Chat n° 039 - Tarih: 30 aralık 2001

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

 

[] Kaptan aiberg_ nickiyle bağlandı

<> slm & slm

<> selam hocam

 

Herbirinize teker teker slm ve slm. Bu gece 00.30'da Antalya'ya gideceğim için o saatte bitireceğiz, kusura bakmayın.

 

<> Şimdiden hayırlı yolculuklar

<> Bu günkü konu nedir?

 

Onu siz belirleyeceksiniz.

 

<> TV için mi gidiyorsunuz?

 

Hiç istemiyorum yeniden medya soytarısı olmayı. Nefret ediyorum reklamdan, şöhretten falan...

 

<> Program ne zaman başlıyor?

 

O tarihi almak için gidiyorum.

 

[] 2017 notu: TV programı bazı nedenlerden dolayı hiç yapılmadı

[] Kanalda bağlantı sorunu yaşanıyor

<m> İskender Türe'nin bir kitabı var Zülkarneyn isminde. Bu kitap hakkında bilginiz var mı? Kuran'da insanın uzaya seyahat ettiğini anlatıyor.

<> İskender Türenin yazdıklarını hocam 10 yıl önce kitaplarında anlattı, hatta daha fazlasını...

 

Ben o kitabı hasbel kader HİÇ okumadım. Aslında sizin bana anlatmanız gerekiyor. Ana tema olarak savı nedir? Ben bilmiyorum...

 

<> Zülkarneyn'in iki güneşi olan bir sisteme yolculuk yaptığını, burada bulunan bir kavmi belirli bir ücret karşılığı koruduğunu, manyetik bir zırh yaptığını, günü gelince o zırhın delinip istilacı uzaylıların dünyayı basacağı anlatılıyor genellikle...

<m> Kehf suresini hepimiz biliyoruz

<> Yecüc mecüc ile Zülkarneyn'in buluşmasının Orion kuşağındaki bir gezegende olduğunu söylüyor. Solar Apex ve Solar Antapex'de keşifler yapacağını.

<> Evet yecüc mecüc onlardır diyor uzaydan gelecekler diyor

 

İyi de bu yıldız savaşlarını KUR'AN hiç anlatmıyor...

Kitabı okumadım ama, eğer sinopsis bu ise "Kur'an'a uygun değil!"

 

<> Solar Antapex de Kolombiya kuşağında bir gezegen ve ahalisini bir kara deliğin olay ufkuna girmeden uyaracağını söylüyor.

<> Özellikle "sebep" kelimesinden bahsederek bunun bir uzay aracı olduğu

 

"Sebep" kelimesi 7 anlamlı.

 

<> Geçmişteki saçma büyük İskender (Alexsander The Great) tezini çürütüp yerine gelecekte doğacak bir zaman yolcusu olduğu tezini savunuyor hocam iskender türe. Başlıca isabeti bu. Diğer konuları sizin aydınlatmanızı bekliyor

<> Kitap elimde notlar aktarayım. sebeb'in üzerinde durmasının sebebi Kur'an'da 9 kere kullanılmış olması bunların da 4'ünün Kehf suresinde geçmesi...

 

Bunların tümü o kitapta mı var? İlginç bir kitap olmalı. İlginç bir varsayım. Ama "Büyük İskender" düzmecesinden çok daha tutarlı.

 

<> Kur'an'da uzaya seyahati anlatılan insan

 

İnsanların bir gün uzayda sistemleri turlayacağı doğru... Ancak onların "İleri bir uygarlık" olması gerekirdi. Eğer böyle ileri bir uygarlık iseler, çoktan gelmeliydiler.

Oysa gelenlerin sadece "Torunlar=zaman gezmenleri" olduğuna ilişkin kanıt var. Zaten onlardan her biri için bir Zülkarneyn de diyebiliriz.

 

<> Ama kuranda kıyamete yakın gelecekleri söyleniyor

<> En zeki varlığın insan olduğuna dair bir ayet var değil mi? O zaman gelenler ya insan ya da cin çünkü akla sahip olan cennetten ve cehennemden sorumlu olan varlıklar bunlar. Cinlerin atmosfer dışına çıkmaları peygamber efendimizin doğumu ile yasaklanmış, böylece tek seçenek kalıyor.

<> Sayın hocam birşey sorabilir miyim?

 

Elbette.

 

<> Şimdi: Biz şu anı, yani "şimdiyi" yaşıyorsak, o zaman, gelecekten nasıl geliyorlar?

 

Bunlara haftalardır değinmiştik.

 

<> Tüm zaman gezmenlerini (hayırlı olanları) Zülkarneyn olarak nitelendirebilir ve Kehf Suresi'ndeki bahsi tümüne uygulayabilir miyiz? Yoksa Zülkarneyn belirli bir kişilik mi?

 

Ashabı Kehf gibi: Ashabı Kehf üç kişidir dördüncüleri köpekleri. Ashabı Kehf beş kişidir alltıncısı köpekleri. Kehf Ehli 7 kişidir sekizincisi de köpekleri.

Zülkarneyn de böyle "KAÇ KİŞİDİR"?

