Chat n° 170 - Tarih: 13 ağustos 2003

<> ve [] ile başlayan kesimler Aiberg'e ait değildir. [] ile başlayan kesimler sonradan eklenmiştir. Okurken karşılaştığınız her türlü sorunu/hatayı vb. shahoneen@yahoo.com adresine bildiriniz.

 

Selam selam hoşbuluşturana Hamd, hoşbuluşanlara selam selam. Bana 114'e kadar bir numara söyler misin?

 

İhlas suresi - Allah matematiği

 

<> 112

Bu İHLAS suresi... Pekala konu İHLAS suresi. Bu surenin 4 ayetini birden yazabilir misiniz?

 

<> İhlas-1: De ki: O, Allah'tır; Ahad'dır, tektir!

<> İhlas-2: Allah'tır; Samed'dir/tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği tek kuvvettir!

<> İhlas-3: Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur!

<> İhlas-4: Hiç kimse onun dengi ve benzeri olmamıştır, olamaz!

DE Kİ, O ALLAH -tır ki- TEK KUTUP'tur (eşsiz benzersiz, çiftsizdir). Türeteni ve türevi yoktur. Üniktir/eşi, ya da en ufak benzeri BİLE yoktur.

SURE parantez dışında "DE Kİ >>> KUL!" diye başlıyor. Bu kuracağımız cümlenin ÇARPANI.

"Hüve" >>> Z boyutunda GÖRÜNMEZ olan; X ve Y denen evren yüzeyini YUKARIDAN dik olarak denetleyen...

"Hu" >>> Z dikmesi/Sultan güç/Hablil verid'in şifresidir.

"Hüvallahü" >>> O ALLAH ki.

PARANTEZ >>> "EHAD" ile açılacak ve suresinin sonundaki "EHAD" ile parantez kapatılarak, BOŞ CÜMLE kurulacak: "Kul hüvallahi EHAD (... küfuven) EHAD".

 

Şimdi boş cümlenin içine bakalım (bilmeyenlere: boşcümle bir matematik deyimidir, boş SET gibi...). Boş cümle içinde HER ELEMAN SONSUZ ÖTESİNE GEÇTİĞİNDEN bilinen sayılarla anlatılmaz. İki parantez arasında (İKİ EHAD) kurulacak olan herşey MUTLAKA TEKİLLİKLİ ve TEKLİKLİDİR. (Ehadün Vahid).

Bunun sonsuz ötesi set olduğunu şuradan anlıyoruz: kul hüvALLAHü ehad ALLAH üsSamed... İKİ KEZ ALLAH GEÇİYOR. Yani cümle içinde aç-kapa parantez >>> ALLAH iki kez geçiyor.

ALLAH illa ki TEK/TEKİL (ehad) ve bunun karesi, küpü, dördüncü kuvveti... sonsuzuncu kuvveti (yani sonsuz kez kendisiyle çarpımı) hep BİR sayısıdır.

Allah'ın eşi olsaydı, mesela 2 olsaydı, karesi 4, küpü 8 olacaktı, sonsuz tane ALLAH olacaktı. Yarattığından daha çok TANRI olacaktı.

"LEM YELİD velem YULED" >>> "DOĞMAMIŞ/DOĞRULMAMIŞ" diyorken, Allah'ın ADEDİNİN hep BİR olduğu anlatılıyor

 "Doğurulmamış" derken de; 1/2, yarım, çeyrek RAB olamayacağını bildiriyor. "Allah'ın BİR'i SADECE KENDİNE (bir bölü bir) BÖLÜNÜR. İKİ, ÜÇ, DÖRT... bölünmez" diyor AYET.

 

"Hiç kimse onun dengi ve benzeri olmamıştır = yekulLehu Küfüvven EHAD".

KÜLLİ ŞEY*İN >>> "Yekun" her şey demek. HİÇBİR ŞEY (Külli şey*in denen sonsuz ihtimalden HİÇBİRİ) Allah'a benzemez anlamında... Yani bu ŞEY'lerden birini alıp, TANRI BENZERİ yaparım derseniz, hayal kırıklığına uğrarsınız. O tüm ihtimallerin dışındadır.

O ÜNİK'tir (Nevi şahsına münhasır). Unique-unic >>> TEK BAŞINA olan... tek kendisi olan. Tek kendi dışında hiçbir şeyin benzemediği anlamında… TAMAMEN ORİJİNAL (orijinal bile YARATILMIŞTIR/Allah orijinal bile değildir). KÜLLİ ŞEY*İN'in tamamı Lehu (o'na) benzemez >>> EHAD >>> TEK BAŞINA ÜNİKTİR!

 

Yukarıda yazdıklarım, Allah'ımızın MATEMATİĞİ'dir. Allah'ımızın matematiğinden BAŞKA hiçbir şeyi yoktur. Yani fiziği-mekanizması, kimyası-biyolojisi vb. yoktur. Allah sadece ve sadece MATEMATİĞE sahiptir. O matematik de BİR sayısından başka bir şey değildir. ALLAH VAR >>> BİR ve kalan: KÜLLİ ŞEY*İN >>> SIFIR.

Şimdi Allah'ımızı ayetinden sadece MATEMATİĞİNİ yaparak inceleyebileceğiz.

"KUL" >>> DE Kİ: Bu bir çok ayette var olduğundan bunu başka bir güne erteleyelim, çünkü müthiş sırlar içeriyor "DE Kİ" kelimesi... Aslında KUL >>> DE Kİ demek de değil! "Kale" kökünden geliyor ama KUL >>> DE Kİ'den öte bir şey! Bunu hatırlatırsınız. Sonra iyice açarım.

 

"Hüve" >>> "HU", bunu geçmiş bilgilerimiz eşliğinde yeniden özetleyelim. Evren bir yüzeydir (evren balonu, mahşer vb.), bu yüzeyin ALANI yani eni ve boyu vardır. Enine X, boyuna Y koordinatı derseniz, evren (mahşer vb.) yüzeyi en çarpı boy ALANINDAN ibarettir. X = BEN, Y = SEN yerine geçmektedir ve her ikisi de YÜZEYE AYAK BASMAKTADIRLAR. Ben ve sen ikimiz tokalaşabiliriz, çünkü aynı yüzeydeyiz. Ben MADDE; sen enerji (cin) de olabilir >>> YİNE birbirimizle kesişiriz-etkilenir-etkileriz.

