAMASINI kabul etmiştir. Babasını, kafir komşu
ve akrabalarını kurtarmasını değil. Bu ADL olan Allah'a yakışmazdı.
(NUH'un büyük oğlunu anımsayınız.)
Yani "Kendisinden başkası" için geçmişte hiçbir ricasını
kabul etmemiştir Allah.
İbrahim
sebebini sorunca (50 sayfa indirilmiştir) Allah şöyle buyurdu:
"İndirdiğim
kitabda Kema barekte... ile senin tüm Soyuna peygamberler vereceğim, ki bu
haksızlık olmasın diye, senin yolundan giden ve kan bağın
olmayan kıyamete kadar çıkacak tüm Haniflerin de MİLLETİN olarak dualarını kabul edeceğim.
Ama baban ve diğer putperest akrabaların için benden sakın Af
dileme. Rabbin seni dost edinmiştir."
Azer'i
(babası) değil! Şahidin gözleri o kitabı okudu. Ana
kitaptan indirilmiştir aslı, tahrif ve tahrib yoktur, orijinaldir. Şahidin
gözlerine kurban olurum! Eş-ŞEHİD'e...
[A]
gitmiş sorusu yanıtlanmamış halen. :(( Gerçekten çok
gevezeyim, biri beni tutsun!
<> est
<> zevkle izliyoruz
<> birimiz [A]'yı tutabilseydik keşke
Candaşım
evine bilgisayar gitti, Geri çevrildi. Birisi [A]'nın üf diyemediklerini
tutsa...
Son
25 dakika, çünkü gerçekten 01.00'de işim var. (Yine chat)
<> efendim, dinlenme molanız
olsun bu 25 dk bence
<> beliniz yine ağrımıştır
Mümkün
değil. 25 dk'ya daha ne kadar bilgi sığar. (Kesin bilgi Kur'an'dır
ve Allah katındadır.)
<> dinlenip çay içiniz pls,
01'e kadar hiç değilse
Kur'an
okumayı dinlenmeye yeğlerim. ZigZag'a da Kur'an okuyorum. Dünki chat
verimsizdi, bir telefon ve gidip gelenler trafiği vardı. Bugün sanırım
verimli oldu.
<> sizinle (kuranla) olan her dakikamız verimlidir
Tşk.
<> 2-Bakara/124: Hani
Rabbi, İbrahim'i bazi kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların
hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni
insanlara önder yapacağım." İbrahim, "Soyumdan
birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz."
buyurdu.
<> "vereceğim
ki bu haksızlık olmasın diye" dediniz, Hz
İbrahim'in duasının kabul edilmeyişi
üzerine, haksızlığı açmanız mümkün mü kaptanımız
Şimdi
ÇOCUKLARI (zürriyeti), yani kanbağı
olanlar İbrahim Gen'ini taşıyanlar için hayırlı
evlat geliyor, yani peygamberler (saymakla bitmez,
Kur'an'da verilenin üç katı kadar daha geldi.)
Ve
kan bağı olmayan ne yapsın? İşte ona da İbrahim Barik'i olan MİH verdi Allah! Mih'den elçi çıkmadı. Ata İbrahim
soyundan (Taa İsa'ya kadar, Efendimize kadar) peygamber çıktı.
Dolayısıyla
soyundan olmayan (Kavminden ve aşiretinden olmayan) ben Hans, sen, bizler
daha büyük bir ödül kazandık.
Çünkü
Efendimiz dahil, Musa, Süleyman, Davud vb. HANİF
SAYISI kaç??????? Efendimiz dahil
diyorum? Bu kadar peygamberden sadece MÜSLÜMAN
çıktı.
H A N İ F kaç tane????????????????????????????????????
Biz
daha şanslıyız. Peygamber değiliz ammaaaaa Ondan daha
dereceli olan MİH'iz.. Allah'ın
dost edindiği istisnayız.
<> elhamdülillah nasibimiz bol
olsun inşaallah, El Adl'den bunlar bize, İbrahim
babamızın duasının sonucu
<> 2-Bakara/127: Bir
zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini
yükseltiyor (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur;
şüphesiz sen işitensin, bilensin.
<> 2-Bakara/128: Ey
Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden
bir ümmet çıkar, bize ibadet usüllerimizi göster, tevbemizi kabul et;
zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.
