Chat n° 223 - Tarih: 04 mayıs 2004
Not-1:
<> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir,
sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir.
[] ile başlayan satırlar ve [
] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg'e ait değildir,
sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının
yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde
bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız
her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com
adresine bildirebilirsiniz.
Selam selam.
<> slm slm
kaptan hoş geldiniz
Hoşbuluştuk.
Bu arada ciddi uyarım
var: Microsoft bizzat kendisi Sessi diye bir virüs çıkarmış,
kendisi de dizginleyemiyor, önüne geçemiyor.
<> Hocam ya
siz, bunun için bir reçete sunamaz mısınız?
Hayır ben virüs ve worm
yazıcısı değilim. Sessi bir troyan ve kriz yaratıyor.
<> Nasıl
bir önlem alabiliriz?
Bunu ben kapmıştım
dün, Bunu ms yazdı o çözebilir, çünkü sistem 32 (win32) için yazılmış.
Yani windows kullananlar bundan mağdur olacaklar...
Pardon bir süre ayrılmak
zorundaydım. Geldim. Casini, İtalyan parlamento başkanı RTE ile başbaşa bir buçuk
saat görüştü. Yani bir şeyler daha gelecek başımıza...
Bir başka haber: Dünyada
en en en pahalı petrol bizde. Bunun nedeni de açıklandı: Normal
fiyata alıp hükümet inanılmaz rekor fahiş bir fiyata satıyor.
Tarzan Jr'dan bir haber
>>>>> Zigzagaiberg ile corros1ve aynı bilgisayardan çıkıyormuş.
(Posta hesapları olarak corros1ve üzerine yoğuşarak geri alınabilir.)
Dünkü haberin son şekli:
Afganistan'daki Pakistan asıllı pathanlar öz kızlarını
zehirlemişler. (Afganistan'daki yönetimi kafirlik sayıyorlar.)
Bursa'da İbda ve
Hizbullah ortak militanları (Tamamı Usame 1000 Ladin kampında eğitilmiş
canlı bomba vb.) Gazetede bir fotoğraf var: Video kasette Bin Ladin
monitorda görünüyor. Konuşuyor ve altyazıyla tercüme ediliyor.
Foto'da şunu TÜRKÇE
okuyorsunuz: "İlim yap ilminle amel et" veya benzeri bir yazı.
Şunun aslını sorup geleyim...
Posta gazetesinde sağ
sütundaymış (bugünün gazetesi). İlimi böylesine öven ve ilmiyle
amel etmenizi öneren bir usame 1000 Ladin yanında ben CAHİL kaldım.
Bu hafta Akademi Türkiye'den
elenecek adaylardan ikisi birbirini çok seven Özgür ve Pınar. İkisinden
biri Cuma gecesi elenecek.
Haberlere devam: Eşim şu
anda NTV'de görünüyor (Seyirciler
arasında). Eko-diyalog adlı bir programda... Bunun için günlerdir
bana davetiye yağdırdılar ama gitmedim. Buradayım... (Kıymetinizi
biliniz.) Balıkesir Üniversitesinde program yapılıyor.
Başka bir haber: MİT'in kurdurduğu bir tarikatın
liderini ve eşini "İslamiyeti bozuyor" gerekçesiyle
öldürdüler.
<> Dost
tarikatı mı?
(Beyti) DOST tarikatı şarkıcı Çelik'in de birkaç kez
tehdit aldığını söyledi. Beyti Dost, acaba bu web'de var mı?
(Dost değil, "Beyti Dost")
<> Ceviz
kabuğu programında işlenmişti... Beyti dost mevzuu
<> Refet
Kayserilioğlu http://www.dostluk.org
Bunu MİT kurdurdu. İlk olarak kapalıçarşı
kuyumcularından süryani (Midyatlı) İsa bey mürşid oldu.
Burada işlenen tema "Hristiyanlık ve dostluğu" idi.
Ruhlardan haber de alıyorlar. Bu doğrultuda İslamı
düzenliyorlarmış. Buna İbda veya Hizbullah'ın kafası
atmış vs. vs.
Haberler yeter. ;) İşimize
bakalım, çetin chatler yapıyoruz, işimiz bu! Vira bismillah!
Nerede kalmıştık?
<> RA boşaltımı
ve zil-zal bağlantısı
Sorular sizden gelsin lütfen.
Yani enerjinin birbirine dönüşümü, soyut enerji, negatif enerji vb.
Bunlardan olmak kaydıyla sorularınızı bekliyorum ltf.
<> Hocam
normal bir maden altınla aşı tutar mı acaba, atomları
değişime uğrar mı?
Simya diye bir bilim var.
Bunu şöyle yapıyoruz: Fission'da bir radyoaktif element asimetrik
olarak ikiye bölünür. Mesela kobalt ve falan gibi.
Demek ki atom bombasının
yaptığı iş bu. Yani bir RA elementten bir çift METAL veya element üretebiliyor. İşte
bu çağımızın RESMEN
SİMYA bilimidir (Alşimi).
Fission tersine; fusion işleminde
de iki elementten bir tek elemen imal edilebiliyor. Gelecekten bilgi: Eğer
ORGANİK katalizant kullanılırsa
Cıva Altın'a dönüşebiliyor. (Şimdilik ha/vet) Ve biyorganik
katalizantları buraya yazsam inanılır gibi değil: Tütsü,
mumyağı, Toplak, Mersin kabuğu, mahleb kabuğu ve daha yığınla
yakı ve tütsü...
