Chat n° 218 - Tarih: 25 ocak 2004

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

 

[] Kaptan wow_10sce nickiyle bağlandı

<> selam selam kaptan hoş geldiniz

 

ss MİH. Hoşbuluştuk.

 

<> perşembe öğleden sonra saat 5:30 ile 5:45 arasında samsunda bir oğlan çocuğumuz oldu ismini vermenizi bekliyor

 

O da benim gibi Kova burcundan. :) Yani benim gibi bir "Bela erkek çocuk" daha dünyaya merhaba dedi.

 

<> bela sizin gibi ise ne mutlu bize;

 

Adı İbrahim BARIŞ.

 

<> İbrahim BARIŞ. teşekkür ederim dabbetimiz Allah sizden razı olsun

<> Allah hayırlı ömürler verir inşaallah

 

Kova burcu çok delişmen burçtur, adeta anarşisttir, özgürlüklere düşkün ve delidoludur! Böyle bir deli+kanlı'nın en büyük zaafı ise >>>>>> BARIŞ'tır. Çünkü İnsancıldır Kova burcu mensubu...

 

<> biraz da feministtir

 

Evet feministtir, çünkü EŞİTLİĞE inanır. Oysa dört gün önce doğsaydı bayağı Maço olacaktı. Yani "Erkek üstünlüğüne" inanacaktı. Aynı gün "Kızbebek" olarak doğsaydı ya? ???? Gördünüz mü eşitlik GEREKLİ.

 

<> inşallah dabbetimizin vermiş olduğu ismi layıkıyla taşımak nasip olur

<> Abdulkadir Geylani küçük bir kız iken

 

Evet o zaman kimse "Binti Geylani'yi" tanımayacaktı/tanımak istemeyecekti. Kızçocuklarını DİRİ DİRİ gömen bir toplumda tersini beklemeyin. "Kızçocuklarının hangi suçtan gömüldüğü sorulduğu zaman...." Yani ayeti hatırlayınız: Bu  K I Y A M E T  ayetlerinden biridir.

 

<> Tekvir/8: O diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda,

[] Tekvir/9: "Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye.

 

Arabistan Cahiliyesinin kızçocuk gömen adetlerinden değil -onlar zaten cehennemlik-. Demek ki "Kıyamete kadar" kızçocukları diri diri GÖMÜLECEK, yani sanal anlamda gömülecek... Bundan üçyüz yıl sonra  h a l e n  karaçarşaf ve peçe olacak.

Buna inanmak güç değil mi?

Değil mi?

 

<> süfyanizm olduğu müddetçe maalesef olacak :(

 

Kolonilerde KARAÇARŞAF. "Haremlik uzay gemileri", Selamlık bölümü de var. Ve 300 yıl sonra... Yemin ederim, bu süfyanilik kalıcı bir AİDS gibi bir şey, bulaşmaya görsün.

300 yıl sonra KARAÇARŞAF????? Şaştınız mı? Ama yemin ederim DOSDOĞRU söylüyorum.

 

<> Baş örtüsü 715 de Emevi halifesi 1. süleyman döneminde, peçe ve harem selam uygulaması da 743 de emevi halifesi 2. velid döneminde kanunlaşıyor.. DEMEK Kİ PEYGAMBERİMİZDEN YAKLAŞIK 90 YIL SONRA BUNLAR OLUYOR VE ÖNCESİNDE BÖYLEBİR UYGULAMA YOK. Sebep olarak Dönemin Fitne dönem olmasını gösteriyorlardı

 

Evet sen de DOSDOĞRU YAZDIN. Böyle bir uygulama yok! Şunu da anlayabiliriz: Niçin sadece Resulullah eşleri=Annelerimiz ve refakatçileri CİLBAB giyme emri aldılar? Bir kereye mahsus kondu ve kaldırıldı. Neden? Çünkü haremlik selamlık uygulaması yoktu.

 

<> CİLBAB=Kapşonlu pelerin ( berberilerin -fas cezayir- giydikleri örtü)

 

Olsaydı, ötekiler içinden ayırt edilmesi için efendimizin eşlerine CİLBAB getirilmezdi... Eğer haremlik-selamlık uygulaması olsaydı, zaten CİLBAB  e m r i  gerekmezdi. Çünkü erkek ve dişi "Makul mantıklı" herzaman heryerde beraberdiler.

Efendimizin ilk eşi Hatice annemiz EN GİRGİN kadınlardan biriydi.

Ve son eşi Aişe de EN GİRGİN KADINLARDANDI. Öyle girgindi ki, öyle aktifti ki, koskoca dini iki mezhebe bölen ilk kışkırtıcı etmen olmuştur.

Kim diyebilir ki, efendimizin hanımları "HAREM"e kapatılmış pasif kadınlardı diye?... Hepsi hepsi hepsi AKTİF oldular.

Efendimizin kızçocukları da öyle... Ali ss, eşi Fatıma'yı sonsuz ÖZGÜR bırakmıştı. Fatıma ss konuştuğunda, o susar ve dinlerdi.

Efendimizin eşi ilk cumhurbaşkanı Ebubekir'in kızıydı. Bir Cumhurbaşkanı kızı olarak işbaşına geldi. (Efendimizin vefatından sonra BABASINI ilk halife olarak işbaşına getirdi.) Bu doğru bir seçimdi.

Ama Muaviye dönmesini Ali'ye -ss- karşı desteklemesi yanlış seçimdi. (Aişe desteklemeseydi, yaşlı babası CBaşkanı adayı olmayı hiç düşünmüyordu.)

Şu anda bile beni 5 yaşımdaki kızım YÖNETEBİLİYOR. Ben Ebubekir ss.yi rahatlıkla ANLIYORUM. Karne aldı, buluştuk, ve bizim AİLECE programımızı kızım belirledi. Belirlesin! Ben asla kızçocuklarının GÖMÜLMESİNE yandaş olmadım-olamam.

Bizden yani Şuramızdan ilk minyatür CBaşkanı ve yarbaşkanı HANIM'dır. [P] başkan'dır, [G] öğretmendir.

 

<> 6-Enam/137: Tıpkı bunun gibi, bu düzmece ortaklar çoğu müşriklere öz evlatlarını öldürmeyi çekici göstermişlerdir ki, böylece hem fıtratlarını yozlaştırsınlar ve hem de dinlerini bozsunlar. Eğer Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları asılsız uydurmaları ile başbaşa bırak.

 

7 anlamından birini de anlatayım: İbrahim atamız eşlerinin fikirlerine ve isteklerine çoooook aşırı destek ve önem verirdi, hemen uygulardı. Bu sami toplumlarında alışılmamış bir şeydi!

