Chat n° 034 - Tarih: 19 aralık 2001

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

 

[] Kaptan aiberg_ nickiyle bağlandı

<> selam selam

 

Slm ve slm. 45 dakikadır bağlanmaya çalışıyorum.

 

<> bağlantılar berbat

 

Geçen hafta için özür diliyorum, evdeki misafir sayısı sizin üç katınız idi. Tıkış tepiş bir minicik eve doluştuk. Bu arada Messenger ile iki dakikalı konuş olsun.

Şimdi hemen NUR suremize geçelim ve kaybettiğimiz zamanı hızla geri alalım.

Geçen chat de Ein/Aus olayını anlatmıştım, I/O kapılarını yani.

 

<> Hangi bağlantıda?

<> giriş/çıkış mı?

 

Bunlar da input (1) ve output (0) olarak çevriliyor.

Geçenki konuyu anımsıyorsunuz değil mi? Hani Allah=1, 0 ve Hu=El Evvela=... konusunu kastediyorum.

 

<> evet

 

Allah GÖKLERİN (Faz) ve YERİN (Toprak) NUR'udur demiştik.

Faz için 1 ve toprak ground/grund için 0 demiştik.

Nur sözcüğünü de "AKIM" örneğiyle anlatmıştık.

Bu evrensel bir kuraldır. Toprak-Faz ikisi de olunca AKIM işlevini yapar.

Bu bize de ruhsal kısa devreler olarak "Melek=Kiramen katibin" ve Herkese özel bir CİN/Şeytan olan iki zıt önerme veriliyor. Meleğinki hep iyi ve Negatif feedback. (Buzdolabının çalışmasını anımsayınız) Şeytanın (Özel, kişisel cinimiz) ise pozitif feedback yapmaktadır. Biri savcı öteki avukat gibi çalışır ve HAKİM olan yargıç biziz demiştim.

Örneğin Çalışmak negatif feedback'tir. Çalışmanın tersi olan ÇALMAK ise pozitif (Olumsuz anlamında) feedback=Günahtır.

Çalışmak HELAL çalmak HARAM gibi. Savunmak sevab saldırmak günah gibi.

 

<> Kısa devrede olablir mi? Allah korusun.

 

Elbette ruhsal kısadevrelerin sonucu genelde akıl hastalıklarına uzanan bir yola kadar gidiyor. Bu reenkarnasyon ve ekminezis (ecminesis) konuları olup, başka bir sohbete bırakacağız...

 

<> Peki

 

Melek bize asla kötü telkin yapmaz... Şeytan da asla iyi telkin ve önerme yapmaz...

Melek "Çalma çalış" derken Şeytan "Çal, çalışmak enayiliktir" der ve bu savcı-avukat ikilisi içinde nefsimiz "YARGIÇ" olarak çalacağına ya da çalışacağına karar verir...

Böylece hesap defterimiz tutulmuş olur...

Melek iki önerme yapar: EL (Al, İl, Ül vb.) yani bir 1 ve La (Le li lü vb.) yani sıfır (0)...

Fakat şeytanımız bu ikisini kullanamaz. (Secde edemez) bunun yerine AYN harfini kullanır.

AL=1 ve tersi olan La elif harfiyle; ama şeytanınki ELİF kullanamadığından AYN harfiyle yapılan bir önermedir.

Bunun ÂL olanı vardır fakat tersi yoktur. ([Ayn] önüne [Lam] gelmez. Ya da şeytan asla İYİ BİR ŞEY ÖNERMEZ.)

Ademe secde etmediğinden AL ve tersi olan LA'yı kullanamamaktadır. Onunki ÂL biçiminde olandır ve bunun TERSİ DE  Y O K T U R .

Bu yüzden şeytan daima kötü ve fesat olanı önermektedir.

Tuhaf ama bu böyle: Şeytana "İyi olma veya iyiyi önerme" şansı verilmemiştir.

 

<> Kalbin kilitlenmesi nasıl oluyor?

 

Kalbin mühürlenmesi ise şöyle:

Nefsimiz 72 şeytan kuvvetindedir. Kendimizi kilitleriz. (Buna "nefse eza, eziyet" diyor Kur'an.)

Bir de insandan şeytanlar/cinler (Hannas.... minel cinneti vel  N A S  olanlar) var ki, şeytana fazla iş bırakmıyorlar...

Böylece kalbimizi kendimiz mühürleTİRiz.

 

<> Nefs hep olumsuzmuş gibi yansıtılıyordu. Nefse daima muhalefet vb. gibi. Yargıç gibi değil de.

