Sohbet n° 175 - Tarih: 22 ağustos
2003
<>
ve [] ile başlayan kesimler Aiberg'e ait değildir. [ ] arasındaki
kesimler sonradan eklenmiştir...
Selam
selam.
Nas
suresi - Şeytan
<> nas suresi ile ilgili; oradaki
anlatımınızda şeytan olmadığını yazmışsınız;
bu kısımda aklım karıştı
ŞEYTAN var! Ama ismen "İblis ve şeytan diye geçmiyor"
dedim. Hannas ve insan'dan şeytanlar
(Kıyamette insanlar şeytanlaşacak ve hatta bugün dahi var: Fetoş
vb.).
<> gizli euzü besmelede
Euzü
besmelede:
(euzü) BİLLAH; yani "Bİ"
>>> "İSMİNE",
"ALLAH"(a sığınırım);
minel (mineş >>> DEN,
DAN); Şeytan (İsmi
geçiyor); il-Racim (irracim >>> ki taşlanmış).
Bİ (İsmiyle); Bi+smi+ALLAH; Allah'ın adıyla (İki
kez ALLAH adı geçmiş
oluyor); Rahman+Rahim...
Ama,
NAS suresinde:
(Kul + EUZÜ >>> Sığınırım
DE); Birabbin NASİ + Melikin
NASİ + İlahinnas >>> Rahman + Rahim olan önceden verilen
isimlere ÜÇ İSİM / SIFAT daha ekleniyor.
Min (den, dan = From); Şerr+il
>>> ŞERRİN(den sığınırım);
Vesvasil (Vesvesesinden);
HANNAS >>> Tüm hepsi = Şeytan(lar) + İblis Baş şeytan
= Azazil + Şeytanlaşmış cinler + şeytanlaşmış
insanlar
Ellezi (onlar verir...) Yuvesvisü
(vesvese / verir); fisudurinNASİ (insanların iç
uzayındaki Allah'ın genişlettiği KEHF'e)... (Dikkat CİNLERİN
GENİŞLETİLMESİ YOK!, sadece insanların
>>> BUNUN İÇİN ilahinnasi denmiş. İnsanların
ilahı İSİMDİR; Rabb ve Melik isim; fakat Rabbinnasi
ve Melikinnasi >>> Sıfat tamlaması.)
Minel (den, dan, either or...); Cinneti
(Cinlerden CAN çoğulu ama CİNNET ayrı bir kelime /
Mecnun gibi ayrıdır.); vel
(ven) NAS >>> veya insandan
(şeytanlaşmış olan HANNAS'ların)
Yeri
gelmişken; Sanskritçe GEN
>>> Genetik'de olduğu gibi Jen, Gen >>> CAN;
Cana kıymak >>> CİNAYET;
Cana kıyan >>> CANİ;
bunları da unutmayalım! (Felak ve Nas'ın çoğu
Sanskritçe'dir.)
<> ???
TAM mutmain
olmanı ENGELLEYEN nedir veya
anlaşılmayan... Belki de Felak suresini de yazmak gerekir ki,
birbirlerini komprimenter kılsınlar. İster misin?
Higgs bozonu -
Nur -
<> higgs bozonlarını dış
uzay çapında mı yoksa iç uzay çapında mı düşünmeliyim,
burayı çıkaramadım
QUANTLAŞMAYANLAR 7 boyutlu saklı uzaydadır.
Bizimkiler quantlaşırlar ve dört boyutlu uzayımızda ETKİN fakat bütün değil
"PARÇACIK" olurlar.
(Parite penceresinin yanından uzaya giren, Planck sabitinden küçük, çok şiddetli rezonanslar NUR'dandır, Nar enerjimizden değildir.)
Planck sabitinden küçük ARALIĞA >>> Hilbert uzayı veya AYNI ANLAMDA >>> TÜNEL İÇİNDE
AÇILMAMIŞ 7 boyutlu bölge diyoruz.
Bozonlar BÜTÜN
olarak parçacık DEĞİL! Tümü Külli RUH gibi bitişik olan NUR enerjisi (ennoorgy). Buradan gelen HİGGS bozonları ENURJİ'dir yani sonuşmaz,
bitmez tükenmez nur kudretidir çünkü TEK
TEK PARÇACIK değildir. Ama Planck
sabitine BÜYÜYÜP de bizim dört
boyutlu evrene çıktıklarında, AZALAN, ufalanan, alt ve kararlı parçacıklara bölünen ve
elbette TÜKENEN enerji olarak var olurlar. Şimdi yazdıklarımı
bir daha okuyup, bana anlayıp anlamadığını
sorabilirsin.
<> yani higgs bozonları dış
uzayda x, y boyutunda mı TEK parça halinde oluyorlar (nur), yoksa Z
boyutunda mı?
Yanıt
EVET! Allah'ımızın NURÜN ALA NUR ismi ve KADİR ismi (veya KUDRET sıfatı) bu fonksiyonu
taşıyor >>> HU = Z
boyutundaki tek egemen kuvvettir (sultan güçtür).
<> yani NUR ENERJISI >>> dış
uzayın x,y boyutunda bulunur
Doğru
değil, tam tersine Z boyutunda
bulunur.
<> sanırım lazer gibi
demişsin İLGİSİ nedir? lazer noktasal ışık
değil mi?
Planck
sabitindeki; E=hV (E = Enerji, h =
Planck aralığı sabitesi, V = Dalga boyu) olduğunda bu normal ışıktır. Ama
E=2hV dediğimizde (2 rakamı
olduğunda) LAZER yani cohorent ışık haline
gelir. (Koni vermez, noktasal atış
/ darbe yapar. Darbeli matkap gibi çalışır). E=hV derken EVRENİN YÜZEY RESMİ'ni temsil eder. E=2hV ise evrenin ÜÇ BOYUTLU
MATRİKS KALIBINI (hologramını, tümünü, tüm heykelini) çizer
ve gösterir. Bunun için Lazer'den elde edilen resimler RESİM değil "D(imension)" 3 boyutludur. 3D >>> Üç boyutludur. Ama
evren resmi (E=hv) iki boyutlu
resimdir ve Z ekseni yoktur.