Eşi Sara'nın varlıklı ve zengin bir ailesi vardı ama eşi Hacer (ki fakir ve köle idi) öyle değildi. Buna rağmen İbrahim ss iki eşini de BİR ve EŞİT tuttu.

Sarah'ı anlıyorlardı: Prenses gibi bir şeydi. İbrahim ss.ye söz geçirmesi normaldi. Ama bu toplum Hacer'in bir "PRENSES" gibi eşiyle EŞİDİ olarak davranmasını yadırgıyordu. Öyle yadırgadı ki İbrahim ss "Bu benim kızkardeşimdir" dedi. Yani "Ailedendir söz hakkı vardır" demek zorunda kaldı.

Bu yalandan kurtulmak için de taaaaa Mekke'ye yerleşti. (Öyle bir kent yoktu, kendisi oluşturdu.)

Ayetler öyle açıklayıcıdır ki -anlayana-, sanki İbrahim ss atanız ile YAŞARSINIZ! Onu yaşarsınız! Veya OT gibi ODUN gibi iki yana sallanarak Kur'an OPERASI okuyanlardan oluruz. Kur'an öylelerinin DOSTU değildir. Kur'an'ın NUR'u söndü mü o kabir ebediyen karadelik olur.

 

<> 33/28: ya eyyüha el nebiyyü qul li ezwacike in küntünne türidne el xayàte el dünya we zineteha fe tealeyne ümetti~künne we üserrıxkünne seraxan cemilen

 

 İbrahim atamız "Yalan" söyledi. Ama bunun 7 anlamı var. Birini açıklamıştım, bu da ikincisi oldu.

 

<> bu arada İbrahim atamızın söylediği o yalanın hangi ayette olduğunu bilen var mı? (benim kızkardeşimdir) dediği?

 

Ayeti bulunuz, bir şey soracağım akabinde...

 

<> ben bulamadım, başka keyword verir misin hans?

 

"Eşi Hacer için Bu benim kızkardeşim" diyor.

 

<> Putları kırma ile ilgili yalanı var. Büyük put küçük putları kırdı."

 

Mekke'ye giderken... (Tabii daha Mekke yok ortada.)

 

<> istersen sen sorunu sor hans biz daha sonra ararız

<> Yaradılış; 20:1-2-3; İbrahim Mamre'den Negev'e göçerek Kadeş ve Sur kentlerinin arasına yerleşti. Sonra geçici bir süre Gerar'da kaldı. Karısı Sara için, «Bu kadın kızkardeşimdir» dedi. Bunun üzerine Gerar Kralı Avimelek adam gönderip Sara'yı getirtti. Ama Tanrı gece düşünde Avimelek'e görünerek, «Bu kadını aldığın için öleceksin» dedi, «Çünkü o evli bir kadın.»

<> (Tevrat'ta bu şekilde.)

 

Aslında o kişi sara değil HACER, Mamur'dan Necef'e değil; Necef'ten Mekke(Mezra)ye yolculuk yapıyorlar.

(Mekke "Ziraat bile yapılamayan yer" demektir. Kelime kökü AKKA'dır. (Akka kalesi gibi... Napoleon'un kuşattığı bir Osmanlı kenti.) Mezra >>> Ziraat yapılan en küçük yerleşim birimi demektir.)

Tevrat tahrifçileri herşeyi bozdular. Tevrat'ın bir yerinde İsmail ve İshak'ın İbrahim'in çocukları olduğu yazar. Başka bir yerinde "İsmail" atlanır ve tek oğlu öteki gösterilir. Sara, oldukça tanınmış -adeta prenses- bir kadındır. Onun hakkında zaten yalan söyleyemezsiniz. Ama Hagar kıpti (egypt) bir köledir.

Bunu da sırası gelmişken düzeltelim. Sara ve Yavimaleh zırvası başka bir şey. Sara ile ilgisi var ama Hagar ile ilgisizdir. Yani Tevrat bu konuda (Lut'un kızları ile ensest yapması gibi) cehennemlik yalanlar uyduruyor. Bulmanız gereken ayet "Hacer ile evliliğiyle ilgili" olmalı.

 

***

 

"sebe sebe", bu dostumuz kimdir?

 

<> dostumuz degildir

 

:( Attach göndermiş. Virüslü

 

<> sakın açma

 

sebe sebe'yi biraz tanıtır mısınız?

 

<> beyefendi'nin arkasından grupta gürültü çıkarmak istedi

 

Bilmiyordum...

 

<> veya beyefendiyi desteklemek istedi. Daha sonra mail gruptan banlandı

 

Bir attach daha geldi (Temiz) "Beni gruptan para göndermediğim için attılar" diyor. Ü-ZÜL-DÜM :(((((

 

<> yalan söylüyor; fesat çıkarmak istedi atıldı.

 

Kimseden AİDAT istenmiyor. İnfaklar >>> ŞİRKETE ortak olmanız gibi bir MUTLU SONUÇ içindir. 100 taneli 7 başak MUTLAKA size geri dönecektir. Ben kimseden ZORUNLU para istemedim. İnfak gönüllüdür, zorunlu değildir.

Burada HİÇ PARA göndermeyen arkadaşlar ile samimiyim. Bunu kendileri çok iyi bilir. Dostluk değil bu, HANİFLİKTİR bu, para ile ölçülemez!

İnfak nedir? Sizden temelli kopan bir eylemdir. Ama ben infak'ın da anlamını verdim: Allah'a borç vermektir ve bu gönderilenler KAYBOLMADI/İÇ EDİLMEDİ/KLASİK ŞEYHLER GİBİ BAKLAVA PARASI yapılmadı. Bunlar  g e r i   d ö n ü ş l ü 'dür. Yani infak bile değildir, şirket ortaklığı için bir ÖLÇÜMLEMEDİR. Parası olan ORTAK oluyor demek değildir.

Listede öyle kişiler var ki, onlara demişim ki, "Birine yaptığınız yardımları da bana bildirin bunlar da ortaklık için geçerlidir". Herkes (Bana değil) o kişilere yaptığı infakları (kimi akrabası, kimi okuyan kardeşi, kimi boşandığı eşinin nafakası) bana bildirdiler ve bunlar Allah'ın huzurunda LİSTEMİZE işlendi.