Evren balonunun ÇAPI boyunca bir de Z dikmesi olduğunu geçen yakın bir chat'de iyice açıklamıştım (iç uzay ve uzantısı olan dış uzay/çap uzayları/karadelik uçurumları/Sultan kuvvet vb.). BEN VE SEN birbirimizden haberdarız. X = BEN, Y = SEN, Z = O (O, ingilizcesi He vb.). Arapçası HU/HÜVE. Ben ve sen TOKALAŞIRIZ, ama O'nunla bunu yapamayız. O YUKARIDA dikmededir.

 

Ayetleri anımsayınız: "O ALLAH İŞLERİNİ YUKARIDAN AŞAĞI YÖNETİR". Bu tür sayısız ayet bulabilirsiniz. İşte Z dikmesini ve bunun temsil ettiği "Hu = O/üçüncü tekil şahsı" bu ayetlerden çıkarmıştım ve anlatmıştım. (Kur'an'da HİÇ BİR ŞEY EKSİK DEĞİLDİR, HER ŞEY DETAYLI OLARAK BİR BİR TEK TEK SAYILIP ANLATILMIŞTIR).

 

Bir şey daha: ben ve sen ÇOĞULDUR, yani en azından İKİ kişidir. BİZ de diyebilirsiniz. BİZ ÇOĞULDUR, SİZ ÇOĞULDUR. Ama Üçüncü BOYUT >>> Z >>> HU >>> TEKİLDİR. Yani "Onlar" diyebileceğimiz bir TANRI+LAR yoktur. Çünkü ayet baştan belirlemiş: HÜVE(O) >>> EHAD (Çoğulu olmayan İLLA ki TEK >>> EHAD. Yani HÜVELLAHİ EHAD derken BU ÇIKARIMI ve açımsamayı yapmalıyız.

 

Şimdi: KUL (sonra anlatılacak çünkü yalnız burada değil; tüm Kur'an'da var), izleyerek HÜVE >>> Z dikmesi, HÜVALLAH >>> Orada tek olan ALLAH (Allah'ın da çoğulu olmaz/Alihe diye bir türev yapılamaz).

 

Neden Allah ismi - Alihe/İlahe farkı

 

Pekiyi ALLAH neden ALLAH ismini seçmiş? Yani bu ayette 114 isminden neden ALLAH adını bu ayete seçmiş? Çünkü: ÇOĞULU OLMAYAN TEK İSİMDİR. Allah+lar diye bir isim yapamazsınız. Allah yerine bazıları tanrılarını çoğul yapmışsa, "Onlar İLAHLAR edindiler gibi..." çoğulu yapılabiliyor. Ama dikkat: "Müşrikler Allah+LAR = Alihe Edindiler..." demiyor! Bu inceliği anladık mı?

Allah çoğulu olmayan TEK İSMİDİR. Hatta Harfitarifi de yoktur. EL-ALLAH asla denemez! AL+LAH biçiminde harfitarif de İÇERMEZ. Bütünüyle tastamam TEK bir KELİMEDİR. Ayrılamaz, ayrıştırılamaz, çoğul yapılamaz, türevi alınamaz vb. Tamam mı?

 

Şöyle bir örnek vereyim: İlah'dan Uluhiyet türevi alınabiliyor. Rabb'dan Rububiyet. HAKK'dan hukuk vb. Ama ALLAH kelimesinin hiç bir TÜREVİ - çoğulu yoktur... Olmadı da... Olmayacak da... Sadece Haniflik dışındaki müşrik müslümanlar bunları denemeye kalkışmışlardır. (Allah kelimesinin arapçası üzerinde ŞEDDE olmamalıdır. Zaten LL harfi iki tanedir, zaten ŞEDDE gibidir. Siz bir de bunu LLL diye çoğaltamazsınız). ALLAH derken AL+LAH biçiminde bir Harfitarif yoktur AL >>> The, Der die, Das, La, Le vb.

 

<> ALlAh'tan başka ALlAhlar yoktur mu? Yoksa "ALlAh'tan başka ilahlar yoktur" mu?

Evet bunu daha önce belirtmiştik. Alihe >>> İlah kelimesinin ÇOĞULUDUR. Ama Allah burada LA ALİHE demiyor... LA İLAHE diyor... İLAHE (dişi ve çoğul olarak) ALLAH+LAR demektir ki, böyle bir çoğul olamıyor. Tıpkı "La evliya+e illevVELİYY" gibi değil mi?

 

<> La ilAhe >>> ALLAH+LAR yok, illAllah >>> sadece ALLAH var.

<> İbrahim, babası Azer'e şöyle demişti: "Putları İLAHLAR (=ALİHE) mı ediniyorsun? Seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum."

<> Arapça da değildir diyebilir miyiz? ALLAH kelimesi için!

DEĞİLDİR, ADEMCE'dir. Tüm diller ADEMCE (isimlendirme dili)nden türemiştir. Türkçedeki karşılığı ULUĞ (ulu)dur.

 

Ehad - Mutlak Bir - Mutlak Sıfır

 

HÜVE (z ekseni) ALLAH (çoğulsuz TEK İSİM) EHAD. O tekillikli bir boyutta ÇOĞULU olmayan (teklikli) EHAD (Matematik TEK)liktir.

 

Şimdi Ehad kelimesi üzerinde duralım. Allah'ın 1 tek olması demek >>> cebir işaretiyle hem +1 (pozitif bir Allah) ve hem de -1 (negatif bir Allah DAHA) var anlamına gelirdi. Yani pozitif ve negatif iki ALLAH -haşa-.

