Chat n°
231 - Tarih: 25 mayıs 2004
Not-1:
<> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir,
sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir.
[] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın
Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının
yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde
bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız
her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com
adresine bildirebilirsiniz.
<> slm slm
hoşgeldiniz profesör
ss candaşlar hoşbuluştuk yeniden. Biraz geciktim
özür dilerim. Saat 21.00 dedim, bir saat rötar oldu. Hakkınızı
helal ediniz.
<> Helal
olsun
Şimdi KONU
istiyorum, ya da soru. Dünden yarım kalmış sorular var mı?
<P> tamam
efendim: Soru: Allah neden kendisi için BEN kelimesini kullanıyor? Yoksa
çeviride mi hata var?
<>
20-Taha/12: Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar;
sen kutsal vadide, Tuva'dasın. = İnni
ene rabbüke fahla' na'leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva
<>
20-Taha/13: Ve ben seni seçtim; o halde vahyedilecek olanı
dinle! = Ve enahtertüke festemi' lima yuha
<>
20-Taha/14: Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım. İlah
yoktur benden başka. O halde bana kulluk/ibadet et ve namazını,
beni hatırlayıp anmak için yerine getir. = İnneni
enallahü la ilahe illa ene fa'büdni ve ekımıs salate li zikri
tşk. hanımefendim başkanım.
<> tşkrlr
kaptan
Ben teşekkür ederim Hanife efendim.
Hanif efendilerim, Allah'ımız, BEN (Ene) kelimesini
sadece üç kez kullanır.
"İnni ene rabbüke"
İnni >>>> BİZ
devamı olan ENE
>>> BEN
Rabbüke >>> Senin Rabbin...
Burada esas alacağınız kelime İNNİ'dir,
ene değildir. (Bizdir, ben değildir.) FARK ETTİNİZ Mİ?
<> evet
Şimdi ben Allah'a dua edeceğim: "Ey BEN'im RABBİM" Niye
böyle dua ettim? Çünkü bu duaya İCABET
edeCEK: "Ben senin Rabbin'im".
Ö Z E L L E Ş T İ
R İ L M İ Ş
bire-bir, sadece Allah ve o kul arasındaki diyalogudur.
Bunu da fark ettiniz mi?
Kalu Bela'da hepimize değil, bire-bir nefsimize soruyor:
"Ben SENİN Rabbin değil
miyim?".
O hepimizin (bizlerin) Rabbi >>> GENELDE.
Rabbena (mesela atina fiddünya... gibi) Rabbena >>> RABB+İNNA >>>>>>
Ey bizim RABBİMİZ.
Bunu da ayırt ettiniz mi?
<> evet
RUH(lar)
bir tek tanedir >>> RABBENA
>>> BİZCİLLİK ile hitap edilir. Ama nefs ayrık
otu gibidir, sayısız çokluğu (kesret) içerir. BİRE-BİR >>> Nefs
ile ENA durumuna giriyor.
Hatırlayınız: Allah bir yaratık değil
yaratandır. Yani alemleri kendi nefsini baz alarak izafiyetle hitap
etmiyor. Allah BİZLERİ
referans alıyor, bizlere göre konuşuyor: Yani "O ARŞ'ı istiva etmiştir"
ayetindeki gibi... YERDE olan BEN'i referans alıyor.
(Zatını değil, BEN=NEFSİMİ
noktasal referans/başvuru olarak ele alıyor.) "Ben ARŞ'ı istiva ettim"
demiyor. "O (hu) Arş'ı istiva etti..." diyor. Bunu da fark
ettiniz mi?
<> evet
BİZİM
gözümüzle/görüşümüzle, bizim adımıza BAKIŞI anlatıyor. İzafiyeti anlatıyor. "Ben yukarıdayım, siz aşağıdasınız"
demiyor. Deseydi çelişirdi >>> Çünkü >>>> Şahdamarımından
daha yakın bize. Bize bu kadar yakınsa o halde ALLAH HEP BİZİMLE.
Bunu da fark ettiniz mi?
<> evet
<> 20-Taha/13: Ve
ben seni seçtim; o halde vahyedilecek olanı dinle!
Oraya geleceğim. Ama bu ayetin öncesini yazarsanız, ne
demek istediğimi anlayacaksınız.
<> 20-Taha/12: Benim
ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide,
Tuva'dasın. = İnni ene rabbüke fahla' na'leyk inneke bil vadil
mukaddesi tuva
Dikkat!!!
"inni ene rabbüke"
"inni ene rabbüke"
"inni ene rabbüke"
"Benim ben senin rabbin"
değil!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Doğrusunu yazalım
>>>>>>>>>>>>>> BİZ senin rabbiniz.
Rabb'in çoğulu olmadığı için,
İnni
Ene
Rabbü
Ke (ente=senin)
Biz >>> Tüm Ruhların, Ben >>> Şu Tur
dağına çıkan ve SADECE
seninle BİREBİR konuştuğum
için >>> SEN dediğin
için BEN olduğum" anlamında...
Bir daha okuyup fark ettiğinizi yazar mısınız?
veya mütalaalarınızı...?
<> evet
<> 24(Nur)/37; Öyle
rajalar (erkek+kadın >>> ricalün) vardır ki, bir ticaret de
bir alış-veriş de onları Allah'ın zikrinden, salatı
iqame etmekten, zekatı vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerin ve
gözlerin döneceği günden korkarlar.
<> 15/89; we qul
inniy enaa el naadhiyrü el mübiynü = Ve de: Şüphesiz ben,
benim, el naziyr el mübiyn
<> Aynı kalıp.
"inniy enaa"
"inniy enaa"
İnni >>> BİZ
(enbiya)
ENE (özel
olarak) BEN.
İnni ve Ene. Niye peşpeşe geliyor? Yani bir ÖZNE hem nasıl BİZ ve BEN ikisi birden oluyor???? [Candaş] sen Kur'an ile konuşanlardansın.
Bir yorum yapar mısın?
<> Bir ben var benden içeri,
gibi mi?
Ben'lerin toplamına >>> BİZ denir. İnni+Ene >>> BİZ+LER'dir. Buna dikkat ediniz. Çok dikkat ediniz.
Allah kullarını KENDİ'nden
saymaktadır. Yarattıklarını da yanına alıp
>>> BEN+SİZ
>>>>> BİZ+LER demektedir. Kurban olurum o Allah'a...
Ltf. bir daha okuyunuz ve sizi sımsıkı kucaklayan
yaratanınızla kucaklaşın.
"SİZ ALLAH İLE
BİRLENEMEZSİNİZ >>> BU SAPIKLIKTIR" ama Kurban
olduğum Allah SİZİNLE BİRLENİR
>>> ONUN KÜLLİ İRADESİ var.
Bir daha okuyunuz, bu Hanif Kur'an farkıdır.
<> Kaptanım, inni ene
>>> Muhakkak ki BEN >>> Olarak biliyordum... Yüzeysel olarak
tabii?
Değil.
İnni, İnna >>> BİZ demek
İnni ene >>> BİZ+LER
demek.
Türkçe'de BİZ var
ama biz+ler yok. Yani SİZ+Allah(O)
= BİZ+LER demek...
Muhakkak kelimesi zaten A R A P Ç A değil mi? muHaKkaK, HaKiKat
>>> Gerçek demek değil mi?
<> evet
Bunu Tahkikat ile birleştirmiş süfyaniler. taHKiKat >>> DOĞRUYU BULMAK, SORUŞTURMAK demek.
Şimdi [candaşım], sence Tahkik'ten muhakkak mı
doğru seçim? Yoksa benim anlatmak istediğim o kutsal biz+LER kelimesi mi? Aklın da
vicdanı vardır. Bir düşünün ve kararınızı verin.
<> taHKiK, HaKKı aramak.
Evet Hakikatı aramak... İyi ama bu kelime zaten ARAPÇA değil mi [candaş]?