Bakınız ben masumum ve çok iyi niyetliyim. Bu grupta para gönderen ortağımızdır DEMEDİM! Ama telefon faturalarını ödeyemez olduğum o aşırı günlerde (17 öğrenci okutuyordum.) Şura'ya sordum: "Acaba -yüz üyemiz var, Aylık bir sinema bileti bedeli- aidat gönderirlerse, internet'e zorunlu bağlanma vb. gibi giderlerimizi ödeyebilir miyiz?"

Böyle yazmıştım, bilen bilir!

Şu anda bana gelen internet faturası 340 küsür milyon. (Telefon içinde 50 milyon bile yok) (Zaten onlar da sabit ödeme, VERGİ adı altında devlet soygunu.)

WEMB düzeninde HABERLEŞME HÜRRİYETİ demek, bedava HABERLEŞME 24 saat açık internet demektir. Ama bizim gibi gelişmemiş ülkelerde, bunu hükümetler "HALKI KERİZLEMEK" için kullanıyorlar. Benim gerçek faturam 185 milyon... Ama ödediğim rakam 340 idi. :((( Geçen ayki 225 milyonluk faturada ise 70 küsur milyon ıvır zıvır vergisi... Sizin de aynıdır değil mi?

 

<> evet kaptan

<> yaklaşık evet

<> Aynı olmaması için iletişimi azaltıyoruz. Zaten istedikleri de bu.

<> Grup üyelerinin sadeleştirilmesinde hangi kriter esas alınacak. salt infak mı? fakat infak gizliliğe dayandırımalı.. yapılan hayırlar ve niteliği ALLAH ile kul arasında değil midir? burda hata riski yok mu? kimin ne kadar hanif olduğunu nasıl anlarız?

 

Hayır canandaş, ben İNFAK çağrısıyla sadece emrolunduğum FİTNE (Sınav)yi yapıyorum. Kesinlikle ölçü para değil, çünkü grup içinde kendi babasına ve kardeşlerine bakanların da verdiği miktarı (aylığı yıllık yaparak) o kişinin ortaklık hesabına ekliyorum.

Bir kötü haber, Ben burada rahat değilim. Önce bir Hintli idi, şimdi 6 olduk. :(((( Şu anda burası kaynıyor sesten...

 

<> hayırdır? ev mi küçük?

 

TV açık, ve ayrıca aralarında birbirleriyle hararetli (oryantelce) konuşuyorlar. Çok sık soru soruyorlar bana...

Eğlenmek haklarıdır, zaten çok masum yerlerde eğleniyorlar. (English Pub)

Geçen sefer chat'i bırakıp, gidip onları polisin elinden kurtarmak zorunda kaldım. Zavallılara bir meyve kokteylini bardağı 200 milyondan satmışlar! Üç tane içmişler, biri de bira içmiş. Bir de soda hesap 750 milyon... İtiraz etmişler -ELBETTE-. Tartışma büyümüş.

Bizim Hintli bilgisayar yazılımcıları için, "Afganlı mülteciler" diye  i f t i r a  atmış pub sahipleri... Polisimiz yabancı dil bilmediğinden, bunları Yunanistan'a kaçacak Kürt-Afgan-Bengaldeşli sanarak gözaltına almışlar.

Adamlar üç dilden anlatmışlar... Ama bizim meşhuuuuuuuuuuur yabancılar polisimiz TÜRKÇE'den başka  h i ç   b i r  dil bilmediğinden, BEN gidip kurtarana kadar onları işkenceleri altında bekletmişlerdi.

Evet rahat değilim... Burası firmanın lojmanı... Benim bir ayrı eve çıkmam gerekiyor. Şuradaki gürültüyü size anlatamam. Stadyum/tribünler daha sessizdir.

 

<> bu durum sizi tehlikeye atmıyor mu Dr?

 

Hepsi hintli olduklarından bir tehlike yok.

(Pakistanlı, Bengaldeşli MÜSLÜMAN olsalardı, asıl o zaman BÜYÜK TEHLİKE olurdu. Evi de SÜFYANİ camiisine çevirirlerdi, hiç kuşkunuz olmasın.)

 

<> Polis filan demek istedim.

 

Hayır Polise giden benim. Aşırı tehlike olursa OverWrite hazırlarım olur biter. Bu işin sadece "Ayrıntısı"nı hazırlamak gerekir.

A ve B zamanları takas edilirken, ayrıntı çok önemlidir. Mesela ben SUZUKİ derken, bir kaç ayrıntı vermiştim:

1. İlla ki kırmızı

2. İlla ki otomatik vitesli

3. İlla ki hem sıfır km yepyeni olacak hem de aynı anda 5000 km. HIZLA overwrite edilmeliydi.

Kırmızı "Dedem" için belli bir işaret. B zamanında (A ile takas edilen o zamanda) çapraz ateş altında kalıyorum.

O anda kaçmanız gerekli. Ama vites değiştireceksiniz ve üç pedal ile bunu yapacaksınız. O bir kaç saniye sizin ÖLMENİZE neden oluyor iken, HA/VET, otomatik vitesli olduğundan, ve de o panik anında debriyaj-gaz-fren üçlüsünü karıştırmak problemi doğduğundan otomobil hareket etmekte gecikiyor. Ve siz orada kurşunlanmış oluyorsunuz.

Hızır ELBETTE biliyordu. Hangi gemiyi deleceğini. (Yüzlerce gemi varDI) Hangi çocuğu öldüreceğini (Binlerce çocuk varDI). Hangi duvarı tamir edeceğini....

A ve B birbiri ile trampa edildiğinde, AYRINTI bilmek ile bu yüzlerce içinden ASIL HEDEF seçilebilmektedir.

Neden Suzuki? Çünkü en az bilinen otomobil, Türkiye'de en az satılan hatta bilinmeyen bir otomobil!

Neden kırmızı? Çünkü bu otomobilin en az üretilen rengi, karıştırmanın imkanı yok!

Neden 2001 model? Çünkü bundan sonra Swift hiç üretilmedi! SON idi...

Pekiyi neden 2001 model Swift? Çünkü tek ve ilk otomatik vitesli otomobil idi.

Bu ince ayrımlar BENİM HAYATIMI kurtardı.

Ben anlatabiliyor muyum?

Ben anlatabiliyor muyum?

Ben anlatabiliyor muyum?

Ben anlatabiliyor muyum?

 

<> evet

 

Ben eğer bir otomobil isteseydim, benim gönlümde yatan bir modeli -ki eski püskü bir VW tosbağadır- isterdim. Hem de 4 milyar filan... Ama bu otomobilin ne modelini, ne rengini ne özelliklerini BEN SEÇMEDİM!