Bugün konu Zülkarneyn mi?

 

<> yeap

 

Öyleyse 83. ayetten başlayıp yazalım. Unutmayınız ki 82. ayette HIZIR biter ve/veya Zülkarneyn başlar... Birbirine TAMAMEN bağlılar. Ama birden bir giriş yapar ve "Sana Zülkarneyn'i sorarlar" der.

 

<> Sayın Aiberg bunlar konuşuldu ve kitaplarınızda da detaylı yazdınız...

<> İyi de kitapları şu an elinde olmayanlar var.

Hangi kitaplar?

 

<> Sizin kitaplarınız

 

Biz zaman yolculuğunu kitaplarda değil bu chat ve topiclerde yazdık. Yani peyderpey ilerledik. Ben burada hiç kitaplarımı kullanmıyorum. Hep yeni bilgi veriyorum. Her geçen gün ve her saat başı. Bunların tümü yenidir.

 

<> O zaman grubunuza yeni katılanlarınızın geçen bilgileri bir yerde bulma imkanı var mı?

 

Bir sitemiz var. Bir de haber grubu...

Gerçi yılbaşına kadar yazı yazılmadıysa da geçmiş yazıları oralarda okuyabilirsiniz.

 

[] Bağlantı sorunları yaşanıyor

<> 18-Kehf/82: Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi 1 kimseydi. Rabbin onların erginlik cağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur.

 

Biz Hızır'ın "bunları zaman içinde ileri-geri giderek" yaptığını biliyoruz.

Şimdi Zülkarneyn'e bağlanan kelime (Misal) şu:

"Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur."

İçyüzü kelimesine dikkat ediniz. SEBEP ve NETİCE (Neden-Sonuç)

İçyüzü de bir  S E B E B 'dir. Yani nedensellik ilkesi (Causality) gereği...

"Neden ve sonuç" yer değiştirmiştir.. Sonuç nedenden önce geldiğinde bize "Tuhaf gelen şeyler olur ve bunları bir büyü sanırız." (Balığın canlanması gibi) Eğer Allah katından ise mucize sanırız.

Hızır olayını bir daha anımsayalım. Çünkü Zülkarneyn'e buradan direkt köprü oluşacaktır. Zaten ayet aslında şöyle yazılıyor:

"82. Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi."

Ve 83: "Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur." Sonra "Zülkarneyn'den sorarlar, de ki: Size ondan da haberlerim olacaktır."

Aslında 83. ayet budur. Tamamen devamı. Öyle kopuk değil... Tersine girift olmuş...

Hızır'ın zamanı DEHR tipi zamandır. Yani bir tek noktada her yere değer zaman. "Her yere girebilen"  T E Ğ E T  zaman.

Dehr=Teğet zamandır, bunu anımsatmak için yine Satelit örneğini vereceğim:

1. Uzaya attığımız bir cismin 9,81 değerini aşması gerekir. Yoksa atılan balistik (Mermi, roket, taş vb.) geri düşer.

2. Bu değerden yukarı bir ivme verilmelidir: Bu da 11 değeridir. Bundan büyük bir değerde attığımız balistik araç uzayda sonsuza açılır ama tam olarak 11 değerinde ise DÜNYA yörüngesine oturur.

Bunun anlamı şu... Roket/uydu vb. her neyse kritik orbitale oturmuştur. Yani ne uzaya açılabiliyor; ne de yeryüzüne düşebiliyor...

Zaten yörüngeye oturmak demek şudur: O araç dünyaya HER NOKTADAN düşmek istemekte: fakat HİÇBİR noktadan düşememektedir.

 

<> Sayın hocam ve din kardeşlerim ben çıkıyorum afedersiniz. Allah (c.c) ilmimizi artırsın

 

Senin de. 23.45'de evden ayrılacağım için çok çabuk konuya konsantre olalım.

 

<> Ok

 

DEHR budur işte:

DEHR=Hızır'ın HER ZAMANA DÜŞMESİ'dir. Sayısı yoktur sonsuz zamana girebilir, her zamana noktasal olarak değer=Teğet, yani noktasal olarak TÜM ZAMANLARIN hakimidir.

1. Bizim gibi zamanda ileri

2. İblis ve anti madde evrenindeki gibi zamanda geri

3. Tüm zamanlarda ve blok evrende (Zamansız uzayda) olabiliyor. (Sebe kraliçesinin tahtını böyle getirmişti.)

4. İki zamanlı da olabiliyor.

5. vs. vs.

Hızır-Musa ve Yuşa olayından epeyce bir edinim edindikti. Hızır'ın Musa ve Yuşa'nın zamanına TERS yönden girdiğini anlamıştık. (Balık canlanmıştı ve de ikinci MİSAL:

"Şeytan bunu bana unutturdu" diyen Yuşa'nın ifadesinden iblise ÖZEL olan ve bir İLERİ sonra bir GERİ akan zamana dahil olduğunu hatırlayacaksınız.