Devam edelim: şimdi de kök içinde +1 Allah gibi, bir de kök içinde -1 Allah (Soyut bir Allah) ve bu soyut Allah'ın da bir POZİTİFİ ve negatifi olunca, dört ALLAH ortaya çıkıyor -haşa-. Yani +1/-1/+1i/-1i, etti mi dört??? Bu dört tanrı anlamına da gelmez mi? Bu paradoksu nasıl aşacağız? Mesela +1 Allah ile -1 Allah'ın toplamı sıfır, çarpımı -1 Allah!!! -Haşa-.

Paradoksu Allah veriyor ve yanıtlıyor: LEM YELİD, VELEM YULED... İşte bu aynı zamanda yukarıda yazdıklarımın KENDİSİDİR. Yani dört tane 1 EHAD olduğunu ama/olamayacağını anlatıyor.

 

<> (-1)n = -1 veya 1'dir, yani her zaman 1 değildir. i n = i, -1, -i, 1 değerlerini alır, n sayısına göre. (-i) n de aynıdır, yani geriye sadece 1n = 1 kalıyor.

Ve candaş ÇÖZDÜ.

Dört TÜRDEKİ 1 sayısını birbiriyle çarparsanız, MUTLAK BİR sayısını veriyor. Mutlak biri anlatmak için önce tersine bakalım:

MUTLAK SIFIR NEDİR? Mutlak sıfır, HİÇBİRŞEYİN YOKLUĞUDUR. Yok kelimesi bile yoktur. ALLAH da yoktur -haşa-. Ama BEN VARIM (x), sen varsın (y) ve O da VAR (z). Demek ki MUTLAK SIFIR YOK. Ben varsam, MUTLAK SIFIR YOKTUR. Zaten YOK Kİ!

Gelelim MUTLAK BİR'e: Allah bizleri yaratmasaydı salt zatıaliyle kalsaydı bu da MUTLAK BİR'dir. Bizleri yaratmadan önce MUTLAK BİR idi. Kıyamet ile birlikte "Mülk kimin?" sorusuyla yeniden MUTLAK BİR olduğunu ilan ediyor.

Hüvel BAKİ. O'nun hep bekası var. Ve o tek EL EWWEL'dir. O'dan önce diye bir şey yoktur. MUTLAK BİR'i böylece anlamaya başlıyoruz. SADECE ALLAH MUTLAK BİR'dir. Kalan herşey: +1/-1 vb., MUTLAK olmayan BİR'lerdir, fani/geçici birlerdir. Madde (+1) ve antimadde (-1) birbirlerini rastlayınca yok edip bir çift SIFIR'a dönüşen FANİ 1(bir) rakamlarıdır. MUTLAK BİR DEĞİLLERDİR.

 

AL = MUTLAK BİR. LA = MUTLAK OLMAYAN SIFIR. HÜ(ve) >>> EL EV+VE+LÜ. Devam edelim: AL = MUTLAK BİR dedim. Mutlak bir şudur: Allah'ın MUTLAK BİR (AL) oluşunun karşısında MUTLAK OLMAYAN SIFIR (ki adı külli şey'in) olan LA var. EL EVVEL niçin ismi azam? Çünkü Allah'ın MUTLAK BİR (herşeyin EVVELİ/öncesi) olduğunu anlatıyor. Oysa bizler fani bir(ey)leriz. Bugün var, yarın yokuz! Zaten en önce de ezelde YOKTUK!

 

Kulluk borcu - Allahı bilmek

 

<> "Ben bir kenz-i mahfi idim bilinmeyi istedim"

Evet gizli hazine >>> EL EVVEL statüsündeki "Allah düşüncesi". Bilinmesini istemek için BİLE+CEK yaratıkları yaratıyor.

 

<> Zariyat-56 ve halk etmediM cinni ve insi bilmeleri için değilse = ve ma halaktülcinne vel'inse illa liya'büdüni.

İBAD >>> KULLUK demek değildir, yanlış kelime (türkçenin yanlışı). AYN Be D. AYN >>> ALLEME >>> Alim'in AYN harfi. Be >>> Bİ (bismi gibi Bİ). D >>> DeReSe.??? Yukarıdaki Cifir'i (şifre) bana çözebilir misiniz? AYN >>> ÖĞREN. (ismini, yaratının ismini). DERS de bilinen... İşte Abid kelimesi bundan ibaret. Alak'ın ilk ayetini yazar mısınız? Çünkü ABİD orada saklı! (Ayet ayeti açıklar -uyarınca-).

 

<> Alak-1: iqra bismi rabbike ellezi halaq = Yaratan Rabbinin adıyla oku!

BİSMİ kelimesi burada var ama ALLAH'ın HİÇ adı yok ayette... MUTLAK BİR olduğunu da "YARATAN" kelimesinde saklıyor. Evrende sadece İKİ CANLI TÜRÜ (CANNAS = CİN denen enerji ve NAS denen insan yani madde) ALAK sahibidir. Meleklerin yoktur (üremezler). Şimdi Zariat ayetini yeniden yazar mısınız?

 

<> Zariyat-56 Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri dışında bir şey için yaratmadım.

CİNLERİ ve İNSANLARI, işte bu iki TİP yaratık dışında hiçbir yaratığın ALAK olma özelliği yoktur. Hatta ALAK huri cinsinde de bildiğimiz RAHİM bölgesinde tutunamaz, özel bölmesinden DOĞAR. Alak >>> muALLaK kelimesinde olduğu gibi boşlukta duran'dır. Yani hem rahim cidarında, hem de Kaburga-omurga'ya tırmanıp çıkan TOHUMDUR.

Bu tohuma birinci GÖREV olarak: ABD >>> İbad (Abid, mabud türevlerinden hatırlayınız). AYN >>> ALLEMEL. (Alak suresindeki RABBİNİN adı). Yani SEN BULACAKSIN, BİLECEKSİN, BİLMEKLE YÜKÜMLÜSÜN! Neyi? KİMİ?

BİSMİ RABBİKE >>> SENİN RABBİNİ >>> İSMİNİ SEN KOYMAYI/BULMAYI BİLECEKSİN! DeRS >>> Sınav ile bitecek olan ÖĞRENME SÜRECİ... Ders hemen arkasından "İMTİHAN" gerektirir. Yoksa dersin anlamı yok.

