Chat n° 037 - Tarih: 26 aralık 2001
Not-1:
<> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir,
sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir.
[] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın
Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının
yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde
bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız
her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com
adresine bildirebilirsiniz.
[] Kaptan aiberg_ nickiyle bağlandı
Slm
vesselam sevgideğer Hanifler. Allah ilmimizi artırsın.
Bismillahirrahmanirrahim...
<> slm hocam
<> misafirim var biraz sessiz kalabilirim
:=) Zaten benden çok konuşan
yok ki. Mecburi sessiz kalıyor gibisiniz.
<> :)) Evet konuşamamaktan sesimiz çıkmıyor
Bir gün Allah'ımız
benim de sesimi keser. O gün ameller ve defterler ile organlar konuşur.
Ve defterler konuşur...
Ve KUR'AN konuşur....
Kur'an davacı olur:
"Ya Rabbi bu ümmet beni yalnız bıraktı." Ve Kur'an
seçer: "Şunlar ise benim dostumdu, arkadaştık. Kabir de
bile söyleştik. Yarabbi ihlaslı kulların üzülmesin."
Kur'an en çok kimi sever
bilir misiniz?
<> slm bölmek istemiyorum ama ilk kez katılmanın
heyecanıyla hepinize özellikle HOCAmıza sonsuz selam
İlk kez geldiniz hoşgeldiniz.
Selam ve saygı zaten bizden... Sevgiyi de şeker olarak ikram
ediyoruz.
<> slm & slm
<> Kanal Elbistan oldu... 5'ledik... Hocam
Selam Elbistan. Orhaneli
kanalını geçmişsiniz. Hayırlı bir ülke. Elbistan'da
iki elçinin mezarı olduğu bile söyleniyor. Elbistan da bugünden
itibaren Allah İnşa "Tarihin bir parçası" olur.
<> inş
<> İnşallah
Afşin'den
ve K.Maraş'tan çok farklıdır. Kitap okuyanı ve KİTAPÇISI çoktur (Oranlandığında....)
<> iki elçi kimler hocam?
Keşke bilseydim... Adıyaman-K.Maraş-Urfa....
Buralarda 7 elçi olduğu iddia ediliyor ki olasıdır. Çünkü
gerçekten peygamberler kentleridir buralar.
Neyse konumuz ne? Nereden
tutalım da başlayalım?
<> cifre girecek miyiz?
Cifir'e kalıntıları
kırıklandıktan sonra "Taze yemek" olarak gireriz. İnanamayacağınız
kadar iddialı bir BİLİM
dalı. (Trans-science)
<> Elbistan olabilir mi?
Elbistan mı?
<> Ökkaşe hz.?
<> Anlatacağım demiştiniz...
Ukkaşe...
Ya da Ökkeş şimdiki adıyla... Her üç erkekten biri "Ökkeş"dir
derler...
<> O da rahmeti uğraşarak elde
eden haniflerden olsa gerek...
Elbette... O topraklar iman
teriyle yoğruldu... Ökkeşler o bölgenin simge-ismidir.
Karadeniz doğusunun da
simge adı var: Temel!
Trakya dedin mi çoğu Aliş
adını alır. Rodop'lardan Deliorman'lara kadar Alişler,
Ramiz-Ramizeler, Nermi-Nerminler vardır. Dobruca Romanya'sında ise İsmail'den
geçilmez.
Müslümanların dünyada en
çok kullandığı erkek adı Ali'dir. Onu epeyce bir farkla
Muhammed/Mehemmed-Mehmed-Mehmet-Memet izler... Çünkü Resulullah'ın adıdır.
Bir katilin adına yakışmaz. Bir günahkarın da... Mehmed
daha iyi bir isim bence...
Muhammed ismini taşımak
çok riskli... Düşünün adım Muhammed ve o kadar kötü bir insanım
ki canını yaktıklarım bana ardımdan "Ana
avrat" düz gidiyorlar... Ben o isme layık mı oldum şimdi...
Evet konu seçelim. Ve girelim
bir yol... Bir konu, eskiden kalan?
<Z> Bilemiyorum aslında birçoğu
eksik. Ama bana verdiğiniz çizimleri ne zaman konuşacağız
onu merak ediyorum.
Bir [Z] daha var. Ama o sen değilsin. Almanyalı ve nick'i senen önce [Z]. Önce sen sandım. Çok iyi de soruları vardı. Resulullah'ın Hanif olup olmadığını o da sordu.
Delillere bakmıştım
ama Müslümanı geçmiyordu. Hatta bir kural -düzeltmesi bile vardı.
Kafirun süresini bana alt
alta ayet olarak yazabilir misiniz? (Türkçesini)
<> 109-Kafirun/1: De ki: Ey nankör kafirler!
"SİZ" diye hitap ediyor.
<> 109-Kafirun/2: Kulluk etmem sizin kulluk ettiğinize.
Siz diye
yazıyor.
<> 109-Kafirun/3: Siz de ibadet etmezsiniz benim ibadet
ettiğime.
Siz diyor
halen.
<> 109-Kafirun/4: Kul değilim sizin taptığınıza.
Siz
diyor.
<> 109-Kafirun/5: Ve ibadet edenler değilsiniz
benim ibadet ettiğime.
Siz
demekte devam.
<> 109-Kafirun/6: Sizin dininiz size, benim dinim bana.
SİZİN
dininiz SİZE
ama dikkat
BENİM DİNİM BANA
dedirtiyor Resulullah'a...
Arapça'nın gelişine
gramerine, oradaki meramın akışına tek bir istisna var:
Bizim dinimiz bize değil! Benim DİNİM
BANA... Bu inceliği fark ettiniz mi?
Oysa benim dinim BİZE demeliydi...
(Bu incelik Türkçe mealden
pek anlaşılmasa da Arapça bilenler demek istediğimi hemen anlamışlardır.)
Bu demektir ki, "Ne
kadar müslüman varsa o kadar da islam DİN'i
vardır"....
Bir tek ve bir tek "BİZİM DİNİMİZ BİZE"
diyecek bir topluluk vardır: Onlar bir istisnadır. Bir millettir. İbrahim'in
milletidir...