"Şeytan bana bunu unutturdu." bu MİSAL cümle ile OSİLASYONİK yani Alternatif akım gibi "İleri ve sonra geri" çalışan bir zaman oku var demekti. Hatırlıyorsunuz değil mi?

 

<> evet

 

Sonra Musa'yı aldı HIZIR... Onu şuradan anlıyoruz: "...bunun üzerine izleri üzerinde  G E R İ  döndüler."

Zamanda geriye gidildi. Yuşa (Musa'nın öldürdüğü GELECEKTEKİ YUŞA) zamanda geriye gidince çok genç olduğundan küçülerek cenin oldu. Musa ve Hızır da yaklaşık zamanda 17 yıl geriye gitmiş oldular. (Yuşa da o yaştaydı zaten) Musa daha katil olmamıştı. Yuşa'yı öldürmemişti.

Hızır ise çok önemli bir söz söyledi: "İÇYÜZÜNÜ=SEBEBİNİ" bilmediğin şeyler yapılacaktır, bunlar sana ne kadar mantıksız gelirse gelsin, sakın işimde engel olma...

Gördüğünüz gibi yeniden SEBEP kelimesine daha doğrusu NEDEN ve SONUCUN ikisini de kapsayan tek bir kavrama "İÇYÜZÜ" MİSALİNE girdik.

 

<> evet

<> Soru sormak da engel olmak anlamına mı geliyor?

 

Soru sormak engel değil. Ama engel olan şey şu: Zaman kaybetmemek... (Hızır için bir sorun yok.) Ancak Musa'nın "Geriye çalışan zamanı" daha sonra "İleri çalışacaktır".

Musa zamana bağımlı olacağından HIZLA yetiştirilmesi gerekli...

Hani çocuğunuzu sabah okula yetiştireceksiniz. Ama bir türlü uyanmak ve gitmek istemiyor. Onun gibi bir şey...

Hızır diyor ki; "Senin yetiştirilmen gerekli görevin var: Balığın canlandığı o yerden ileride ümmetini geçireceksin. O kaya ağzını unutma. Orada tam o kanalda deniz ikiye ayrılacak. Oradan İsrail oğulları özgürlüğe kaçacaklar."

Hızır öncelikle bunu anlatıyordu.

Sözkonusu o noktadan az ileride bir GEMİ vardı. O gemi gelecekte, Yuşa denen bir zalim hükümdarın Amiral gemisi olmuş ve onunla denizlerin hakimi olmuştu. Çok zalim bir Yuşa idi.

Ve şöhretini o geminin fazlalığına yani dengeyi bozmasına borçluydu. O gemi olmasaydı o savaşı kaybedecekti. İyi ki Zalim Yuşa'nın böyle bir HASSAS gemisi vardı.

Ama Yuşa şimdi bir çocuktu, pardon doğmamış bir embrio durumunda. O halde bu gemi "Parçalanmalıydı". Yani alttan delinirse orada kalırdı.

Sonra Hızır Musa'yı azarladı: "İÇYÜZÜNÜ" bilmediğin bir şeyi benimle muahaza etme demedim mi?

Derken, O gemiye en yakın bir derme çatma eve girdi Hızır... Ve orada uykuda olan çocuğun ağzını eliyle kapatarak onu ÖLDÜRDÜ...

Musa kahrolmuştu: "Bir kısas hakkı olmadan bir bebeği öldürmek çok büyük bir cürümdür. Ben de seni bir adam zannetmiştim, meğer sen bir  K A T İ L 'mişsin. Sen  İ S M E T  sahibi değilmişsin. Bu yaptığını hiç bir şeyle açıklayamazsın, sen çok kötü bir insansın..."

Musa böyle düşünüyordu.

Hızır ise her bilen ALİM gibi içerliyordu bu densize ve şöyle düşünüyordu içinden:

"Ben bu Yuşa'yı öldürmesem ileride SEN ÖLDÜRECEKSİN." Katil sen olacaksın. Dua et de Allah, Levhi Mahfuz'da anne-babanın DUASINI kabul etti.

Dua şöyleydi: "Ya rabbi EĞER  H A Y I R L I  olacak ise oğlumuzu ömürlü kıl." "Onu ıslah et, ey ulu Rabbimiz."

Allahuekber bu duanın gücüdür ve Levhi Mahfuz'daki ilahi bilgisayar bu programa uydu. Hızır da o programa uydu... Musa da kurtuldu katil olmaktan. Tam tersine  İ S M E T  sıfatını geri alıverdi. Yani gelecekte katil olmadı.

 

<> Tılsımlı dua mekanizması nasıl çalışmaktadır?

 

Tılsımlı bir dua yoktur. İHLAS ile yapılan içtenlikli her yakarış MUCİZELER yaratır. Levhi Mahfuz'u baştan yazar. Arş sallanır. Tüm arş taşıyan mukarrebun melekler korkuyla mütteki olur ve en girgin titreşimlerle kendilerinden geçerler. Kerrubiler ve grafiklerimizdeki meleklerden söz ediyorum.

 

<> 30 dakika müsade... Siz ayrılmadan yetişirim inşallah

 

İnş. Benim otobüs 00.20de kalkıyor.