<> evet
Allah dileseydi (Bedevi kelimesi gibi) Muhakkak derdi. Çünkü
gerçekten ARAPÇA'dır muHakKaK kelimesi.
Şimdi o sırra yaklaştık >>> İnni(biz)+ene(ben)
toplamı BİZ+LER.
Ve şunu unutmayalım: Biz Allah ile birleşemeyiz.
Tevhid Allah'ın bizimle birleşmesi. (O ben'in bendeki ben ile BİZ olması.)
<> 1+1+1=3 >>> gibi,
ben+ben+ben >>> Biz
Evet candaşım... Ben, sen, o, biz, siz, onlar, bunların
TÜMÜNE 7. özne olan BİZ+LER kelimesini koyunuz. Tamamı
bunun içindedir.
Nefs (enaniyet) bencillik ile şartlandığından "BEN,
SEN'e (sana) mesela düşmanım" der.
Ama çoğaldıkça yokluğa doğru küçülen bu nefs
(Ene = Ben/Süperego) dışında BİZ+LER bir bütünüz.
RUH
mu, RUHLAR mı? Cevabı
hemen belli oldu. BENİM ruhum,
senin ruhun, onun ruhu, bizim (canlıların) ruhu, sizin ruhunuz
(mesela cinlerin ruhu) ve diğerlerinin (Onların ruhu)...
Ama ayetler ne diyor???
"Sana RUH'tan
sorarlar"
"O gece melekler ve RUH
iner de iner..."
Bu ruh BİZ+LER olan
Ruh'tur. Allah'ın Ademe üflediği ani şişmeyi gerçekleştiren
ALLAH RUHUDUR.
Allah ruhu, benim ruhum, senin ruhun...
Hayır!!!
RUH (BİZ+LERİN RUHU)
Böylece bir ÖZNE daha
var: Nasıl ki SEN yerine tekil
olduğu halde kibarca SİZ
diyorsak (Fakat yine tek kişi). Hatta Almanca'da olduğu gibi bir
kibar SİZ daha var
>>>>> "Kendileri" anlamında...
Mesela yanıbaşınızda cumhurbaşkanı
varsa ve siz de açılış yapıyorsanız; "Sayın
Cumburbaşkanı KENDİLERİ
buraya teşrif ettiler" deriz.
İşte Kur'an'da özne sayısı 9'dur. (He, She,
it, bunları tek özne sayınız)
ben, sen, o, biz, siz, onlar
KENDİLERİ (BizzatiHİ)
ve BİZ+LER, etti sekiz.
Ve dokuzuncusunu da hatırlatalım: O >>> HU (he değil)!
<> Whoo
(İngilizce'ye
uyarlarsak: HOO (he, she, it değil,
dördüncü bir özne). Veya Majisyen diliyle söylersek WHOO (Who değil).)
Sizler'in LER'i günlük
yaşamda var. Ama Kur'an'da yok. Biz Kur'an'ı esas aldığımızda
siz ve siz+LER'in de diğer 8
özneyle birlikte BİZ+LER olduğunu
görürsünüz.
Dokuzuncu özne WHOO=Kim
ve/veya O. İkisi de Rabbimiz.
Neden WHO diyemiyoruz?
Çünkü "Muhalefetün lilhavadis", yani HİÇBİR VARLIĞA BENZEMEZ. Ama WHOO dersek doğru kelime olacaktır. (İkisi de HU okunur, fark etmez)
Bu hanifane inceliği de fark ettiniz mi?
<> evet
[] Who does know? WHOO knows!
<> Who => Yatay XY düzlemde.
Whoo ise => Z dikmesinde.
Evet O (Hüve-Hu) bizim
düzlemimizde değil, Sultan kudretin dikmesinde. Allah ile her sabah günaydınlaşmadığımıza
göre, O ister Hu/hüve, ister Whoo/who, ister Yahowa/Yahu, illa da HU!
Onun kendisi değil, İŞLERİ
(Affairs) yukarıdan aşağıya doğru (melekler örneği
hiyerarşiyle) yürütülür.
Dikkat ediniz: ALLAH'ın
kendisi YUKARIDA derseniz, bir
mekan/zemin oluşturur ve bu uzay-zamana oturtursunuz. Allah'ın
kendisi değil; Ayetler diyor ki:
ALLAH
İŞLERİNİ
Yukarıdan aşağı ======= HİYARARŞİ ile
yönetir.
Yani Allah'ı yukarı koymayın. Çünkü bizler aşağıların
en aşağısındayız. Yani Allah'ımız da bizimle
birlikte, esfeli safilin'de... Çünkü >>> ŞAHDAMARIMIZDAN da yakın burada... Bu Allah'ımızı
"Aşağılamak, sefil kılmak" değildir.
Anlatabildim mi??
<> evet
<> 32-Secde/5: Gökten
yere kadar bütün işleri O kontrol eder. Sonra sizin saydığınızdan
bin yıla eşit bir gün içinde kendisine yükselirler.
<> 50-Kaf/16: İnsanı
biz yarattık ve onun kendi kendine neyi fısıldadığını
iyi biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.
Bir de şu var: Allah'ımız tek iken, hiçbir şeyi
yaratmamışken, ancak kendisine BEN
diyebilir. Ama bir ŞEY yarattığı
anda BİZ oluverir. Artık
Rabbimiz de kendisine BEN değil
BİZ demektedir.
TEK olarak
kaldığında bile (Kıyamet arkasında): "Bugün MÜLK KİMİNDİR?"
diye sorar. Ve yanıtını yine kendisi verir: "Bugün mülk
Vahidül Kahhar olan Allah'ındır."
Bakın dikkat ediniz.
"Mülk BENİMDİR"
demiyor.
Bir daha dikkat ediniz.
Kendisinden
"Hüvellahi... O Allah ki..." diye söz ediyor. ENE demiyor. Hüve (O) diyor...
<> 40-Mümin/16: O
gün onlar ortaya çıkarlar. Hiçbir şeyleri Allah'a gizli kalmaz.
Kimindir bugün mülk/saltanat? O Vahid ve Kahhar olan Allah'ın!
"Allahü hüvellahi hayyül kayyum..." derken dikkat
ediniz. "Allah odur ki, o Allah hayy ve kaim'dir." Bakınız
burada bir tek BEN kelimesi var mı?
(Ayetel Kürsi; İhlas vb. "kul/HÜVE
ALLAHİ EHAD..." gibi) Netleşti mi??
<> evet
Şunu da aklımızda tutalım: Allah tek idi (ENE); O HALLAK (Halik, yaratan), yaratıkları/yarattıkları
ise MAHLUK veya HLF.
Allah tek iken kendisine bir mahluk (melek) yaratır. Önceki HaLiFe takyonlardır. Sonraki
halife ise Luxonlardır (Cinler, enerji vb.). EN sonraki halife ise İnsandır (Tardyon).
Bu durumda ENE, sonra İNNA olmak zorunda. (Allah asla
mantık hatası yapmaz.)
Dolayısıyla mesela: "BEN melekleri yarattım" dercesine, sonra melekler ve ben
(Onlar ve ben veya k ı s a c a BİZ) cinleri yarattık.
BEN, BUNLAR (melekler) ve ŞUNLAR (cinler mesela), ADEM'in (Onların) yaratıldığına
tanık oldular. Bu kargaşaya yer vermemek için Allah bütün ŞAHİTLERİNİ topluyor
ve ben-sen-o demeden İ N N A >>>>> BİZ(ler) diyor.
Bunu da iyice anladık mı candaşlar?
<> evet
O halde sorulan soruyu ve ayetleri anladık.
Bir de özel bir durum var: İkisi (üçüncü bir kimse daha yok)
Tuwa (veya tuba) vadisinde buluşuyorlar. Eğer Musa'nın melekleri
(kiramen) gelse veya Musa'nın şeytanı veya yöredeki Cinler vb. KORO halinde (yani BİZ+LER) halinde ALLAH'ı
müşahade edecekler...