Hanif atbaşı-yarışmadan-yardımlaşarak
bir rally gibi paylaşarak gider... Hanifler zaten ÖNE geçmişlerdir. (Mukarrebun öne geçmek demektir.)
Hanifler arasında ASLA daha da öne geçeceğim savaşı
yoktur.
Benim bilgim sizindir. Kazancım
da sizindir. Hans Aiberg de sizindir.
Doğru hedefi gösterirken
"Önde" değil, en gerideyim, orayı işaret ediyorum ve
"Ta orada mukarebun hedefte buluşalım" [diyorum]. Uzak bir
hedef gösterirken en önünüzde değil en gerinizdeyim.
Bir Hanif tüm hanifler adına
rahatlıkla "BİZİM
dinimiz de BİZE"
diyebilir, Allah ruhsat vermiştir. Ama bir Hanif müslümanlar adına
bunu söyleyemez. Herkesin dini kendinedir...
Sonu "un" ile biten
sureler müslümanları eleştiren surelerdir. Maun'u hatırlayacaksınız...
Bir daha yazmam gereksiz...
Maun kendi dinini Hadisler
ile yalanlayan, yetimin başını okşamayan, kıldığı
namazdan haberi olmayan vb.dir. Yani müslümanlara indirilmiş bir suredir.
Hedef olarak Müslümanlar yergi görmektedir.
Bu türlü surelerin en başındaki
de Kafirun suresidir.
<S> Muminun, munafikun da un'la bitiyor.
Bize
"Kafirler=Ecnebiler" diye yutturulduğundan, [S]'nin de söylediği surelerde olduğu gibi KAFİRUN da M Ü
S L Ü M A N L A R A indirilmiştir.
İşin talihsiz yanı
şu: Müslümanlardan BİR GRUP
KAFİR olarak nitelendiriliyor. Onun karşısındakilere
"De ki ey Kafirler..." diye
bir hitap tarzı getirilmiş. "Ben sizin taptığınıza
tapmam siz de benim taptığıma"...
Oysa iki taraf da bir tek ALLAH'a inanıyor... Sonra da diyor
ki: "SİZİN dininiz SİZE, benim dinim de bana..."
(Bizim dinimiz de bize olmalıydı)
DİN KİŞİSELDİR. ALLAH
ile KULU arasındadır. Ali İmran
116'dan 120 arasındaki ayetleri anımsadınız
mı? Orada da MÜSLÜMANLAR arası
bir SAVAŞ, bir SİNİR HARBİ YAZILIYDI...
Hatırlarsanız...
Allah'ın
"Kafir" diye niteledikleri Yani Kafirun suresinin muhatapları
Hristiyan ya da Yahudiler değil. (Kur'an onlar için Ehli Kitab Kafir
diyor.) Bu kafirler BİZİM YERLİ
KAFİRLER.
116'dan itibaren yazabilir
misiniz lütfen?
<> 3-Ali İmran/116: Küfre sapanlara gelince,
onların malları da çocukları da kendilerine Allah'a karşı
bir yarar asla sağlamayacaktır. Ateşin dostlarıdır
onlar. Sürekli kalacaklardır onun içinde.
<> 3-Ali İmran/117: Bu dünya hayatında
harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgar örneğine benzer: Onda
kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir
toplululuğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah
onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
<> 3-Ali İmran/118: Ey iman sahipleri! Kendi dışınızdakilerden/seviyenizin
altındakilerden bir kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp
perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı verecek şeyi
pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır.
Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı
işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir.
<> 3-Ali İmran/119: Siz öyle kişilersiniz
ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın
tümüne inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında
"İnandık!" derler; başbaşa kaldıklarında
size öfkeleri size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar.
De ki onlara: "Öfkenizle geberin!" Allah, göğüslerin içindekini
çok iyi bilmektedir.
<> 3-Ali İmran/120: Size bir iyilik dokunsa bu
onları rahatsız eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir,
ferahlarlar. Eğer sabreder, sakınır/korunursanız onların
tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah Muhit'tir,
yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır.
Teşekkür.
<> rica ederim :)
Kafirun suresindeki KAFİRLER=Ali İmran
116-120'deki KAFİRLER ve de MAUN/Münafıkun vb.deki BİZİM yerli kafirler...
Onların bizim hakkımızdaki
tarifleri şu:
"118: Ey iman sahipleri! Kendi dışınızdakilerden/seviyenizin
altındakilerden bir kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp
perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı verecek şeyi
pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır.
Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı
işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir."
"119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri
halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne inanırsınız.
Onlar ise sizinle karşılaştıklarında "İnandık!"
derler; başbaşa kaldıklarında size öfkeleri size
öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara:
"Öfkenizle geberin!" Allah, göğüslerin içindekini çok iyi
bilmektedir."
"120: Size bir iyilik dokunsa bu onları rahatsız
eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir, ferahlarlar. Eğer
sabreder, sakınır/korunursanız onların tuzakları size
hiçbir şekilde zarar veremez. Allah Muhit'tir, yapmakta olduklarını
çepeçevre kuşatmıştır."
1. O bizim çevremizdeki tüm
Müslümanlardır. Tanımı da şöyle: "Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır.
Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür."
Ve bize yapmamız gereken
de şöyle anlatılmış: "De
ki onlara: "Öfkenizle geberin!" Allah, göğüslerin içindekini çok
iyi bilmektedir."
Ya da "Deki onlara "Ey kafirler SİZİN
DİNİNİZ SİZE, benim dinim bana"."
Aynı yere geliyor...
Arapçaya hakim birilerine o
sureyi gösterin, o da bir DEĞİŞİKLİK
fark edecektir. Türkçe mealden bunu anlayamıyoruz ama, Arapça'da mesela şöyle
denmiş oluyor: "BİZ
size geliyorUM", geliyoruz değil:
"Geliyorum." Ama özne BİZ.
Bilmem anlatabildim mi?
Arada bir ses verin Yahoo?
<> evet
<> Ehli kitap sadece hıristiyanlar ve
yahudiler diye bilindiği için kimse üzerine alınmıyor.