 

<> Yolculuk nereye dr?

 

Antalya'da Eylik'lerin evine misafirim. (Keyf değil de yoğun iş görüşmesi anlamında konuğum)

Ve balığın canlandığı yerden AZ ilerideki gemiyi delerek, gemiye en yakın evdeki bir çocuğu öldürerek... Evet elini çocuğun ağzına kapadı. Çocuk boğuldu. HIZIR  K A T İ L  (mi) oldu?

Yuşa zamanda geri gitmekle zaten ÖLMÜŞTÜ. Yani hiç doğmamış olmuştu. Hiç doğmamak da bir tür ÖLMEK değil midir? Yuşa öldü...

En sonunda zaman oku ileriye doğru çalıştığında "BİR YUŞA DOĞDU". Minicik bir bebek gözlerini dünyaya açtı... Çok ama çoooook iyi bir insan ve evlat olarak YUŞA doğdu...

O Yuşa Musa'ya rakip değil tam tersine atuşağı, silah arkadaşı, kamarot vb. HER ŞEY oldu. Katipliğini, bodyguardlığını yaptı. Bir SAHABE ötesinde HAVARİ oldu..

İşte kötü YUŞA öldürülmeseydi BU HAYIRLI MÜKEMMEL YUŞA doğmamış olacaktı. (Parçacık Yuşa yerine dalgacık Yuşa gibi.) Yani POLARİZE bir YUŞA doğdu.

POLARİZE, bunu unutmayınız çünkü bu ZÜLKARNEYN'in de öyküsüdür Polarizlenerek DİPOLE olmak:

=İKİ

POLE=KUTUP veya KARN+EYN.

Zaman da İKİLEŞİR ve (DEHR=TEK, TEĞET) ama KARN=KİRİŞ zaman. Yani bir küreye bir tek noktada değen HIZIR'ın DEHR zamanı değil! Bir küreyi KİRİŞ olarak  İ K İ  noktada amma illa ki İKİ noktada, olmazsa olmaz bir şart olarak sadece İKİ noktada kesen zaman demektir KARNEYN.

 

<> Pek anlayamadım

 

İki tane ışık konisini darboğazından (Berzah) birleştiriyoruz ve ortaya çıkan bu şekle (Kum saatine) de KARNEYN deniyor.

Karn=Işık Konisi (Koni=Cony=Hûni)

TEHİR ediyor (Tehir=Sonuç=Resultance)

Yani Hızır gibi EBEDİ olarak düzeltmiyor T E H İ R  ediyor ve erteliyor.

O ALLAH vaadi'dir çünkü...

Allah da vaadinden dönmeyeceğinden ve VAAD=Va'de tanımak olduğundan TEHİR ile yani kiriş veya şiş diyelim bir triko yumağına saplanıyor "İKİ NOKTADAN". ÖNCE bir uçtan (Geçmişten) giriyor Sonra da öteki uçtan çıkıyor. (Gelecekten)

 

<> Yüce Allah geçmiş günahlarımızı affederken ya da sevaba tebdil ederken de böyle mi oluyor?

 

Aynen böyle günahlar affoluyor:

1. Settar=Var olan günahı ÖRTÜYOR, başkalarına açıklatmıyor, kamufle ediyor.

2. Afivv=Bu günahlar affa uğruyor. (Kırgın bir babanın, eninde sonunda çocuğunu affetmesi gibi.)

3. Ğafur=Sen İSTİĞFAR edersen, sen günahlarını kendin içtenlikli olarak ve kimseye söylemeden ALLAH'ın ile şahdamarının içinden monolog gibi konuşursan ya da bir kez ALLAH dersen Ğafur ismi operatör oluyor... İşbaşına geçiyor...

4. Tevvab=Tevbeleri kabul edici... Bu isim BÜYÜK günahları da SİLİYOR. Kul hakkı dışında ANADAN DOĞMA olarak sıfırlanıyorsunuz.

5. Rahman.

6. Rahim.

7. İlahinnas.

İşte tevbe mekanizması bunlardan ibaret.

 

<> Teşekkür ederim

<> 18-Kehf/85: O da bir sebebi izledi.

<> 18-Kehf/86: Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."

<> 18-Kehf/87: Dedi: "Zulmedene azap edeceğiz; sonra Rabbine döndürülecek; O da onu görülmedik bir azaba çeker."

 

Ama henüz 82deyiz. Bunlar beklesin.

 

<> Peki hocam :)

 

Ve geminin bulunduğu liman köyüne gittiler. Su istedi Hızır... Yabancı fobisi ve üstelik de bedava suyu satmaya kalktılar.

(Musa'nın cebindeki sikkeler zamanda geri gidince YOK olmuştu. Musa bu yüzden parasızdı.)

Hızır ise yaptığı hiç bir işe bir karşılık almaz... (Sebe melikesinin tahtını getirir ama bir ekmek parasından başka alacağı şey yoktur.)

Allah'ın EN HAS KULU kimdir bilir misiniz?

Allah evlat edinmez ama bir istisnası vardır:  Y E T İ M  olanlar Allah'ın evladıdır...