Allah, deyimi yerindeyse, melekleri de kovuyor. (Soyutluyor, çünkü
melekler de kendisine muttali olamazlar.) Musa'nın şeytanını
ve yöredeki cinleri...
BİREBİR
ikisi BEN VE SEN olarak yüzyüze
geliyorlar.
O ayeti bir daha yazar mısınız ltf. (Copy/Paste) Tuva vadisi...
<> 20-Taha/17: "Nedir
o sağ elindeki ey Musa?"
<> 20-Taha/19: Buyurdu:
"Yere at onu ey Musa!"
<> 27-Neml/9: "Ey
Musa! Kuşkun olmasın ki ben, Allah'ım; Aziz olan, Hakim olanım...
"
<> 20-Taha/12: "Benim
ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide,
Tuva'dasın." = inniy ene/enaa rabbü ke
fe akhlea nealey/na'le ke inne ke bi el waadi el muqaddesi Tuwaa
Musa'nın elinde ne var?
<> ASA
Pekiyi PABUÇ (ayakkabı
çarık), onun arapçası nedir?
Hazır boşluk bulmuşken bir çay alayım.
<> naale
[] naal, naale,
naaley, ne'ley
<> "fe akhlea nealey
ke"
Hüüps.
Candaşlar, o ayakkabı değil. Size bir ipucu vereyim
>>> NAL (mesela nalbant)
veya NALIN. Sanskritçe olduğundan TÜRKÇE'de
ve Sami-Hami dillerinde aynen kullanılıyor.
<> neal,
nal, ayağa çakılan/takılan/giyilen
Pekala şimdi açalım: ATNALI (At nalını/takunyesi) size başka neyi hatırlatıyor?
<> U
<> Mıknatıs
U mıknatıs doğru yanıt.
DAĞ ve VADİ size neyi hatırlatıyor?
(Cebel ve Waadi)
indi-çıktı ve gel-git demek.
<> Sinüs eğrileri
Evet dalga mekaniğini. ALLAH'ın
sesinin hava moleküllerine ihtiyacı var mı?
<> yok
Ama Musa'nın var... Musa'nın elindeki yegane şey ATNALI olmayan bir nesne. Acaba ne? U
harfi olmayacak...
<> Asa
Şimdi, mıknatıs türlerinden başlıca
ikisini sayabiliriz:
ÇUBUK
mıknatıs
ve ATNALI mıknatıs.
MUSA'nın
Rabbini duyması için ATNALI olmayacak,
başka bir form (Asa) gerekiyor.
"YERE AT/BIRAK."
Orada MAHŞER olduruluyor.
Onun için mukaddes.
Mahşeri zamanında örneksemiştim -Kur'an'dan-.
"Mahşer
olduruluyor", bu ne demek? Mıknatıs ÜÇBOYUTLU magnetik çizgiler yerine iki boyutlu çizecek. Çünkü Musa
x çarpı y düzleminde. Rabbi ise z (sultangüç) dikmesinde.
Mıknatısı Mahşere uygulayalım. Mahşer
(xy iki boyutlusu) bir kağıttır, bunun altında MIKNATIS, üstünde de demir tozları
(yani quantlar vb.) vardır.
İkinci sur üfürülür >>>>>>> içerik kuantlar
zerre ve zürriyetler kağıdın üzerine saçılır. Ama daha
alta mıknatıs (kalite-quality) konmamış, yığın
olarak tüm içerik nicel olarak duruyor. Daha biçimi (niteliği) yok.
O sırada Rabbim soruyor: "Bugün MÜLK kimindir?" ve yanıtlıyor kendisini: "Bugün
(Yevmiddin) mülk (nicelikler) Vahid (tek kalmış, kendisinden başka
hiçbir varlığın bulunmadığı) ve Kahhar
(Kahredici) olan Allah'ındır".
Ve sonra kağıdın altında uzakta duran mıknatıs
kağıda yaklaştırılıyor. Onun akıları
(seyelan) hemen quantları etkiliyor ve herkes kendi bedenini yeniden kazanıyor.
(Enbiya 104'ü anımsayınız. Aynı mıknatıslama işlemi.)
Mezardan (O gün herkes DABBE) ot
biter gibi bitiveriyoruz.
<> Baas
olunma veya haşr değil mi? Hangisi?
<> 21-Enbiya/104: Göğü,
kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız
gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz.
Doğrusu biz bunları yaparız.
Ve bu sırada cebeller ve vadiler dalgalanıyor. Sonra Mahşer
sahrası DÜMDÜZ duran bir dalga
haline geliyor ve biz o dümdüz yerden mezardan saksıda biter gibi çıkıyoruz.
İşte Tuva VADİSİ...
Engellerim :)
devam etmem istenmedi.
engellendim.
Hepinize selam selam dedi engelleyen.
<> selam
selam
"Engellerim :) devam etmem
istenmedi."
"Engellerim :) devam etmem istenmedi."
"Engellerim :)"
"Engellerim :)"
Bunu ben yazmadım. "devam etmem istenmedi"
>>> Ben burayı yazdım sadece.
Sonradan fark ettim lol.
Fırtına geçti... Başbaşayız BİZ+LER yeniden. Bu konuya devam
etmeyeceğim, ama herhalde inni-ene konusunda mutmain olmuşsunuzdur.
Rahatça neden innıy ene dendiğini (muhakkak anlamına gelmediğini)
anladık.
<> evet
<Ah> bu arada benim zaman :((
rzi i.g.
[Ah] candaş, bilgisayarın yok mu?
<Ah> yok hocam yok
[S] bunu duydun mu? [T] hemen (hiç değilse ikinci el) bir
bilgisayarı bu candaşımıza göndersin. Bulunmazsa taksitle
alıp gönder. Dedemden kurtulamam yoksa...
<s> ok, hay hay
<Ah> allaaaaaaaaaaaahım
rzi rzi rzi :))
[Ah] adresini [S'e] verebilirsin veya başkanımıza.
<Ah> tamam hansım tamam
Dedeye dua et (Allah'tan sonra). O geldi mi BEREKET getirir, isim de verir, bereket sana çıktı bu
kez.
<> 70 (yetmiş),
üç yerde geçiyor. Af için yetmiş kez denmesi ve kabul edilmeyecek olması?
73 olsa ihtimal var mı?:
<>
9-Tevbe/80: İster onlar için bağışlanma dile,
ister bağışlanma dileme. Onlar için 70 kere bağışlanma
dilesen bile Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü
onlar Allah ve elçisini yalanladılar. Allah yoldan iyice çıkmış
toplumları doğruya iletmez.
<> 7/155: Musa,
bizimle buluşma vakti için toplumundan 70 adam seçti. Şiddetli sarsıntı
onları yakalayınca Musa şöyle dedi: Rabbim dileseydin onlarıda
benide daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları
yüzünden bizi helakmı edeceksin? Bu iş senin imtihanından başka
birşey değil. Onunla dilediğini şaşırtır,
dilediğine yol gösterirsin. Sen bizim Veli'mizsin. O halde affet bizi acı
bize. Sen affedenlerin en hayırlısısın
<>
69-Hakka/32: Sonra boyu 70 arşın olan bir zincirde yollayın
onu.
Gelelim soruya:
"Sen bizim Veli'mizsin"
"Sen bizim Veli'mizsin"
"Sen bizim Veli'mizsin"
Ayete dikkat ediniz. Allah EVLİYA
değildir (Veli'nin çoğulu).
70'e gelince... Malum 7 Kur'an'ın başat KATMAN matematiği (7 gök, yer,
nota, renk, haftanın günleri vb.) Yani 7 HARFİ rakam (Rakim) değildir, K E
H F 'tir.
Bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz:
7 gök ve mislini arz'dan yaratıp sıraya koydu. Burada
bir geometri var...
Renk ve nota frekansları da Rakim değildir. (Rengi, sesi
vardır.)
Hafta da katmandır (Kehftir).
Rakim ise ON'luktur (Aşar),
yani katmanı yoktur salt matematiktir (Rakim) sayılar ormanıdır...