Teklik
Tekillik - Allah matematiği - Elif
noktaları - Sonsuz ihtimaller - Külli şey'in
<> teklik ve tekillik arasındaki
farkı biraz açar mısınız?
Biri
EHADİYYET, diğeri VAHDANİYET. Biri teklik sırrı;
ikincisi tekillik sırrı. TEKLİK
>>> MUTLAK BİR; TEKİLLİK >>> SİNGULARİTY
= MATEMATİĞİN YAPILAMADIĞI TEK BOYUTLU BÖLGE anlamında...
EHAD ve VAHİD'in farkını çok net anlatmıştım
(Tekrara girmek istemiyorum). Bence bundan önce GÜNDÜZ yaptığımız son chat'i bir daha okuman
veya istişare ile idrak etmen gerekebilir. Çünkü bu konuda çoğu
arkadaşımız yazı yazdılar. Ama soruyu ayrıntılarsan
yanıtlayabilirim. EHAD elif
noktası kez elif noktası +1
olan sayıdır. Bölünemez, çıkarılamaz, antisi olamaz,
kendisiyle toplanamaz. HEP SABİT BİR
EHAD (Mutlak bir) sayısıdır.
İstersen ayrıntılayarak sorabilirsin?
<> ben biraz daha üzerinde düşünüp
öyle sorarım tşk
Anlayan
arkadaşlarımızın EHAD
ve VAHİD farkını
grubumuza yazı olarak yazmalarını veya o Chat'imi derleyip
asmalarını rica ediyorum. Çünkü çok net anlatmıştım.
Arada soru var mıydı??
<> Şu cümle bile anlamak için
harika: "EHAD elif noktası kez elif noktası +1 olan sayıdır."
ELİF ile başlayan dört isim var: ALLAH, EVVEL, EHAD ve İLAHİNNAS!
Bunların dördü de ELİF
noktaları İÇİN VERİLMİŞTİR.
Şöyle ki: İLAHİNNAS
>>> SONSUZA KADAR tüm sayıların matematiği... EL EVVEL >>> Bunun Elif noktası
olarak +1 değeri. EHAD ise >>> Elif kez kez elif... ALLAH >>> +1 oluyor. ELİF
noktalarının sırrı budur.
Bu
sırrı bizden CANTOR buldu.
Yani sonsuz ötesi matematiğini yaptı. Yine bizden Hilbert ise Elif (Aleph) noktalarını
ilerletip kendi adıyla bilinen UZAY
GEOMETRİSİNİ (Kehf) oluşturdu. Sonra BORGES, topu bana attı. BEN DE, elif kez elif +1 olan EHAD (Absolut one) sayısına ulaştım.
Allah'ın
matematiği OLAMIYORDU. Yani
Allah'ımızın tekliğini bölüp, çift falan yapamıyorduk.
Ama mesela ELMAyı ikiye /
dörde... bölebilirsiniz, artık o MUTLAK
bir değildir, kesir içerir. Zaten evrenimiz KESRET >>> KESİRLER >>> "bölünmüş çokluklar" üzerine YARATILMIŞTIR. ESİR, KEVSER, KÜSUR vb. de bu demek
zaten (öteki adıyla Külli Şey'in)...
Külli şey'in ELİF KEZ ELİF
kadardır. Ama +1 olan ALLAH'IMIZA
KARŞIT veya eş (şirk)
değildir. Mesela ayette "Allahümme
KÜLLİ ŞEY'İN KADİR"
veya ALİMA derken, HER BİR ŞEYE anlamından
ötede, tüm ihtimalleri:
1.
Sonsuz yüzeyli bir tek zarın sonsuz ihtimallerini,
2.
Bu zardan sonsuz tane olduğunda SONSUZ
KEZ SONSUZ ihtimalleri,
3.
Bu sonsuz yüzeyli zardan sonsuz adet olup, BİR
TEK KERE değil, SONSUZ KEZ
atarak, sonsuz kez sonsuz kez oldurur (Allah tüm ihtimalleri her an yaratmaktadır).
Bu ihtimallerin tümü KÜLLİ ŞEY'in'dir.
Ama ALLAH EHAD'lığı
>>> +1 yani BİR FAZLADIR. Bu yüzden KÜLLİ ŞEY'İN bir "Tanrı" değildir.
Allah tüm bunları yaratmaya ve yarattığını bilmeye
kudretlidir. OK? Daha anlaşılır
oldu mu?
<> Eğer...+1 olmasa idi
"Vahdeti Vücud"u savunanlar haklı olabilirdi (mi?)
EHAD ve VAHİD farkını anlattığım bölümü log
olarak elinde tutan varsa, buraya VAHİD
olanı copy paste edebilecek miyiz? Vahid'in farkını buraya
düzenlenmiş olandan küçük paragraflar halinde aktarabilir misin? (Ben de
bir Hayyalessalat yapayım. 3 dk. sonra buradayım.)
<> EVET EL-VAHİD! O da BİR
DEMEK???? Ehad ile Vahid'in farkı nedir? Ehaddiyet ayrı Vahdaniyet
ayrı şeyler. Allah neden İhlas'da VAHİD adını
kullanmamış, Muvahhid olmayı dilememiş? EHAD demiş VAHİD
dememiş!
<> Sizi yormadan ikisi de aynı
şey gibi ama, BİRİ ALLAH'IN BİRLİĞİ (tekliği)
EHAD ise TEK OLUŞU (tekilliği, singularity, matematik imkansız
bölgede oluşu) biri TEKLİK sırrı; öteki de TEKİLLİK
sırrı...