"Gördünüz mü dini menedeni? YETİMİ itip kakanı?..." (Maun suresi)

Onun için hep YETİMHANEDEN söz ediyorum... Hep bağışlarınızı oraya celbediyorum.

Param yoksa gidip ciklet alıyor ve o yetimlerin BAŞINI okşuyorum. Allah'ın en çok sevdiği JEST. Bir yetimin başının okşanması BÜYÜK SEVAPTIR. Bir yetimin KUL hakkının yenmesi ise büyük ÇOK BÜYÜK  G Ü N A H T I R ...

 

<> Evet hocam. Cami yaptırma yarışına giren cemaatlerden Allah bu yetimlerin hakkını acıklı bir azap ile soracak inşa-allah.

 

Cami Allah'ın EVİ'dir. Binadır. Acıkmaz, susamaz ve cemaat gelmedi diye YETİM de kalmaz. Ama YETİM ALLAH'ın EVLATLIĞIDIR. Kulundan öte kul... Yetim acıkır, şefkate ihtiyacı vardır.

Senin elin o dertli başını okşarsa ANNE ve BABA olur. O eli öperim ben.

Yetimin başını okşayan ve onları ziyaret eden Okullardaki yetim öğrencilere VELİ olan ben o Haniflerimin AYAKLARINI da öperim.

Allah ayet ile CAMİSİNİ yıktırmıştır. Cami nedir ki? "Yeryüzünün tamamını size mescid yaptık." Yeryüzü CAMİİDİR.

Camiler Allah'ın sembolik evidir. Ama bir gizli görevi daha var. Eğer Hanif isek bu gizli görevi, işlemeyen ve işletilmeyen MAUN edilmiş misyona İŞLERLİK kazandıralım.

Nasıl mı? Her camii aynı zamanda YETİMHANE, YURT'tur. Esirgeme Kurumunun şubesi olmalıdır. Makbuzlar oraya kesilsin. Altın yaldız ile süslemeye değil camileri...

Camiye götürdüğümüz o HALILAR niçin? Kendimiz için. Kuru yerde namaz kılmayalım diye... Namazı niye kılıyoruz? Kendimiz için... Allah'a ve başkalarına hiç bir yararı yok...

Kimse kimsenin İBADETİNİ veya GÜNAHINI üstlenemez. Eğer böyle bir şey olsaydı tereddütsüz söylüyorum, başta Rahmetli Müfide Atalay olmak üzere HEPİNİZİN ATEŞE değmeyecek tüm günahlarını üstlenirdim. Tereddüt etmezdim.

Hanif sencil ve vericidir. Yarışmaz, öne geçmez, İMECE ile yürür. Askerde erata yaptırılan "Mıntıka temizliği gibi" bir saf halinde ve TEMİZLEYEREK yürür...

Bırakın beni, Bağdadi ve Allein'ları, bunları da bırakın ta Zülkarneyn ve Hızır'a gelin: Onlar bile BAŞA geçmezler. Onlar da sizin için var. BİZ+LER böyleyiz işte...

(Ben+sen+o = B İ Z)

(Biz+Siz+Onlar = BİZLER.)

O zaman biz sizden önde; siz ise onlardan önde değilsinizdir. HEPİMİZ (Bizler) BİR TEK MİLLETİZ. Ayrılık yok. Rekabet yok. Çıngar, öfke, kin, nefret yok.

 

<> Peki profesör birşey soracağım

 

Vaktim yok, 5 dakika sonra chat'ten ayrılıyorum.

Hanifler=BİZLER'dir.

B i z  derseniz karşısından bir de SİZ vardır ve ONLAR da vardır. Ama bizler olursak FURKAN GELİR, çünkü FARK kalkar ve bizler de  F A R U K  (Farklı, Sabıkun ve Mukarrebun) oluruz İnşaallah.

Yılbaşınız da kutlu olsun. Tadını çıkarın.

 

<> Sizin de

<> Cümlemizin efendim

 

Tüm dinler BİZLER dinidir. Hindi diye yenen şey Kur'an'daki gökten inen BILDIRCIN. Ve Paskalya ekmeği de KUDRET HELVASI (Mayasız ve tuzsuz). Yiyin ve için afiyet olsun.

Ehli Kitab ile aynı dindeniz. (İki taraf da müslüman.)

 

<> Noel baba=Santa Claus=Dede korkut=HZ.HIZIR

<> Yahudiler'in bıktığı mı?

<> o gökten inmedi mi?

 

Evet HİNDİ denen şey O Bıldırcın'a teşmil edilen bir kuş. Onu Allah 40 yıl lanetli Yahudi kavmine indirdi. Çölde hiçbir şey yetişmiyordu çünkü... Herkesin bakracına, sadece o uzanan su kabına maşrabaya YAĞMUR iniyordu. Kum ile TEYEMMÜM alınıyordu ve kum su gibi temizliyordu herkesi...

Kudret helvası derken, (Halwa=Şekerimsilik içeren UN demek.) Yılbaşı, yortu vb. hep o sürgün günlerinin anısıdır.