Hiç tahmin ediyor muydunuz,
Kafirun suresinin ne Mekkeli müşriklere ne de ehli kitab kafirlere gelmediğini...
MEKKE'nin tamamı müslüman
olduktan yıllar sonra geliyor... Bilmem anlatabildim mi?
Üstelik artık o bölgede
Yahudi ve Nasrani de kalmıyor. (Kaçıyorlar)
<> evet
Bu KAFİRLER kimdir acaba?
<> müslümanlar
Ali İmran suresi bir
Kategori suresidir. Onun içinde 104-110-114 gibi 116 ve 100 gibi Masonlaşmışlar.
Ali İmran suresi 7-14 ayetleri üzerine kuruludur. Mesela 7. ayeti
yazabilir misiniz?
<> 3-Ali İmran/7: Kitabı sana indiren
O'dur. Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki, onlar Kitabın
anasıdır. Diğer ayetlerse müteşabihdirler. Şu var ki,
kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun
yorumuna öncelik tanımak için Kitabın sadece müteşabih kısmının
ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde
derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin
katındandır" derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası
düşünemez.
Yani herkesin bildiği
Muhkem ayetlere bir örnek: "Yalan söylemeyin", "Domuz eti
yemeyin" gibi...
Diğer ayetlerse müteşabihdirler.
Teşbihlidir. Bunlar iki bölümlüdür:
1. Asal olanlar:
Bir örnek Kehf suresinde
Allah Resulüne "Sen bunun ardına düşme..." diye çıkışıyor.
(Ashabı Kehf'in sayılarının tartışılmasına
kızıyor Allah)
Bu Asal Müteşabih
ayetleri muğlak olarak dini sömürenler daima kullanmışlardır.
Bunlar ile insanlar imtihan olur. (Fitne) Örneğin 19 fitnesi gibi.
(Müddesir suresini anımsayınız. 19 ASAL sayısının insanların nasıl başını
yediğini ve Sekar'a yolladığını hatırlayınız.)
Müteşabih ayetlerin ASAL olanının ikincisi ise MİSAL'dir.
2. Misal:
Bunlar da müteşabih'tir.
Ama orada MİSAL verildiği
anda TOP ALLAH'ın El-Alim isminden Kullarından Alim olanlara ikram
ediliyor...
Hatırlayınız
bir Nur suresini (Nur-35) nasıl açmıştık ve daha üçte
birine bile gelememiştik.
Yani oraya hangi kelimeyi
seçip korsan, onun yerine geçmektedir.
Allah göklerin (Melek) ve
Yerin (Süflilerin Şeytan) Nuru'dur. (Elektrik de öyle değil miydi:
Faz ve toprak demiştik)
İnsanı iyiye ve
kötüye ayartan da bir çift meleğimiz ile özel şeytanımızdır.
Şeytanı Cinlerden ayrı kılan yani hayalet nötrino/vesvese
akımı gibi tutan ise "Onun nurudur".
"Onun nurunun misali: İçinde
Sakıb (Sevakib, yıldızların güneşlerin FÜZYON enerji dönüşümü ve
reaktörü)" diye ayet devam etmekte.
Atom reaktörleri kapalıdır.
(Fission=Çekirdek bölünmesi.) Ama hidrojen reaktörleri fusionik'tir. Yani
tamamen tehlikesizdir ve CAM içinde
tutulabilir TOKAMAK denen enerji
santralleridir.
O fanus göbeğinde H
reaksiyonu olmaktadır... Yani H santralleri tamamen tehlikesizdir. Bir
evin bahçesine monte edilebilir. Saydam olduğundan içi görülebilir. Yakıtı
sadece SU'dur. Radyoaktif değildir.
(Radyasyon kaçağı yoktur)
Es kaza olsa bile (Sabotaj
gibi) Kozmik primerler sözünü ettiğim fanus'a (Silindirdir) çarpar ve geri
dönerek oradan dışarı çıkamadığı gibi,
reaktörün kalbini de otomatikman söndürür.
H Reaktörleri en fazla bir
Tuvalet kabini büyüklüğünde olacaktır. Her yerleşim birimine,
çiftliklere, okullara KENDİNE
yeterli enerji üretecektir. Eli kulağında on yıl içinde bu
geliyor.
On yıl diyorum ama illa
ki Askeri kanat bunu 20 yıl "DEVLET
SIRRI" diye alıkor. Amaç sır falan değildir. "Eldeki eski teknolojilerin satılması
için dünya patronları ile işbirliği yapmaktadır."
Depoda kalan mallar ve yedek parçalar bitince bu kez "Müjde müjde her eve
bir kat kaloriferi kazanı kadar küçük olup sığabilen Hidrojen
Reaktörü yapıldı" diyecekler.
<> Şu anda USA'da bir kasabanın kamu binalarının
enerjisi H fizyonu ile sağlanıyor. (Mucidin yaşadığı
kasabaya armağanı)
Enerji ise maliyet olarak sıfırlanacak...
Politikacı bunu ister mi? O zaman elektrik sayaçları ne olacak? Nasıl
insafsız vergiler alınacak? Alınamayacak...
Bence DEVLET BABA "Şunu 30 yıl saklayalım"
diyecektir. Yoksa ENERJİ
soygunundan olacaktır.
Devletin halkı ZEHİRLEMESİ yasaktır.
Ama devlet parayı gördüğü her yerde bu millet düşmanlığını
yapar. Sigaranın sağlığa zararlı olup devlet tekeli
eliyle satılması BİR
ANAYASA suçudur. Devlet zararlı hiçbir şeyi değil üretip-satmak,
satanları izlemek ve men etmekle yükümlüdür.
Devletin sattığı
elektrik SAATTEN SAATE değişiyor.
Bunu klasik sayaçlar okuyamıyor hepsini AYNI pahalılıkta hesaplıyor.
Yaptığım bir
sayaç şu anda piyasada deneniyor. Onu kaçırmayın takın
göreceksiniz ki, elektrik faturalarınız YARI-YARIYA düşecek. Örneğin 60 milyon geliyorsa 30
olacak... Devlet millete o kadar düşman ki...