METAL içinde,
anorganik kimya içinde organik kimyanın ne işi var? Ama VAR işte! Simya konusunu burada
bitirelim mi?
<> teşekkürler
hocam. Simyada suyu yağa çevirmek de varmış?
Geleceğin biliminden
nakledersek böyle bir şey yok. Doğaları çok ayrı. Suyun
çözelti veya solüsyon yapma özelliği vardır. Özgül ağırlıkları
farklıdır. Ne karışım, ne bileşim olabilir yağla...
Elektroliz denerseniz bu kez H ve O elementlerine ayrışıp
tepkimeye girmez.
<>
pastimenergy?
Past+Time+Energy=PasTimEnergy.
Herşeyin başı NUR.
Nur nedir? Işıktan hızlı ve kısıtsız
sistemin "Enerjisi". Işıktan yavaş olan bizim sistem
mutlak soğuk derece ve ışık hızıyla KISITLI dar bir bölgededir. Bunun ötesi
ve berisi ise neredeyse sonsuz bir paraboldur.
Yani bu dar yay parçasının
sonsuza açılan kalanı nasıl ki bizim dünyada topu topu bir kaç
salise ömrümüz varsa, nasıl ki tersine cehennem ve cennet ebedi ise (Yaşam
ebedidir=Hayat), Işıktan hızlı sistemin varlıkları
bize göre(celi) olarak "Soyut, intrinsic" kütle içerir. Tachyon falan diyoruz buna.
Tachyonlar ışıktan
hızlı olunca bize görünemez oldukları gibi bunun yanında
sonsuz özenerji/sonuşmaz enerji durumunu oluştururlar. Bunun Kur'an
adı >>>> NUR'dur.
"BİZ"deki adı da
ENNOORGY.
Bunun özellikleri de var: Bir
kere quant değil, yani parçacık fiziğinden bağımsızdır.
Nasıl ki RUH bir bütünse (Kar
taneleri, buz, buhar ve su fazlarından örnek vermiştim: RUH tek bir tanedir. Ama kar taneleri
gibi her NEFS'de sanki bölündürülmüştür.
Oysa bu bölünme değildir.), "Parite penceresinden girerek spin kazandırma
özelliğidir".
Bu bakımdan "Rabbimize DÖNÜŞ" yapacağız. Yani o tek RUH'a döneceğiz. O tek ruh ise
Allah'ın RUHUNDAN ÜFÜRÜLMÜŞTÜR.
(Örneğin evrenin aniden şişmesi -en başlarda-.)
Ruh'u anlattıktan sonra takyonların quantlaşmadığını
anımsayalım:
1. Çünkü Planck sabitinden KÜÇÜKtürler. Bu sabitten aşağısı
(Feinberg ve Hilbert uzayları) QUANT
(kopuk-diskret parçacıklar) değildir. Orada RUH örneğindeki gibi HERŞEY
bütündür, quant diye bir şey yoktur.
Dolayısıyla
belirsizlik ilkesi diye bir şey yoktur. (Belirlilik ilkesi >>>
Levhi Mahfuz.)
Herşey Allah'ımızın
yazdığı gibi MUTLAK iradeye
tabidir. Şansa, olasılığa yer yoktur. Einstein'ın
söylemiyle: Orada zar (barbut) atan bir tanrı yoktur.
Hilbert uzayı çok küçük
ve soyut (imajiner sayı) görünür ama bu sizi aldatmasın, çünkü nasıl
ki -1 Kelvin derece=BigBang sonsuz sıcaklıkları demekse,
cehennem demekse, nasıl ki evrenin en uzağını bir karadelik
tüneli bize komşu yapıyorsa, bitiştiriyorsa, en uzağı
en yakın yapıyorsa, Hilbert'in küçük uzayı da böyledir.
Bunun 70 exponansiyel artışıyla
(Üstel artış) en küçük evren aslında en büyük evrendir. Arş
kadar büyük! (Kum tanesi evren içinde; evren de o kum tanesinin içinde, diye
yazmıştım kitaplarıma.) En küçük=En büyüktür (Allah'ın
azameti dışında kalan herşey).
Konu sıkıcı
veya anlaşılmaz geliyorsa lütfen uyarın?
<> lütfen
devam ediniz hocam
Devam ediyorum o halde:
2. Tachyon evreni size bir şey
daha hatırlatacaktır. Şöyle ki: HOLOGRAM.
Biz buradaysak, ÖTE TARAF hologram (Hayal, rüya,
hülya), ama öteye geçersek (ölürsek mesela) bu taraf hologram hayal olacak.
O halde öte tarafın bir
özelliğini daha belirleyelim: EN
KÜÇÜK birimden TÜM EVRENİ
oluşturabiliyor orası.
Hologramın temeli budur:
Tek bir biriminden tüm resmi görebilirsiniz -hem de üç boyutlu-. O halde Planck
sabitinden daha küçük bir yere girdiğinizde orada EN KÜÇÜK olmuyor, tam tersine DEVASA
evren hologramının/fotoğrafının TAMAMINI görmüş, atomun içinden
süper uzayların tepelerine çıkmış ve (Nesimi): "Alemleri seyrediyorsunuz"dur.
Bunun bir sonucu da şu:
Planck sabiti altında QUANT yok
demek, en küçük ve en büyük eşitliği ve TEKLİĞİ demektir. İster ışık hızını
aşın, ister mutlak soğuk derecenin arkasına geçin, siz artık
TAKYON diye bir şey
oluyorsunuz.