 

İnsanın doğasında HALİFELİK ve/veya MUHALEFET bir arada vardır.

Yeryüzünde halife olmak demek, hem HLF (Halif) hem de muHaLiF ve de MuHteLiF olmayı gerektiriyor.

Yeryüzünde bir HALİFE yaratacağını söylediğinde Rabbimize melekler "Yeni bir fesad=MUHALEFET mi?" anlamında sordular... Allah da şöyle buyurdu: "Halife ve/veya muhalefet, Siz benim bildiğimi bilmezsiniz." dedi. Melekler de hemen tenzih ettiler...

Buradaki  S I R  şu:

Daha önce yeryüzünün ilk sahibi "Azrail grubu" melekler idi.

Sonra ENERJİ (Cinler) yaratıldı ve onlar adı üzerinde şeytanca bir düzen ile dünyayı kendi uygarlıklarını alt-üst ettiler.

Enerjiden sonra MADDE (İnsan ve canlı) yaratıldı.

Melekler cinleri örnek vererek, itiraz edecek oldular. (Eski fesat cinler, yeni fesat ise insanlar oluyordu)

Ama Allah bir SIRA dahilinde yaratıyordu:

Önce ışıktan hızlı melekler HALİFE oldular. (Khalifage anlamında)

 

<> Madde yaratılmadan önce zaman var mıydı?

 

Zaman=IŞIK HIZI kriteridir: ışıktan yavaş iseniz yarına, hızlı iseniz düne doğru akar ve tam ışık hızında EBEDİYEN DURUR. Yani zaman HIZ ile doğru orantılıdır. Zaman boyutu ışık hızında SONSUZ  G E N L E Ş İ R . Bunun anlamı YOK OLUR, HİÇ YARATILMAMIŞ gibi olur.

Önce IŞIKTAN HIZLI (Takyon ve Nur) sonra ışık hızına yakın ENERJİ (canlı enerjiye cin deniyor) yaratıldı. NEFSİ var olan bu enerji, melekler gibi SAF, MASUM değildi...

Halifeliği melekler NEGATİF FEEDBACK olarak yapıyorlardı. (Termostat böyle çalışıyor) Ama yerlerine gelen CİN uygarlığı iki türlü yapıyordu:

a) HLF=Halife yani negatif feedback

ve de

b) MuHLF=Muhalif yani pozitif feedback olarak...

İşte bu İKİNCİSİ yani FESAD galip gelince ALLAH Cin uygarlığını yok etti. Yerine SOĞUYAMAYA başlayan dünya ile birlikte Canlı madde (İnsan dahil tüm canlılar) kondu.

İnsan da aynı NEFSİ taşıdığından ya a) Halife ya da, b) Muhalefet ikilemini devraldı.

İşte biz bu ikilemin Hilafet ve Muhalefetiyiz.

 

<> Habil Kabil gibi

 

Evet Kardeşlik ve Kalleşlik gibi...

Allah'ımız E=mc² formülünün önce ışıktan hızlı giden C² tarafını (melekleri) Halife kıldı.

Sonra E (Cinleri) yarattı...

Formülde sırada m=İNSAN vardı elbette...

Şeytana dedi ki: "E, çok yoğunlaş ve m ol!"

Şeytan buna küstahça cevap verdi: "Ben E=Ateş olarak m=Topraktan olan buna mı secde edeceğim?"

Bilirsiniz ki madde çooook yoğun bir enerjidir... Enerji de çooook SEYREK bir maddedir...

İkisi birbirine eşdeğerdir ve yukarıdaki ünlü formüle göre birbirine DÖNÜŞEBİLİR. (İnsandan ve Cinden şeytanlar yaratılması gibi)

Enerjinin yoğunlaşarak MADDE haline gelmesine  S E C D E  diyor Kur'an misali... Bunun misal olduğunu şuradan anlıyoruz:

Allah'ımız diyor ki: "Adem(Madde)'e  S E C D E  et."

Yani Allah "Bana secde et" demiyor, Ademe SECDE etmesini söylüyor.

Haşa Adem bir MABUT, Tanrı değil, Sadece Tanrıya secde edildiğine göre...

 

<S> Melekler için olan secde de bir dönüşüm misali mi?

 

Melekler c²=Işık hızının kilometrekare/saniye kare cinsinden HIZLI olanıdır. Bu hızlarda giden bir varlığın QUANT yani tekbaşına ayrılığı yoktur. (NEFS=QUANT) Kuantlaşma (Nefs sahibi olma) eylemi IŞIK HIZINDA BAŞLAR ve bunun hesabını Planck çok iyi yapmıştır.