<> 2-Bakara/129: Ey
Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara
kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder.
Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.
<> 2-Bakara/130: İbrahim'in
milletinden, kendine kıyandan başka kim yüz çevirir? Gerçek şu
ki, Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, ahirette de hiç şüphe yok
ki o iyiler arasındadır.
<> Rum/30: Sen
yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış
ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme
yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu
bilmezler.
<> 22-Hacc/78: Allah
uğrunda Ona yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve
dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in
milletini esas alın. Allah sizi önceden de şu Kitapta da
"Müslümanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir
tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O
halde namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın.
O'dur sizin Mevla'nız. Ne güzel Mevla'dır O, ne güzel yardımcıdır
O!
"resul sizin üzerinize bir tanık
olsun."
"resul sizin üzerinize bir tanık
olsun."
Rasul
mü yoksa Resul mü dikkat ediniz!!!
<> Rasulü
<> 78: Ve
cahidu fillahi hakka cihadil hüvectebüküm ve ma ceale aleyküm fid dıni min
harac millete ebıküm ibrahım hüve semmakümül müslimıne min kablü
ve fı haza lı yekuner rasulü
şehıden aleyküm ve ketunu şühedae
alen nas fe ekıymüs salate ve atüz zekate va'tesımu billah hüve
mevlaküm fe nı'mel mevla ve nı'men nesıyr
"rasulü şehıden"
"rasulü şehıden"
"rasulü şehıden"
Evet
:)
Bunu
efendimize yamadı mealciler... Bir kere AYET G E L E C E Ğ E
sesleniyor.
"Allah uğrunda O'na yaraşır
bir gayretle didinin."
Bu
konuda özellikle Millenium ile 310 yıl sonrası arasından söz
ediliyor.
HANİFLİK bir
seçimdir; sen niyet edersin, Allah da seçicidir.
(İbrahim
niyet etti, Allah seçti -diğer tüm peygamberler bunun tersi-.)
Allah'ın
atadığı bir elçi değildir. Bu yüzden HANİFLİK ile ayeti özdeşleştirin, yani çağımızla
ve bundan üç yy sonrasıyla.
"O sizi seçmiş"
"O sizi seçmiş"
"O sizi seçmiş ve dinde
size hiçbir güçlük çıkarmamıştır"
"O sizi seçmiş ve dinde
size hiçbir güçlük çıkarmamıştır"
Kolay
olanı seçin. Günde 6 rekat namaz kılın. Yüzüstü, yanüstü, veya
bu EVDE (site) otururken Allah'ı
anın. Geceleyin Kur'an okumaktayız, (Ali İmran
113 gibi)
Kolayınıza
geleni okuyunuz. Su yoksa teyemmüm ediniz. Yolculuğa çıktıysanız
bir tek rekat namaz kılınız -veya savaşta-.
"O sizi seçmiş"
<> hüvectebüküm >>
"O sizi seçmiş" değil, "O size icabe etmiş (veya
cevab vermiş) anlamında olmalı.
(Ali İmran 104 onun invite'ıdır.)
(Yani Ali İmran 104'ü burayla birleştirebilirsin.) (Sen AYRILMAZSAN=Allah'a bir adım
atmazsan Allah sana niçin icabet etsin? Öteki ayrıldığın
grup gibi Ehli Kitab kafir müslüman olurduk -haşa-.)
<> 3-Ali İmran/104: İçinizden
hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren,
kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun.
Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır
<> 3-Ali İmran/104: Velteküm
minküm ümmetüy yed'une ilel hayri ve
ye'mürune bil ma'rufi ve yenhevne anil münker* ve ülaike hümül müflihun
<> ümmetün yed'une
Ama
buradaki TAM anlamı vereyim
candaşıma...
Sihirli
kelime >>> VECİBE yani
VACİB. (Seçimin VACİB olması gibi.)
Allah'ımızın
kendisine -haşa- üstlendiği vecibeler var. Mesela "Kulum benden
razı olur mu?" gibi. (Bu bilmemek anlamında değil, amiyane
bir örnektir.)
Yani
icbe(d) derken VaCiB olduğunu
düşününüz. Ok?
<> ok
<> DUAsız olmuyor.