İmtihan ise MEZUNİYETİ getirecektir. (Veya sınıfta kalacağız) MEZUNİYET >>> ALLAH'A RÜCU etmektir. RÜCU >>> KALU BELA'DAKİ SÖZÜNE sahip çıkma çabalarının tamamıdır. Kalu Bela >>> Gizli hazinenin bilinmesi için bizleri yaratması (Bismi Rabbi+ke). O yordamın adı.

 

GÖREV: ALLAH'I BİLMEK (İbad). İbadet bu kelimeden HAKSIZ çıkarılmış bir sözdür. Hizbullah adı nasıl ki kötü emelli katillerin adı olduysa, ABİD'liği sırf yatıp kalkıp, oruç tutmak diye anlayana YUH! Süfyaniler burada kaybettiler. Yat kalk Maun gibi oruç tut AÇLIK gibi... ve sen BİLME ömrünce... Bizler salatımız ve savmımız yanında bir de ALLAH'I BİLME borcunu yerine getiriyoruz.

Cahilliğin adı körkütük ibadetin adı İSLAMİYET olmuş çıkmış! Hakkımızı yiyorlar biz aydınların, biz protestant müslümanların. (Zaten protesto ediyorum şu an)...

AYN >>> ALLEME >>> Alim'in AYN harfi... Be >>> Bİ (Bismi gibi Bİ)... D >>> DeReSe... Burası anlaşıldı mı?

 

Mutlak sıfır - Külli Şey'in

 

Şimdi bu konu öncesindeki MUTLAK bir ile ilgili yazdıklarımı hatırlatmanız için copy paste eder misiniz?

 

<> Allah bizleri yaratmasaydı salt zatıaliyle kalsaydı bu da MUTLAK BİR'dir. Bizleri yaratmadan önce MUTLAK BİR idi. Kıyamet ile birlikte "Mülk kimin?" sorusuyla yeniden MUTLAK BİR olduğunu ilan ediyor. Hüvel BAKİ. O'nun hep bekası var. Ve o tek EL EWWEL'dir O'dan önce diye bir şey yoktur. MUTLAK BİR'i böylece anlamaya başlıyoruz. SADECE ALLAH MUTLAK BİR'dir. Kalan herşey (+1/-1 vb. MUTLAK olmayan BİR'lerdir. Fani/geçici birlerdir.

Tamam teşekkür, anlaşıldı;) MUTLAK BİR'i anlatmadan önce dönüp SIFIR'ı anımsayalım. (Yazmıştık ama özetleyeceğim) Şifremi şu: "EVVELA ALLAH (AL = MUTLAK BİR ve LA = MUTLAK OLMAYAN SIFIR+LAR) vardı. El Evvel >>> HÜ(ve) >>> O olduğuna göre; AL+LA+HU burada açıkça belli.

LA >>> MUTLAK olmayan sıfır ne demek: "Evvela Allah ve Külli şey*in VARDI" demek. Yani Külli şey'in >>> sözünü ettiğimiz MUTLAK olmayan SIFIR. Bu sıfır (ruh gibi) TEK BİR ŞEY ve adı >>> KÜLLİ ŞEY*İN...

Şimdi bu fani sıfırdan (ruh'tan) ruh+lar'ı türetelim. (Buz kalıbı örneğimi anımsayınız: ruh tek fakat aynı suyun BUZ parçacıkları tutacak biçimde donması örneğindeki gibi). RUH >>> Ruh+lar da olabiliyor.

İşte elimizdeki KÜLLİ yani HERŞEY içeren kocaman bir sıfır var ki, adı ŞEY*in. ŞEY*İn >>> ŞEYLER demek. Külli Şey*in >>> SONSUZ TANE ŞEY demek. Pekiyi neden Kur'an'da ŞEY kelimesi özellikle seçilmiş? Çünkü aynı kökten gelen eŞYa gibi YARATILMIŞ, BETİMLENMİŞ >>> İHTİMALLERDEN BİRİ OLARAK oluşmuş (yaratılmış) değil. Adı üzerinde SIFIR, sıfır eşya demek! Yaratılmış şey'e eşya denir. Yaratılmamış, ama kota ve potansiyel olarak BEKLEYEN eşya'ya da ŞEY denir. Buraya kadar anlaşıldı mı?

Şimdi KÜLLİ ŞEY*İN >>> SONSUZ TANE ŞEY demek. Şimdi ŞEY'in değerini bulmak için SONSUZDA birini alıyoruz: 1/n >>> Düşünülebilecek EN EN EN E N E N EN küçük sayı... Öyle bir sayı ki, sıfıra EN yakın sayı, YOKLUĞA en yakın sayı... Sonsuzda bir demek BİLDİĞİMİZ (mutlak olmayan) FANİ SIFIRIN adıdır. Sıfır'ın mutlak sıfır olabilmesi için sonsuzda bir BİLE OLMAMAMASI gerekiyor.

İşte mutlak sıfır yok. Yerine Külli şey'in şifresiyle getirilmiş EN KÜÇÜK sayı var. Bu sayı öyle küçük ki, ondan daha küçük olan ancak "imkansız sayı" olan MUTLAK SIFIR'dır (Absolute Zero). Ama MUTLAK SIFIR da olmadığı için, elimizdeki SIFIR "Külli şey*in" bir tek "ŞEY"den başka bir şey değil!

 

Hüp yapıp geliyorum. Her çay içişinde Allah'a şükretmek ALIŞKANLIK olsun. Çay-kahve bahane, Allah'a şükür maksat. Teşekkür ederim Rabbim!:) Doğal şükür >>> OHH!dur. (Allah'ın ünlemi >>> Allah'ın isim, sıfat ve nida'ları vardır. Ayrıca konuşuruz).

 

Çift yaratılış - İstiva

 

Konuya dönersek bir şey daha fark edeceğiz: Bu SONSUZDA BİR, yani sıfırlar, aslında İKİ ZITTIN toplamıdır ve YARATILMA potansı vardır. Yani Külli şey'in BEKLEMEDEYDİ. Sonsuz tane sıfır bekliyordu. Rabbim emretti ve bu sıfırlardan (ğayb aleminin tüm yaratılmış-yaratılmamış İHTİMALLERİnden) "BAZILARI" "Zahir" aleme çıktı. Nasıl çıktı?