Bizlerin NEFSİ var, neden? Çünkü bizler KUANT (Özel kendi başına bir nicelik) durumundayız. Melekler ise ışıktan hızlı olduğundan QUANTLAŞAMAZ. (Nefsi olamaz)

Bunları Allah Alimlerimize MİSAL olarak verdiği için rahatlıkla çözebiliyoruz...

Yoksa secde bildiğimiz secde değil, DÖNÜŞÜM FORMÜLÜNE uyma emri...

 

<S> Bu halde ışık hızı tavanına kadar olanamıydı bu dönüşüm emri?

 

E=mc² demek, "İNSAN çok çok yavaş giden bir CİN" ve/veya "Cinler, çok çok HIZLI giden İNSANLARDIR" demek.

Işık hızı bir SINIRDIR. Eğer ışık hızında gider ve kalırsanız, onyüztrilyon bin asır geçer... Sonsuza dek öyle kalırsınız.

[S] bu mu beklediğin yanıt? Yoksa ben soruyu mu anlayamadım?

 

<S> Ama sınıra kadar olanlar kuantlaşabilirse; şeytan ışık hızından düşük hıza mı sahipti? Bunu merak etmiştim.

 

Işık hızı üstünde MELEKLER (Takyonlar), ışık hızının hemen altında CİNLER/Şeytanlar (Luxonlar) vardır. Bu yaratıklar IŞIK HIZINA ve üstüne çıkamazlar. (Gökler cinlere yasaklıdır. Gökler şıhablarca Cinlere yasaklanmış ve gök kubbe kalkanımız olan magnetosfer de bu şıhab denen kozmik ışın mermilerini atmosfer dışında tutmaktadır.)

Yani ŞEYTAN/CİN asla ışık hızına ve üstüne çıkamaz ve de MADDE hızımıza inemez... İKİSİ ARASINDA yer aldığından, hem MELEİ ALA'da melekleri dinler hem de insanlara gök haberlerini getirebilirler...

 

<> Peki Melei Ala'da haber alma ya da parazit yapmayı nasıl başarıyorlardı Cinler?

 

Bunlar parapsikoloji konusu olduğundan bugün açmayacağız... Ama şunu biliyoruz ki, melek (nur) ardından cin (nar) ve sonra da insan (Madde) VİTESLERİ var.

Cinler ikisinin arasında kaldığından MELEKLERİ dinler ve de kendilerine sığınarak azdıran insanlarla temas kurarlar.

(Bunların tümü ayettir, bilen bilir. Şu ana kadar hep ayet yazdık zaten.)

 

<> Şu bizim şeytanın bir haznedar olması da fiyasko öyleyse.

 

Azazil=Cennet maliye bakanı ya da mabeyincisi demektir. İblis'in adı MELEK ismi olan İL ile kutsanmıştı. Cinleri yok eden O varlık idi...

 

<> Aman Yarabbi!

<> İblis bugünkü dillerde yaşamakta... DİABLOS olarak...

 

Evet Sankritçe Ablus, Turanca Albız, Azerice Yılbı Yani İblis.

İblis cinlerden farklıydı. Cinler artı ve eksi elektron ailesinden (Muon, Taon vb.) yaratılmıştır. Ama şeytan grubu nötr yani yüksüz olan NÖTRİNOLARDAN yaratılmıştır.

Nötrinolar asla maddeyle ETKİLEŞMEZ, onların bir nötrino RÜZGARI (Yeli, akımı) vardır ve bunun Kur'an'daki adı "VESVESE"dir...

Web Search ederseniz, "Zayıf nötr akımlar" yazarsanız size Nötrinoların rüzgarı çıkacaktır.

Cin elektrik yüklüdür ve çarpıcıdır ama, yüksüz olan İBLİS grubu (Şeyyatinler) sizi çarpmaz "VESVESE verir". Şeytana uyarız yani...

 

<> "Euzü" ile kurtulunan vesveseler.

 

Evet, Euzü ile kurtuluyoruz ama NEFSİMİZ 72 şeytan gücünde... Onlardan kurtulamıyoruz.

Bir nötrino yüzbinlerce ışık yılı boyunca yoluna devam eder ve maddeye karşı saydam olduğundan yani BİR HAYALET madde olduğundan gök ile sınırlı değildir.

Oysa cinler (+ ve - şarjlar) Magnetosfer (Melei Ala) ötesine geçemezler hatta orası da yasaklandı.

Şeytan bu avantaj ile "CENNETE KADAR" gidebildi.