Onlar da oruç tutuyorlar. (Oruç denirse eğer... İbrahim'in orucu değilse de Allah rızası için tutuyorlar.)

 

<> O gökten yağan bir yosun değil mi? Doğuda hala yağarmış. Yasemin Boran yazdıydı

 

Bir dakika bir telefon edeyim. Belki bir şeyler yapabiliriz. Siz yazışadurun.

 

<> Hoca yolculuğa çıkacağı için erken bitirmemiz gerekecek, onun için.

<> 5 dakika bir süre kaldı, bölünsün istemiyoruz.

 

Ever dostlar Yılbaşı için EK sefer konmuş. 01.20'ye erteliyoruz yolculuğu. Siz 01.de burada olun diyor telefondaki arkadaş. Tamam diyorum (Dedim bile)

 

<> Yeehaaa

 

Ve size dönüyorum. Evet ne soracaktın, şimdi sorabilirsin. (Aslında şimdi taksiye binmiş gidiyordum bu satırları yazacağım yerde)

 

<N> Önemli değil hocam. Sadece şöyle bir şey: Biz yazdıklarınızı ve düşündüklerinizi çevremizdekilere açıklayalım mı, yoksa ali imran suresindeki onları sırdaş edinmeyin ayeti mi geçerli.

<> Koşullar ve kişiler nere uygunsa ona göre davranırsın dostum... Şimdi Kehf 85'i yazabilir miyim hocam?

 

Elbette karar verin onu yazalım.

Ali İmran 116-121 arasında anlatılan KENDİ MÜSLÜMANLARIMIZ için o ayetler indirildi. Yani Müslümana (Hocaya, müezzine, şeyhe, Hizbullah'a, Taliban'a, Molla ve Emirlere) sakın güvenme, sakın onları dost edinme, sen onları seversin ama onlar seni sevmezler.

Kur'an'ı dosdoğru anlattığında sana "Haklısın" derler. Sen olmayınca da "Bunlar yoldan çıkmış, dini değiştirmişler" derler ve senin gıybetini yaparlar.

Ama senin yıldızın parlar... Onlar da senin bilginden dolayı seni kıskanırlar TIRNAKLARINI kemirirler.

Hanifler (110/104/114) adına ne söylersen söyle, Kur'an'ı önlerine APAÇIK ser.. Onlar bunu anlamazlıktan gelirler.

Derler ki: "Mübarek Cuma'dan tatili kaldırdı bu zibidiler..."

"Bu zındıklar diyor ki, haram aylarda 100 gün kadar HAC yapılır bu umre değildir..."

"Bu zibidiler diyor ki, imam para-ücret almaz. O zaman bu imam-hatipliler aç mı kalacak?"

Onlar her yerde sizi çekiştirirler ve içleri size karşı nefret ve kin doludur.

Onlar eğer "Kur'an'ı boşverelim atalarımızın dini bize yeter" diyorlarsa "Kur'an okunmaz, anlaşılmaz, Kur'an'ı sadece Hadisler anlatır. Biz kimiz ki Kur'an'ı anlayalım?" gibi densizlikleler ediyorlarsa...

Onlara Kur'an'a (Allah kelimelerine) dil uzattıkları için "KİNİNİZLE GEBERİN EY MÜSLÜMAN KAFİRLER" diyebilirsin.

İslamiyet TEMİZDİR. Müslümanlar ise İĞRENİYORUM.... Ben DİN KURUMUNU seviyor ve sayıyorum. Ama bu kurumu TEMSİL etmekte TARİHİ SABIKASI olan ve en mükemmel 2002 VERSİYONU ile bize örnek olan TALİBAN müslümanlığına ise kusuyorum.

Gonca Kuriş'i değil  B E N İ  öldürdüler. İÇİM YANIYOR. İÇİM YANIYOR hâlâ. Canım acıyor.

Gonca'yı ÇOK özledim. Öğrencimdi. Mektupla eğitim alıyordu.

Onun için MÜSLÜMANLAR denince iğreniyorum....

Şimdi bana "Haddini bil; Müslümanlara dil uzatma, sen kimsin?" demeye yerden göğe kadar hakkınız var... Ama benim içim dışım bir: Ben HANİF olmayan bu saydığım kategoriden iğreniyorum. "Kinleriyle gebersinler".

 

<> Ben Mehdi'yi beklemeden bir tokat indirilmesi taraftarıyım. Süfyanilere ve dini bölenlere

 

EVET

1. Kur'an'dan çok Hadisleri sevenlere...

2. Farzdan çok Sünnetleri sevenlere

3. Allah'tan çok Kullarını sevenlere

4. Dinlerinden çok mezheblerini sevenlere

5. vs. vs.

Bu tokadı bunlara atıyorum. Bunlardan iğreniyorum.

İçim dışım bir.

Ben artık KİNLENDİM.

Ben Gonca Kuriş idim. Ben öldüm.

Hanifler'den biri öldürülürse tüm hanifler HİSSEDER Kendi ölmüşçesine...