Bunu ayırt ettik mi?
<> evet
Şimdi KEHF (ehli
kehf de 7 tanedir) ve RAKİM aynı
ayette yanyana geçiyor.
Rakim >>> 10
Kehf ise >>> 7.
Ayeti yazar mısınız? (Ashabı kehf verRakiym.) Kehf'deki ayet lütfen.
<> 18/9: Yoksa
sen Ashab-ı Kehf ve Rakim'ın, ayetlerimizden şaşılacak
bir olay olduklarını mı sandın?
"Yoksa sen Ashab-ı
Kehf ve Rakim'ın"
"Yoksa sen Ashab-ı
Kehf ve Rakim'ın"
"Yoksa sen Ashab-ı
Kehf ve Rakim'ın"
Arada VE var: 7 ve 10
diyor. Bu da 70 DEMEKTİR, tamam
mı?
<> evet
(Uzun açıklamayla, matrix ve matriss'in bir determinantı
vardır vb. gibi gitmek istemiyorum, çok uzayacak.)
Sıradaki soru?
<> Soru: Bu
kadar çoğul ifadelerde bulunulurken, insanların kolayca şirke
girmeleri nasıl kolay olabiliyor? Genel olarak milyar yıllardır
devam eden islam dini, niçin şirkten kendini kurtaramamıştır?
Allah+... yaratılmışlar... >>> BİZ; Allah+Muhammed
diyen niçin şirke girebiliyor? Kur'an'ın hitabında BİZ var iken! Yani melek + cin + diğer kastedilenler...
"Soru: Bu kadar çoğul
ifadelerde bulunulurken, insanların kolayca şirke girmeleri nasıl
kolay olabiliyor?"
Bunun nedeni PAYDA(RUH tektir)den ayrılan NEFS yani paylar... PAYDA idik, tek bir payda >> BİZ+LER idik.
Melekler bile çoğul gerektirmiyor. Onlar da matrix tutuyorlar
tıpatıp birbirlerinin aynısı. (Saf, sıra, ordu düzeni
vb.)
Ama Allah'ımız bizlere (cin ve insan denen enerji =
madde x c² formülasyonunda yer alanlara) NEFS
denen bir PAY verdi.
Ruh >>> HUNNES
olarak Rabbine dönmek isterken, NEFS
ise Künnes olarak kaçmaktadır.
İkisinin içiçe bulunmasıyla bir DENGE oluşur. Yani önceki deyimlerimizle Hunnes (chaos) ve
Künnes (cosmos) her ikisi bir ara dengede dengelenirler. (OSMOS) (Osmotic basıncı
hatırlayınız biyolojiden.)
Şimdi bunu basit fiziğe uyarlayalım:
Eski fizik şöyle der: Merkezkaç kuvvet (Künnes) sistemi dışa
savururken, Merkezcil kuvvet (Hunnes) de merkeze toplamak ister. (Merkezcil
kuvvetin adı çekimdir mesela.)
İkisi de denklik oluşturduğunda sistem DENGEDE ve yeni bir durumda kalır.
(Durumu anlatmak için uzun tanımlara girmeyeceğim:
Merkezkaç=santrfüj kuvvete şimdi
açısal momentum diyoruz. Klasik fizikçiler de impuls sakınımını
hatırlasınlar.)
RUH (Hunnes)
merkeze kaçarken (Karadeliğe tüm evren kütlesinin toplanması gibi) NEFS (Künnes) ise Rabbine Raci olmamak
için bundan kaçmaktadır.
Yaşam, bu ikisinin OSMOS
olarak dengesidir. Yani cosmos ve chaos ikisi OSMOS denen yeni bir durumda dengelenirler.
Ama bu da yeterli değildir: "Göklerin görünmez direkleri
vardır" ayeti sırrınca bir de z aksı vardır.
(Allah'ın birebir nefse şahdamarından daha yakın muhataplığı
anlamında.)
Eksen oldu mu bir de DÖNME
yönü çıkar ortaya. Sağ elli ise cansız; sol elli dönüyorsa Canlıdır
sistem.
Moment falan derken bu kez de dönme hızı çıkar
ortaya, bu da KÜREYİ MERCEK
biçiminde eksen kutuplarından bastırır. Dönmenin olduğu
yerde (ekvatorda) OSMOS durumu vardır.
Yani Hunnes ve Künnes MUTLAK DENGEDEDİRLER.
Ama kutuplarda bu denge yoktur. (Örneğin karadeliklere sadece
tekillik halkasından yani ekvatordan yanaşabilirsiniz. Aksi halde
ölürsünüz. Dönen karadeliklerde adı üzerinde bir de DÖNMESİ ve dolayısıyla DÖNME yönü vardır.)
Bu basit fiziği NEFS ve RUH için uygulayınız. RUH üflenmemişken absolute ve pure RUH durumundadır (bedeni, nefsi
falan yoktur). Buna bedeni katınca küresel bir uzlaşım doğar.
Buna nefsi de katınca, yani o kişi nefsiyle ve ruhuyla doğunca, OSMOS (hayat) dengesinde kalır.
İçinde (RUH) misakı
vardır ama Misak sözü chaos'tadır (Hunnes/Kalubela). NEFS ise AFAK'a (dışa/künnes'e) kaçmaya çalışır.
Yaşam boyu (ki sınavdır yaşam) OSMOS bir dengede kalırlar.
Nefsin aksı (Fıtratı), dönme yönü (Kitabı sağ
elinden verilenler veya tersi) ve bir de dönme hızı (Kibiri, coşkusu,
öfkesi, şiddeti vb.) vardır.
Eğer bu nefs Mülayim ise mesele yok. Ama dönme hızı
delicesineyse, momentumu korumak için, sistem NOVA denen bir parçacık atarak (Süpernova değil, NOVA) sistemi korumaya çalışır,
tutunumunu gerçekleştirir.
Burada derin misaller var ki sözü uzatmayacağım.
(Mülhime, levvame nefs vb. bilirsiniz.) Sadece ALLAH'ın tekniği ve söylemleri olan MİSAL'lerden yola çıkarak anlatmaya çalıştım.
"Soru: Bu kadar çoğul
ifadelerde bulunulurken, insanların kolayca şirke girmeleri nasıl
kolay olabiliyor? Genel olarak milyar yıllardır devam eden islam
dini, niçin kendini kurtaramamıştır?"
Demek ki HUNNES
>>>>> BİR TEK ŞEY >>> BİZ+LER, ama
ötekisi (NEFS) ise külli bir payda
değil, cüz/kesret olan ve tevhidden kaçan karaktere sahiptir. (Karakterine
tüküreyim nefsin.)
Oysa BİRLİKTE
(tevhid) olması gerekirken KESİRLERE
bölünmektedir.
1/2, 1/4, 1/8.....1/n
Yani giderek yokluğa sıfıra gider nefs.
Evrenin de bir nefsi var. (Öyle olmasaydı, cansız
atomlardan bir canlılar nasıl türerdik?) Ne yapıyor? Genişliyor
genişliyor. Genişledikçe parçalara bölünüyor, kararıyor, soğuyor,
sıfırı (Mutlak kelvin) tüketiyor.
Evren Künnes (Nefs) etkisiyle Hunnes'ten kaçıyor. Ama çaresi
yok ölecek evren... (Kıyamet) Tüm rücular Allah'adır, bir bilse demin
tükürdüğüm nefsim... Koşa koşa gider Allah'a...
Nefsi öldürün. Çaresi HANİF
olmaktır. Nefs buna dayanamıyor. Çünkü onun fıtratında
bu Sünnetullah sırrı (Yani haniflik, TEVHİD) yatıyor. Nefsinizi, fıtratına/aslına
çevirin, yani HANİF olun!
O halde bu fıtrat ve Hanif ayetlerini bir daha yazalım.
Çünkü nefs BEN derken
BİZ+LER
biçiminde birleşmesi için
tek yol
MİLLET olmaktır
(MİH).