<> Bu farkı da anladık mı?
<> Allah'ın İhlas'da
TEK+tekil+ünik oluşu var. Vahid herhangi bir'dir: Örneğin TUR dağında
tecelli eder. Ama Ehad'a kimse ULAŞAMAZ, O erişilmez matematik imkansız
bölgededir. Allah sizlere VAHİD olarak lütfedip GELİR, ama siz
gidemezsiniz EHAD makamına! Orası Mir'ac'da Resulullah'a bile
YASAKLIYDI! İşte bu yüzden VAHDANİYET denen FELSEFELERİ tek
ediniz. Terk ediniz, bırakınız.
<> Artık DABBET KUR'AN'I
OKUYORSUNUZ! Allah'ın zatından başka FEYLESOF istemeyin, şirk
olur. Ehad'a VAHİD adını düello ettirtmeyiniz.
<> Böylece bu saate kadar geldiğimiz
nokta "(Kul hariç) HÜVE+ALLAHÜ+EHAD idi. Devamında ALLAHÜSSAMED... ve
sonra kapa parantez EHAD diyerek bu sureyi ÇARŞAMBA GECE chatinde bitireceğimizi
umuyorum candaşlarım.
(Geldim:
Kur'an okunurken namazı kısa kesmek gerekiyor.) Evet şöyle bir
okuyorum: "Allah'ın
İhlas'da TEK + tekil + ünik oluşu
var. Vahid herhangi bir'dir: Örneğin TUR
dağında tecelli eder. Ama Ehad'a kimse ULAŞAMAZ, O erişilmez matematik imkansız bölgededir.
Allah sizlere VAHİD olarak
lütfedip GELİR, ama siz
gidemezsiniz EHAD makamına!
Orası Mir'ac'da Resulullah'a bile YASAKLIYDI!
İşte bu yüzden VAHDANİYET
denen FELSEFELERİ tek ediniz.
Terk ediniz, bırakınız".
İşte
NET FARK BU! Vahid olarak Allah
sizdedir; ama EHAD olarak SİZ ORAYA ASLA GİDEMEZSİNİZ.
Arş'ın ötesine geçtiniz mi, siz de ALLAH olurdunuz -haşa-! Orası yasak matematik bölge... KİMSE
AMA HİÇ KİMSE ne gitti, ne
gidiyor ve ne de gidecek. Öteki
dirilişimizde de kimse o EHAD (Arş üstü) bölgeye gidemeyecek.
Allah'tan başka hiçbir kimse...
Sabıkun
- Evrim - Cinler dünyası - Cennet - Adem'in yaratılışı - Zaman/Dehr - Boyutlar
- 7 mesani - Arz Arş -
<> Sabıkun'da görünecek olana
da Vahid mi diyeceğiz?
Sabıkun'dakinin adı CEMALİ ŞERİF'tir. Şekil-şemal
çizilebilir özelliktedir, ama Cemil-Cemal
değildir. Şekil, şemal
ressam eliyle çizilebilir, fakat Cemil,
Cemal asla GÖRMEDEN bilinemez.
<> Darvinci EvrimKuramı için
"safsata" diye düşünen arkadaşların e-maillerine
rastlamış ve yadırgamıştım. Sizin yorumunuzu
almak istiyordum.
Konuyu
açabilir misiniz? Ayrıntılayınız. Mesela EVRİM'in "Hangi bölümünden" söz etmişiz?
Yani Evrime "safsata" dedirten cümleyi bana
yazabilir misiniz (veya fikri)? (Herşeyi her an hatırlayamam:((( yardımcı
olmanız gerekiyor.) Yani hangi konu üzerine yazdığımın
çetelesini tutamıyorum. Ben de alt tarafı insanım!
<> İnsanın evrimi için
Ahseni Takvim anlatıldı daha önce. İnsanın maymundan
türeyemeyeceği de açıklandı! Hem maymun hem insan aynı
olamaz kısacası
Yani
bence evrime safsata dedirten ana fikir şu: Ateştop CİN dünyasından günümüzün sutopu CANLI dünyasına gelene kadar geçen tüm 5 milyara yakın yıl,
sadece ADEM'in çamur / salsal halinde bekletilmesi sırasında geçti. EVRİM Adem'in yaratılması
sırasında TÜM DÜNYADA oluştu.
Ama Adem, o evrimden değildi. EVRİMİ
barındıran KOZA idi.
Ateştop
dünyada CİNLER Halifeydi. Sonra
Sutopu dünyada İNSANLAR HALİFE
olacağı için, Allah ADEMİ
yaratmayı diledi. Adem yaratılırken, o 40 günlük bekleyiş içinde Cennet
takviminin AÇILMIŞ İZDÜŞÜMÜ
olan yer takviminde ise 4,5 milyar yıl geçti ve dünya SUTOPU olarak hazırlanıp,
bütün hayat sudan çıkarılarak, en mükemmel canlıya dek (hayvana
dek -mesela maymun-) YERYÜZÜ hazırlandıktan
sonra ADEM'e RUHUNDAN üfledi ve
yarattı. İnsan -maymun ve diğerlerinin tersine-, DÜNYADA evrim sonucu oluşmadı.
1.
İNSAN CENNET denen süper alemde yaratıldı.
(Dünya evrimiyle hiçbir ilgisi yok böylece. Çünkü sürgün olarak dünyaya
indirildi. İnsan dünyanın
YABANCISIDIR, yerlisi değildir ve işgalcisidir. Dünya insanın
hapishanesidir).
2.
Biyolojik tüm canlılar ve
organizmalar EĞER İNSAN
çamuru yaratılmasaydı
-mesela Allah vazgeçseydi- HİÇ
YARATILMAMIŞ olacaktı.