O da kuantlaşmaz.
Takyonlar sürekli artan bir pil gibidir: 1-2-4-8-16.....n, yani enerjisi sonuşmaz
ve sönüşmez olduğundan, enerji faturası bedavadır.
Takyonların bu şekilde
çoğalmaları ya bir birimin çok büyümesine veya o birimin bir matris
seti oluşturmasıyla bölünmesine neden olur. (Meleklerin
multycopy'leri budur.)
Ancak meleğin RUHU tektir. Ne kadar saf-sıra
tutup tavaf etseler de, RUH tektir.
Mesela Azrail'in seti vardır. Matris kübüdür. Ama tek bir AZRAİL'dir.
Şeytan da aynı: İblis
denen birincilin matrisle teksiri alınması demektir, yani İblis
orijininden melekler gibi matriks elde edebilirsiniz. (Örneğin her insan
için bir şeytan kotası vardır. Benim ve senin şeytanın
hep aynı İBLİS tek
örneğin klonu gibi düşünün.)
Ruh'umuz da aynen böyledir:
Tek bir ruh'un sanki matris gibi NEFS'lere
bölünmesidir.
Bunun bir örneğini anımsatayım:
Evren bir tek noktaya değil Galaksiler olarak 200 milyara bölündü.
Galaksiler de EVRENİN
(orijinalinin) teksirleridir/matrisidir. Galaksiler küçük EVRENCİKLERDİR, evren adacıklarıdır.
(Biliyorsunuz ama hatırlatmak için yazıyorum. Ukalalık yapmıyorum
yani.)
Takyonlar imajiner soyut
kütledir. Yani bir tür ters-maddedir. Orada da sebti mesani vardır: x, y
ve z koordinatları (eksenleri) öteye soyut olarak gidiyor ve (i) yani
imajiner cinsinden Xi, Yi, Zi diye ÜÇ MEKAN boyutuna sahip. Bu üç boyut
bizim bu yandaki üç boyutun aynadaki görüntüsüdür (Pariterdir. CPT'yi anımsayın).
Bu boyutları neden
göremiyoruz? Yanıtını biliyorsunuz: O yedi boyut planck
sabitinin üzerine çıkıp açılamadı ve dolayısıyla
boyut enerjileri olan NUR (ennoorgy)
da bu yana geçemedi. Onlar planck sabitinin altında Hilbert uzayında
kıvrılı kaldılar. (Kuvviret suresinde de delili var.)
Ancaaaak onlardan (11 taneden
biri) bu tarafa kaçtı: Z A M A N boyutu, yani metrik değildir,
cetvelle değil, saatle ölçülür. (Mesela "bana üç metre kumaş
ver" der gibi, "bana üç saat kumaş ver" diyemezsiniz.)
Zaman boyutu, işte bu boyut SOYUTTUR
ve TAKYON boyutudur.
Ama nasıl olmuşsa
bizim evrenimizde REEL zaman olarak
yer almış ve İLERİ akmış.
(Çünkü bu evrene giren herşey TERS
olur: parantez dışındaki eksi işareti, parantez içindeki
sayıları da tersine çevirir. Özür dilerim, ukalalık yapmıyorum,
sadece HATIRLATIYORUM, tekrar özür.)
Bir takyon ışıktan
hızlıdır! Bu ne demektir? "Bir takyon yola çıkmadan
önce kendisine rastlar, yola çıkmadan amacına ulaşmış
olur".
Şimdi PAST-TİME ikilisi anlaşıldı
mı?
Bir zaman yolcusu da, hani
neredeyse takyon gibi, GEÇMİŞE
geliyor. Bu elinde değil, geçmişe geldiğinde kendine rastlıyor,
yani kendisi olduğunu fark ediyor, ya da yola çıkmadan amacına
ulaşmış oluyor.
İyi ama yanındaki
somut boyutlar (x, y, z gibi) bir enerjiye sahip değillerdir. Yani onlar NAR'dır (Energy), soğurlar
(Genişleyen evren gibi). Fakat dördüncü boyut ZAMAN metrik değildir, takyon boyutudur ve BOYUT ENERJİSİ (Nur) barındırır.
Nur diyorum çünkü SOYUT BOYUT ENERJİSİ; ötekisi
NAR yani somut boyut enerjisi. (Soyut ile somutun farkı
ikincisinin metrik gam olarak ölçülebilmesi anomali vermemesidir.)
Zaman yolcusu GEÇMİŞE geldi. Hoşgeldi ama iş bitmedi, bir
takyon (melek vb. gibi) GEÇMİŞE
gelmesi demek, onun da NUR
enerjisi (Ennoorgy) taşıması demektir.
Tüm evrenler 11 boyutludur.
Uzay boyutları üçtür (en, boy, yükseklik). Mesela Y boyutu "Boy" olsun; iyi ama bir de aynanın
ötesinde Yi boyutu var (√(-y)). Kök içinde Y tamam (Çünkü artıdır), ama
kök içinde (-y) NUR içerir (Nar değil).
(Nar=Energy ve de NUR=Ennorgy.)
Şimdi öte taraftan bu Yi'yi alıp bu evrene korsanız
(ki konmuş) √(-1) diye
gösterilen Einstein-Minkowski zaman boyutunu elde edersiniz. Oradan getirdiğiniz
imajiner Y boyutu bu evrene ZAMAN
diye geçmiş.