<> Şu akıllı sayaçlar mı?
Evet ;))
<> :)
ANAYASAL suç
olduğu halde eski sayaç sistemini kaldırmıyor ve dokunursan CEZA yiyorsun. Kurşun mührünü çıkarırsan
yandın.
Devlet milletin düşmanı
olabilir mi böyle? Devlet milletin hizmetçisi değil midir?
<> Evet profesör ben de discovery'de
izledim ama bilim çevreleri hala tartışıyor ortada müsbet buluş
olmasına rağmen.
Bilim çevreleri
hep tartışırlar. Bitmeyen senfonidir.
<> :)
<> Gelecekte olur inşaallah.
O L D U bile ama "canpazarı" fazla
konuşamıyorum. O da NUR 35
inci ayetten... Yani aynı kategoriden. O Cifir çizimlerinde bir şekil
vardı, SANDIK gibi hatırladınız
mı? Hani Arş'ın 4 direğinden oluşturulmuş ve
metal (Simya) kökenli bir sandık?
<> evet
<> Tabutussekine ve Tennur
O sandık
Tabutüssekine=Sakin duran SANDIK'tır.
Sakin çünkü: Hidrojen reaktörü. Yani su ile çalışan, radyasyon
içermeyen H santrali... Yeter ki O santralin her hangi bir yerine dokunup da deşarjı
yüklenmeyin. O sandık SAKİN
olarak mesela evinizin bahçesinde durmaktadır.
O çizimde bu da vardı:
Sandığın bir direği Bakır. Ötekisi Demir. Diğeri
Yarı yarıya altın-gümüş (Soymetal çubuğu) ve asıl
işlevi yüklenen de dördüncü direk/çubuk Kurşun ve hemen bitişindeki
radyoaktif kurşun=Uranyum.
<> Thule Quarneyn'in yecüc&mecüc'e karşı yaptığı savunma
kalkanında kullandığı enerji
Ayetleri anımsayalım:
Zülkarneyn demişti ki:
"Bana D E
M İ R kütleleri
getirin." "Sonra onun üzerini B A K I R ile kapladı." Reaktör yapılmaya
başlanmıştı. Bunlardan SİMYA
(Atom fiziğinde kimya=Simyadır. Uranyum iki ayrı elemente
bölünür.) yoluyla yarısı ALTIN
yarısı GÜMÜŞ üçüncü
bir çubuk elde etti. Sonra da "Onu körükletti". Kurşun-Uranyum
çubuğu oluştu...
Arş'ın dört direğinin
CİFİR MİSALLERİDİR
bunlar... Tabutüssekine...
[] http://www.hanifislam.com/images/resim17.jpg
Tabutüssekine
<> http://www.hanifislam.com/mail/aiberg02/aiberg02h.htm
Gelelim Nuh'un gemisinin tandırına,
Tennur'a. O sandığın altında
bu dört dikey direğe YATAY
olarak karşı gelen bir de EN
ALTTA KAPAK var. Kapağın bir yatay çubuğu Cıva. (Bu aslında
termostatik görevi yapmaktadır.) Ötekisi de Sitanni (Kalay). Onun da
görevi "Ara eriyici"dir.
Orada bir sandık ve altında
BELİRLİ bir uzaklıkta
KAPAĞI durmaktadır. Onu
farkettiniz mi? (Zigzag arşının olduğu son katman.)
İşte [candaş] YAPILDI bile dedim sana.
<> :)
Daha önce de Yahudi kralı
Talut'a Allah tarafından bu Tabutüssekine denen reaktör yapılmıştı
zaten. Nuh'un gemisini hareket ettiren Tennur da oydu.
Bu düzeni o matematiksel
verilerle yapabilen birisi sandığı ve kapağını "Nötron tepkimesine meydan vermeyecek uzaklıkta
tutarak, kritik kütle hesabını iyice ayarlamak" şartıyla
Çelik-Bakır-Soymetal
halitası ve Radyoaktif kurşun kullanarak bunu da Yatay polarize
ederek biri tam sıvı (Cıva), ötekisi yarı sıvı
(Sitanni=Kalay, ama Sitanno olan değil Sitanni olan kalay elementi)
Sonra daha zor sıvılaşan
kurşun ve tepkime başlıyor.
Kurşun tüm radyasyonu
emiyor. (Canım kurşun ne kadar da fedakar.)
<> Zaten o büyüklükte bir transatlantiğin
tufan şartlarında yol alması için de sınırsız yakıtı
olan bir motor teknolojisi olması gerekirdi (gemiyi sürekli net dalgalarına
burnunu dik tutmak için).
Elbette o tarz birşey.
Soy elementler de
oksitlenmeyi reddediyor. Demir ve Bakır elektrolize giriyor.
Cifir çizimleri bir yana
bunların tümü yine Nur 35'inci ayette vardı. Elektroliz de buna dahil
ve tüm galvanometreler. Şeytan-Melek ikilemi de aynı ayetteki 49
anlamından biri olarak bize göz atıyor.
Bir H reaktörü kendiliğinden
kozmikprimer üretir. Bunlara biz Hyperon diyoruz. Kur'an'da ise Şıhab
(Şahab) denmekte.
Allah, semavi müekkellerin ve
süfli müvekkillerin (toprak ve fazın) NURU'dur.
Ayetleri izleyiniz
göreceksiniz ki Şeytan ve meleklerin işleyiş mekanizması
Nur-35. ayette belirecektir.
Şu anda mısır
yiyorum (Konserve). Nur-35'e uyarlayalım. Şu anda baby-corn denen bir
MISIR yiyorum. Bizim ufaklıklar
çok seviyor. Mini haşlanmış mısır bebekleri... MISIR yediğim için Mısır'ı
Nur 35. ayete uygulayacağım:
Ayıklanmış Mısır
Maserasyona (Kükürt di oksit tanklarına) konarak kabukları şişirilme
yöntemiyle ayrıltılır. Sonra da SİLİNDİR ve üzerinde CAM LUMBOZLARI olan bir VAKUM
tankına konur.
Orada ne olur biliyor
musunuz? Dünyalar tatlısı GLİKOZ.