Tüm
insana kadar SUTOPU yaratıkları ADEM'in mayasından (Salsal) ÇIKARILMIŞTIR. Yani yeryüzünde ayrı
bir evrim olmadı. Tersine, İNSANA
BAĞLI / endeksli bir evrimden
söz edebiliriz. Bu evrim ise tastamam 6 gündür. (Cennetin parakozmik takvimine göre 6 gün). 6 gün ile ilgili
ayetleri yazar mısınız lütfen? 2+2+2 olan TAKVİMİ...
<> Araf-54 Şüphesiz ki
Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva
eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi,
ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda
yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur.
Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
<> Furkan-59 Gökleri, yeri ve
ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva
eden (ona hükmeden) Rahman'dır. Bunu bir bilene sor.
<> Secde-4 Gökleri, yeri ve bunların
arasındakileri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden
Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçınız
vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?
<> Kaf-38 Andolsun biz, gökleri,
yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık.
Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.
<> Hadid-4 O, gökleri ve yeri altı
günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istiva edendir. Yere gireni ve
ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız,
O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
<> Fussilet-12 Böylece onları,
iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu
vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla
donattık. İşler bunlar Aziz ve Alim olanın takdiridir.
<> Fussilet-9 De ki: "Siz,
yerküreyi iki günde yaratana gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz?
Alemlerin Rabbi'dir O."
Ayetleri
yazdınız. Orada NAMAZ gibi
3x2 = 6 DİLİM den söz
ediliyor. Bunlar ayrı bir günün konusu olsun. Çünkü buradaki Adem'in 40
gününe, "DEHR" geçen
ayetteki ZAMAN relativitesi
el atıyor. X ve Y DÜZLEMİNDE
>>> 1 gün = BİN YIL (365.000 gün). Z düzleminde ise bunun 50 katı (Ruh ve meleklerin gittiği
yol). 1000 x 365 x 50 =?
<> 18'250'000
Bunu
365 güne (kaç yıl olduğunu bulmak için) bölünüz.
<> 50'000
<> 50'000 x6 = 300'000 yıl. Bu
da insanın bildiğimiz anlamda evrimi için (Homo Sapiens) yeterli bir
süre.
Altı
günün hesabı şöyle: 6 birim +
5 birim + 4 birim + 3 birim + 2 birim + 1 birim + YEDİNCİ gün. Şimdi DEHR ayeti lütfen... (Sorduğunuz her soruya ayet ile yanıt
verildiği için bu angaryaya katlanacağız.)
<> İnsan-1: Gerçek su ki,
insanin üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken,
uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.
<> Casiye-24: Dediler ki:
"(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir,
ölürüz ve diriliriz; bizi "kesintisi olmayan zaman' (dehrin akısın)dan
başkası yıkıma (helake) uğratmıyor." Oysa
onların bununla ilgili hiç bir bilgileri yoktur; yalnızca
zannediyorlar.
ED-DEHR? DEHR nasıl akan bir zamandır?
Bunu açalım: ZAMAN küreyi
yeniden anlatacağım mecburen: E=mc²;
c >>> km/s; c² >>>
km²/s²... Yani yatay olarak bir düzlemde, ZAMANIN
ENLEMİ (x) ve BOYLAMI (y) koordinatlarını oluşturduk.
Zamanın ENLEMİ ve BOYLAMI varsa >>> KAÇINILMAZ YÜKSEKLİĞİ de vardır. Yani c3 gibi
(km küp/s küp)... Buna "zaman küre"
>>> "Chronosphere"
adını vermiştim. Her bir zaman koordinatı da kök içinde -(eksi)
sayı olduğundan; yani zaman enlemi √(-x) ve zaman boylamı √(-y) olduğunda BUNA
"sıfırdan küçük SANAL MEKAN" denir. Bir örnek
verelim: Ahiretten -400 metrekare ARAZİ aldım ve/veya BURADAKİ KARŞILIĞI ZAMAN
KARE... -400 zaman kare SATIN aldım.
Eğer
ışıktan hızlı bir biçimde giderseniz, elinizdeki 400 metrekare ya da cetvel ÖTEDE (elsewhere, tachyon evreni) -400 saniye kare olur. Bunun tersine
buradaki -400 saniye kareyi ışıktan hızlandırırsanız,
bu ahirette "400 metrekare",
mesela TARLA olur. Yani cetveli hızlandırırsanız
kol saati (soyut uzunluk, imajiner
uzunluk); kol saatini hızlandırırsanız, cetvel (somut
uzunluk) haline dönüşürler.
Nasıl
ki bizim koordinatlarımız X,
Y, Z üçlüsünden oluşmuş ise ve bu da mekanı (sırayla metre, metrekare, metreküp) oluşturuyorsa,
AYNA'nın öte yanındaki AHİRET boyutları da Xi, Yi, Zi sanal boyutlarından oluşuyor.
Bu da SANAL MEKAN (sırayla -metre, -m², -m3). (Bu genişlemeyi
SADR'ın genişlemesi gibi
algılayabilirsiniz).
Demek
ki sonuçlar şöyle:
1.
Ahiretteki HER sanal uzunluk, aynanın
bu yanındaki dünyamızda SAAT (zaman boyut eksenleri) olarak
GÖRÜNMEKTEDİR veya tersi... Demek ki bizim ZAMAN BOYUTU (Minkowski'nin √(-1) veya -1) aynı
zamanda AYNANIN ÖTESİNDEKİ
diğer alemde GERÇEK bir uzunluk
boyutudur.
2.
O halde, aynanın her iki yanındaki
evren de x, y, z + xi, yi, zi TOPLAM ALTI uzunluk boyutu oluşturuyor.
AMA bir de TEKİLLİK bölgesi
(sıfır veya AYNA'nın yüzeyi) var. Bu da bir DÜZLEM
ve her iki evreni POLARİZE eden
bir düzlem! 6 mekan boyutu + polarizasyon
DÜZLEM boyutu (ayna yüzeyi) = 7 Boyut. Bu yedi boyut bize neleri anımsatıyor?
a) SEBTEL MESANİ (7 boyutlu evren)
b)
Quantüm tüneli içinde KIVRILI kalıp, evrenin genişlemesiyle
diğer açılan dört boyutun tersine içeride kıvrılı
kalan SİCİM (string) teoremini...