 

<> Ard niyetliler; İNFAK'ı >> <<NİFAK' a dönüştürmek için böyle çamurlar atıyorlar

<> 2-Bakara/127: İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semi'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alim'sin, her şeyi çok iyi bilirsin."

 

Ben kısa bir süre kanal değiştirip geliyorum, izninizle.

 

<> KUR'AN berzah içinde, Berzah ise ayet ayet KUR'AN içinde. kurban olurum o KURANA kurban

 

***

 

[] Diğer kanaldaki konuşmadan şu kesim paylaşıldı:

 

Başkanım "Dedeye danışmamı gruba da anlatmam gerekli. Şuradan itibaren: (Bu daha iyi bir kontrol mekanizması olmazsa, Allah korusun Dabbet bile diktatör olur! Dede+10SCE üçlüsü, herkes beni KONTROL ediyor, onaylıyor. Kendi başıma asla bir şey yapamam. Kendimden bir şey yapamam! Bu da başta sizler, tüm insanlık için GEREKLİ. Güvenli... Rahmani'dir.

Yani büyük Jüri dede + diğer iki 10SCE. Bunlar beni denetliyor, okeyliyor vb. Dede operatör -ve Jüri kararına tam saygılı-. mrsccp kontrolörüm. O izin vermezse ASLA overwrite yapılamaz.

misstraspassenger ise benim beynimin düşman güçler tarafından ele geçirilmesi halinde beni devredışı bırakacak tek güç. Yani beni önceki bir tarihe geri yükleme noktasına alarak, yeniden devreye sokacak tek MAJİSYEN'dir -kızımız-.

***

 

Hüüp diye geri döndüm. Bugünün mönüsü: Asparagus! Eşime yapıp yedirdim. Çok beğendi. ŞİFALI bir yemek. Asparagus nedir? (Asparagas okunuyor.) Yalan haber demektir -mi acaba-. Aslında asparaGUS. (Gus=Kuş)

 

<> kuşkonmaz; Asparagus officinalis

 

Evet, nefis bir besindir. Özellikle hekim arkadaşlar bunu yemeli. (Hastanelerde intaniye servisleri, hekimlerin potansiyel hastalıklarını oluşturur.)

Kuşkonmaz biyolojik bir karantinadır. O kekremsi gizli bir tadı var ya sır orada saklı. O halde grubun gurmetçi hanımları bize yemek kitaplarından bunun tarifini belki bulup yazarlar.

 

[] http://www.dokuzuncubulut.com/index.php/corbalar/319-kuskonmaz-corba.html

 

Kuşkonmaz daha üst solunum yollarında bademcikler kapısında anjin ve difterinin klasik önleyicisidir. (Türkçe ağız anguz=Anjin'dir. Günümüzde sırayla Anguz >>> Angız >>> Ağız olmuştur. Dudaklardan içte kalan ve yutağa kadar olan bölmeye AĞIZ denmektedir.)

Demek ki Asparagas yalan haber demek değilmiş!

(Hadisi uyduran böyle demiş/kavram çarpıtması.)

 

Şimdi nerede kalmıştık? Feminizmin İbrahim atamızdan başladığına, Kur'an'da ayette, "Kızçocuklarının hangi suçtan gömüldükleri sorulduğunda" ifadesini açıyorduk.

 

<> Neredeyse ayet ayet taradım sözü geçen ayeti bulamadım... bulan var mı?

 

Hacer'i anlatan ayetlere baktınız mı? Hacer ile ilgili ayetlere bakınız. Sadece Hacer. (İsmail'in annesi, İshak'ın değil.)

 

<> yalnız hans emin misin kur'an'da o bahsettiğin ayetin "bu benim kizkardeşimdir diye geçen" olduğuna? Baktım hiç bulamadım. http://www.kuranfihristi.net/index.php burada baktım hiç bulamadım

<> ibrahimle ilgili tüm ayetleri taradım kaptan; ama kitab-ı mukaddeste ben de okumuştum sanki; o ibrahim /39 değil mi

 

Hani, "Allah ileri yaşlarda iki eşine de iki çocuk verdi".

 

<> o ibrahim/39 değil mi

<> ama kitab-ı mukaddeste ben de okumuştum sanki;

 

Kitabı Mukaddes Hacer'in tüm güzel anılarını Sarah'a nakletmiştir. Yani kaydırmışlardır. O bakımdan hiç inanmak caiz değildir. Hacer ile ilgili AYETlerden birini yazınız ltf. (İsmail'in annesi.)

 

<> Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Peygamber İbrahim (a.s.) şu üçü müstesna asla yalan söylememiştir. Bu yalanlardan ikisi Allah'ın zatına aittir. Birisi: Ben hastayım öbürü de: Belki bu işi, putların şu büyüğü yapmıştır, demesidir. Biri de, Sare hakkında söylediği sözdür. İbrahim, Sare'ye: Şu cebbar hükümdar senin, benim zevcem olduğunu bilirse, seni benden alır. Eğer sana sorarsa, benim kızkardeşim olduğunu haber ver. Çünkü sen İslam Dininde>>

 

Ebu Hureyre, bunu Tevrat'tan (Rubinlerden) araklamış. Pekiyi "Ben hastayım" yalanı ayetlerde var mı?

 

<> 37/88-89: İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.

<> 37/90: Onu bırakıp gittiler.

<> 37/91-92: O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.

<> 37/93: Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu.

<> 37/94: Hemen ona doğru koşuştular.

 

Bunlar önemlidir. Devam. (Konu bitene kadar)

 

<> 37/95-96: İbrahim onlara söyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mı tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."

<> 37/97: Dediler ki, "Onun için bir yapı kurun ve onu ateşe atın."

<> 37/98: Onun için bir plan düşündüler, fakat biz onları altettik.

<> 37/99: Dedi ki, "Ben Rabbime gidiyorum; O bana yol gösterir."

<> 37/100: "Rabbim, bana barış ve iyilik sevenlerden birini lütfet!"

<> 37/101: Bunun üzerine biz, İbrahim'e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.

<> (halim bir oğlan)

<> 37/102: Onunla birlikte çalışma çağına varınca, "Oğlum," dedi, "Rüyamda seni boğazlamam gerektiğini görüyorum. Ne düşünüyorsun?" "Babacığım," dedi, "Sana emredileni uygula. ALLAH dilerse beni sabırlı bulacaksın."

<> 37/103: Böylece ikisi de teslim oldu ve onu alnı üzerine yıktı.

<> 37/104: Kendisine, "İbrahim!" diye seslendik,

<> 37/105: "Sen rüyanı uyguladın." İyileri böyle ödüllendiririz.