Ammaaa mekan HEP ÜÇ BOYUTLUDUR, yani zaman boyutu
tek bir UZUNLUK olmamalı. O
halde ötedeki soyut mekan (Xi, Yi, Zi)
de bir MEKANDIR (Ahıret budur).
Bunlardan biri bu evrene ZAMAN diye
gelmişse, bu TEK BİR boyut
olmamalı. Yani sadece uzunluk olmamalı, mesela Yi ve Xi >>>
Zamanın ENLEMİ BOYLAMI (bu da zaman boyutunun bir ZAR membran oluşturduğunu
gösterir).
Bu da yetmez. bir de Zi boyutu var. Demek ki zamanın
eni-boyu yanında yüksekliği var. Zamanın bir KÜBÜ var. Zaman bir tel gibi (lineer)
değil: zaman bir Ssheet gibi membran gibi iki boyutlu da değil, zaman
bir KÜB gibi ÜÇ BOYUTLU(Chronosphere)dir.
<>
Einstein-Minkowski Spacetime:
[] http://visualrelativity.com/LIGHTCONE/minkowski.html
Eğer zaman yolcusu bir
takyon olsaydı, yanmıştık. KÜB enerjisini buraya taşıyacaktı. (Kıyamet
budur. Bir melek burada görünür olsaydı yanmıştık bitmiştik.)
Ayet: "Meleklerden kim
ben de varım derse, onu cehennemle (Gamma patlamalarıyla) cezalandırırız".
Yani cinlerin şıhab
(Nar'ın kozmik ışınları biçimindeki görünümü),
Meleklerin de cezası Gamma patlamalarıdır.
(Allah korusun: Evrenin bir
yerinde bir gamma patlaması görürseniz, tespit edilirse, biliniz ki üç-beş
galaksi silinmiştir evrenden.)
Siz ayetleri bulana kadar ben
Hüüüp-kur içmeye gidiyorum. (Çay-kur mu demeliydim acaba.)
<> :)
<> Bakara/4:
Hem sana vahy edilene, hem de senden önce vahyedilene inananlardır
onlar. Ahireti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
<> 21/29: İçlerinden
her kim, "Ben O'nun dışında bir ilahım" derse
böylesini cehennemle cezalandırırız. Zalimleri işte böyle
cezalandırırız biz.
Hüüps, hatta hüptürük. Böğğ
yine şekeri unuttum. Boşuna karıştırmışım,
birazdan gelirim.
Hüngüür, şeker bitti ama
tozlarıyla idare ettim, izleyen bardağı içemeyeceğim. Acaba
misafir şekeriyle tatlandırsam mı?
Bu Çay-kur var ya, şüpheleniyorum.
Bunlar Karadeniz takımı birbirlerini kayırıyorlar ki hemşerileri
küme düşmesin. Kahrolsun Çay-kur, yaşasın hüüp-kur!
<> :)
<> Bursa'da
sopayı yediler ama. :)
Evet hayatında bundan
daha çok korkmamışlar, öyle diyorlar. Maç sattılar Sebat'a ama
kendilerinin durumu da iyi değil aslında...
Öff telefon, 1 sn.
Geldim. Bugün gülecek çok
malzeme var. Benim bıcırık aradı beni. (Hani şu
"Allah'çım" diye dua eden 5 yaşındaki kızım.)
Bana diyor ki: "Ben SİHİRLİ
ANNEM'i izledim. Baba, sen neden sihirli baba değilsin?". Benim
yanıtım şu oldu: "Ben
SİNİRLİ BABAYIM"
:)
<> :)))
Hizmette sinir yoktur.
Saat
11 olmuş bunlar ayaktalar! Yarın okul olmasa isterlerse benimle
chat'e katılsınlar, sabahlasınlar, ama sabah kalkamayan onlar...
Anneleri kaldıramayınca taaaa Balıkesir'den Manisa'ya telefon açıyor
"Şunlara bağır lütfen, kalksınlar; beni
dinlemiyorlar".
Sihirli
annemin partneri SİNİRLİ babam
oluyor bu yüzden. Onlara "Zalim oyunbozanlar benim iki tanem olmaya ne
hakkınız var" diye tornistan şarkı söylüyorum. (Sesim
Ali Kırca'dan, Mehmet Ali Erbil ve Beyaz'dan daha güzeldir, onu belirteyim.
Hatta çok daha güzeldir diyebilirim.)
Bu
sabah müziği oluyor. Bazen de "Sütçü köşeyi döndü, bütün ışıklar
söndü, uykunun da tadı kaçtı. Anne babam nereye kaçtı?"
diye şarkıyla uyandırıyorum onları.
<> Çaylar
hüüp-kur'dan şekeri Elbistan'dan olsun hocam (Şeker fb. var)
Bu arada Elb. şeker fb.
çooook harika espri. :))))) Elbistanlılara
çok teşekkür.
<> Yeni bir
soru geldi hocam.
Bir dakika, daha ayetteydik
biz. Ayeti sen yazmıştın, ama 28. ayeti yazmamışsın.
Yani oradakilerin MELEK olduğu
anlaşılana kadar geriye gidelim, 27 falan gibi.
<> 21/27: Onlar
O'nun sözünün önüne geçmezler; onlar yalnız O'nun emriyle iş
yaparlar.
<> 21/28: O,
onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk
verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun
korkusundan titrerler.