 

<> Şimdi taşlar yerleşti

 

Cennet TOPRAK ve üç şey ise FAZ'dır:

1. Şeytanın varlığı=NÖTR

2. İnsan=Toprak

3. Şeceretil Mel'une=FAZ...

Cennette TRİFAZ var:

Bir toprak bir nötr ve iki faz. (Trifaz, Sanayi cereyanı, bunu da Tesla buldu)

Şeytan BUNUN için getirildi CENNETE... Nötrlerden biri olsun diye. (Diğer nötr Azrail as.) İnsan doğrudan TOPRAK ve ATEŞ (FAZ olan) ise LANETLİ AĞAÇ...

Bunu anımsıyorsunuz değil mi Hanifcanlar?

 

<> Evet Dr. Tesla değişim (AC) akımını bulmuştur... Bugünkü sanayi bunun üzerine kuruludur! Bu buluşunda K. M. Allein mektuplarının yardımı var mı?

 

Tesla'nın kendisi K.M. Allein idi zaten. (Alias Charles M. Alan)

 

<> Anladım

 

Osmanlı kütüğündeki adı ise Nikolai (Osmanlılar Nekolay diye yazmış) Cameron (Kamuran) Tesla diye geçmektedir. Kaynak olan link çok yakında bana iletilecek. Size onu hemen vereceğim Allah inşa...

 

<> adige hoşgeldin

<adige> hoşbulduk

 

slm veslm. Neden Adige? Adigey mi?

 

<adige> evet

<> Hangi kabile

 

Kabartay-Adigey mi? Yoksa Haut Adige mi? (Yukarı Adige=Kuzey İtalya'da özerk Alman bölgesi.)

 

<adige> Abzagh, Kuzey Kafkas bölgesinden. Bu konudaki bilginizin derin olduğunu düşünüyorum

 

Adigeler konusunda mı?

 

<adige> evet

 

Yani Ova/Bozkır çerkezleri...

 

<adige> Çok doğru bildin

 

Çok önceleri o bölgeye birbiriyle akraba üç kavim yerleşti: Alanlar, Avarlar. Bunların karışımından KERKET denen bir ırk çıktı... Bu ırk şimdi BASK adıyla İspanya'da yaşamaktadır. (Kendilerine Euskara derler)

 

<> Basklar Avrupanın en eski ırkıdır...

<adige> Bask'lar daha çok "abaza" değiller mi?

 

BASKlar'ın tarihteki göçü kavimler göçünden çok öncedir...

Kerket kavmini İspanya'ya ve Kafkas güneyine İKİ kol halinde itenler İSKİT/Sakalardır. Bugünkü adıyla Karaçay-Balkarlar...

 

<adige> Peki, Basklar tarihlerini biliyorlar mı? Karçay-Balkarlar Türk soyundan değiller mi?

 

Güneye inen kabile o bölgeye İVERİA dedi. İspanya'ya kadar göçen kabile ise İspanya'ya bu adı götürdü. (İBERİA) Gürcüler kendi ülkelerine İveria derler...

Kuzeyde kalan Kerketler'de de iki ayrı alt ırk çıktı:

1. Bask-Abasketler...

 

<> Gürcüler ile Adige'lerin bir akrabalığı yoktur

 

Ya da şöyle diyelim:

İbero-Basketler=Basklar

İvero-Abasgetler=Gürcü. (Kolhıs vb. 12 kabileye Gürcistan denmektedir. Mesela Türkiye'deki Gürcüler ACAR (Acara), Laz (Lezig) ve Mohtiler olarak bilinir.)

 

<> Bu ırkların diline Kartvel dil grubu deniyor...

<adige> Tarihi bu kadar derin olan bu bölge neden batı tarafından ihmal edilmiş?

 

Ama en büyük Gürcü kabilesi Mingrel'dir. Gürcüler hemcinsleri (Ostrogot-Vizigotlar gibi ayrılmışlar) olan Basklar ile AYNI dilin biraz değişmişini konuşurlar. Yani İbero-Bask ile İvero-Abask ırkı aynı köktendir.

Her ikisi de KERKET ırkının ikinci (Göç eden) dalıdır. Kerket ırkının Bask, Abask (Abbhaz ve Abazalar da dahil) üst dalına ÇERKET'ler deniyor.

Bunlar ikisi tamamen yok olan üç gruptan oluşur.

Kıyı Çerkezleri anlamındaki ADİGEY'ler.