Ondan bir kısmı NİŞASTA ve Modifiye nişasta
(Tutkal için) Dekstroz. Artan her yerinden bir şey (Protein grizi, Yağlı
kek denen hayvan yemleri) Ve glikozun yakılması dolayısıyla
KARAMEL yani meşrubat tatlandırıcısı
(Mısır soya sosu ya da pekmezi gibi.)
Bütün bunlar dışında
bir şey daha vardır. Diğer işlemler yatay iken bu anlatacağım
işlem DİKEY'dir. Mısırözü
yağı... Tüm bitkisel yağlar ve Zeytin de buna dahil TEK BİR STANDART'tır.
Kuzey-güney yönünde Kontüne
edilerek BİTKİSEL YAĞ
elde edilir.
Bitkisel yağ ve
Hayvansal yağ farkı çok önemlidir. Pamuk bitkidir ve pamuklu dokuma
başka; Hayvan yapağısı olan YÜN ile yapılmış triko başka başka şeylerdir.
Biri yazlık biri kışlıktır. Biri bitki (pamuk), diğeri
hayvansal üründür (Yün).
Bitkisel ve Hayvansal YAĞLAR da çok farklıdır.
Yünlü ve pamuklu (yaz-kış) kadar farklı. Yaz-kış.
Eğer Nur-35. ayetin
içine dalarsanız "Anlattıklarımın" tümünü RAFİNE aşamasına kadar
bulacaksınız.
Mısır yediğim
için MISIR'dan söz ettik, bir
rastlantı... Mesela gofret de yiyebilirdim. Ya da kaşar peyniri.
Neyse konu çok dağıldı.
Biz Ali İmran 7'yi yazdık. Şimdi sıra 14'de. Bir gönülsüz
gönüllü aranıyor. :=)
<> 3-Ali İmran/14: Kadınlara, oğullara,
altın ve gümüşten oluşturulmuş yığınlara,
salma atlara, davarlara ve ekinlere tutkunlukların sevgisi, insanlar için
süslenip püslenmiştir. Tüm bunlar geçici-iğreti hayatın
nimetidir. Allah'a gelince, varılacak yerin en güzeli onun yanındadır.
Yorum gerekli mi?
Dünya hayatını
Allah bize kurmuştur ve ayette bize HELAL
ve N
İ M E T olarak bağışlamıştır.
Bu bölüme dikkat ederek sakın
MAL ve hobilere düşman olmayınız.
Dünya hayatı bir süs ve NİMET'tir,
Allah nimetidir.
Çalışmak farzdır,
karşılığını almak da kutsal emek gereği
helaldir. Miras bırakmak da helaldir. Nikah da helaldir. Çocuk sahibi
olmak da helaldir.
Bunlara sakın
küçümseyerek bakmayın. Ayetin söylemek istediği bu bölümler değil.
Bu konu çook uzun olacağı için burayı başka bir güne
erteleyelim.
Ve gelelim Ali İmran 28.
ayete. (Elinizden öperler katip efendiler.)
<> 3-Ali İmran/28: Müminler, müminleri bırakıp
da küfre sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği
kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah
sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız
Allah'adır.
Bu ayet de bir önceki ayetin HELALLERİ içinden karapara olarak
kaçırılmış. Bir önceki ayette, bizim YEŞİL sermaye dediğimiz (mesela Petrol dolarının devrim ihracı
için kullanılması, Kaide örgütünün büyük uyuşturucu parası,
Çeçenlerin ve Libya'nın "Beyaz
kadın satarak" fuhuştan CİHAT
için silah satın almaları vb.)
İşte bunlar
"Altın ve gümüş biriktirme" hem de yığmaca
biriktiren İslami paradır. Altın ve gümüşü biriktirmeye en
layık olanlar da malumunuz imam ve şeyhlerdir. Onlar bir Cihad çağrısı
yaptılar mı artık koşarak gideriz. Böyle alıştırmışlar
bizi.
Cihat lafını
duyunca müslüman Kadın satarak, bundan elde ettiği parayı, Afganistan'a
Cihat bağışı olarak gönderen ÇEÇEN de suçludur.
"Gayeye gitmek için her
yol mübahtır" diyor o DAY-USE.
"Hem ben Rus kadınlarını
düşürüp satıyorum, onları Allah yolunda kullanıyorum. Oğlum
da canlı bomba olarak yetiştiriliyor. Hans bey kokain alır mısınız?"
İsmi lazım değil
ama bir Çeçen lider yardımcısıyla konuştuklarımıza
bir bakın... El Kaide örgütünde çalışmış ve diyor ki:
"En az 50 Özbek öldürdüm". Sanırsınız RUS askerini öldürmüş...
Aman yarabbi... Onların
dini ona BENİM HANİFLİĞİM
BANA.
Biz Çeçenleri de severiz. Ama
onlar bizi sevmezlerse NE YAPALIM şimdi?
Bu işin milliyetçilik
ile ilgisi yok artık... Bu işlerde bir tuhaflık var.
Allah yolunda her şey
mübah, bu ne menem bir anlayış?
Oysa biz yıllardır
hem AFGANLI mücahid'i ÇOK SEVDİK
Hem filistinli Fedayiin'i çok sevdik. Ama gelin
görün ki onlar bizi HİÇ
sevmediler.
"Ali İmran/28: Müminler, müminleri bırakıp da küfre
sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği
kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah
sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız
Allah'adır."
Eğer Gonca Kuriş Şehit
kızkardeşim Hizbullah'ı çok sevmeseydi "Ancak kafirlerden
gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır."
ayetini de dinleseydi, şimdi ölmeyecekti.
"kafirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız..."
"kafirlerden gelebilecek bir tehlike..."
"kafirlerden gelebilecek..."
"kafirlerden..."
Yani bizim çok SEVDİĞİMİZ
müslümanlardan.
"De ki: Ey Kafirler! ben
sizin taptığınıza tapmam, sizde benim taptığama..."
Bilmem anlatabildim mi?
Avrupa Birliğine girince
AVRUPALI Ehli Kitab kafirden değil,
İÇİMİZDEKİ çok
sevdiğimiz KAFİRLERDEN
korkun Hanifcanlar.