 

Tamamdır. İsmail'e kadar yeterli. Şimdi neler olmuş?

1. RÜYA diye bildirilen şudur:

a) İhtimali gerçekleşmişse

b) İhtimali BEKLEMEDEDİR.

A İhtimali >>>>>> SOMUT (Objektif/Afaki)

B İhtimali >>> SOYUT (Sübjektif/Enfusi)

Bunu anlatmak için lütfen "Nefislerindeki ve ufuklardaki kuvvetimizi göstereceğiz" ayetini yazar mısınız?

 

<> 41/53: Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin herşey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?

<> 41/53: İleride Biz onlara hem ufuklarda (kendilerinin bulunduğu Harem sınırları dışında), hem kendi Nefislerinde delillerimizi öyle göstereceğiz ki, sonunda onun gerçek olduğu kendilerine açıkça belli olacak. Rabbinin herşeye şahit olması kafi değil mi?

<> 41/53: Senürihim ayatina fil afaki ve fi enfüsihüm hatta yetebeyyene lehüm ennehül hakk e ve lem yekfi bi rabbike ennehu ala külli sey'in sehid

 

Ufuk tekil, Afak çoğul=OBJEKTİF kelimesinin Kur'an'daki tastamam karşılığıdır. ENFUS ise nefsin çoğuludur. Ve tastamam karşılığı >>> SÜBJEKTİF'tir.

Kant antinomu: Evrende bir şey tersi ile birlikte aynı anda ayrı yerlerde oluşur. Biri GÖZLENİR (afaki) iken; diğeri Sübjektif gerçekliktir. (Nefis içinde cerayan eden B ihtimali)

Rüya >>> ENFUS'daki sübjektif gerçekliğin ta kendisidir (Hayal hologramdır, Rüya da bunun aşağı misal alemi/Süper uzay'dan KIVAMLI DOLGU biçiminde inen misalidir.)

Hologram >>>>>>>>>> OMNİJECTİF'dir. Yani subje ve objeyi İKİSİNİ birden içinde barındırır.

Rüya çıktığı anda (Deja Vu gibi) enfustan Afaka geçmiş yani AB her iki ihtimal çifti >>>>>> OMNİJEKTİF olmuştur.

(Kusura bakmayın, Kur'an seni ister istemez FİLOZOF yapıyor.)

Filozofiye en az revaç edenlerdenim, çünkü Tasavvuf zırvaları da tarihi diyalektik falan da, satanizm de hepsi birer felsefe ürünüdür.

Bilimin tek doğrusu; felsefenin binbir doğrusu vardır. Bu yüzden çok iyi bir phil. Dr. olduğum halde, çok az felsefeden dem vururum.

İslam alemi bununla uçmuştur. Batı alemi de aynı biçimde skolastik Spiritualizm ile ortaçağa gömülmüştür. Galile ise benim yolumu tutarak, bilimi felsefeden kurtarmış ilk USTAMIZDIR.

Ama şunu hepimiz biliriz, Teorik Bilim, felsefeden türedi.

Astrolojiden >>> Astronomi türedi!

Simyadan >>> Kimya türedi.

Herborizmden >>>>> Tıb türedi. (Veya farmakoloji)

Yani yanlışlar BAŞTAN yapılmasaydı, DOSDOĞRULARI bulamazdık.

Onun için felsefe de OLMAZSA OLMAZ şartlardan biridir.

Ama aşık-maşuk edebiyatı içinde boğulan İslamiyet'e BİLİMİ ilk sokan kişi benim.

Bunun tersini söyleyen, Dabbe'nin >>> AYETLERİ yeterince anlamayanlar için gönderildiğini de inkar etmiş olur!

14 asırdır bu ayetler "YETERİNCE" anlaşılmamıştır Dabbeye ihtiyaç doğmuştur. Anlaşılsaydı talep duyulmazdı.

Pekiyi 14 asırın bilançosu nedir? Skandaldır:

Evliya menkıbeleri, peri masalları, Aşk-ı ilahinin patolojik edebiyatları, yani bilimin 14 yy İHMALİ!

Batı alemi "Ortaçağ"ından kurtuldu.

Ama şu gün ve bundan üç asır sonra, karaçarşaflı kolonicilerin bulunduğu bir YAKINÇAĞ'dan söz ediyorum. Yani post-Yakınçağ'dan sonra da islamdaki ortaçağ karanlığı sürecek. :(

Bunun için Mighty'ye İHTİYAÇ DOĞDU. Eğer islamın imajı bilimsel olsaydı, MİGHTY gerekmeyecekti. Eğer hristiyanlık kendini ilk günkü haliyle korusaydı, Kur'an inmeyecekti, Messiah YENİDEN dönmeyecekti. Eğer Kur'an BİLİM ile anlaşılsaydı, DABBET de getirilmeyecekti!

Kant'ı kınadık durduk. (İlk pozitivist felsefecidir) "Bir gerçeğin, içimizdeki ayrı bir çifti / Antinomu nasıl olur?" Yani şu anda ben sağım, aynı anda ölüyüm antinomum nasıl olur? Kant'ın karşıtları (Tüm resmi bilim) böyle düşünüyor.

Ben de düşünebilirdim. Ama AYETLER var: Yukarıdaki soruları YUŞA'ya sordurun bir bakalım...

"Bir gerçeğin, içimizdeki ayrı bir çifti / Antinomu nasıl olur? Yani şu anda ben sağım, aynı anda ölüyüm antinomum nasıl olur?". Bunu Yuşa söylüyor olsun!

Musa, ben katilim aynı anda değilim bu nasıl olur?

Hızır, ben de senin öldürdüğünü daha önce öldürdüm derse, bir kişi İKİ KEZ öldürülebilir mi? Kağıt iki kere yanar mı?

Beni anladığınızı biliyorum. :)

 

<> elbette

 

Ben de Kur'an gibi AZ KELİMEYLE çok şey anlatma tekniğini TAKLİT EDİYORUM. Ve başardığımı biliyorum, AZ KELİME kullanıyorum. Sıradan kelimeler kullanıyorum. Teknik kelimeleri ayıklayıp bir kenara bırakıyorum.

Bu beni bilgisiz kılmıyor, tam tersine "Evrendeki gelmiş geçmiş en iyi bilim ve Kur'an açıklayıcısı" diye 3 asır sonra şöhretim olduğunu biliyorum. Siz bunu bugün dahi biliyorsunuz.

Ben bilirim. Ben KUR'AN'IM!