GÖKLERİN yedi kat oluşunun bir
anlamı da budur. (Diğer 49 anlamı, atmosfer tabakalarından
başlayarak, evrenin 7 kat halinde kendi üzerine dolanması olan SALYANGOZ modeline kadar tüm kozmik açılımlar.)
7 mesani ayeti?
<> Hicr-87 Yemin olsun ki, biz sana
ikişerlerden / ikililerden / iç içe kıvrımlar halindeki çift
manalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.
Elbette
bunun 7, 14, 49, 98 ANLAMI var.
Onları daha önce vermiştim. (Her
ayetin 7 anlamı vardır ve ışığın (Kur'an'ın
diğer adı NUR = BEYAZ IŞIK) 7 renkten oluşmuş TAYFI
(spektral 7 rengi) ÖRNEĞİ;
ayetlerin de 7'şer (14 ve 49) ANLAMI vardır. Bunları artık
biliyoruz. Bu 7 anlamın Kur'an'ın içinde iç içe katlı durduğunu
"ve şu büyük Kur'an'ı
verdik" ayetinden anlıyoruz zaten! Onun için en az yedi veya ÇİFTİ veya karesi olarak
anlamlar VEREBİLİYORDUM.
"Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden
/ ikililerden / iç içe kıvrımlar halindeki çift manalılardan
yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik". Andolsun ki SANA 7 gök / 7 yer örneğindeki
gibi veya SOMUT YEDİLİ ve SOYUT YEDİLİ veya TOPLAM 7 BOYUTLU (X, Y, Z somut ve X, Y, Z
soyut + Ayna düzlemi) EVRENLER ÇİFTİNİ
VERDİK. (İlminin sırrını
verdik SANA (Senin ümmetinden
gelecek alimlere vb.)). Fakat biliyorsunuz ki, bizim bağnazlar bunu FATİHA diye bizlere yutturdular. FATİHA OLAMAZDI BU YEDİLİ.
Çünkü:
1.
Fatiha 7 ayet değil; 6 ayettir.
(Besmeleyi sayıyorsanız, o zaman her surenin başındakini de
BİR FAZLA EKLEYİNİZ:)
2.
Fatiha AÇILIŞ değildir, iniş
sırasında BEŞİNCİ sıradadır ve şu
Hadis yüzünden böyle sanılıyordu: "Allah Cebrail ile önce
fatihayı ve 7 ayet halinde gönderdiği için fatiha tüm kur'an'ın
anasıdır" (Hanbel). Oysa biz İLK "İkra /
Alak" suresinin indiğini ve ASIL
onun adının FATİHA
olduğunu; beşincı sırada inen Fatiha'nın da adının
HAMDELE olduğunu zaten
biliyoruz. YALAN ÜZERİNE DİN
KURULUR MU? HadisMİŞ!!!
Yok devenin başı!
3. FATİHA "Mürekkep / birleşik" ve ortadan kırılabilen ÖZEL tek suredir: İyyake'ye kadar AYRI bir sure; oradan itibaren ayrı
bir sure gibidir.
Cafer sıddık Kur'an'ında "Fatiha diye bir sure yoktur". Ama
vardır, şöyle ki: İlk üç ayeti Müddesir'e; son üç ayeti de "Ebi Leheb" başına taksim edilmiştir. (Bunları
yazmıştım ama tekrarlamızda yarar olur diye yineledim). Kısacası
>>> 7 MESANİ >>>
Fatiha (Hamdele) DEĞİLDİR! Kuşkusu olan var mı?
6 ayet bir kere... 7 nereden çıktı. O ayetin devamını yazar
mısınız? (7 mesaninin devamı)
<> Hicr-88 Sakın, onlardan bazı
çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için
tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!
<> Hicr-89 Ve de ki: "Ben,
evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!"
Şimdi
bu 7 mesani ayetinin sırrını
biraz daha araştıralım: "bazı çiftlere verdiğimiz". Buraya dikkat ediniz. İKİ EVREN'in nimetlerinden
(dolayısıyla betimleyen boyutlarından 3 x 2 = 6 olarak çiftler veriliyor. Ama AYNA düzlemini baştan saymış 7 MESANİ diye, 7'nci EK
boyut diye... Resulullah niçin bilsin ki X, Y, Z ve bunun karşıtı olan X, Y, Z soyut boyut çiftini
+ 7. boyutu??? Çünkü AYETTE: MİR'AC'A çıkacağı
apaçık belli edilmiştir. Bu evrendeki X, Y, Z boyutlarından YUKARI
(ötedeki) Xj, Yj, Zj boyutlarına
>>> MİR'AC'A gideceği bildirilmiş. Çünkü ayette
>>> DİKKAT >>>
SANA >>> diyor!!!
Sır
SANA kelimesinde... RESULULLAH'ın buradan MİR'AC'A alınacağı
önceden haber verilmiş. (Kul = De
ki ve SANA farkını anlamak için küçük bir işaretçik).
Böylece 7 MESANİ'yi anlamış
bulunuyoruz...
İyi
ama X, Y, Z ister somut, ister soyut
olsun şu demektir: En x boy x
yükseklik (derinlik / kalınlık). Bir de başımıza AYNA çıktı (7. ARA BOYUT, evrenleri polarizleme
düzlemiyle polarizleyen AYNA örneği
boyut). En x boy x yüksekliği anladık fakat öyle bir şey var ki:
Metrenin kısaltılmışı olan m tamam, m² tamam, m3 tamam, iyi de m4 (metrenin dördüncü
kuvveti veya en boy yükseklikten ÖTE
bir mekan boyutu???).