MİH >>> BİZ+LER
demektir.
(İnsanların yaratıldığı fıtrat
kelimesi geçen ayet lütfen.)
<>
30-Rum/30: O halde sen yüzünü, bir hanif olarak dine, Allah'ın
insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın
yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez
din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.
"Allah insanları
hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında
değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur."
"Allah insanları
hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında
değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur."
"Allah insanları
hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında
değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur."
"Allah insanları
hangi fıtrat üzere yaratmış ise" >>>>>>
SÜNNETULLAH. İşte NEFSİNİZİ
öldürecek tek SIR bu! Hanif olun
kurtulun! Müslüman olarak kalırsak zor dostum zor! Belki de cehennemden çıkmak
imkansız olur...
Biz bir avuç bunu biliyoruz.
"Fakat insanların
çoğu bilmezler".
"Fakat insanların
çoğu bilmezler".
"Fakat insanların
çoğu bilmezler".
Onun için zor dedim.
[] 30-Rum/30: O
halde, iqame et vechini, hanif olarak el diyn'e (Hanif Diyn'e); {ki Hanif Diyn}
Allah'ın fıtratı'dır; {Allah'ın fıtratı}
odur ki, el nas'ı onun üzerine fatr etmiştir. Allah'ın halq edişi
bedellenemez/değiştirilemez. İşte budur Qayyim Diyn.
Velakin, el nas'ın ekserisi/ENÇOĞU bilmez!
[] Çoğu değil, "ENÇOĞU bilmez" olacak.
Siz mutlu bir azınlıksınız. Fıtratı
(Hunnes) yakalamışsınız. Hanif payesinin rütbesinin kıymetini
bilin candaşlarım... Allah kaç kişiyi peygamber yapar ki? Allah
kaçınızı DOST Hanif
yapar ki? Bu bize verilmiş bir armağandır. Allah'a sonsuz hamd
ediniz.
<> amin
MİH
hamdederken, ağzı alıştığı için değil,
ciklet çiğner gibi değil, HAŞYET
ile, VECD ile hamd eder. Allah
bu Hamdı hemen kabul eder. Ürperin ve hamdedin. Allah yanınızda,
pardon şahdamarınızın...
Bizde CEZBE ve
cerbezelik yok. Biz ihlas ile, HANİFLİĞİ
idrak ile Hamd edenlerdeniz. Bizde tarikat barikat yok, tek din HANİFLİK var. Bu ne bir üst
platformun parçasıdır, ne de alt bileşenleri vardır.
(Mezhebi tarikatı yoktur hanifliğin.)
BUNUN İÇİN
MUVAHHİT/TEVHİD >>> BİZLER >>> MİLLET
dinidir.
İslam dininin bir mezhebi değildir Haniflik ve Hanifliğin
alt dalları olsaydı bunu Kur'an'da bilirdik. (İshak tipi haniflik,
İsmail tipi haniflik vb. yoktur.)
<>
30-Rum/32: O müşriklerden (olmayın ki) onlar, dinlerini
ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine
güvenmektedir.
Hanifliğin üstünde hiç bir din daha yoktur ve altında da
ayrılacağı fikir ayrılıkları zehablar mezhebler
yoktur. SÜNNETULLAH hiç değişmez.
Amenna...
Secde etmezsem frenleyemeyeceğim kendimi... Biraz izin.
Secde etmezsem frenleyemeyeceğim kendimi...
Secde etmezsem frenleyemeyeceğim kendimi...
Bunun anlamı, yeşile yapıştırabilirdim
kendimi, onun için fren koydum. Sizden ayrılmamak için.
<> QaYyiM/QıYaM/iQayMe
edilecek dindir Haniflik! Salat sanki Selam gibidir, Haniflik de Salatı
iqame gibi.
[Candaş] çok
güzel tesbitler...
Tarikatlarda cezbeyle, yanlış tesbihlerle, sakın ha
şeyhlerin tavassutuyla Allah'a koyulmayın. Şevk, aşk
istiyorsanız işte burada! (Haniflikte) İlim istiyorsanız
burada. Kur'an'ı hakikaten okumak istiyorsanız "İKRA" için burada!
Selam Hanifler selam. İbrahim milletinin gözdeleri, Allah'ımızın
DOSTLARI. selam canlarım selam.
<> selam
selam
Allah'ın selamıdır bu. Allah'ın adını
İKİ KEZ kullanmaktır
bu! Hem selam vermek-almak, hem de ALLAH'ı
zikirdir >>> SELAM SELAM.
Allah'ımızın adıdır ES-SELAM. Allah size SELAM
diyecek. Siz de O'na selam diyeceksiniz. "Selamen selame" budur!
Gerisi boş laf.
<> selam
selam
El müheyminül
müminül selamün....
mümin müheymin selam
El Kuddüsül selamün
Yani selam selam. selam KUTSALDIR,
müheymindir. (Barışçıllıktır)
<> Cep
tlf'nu ilk aldığımda buradan haberim yoktu. Açılış
msg'ına "selam sana ya esselam" demiştim.
Allah sen candaşıma selamını muhakkak göndermiştir.
<> Siz-leri
buldurdu hamd+şükür sonsuz O'na.
Allah mümindir (Emin, mü'min değil; o imandan geliyor.) Allah
emindir. Allah selam(barış)dır selamettir. Başka bir aşk
istemez. Aşkınla çarpar kalbimiz... El Kuddüs, El Melik'tir O!
<> sevgİLİM
>>> sevg+ilim
Evet
sevgi ve ilim. Ama Rabbim Hanif olmayanlara da Aziz ve Cabbar'dır!
<> 59-Haşr/23:
Hüvallahüllezi la ilahe illa huve, el melikül kuddüsüs selamül
müminül muheyminül azizül cebbarül mütekebbir*, sübhanallahi amma yüşrikun
Hanif
ve Hafif müslümanlığın bile cenneti ayrıdır, aynı
yere koymaz Allah. Neden İKİNCİ
sınıf mevkiide gidelim? Buyrun birinci sınıf mevkiiye.
<> inşallah
<> amin
Acaba
candaşım mutmain oldu mu? Mutmainlik Hanifliğin olmazsa olmazıdır.
Hatır için mutmainlik olmaz bilirsiniz.
<> Allah razı
olsun, hazmedeceğim inş. Nefs ve ruhun zıtlıklarından
kaynaklandığını anladım (yanıtı), tşk.lr
"Allah+... yaratılmışlar...
>>> BİZ. Allah+Muhammed diyen niçin şirke girebiliyor?
Kur'an'ın hitabında BİZ var iken! Yani melek + cin + diğer
kastedilenler"
Allah+Muhammed dersek, hiçbir peygamber arasında tafdil olmadığı
için, ya HEPSİNİ saymalıyız,
ya da en doğrusu hiç birini Allah ile BAŞABAŞ
aynıymış gibi yanına koymayalım.
Unutmayalım ki bizler MUHAMMED
ÜMMETİNDEN'iz ama ASILIMIZ NESLİMİZ
İBRAHİM MİLLETİNDEN. Allah İbrahim'i DOST edinmiş. Allah+İbrahim...
bile demiyoruz [candaşım]...
Hiçbir peygamber ÖTEKİNDEN
üstün değildir. Sadece bazı huyları diğerinde yoktur.
Örneğin Eyyub as. bir sabır taşıdır ama
Süleyman as. sabırsızlık örneğidir. Fakat o da hayvanlarla
konuşur. Musa ise Tuva'ya gider ama Süleyman gidememiştir. Adem ilk,
efendimiz ise son peygamberdir. Kimi kimden üstün tutabiliriz ki? Adem olmasa
Muhammed as. olacak mıydı?
Efendimize canım kurban ama o ilah değil ki... 228 bin
elçiden biri... 228 bini de birbirine DENK.