Dağlı Çerkezler anlamında KABARTAYLAR (Kendilerine Gabardino derler)

 

<adige> Adigey bölgesinden Amerika'ya gelen ve kitap yazan Hassan, Çerkezlerin kendi yazıları ve paraları olduğunu söylerdi, bu doğru mu?

 

Evet bu doğrudur. Para değil de TAMGA=DAMGA'ları var.

 

<> Bir örneği var mı?

 

Bu tamga alfabesi Çince gibi bir resim yazıdır ve inanılmaz biçimde kızılderili (Kısmen de çok az Orkun yazılarını) andırmaktadır. Resim-yazıdır, harflere dayanmaz... Şekilleri çince gibi okursun.

 

<> Hm.. benim bildiğim kadarıyla Kafkas halkların içinde sadece Gürcülerin bir yazılı Alfabesi var... diğerleri sözlü diller!

 

İyi ya HARFlere de dayanmaz diyorum işte...

 

<> sn Aiberg, Kısa bir anektod uygun olduğunuzda konu ile ilgili: Almanya'da katledilen YAHUDİLERİN Musevi olan TÜRKLER olduğu ve adı geçen bölgelerden göç ettiğine ilişkin yazılar var.

 

Dağlı Yahudiler (Oset ve Tat'lar Oğuz Yabguluğu'nun Musevi olan Karaim dalıdır)

Karaimler orada oturmaz, Yahudi Diaforası gibi Soholar'da ve Avrupa başkentlerinde otururlar. Halen de öyleler...

 

<adige> Sayın Aiberg, bilgileriniz için teşekkürler. Bu konu hakkında daha derin bilgiler edinmek isterdim. Email ile bilgilendirebilir misiniz?

 

Bu bilgi yüzeyseldi... e-mail'e sığmayacak kadar uzundur.

 

<> Peki ya Kumalar( Cumae)

 

Sarışınlığın, mavi-yeşil gözün, çok açık beyaz tenin kaynağı KERKETLER'dir... Tüm dünyaya buradan yayılmıştır.

 

<> Caucassian kelimesi buradan gelir

 

Halen de ırk bilimciler ve antropologlar ırkı anlatırken "Kafkasyalı/Caucasoid" derler.

Kumrallığın merkezi ise "Alpin" insanlarıdır. Yani sarışınlık ve açık renk göz ve ten Kafkas kökenlidir. Kafkas kelimesi ise Kafkaspi'den gelir. Anlamı "Kaf dağı ile HAZER denizi arası bölge" demektir.

Kafkas+Kaspi(an) Caspian (Almanca Kaspien) denizini hatırladınız mı? (Kaspien See.) Kafkaspi+an=Kafkas demektir.

 

<> evet

<> Kaspischer Meer :)

 

Evet ya da Kaspien See.

Arapça Kaf (Kalın k) İbranice Gappa ve Yunanca Kappa. Bu harflerin bir anlamı vardır.

Mesela Z harfi (Zeta) Sonsuzluk demektir...

Kappa (K) Harfi de TUHAFLIK, alışılmamış ya da Tanrısal ülkeler demektir.

Bugün KAPPA+Docia = Cappadoce, Kapadokya O TUHAFLIĞI yaşayacağınız bir yerdir.

 

<> Kapadokya=Tanrıların dağı

 

Eğer o yeraltı kentlerini, Hisarlar, Göreme vb.yi gördünüz ise, gerçekten kendinizi bir "Yabancı gezegende" hisseder şok olursunuz.

Kappa+Kaspa. Tuhaf Tanrısal KAF dağı ve Kaspa (Tufanın gazap suyu). Kappa dağı (Kafdağı) ile Kaspi (Tufan artığı) çok iyi bir isim değil mi?

 

<> bence evet

<> Pes:)

<> Muhteşem çözümleme...

 

Bu arada NUR suresini kaynatmayalım.

 

<> Evet Nur suresine geçelim

 

I/O dedik ve ayn ile elif ile yazılan biri iki yanlı (Al+La) diğeri ise sadece ÂL (Fakat Lâ'sı yok... Buradaki A=Ayn denen bir başka harftir ve o harfin and ve or tersine nor ve not'ı yoktur. (Şeytan hep kötüdür.))

Ayete şöyle girdik:

Allah=Al+La+Hu (Hu = el ev(or)ve(and) la idi)

Allah Evvela...

Bu şifre ile I/O kapısından girdik ve orada toprak (arz), sema (Faz) ve nötr (İkisi arasındakiler) ve bir de lanetli ağaç vardı (Trifaze). Böylece konuyu topladık.

Şimdi bana Nur-35'in ilk ayetini rica etsek yazar mısınız? "Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali....." gibi yazıyorsunuz.