Ayetler besbelli ediyor: "HER ŞEYİ ÇİFT ÇİFT YARATTIK!" diye, demek ki bir tek ŞEY'den (sıfırdan) en basit örnekle +1 ve -1 (ki sıfır bu ikisinin toplamıdır) diye bir çift yaratıldı. Dikkat ediniz ÇİFT sayı olan SIFIR doğurgandır/dişidir.

İki özdeş veya eşlenik zıttın toplamına eşittir. SONSUZ ÇOĞALABİLİYORMUŞ DEMEK! Madem ki sıfır yönünde sonsuz İKİYE katlanıp çoğalıyor; bunun tersinin BİR yönünde de olması gerekiyor. Demek ki sıfır'dan yani yoktan YARATMA dileyince +1/-1 gibi FANİ BİR yaratılıyormuş. Bunlar BİR ÇİFT BİR.

Demek ki YOKTAN VAR OLUYORMUŞUZ! Demek ki SIFIRDAN BİR(ler) çıkıyormuş ve biz de kendimizin VAR olduğunu anlıyormuşuz. Demek ki biz FANİ birleriz. Günün birinde eşleniğimiz olan öteki bir ile rastlaşınca, SIFIR olacağız >>> ALLAH'a RÜCU edeceğiz. Bizim BİR oluşumuz iptal edilecek ve hiç olmamış gibi yok olacağız.

 

<> Hud-4 Yalnız Allah'adır dönüşünüz. Ve O, herşeye Kadir'dir.

Ama MUTLAK BİR =================== EHAD ================== olan Allah'ımız DAİM olarak sürecek. Mutlak olarak yok olacağımız gün var: "Bugün mülk kimindir?" sorusuna sadece ALLAH kendisi yanıt verince biz RUH bile olmayacağız. YOK oğlu YOK olacağız! Velev ki, Allah bizleri YENİDEN yaratınca/sur'a üfürülünce "YENİDEN VAR" olduğumuzu anlayacağız.

Allah dileyeseydi ikinci kez bizi YARATMAZDI. Ama vaadi var: YARATACAK! Biz zaten daha önce EZELDE de yoktuk! Yani ÖLÜ gibi idik. Çünkü bizler yaratan (Mutlak bir) değil YARATILAN (fani bir) konumundayız. Ama pratik olarak biz SIFIRIZ. RABBİMİZ İSE >>> EHAD >>> MUTLAK BİR!

 

<> Bakara-107 Bilmedin mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir veli vardır ne de bir yardımcı.

Külli şey*in bir ESİR, yani sıfırlar DOKUSU ve dolgusudur. Esir ortam ve yordamıdır. Esir (Ether) herşeye (Sıfırlara bile) girebilen bir KALIPTIR (Matrix). Esir'in kendisi sıfırdır. (Kevser, kesir ve küsur vb.) Esir'in Kur'an'daki adıdır. Diğer adı da MA = SU ile şifrelendirilmiştir. ("O'nun ARŞ'ı MA üzerindeydi" ayetini anımsayınız). Arşı Ala CİSİM olduğundan, ESİR oraya nüfuz edemez. Yani Esir'in ALLAH'ımızı kuşatmak gibi SÜPER TANRILIK vasfı yoktur. Esir'in kapsama alanı ARŞ'da biter. ARŞ bunun için su üzerindedir.

 

<> Hud-7 O, odur ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da ma üzerinde idi. Böyle yapması, iş ve davranış yönünden hanginizin daha güzel olduğunu belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuşkusuz, sizler ölümden sonra diriltileceksiniz!" dediğinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle şöyle derler: "Bu apaçık bir büyüden başka şey değildir."

Bir de "Nuh'un gemisinin Cudi üzerini İSTİVA etmesi ayetini yazar mısın? Cudi dağına konmuyor >>> İSTİVA ediyor.

 

<> Hud-44 Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekidi. İş bitirilmişti. Gemi, Cudi üzerine oturdu ve haykırıldı: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!"

<> (Ayette GEMİ yok)

Bir de şu ayet var: "Allah Arş'ı istiva" etti! İKİSİNE BAKINIZ. İKİSİ DE SU/MAi üzerinde...

 

<> Rad-2 Allah odur ki, gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz onları... Sonra arş üzerine egemen olmuştur. Güneş'i ve Ay'ı da boyun eğdirmiştir. Bunların tümü belirlenmiş bir vakte kadar akar dururlar. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir O... Ayetleri birer birer gözler önüne serer ki, Rabbinize kavuşacağınıza açık-seçik inanasınız.

<> Araf-54 Rabbiniz o Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra da arş üzerinde egemenlik kurmuştur. Geceyi gündüze bürüyüp örter. O bunu, bu da onu aralıksız ve titiz bir biçimde kovalar durur. Güneş, Ay, yıldızlar O'nun emrine boyun eğmiş. Gözünüzü açın; yaratış da O'nundur, emir veriş de/yaratış da O'nun içindir, emir veriş de. Alemlerin Rabbi olan Allah çok yücedir. Sonra arş üzerine egemen olmuştur.

<> Yunus-3 Şu bir gerçek ki, sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine egemenik kurup iş ve oluşu çekip çeviren Allah'tır. O'nun izni olmadıkça hiçbir şefaatçı devreye giremez. İşte bu Allah'tır sizin Rabbiniz. Artık O'na kulluk/ibadet edin. Düşünüp anlamıyor musunuz?

<> Furkan-59, Secde-4

Egemen (hakim) değil >>> İSTİVA yazılı, dikkat ettiniz mi? Egemen >>> HAKİM olmak demek. Ama kelime İSTİVA (İstila değil, ihata değil vb.).

 

<> sümmesteva alel ar <> bir seviyede olmak <> teğet olmak <> Taha-5 Er Rahman Arş'a istiva etti.