"O sizi seçmiş ve dinde
size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in
milletini esas alın"
"Babanız İbrahim'in
milletini esas alın"
"Babanız İbrahim'in
milletini esas alın"
Bunu
7 bin yıldır uygulamamış
ve hatta bu ayetin inmesinden sonra 14 asır uygulamamış bilememiş
kişilere niçin:
"Babanız İbrahim'in
milletini esas alın"
"Babanız İbrahim'in
milletini esas alın"
"Babanız İbrahim'in
milletini esas alın"
densin
ki?
Orada
İsa'ya, Mehdi'ye ve Hanifliğin bu
CORN'unu tutan bizlere hitap var. Yol yordam gösteriliyor. Ayetin muhatabı
efendimizden çok biz oluyoruz. Şüphesi olan var mı?
<> hayır
<> Efendimiz muhatab alsa idi
ayeti, ona hanif ol diye emredilmezdi.
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
Yukarıdaki
ayete bakınız! Bu efendimize mi yoksa doğrudan SİZE mi? Lütfen bakınız.
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
Önceki
kitap KUR'AN yani 14 asır önce
gelen.
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki,
resul sizin üzerinize bir tanık olsun."
Ayrıca
sizleri ürpertecek bir sır daha: "Kitabı teslim alanlar"
diye bir cümle DAHA var. Dikkat
ediniz. -Özellikle Arapça bilenler, iki anlamı da göreceksiniz-
"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da
'Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar diye' adlandırdı ki, resul
sizin üzerinize bir tanık olsun."
Bizler
Allah'ın emaneti Kur'an'ı teslim aldık ve Allah'a teslim ederiz.
Hiçbir Allah'ın kulu Kur'an'ın bu derinliklerine inmedi ve inemeyeCEK de. Bunu biz teslim aldık.
"Allah sizi, önceden de şu
Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki,
resul sizin üzerinize bir tanık olsun."
Resul
olsaydı Efendimiz teslim almış olurdu, ama R A
S U L olunca İsa, Mehdi
herkes orada.
Kim
bana abartıyor, ya da saptırıyorsun diyebilir ki?
Cuma
gününü tatil yapanlar mı? 14 yüzyıldır CUMA TATİL! Kur'an
böyle mi okunur!
Kur'an
bize teslim edildi, Maaşlı imamlara değil! 4 mezheb imamına
da değil!
Geleceğin
ALAMETLERİ yazılı
ayette:
"resul sizin üzerinize bir tanık
olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız"
"resul sizin üzerinize bir tanık
olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız"
"resul sizin üzerinize bir tanık
olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız"
<> Tanık=ŞEHİD
Adler
de, Mesih de, Hızır da, Yahya da, Lokman da, Üzeyr de GEÇMİŞTEN GELECEĞE giden elçiler. Kimi RESUL (Yahya gibi), kimi de RASUL.
Neyin
üzerine ŞAHİT tutuluyor?
Bunlardan ikisini tanıdınız mı? MİSAK ELÇİSİ!
Yani halef ve selef iki elçi. Bunu açık ve net olarak AYETTE okudunuz mu?
<> evet
"Oku"mak
çok önemli. Mübalağa ve ilzam mı yapıyorum? Zorla mı yakıştırıyorum?
<> asla
Ama
bu ayetler; tıpkı Haccın üç-dört ay olduğu, namazın
iki rekat olduğu, cuma'nın tatil olMAdığı
gibi AÇIKÇA yazılı. Açık
bir kitabı 14 yy.dır okumuyormuşuz!
Efendimiz
RASUL değildir, bunu ayırt
edelim. (Enbiya'dandır yani Resuldür.) (Örnek ayet=Hatemül
Enbiya... gibi.)
Bir
ters gelen nokta var mı, şu yukarıdaki ayette? Yani benim çarpıttığımı
sürüklediğimi söyleyebilirler mi?
<> kim söyleyebilir ki
<> Resulullah ss, "Allah'ın
risalaeti"ni açıklayamaz/anlatamaz.
<> O'nun risaletini ancak
alimler anlatabilir.
Yani
>>> MÜRSELLER (Risale/broşür
kitap üretenler, -e-book dahil-)
<> Saffat/181: Selam
olsun tüm mürsellere!.
<> 35/32: Sonra
Biz, o kitabı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize miras kıldık.
Onlardan da nefislerine zulmeden var, orta giden yolu tutan var, Allah'ın
izniyle hayırlarda ileri geçenler var. işte büyük lütuf odur.