Evet şimdi de 49+1 ayet.
Yani ellinci ayet. Katip arzuhalim budur: Ali İmran 49 ve 50. (BİRLİKTE)
<> 3-Ali İmran/49: Onu Beni İsrail'e şöyle
konuşan bir resul yapacak: "Şu bir gerçek ki, ben size
Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuş görünümünde bir şey
yapar, ona üflerim de Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ben, körü ve
abraşı iyileştirir, ölüleri Allah'ın izniyle diriltirim.
Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarınızı size haber
veririm. Eğer inananlarsanız, bunda sizin için tam bir mucize vardır."
<> 3-Ali İmran/50: "Tevrat'tan önümde
bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış
olanın bir kısmını size helal yapacağım.
Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve
bana itaat edin."
Burada "AHİT SANDIĞI" olayının
Kur'an tarafından DOĞRULANMASI=Tabutüssekine
olayını ayırabilirsiniz.
Ahit sandığı=Tabutüssekine,
ya da "Arşi el maleh". Bunun yabancı dillerdeki karşılığını
duyan var mı? İbraniceydi. Arş aynı bildiğimiz Arş.
El Maleh = Arş taşıyıcı melek. Dört direk, dört taşıyıcı.
ARCH-ANGEL'e
bir bakınız. Web'de bir bakınız ne demek?
????
Archie angel de deniyor. Ama
doğrusu Archangels. Arkh engeln de deniyor. Bunlardan birini
bulabilirsiniz.
Bulundu mu?
<> It's Christmas Eve and Laurel is waiting
for her father to return from work. It's taking so long that Laurel finally
falls asleep, dreaming about heaven-a place run much like her father's office.
Here at Paradise's corporate headquarters, Michael "Archie" Angel is
busy finalizing plans for the arrival of the Savior's son, but things aren't
going well.
Evet, onlardan biri
Michael=Mikail.
"Archie" Angel = ARŞ TAŞAYICI MELEK. Bizde
bunlar KARİB ya da Mukarreb
meleklerdir.
Tevrat'ı tasdik ediyor
Kur'an...
Çünkü Archie (Arş)
melekleri gibi Karib=Kerrubi. (Qerruby, Queruby, Qerubie, Qeruby diye de
arayabilirsiniz.)
Görüyorsunuz ki ayette
bildirildiği gibi: "Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım"
demektedir. Bu bakımdan müteşabih ayetlere her önüne gelen girmemeli
atlamamalı yoksa Tevrat içinde kaybolur ve yoldan çıkar.
O Müteşabihler içinde
Misaller vardır. (Tabutüssekine gibi)
Onu sadece alimler Anlar ve
açıklar ve Tevrat'ın bize olan sızma teşebbüslerini
engellerler...
Yoksa kriptoloji içinde
kaybolur ve "Bilmediğin şeyin ardına düşme. Bundan göz
ve ayak sorumlu tutulur" ayetinin şerrine uğratılırız.
"Bilmediğin"
diyor ayet... Bilinmeyeni BİLİNİR
yapmak BİLEN (Alim) işidir.
Yani müteşabih ayetleri Alimler açacaktır, ardından da bu mayından
temizlenmiş bölgeden hepimiz gideceğiz... Orası artık
selametli bir yoldur...
Şu kerrubileri daha
öncede bulamamıştık. Hezekiel bu dört direk ve altında
tekerleklerden oluşmuş Archangel taşıtı olan
kerrubileri çok iyi anlatıyor Tevrat'ta. Web search'e Hezekiel ve Kerrubi
(Qeruby vb.) diye yazabilirsiniz.
<> Hezekiel bir İbrani peygameridir.
Tevrat'ın Hezekiel bölümünü yazmıştır. Hezekiel'den bazı
bölümler:
<> Ve baktım, ve işte, şimalden
buran yeli, durmadan ateş saçan büyük bir bulut geliyordu, çevresinde parıltı,
ve ortasında, sanki ateş ortasında ışıldayan
maden. Ve onun ortasında dört canlı mahluk benzeri çıktı.
Ve görünüşü şöyle idi: Onlarda insan benzeyişi vardı; ve
her birinin dört yüzü vardı, ve onlardan her birinin dört kanadı vardı.
Ve ayakları doğru ayaklardı. Ve ayaklarının tabanı
buzağı ayağının tabanı gibi idi, ve tunç gibi parıldamakta
idiler. Ben canlı mahluklara bakarken, işte, canlı mahlukların
yanında, onların her dört yüzü için, yerde bir tekerlek vardı.
Tekerleklerin ve yapılarının görünüşü gök zümrüt gibi idi;
ve dördünün benzeyişi birdi. Ve görünüşleri ve yapıları
sanki tekerlek içinde tekerlek. Yürüdükleri zaman dört yanlarına da
gidiyorlardı
<> Dönmeyerek yürüyorlardı. Tekerlek
çemberleri ise, yüksekti, ve korkunçtu. Ve dördünün çemberleri çepeçevre
gözlerle dolu idi. Ve canlı mahluklar yürüdü. Tekerlekler de onların
yanında yürüyorlardı. Ve canlı mahluklar yerden yükseldikçe
tekerlekler yükseliyorlardı. Ve canlı mahlukların başları
üzerinde gök kubbesi benzeyişi, korkunç billur gibi, yukarıdan başları
üzerine yayılmıştı. Ve kubbe altında kanatları
birbirine doğru dümdüzdü. Ve herbirinin bedenlerini bu yandan örten ve iki
kanadı, ve o bir yandan örten iki kanadı vardı, ve yürüdükleri
zaman kanatlarının gürültüsünü işittim.
Bunların adının
Kerrubi olduğu da yazılı bu baplarda. Bir şansını
dene bakalım: Çünkü Kur'an bu Tevrat'ı TASDİK ediyor! Yani bu kısımlarını Kur'an ONAYLIYOR!!!!