Biliyor musunuz? Bugünün haberi:

"Ali İmran 116 adlı bir gruba mensup katiller ..... işkenceyle Ali İmran 104 mensubu bir HANİFE'yi öldürdüler."

Bu 2002 yılının İLK haberidir. Bir Hanife/bir ANNE bir RAHİME öldürüldü, işkencelerle...

Rus, Rum, Sırp, Nazi bile bunu yapmazdı...

Bu, [N]'ye yanıttı... Gelelim kaldığımız yerden KONUYA:

Hızır su içemedi Musa da... Yakıcı Sina güneşi altında Bir yıkılmakta olan duvar enkazını İNCİ GİBİ dizdiler. Musa söylene söylene yapıyordu bu işi... Kendisine istediği an SU verecek, tulumunu taşıyan YUŞA YOKTU artık...

Kendisi Hızır'ın Yuşa'sı olmuştu. Hızır'a döndü dedi ki (Onu siz yazınız: 80, 81 ve 82. ayetler.) (Derken bir kasabaya geldiler. Oranın ahalisi çok fenaydı...) O bölümü yazar mısınız?

 

<> 18-Kehf/80: Oğlan çocuğa gelince: Onun anası-babası inanmış kişilerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkara sürüklemesinden korktuk.

<> 18-Kehf/81: Diledik ki, Rableri onlara o çocuktan temizlikçe daha üstün, merhametçe daha gelişmişini versin.

<> 18-Kehf/82: Ve duvar. Duvar, o kentte yaşayan iki yetim oğlanındı. Altında, oğlanlara ait bir define vardı. Oğlanların babası da hayır ve barış seven bir kimse olarak yaşamıştı. Rabbin istedi ki, o çocuklar ergenliklerine ulaşsınlar da Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendi buyruğumun sonucu olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin içyüzü budur.

 

Artık 80.inci ayeti ÇOOOOK  İ Y İ  anlıyor ve biliyorsunuz. Yorumlamıyorum. Farkında mısınız?

 

<> evet

 

Siz Kur'an'ı DİREKT ve dolaysız ANLIYORSUNUZ... Bu Allah'ın HANİFLERE bir ÖNCÜ armağanıdır...

Geçen yıl okuduğunuz ya da eskiden alıp da anlar-anlamaz okuduğunuz KUR'AN DEĞİL bu artık...

Bu Kur'an'ın 80. ayetini SİZ ARTIK biliyorsunuz.

Yuşa'yı, -m ve +m olan Yuşayı biliyorsunuz değil mi? Cinayete kurban giden ve/veya gitmeyen, iyi ve/veya kötü Yuşa'yı, katil ve/veya ismet Musa'yı biliyorsunuz değil mi?

 

<> ap açık öğrettiniz

 

Zaman yeniden düz çalışınca... İşte orada bir çocuk doğdu. Çünkü HIZIR onu nefessiz bıraktı boğdu. Boğmasaydı Yuşa için doğdu demeyecektik... Artık bunları da biliyorsunuz... Artık Kur'an'ın NE MÜKEMMEL OLDUĞUNU biliyorsunuz.

 

<> Allah razı olsun

 

Ve bir tek şeyi BİZLER hep beraber bilemiyoruz:

"Neyin hayır neyin şer olduğunun İÇYÜZÜNÜ ALLAH'tan başkası bilmez."

BU AYETİ de anladık.

Bırakın kötü Yuşa öldürülsün...

 

<> Kuran'ın değiştirilmediğini nasıl ispatlarız?

 

I/O kapılarından Input olarak 1 ve Output olarak 0 HER AYET için yazılır. Örneğin VEli ve Vali (Allah'ın adları):

Ve=AND.

Li=O.

El Weli veya El Wali derken, El=1 gibi.

Ama her harf için var. (Ben size sadece Al, La ve Hu'yu gösterdim.)

El Evvel=Hu (Hüve, H harfi).

İl veli ve el vali=M harfi.

EL-WALİ ve EL WELİY ======> M (Mim ya da mem harfi)

Elif (1) Lam (0) Mim.

Bunların oluşturduğu ve bu rakim (Matematik)ten Cifir yoluyla bir KEHF ya da hologram çıkarabilirsin.

Eğer bu kalıba ve şablona uymayan AYET ya da kargaşalık varsa  K A B A K  gibi kendini belli eder. Orada yakalarsın. Böyle bir ayet var maalesef.

 

<> Harf karşılığı gelen bu sayılar nasıl bulundu hocam. Mesela elif neden 1, lam 0?

 

AL=1 (Arapça VAR=1) LA=0 Bu İbranice ve Arapça'nın DOĞASINDA var..

Yani günlük hayatta "Hayır anlamında" Museviler, Afrika Hamileri ve tüm Araplar "LA" derler. Yani LA'nın YOK=SIFIR olduğunu belirleyen DİLİN ta kendisi, ben değilim.

 

<> ok

 

Mesela LADİN=DİNSİZ demek. LA burada olumsuzluk ekidir. Ve 1000 Ladin demek, 1000 DİNSİZ demek.