MÜSTAĞNİ olmak, gazap sularının İÇERİ girememesi. ESİR denen her şeye giren Külli şey'in'in ARŞ'a girememesi, zarar verememesi... Nuh'da GAZAP SULARI gemiye zarar veremiyor, GEMİ o suları istiva ediyor ve tufan suları CUDİ dağına da GİREMİYOR. Tıpkı Esir'in ARŞ'a giremediği gibi... Bu analojiye dikkat ettiniz mi? CUDİ ve ARŞ sanki aynı şey, Cudi sanki insanların ARŞ'ı!

 

<> Tarık Seması?

(Tarık konu dışı. Oranın GRİ HİÇLİK denen bir yapısı var, bir başka chat'de söz veriyorum anlatırım. Allah İnşa... Gri HİÇLİK >>> bilimsel adıyla KARANLIK MADDE, bunun için erteliyorum, çok ağır bir konu. Conandrum vb. anlatmam gerekiyor, Geonları vb. Tarık semasında Nötria diye bir madde var... Kısa bir ön bilgi verdim. Tarık semasındaki yapı için öncelikle WEB'den gölge madde veya karanlık maddeyi search etmeniz gerekiyor. Evrenin tam %91,3'ü KARANLIK madde; kalanı da bildiğimiz madde. Tarık semasında Einstein-Bose yoğuşması yerine Geon-Bose yoğuşması var. Bunları unutmayığn da bir gün anlatayım).

 

<> El Mustavi: Arşı istiva eden

Evet >>> ALLAH'ın 114 adından biridir. Esir'in GİREMEDİĞİ bir bölge var demek; sıfırın olmadığı, yani Külli şey*inden HİÇ BİR ŞEY'in girmediği ÖTE VAR demektir. Bu da sonsuz ötesi SETLER demektir. (Cantor ve Hilbert'i search ediniz, Georg Cantor ve David Hilbert...)

 

<> Evrende görünen madde % 7, kalan görünmeyen (Gölge madde, şablon) madde ise % 93'dir. O halde esir görünmeyenlerin tutarıdır. Ancak bu görünmeyen maddenin içinde tüm karadelikler, optik olmayan bozonlar vb. de var ve her birinin dehşet kütlesi var. Örneğin bir karanokta (1200 ton demir) kütlesinde ve Hidrojen atomunun yüzbinde biri büyüklüğünde ve her an bir şeyler yutarak kütlesini 12 katrilyon tona çıkarabiliyor...

Evet aynen öyle! Ama rakam son ölçümle %91,3... 1200 ton demirden yapılan bir karanokta demek, 12 katrilyondan öte 1036 (Süper simetrinin parçacık başına düşen maksimum enerjisi) katını YUTABİLİYOR! Yani 1200 ton demir EVRENİ bile yutabiliyor. (Zülkarneyn sen ne yaptın öyle?).

Sonsuz ötesini sıfırdan küçük çoğaltabiliyoruz: her sıfırı (şey'in her birinden) artı ve eksi bir çift bir elde ediyoruz. Yani ihtimaller İKİ KATINA çıkıyor. Derken aynı materyalden soyut (√(-1)) çiftini de çıkarabiliyoruz. Demek ki üçüncü bir sonsuz set elde edebiliyoruz. Hilbert bu küçükten küçüğün daha küçük olduğu ÇAPI hesaplıyor. Bunu planck sabitinin 1040 exponensiyel (üstel) artışla formülünü de bulabiliyor.

Demek ki Külli şey'in BİR TANRI değil! Yani sonsuzda bir'den (şey) sonsuz tane varsa 1/n çarpı n = 1 olmaz mı? Sonsuzda birden sonsuz tane varsa sonsuz bölü sonsuz = n/n = 1 olmaz mı?

 

<> olmaz : 0,33...333*3 = 0,99....999999 = 1 - 1/n.

Elbette BİR sayısına en yakın sayıdır yine de... Pekiyi bu BİR sayısı (ki fani'dir) ALLAH'a şirk diye durmuyor mu? ALLAH(1) ve KÜLLİ ŞEY*İN (yine 1) VAR. Sanki iki tane 1 VAR gibi durmuyor mu??? Açmazı çözelim...

 

İmtihan - Kader

 

<> İmtihan meselesini ele aldığımızda, Allah'ın bizim edimlerimizin tümünü bildiğini akılda tutaraktan, söz konusu imtihanı, bizim performanslarımızı değerlendirmek açısından, kendisi için yaptığını düşünmek mantıksız oluyor. O halde, imtihan, bizlerin kendi performanslarımızı görmemiz için mi yapılıyor?

Sanırım bir kaç chat önce bu konuya TAM açıklık getirmiştim. İyice yazmıştım. Arkadaşlarımız size link vereceklerdir. Ama ben de araya girme bahasına sorularınıza yanıt vereyim: imtihanı İSTEYEN BİZİZ, özgür irademizle istedik. Külli şey'in'in ÇOĞU bundan kaçtı. Hiç yaratılmayıp, ğayb aleminde kalmayı tercih ettiler. Bir kısmı örneğin CANSIZ varlık olmayı dilediler (eşya gibi).

Dilediler derken ATOM'u ele alalım: ATOM CANSIZDIR. QUANT CANSIZDIR. Ama canlı dediğimiz herşey (bitki, hayvan, biz insanlar) o CANSIZ sandığımız ATOMLARDAN oluşmuşuz. Ya atom cansız, biz de cansızız, ya da atom canlı, -ki BİZ DE canlıyız- (atomaltı yasalara Sünnetullah deniyor yani evren yasaları. Cansızlar dediklerimiz evren yasaları = Sünnetullah ile canlıdırlar). Kimi de canlı ama MASUM olmayı dilediler: bitki, hayvan -İNSAN gibi nefsi olmakla birlikte- MASUMDUR! Kimi de GÜNAH'dan kaçtığı için NEFS istemedi: meleklerin tümü bu tasnif içindedir.