<> 21/29: İçlerinden
her kim, "Ben O'nun dışında bir ilahım" derse
böylesini cehennemle cezalandırırız. Zalimleri işte böyle
cezalandırırız biz.
26'ya da bakalım. Onlar
kim (melekler)?
<> 21/26: "Rahman
çocuk edindi" dediler. Haşa, bundan arınmıştır O!
Onlar, lütuflandırılmış kullardır.
Yahu melek sözünü bulamadım,
ayette MELEK kelimesi olmalıydı. 25'de mi acaba?
<> 21/25: Senden
önce hiçbir resul göndermedik ki ona şöyle vahyetmiş olmayalım:
"Gerçek şu: İlah yok benden başka, artık bana
kulluk/ibadet edin".
Dostlar bu ayette MELEK kelimesi geçmelidir, ben neden
okuyamıyorum??? Sözü edilen ve korkanlar MELEKLERDİR, değil mi? İnsan Allah'tan korkmaz ki!
(Müttekiler dışında) değil mi?
<> evet
Başka bir mealden
yazabilir misiniz?
<> 21/26: "Rahman
(olan Allah) çocuk edindi" dediler. O, (bu yakıştırmadan)
Yücedir. Hayır, onlar (melekler) ikrama layık görülmüş kullardır.
<> 21/27: Onlar
sözle (bile olsa) O'nun önüne geçmezler ve onlar O'nun emriyle yapıp-etmektedirler.
<> 21/28: O,
önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler
(kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O'nun haşmetinden
içleri titremekte olanlardır.
<> 21/29: Onlardan
her kim: "Gerçekten ben, O'nun dışında bir ilahim"
diyecek olsa, bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız.
Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.
Tamam anlaşıldı
o halde... Tşk. Melekler olduğuna mutmain oldunuz mu?
<> Evet
Pekiyi bir meleğin ŞİHABI var mıdır?
Var >>> Cehennem. Cehennem nedir >>> Sonsuz sıcaklıklar.
Sonsuz sıcaklıklar nedir >>> BİGBANG'in ilk anı. BigBang nedir? A K
D E L İ K.
Ben insansam beni karadelik
yutar akdelik kusar. Ben meleksem beni akdelik yutar karadelik kusar!
Pekiyi çekimci dalgalar
nedir? (Gravitonlar maddeden kaçarken çekimci özellik gösterirler.) Bir
karadelik bunun en aşırı (extreme) halidir. Yani en çok graviton
üreten karadeliktir. Bu da melekleri (takyonları) yutacağına KUSAR.
Gamma ışınları
nedir? YEREL BİGBANG'ler. Öteki
adı ise kusarca yıldızlar (quasistellar=Quasar), diğer adı
Kuazarlar...
İyi ama gamma ışınları
"quantlar" değil midir? Hani quantlaşmamıştı?
Melekler ve ruh kuantik değildi hani?
Gamma ışınları
sadece bu evrene uyarlı en şiddetli tepkimedir. Demek ki Gamma
patlamaları yanlış kelime veya terim. Onlar MELEKLERİN şıhabı, yani meleklerin TİR TİR titredikleri korku
belası.
Melekler bizler gibi
ölmeyecek diye onları güvende mi sanıyoruz? Onlar bizim gibi yerel
(quanta) değil, globular (Külli ruh) olduğundan KIYAMET onların ÖLÜM
SAATİDİR. Bundan tir tir titrerler.
Ve en titreyen ise Melekül
mewt adlı melektir. Tüm canlıları ve cinleri toplayın, hiç
kimse ondan daha çok ölümden (kıyametten) korkamaz. Bilin bakalım o
melek kim??
<> Azrail
Evet! Onun ölümü de var
>>> Kıyamet! Ölümden en çok o korktuğu için onu ölüm işine
memur etti yaratan!... Ben mi ölümden korkarım, Azrail mi?
<> Azrail,
en son ölecek
Benimki bir birim ise (1U),
onunki neredeyse sonsuz (unlimited). Ayetlere bir daha bakınız: KORKU ama ne korku. İnsan değil,
MELEKLER korkuyor:
<> 28: O,
önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler
(kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O'nun haşmetinden
içleri titremekte olanlardır
ve de "29: Onlardan her kim: Gerçekten ben, O'nun dışında
bir ilahim diyecek olsa, bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız.
Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.".
"Gerçekten ben, O'nun dışında bir ilahim diyecek olsa, bu
durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız"
Burada ilah >>>> NEFSİM VAR (cin ve insanların
nefsi vardır) DERSE onu GAMMA veya AKDELİK veya CEHENNEMLE
cezalandırırız. (Neyse ki meleklerin bizim gibi ben de küçük
tanrıyım diyen iddialı bir nefsleri yok.)
İşte buraya kadar
sonuşmaz sonsuz öz enerji impulsmoment kudretini (NUR kısaca) anlattım. Meleklerin bu evrene girmesi size
"Günaydın demesi" bir galaktik Gamma patlaması oluşturur
-küçük bir kıyamet-. Allah'tan ki demiyorlar bize.
Melekler ÜÇ BOYUTLU ZAMAN ENERJİSİ demekti, xi, yi, zi onların
mekanı ama bizim de zamanımız.
Zaman yolcusu DEMEK Kİ, üç boyutlu KÜB (zaman kübü) NUR enerjisiyle değil, iki boyutlu zaman enlem ve boylamı
enerjisiyle GEÇMİŞE
geliyor. Ama zaman yolcusu olmayan çoğunluk ise bir tek boyut enerjisi
(uzunluk) ile yaşıyor.