Hoppala!
Bu ne demek? Şimdi aynı uygulamayı ZAMAN boyutu için de yapalım: Xi, Yi, Zi, saniye, saniye kare ve saniye küp demek. Pekiyi zamanın
DÖRDÜNCÜ KUVVETİ var mı?
Varsa formüller ortaya çıkarır zaten. Deneyelim: E=mc² için (km kare saniye kare) 2E=2mC4 >>> Dikkat ediniz C3 OLMAZ, C4 olur km4/s4. Buraya kadar mantığımızı
anladık mı?
<> E²=m²C4 >>> 2E=2mC4...
Farkı?
O
da doğru... Seninki de bir KARE
farkından türetilmiş eşlenikliklilerin karesi formülü. O da doğru.
(Benimki Tachyon enerjisini de içeriyor.)
<> (Ve tach içerdiği için ŞIHAB
çıkıyor.)
Buraya
kadar tamam mı? (Adım adım gidiyoruz). ŞİMDİ elimizde ilginç bir veri var: İkili:
a)
7. polarizleme düzlem boyutu???
b)
Zamanın DÖRDÜNCÜ kuvveti denen
bilinmeyen bir YENİ boyut!
Polarizlenmiş
boyutu size anlatmıştım, özetleyeyim: Evren YUVARLAR gibi görünse de, aslında (Sitter-Feinberg) DÜZ
uzayı olup, TARIK semasına çıkıldığında
ve/veya Dabbet arz'ına inildiğinde
evrenin POLARİZLENMİŞ
7. düzlemine geçeriz. Orası Kalu
Bela ve/veya MAHŞER DÜZLÜĞÜDÜR
demiştim. Bir daha anlatmaya gerek yok: Işık hızında
(maksimum hızda) TARIK semasına
çıkan kişi için evren DÜMDÜZ
MAHŞER MEYDANI olur. Veya minimum hızda (ışık hızının
sıfır olduğu mutlak soğuk veya anti-velocity = negatif
akselerasyonunda) yani DABBET
durumunda yine AYNI mahşer
meydanının MEZAR kalınlığı
oluşur.
Zaten
aslında "GÖK VE YER BİTİŞİK
İDİ, BİZ ONLARI AYIRDIK, GÖRMÜYORLAR MI?" ayeti uyarınca,
aslında KÜRE yok. (Lobaçevski ve Riemann uzayları ışıktan
yavaş hızlarda ortaya çıkar). Işık hızında EVREN dümdüz olur. (Ayna'ya değersiniz.)
Ayna yüzeyi ise zaten DÜZDÜR. İçindeki
ZAHİRİ görüntü sizi yanıltmasın,
aynanın kalınlığı yoktur.
<> Enbiya-30 O küfre sapanlar
görmediler mi ki gökler ve yer bitişik idi, biz onları ayırdık.
Her canlı şeyi sudan oluşturduk. Hala iman etmeyecekler mi?
Orayı
bir de ekranımızdaki sayısız pencerenin üsüste GİBİYMİŞ göründüğüne
(cursor ile hangisini seçerseniz, o ÖNE
geliyormuş GİBİ
oluyor ya) aslında monitörümüzün camı İKİ BOYUTLU DÜZLEMDİR, pencerelerin hiçbiri önde
veya arkada değildir. Mahşer meydanını hatırlayalım:
"Aynadan veya bilgisayar ekranından" DIŞARI çıkamıyoruz! Rahman 33'de bu apaçık
bildiriliyor. Ve aynı surede bir de DİKME'den
(Sultan kuvvet) söz ediliyor.
Bunun
anlamı şu: EVREN üstü
evren GERÇEKTE ÖKLİD teoremine
bağlıdır. MAHŞER
MEYDANI (ayna, içinden çıkamadığımız ekran) iki
boyutlusuna DİK gelen bir de SULTAN KUVVET DİKMESİ...
Burada ne enerji (Cinler) ne madde (insanlar, canlılar vb.) bu AKTARISSEMAVATTAN dışarı
çıkamıyorlar. Takyonlar (melekler) ise bu düzlemin / mahşer
meydanının içine giremiyor, ÇEVRESİNE
dizilebiliyorlar. Rahman 33 ve
meleklerin çevrelediği mahşer meydanı için ayet lütfen.
<> Rahman-33 Ey cin ve insan
toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden
(aktarısemavat) geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Sultan dışında
birşeyle geçip gidemezsiniz!
Bir
kere o yufka gibi bir dairedir, köşesi yoktur ki;) Mealciler bile kendi
yazdıklarıyla çelişiyorlar.:)) Aktar = Kuturun çoğulu = Çap+lar. Semavat = Sema çoğulu GÖK+ler. Göklerin çapından çıkabilmek
için Z denen SULTAN üst boyuta yani Öklid'in ASIL olduğu DİKMEYE
ihtiyaç var. Mahşer ALT tabaka;
bunun üstünde SİDRE(tül Münteha)
ve en üstte >>> ARŞ(ı
azam). Hepsi TABAKA TABAKA bir ÖKLİD.
Güneş bile AÇILMIŞ VE DÜZ
(tıpkı dünyanin meydan dairesi olması gibi). Buraya kadar anladık
mı?
<> Furkan-22 Melekleri görecekleri
günde, o günahkarlara hiçbir müjde yoktur. Şöyle diyecekler: "Yasaktır,
yasaklanmıştır!"
<> Furkan-25 Gün olur, gök,
bulutlarla yarılır ve melekler ardarda indirilir.
<> Fecr-21-22-23 İş böyle
gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde,
Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, o gün cehennem de getirilir. İşte
o gün düşünüp anlar insan. Ama düşünüp hatırlamanın ona ne
yararı var!
"İş böyle gitmeyecektir! Yer
birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde, Rabbin gelip
melekler saf saf dizildiğinde, o gün cehennem de getirilir...".