Fakat hızlı insanlar (CİN) ile yavaş cinler (insan), yani biz kabadayılar, "HEM NEFS İSTEDİK, HEM de MASUMİYET İSTEMEDİK!" (Sabii çocuklar dışında insan masum değildir). Biz kabadayılık ettik, ve İnsan olmayı tercih ettik (diğerleri bilim yapmaktan kaçındığı için, kolay yol olan Cin olmayı tercih ettiler. Cinlerin kendi gövdesi ışık hızına yakın giden doğal bir UFO gibidir. Ama insanlar bunu yapamadıklarından UFO icat etmek yani bilim-teknoloji yapmak zorundadırlar).

Eğer candaşım, bir HATIRLAYABİLSEYDİN! Bir hatırlayabilseydin... "Ben insan olmak istiyorum, nefs de ver, masumiyet verme"dedik, kabadayılık ettik. Bir hatırlayabilseydik o Kalu Bela'yı...

"BEN İNSAN OLACAĞIM, BANA NE, BANA NE?" diye ÖZGÜR irade ile insan olmayı DİLEDİK. Çünkü orada bizim İradei cüziyyelerimizin toplamı İradei Külliye kadar BİR (1) idi.

ÖZGÜR İRADE ile biz İMTİHAN istedik. İstemeseydik! Külli şey'in olarak kalsaydık. Ispanak, marul olsaydık, amip olsaydık. Ama BİZ (sen, ben) İSTEMEDİK. Kabadayılığımıza ALLAH BİZİ ŞAHİT TUTTU! Misak aldı. Misak resulü ve asistanını DA TANIK yaptı. Allah da ayrıca ŞAHİD oldu.

 

<> Ahzab-72 Biz emAneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise onu yüklendi. Şüphesiz o çok zalim ve çok cahildir.

EVET!

 

<> Araf-172 Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şAhit olduk, dediler.

Bu durumda dostumuzun birinci sorusuna verilen yanıt "kendi kabadayılığımızın bedelini ödüyoruz"dan ibaret.

 

<> Hocam, lakin aylar önceki chatlerinizden birinde de, bunu talep edebilmemiz için, zaten nefsin bize üflenmiş olması gerektiği üzerine bir değerlendirmeniz de vardı. Yani, o onktada, nefsi bize verilmişken istemiş olmakta da problematik bir yön yok mu?

NEFS >>> BEDEN İLE VERİLEN bir ara bedendir. BİZ SALT RUH HALİNDEKİ KALU BELADAN SÖZ EDİYORUZ! RUH ve RUH+lar farkını da anlatmıştım. RUH PAYDA ve KÜLLİ RUH'tur ve bir tektir. Ama bundan BUZ KALIPLARI gibi (ana maddesi yine tek ruh = su olmak) kaydıyla ruh+lar yaratılıyor.

 

<> Sad-72     <> Hicr-29 "... Ruhumdan üfledim" nefs üflendi nerede?

<> Hocam, biz özgür iradeyi, bizde özgür irade olmadan mı istedik; yoksa özgür irademiz var mıydı?

KÜLLİ ŞEY'in ALLAH'ın karşısında BİR TAM (1) ÖZGÜR İRADE BÜTÜNÜ İDİ. Ruh+lar, irade+ler, nefs+ler. Bu çoğul eklerine bir daha EĞİLMEN gerekiyor. ÖZGÜR irade >>> KÜLLİ ŞEY*İN olarak vardı.

 

<> Eğer ki bu dünyadaki hayatımız bir nevi düş (hologramik varoluş) ise, o halde, ceza niçin edime endeksli olarak verilsin ki? Mühim olan (Allah açısından da) niyet değil midir? Zira, kötü bir niyetle kazara iyi bir şeye sebebiyet verdiğimizde, allah nezdinde iyi bir şey mi yapmış oluyoruz ki? Bunu sizin hafsalanız nasıl alıyor. Evet, Hıristiyanlıkta örneğin, günah ve sevabın oluşması için yalnızca düşünce/niyet baz alınmıştı.

Allah bizlere 5 temel üzerinde denetleyemeyeceğimiz bir yazgı verdi: nerede doğacağın, hangi zamanda doğacağın, hangi geni alacağın, rızkın, sayılı nefesin vb. BUNLAR KADER, yani DENETLEYEMEYECEĞİMİZ.

Bunun dışında bize (soluk, su, protein vb.) günbegün kaza ediliyor >>> GÖNDERİLİYOR, yani pilimiz dolu. AMA bu beş şey dışında ÖZGÜRÜZ. (Akvaryum içinde balıklar özgür dolaşırlar). İstediğimizle evleniriz, istersek bilgisayarın üzerine su döker, onu mahvederiz. ÖZGÜRÜZ oğlu ÖZGÜRÜZ. İstersem kahve, istersem çay içerim vb. vb.

Beslenme, savunma, üreme içgüdülerimi DOĞRU yönde kullanırsam (mesela çalışıp çalmazsam, hırsızlık yapmazsam, savunacağıma saldırırsam) bunlardan GÜNAH SEVAB kavramı çıkıyor. İŞTE bu da benim ÖZGÜR iradem. (Mutlak özgür değil, ama alabildiğince ve olabildiğince ÖZGÜRÜM).

Mutlak özgür olamayışımın başlıca nedenlerinden biri de GELECEĞİ bilememek! Eğer geleceği bilseydim, bir çok hatayı yapmazdım ve/veya şeytanınki gibi SIRF hata yapardım. Geleceği bilseydim, SON NEFESİMİ de bilmiş olurdum. Onu bilince de "Kalu Bela"da verdiğim ve bana yaşam boyu unutturulmuş olan KULLUK borcumu da hatırlamış ve böylece SINAV'dan kurtulmuş olurdum. vs. vs. Bu konuda soru var mı? Bunlar sen candaşımıza yanıttı.

Bir günü de bu özgür iradeye ve kulluk performanslarımıza ilişkin söyleşilere ayıralım. Allah bizlere KUR'AN'da: "YAPTIKLARINIZDAN" mes'ulsünüz der. NİYET bizi BAĞLAMIYOR. Çünkü niyetimizi ALLAH'dan başkası bilemez. (Hakim nereden bilsin de bizi mahkum etsin -veya savcı-).