"Dört canlı mahluk benzeri çıktı. Ve görünüşü şöyle
idi: onlarda insan benzeyişi vardı; ve her birinin dört yüzü vardı,
ve onlardan her birinin dört kanadı vardı. Ve ayakları doğru
ayaklardı. Ve ayaklarının tabanı buzağı ayağının
tabanı gibi idi, ve tunç gibi parıldamakta idiler."
Bunlar Kerrubiler.
(Arapçası Karibun /
Mukarrebun)
4 insansı 4 yüzü var,
dört kanadı var.
"Tunç gibi parıldamakta."
"Onların her dört yüzü için, yerde bir tekerlek."
"Tekerleklerin ve yapılarının görünüşü gök zümrüt
gibi idi".
(Kur'an'da İNCİ TANESİ diye anlatılıyor.
Burada da KRİSTAL zümrüt olarak
yer alıyor.)
"Şimalden buran yeli" = Kuzey kutbu akı yoğunluğu
ya da gerilim farkının sıçraması.
"durmadan ateş saçan büyük bir bulut" = Katod ışınları,
elektron bulutu çevresinde parıltı, ve ortasında, sanki ateş
ortasında ışıldayan maden. Nur-35 iyice meydana çıkmaya
başladı değil mi?
<> evet
Ne doğuda, ne batıda
yetişen zeytin ağacı örneği.
"Ve onun ortasında dört canlı mahluk benzeri çıktı."
Dört canlının dört
yüzü var ve DÖRT yönü işaret
ediyor. Ama bize gerekli olan "Kuzeyden gelen ve güneye akan" yön. Doğu
ve batıdan olmayan yön... Kuzeyden güneye elektron bulutu olarak akan...
"Dördünün benzeyişi birdi. Ve görünüşleri ve yapıları
sanki tekerlek içinde tekerlek. Yürüdükleri zaman dört yanlarına da
gidiyorlardı. Dönmeyerek yürüyorlardı. Ve dördünün çemberleri
çepeçevre gözlerle dolu idi."
(UFO'ların 6 ya da 8
lumbozu vardır.)
"Ve canlı mahlukların başları üzerinde gök kubbesi
benzeyişi, korkunç billur gibi, yukarıdan başları üzerine
yayılmıştı."
Daha fazla UFO olmaya başladı ve
özellikle Nur-35'deki ve Tarık suresindeki PARLAYAN YILDIZ/İNCİ züccac=Kristal. (Burada Zümrüt diye
verilmiş)
[Candaş] bu kadar bildiği
için TASDİK edilen Tevrat'ı
bu kadar yazabildim.
Şimdi de anımsamak
için Nur-35'i lütfen yazar mıyız???
<> 24-Nur/35: Allah göklerin ve yerin Nur'udur.
O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer.
O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir
yıldızdır; bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız
batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş
değmese bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak! Nur
üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara
misaller verir. O, her şeyi bilir.
"İçinde ışık bulunan bir kandil yuvasına
benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi
parlayan bir yıldızdır." (Orada inci değil kristal=Züccac diyor.)
"Ne doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan."
Ne doğuda ne batıda
Kuzeyde mesela... Kuzeyden gelen elektron bulutu gibi.
"bereketli zeytin ağacından yakılır" = Zeytun ARTI/ZAİD idi anımsayınız.
"Ateş değmese bile, nerdeyse yağın kendisi
aydınlatacak!"
"Ateş değmese bile, nerdeyse yağın kendisi
aydınlatacak!"
"Sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır."
Nur-35'in kardeşi olan
Tarık suresinin ilk üç ayetini yazar mısınız?
<> 86-Tarık/1: Andolsun o göğe ve Tarık'a
<> 86-Tarık/2: Tarık'ın ne olduğunu
idrak edeceksiniz.
<> 86-Tarık/3: Karanlıkta tek başına
parlayandır o.
Nur suresi ne diyordu:
"Parlayan, ışığıyla karanlığı
delen yıldızdır o." Demek ki Nur-35 aynı zamanda bir UFO MODELLEMESİDİR.
"Nur/35: Allah göklerin ve yerin Nur'udur.
O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer.
O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir
yıldızdır; bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız
batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş
değmese bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak! Nur
üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara
misaller verir. O, her şeyi bilir."
Allah göklerin (Projektörle
aydınlatılan) ve yerin (Resmi bulunan) nurudur. (Nur=E=hV, yani h
planck sabiti, V dalga boyu olan IŞIK
FOTONU.)
"O'nun nurunun MİSALİ içinde ışık
bulunan bir Sakıb (karanlığı delen) gibidir."
<drM> E3/C3 MELEĞİN
tarifi midir?
Slm dr. Bunu daha sonra açacağız.
:=)
Takyon ve esir dinamiği
ile ilgili bir formül verdin. çünkü ;)))
Etherodynamics=Takyon dinamiği.
Cuk diye yerini buldun tebrikler...
<drM> :) misafirlikteyim fazla katılamayacağım
ama çok heyecanlandım
Meleklerin (takyon
eksikütleli ve eksi kartezyan koordinatları olan canlıların)
içinde hareket ettiği ortam sonsuzda-bir yani sıfıra eşdeğer
olan "Külli şey'in" = E S İ R takyonların hareket ettiği bir
ortamdır.
Esir'i asla hissetmeyeceğiz
dr. Çünkü sonsuzda-bir külli şey'in=SIFIRDIR.
Sıfır hissedilmez... Bilim de hissetmeyecek ve bulamayacak Dr.
Ancak ve ancak onu ölüm ile
birlikte Yeşil, Mavi mor gibi soğuk renkler olarak PK sisteminden olmak üzere ESP gözümüzle, üçüncü gözümüzle göreceğiz...
Göreceğiz ama Esir'i değil IŞIMASINI
göreceğiz.
Verdiğin formül melekten
çok bu tarafa doğru gidiyordu da ondan bu açıklamaya girdim.
E=hV normal ışıktır.
Bu ışığı bir zümrüt, Yakut kristali veya kuartz Ruby
taşıyla E=2hv yaptığınızda onun adı ayetteki
gibi: Nur üstüne nurdur. Yani iki kez hV'dir....
Yani Laser'dir. Yani Hologram'ın anahtarıdır.