Bazı huyları üstün, ama bunun anlamı şu:
Birinde olan ötekinde yok anlamında... Mesela Adem'in hem babası hem
annesi yok. İsa'nın babası yok annesi var. Bunlar bireysel ÜSTÜNLÜKTÜR yani birinde artı olan
ötekinde yoktur. Ama ötekinde de başka bir şey vardır ki diğer
hiçbirinde yoktur. Toplam olarak 228 bini de birbirlerine eşittirler.
<> 228 bin
nebi'nin cennetleri farklı mıdır?
Cennet sadece iki tanedir; selam cenneti ve selam selam cenneti.
"Pek azı bu ikincisine girecektir".
(Vakıa ayetleri)
<> 56-Vakıa/12:
Naim cennetlerinde.
<> 56-Vakıa/13:
Büyük kısmı öncekilerden,
<> 56-Vakıa/14:
Birazı da sonrakilerdendir.
<> 56-Vakıa/25:
Orada ne boş bir laf işitirler ne de günaha sokan bir
söz.
<> 56-Vakıa/26:
Tek işittikleri söz: Selam, selam!
Bizimki slogan değil ki, biz Es-Selam adını
iki kez talim ediyoruz. Başkalaşmak için selam selam demiyoruz. Allah
ile diyaloğun ta kendisi olaCAK bir
selamdan söz ediyoruz.
Candaş şu soruyu anlayamadım: "Kur'anın hitabında; BİZ
var iken! yani melek+cin+diğer kastedilenler..." Veya soru eksik
kalmış.
<> yanıt
alınmıştır, çok tşk.ler
Ben teşekkür ederim. :)
Yeni son bir soru daha alabiliriz.
<> Sera? Semawat
var, Arz var, Arasındakiler var, peki sera nedir, bunlardan ayrı?
Evren şişti, ama aslında şişmedi mahşerde
yamyassı duruyor. Evrende iki nesne var:
1. Gündüz nesneleri (Gök, ışıyan fermionlar vb.)
2. Gece nesneleri (Yer, Arz, ışımayan bozonlar vb.)
Evren, Tarık ve Dabbe arasında açılmıştır
(şişmiştir), yani gök ve Dabbetül Arz arasında. İşte
bu BİRLEŞMEMİŞ bir
küre gibi duran ve sanki üç boyutluymuş gibi bulunan evrenin tüm dolgusuna
ve de Allah'ın nefesine SERA
deniyor.
Tabii 7 katlı anlamlarını açabilirim.
Mesela Faatır suresi, Tekvin suresi, İnşikak
suresi, bunlardaki temada GÖK ve YER bitişikti biçimindedir.
Bundan kabaca MAHŞER çıkarımı
yapabildiğimiz gibi, ayrıca evrenin SERA içeriğinin zamanla yüzmilyarlarca minik evrene (galaksiye)
bölünerek, YER (Arz) kavramını
oluşturduğunu da söyleyebiliriz.
Eğer evren ilk halindeki gibi bir Hidrojen ve Helyum bulutu
olarak kalsaydı, o zaman sema ve yer (arz) olamayacağı için,
evrene SERA halinde diyecektik.
([Candaş] daha
bunun gibi çok anlamı var. Sen soruyu seçersen daha net olur candaşım. Mesela melekler de sera ehlidir,
onların çekimi baş yukarıdır. Yani melekler de gök ve yer
arasındakilerdir. Soruyu seçmek sana kalıyor. Bilirsiniz ben
gevezeyim bende laf çok.)
<> Açılmış
4 boyutun dışında olmalı. Arz uzatılmışının
ötesinde durmalı. Katlı semavatı kapsamamalı. Arası
ise ayetlerden biliyoruz?
Bütün WORM HOLE evreni
de seradır. (Süper uzay) ARŞ
>>> GÖK ise, SEKAR
yerdir, bunun arasında kalanlar da sera'dır. (Sıralanmış
anlamında)
Bugüne sığmayacak ileri anlamlar da var elbette: Doğu
ve batı (sağ ve sol) durumundaki SERA. İki doğu iki batı
durumundaki quadropole sera vb.
Ayrıca bütün eksenler (akslar) da seradır. (Direklerden
oluşmuş gök ve yer arası.)
Atomaltı düzeyde; Foton YER,
Bozon GÖK olduğunda, sera
Sonsuz özenerji impulsmomentleridir. (N ve Delta tipi rezonanslar)
Bunlar da IŞIKTAN
HIZLI TİTREŞEN öteki evrenin (ki buna esir diyoruz) bizdeki tünel
ucundan kaçan girişimleridir. Bunlar parçacık bile değildir.
N*** tipi bir rezonansın ömrünü hesaplamak mümkün değil,
çünkü öyle bir zaman yok. Ama kendisi deneylerde yakalandığından,
SERA'nın atomaltı tanımına
tam uyuyor.
Hele şu nötrinolar; foton değil bozon da değil, gök
(bozon) ile yer (fermion) arasına sıkışmış, ikisi
de olmayan tuhaf bir madde türü...
Çünkü kuantlaşmış nötrinolar da var, kuantlaşmamış
nötrinolar da. Hatta Fransız quantumcusu L de Broglie, "Esir, Nötrino denizinden ibarettir"
demiştir. Bu durumda SERA
nötrinolardır.
Yani soruyu seçeceksin. Ama vakit geç. Gero nimo hoş-bye ve RZİ saatimiz geldi.
<>
27-Neml/82: Söylenen söz başlarına geleceği zaman,
onlar için yerden bir dabbe çıkarırız, insanların
ayetlerinize kesin bir inanmadıklarını kendilerine söyler.
Ah [candaş], demin az daha o ayetin mekanına giriyordum,
kendimi kaptırmışım, zamanım ayrıklaşmak
üzereydi.
<> Çok teşekkürler verdiğiniz
bilgilerden ötürü iyi geceler.
<> slm slm hoş kalın
<> Hg slm slm
Ben teşekkür ederim. İg. Ss.
<> sizi içimizde hep
seviyoruz-seveceğiz
Ben de [candaşım]. Gönül mekanı sevgi üzerine
kuruludur. RUH buradan gönderilir. BİZ*LER SEVİYORUZ/SEVİLİYORUZ.
<> we love
you captain :))
me too.
"Allah'ın nimetini hatırlayınız. Hani siz
birbirinizin can düşmanıyken ve bir ateş çukurunun kenarındayken
GÖNÜLLERİNİZİ uzlaştırdı
da bu sayede KARDEŞLER
oldunuz!" (Ali İmran)
Gönülleri uzlaştıran sevgidir. O halde sevginin mekanı,
makamı, KALP'tir.
<> Buruc/14: O,
çok bağışlayandır, çok sevendir.
Ğafur ve Rahiym kelimesini ne güzel anlattın. Türkçe'yi
kullanın. Böyle daha sıcak geliyor bana. Namazda nasıl olsa o
ayetleri okuyoruz. "O çok bağışlayan çok sevendir"
derken Allah'ımıza daha COŞKULU
akıyorum.
<> kalplerimiz ancak O'nu
zikretmekle huzur buluyorsa sevgisini BİZlere yaşatın tşk.ler
hocam
Evet [candaş].
Burası mezhepsiz tarikatsız ŞEVK
EVİDİR. Allah en çok ve en güzel bu evlerde anılır.
Birinin peşine gitmiyorsunuz, şeyhiniz yok. Ben bile dümdüz bir katılımcıyım,
lideriniz değilim. Sen neysen ben de oyum. Burası lidersiz, şeyhsiz,
tarikatsız, mezhepsiz, en sıcak evdir.
Korku yok
ürküntü yok
boş laf yok
ilim kokar.
Allah'ın zikrini, hemen her kelimemizde illa ki yakalarsınız
bunları okurken; üstelik kupkuru tesbih çeker gibi değil, vecd ile huşu
ile, ürpertiyle, gözyaşıyla (ki bunlara korku deniyor); yani tümünün
adı "Allah'tan gerektiği gibi korkun" ayetiyle anlatılmış.