Ne var ki melekler gibi üç
boyut enerjisi, normal kişiler gibi bir boyut enerjisi taşımayan
Zaman gezmeni eğer geleceğe gelirse MELEK gibi, fakat çift boyut enerjisi taşıyarak geçmişe
geliyor.
Bunun anlamı şu: Boş
pil doluyor. (Biten bir pilin filmini ters oynatın dolduğunu
göreceksiniz.) Yaşlıyken gençleşiyor. Ve yola çıkmadan amacına
ulaşıyor.
Mesela sizler bir zaman
yolcusu olsaydınız ve o tekniğe sahip olunsaydı, "Keşke
Çanakkale'de çarpışsaydım bunu görseydim" gibi bir arzunuz
varsa, Çanakkale savaşından önce doğar, sonra büyür ve askere
gidip Albay Kemal'in silah arkadaşı olmuş olurdunuz. YANİ YOLA ÇIKMADAN amacınıza
ulaşmış olurdunuz.
Fakat bunu biri normal (Zaman
enlemi), diğer ise sadece PAST+TİME
ok yönündeki gezmene özgü (Zaman boylamı) BİR ÇİFT/duble boyut enerjiniz var.
Siz dolu bir pil
getiriyorsunuz geriye (öteki ikinci boyut ile birlikte). İşte getirdiğiniz
kendiniz, maddeniz PARTİCLE ise
ötekisi ayrışıp VİBRATİON
oluşuyor.
Maddeyi kısmen
denetlersiniz. (Yola çıktığınızda yetmiş kg
iseniz, bebek olduğunuzda 3 kilo olacaksınız; ya kalan
67kg???????) Denetlenemeyen (hiçbir bebek 70kg doğmaz) öteki maddeniz VİBRATİON olur.
O da Kur'an'da ZİLZAL suresi olarak bildirilmiştir.
Çünkü DALGACIK zilzal ise burada
maddecik (particle) ise ARZ(yer)dır.
Zilzal'ı bir daha yazalım
ltf.
<>
99-Zilzal/1: Arz o sarsıntısıyla sarsıldığı
<>
99-Zilzal/2: Ve Arz ağırlıklarını çıkardığı
<>
99-Zilzal/3: Ve insan «noluyor buna?» Dediği vakit
<>
99-Zilzal/4: O gün bütün haberlerini anlatır
<>
99-Zilzal/5: Çünkü rabbin ona vahy eylemiştir
<>
99-Zilzal/6: O gün nas, müteferrik surette fırlayacaklardır,
amelleri kendilerine gösterilmek için
<>
99-Zilzal/7: Ki her kim zerre mıkdarı bir hayır işlerse
onu görecek
<>
99-Zilzal/8: Her kimde zerre mikdarı bir şerr işlerse
onu görecek
Gök >>>>>> VİBRASYON (Dalgacık)
ARZ
>>>>>> PARÇACIK
Böyle düşünün.
Dualiteyi düşünün, bir
şey hem PARÇACIK, hem
dalgacıktır. Uzayı katederse dalgacık (Gökte
dalgacık), bir yere çarparsa (YER=ARZ)
PARÇACIK oluyor.
Bir dalgacık YER'e çarparsa yerdeki bir
parçacığı da koparıp, yörüngesinden dışarı
atıyor. (Dış kabuk elektronları.)
Ve atomun dış
kabuğu ve dünya ve evren "Uçlarından EKSİLTİLİYOR".
Bu ne demek?
Sır Gravitonda... Yani
çekim dalgalarının aracı parçacığında: Bu sadece VİBRATİON (yani
dalgacık) ve tüm kuantların tersine PARÇACIK ÖZELLİĞİ yok!
Hoppala!!!!! Böyle kuantum
olur mu? İyi ama AYNEN BÖYLE!
Fizikseverler hatırlayın, böyle değil mi? Gravitation (çekim)
hissedilir, ama hiç TANECİK
olarak yakalanamaz. Zaten yakalansaydı o hep ÇEKMEZDİ, diğerleri gibi iki yönlü hareket ederdi.
Ama bu ÇEKİYOR ve itmiyor. TEK
YÖNLÜ kuvvet! Çünkü dalgacık var, parçacık yok!
Parçacık nerede? Ayette
söylüyor zaten >>> ARZ'ın
kendisi zaten PARÇACIK: "Arz o sarsıntısıyla
sarsıldığı".
ARZ=Parçacık.
Zilzal=Dalgacık.
Bir tür evlilik gibi, yani
gravitinoların (daha da küçük parçacığıdır), sadece
dalgacık özelliği var. Parçacık ile evlenmek istiyorlar. Maddeyi
çok seviyorlar, dünyayı çok seviyorlar. Büyük kitlede daha çok çekimci
oluyor bu dalgalar. Ve çekim dünyayı
kenarlarında içe bastırıp eksiltiyor... (Dünki ayetleri anımsayınız.)
<> 13/41: Görmüyorlar
mı ki biz o yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Allah
hükmeder; O'nun hükmünü denetleyecek de yoktur. Hesabı çok çabuk görür O.
Ve de gelelim Zaman
gezmeninin getirdiği KATMA BOYUT
enerjisine. (Zaman enlemi yanında bir de zaman boylamı KATMA enerjisini GEÇMİŞE getirip, sistemi bozuyor.) İşte büyük sır
burada; bu fazla enerjiyi zaman gezmeninden MADDE olarak alıyor.