 

<> Böyle bir ayet var maalesef derken neyi kastettiniz?

<> Bu şablona uymayan bir sure var

 

Evet bir tek sure var: Sanırım Nur 58? Yoksa Nisa 58 miydi...

 

<> 24-Nur/58: Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah, öğleyin soyunduğunuz vakit ve gece yattığında sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte Allah ayetleri size böyle açıklıyor. Allah Alim'dir, Hakim'dir.

 

Evet bu ayeti Halife olur olmaz Yezid değiştirdi. (Daha önce tuzağı kurmuştu. Halifelik kendine geçince de bu ayet kanunlaştırıldı.)

Bu ayetin içindeki şunlar:

1. Sabah namazından önce,

2. Öğleyin,

3. Ve yatsı namazında.

Bu ayetleri Nur-58'den çıkarınız. Kalan gerçek Nur-58'dir.

Peki bu ayetler nereden buraya getirilmiş? Bunun için Nisa 103'e bakın: Onun devamı.

 

<> 4-Nisa/103: Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükunet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.

 

Ve şimdi o ayetleri buna ekleyelim.

"Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allahı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükunet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirim. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur."

1. Sabah namazı

2. Öğle

3. Gece

AYNEN böyleydi.

Oturun ve kara kara düşünün. Mutmain olmayan varsa hemen açıklamasını yapabilirim.

Sadece 12 dakikam kaldı.

 

<> 2-Bakara/79: Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için "Bu Allah katındandır" diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!

 

Evet, Yezid'in yatacak yeri yok. Cinayetlerinden başka bir de Kur'an'ı değiştirmiştir.

 

<> Yezid bu işi niçin yapmış?

<> Babası muaviyeden mirsa kaldı ona

 

Onu yazılarımdan okuyabilirsin. Yezid'in babası Muaviye. Onun babası da Ebu Süfyan.

 

<> Yani ayet yanlış değil yeri yanlış diyorsunuz değil mi?

 

Tabi doğrusunu yazayım:

24/58. Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah

öğleyin soyunduğunuz vakit

 ve gece yattığından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte Allah ayetleri size...

Dikkat ettiniz mi tuzak şurada; Ayette üç kez üç vakit geçiyor...

"Mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir."

Bu cümledeki ÜÇ VAKİTTİR çıkarılacaktır. Ve Benim yazdıklarımın EN arkasına eklenecek. (Nisa 103'e)

"Üç defa izin istesinler" = Bu ayete ait. Bu ayetin içinde ona ait... fakat "üç vakittir." cümlesi BURAYA AİT değildir. Çünkü ÜÇ VAKİT olan NAMAZ'ın aşikar ilanıdır.

 

[] 4-Nisa/103: Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükunet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur. BUNLAR ÜÇ VAKİTTİR.

 

Ama mantıksızlık orada ki: Zaten ÜÇ VAKİT izin alınamaz.

1. Diyor ki: "Sabah namazından önce" = Yani siz uykudayken, zaten yanınıza kim girecek?

2. "Öğlenleyin"  Siesta (Öğle uykusu) saatindeki istirahatte

ve 3. "Siz gidip yattıktan sonra"...

BU ÜÇ VAKİT diyor.

Orada iki vakit var halbuki...

1. BÜTÜN GECE yani uyku süremiz.

2. ÖĞLEN istirahati.

3. Üçüncü nerede??????????

Yani sabahtan önce ve yattıktan sonra İKİ VAKİT MİDİR? Bir uyku süresidir ve tek VAKİTTİR. Bir de öğleni katarsanız etti iki kez izin...

ÜÇ NEREDE HANİFLER?

ÜÇ namazın VAKTİYDİ çünkü...

Üç kelimeleri içinde ÜÇ vakit namazı yok etmek kaynatmak ancak Süfyaniliğin kurucularına özgüdür...

Kalkmadan beni anlamayan varsa bir daha anlatmayı deneyeyim. Son iki üç cümlem bu...

 

<> tamamen anlaşıldı

 

Tamamen mi? Mutmain olmayan var mı? Denerim ve anlatırım. Eğer oraya ÜÇ VAKİT derseniz.

 

<> İncilde hz. Danyal'ın Kudus'e dönerek günde 3 kere Allah'a dua ettiği yazılı. Süryaniler de buna dayanarak 3 kere dua ediyorlar.

 

Çünkü Üç vakti belirleyen NAMAZIN KURUCUSU ve banisi İbrahim'dir.

Ay'a, Yıldıza ve Güneşe ÜÇ VAKİT taptığı için kendine ceza olarak ÜÇ VAKİT NAMAZI HERGÜN KOYMUŞ. Allah da onun bu hırsını kabul etmiş.

 

<> Hocam saatiniz yaklaşıyor...

<> Eski bir yahudi dua etme biçimi, secdeli rükulu

 

Evet, Sabataylar değil ama Ferisiler secde ve rükun yapıyorlar.

Siz kapamayın devam edin, tartışın, çünkü bugün reklamımı bile yapamadım. Taksi şu an hazır ve benim üzerimde parkam hazır. Geronimooooooooooooo.