Biz de onu yaşadık/yaşıyoruz.
En güzel zikr bizde, en güzel tesbih de bizde. Tasavvuf mu, aşk
mı, o da bizde. İlim ötesi ilim mi? O da burada. Allah'ın dostluğu
mu, o da burada. Soframız bereketli.
<> Hepimizin
yürekleri sevgisiyle kıpır kıpır, ne mutlu BİZ
haniflere
İbrahim de burada. Muhammed de burada. Allah da burada!
Efendimiz yaşasaydı bizimle gurur duyardı; hatta o
da bu ev'e (site) gelirdi; onu lider yapardık. (Unutmayın burada
lider yok, Şura var.)
Efendimiz sağ olsaydı, bu zamanda olsaydı, eminim
ki, yüzbinlerce site içinden BURAYI seçerdi,
buraya gelirdi.
Efendimiz sağ olsaydı, HANİFLİĞİ ona haddimiz olmadan TANIMLARDIK ve "Vaycanına"
dedirtirdik. BEN değil, BİZ+LER bunu yapardık.
Efendimize hep selatüsselam. İbrahim atamıza
selamüselam. Efendimiz okuma yazma bilmiyordu. Öğretirdik! Öğretmez
miydiniz?
<> Seve
seve, selam selam ile
<> elbette
<> 23 yılda
niçin öğrenmedi?
Efendimiz de BİZİM
GİBİ İNSANDI.
İNSANDI
diyorum, o da "Hüüp" diye espri yapmayacak mı sanıyorsunuz?
<> :))
Efendimiz mizahıyla da tanınıyordu. Efendimiz
gelseydi "Buda heykeli gibi oturacak" değildi; cool takılmayacaktı,
tribler yapmayacaktı. Çünkü hep latife yapardı.
İşte Resul böyle sevilir, dediğim gibi oturan buda
heykeli niyetine sevilmez. O da İNSAN
ya hu!
<> Üstün ahlakı bize de
bulaşmış olurdu...
Elbette ondan çoooook şey öğrenirdik. O Alim değildi,
ümmiydi, ama alemleri seyreden göz ondaydı, mir'ac ondaydı. Efendimiz
yaşasaydı, bize madalya verirdi: "Hay Allah razı olsun,
beni şu yalancıların hadislerinden kurtarmışsınız"
diyerek. "Ben Kur'an'dan başka hiçbir şey getirmedim"
diyerek.
<> Binlerce
rsl var hangisini daha çok sevelim?
<> Diğer
resul ve nebilerimizi de unutmadan onu da seviyoruz
Evet [candaş]. Kimi kiminden bir TEK meziyetçe üstün ama TOTAL
olarak hepsi birbirine eşit. Biz onları eşit tutmak ile
emrolunduk.
Allah tutmayabilir. İbrahim'i dost edindiyse, buna Musa, İsa,
efendimiz küsecek değiller ya...
<> 228 bin
rsl ile 114 isim arasında ilişki var mıdır?
Var gibi [candaşım]. Bir rivayete göre 128 bin, yüz bini
cinlere gelmiş diyorlar.
<> 114+114 =
228?
Ama Kur'an'daki 28 ve diğer (karmaşık hesaplar
sonucu) 228 bin cifir olarak doğru
ve iki katı 114'ün, yani 19'un 12 katı. (Sıfırları
saymazsak)
<> (tşk
ve özür sırasız sorduğum için)
Önemli değil.
<>
2-Bakara/136: Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e,
İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Musa'ya
ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar
arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a
teslim olanlarız."
<>
2-Bakara/285: Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır;
müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine
inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden
ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik.
Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."
<> 3-Ali İmran/84:
De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e,
İshak'a, Yakub'a, torunlarına indirilmiş olana, Musa'ya, İsa'ya
ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş bulunana inandık.
Onlardan hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O'na teslim olanlarız."
"hiçbirini ötekinden
ayırmayız"
"hiçbirini ötekinden
ayırmayız"
"hiçbirini ötekinden
ayırmayız"
Şurada bile BİZCİLLİK
var [candaş]...
<> 4-Nisa/152: Allah'a ve O'nun resullerine iman
edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin
ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafur'dur, Rahim'dir.
<>
Dabbetimiz olmasa bu ayetleri göremezdik kolay kolay. Size de çok teşekkürler
borçluyuz.
Ben sadece hidayete bir aracıyım. Ben size gelmedim.
Allah sizleri buraya celbetti. Ona borçlusunuz. Bana hiçbir şey borçlu değilsiniz,
tersine size borçluyum. Allah sizlerden hoşnut olsun.
<> amin
Bu yaptığımız toplu bir ibadettir, cemaat
ibadetidir. Kim demiş ki Haniflerin gideceği mescid yok? Bu kadar dua
edilen yer mescid değil de nedir?
"Allah'ın anıldığı evler"den
biriyiz ve ilkiyiz (3 asır için konuşursam). Burası mescid değil
de nedir?
mSCiD, SCD, secde yani. İlla ki BİNA
mı yapalım? Allah Bina diye bir kelime var mı? Allah İNŞAA eder.
<> 3-Ali İmran/113:
Hepsi bir değildir. Kitap verilenler içinde gece vakitlerinde
Allah'ın ayetlerini okuyup secdeye kapanan doğru bir topluluk vardır.
<> Mirac
olayı, abese suresinden önce mi? sonra mı? çok kısa pls...
Mirac, Mekke'nin fethinden sonra. Yani Abese'den sonra.
Aslında şu var ki anlatması çok zor: Mirac
>>> RÜYETTİR. Yani önce veya sonra diye bir şey
yok. Zaman içinde zaman da değil, zaman ötesi zamansız bir takvimde
yapılmıştır.
Nasıl ki bir mescide Allah'ın evi deriz, ama Allah'ın
oturacağı bir yer yapmıyorsak, Mirac için de ÖNCE-SONRA ve zaman diye bir şey
yok. (Bunun sırrı İsra ve Rüyet=Hologram kelimelerinde.)
Sevgideğer [candaş],
23 yılın tamamı içinde bir RÜYET
miktarı tutuyor Mir'ac (dikine yolculuk). Buna Rüyet deniyor, dikine
mir'ac deniyor. Bir de bunun yatayı var. (Mekke ve Kudüs arası)
Yani benim yanıtım şu: İSRA denilen bu iki mescit arası uzay yürüyümü, Abese
suresinden sonra olmuştur. Fakat İSRA
ve RÜYET'i birbirinden ayırt
etmelisiniz. Birinde zaman boyutu var; ötekinde yok. Mir'ac için zaman yok. Eğer
bir zaman verelim illa derseniz, o zaman 23 bin asır derim ki, efendimizin
ömrünü aşar.
Ama İSRA (gece
yürüyüşü veya uzay yürüyümü), bunun zamanı vardır. (Mesela döndüğünde
daha yatağı soğumamıştı, diyorlar ya)
İşte en anlatması güç olan da şu: Rüyet tipi
Mir'ac'da yolculuğa çıkmadan dönmüş olursunuz... Bu durumda ZAMAN da yok...
Efendimiz 63 yaşında bir yolculuğa çıkıp
51 yaşında onu bitirmiş gibi bir şey... Zamanla ve saatle kısıtlanamıyor.
Maddi evren (uzay) İSRA
ile biter. Yani Sidre'de iş biter. Çünkü tüm uzay yürüyümleri biter mekan
diye bir şey yoktur.
O zaman da R Ü Y E T (Hologram kuramı) uyarınca soyut
mekansız mekanda (non function parageodezi)
yani bir tür RÜYA aleminde gibi
mir'ac'a gidersin.
Oraya çıktığında mesela, evrenin kalan ömrü
bitmiş, kıyamet kopmuştur. Yani mesela 36. asır olmuştur
veya 40. yy ve döndüğünde bir de bakarsın ki yatağın soğumamış.
Böyle bir şey candaş...