Yer birbirine çarpılmıyor >>> BİR TOP HAMUR (üç boyutlu) İKEN, oklava ile açılarak iki boyutlu bir yufka dairesi
halinde genişletiliyor. O ekran / ayna içinde hapis kalıyoruz,
dergiden çıkamayan resimler gibi...
Ama
melekler de İÇİNE GİRMİYOR
veya giremiyor. (Onların dünyası ve kıyameti yok ki). "melekler saf saf dizildiğinde"
ve yasakladıklarında bu EKRANIN
dışındalar! Zaten mahşer melekler için kurulmadı
-onlar sınav olmayı reddettiler-. Sonra bu düzlüğe önce KONKAV olan bir çukur (cehennem) ve buna ters olarak KONVEKS olan CENNET de yer alıyor.
Manzara
şu: Bir dağ - Bir düzlük - Bir
vadi veya ters V harfi yanına
---- Onun yanına da V harfi koyarak orayı hayal
edebilirsiniz basitçe... Düzlük ÇEKMEZ
ve itmez. ÇUKUR (V harfi Cehennem) çekiyor ve yutuyor; ve DAĞ (Ters V
harfi) ise İTİYOR (Levitation veya antigrativation)... Buradan çıkmak
için tek çare Rabbin HU boyutu (z
dikmesi) denen SULTAN güç...
Sultan
zaman - Dehr - Sabıkun - Hululi vade - Halil - Hanif
Şimdi
gelelim SULTAN ZAMAN'a... Yani C4'ün km dördüncü kuvveti /
saniyenin dördüncü kuvveti OLAN
formüldeki SULTAN BOYUTU anladık
ama saniyenin dördüncü kuvvetinin anlamını bulalım: ÇÜNKÜ CENNET ve CEHENNEM'deki ZAMAN bu biçimde akacak. C4'ün saniye 4. kuvvetine biraz yaklaşalım.
Böyle bir kuvvet ZATEN var: ÇEKİM! Hani, çekimin çekmesi, CİSMİN uzaklığının
dördüncü kuvvetiyle ters orantılıdır! Bunu hatırladınız
mı?
<> Çevre >>> Çember denen
yerde mutlaka ÇAP ve Pİ sayısı vardır. Böylece varlıkların
büyüklüğünün BİYOGEOMETRİK yasa olarak cüssesi büyüyünce, çaptan
çevreye uzaklığın dördüncü kuvvetiyle orantılı olarak
arttığını söylemektedir (Hiç duymadığın
fakat ÇOK eski bir yasadır bu: Galileo Galilei'nin BİO-GEOMETRİC
yasasıdır).
Bu
da ayrı bir yasa:) Ama dördüncü kuvvet ile ilgili... CPT'leri de anımsadık: T zaman harfini veriyordu. To
= Zamanın olmadığı, ya da zamanın içinde yer almadığı,
ya da üç mekan boyutuna TEĞET
geçtiği duruma deniyor. T1 ve T2 ZAMANIN SALT ileriye veya SALT geriye (Antimadde ve Takyon gibi) TEK
OK yönünde gitmesine deniyor. T3
ise zamanın BİR İLERİ
BİR GERİ gitmesine deniyor. Oscillation
yapıyor ve ileri-geri sallanıyor.
(Şeytanın zamanı budur demiştik). Şeytan için bu önce
ileri; sonra geri gidiş EPEY
uzun bir dönemi kapsıyor. Yani şeytanın LANETLENDİĞİ gün / yaş dilimi ile ÖLDÜĞÜ ANDAN bir önceki nefesine
kadar yaş olarak yılları kapsıyor.
Ahirette
CENNET ve CEHENNEMLİKLER İÇİN ise "BİR AN / lahza"
İLERİ; sonra BİR AN GERİ (birer saniye
gibi düşünün). Saat tik-tak yapıyor ama İLERLEMİYOR ve/veya gerilemiyor, bir ileri tik, bir geri
tak. Örneğin Cehennemliklerin durumunu bildiren ayetleri hatırlatalım:
"Onların derisini bir KAVURUR,
bir YENİLERİZ ve bu böyle sürüp gider". İşte
burada DERİler, zaman içinde
bir yanıp bir yenilenmiyor. Zaman bir ileri-bir geri akıyor...
Yanmış
bir insanın cd'sini bir geri oynatırsanız yanmamış
olur; sonra yeniden İLERİ
oynatırsanız, yanmış gibi olur. Ama bu SÜREKLİ yanmak değildir! Sürekli yanmak sadece SEKAR denen (kazanın dibindeki ATEŞde)
vardır. Kazan = Cehennem, Sekar = Onun altındaki KAYNATAN ateş
/ alev...
Cennet de böyle! Bir ileri bir
geri... Ama bir farkı var: nimetler GERİ alınmıyor, ileri
gidişte de NİMET veriliyor; geri gelişte de yeniden, yine nimet
veriliyor.
Derileri, yani sündüzler yenileniyor, organizma yenileniyor, hiç yorgunluk
olmuyor, hiç gece veya soğuk olmuyor. Herşey ılık! Nasıl,
sevdiniz mi cenneti!.. Cehennem ve cennet tamam! Şimdi gelelim SABIKUN denen NAİM cennete... (Vakıa sure) Orada T4 ZAMANI VAR! Bir ileri bir geri gitmiyor zaman... T4 nedir? Ne olabilir? DEHR!!! C4'ün saniyesinin dördüncü kuvvetinin işleyişine
T4 zamanı deniyor. Ayeti yeniden
yazabilir misiniz?
<> Casiye-24 Dediler ki: "Şu
dünya hayatımızdan başkası yok. Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi
zamandan başkası helak etmiyor." Onların bu konuda hiçbir
bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.