 

<> 24-Nur/35: Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller verir. O her şeyi bilir.

 

Teşekkürler [candaş].

Nur Allah'ın kendisi değil ÜRÜNÜ'dür. Allah, (Kehf ve Rakim'ini kurduk) göklerin (Faz) ve (and matematik kavram) yerin (toprak) nurudur.

Bir daha dikkat!!!!!!

NUR Allah'ın adı değil İŞLEVİ'dir.

Sakın Allah'ın isimlerini sayarken El-Nur ya da Ya Nur demeyin... Nuran demiş olursunuz, Münir demiş olursunuz ama ALLAH demiş olmazsınız...

 

"O'nun nurunun temsili"

MİSALİ yani alimlere bildirileni. (Temsil=Tesla ile müsemmadır dikkat)

Yani birazdan lamba geliyor:

"O ışık bir cam içindedir"

Ve elektrik akımını bilirsiniz toprak ve faz ile iki hat ile çalışır.

 

"Bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan, bereketli zeytin ağacından yakılır."

Yukarıdaki ayette DOĞU ve BATI olmayan kalan iki yön Elektromagnetizmanın ünlü KUZEY ve GÜNEY kutuplarıdır (N-S). Yani N-S adını Allah'ımız koymuş bile...

 

"Bereketli zeytin ağacından yakılır."

O ZEYTİN değildir.

ZEYT ZAİD Ziyade, ZIDN bunlar ARTI anlamına gelmektedir.

Bunun tersi ise Nahıs, Nakıs vb.dir.

Türkçe'den örnek verelim: Nakıs=Noksan. Ve Turanca'ya Sankritçe'den girdiği bellidir. Kelime kökü KS iki harfidir.

Bir şeyin aktığını düşünün. O şeye KAS'arsınız yani baraj kurmuş kasmış olursunuz.

O şeyi KES'ersiniz yani önünü kesmiş olursunuz.

O şeyi KIS'arsınız yani idareli verirsiniz ve akışını değiştirirsiniz.

O şeyle başa çıkamazsanız KÖS'ersiniz. (Küsmek gibi, çekip gitmek gibi)

O şey size fazla ise bu kez KS=KUSmak olur.

Aldığınızı iade anlamında ise KİSmek olur. (Ağızda geviş getirmeye, bekletmeye Turanca Kis+mek deniyor...)

Dikkat ederseniz BİR EKSİ KS gidiyor... Bir şey ya eKSi'dir ya da yüKSü (Yüksek)'tir.

Fakat Turanca çok ilginçtir ki bu kelimeler dururken SANKRİTÇE alınmış ve noKSan denmiş, bunun anlamı EKSİ kutuptur.

Hunlar ise eksi kutba SOYUT anlamında RUH anlamında TİN derlerdi.

Zeytin ağacı ise sadece ve sadece tüm dünyada AKDENİZ kıyı şeridinde yetişir. (Kısmen de Kaliforniya'da..)

Kur'an sadece AKDENİZ'e gelmedi ki??????????????????????????? Bu zeytin NEDİR acep? Eskimo da onu bilmeli...

İşte o zaman bir etimolog gibi araştırdığınızda karşınıza Hami dillerinde yani en yakın Sami akrabası dillerde. (Özellikle Eritre ve Güney Sudan Arap yarımadasına tam karşı duruyor.) Onların dili Arapça'nın kardeşidir ve İbranice'den biraz daha uzak olduğundan tarihi bağlar içinde onları izleyebiliyoruz.

Habeşistan (Etyopya) Hrıstiyan'dır yani Arapça ve Kur'an'dan HİÇ etkilenmeyen hatta karşı çıkan bir Hami dilidir. (Amhari dili ve Nilot dili.)

Ama Sami-Hami akrabalığı nedeniyle kelimeleri aynıdır:

Safari=Seferi, Uhuru=Hur(riyet, Hürriyet) gibi Onbinlerce misal verebiliriz...

İşte Hami dillerinde zeytin'e Araplar gibi ZEYTUN değil KURMA demekteler. Evet, aslında zeytin HURMA'nın adıdır...

Fil ve Afant'ın Tayrin Ebabile (Filo düzeninde uçan Tayyareler) ve Adiyat (Beygir gücü HP) olması gibi Hurma da Zeytin oluverdi... Oysa zeytin diye bildiğimiz... Ama asıl adı ĞURMA, KHURMA, KURMA olan ağaca İslam ile birlikte değişik isim verildi:

Yağmur (Ğurrak) yerine RAHMET dendi Kur'an ile birlikte...