Özetle: İsra suresi gereği İsra olayı Abese
suresinden sonra, ama Mir'ac Rüyeti (kıyamet bile kopmuş bir tarihe)
yayılmıştır. Buna Abese'den önce veya sonra diyemeyiz.
<> Allah razı
olsun sd kaptanımız
Adem cennette biraz kaldı, ama yeryüzünde 5 milyar yıl
geçti. Cinler göçtü, bitkiler, hayvanlar, evrim falan oldu, en son Adem indi
dünyaya. Bir de baktı ki, o evrim de kendi çamuruymuş, cennetteki
çamur...
Tüm canlıların atası ADEMDİR, domatesin bile. O da Adem çamurunun yeryüzü serasındaki
mahsulüdür. Mir'ac RÜYETİ de
böyle bir şey. OK? Mutmain misiniz?
<> tamamen.
<> evet
hocam tşk ederiz, sağol
O zaman daha İbrahim ahlakına yakınsınız.
Bana doyum olmaz ben, bir zengin kaçışı gideyim.
Sizleri özleyeceğim -şimdiden- candaşlar. RZİ
<> byebye
<> h.g. slm
slm RZİ
<> İçimden
bir his dabbetin şu anda bize dua ettiğini söylüyor.
[Candaş] haklıydın,
seni şimdi okudum. Fakat esaslı tahmin etmişsin.
<> Çünkü siz
çok içli birisiniz.
Evet ben içten içli biriyim. Mesela bazen "Herkese benzemek
için" argo avam amiyane konuşurum. Bunu beceremem, ama yazarım
"Şapşal, dangalak" falan diye... Sırf benzemek için,
normalize olmak için. Erkek budur çünkü, patavatsızdır, hoyrattır,
kadınlara laf atar.
İçli olunca bunları doğaçlama yapamıyorum.
Yani önce ağzın alışması gerekir.
Ben "İçinizden biriyim" dedirtmek için, bazen öyle şeyler
yazıyorum. Spordan da konuşuyoruz, müzikten de, espriden de, benim
konum olmayanlardan da. (Mesela Türkiye ekonomisi, globular ekonomi, makro
ekonomi ve politikalar.)
Amacım siyaset değil; nasıl üçkağıda
getirildiğimizi, mesela gizli devalüasyonu falan uyandırmak için yazıyorum.
Bunlar benim konum değil, ama sıkı bilirim bunları.
<> Gizli
devalüasyon Türkiye'ye savaş karşılığında hibe
edilen ve kullanılmayan parayı kullandırmak için tezgahlanmış
olmasın?
Sayacağım kırk sebepten biri bu [candaş]. Şu
var ki, ekonominin iyiye gitmesi başka (Bundan azınlık keyf
sürer) halkın hayat düzeyine yansımaması başka şeyler.
Yani bizim GSMH'imiz 50 bin dollar da olsa halk komünist ülkeler gibi aç ise,
bu bir şey ifade etmiyor.
Belediye 300 ekmek bedava verecek diye geçende ikibin kişi
toplandı... Olacak iş mi bu? Bulgaristan Romanya'da bile böyle şey
olmaz. Ekonominin nesi iyiye gidiyor?
<> Adaletsiz
gelir dağılımı, esas sorun (Lorenz eğrisi).
Evet en az kazanan ile en çok kazanan arasında 38 misli maaş
farkı var. Bu geçmiş dönemde tam 27 idi. Bu iktidarla 38 oldu.
Bisiklet pompası, kurtkapanı (hayvan tuzağı)...
bunlar sayılıyor enflasyonda. Ve gelirin tamamını 500 bin
kişi götürüyor. Ekonomi onlara İYİ
geliyor.
Yeni domates çıktı mı?
<> Evet.
Niye piyasada yok? Çünkü salça fabrikasına gitti. Niye gitti?
Çünkü SERA domatesleri pahalı,
onlar tüketilsin, sonra haziran ortasında piyasaya domatesi veririz.
Kaçtan verirsiniz? Benzin ve gübre tam kat zam aldı, icar fiyatları
da üçe katlandı. Yine sera fiyatına veririz herhalde. Bu hükümetin
seracılara diyet borcu mu var?
<> Genel
kural >>> Azalan verim kanunu / Nihai Fayda gereği >>>
Bir mal azaldıkça değeri artar.
Evet. Taptaze domates nasıl Koç'un fabrikasına ve HALK adlı şirketin konserve
fabrikasına gidiyor? Daha ben tatmadım yahu?
<> taze
domateslerden hazırlandı diye reklam yapıyorlardı, buymuş
demek
:)
Bir kilo domates demek, orta irilikte dört domates demek, haydi beş
olsun. Bölelim beş milyona, tanesini kaçtan yiyorsunuz?
<> 1 YTL.
Öte yandan göznuru tekstilde bir kadın elbisesi bile beş
milyon TL. On milyona butiklerde gece kıyafeti, nişan elbisesi var.
Yani iki kg domates fiyatına.
İŞTE BU TUHAF!
Simit, peynir, domates, bunlar fakirin yemeğidir. Ayıp yahu!
<> Her taraf
simithane olmaya başladı.
Simit bile ÇOK PAHALI.
<> Simit artık
öyle bildiğimiz gibi değil.
Evet kemik kadar sert. Bizim gavuristan simitleri hep sütlüdür,
elinde dağılır.
<> oysa ki tekstil işçi
istihtamının en çok olduğu alandı Türkiyede
Tekstil inanılmaz ucuz. Daha doğrusu, giyecek pahalı,
yiyecek ucuz olmalıydı. Ama burası Türkiye, yurdum benim.
<> Şüphesiz tüm bunlar
globular bir planın bize yansımaları. Ah dedem, ah Yesevi, ah
Atatürk...
Bir kavim kendini düzeltmezse... Kurunun yanında bizler de
yanarız.
<> Bizden
siyasete katılanlar olabilecek mi kaptanım? İlerisi için yani,
yönetime katkı, demokrasi vs.
Onu bilemem. Bizim için makro bir plan var. Ama sanırım
onu bana 8 temmuz gecesi (dedem) açıklayacaklar.
<> Çin'den
gelen ayakkabıların bir çiftini bir konteynıra diğer
çiftlerini başka konteynıra yükleyip, örnek mamül diye bir de
gümrüksüz geçiriyorlar... Bir diğer mesele de her şey 1 milyona
furyası... vs... vs.
Candaşım, Çin şu anda petrol batağında,
büyüme hızını kesmek değil, eksiye düşürerek kurtulmak
zorunda. Yani şu bir milyon pazarları da seneye kalmayacak. Aynı
malı beş milyon diye alacağız. "Abi, Çin'den artık mal gelmiyor, bunlar, aranan mallar elimizde
kaldı" diyecekler.
Çin'in ihtiyacı olan petrol, İran'ın üretimine eşit,
bunun anlamı 200 milyar dollar demektir. Çin, hızını kesmek
zorunda, yoksa adamlar artık böcek falan yerler. Petrolü halka
ödettiriyorlar, kazancı da ceplerine koyuyorlar. Bir avuç komünist mi,
kapitalist mi, belli olmayan çete.
[] Not: İleri yıllarda Çin de diğer BRİCS ülkeleri gibi
köklü değişikliklere gitmiştir
<> Belki de
onun için tek çocuk kuralını uyguluyorlar?
Tek çocuk kuralı Mandarinler için değil, kalan özerkler
için. (Mesela Uygur Sincan)
<> Çekik gözlü
Yahudileri vardır onların da?
Var. Çekik gözlü Yahudiler İsrail'de bile var, hem de çok
görürsün yollarda...
<> Zencileri
bile vardır?
Evet zencimsi tipliler pek çok...
Candaşlar, bu sefer sahiden gittim. Belim ağrıyor.
(Oturmaktan tabii... Siz arada bir gidiyorsunuz, ben kalkamıyorum
yerimden.)
<> Aman
hocam dikkat edin.
<> ss, hg
<> Allah razı
olsun Kaptanımız, ss hg
Hoş-bye.