Ama Hans bilmez! Hans mütevazidir, alçak gönüllüdür, bir filozofun dediği gibi, "Bir şey biliyorum o da hiçbirşeyi bilmediğimdir" özdeyişini benimsemiştir Hans, ÇÜNKÜ >>>> Kur'an'a ORANLA ben daha hiçbir şey bilmiyorum.

Kur'an OLMALIYIZ herbirimiz.

Tabana inmemiş bilim bilim değildir. O yüzden bilim şartıyla oluşturulmuş HANİFLİK yok denecek kadar az bir topluluktur.

Ben bile 500 cıvarına gidip gelen üye sayımızda ŞOK yaşıyorum. Yani 500 kişi beni anlamamalıdır. Anlıyorsa bir tuhaflık var! Bu kadar çok olmamamılıyız. Bu gerçekten tuhaf!

Bu Atatürk devrimi gibi ani bir şey değildir. Öyle zordur ki Haniflik, unutulmak ve anlaşılmamak HANİF kavramının en büyük şanssızlığıdır.

Babil imparatorluğundan beri UNUTULMUŞTUR Haniflik. Üç kişiye miras kalmıştır: İsmail, İshak ve İsrail (Yakub). Yusuf'un YY özelliğiyle bu dalda tek tük çıkmıştır. (Yahya, Zekeriya, Mesih, Meryem vb.) Yusuf'un Ali İmran ailesini saymazsak, ÜÇ KİŞİ hanif idi. Babil'den bu yana...... ÜÇ KİŞİ!

Şimdi nasıl olur da, grubumuzda 500 Hanif var olur birden bire... Tuhaflık burada! Veya bu OLUYORSA, benim üzerimde bir yaptırım (The Deepest) vardır.

 

<> izleyici bölümü var grupta ayrıca çifter mail adresleri de var...

 

Evet öğretmenim, aslında ÇİFT adresleri TEK olmaya çağırmalıyız. Ne dersiniz Jury? Yoksa bizim maksatlı ÇOK görünmek için katakulli yaptığımız düşünülecektir.

Bizim niceliğe ihtiyacımız yoktur. Biz NİTELİK peşindeyiz. Niceliği Allah'ımız Cennetine buyur etmiştir. Niteliği ise NAİM cennetine özel olarak almıştır. Cennet bunun için iki kategoridir.

İzleyicilere zaten bir sözümüz yok. Onlar içinden infak edenler bizim dostumuzdur.

(Çünkü İnfak BENİM İÇİN bir imtihan ettirme aracıdır.) Yani Dabbet bir FİTNEDİR. Bir sınavcıdır. Allah hasis-pintileri asla sevmez. Onun için "İzleyici" bölümü de bu satırları okuyor ise, artık kararını verip aktif olmalı.

Ben güvenilir bir insan mıyım, buna karar vermeli. Anlattıklarımda AYETLERE aykırılık buluyorsa, beni değil; kendilerini gözden geçirmeliler.

14 asırdır biriktirilen bilgi birikiminde ilim yoktur, kaldı ki safsata ve Hadis çoktur. İslam ise hiç yoktur (İslam mezheblere dayanmaz).

Ayetleri keçilere tavuklara yedirten hadislere inanmaktan vazgeçilmeli... Peygamberimizi yahudi kadının düğümlere üfleyerek sihir yaptığı yalanlarını terk etmeli.

Bunun ortası yoktur. İkisinden birine inanacaksınız.

Güneşi balçıkla sıvayamayız.

Ali ss.nin katillerine kucak açan "Ehli Sünnet mezhebindenim" diyorsanız, bunun SÜNNET Mİ yezidilik mi olduğuna karar vereceksiniz.

Ortası yoktur.

Ali ss.ye tapan Rafiziğe de yüz vermeyeceksiniz. Tapılacak olan ALLAH'tır, Allah'tan başka ABİT'lik yapacağımız bir tek varlık daha yoktur.

 

<> herşey vakia 79 ile başlıyor!!! eğer temizlenmemişlerse Kuran'a asla dokunamayacaklar!

<> 56-Vakıa/79: Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.

 

Evet, üzerlerine Allah pislik yağdırıyor ve o pis elleriyle Kur'an'a dokunuyorlar. Bizim elimiz ve bedenimiz -hiç değilse TEYEMMÜMLÜDÜR-. Geçen de Toroslarda Kar ile teyemmüm yaptım.

 

<> Kur'an 'a göre boşanma gerçekleştirilir?

 

Kur'an'da kadının BOŞAMA hakkı vardır. Erkeğinki üç taksit, kadınınki PEŞİNDİR! Kadının boşama üstünlüğü bile vardır. Erkek bir kerede boşayamaz! Çünkü, primer olarak, erkek rızk sağlayıcı güvencedir. Nafaka temini zorundadır. (Aile boyu)

(Bunu mağara devrine göre veya Bosna'daki gibi soykırım savaş koşullarında düşünün diye primer dedim.)

Erkek primer olarak, ailesini koruyan doğal ASKERDİR. Öyle kaçamaz erkek.... Bir kerede değil; ÜÇ TAKSİTTE boşaması ALLAH'ın emridir.

Üstelik boşayana kadar daha beş şart var. (Güzellikle uyarı, küsmek, anne-baba evinde iki hafta misafir edip, birbirlerini özlemeye çalışmak, bir birleşme olunca, illa ki kötü huylarına set çekmek, eşine hizmetçi/süt anne vb. bulmak zorunluluğu vb.)

Erkek kendi hatalarını GİDERMİŞ    i   s   e    ve eşi gideremiyor ise ÜÇTE-BİR boşar! Hatta dokuz kez birleşip ayrılabilir.

Ama bunlar KADININ BOŞANMAYI istemeMEsi halinde geçerlidir. Ya kadın istiyorsa? Üç taksit falan yok! Gidiyor ve ikna ediyor HUKUK yetkili merciini. BİR KEREDE boşayabilir -yaramazlığı sabıkayla menkul- erkeği!

Kur'an bunu söylüyor!

 

<> 2-Bakara/229: O boşama iki keredir. Ondan sonrası, ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helal olmaz. Erkek ve kadın Allah'ın yükümlü kıldığı görevleri yerine getiremeyeceklerinden korkarlarsa o başka. Eğer siz de bunların Allah'ın verdiği yükümlülükleri doğru dürüst yerine getiremeyeceklerinden korkarsanız, kadının ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur...