Ve KHURMA. (Gurme de deniyor Malta dilinde Gurmet)

Ve ARTI anlamında bereket ve ziyade anlamında ZAİDUN ya da ZAİTUN dendi...

Allah dilindeki zeytin İSE TEKNOLOJİK BİR TERİMDİR:

A+R+T+I. ZYD (Ziyade, Zeyyad) çokluk anlamında. ZIYD+n (Rabbi ZIDNİ İLMİ gibi) çoğalmak anlamındayken, Kelime kalın T ile (Tı) verilmiş...

 

<> Evet... Zeyd ismi de aynı kökden gelir...

 

Evet Zeyyad'ın bir söyleniş biçimi de Zeyd'dir. Tarık bin Zeyyad da bu isimden nasiplenmiştir. (Gibraltar)

O çok özel biridir... Arap değildir, Resulullah'ın evlatlığı ve ilkler içinde dördüncü müslümandır.

Allah onun ismini vererek bir çok sır kapısını da vermektedir. EVLATLIK evlat değildir... denmiştir...

Zeyd eşini kovmuş ve tekme tokat dışarı atmıştır.

Resulullah "Sen Cahiliye devrinin dulları aşağılayan adetlerini yapıyorsun" demiştir. Zeyd diretmiştir...

Resulullah da onu evde tutmak için geliniyle evlenmiş ama gerdeğe girmemiştir.

EVDE TUTMAK için

Zeyd'in eşi de sırada 7. müslüman olan bir müslime idi...

Resulullah kocası savaşta ölmüş hatta 65 yaşında bir başka kadını daha İBRET için almış fakat gerdeğe girmemiştir.

Resulullah Hatice, Mariye, Hafsa ve Aişe annelerimiz ile gerdeğe girmiştir, diğerleri "HİMAYE" evliliğidir...

 

<> Peygamberimizin yazdığı Kur'an mushafını ilk derleyen ve çoğaltan (ziyade eden) kişidir Zeyd.

<> Resulullah SAW Mushaf mı yazdı?

 

Hayır ben şöyle anladım: Kaleme alanlardan idi... Zeyd takma isimdir. İlk müslümanlar içinde sadece Resulullah ve Ali Arap idi... Kimi İranlı (Selman) kimi Etyopyalı (Hami, Habeş'li Bilal).

Hatice anamız Arap değildi (Urartlar'dan ve Sebla denen çok eski bir uygarlığın kızıydı).

Zeyd ise Arap olmayan Sebe ülkesindendi. Mariye ise Kıpti (Hacer gibi Mısır Çingenesi) idi.

 

<> Alak suresindeki OKU emri ile Kalem suresindeki YAZ emri neyi gerektirir? Okur-Yazar olmayı... Haliyle, Peygamberimiz Kur'an'ın ilk YAZARI ve OKURUDUR! Neyse konuyu dağıtmayalım...

 

Önce oku taşırdığını da yaz demek mi? Ankebut suresi: "Sen daha ÖNCE SAĞ ELİN İLE HİÇ YAZMAMIŞTIN" demektedir.

Zeyd ve Ali'den başkası bilmiyordu. Öyle ki uzun yıllar sonra bile "Okuma-yazma bilmeyen ve kafirlikte kalan araplar bile savaş esiri sayılmadı" yani okuma yazma bilinmiyordu...

Amerika'da Abraham Lincoln dönemine kadar BİR TEK zenci bile OKUMA-YAZMA BİLMİYORDU... 1790'a kadar çarpım tablosunu sadece SARAY soyluları biliyorlardı... İhtilalden sonra Ecole Publique'lere kondu kerrat cetveli...

Şu Muğayir (aykırı İbni Muğiyre)den başkası da HEM OKUMA hem YAZMA bilmiyordu...

Arapça Elfi=Bin aynı zamanda SONSUZ demekti. Elfi elfi dendiğinde milyon olması ise Osmanlı idaresi altında oldu. Yani sandığınız gibi çocuklarımızın servis ile okula gitmeleri gibi bir okul yoktu...

Bakınız Osmanlı kayıtlarına: (Eski yazı Arapça=Osmanlıca dahil) yeni dil Latince dahil.

Onmilyonluk 1928 yılı Türkiye'sinde okuma-yazma bilen sayısı 500 binden aşağıydı. Yıl 1928 diyorum... Açın bakın ilgili bilgilere ve sitelere...

Aşr (Öşür) ondalık sistemini Kur'an'dan yıllarca sonra Cabir gibi alimler çıkardılar... SAN-DI-ĞI-NIZ gibi değil idi...