Evet
bunu MEALLENDİRELİM:
"Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi
zamandan başkası helak etmiyor". İşte bunu ÖTEKİ alemde söylüyorlar (dünya
hayatı derken bu kastediliyor). Cehennemlikler ve cennetlikler böyle
söylüyor. "Ölüyoruz, diriliyoruz.
Bizi zamandan başkası helak etmiyor". Ölüyoruz zamanda ileri
ve diriliyoruz zamanda Geri. T3
Osilasyonu...
<> Bu dünyada ölüp DİRİLME
olmayacağına göre öteki taraf olduğu açık.
Şikayetçiler:
Zaman bir ileri bir geri gidiyor. Cennetlik de şikayetçi... Cennete gitmişsin
daha ne şikayet ediyorsun? Zaman ileri-geri gidiyor ama Cehennemde değilsin;
cennettesin! Allah'ına şükret! Ne mümkün! Cehennemlikler
cennettekileri görüp imreniyorlar. Cennettekiler de Sabıkun'dakileri... DOYUM OLMUYOR!
"Bizi zamandan başkası helak
etmiyor
Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda
bulunuyorlar". Zamanın kendilerini helak ettiğini sanıyorlar.
Oysa DEHR denen zaman: ALLAH EZELİDİR / EBEDİDİR. Başı ve
sonu yoktur -zamanda da-. Sabıkun'a
verilecek olan kullarını "EZELİ"
değil -ama- KENDİSİ GİBİ
EBEDİ yapacak... Zaman ne ileri ne geri gitmeyecek. EBEDİYEN İLERİ VE SONSUZA
KADAR İLERİ...
Allah'ın
sonu olup olmadığını -haşa- CENNETTEKİLER göremez. Neden? Niçin? Çünkü zaman bir ileri bir
geri gidiyorsa, olduğu yerde sayıyorsa, Rabbin NASIL EBEDİ olduğunu müşahede edebilirler ki?
Amaaaaaaa SABIKUN'DAKİNİ ALLAH
zatı şahanesi gibi EBEDİ
kılmış! Yani ALLAH'IN
-haşa- sonunu (ki yok) ancak SABIKUN
ehli müşahede edebilir. Buraya kadar tamam mı? Veya Allah'ın
sonu olmadığını, ebedi olduğunu, kendi ebedi oluşuyla
HİÇ müşahede
edemeyecektir.
Şimdi
bir Ğalatı meşhur kelime: HALİL
ne demek? Yani meşhur bir yanlışa kurban gitmiş. Veliyy dost değil mi? Habib/e dost değil mi? Ahbab-mahbub dost değil mi? (HUB sevgi ve dostluk demek, Ene uhubbe = seni seviyorum demek). HALİL ne demek? Daha önce de sormuştum:
HULULİ VADE (senetlerin
üzerinde yazar ya) ne demek diye? EBEDİ
demektir. "Saptanan vade" değil; çünkü vade tarihi AÇIK bırakılmış,
dost seneti yapılmıştır. Bu ipucuna göre HALİL ne demek? Ve bu kelime Veliyy(Sen Allah ile
dostsundur)'den farklı olarak HALİL >>> ALLAH SENİNLE
DOST! Çooook farklı... hem de çooook.
İbrahim atamız gitmiş zorla
istediklerini koparmış. Karşılığında HALİLÜRRAHMAN ve HALİLULLAH denen ÖZEL bir imtiyazı ve makamı
kazanmış. "HALİL
>>> AÇIK VADELİ / SONUŞMAZ VADELİ DOST"
demektir. Veliyy dost ama; Allah
kötü kulunun da Veliyy'si. Mecbur
olmadığı halde velayetini üstlenmiş. Asi ve mücrim kullarına da Allah Veli'dir. Ama HALİL değildir.
Bir kere düşünün: RAHİM denseydi, Zaten ANA
/ ANALIK sıfatı olduğundan AFFEDİCİ olurdu (Şeytanı da affederdi gibi).
Ama zor olan RAHMAN, yani Allah'ın
BABALIK (kulları evlatları
gibi) İSMİNİN RIZASINI
KAZANMAK! İbrahim atamız HALİLÜRRAHMAN'dır,
zoru başarmıştır.
<> Burada tüm bunlar ile birlikte
unutulmaması gereken Ehadiyet (yani her ruhun her şeyin yok edileceği
ve sonrasında ahirette yeniden diriltileceği)... O halde halillullahın
kutlu ruhu bile yok edilip var edilecek... Yanlız o...Hu... O zaman Maşaa
Allah diyerek Halillullah'a nazar değdirmemişte oluruz.;)
Evet.
RUH bütündür ve ALLAH'ın üflediği / Allah'tandır. RUH bütün olarak KABZEDİLİR -ama ölmez- çünkü RUH'un hammaddesi kuşkusuz KÜLLİ ŞEY*İN'dir. Ruhlar yaratılmadan önce de KÜLLİ ŞEY*İN VARDI.
Böylece HALİL kelimesinin DEHR ile sonsuza yayılan bir EBEDİYET olduğunu da anlamış
oluyoruz. Ve "HalilürRahman ve
Halilullah" ayetlerinin geçtiği iki ayeti yazar mısınız
lütfen! Bu arada bir de sözlüklerden "Hulul
ve Hululi Vade" kelimelerinin karşılığını
yazar mısınız?
<> Nisa-125 Güzellikler
sergileyerek ve Hanif (olarak/olan) İbrahim'in Milleti'ne uyarak yüzünü
Allah'a teslim edenden daha güzel dinli kim olabilir! Allah İbrahim'i dost
edinmişti.
<> Gitmeden eski kayıtlardan
bir not: "Sen Veliullah >>> Allah'a DOST, bu yanlış,
ALLAH SANA DOST bu doğru MEAL. Allah ile kim dost olmak istemez. Ama VELİ
olan sen değilsin senin VELİ'n olan Allah!"
Bataryam
yarı yarıya gösteriyor. O halde geronimooo
Hans von Aiberg, 22/08/2003