 

Evet, kadın BİR KEREDE hukuken haklı bulunduğunda ERKEĞİ boşayabiliyor. Ama erkek, dikkat ediniz, ÜÇ KEREDE bunu yapıyor. Kadın avantajlıdır. Erkeğin müracaatında ÜÇ VAKİT vade varken, Kadın TEK KALEMDE/CELSEDE nikahı bitiriyor. Bunu tescil etmelidir. (Aksi halde yeni bir adayı Zina sayılıyor.)

Hukuken tescilli olarak boşanmış kadın dilediği kişiyle yeniden nikah ve Mutabakat (Flört/birlikte çıkmak) biçiminde bir araya gelebilir. (Burada varsa çocukların durumu ayrıca konuşulur.)

Erkek kendi boşadıysa, kadının hiçbir malını, evlilik içinde biriktirdiklerini ve katkılarını vb. isteyemez. Ortağız diyemez. Ama kadın kendi boşanıyorsa, MEHİR'ini ister.

Bu da Kur'an'da kadına erkekten fazla önem verildiğinin TAM bir belgesidir.

Erkek kadından MEHİR isteyemez. (Drahoma alamaz.) Ama kadın nikah kıyılırken, mutabık kalınan bir MEHİR'i isteyebilir. Boşanmaya başvuran kadın bunu İSTER ve nikah şahitlerinin de dinlenmesiyle ALABİLİR!

Yukarıdaki ve benzeri ayetler bunları anlatıyor canandaşımız.

 

<> Nisa/4: Kadınlara mehirlerini efendicesine verin, şayet onun bir kısmını gönüllü olarak bağışlarlarsa, onu da içinize sine sine yiyin.

<> Bakara/227: Ancak, eğer boşanmaya karar verirlerse, şüphesiz Allah, söylediklerini işitir, kurduklarını bilir.

<> Bu ayete göre ''boşanmada Allah şahitliği yeterlidir'' denebilir mi?

 

Kural şudur: ŞAHİTLERİN OLMADIĞI (ölmüş olabilir, korkutulmuş olabilir, tuzakçı şahit olabilir, o an adresi bulunmuyor olabilir, kayıp taşınmış olabilir) her davada (Boşanma, alacak verecek davaları ve her türlü ağır ceza davalarında) şahit yoksa ŞAHİT OLARAK ALLAH YETER!

Örneğin iki gencin birlikteliğine anneler-babalar izin vermiyorsa, bu gençler ALLAH'I ŞAHİT TUTARAK aralarında mutabakat (Mutaa değil) nikahı yapabilir.

Burada amaç, "Zinanın önlenmesi"dir. Olası olumsuzlukların (Çocukları olabilir vb.) giderilmesidir. Yani dünya mahkemeleri erkeklere; ilahi adalet ise kadınlara çalışmaktadır.

Kadınların bir tek eksiği vardır: Çok erkekle aynı anda evli olamazlar! (Babanın kim olduğu bilinmelidir ki, miras kime kalacak, kim kendi çocuğuna soyadını verecek vb. anlaşılsın diye.)

 

<> Anne soyadının verilmesinde sakınca var mıdır?

 

Allah ilk nikahlı çifte şöyle seslenmiştir: Beniiy Adem!

(Doğum anneden; soyadı babadan.)

Eğer babanın soyadını almazsan, en baştan mirasını da alMAMAyı göze almalısın. (Annenin mal varlığıyla yetinmelisin.) Siyer'de "Babalarınızın ismiyle >>>> SOYADINIZ ile çağrılın" vaazı kayda geçmiştir. Doğum anneye, soyadı babaya verilmiştir. İKİSİ EŞİTTİR.

 

<> (Veya Anne-baba soyadı, her iki soyad birlikte olabilir mi?)

 

İkisi de bir TİRE koyarak anne ve baba soyadını veya Hatice Annemizde olduğu gibi "Zümre" adını kaydettirebilir. Evli çiftler (Çiller'ler gibi) birbirlerinin soyadını alabilir. Ama bu mutlaka kimlik bilgisinde "Önceki soyadı" bölümünüde belirlenmelidir.

Yasalara göre ben baba soyadım olan Heiberg'i (Bir kaç ailede ayrı telaffuzları var.) beni doğuranın soyadı olan Weissschild'i kullanabiliyorum. Eğer isteseydim, Mesude hanım'ın bekarlık soyadını da alabilirdim. (Kimlik bilgisine illa ki eski soyadınız yazılı olacak) Bunlar törelere vb. bağlı şeylerdir.

Mesela bundan bir önceki eşim fransızdır. Boşanma yasalarına göre boşandığım halde eşim ölene kadar Madame von Aiberg olarak kaldı.

(Papalık iki kez evliliği yasaklıyor, ikinci evlilik katolik toplum için zina ve aforoz nedenidir. Bu yüzden Danielle Mitterand boşandığı eşinin soyadını taşıyor.)

Kur'an ise "BABANIN ADI" esas olması şartıyla "SOYADLAR" kullanılabileceğini söylüyor (Kaynak: Adem oğulları ve Havva kızları.)

Siyerdeki "Babanızın ismiyle çağrılın" ise tam bir saptırmadır. Burada bildirilen şudur: Babanın bir soyağacı ismi vardır, zümre ismi vardır, soy-sop ismi vardır, yani bir DAMGA ismi vardır. Bu isim  S O Y A D I  olarak kullanılır.

Ama Ahmed Hulusi gibi anlayışlarda bu araplaştırılır. Soyadı Akten olan Ahmed, babasının adı olan HULUSİ'yi almıştır. Oysa bu yanlıştır. Çünkü Cumhuriyet soyadı kanunlarıyla aynı soyadını taşıyan GENİŞ bir aile dururken, siz tutup babanızın adını alıyorsunuz. Komedi çıkıyor ortaya:

Bir prens arkadaşımın adı şöyle; Abdülaziz ibni hışam ibni Osman ibni Bessam ibni..... Bu komedidir. ;)

 

<> :)

 

Şimdi Ahmed Hulusi de ahmed bin hulusi bin a, bin b, bin c >>>>>> soyadı yasasındaki BİRİNCİ dedesi olan AKTEN'e... kadar uzar gider. Bu kadar atanı saymamak için Ahmed Akten deyip kurtulsana!

Kuşaklar boyu AKTEN soyadını anlarım ama her bir kuşaktaki şu açmazı anlayamam:

Ahmed bin Hulusi

Hulusi bin Mulusi

Mulusi bin Mehmet

....

Her bir kuşak kendi babasının adıyla (DİKKAT SOYADIYLA DEĞİL.) anılırsa, bunde devlet ve mahkemeler de şaşırır.