Nur-35'deki düzeneğe
bakarsanız, bir LASER donanımını
görürsünüz hem de Laser (Faser ve Taser topları dahil) bir Cam tüp içinde
üretilmekte ve ışığı yönlendirilmektedir.
"O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil
yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki
inci gibi parlayan bir yıldızdır."
Normal ışık
konisi her yöne parlarken LASER
haline getirilip tek dalga boyunda tutulduğunda kohorent olduğundan
bir tek NOKTA atışı
yapar.
Laser pointerleri, şu kırmızı
ışıklı Laser maskotlarını mutlaka görmüşsünüzdür.
Kilometrelerce ileri gider ve dağılmaz. Ve bir tek NOKTAYI işaretler. Sadece orası
IŞIK OLARAK parlar.
Hele Laserin bu ışığı
bir an gözünüze tutulsa İNCİ GİBİ
gözünüzün içinin parladığını hissedersiniz. (Bunu denerken
dikkat! Laserin göz retinasının hücrelerini öldürücü etkisi vardır.)
"Allah insanlara misaller verir. O, her şeyi bilir."
Burada ayrıca Laser de
anlatılmaktadır. Mısır bile anlatılmaktadır.
Zorlayarak benzetmiyoruz. O ÖYLEDİR.
O ayetler bunun için gönderilmiştir.
<> FM telsiz radyo yayını da aynı
mıdır?
FM telsiz
radyo yayını bir tür LASER
sayılabilir. Ama KURYE
(Carrier) dalgası LASER olursa
o zaman tek bir hedefe optik olarak gidebilir ve istasyonlar da bir frekansın
ondalığının noktasal olarak binlere bölünebilir.
Çünkü "Onun nurunun M İ
S A L İ ............"
Burada bir kez MİSAL diyor.
"Allah insanlara misaller verir. O, her şeyi bilir."
Aynı ayette İKİNCİ kez de MİSAL'den söz ediyor. Böylece 7 x
7 = 49 anlamı var demektir...
Hani "Oku Rabbinin adıyla........
Oku insana kalemle yazmayı öğretti..." derken İKİ KEZ OKU var.
"İKİ KEZ İMAN var."
İKİ KEZ SELAM VAR.
"Selamün Aleyküm"
derken, Aleyküm=Senin üzerine kelimesi SIRADAN
bir kelimedir. Ana SELAM ise KUTSALDIR ve Barış demektir.
O halde "Selamün Aleyküm"den, "Selam" kalsın,
"aleyküm" yerine ve "Selam" deyin. "Selam ves
Selam" olsun. Allah bunu bize yakıştırıyor.
"Üzerine" kelimesi
yerine bir daha BARIŞ denecek
yani "Selam ve Selam".
Zor ama dilinizi alıştırmaya
bakınız. Belki tabular böyle minicik nüanslardan başlayarak yıkılacak,
kimbilir!
Bilmeyenler için söylüyorum, İslamiyette
Selam Vakıa 25 ya da 26'da olabilir, o ayette ALLAH tarafından T
A V S İ Y E edilmiştir. Bu tavsiye CENNET malıdır, Cennet üstü
Cennet malıdır. Vakıa'nın ilgili ayetlerini rica etsem
yazabilirseniz, bilmeyen ve duymamış arkadaşlarımız da
varsa onlar da öğrenmiş olur...
<> 56-Vakıa/25: Orada boş bir söz ve günaha
sokan bir laf işitmezler.
<> 56-Vakıa/26: Söylenen, yalnızca "selam,
selam"dır.
Evet 26. ayetin Arapçısı
şu: "Selam ve Selam." [Selamenselama]
Aleyküm Selam'ı bırakmalıyız. Bir edattır
"Üzerine, sana" kelimesi gibi.
Zamir/Edat/Zarf vb. bunlar
kutsal değildir. Atılabilir. Ama SELAM=Barış/İslam kutsaldır
atılamaz.
O halde atılabilirin
yerine BİR DAHA SELAM'ı
ekleyelim olsun "selam ve selam".
Atmak işi BEYNİMİZDEN atmak olmalı
aynı zamanda...
Selamün aleyküm diyene selam
vesselam deyiniz. Siz ona selam vereceksiniz "Selam ves selam"
deyiniz, sorarsa şöyle açıklayınız: "Sana zahmet olmasın
diye bir de senin yerine SELAM
dedim." "Selamına selam dedim".
Bunu "esselamün aleyküm ve......." [şeklinde]
demek ise ayette şöyle nitelendirilmiş: "Boş bir söz ve
günaha sokan bir laf."
Yalnızca "selam,
selam".
Mutmain oldunuz mu????
<> evet
Önce beynimizden atmalıyız.
Çıkarıp atmalıyız ve o iki ayeti anımsamalıyız.
O iki ayet Cennet üstü Cennet (Sabıkun ve Mukarrebun) İÇİN GEÇERLİDİR. Cennet'in üstündeki başka
bir Cennet için, Arş'ın altındaki Süper CENNET için geçerlidir.
Orada boş söz yok.
(Altta var) Orada karşınızdaki adına da kendinize selam
veriyorsunuz.
(Alttaki Cennette ise "Esselamü aleyküm ve Rahmetullahi ve
Bereketühü" dedikten sonra hal-hatır sorarak ve protokolle "BOŞ SÖZLER" olarak uzattıkça uzatıyorsunuz.
Buradan götürdüğünüz tüm
alışkanlıklarınız ve son nefese kadar olan bilginiz ve
de saplantılarınız, inatlarınız, dayatma ve
diretmeleriniz, nefsinizin ıslah olamayan kişisel projeksiyonlarını
da ORTADAKİ CENNETE taşıyorsunuz...)
Ama hedef büyüttüğümüze
göre...
[] Sohbet programı sorunu yaşanıyor
Mirc çöktü.
<> serverde hata var. Bugün çok yaptı
Aslında saldırı da var. Zone Alarm yine kıpkırmızı.
[] Kaptanın bağlantısı
kesildi, tekrar bağlanamadı.
<> Giremezsem beklemeyin demişti.
<> Ok çıkalım o zaman
<> Hayırlı geceler
<> Bye