<> 35/32: Sümme
evrasnel kitabellezınestafeyna min ıbadina fe minhüm zalimül li
nefsih ve minhüm muktesıdve minhüm sabikum bil hayrati bi iznillah zalike
hüvel fadlül kebır
<> 33/40: Muhammed,
sizin rajalarınızın babası değildir; O, Allah'ın
resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah herşeyi gereğince biliyor.
<> Maide/15: Ey
Ehlikitap! Rasulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın
çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu
bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap
gelmiştir.
<> Maide/15: Ya
ehlel kitabi kad caeküm rasulüna yübeyyinü leküm kesıram mimma küntüm
tuhfune minel kitabi ve ya'fu an kesır kad caeküm minellahi nuruv ve
kitabüm mübın
Arapçasında
Hafif müslümanlar da anlatılmış. :) Ama sanki siz ortayolcu olun
gibi bir anlam yüklemiş müfessir. Oysa onlar ASKER KAÇAĞI, Yani
ortacıları özendirmiyor Allah!
1.
HADİSÇİLER >>>
Onlardan da nefislerine zulmeden var.
2.
HAFİFLER >>> Orta
giden yolu tutan var (ki bunlar da cennete gidecek).
3.
HANİFLER (Sabıkun mukarrebun sırrı)
"Allah'ın izniyle hayırlarda
ileri geçenler var. işte büyük lütuf odur."
"Allah'ın izniyle hayırlarda
ileri geçenler var. işte büyük lütuf odur."
"Allah'ın izniyle hayırlarda
ileri geçenler var. işte büyük lütuf odur."
İleri
geçenleri hatırladınız mı?
<> Evet, pionlar
<> Pioneerlar
Mukarrebunlar
ve sabukunlular.
<> Ama satrançdaki değil
damadakiler ;)
Evet
biz EŞİDİZ.
Bu
arada Hadis-Hafif-Hanif üçlüsünü RESMEN
fark ettiniz mi?
<> Evet
<> Farketmek ne kelime
gözümüzün içine giriyorlar
Hafif
müslümanlar SAĞCI'dır CENNET'e...
<> Ashab-ı Meymene
Hadis
müslümanlar solcudur. Cehenneme...
<> Ashab-ı Meş'eme
Bir
de sağa sola sapmadan dimdik ileri geçenler var... Onları da Vakıa
suresi anlatıyor. Bilin bakalım bunlar kimler?
<> 56-Vakıa/8: Sağdakiler,
ne mutlu o sağdakilere!
<> 56-Vakıa/9: Soldakiler,
ne bahtsızdırlar onlar!
<> 56-Vakıa/10: önde, en öne geçenler, işte o
ileride olanlar!
<> 56-Vakıa/12: Naim
cennetlerinde (Allah'a) yakın olanlardır.
<> 56-Vakıa/13: Çoğu
öncekilerden,
<> 56-Vakıa/14: biraz
da sonrakilerden,
<> 56-Vakıa/15: cevherlerle
işlenmiş tahtlar üstünde,
<> 56-Vakıa/16: karşı
karşıya kurulmuşlar.
Sağı
solu bırakıp ileri (öne, yukarıya) gidiniz. HANİF yolun adresi budur! :)
<> amin
Vakıa'nın devamını yazar mısınız? 17'den
ibtibaren.
<> 56-Vakıa/17: Gencecik
uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır.
<> 56-Vakıa/18: Sürahiler,
ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.
<> 56-Vakıa/19: Ne
başları döner ondan ne de akılları karışır.
<> 56-Vakıa/20: Ve
meyvalar, gönüllerince seçtiklerinden.
<> 56-Vakıa/21: Ve
kuş eti iştahlarınca beğendiklerinden.
<> 56-Vakıa/22: Ve
genç kadınlar, iri ve siyah gözlü,
<> 56-Vakıa/23: Titizlikle
korunan inciler misali;
<> 56-Vakıa/24: Yaptıklarına
karşılık olarak.
<> 56-Vakıa/25: Ne
boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey.
<> 56-Vakıa/26: Sadece
"selam, selam!" denir.
"Sadece selam, selam!"
"Sadece selam, selam!"
"Sadece selam, selam!"
der
ve gider geronimo öteki "EV/SİTE"ye...
<> selam selam
<> sonsuz teşekkür ederiz
<> Allah'a emanet