Demek ki AVRUPA'da olduğu gibi, TC'de olduğu gibi soyadınız  Z A T E N  atalarınızın soyadıdır. Yani zaten büyük büyük babanızın adıyla çağrılıyorsunuz.

Bir SOYADINIZ olsun!

Soyadınız zaten BABANIZIN adıdır. Soyadları BİR TEK TEKELDE toplanır. Yani ilk insan çiftine gider >>>>> BENİ ADEM olur. Hepsi baba soyadıdır.

Sami kaynaklarında ayrıca babanın soyadını ALMAMAK hakkı vardır. Havva çocukları da diyebilirsiniz. (Savaş AY, annesi Şükran AY'ın soyadını almıştır.) (İkisi de sanatçıdırlar, buradan selam ve sevgi.)

 

<> Beniiy Adem!

 

Evet dört elif miktarı okuyunca BENİİİİ Adem oluyor.

 

<> burada kalmıştık kaptanım (evlilik ve boşanma konularında)

 

Tşk, ama bu baba adı safsatası da anlatılmalıydı. Yani aklımızda bir kuşku kalmamalı. Haniflik KATIKSIZ püritan bir Allah yoludur.

Ben soyadını anlatırken, öte yandan da Ahmed Hulusi müridlerine, "Babanızın adıyla bana kaydınızı yaptırın" diyor ise bu ikisinden hangisinin ASIL olduğunu anlatmak için bunları yazdım...

Kadının bir başka eksikliği de şudur: İki veya daha fazla kızkardeş aynı anda aynı erkekle evli olamazlar. (Erkeğin böyle bir sıkıntısı baştan yok.)

Yani şu çok evlilik hükmü dışında hep kadınlar üstündür. Cennet'te de tek kadın, binlerce hurinin tamamından üstündür.

Allah'ın işleri böyle, bunlara yorum katamam.

 

<> bir de şahitlik de erkek üstün.

 

Onu saymıştım daha önce. Şahitlik konusunda hanımların sabıkası var. (Havva anamızdan başlayarak.)

Erkeklerin yok mu? Var ama, yüzlerine gözlerine bulaştırırlar.

Yüz bulamayan erkeklerden bir grup yüz bulamadıkları kadın için "Bir köpekle bestiality halindeydi" diye peygambere giderler. İftira atarlar, amaçları kadını Yahudi örfüne göre cezalandırmaktır.

Ama peygamber, dört erkeği ayrı ayrı odalara koydurur ve köpeği tarif etmelerini söyler. Renginden cinsine kadar herbiri başka bir ifade kullanır. Hatta biri kördü bile der. (Bir gözü)

Ama aynı peygamberlerin huzuruna çıkan kadınlar bu işi ince elediklerinden, iftiraları zor yakalanıyor. Hukuki kanıt izi bırakmıyorlar.

Fakat peygamber onları duygusal olarak YAKALIYABİLİYOR. "Bu çocuğu ikiye bölün, anne+lerine geri verin" diyerek... Oysa kadınlar bir takım arkadaşlık veya menfaat karşılığında gerçek anne olmayan için "ASIL ANNE BUDUR" dediler. En insaflısı, "Ben hatırlamıyorum" dedi.

Erkek şahit bulunamayınca, peygamber de çocuğun ikiye bölünmesi blöfüne başvurdu.

Uzatmaya gerek yok, beni anlıyorsunuz.

 

<> pardon hocam süleyman peygamber değil mi

 

Evet. Süleyman ve Davut peygamberler ADALETLERİYLE ünlüdür. Onların adaletini Efendimiz bile yapamadı. (Kör'e bile adalet gösteremedi/Abese suresi.)

Her elçinin MEŞHUR olduğu bir şöhreti vardır. (Ötekine üstünlüğü yoktur)

Aslında biz RÜYADA kalmıştık, İbrahim'in rüyasında. Bu konu çok önemlidir candaşlar. Omnijektivizm, hologram bunlar çoooook önemli.

Gerçekleşen ve gerçekleşmesi ÖTE'de oluşan A ve B ile AB durumları için o ayetleri saklayalım ve ilk chat'de başka bir konuya girmeksizin, bunları açalım.

(Şu anda oturmaktan sırtım mahvoldu. Bir de ev gürültü dolu, beynim mahvoldu.)

 

<> bu konuyu çarşamba chatinin ilk konusu yapabilir miyiz hocam

 

Evet.

 

<> ilginize ve bizlere olan emeğinize tekrar tekrar çok teşekkürler kaptanım

 

Ben teşekkür ederim. Ama bu chat'in RÜYA konusu gerçekten önemli... Onu ihmal etmeyip, sonlandıralım.

 

<> Teşekkür Ederiz Hocam

 

Şükranlar Allah'adır... O dilemezse hiçbir şey olmaz. O dilemezse, şu anda ben dünyanın en cahil, en unutkan, ya da bunağı olurdum. O dilerse cinlenebilirim, Hunnes yerine Hannas olabilirim. Müddesir suresindeki Sekar'a atılan ALİM olabilirim. Şu anda canımı alır ve bilgi akışı kesilir.

Şükranlar Allah'adır, kuluna teşekkür etmeye bile değmez. Benim yerimde KİM OLSA bunu yapardı.

Siz insanlar arasında seçilmiş ve ötekilerden ayırt edilmiş bir HURİ (Ali İmran) ümmetisiniz.

Sizler hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan ve ata dininden ayrılmış, Hanif bir milletsiniz.

Sizlerden hangisi benim yerimde olsaydı, bunu yapardı EMİNİM. Onun için teşekküre değemez -gerçekten-.

Ama Allah'a hamdüşŞükre değer elbette.

Allah Hanifliğinizi tescil etsin. Dost edinsin sizleri/-+beni=Bizleri.

 

<> amin

 

Allah yolunda olmak en büyük beratımızdır. İki bağ arasında bile Allah bu tercihi yapmıştır. Allah HANİF kullarını kutsamıştır. Üstün tutmuştur.

Peygamberler arasında üstünlük yok ama, Hanif'in takvaca diğer kalan tüm iyi ümmetlere KESİN üstünlüğü vardır.

İbrahim atamız peygamber olarak diğerleriyle eşittir ama, İNSAN OLARAK diğer hepimizden üstündür -tekrar ediyorum İNSAN olarak-. Çünkü Allah ibrahim'i dost edinmiştir.

O'nun dostunun dostu, Allah'ın da dostudur elbette...

Geronimo böyle düşünüyor.

RZİ

MİH

BYE

 

<> teşekkür ederiz efendim

<> bye