 

Allahın sıfatları

 

ALLAH'ın adı SETTAR'dır: SUİ (kötü) NİYETLERİMİZDEKİ "Tahakkuk etmemiş, yaptırıma geçmemiş, fiilen oluşmamış" ve de "Sadece düşünce bazında kaldığı için, söze de geçmediğinden KİRAMEN KATİBİYN'in kaydına geçmemiş" ardniyetlerimiz GÜNAH/HARAM değildir. Allah fiile geçmeyen HER ŞEYİ SETTAR ismiyle örtmektedir.

İkinci olarak da Allah bizi sadece niyetlerimizden dolayı BİRE BİR/BAŞABAŞ sorguya çekecektir. Bu da Allah'ımızın SERİUL HISAB ismidir. Aynı anda çekileceğimiz bu sorguda hiç kimse ötekinin sorgusunu bilmeyecektir. HİÇBİR GİZLİ NİYETİMİZ öteki tarafından bilinmeyecektir. Burada Allah, bizden HER AN HABERDAR olduğunu; her niyetimizi her an bildiğini ve bizlerden ASLA uzak kalmadığını KANITLAMIŞ olacaktır.

 

<> Savcı, hakim yapmıyor ki imtihanı. Allah yapıyor ve o da biliyor niyetlerimizi. KAZAra iyilik ya da kötülük yapmaya neden ÖDÜL/CEZA uygulansın? Niyet belirlemiyor mu oradaki eylemin NİTELİĞİNİ?

Savcı mesela Zebani, ya da gardiyan gibi düşünelim. Biz kendimizi yargılıyoruz. ŞEYTANIM >>> DİYELİM Kİ SAVCI. MELEĞİM >>> DİYELİM Kİ AVUKATIM. Biri iyi bir şey söylüyor, diğeri tersini. İkisine de KARAR VERECEK tek YARGIÇ benim AKLIMDIR.

Şeytan diyor ki "ÇAL!", meleğim diyor ki "ÇALIŞ". Burada savcı ve avukatı dinleyen hakim benim dostum. BİZ KENDİMİZİ yargılarız. Yargılamazsak, bu kez EL - AYAKLARIMIZ konuşur ve şahit olup bizi KENDİ KENDİMİZE yargılatırlar. Yani organlarımızın bizi yargılaması demek, ALLAH'ımızın bizi KENDİMİZE yargılatması demektir. Bilirsin ki, Cehennemde ASLINDA ateş bile yoktur. GÜNAH denen yakıtı (odun gibi) yüklenince ATEŞ kendiliğinden tutuşur. Dikkat edelim ki kendimizi cehenneme koyan da KENDİMİZİZ!

 

Hızır-Musa-Yuşa

 

<> Hızır, Kehf Suresi'nde anlatılan yolculukta masum çocuğu öldürürken GÜNAH işlemiş olabilir mi? Orada onu günahtan sakıyan, niyeti; Allah'ın buyruğu değil mi?

O KONUYU etraflı yazmıştım: 1. Musa bir ADAMI öldürmüştü; 2. Hızır AYNI adamı ÇOCUKKEN öldürerek, MUSA'yı katil olmaktan korudu ama bu kez kendi katil oldu derken; 3. Zamanda geriye gitmenin bedeli olarak, Allah bu kez iyi ebeveynlerin duasını kabul ederek, o ÖLDÜRÜLEN (insan ve/veya çocuğu) İYİ BİR BİÇİMDE, iyi bir genç olarak MUSA'nın yanına yoldaş verdi (Yuşa). Musa Yuşa'yı öldürmüştü. Yuşa'yı daha önce HIZIR çocukken öldürerek, kendi katil oldu, ama Musa beraat etti derken... Her ikisi de ÇOCUĞU/adamı öldürmemişlerdi, çünkü o (yuşa) MUSA ve Hızır'ın yanında yürüyordu.

 

<> Evet, o konuda tüm yazdıklarınızı okumuştum zaten. Burada mesele, katil olanın, aynı zamanda günaha girmemiş olması eyleminden ötürü. Çünkü niyeti İYİ. Katılıyor musunuz?

Yazdığım son on cümleyi okursan, SORUNUN yanıtını sen (ben Kur'an'dan yazıyorum) BULMUŞ olacaksın. Sadece Musa-Hızır-Yuşa üçgeni, hem katiller, hem değiller, çünkü ölen YOK misali sorularına yanıt OLDU sanırım.

 

Ama bu arada ben: GÜNDÜZ ZİGZAG'a (14.00-21.00 arası) ve 22.00-02.00 arası size AYIRDIM. İnanmayacağınız kadar yorgunum. Bu konunun devamı CUMA. Konu şöyle: benim en son kaldığım yeri hatırlatıyorsunuz, ki ELİF noktalarını anlatacak, sonra da EHAD >>> MUTLAK BİR'e ulaşacaktım. Böylece Kul Hevallahü EHAD cümlesini bitirecektik. Sonra da "Allahüssamed" (tek kutupluluk/monome) Singularity'sinim sonra da mutlak bir'in niçin dört işlemi yapılamayacağını (Lem yelid velemyuled) ve devamını anlatacaktım.

Şimdi ben ne yapacağım biliyor musunuz? Gece namazımda "İhlas"ı okuyacağım. Dikkat ediniz İHLAS'ı diyorum. Ve bunu okurken sizler de ŞU YAZDIKLARIMI düşünün. "Kul hüvallühü EHAD"ı belki bir salisede geçeceksinizm ama o saliseye bu chat'i SIĞDIRIN. Namaza niyet etmek değil; onu İKAME etmek - fiiliyata geçirmektir ALLAH indinde ASLOLAN.

Reklam: İYİ Kİ VARIM! REKLAM: TADIMA DOYUM OLMAZ! REKLAM: BİLİNMEZLER EVRENİNDEN HEYECAN GETİREN ADAM!..

Bana doyum olmaz, ben gideyim dostlar. Bunu geronimo dedi ve gitti...

Hans von Aiberg, 13/08/2003