Şöyle diyelim: Müzmin
bekar vibration (dalgacık Graviton ve gravitinolar) zaman gezmeninin EXTRA boyutuna yerleşiyor, yani PARTICLE özlemine kavuşuyor. Bu
alış verişte inanılmaz bir Radyasyon çıkıyor
ortaya. Ve parçacık (zaman gezmeni) bunu absorbe ediyor. 450 Becquerel!
Kim yaşayabilir, o saatte ölür!
İyi ama biz burada zaman
gezmeninden söz ediyoruz. Sadece herkes gibi TEK zaman boyutu-boylamı yok ki! Bir de Zaman E N L E M İ doğrultusu var. Bu doğrultu yukarıda
(Tarık) yönünde veya bundan daha ender olarak aşağıda (Dabbe
yönünde).
Philadelphia deneyi gibi düşündüğünüzde,
o deney gemisi kendi UZAY konumundan
600 küsur mil öteye (mil=Mile anlamında)
ışınlanıyor. NORMALDE
hafta sürer bu... Ama biz burada PARANORMALDEN
söz ediyoruz. 3 dakikada.
Pekiyi ne oldu? Tayfalar "Yukarı
çıktı", yani magnetik alanları DİMDİK öyle dipole oldu ki, atmosferin tavanına
erdiler. Orada da bu işleri hep kovalayan bir ŞIHAB vardır. Onlara şıhab çarptığı
için burada aşağıda (dipole alanın ötekisi olan elektrik
alanda = ARZ'da) yandılar. (Hepsi
değil sadece şıhab isabet edenler.) İşte yerde kendi
kendine yanan insanların sırrı bu!
Ama ötekileri "Karanlık
uzayı" değil, bir başka rengi gördüler >>>>>
YEŞİL! Mesela yeşile
yapıştılar. Bunlar ise GÖĞE
değil, YERE YAKIN olanlardı.
Yani yeraltındaki DBB'yi
gördüler. Oradaki rengi.
Ve bir ipucu daha: Kaybolmayı
önleyen neydi? DOKUNMAK
(topraklamak), yani >>> TOPRAK
(ground) >>>>> A R Z 'dır, gök ise faz'dır
(Phase, elektriğin öteki hattı).
Biri 6 ay kadar EHLİ KEHF gibi donmuş olarak
kaldı. Ölmedi çürümedi ve sonunda uyandı. Nasıl uyandı? BİR PUSULAYA dokunarak.
Pusula ne yapabilir ki? Alt
tarafı bir ibre parçası. Ama sfenoid alanda (field) bir pusula MAGNETİK GÖSTERGE OLDUĞUNDAN
Bobinlerin manyetik alanını tayfaya taşıdı. Tayfa KEHF sürecine girdi. 6 ay öylece kaldı. (Ayet: "Sen onları ölü sanırsın
...... dehşetle kaçardın")
Şimdi diyorum ki, Bu
magnetik alan yeryüzünde pusula değil, ama koskoca DAĞ olarak var. Evet
zaman zaman yeşile tutulursunuz ama
1080 saniye sonra kurtulursunuz
(bir saniye ise eğer...)
Ben şu anda böyle bir dağdayım.
Boylamda Semaya değil; bunun
tersine uzantısı olan Arz'a
boylam veriyorum. Yani o sizi dehşete
düşürecek RA boylamda duruyor.
Eğer onu enleme (Bu
yüzeye) bırakırsam (Ki bırakırım)
mutlaka paranormal DEPREM
haberlerini ajanslardan duyarsınız.
Bu enlemi, boylamı
anlatmak çok zor ama, bir filmden örnek verebilirim: Adını anımsamıyorum,
George Clooney ve Nicole Kidman oynuyordu. Bir faturada bir tek not vardı:
E diye başlayan, o filmi anımsayan
var mı?
<> The
Peacemaker?
Evet peacemaker. Orada bir
fatura vardı, o ipucunu izleyerek Rusyadan Bosna üzerinden geçen enlem
olduğunu buldular. Bosna üzerinden hangi enlem geçiyor bir bakar mısınız
web'e? Saraybosna üzerinden. Yabancı atlaslarda Sarajevo diye geçer.
[] Sarajevo: 43° 52′ 0″ N, 18° 25′ 0″ E
Herneyse, bu izi Bosna'da
yakaladılar. Sonra aynı şifreyi izlediler, bu kez aynı
enlem NewYork üzerinden geçiyordu. Koca NYork'da nerede bulacaksın nükleer
bombalı adamı? Sonunda onu East 44 street'de buldular. Böyle bir şeydi...
Bunu anlatmamın nedeni
Zaman boylamının (film enlem üzerineydi) bu şekilde RA'yı dik ve iç uzaya yaymasıdır.
Bunun uzunluğu maksimum 1 ışık saniyesidir. Eğer bu
mesafede bir gök cismi bulabilirseniz ve o Güneşi örterse (Aslında dünya
araya giriyor ama bunu bilmemezlikten gelelim), o mesafeye bu boylamın İKİNCİ UCU değdiğinde
sizdeki inanılmaz RA'yı deşarj
ediyor.
Bir ışık
saniyesi ne kadardır? Yani kaç km'dir?
<>
Bize bu uzaklıkta bir
cisim var mı?
<> Moon
<> Ay
;) Yani Küsufa, Hüsuftan (yer
dibinden) İKİ UÇ halinde RA deşarjı oluştu. Bu
konuda bir şey yazmak istemiyorum. Verilen sınır bu kadar.
<> 25/25: Hem
o, Semanın gamam ile yarılacağı
ve Melaikelerin peyderpey indirildiği gün
<> Bu ayette
gecen gamam kelimesi gamma patlaması mı?
<xxxx> RAD
ile Ra bağıntısını çok özet açıklar mısınız
kaptanım?
RA'D ses
ötesine dönüşebilen pariter bir olaydır. Onu anlatmaya bugün zaman
yetmeyecek [xxxx]. Çünkü önce Rıdvan ve Radyail adlı meleklerden başlamak
ve İsmail denen melek (ki dünyanın logo meleğidir), yani doğa
olaylarını yöneten melekten, sonra da yıldırıma kadar
çoooooook şey anlatmam gerekir. Sığmaz bu geceye.
Rıdvan şeytanın
yerine Cennet'e konan meleğin adıdır. Haznedardır. Oradaki
lanetli ağacın barındırdığı ve cennetin tek
istisnası olan ATEŞİN
çalınmaması için bekçidir Rıdvan. O ateşin adı da RA'D dır.
<> Ra'd
benzer bir teknolojiyi silah olarak kullanabilen uçaklardan söz edilebilir mi?
Elbette bir nur ve nar dönüşümüdür,
yani bir çevrim formülü ve eşdeğerliliği vardır. Kabaca: E
(cin/Nar) = m (madde/insan).c² (Takyon/nur/melek): E=mC² bu işte...
C²'nin de açılımı
var elbette. Ether (ışıktan hızlı titreşen evren
Esir veya Arş'ın üzerinde olduğu MA veya KEVSER (esir)
denizi vb.) Bunlara girmeyelim, bunlar erken saatte ele alınması
gereken konular. OK?
<> ok
Yarın da Chat olacağı
için son ve yarım kalan soruları yanıtlayıp erken ayrılacağım.
Yarın da chat var demek, yine eşlerinizden ebeveynlerinizden beddua
yiyeceğim demektir.
<> kayıtlı
sorular var hocam paste edebilir miyim?
:))) Tamam, dünden artan var
mı önce? Öncelik hakkı o sorunun sahibidir. Yarın kupa maçına
rağmen, chat yapacağız inşallah.
<> Dünkü
konuyu detayı ile anlattınız kaptanım
<> inşaALLAH
Tmm, maksat mutmain olmak. Bu
konular biliyorum çoğunluğa sıkıcı geliyor ve de zor
bile gelebilir. Ama tek okuyucu biz değiliz ki?
<> Zaten
bizlerde ilerleyen zamanda geriye doğru okuduğumuz da daha yüksek
verimlilik ile anlıyoruz
<> Teğabün/14:
Ey iman edenler! Şu bir gerçek ki, eşlerinizin ve
evlatlarınızın içinden size bir düşman vardır; onlara
karşı dikkatli olun! Eğer affeder, ellerini tutar, hatalarını
görmezden gelirseniz, kuşkusuz, Allah da affedici, merhamet edici olur
Anlamlı bir ayetti. Teşekkür.
[Candaş] bu ayetten çok çekti.
3/45’te
"vecihen fid dünya vel ahireti" ifadesindeki
"wecihen" kelimesini açıklar mısınız? Bunun yanında
bi kelimetin minhüm ifadesinin açılımı nedir?
VECHE: Suret,
surat, sima, genel duruş, tavır vb. demek. Allah'ın cemali de
bir WECHE'dir.
<> Endam ile
ilgisi var mı hocam?
<> Allah'ı
bir bütün olarak her şeyde görebilmek weche mi
Önce candaşlara bu
ayetlerin TÜRKÇESİNİ sunalım
ki yazacaklarımı algılasınlar ltf.
<> "Fe
ekim VECHEKE li dini HANİFA" >>> Bu da ilgili galiba
Bu
ayetlerin Türkçe meallerini bulursanız kolay olacak işim. Bir de
ayetteki VECHE >>> YÜZ,
yüzünü Hanif dine çevir. Bakalım böyle mi?
<> 3/45: Bir
de melekler şöyle demişlerdi: "Ey Meryem! Allah seni,
kendisinden bir kelimeyle muştuluyor. Adı, Meryem oğlu İsa
Mesih'tir. Dünya ve ahirette yüz akıdır. Allah'a yaklaştırılanlardandır".
"Vecihen
fid dünya vel ahireti" aslında nasıl ki Adem bir varlıkken ÜÇE ayrıştırılıp
(Havva ve Huri) üç basamak oldurulduysa, DÜNYA
------- DİN ve arasındaki ara kesit/arayüz
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
AHIRET, dikkat ediniz.
Ahiret
nedir? Bir şeyin sonu. En en sonu. Burada DÜNYANIN SONU, yani Ahiret aslında Dünya ve DİN günü arasındaki KAPININ adıdır. Dünya burası
ve DİN yoktur. Sonra iki aşamalı
ahiret var: (Biri kendi ölümümüz, ötekisi külli evrenin ölümü olan kıyamet).
Ötede ise DÜNYA yoktur. DİN vardır. (Yevmiddin)
<> Dostlar
hocamıza müsaade edelim derim...
Evet,
ben hemen ayrılıyorum. Bu iyi bir işaret değil, hoş-bye.
<> hayırlı
geceler hocam
<> slm slm
hg kaptan