"Sen daha önce SAĞ elinle bundan önce ne bir kitap okumuş, ne de yazmıştın."

Bu ayet Ankebut 50'lerde olsa gerek. Bulup yazalım.

Çöldeki Arap daha binlerce yıl önceki Önasya gibi ÇİVİ yazısı bile bulamamıştı...

İnkalar gibi "Soyutlanmış" ve de "Enterne" edilmiş yaşıyorlardı. Çöl nedeniyle onlara Romalılar vb. ulaşamıyordu. Dolayısıyla hep özgür kaldılar ama hep cahil... Halen de cahil oğlu cahiller...

 

<> hayırlı geceler

 

Hayırlı geceler, nereye?

 

<> sabah işe gideceğim, ekmek parası

 

:0(

Şu iş olmasaydı Allah'ın RIZKINI hangi kanaldan akıtacaktık acaba?

"Gündüzü sizin için bir iş/meşgale kıldık ki, geceleri tefekkür edesiniz diye..."

 

<> Devam edin lütfen Sn Aiberg

 

Evet. Cahiller...

 

<> 29-Ankebut/48: Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.

 

Orada Yemin (SAĞ EL) de var ve atlanmış. Ama bu ayete ÇOK DİKKAT...

Bir daha bakınız

Bir daha

ve bir daha...

"Ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı."

1. Ne bir yazı okur,

2. Ne de elinle onu yazardın

3. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı

!!!!!!!!!!!!!!!!!!! kuşku duyarlardı!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Kuşku DUYMAYALIM diye ALLAH açık ÇEK VERMİŞ. Resullullah HİÇ OKUMADI ve HİÇ YAZMADI... Bundan  K U Ş K U  duymak battaldır. Ammmmaan DİKKAT!

 

<> Ayet "BUNDAN ÖNCE" diyor, yani Kur'an'dan önce Resulullah ümmi idi. Tevrat ve İncil'i bilmiyordu ve onları yazmamıştı. Ben ayeti böyle anlıyorum.

 

Oradaki kelimenin arapçasını yazar mısınız?

 

<> Çünkü bilindiği gibi Ehli Kitablılar genelde Kur'an için, Tevrat ve İncil'in kopyası ve taklidi diyorlar, ayet bunu eleştiriyor bence.

 

Ama Arapça'sına bakalım. Buldunuz mu?

 

<> "bi yemini ke"

 

(Senin SAĞ ELİN İLE) demek... Ben hepsini istiyorum lütfen.

 

<> 29-Ankebut/48: "... we la tekhuttu hu bi yemini ke izen le ertabe'l-mubtılun"

 

Gördünüz mü?

TÜM ESKİ KİTAPLAR için değil: "Sadece Resulullah'a mahsus" olarak özel olarak ona hitap edilmiş.

 

<> "ke"

 

Aynı ifadeleri şunlarda da bulacaksınız.

"Yalnız KE (Sana) mahsus olmak üzere gecenin bir yerinde kalk ve namaz kıl"

"Yalnızca SENİN eşlerine mahsus olmak üzere Cilbab (Kukuletalı pelerin) giysinler".

Bu ve benzeri ifadeleri karşılaştırın ta ki mutmain olana kadar. Sonra "YALNIZCA SANA AİT" kelimesinin anlamı üzerinde çok durmalıyız.

 

<z> Sohbet devam ediyor mu?

 

Strasbourg karlar altında inlerken keyfin nasıl?

 

<z> Allah razı olsun hocam, sizlerin keyfi sıhhati nasıl?

<z> Hayır kar yok.

 

Bahçemde yarım metreden biraz az var. Ama güneş görünce iki parmağa iniyor.

 

<z> Ama Strasbourg'a yakın bir zamanda gelir mutlaka, havalar çok soğuk.

 

Oraya gelmez, çünkü Rhein/Reine [Rhin] nehri bir vadi ve oluk üzerinde bu nedenle soğuğu almıyor. (Bir tür golfistrim gibi.)

 

<z> Evet. Ama gelince iyi geliyor. Geçen sene son 30 senede en fazla kar yağmıştı: 30-40 cm

 

Schwartzwald'ları internetten seyrettim, kar altında muhteşem bir görüntü. Çok yakınsınız oraya zaten.

 

<> Evet, biraz yükseğe çıkınca iyi oluyor, mesela Belfort'ta bizim derneğe ait kamp merkezi var, acayip güzel oluyor. Schwartzwald'in Fransa kısmı, yani Vosges dağları.

 

İşte karaormanların bulunduğu Suab (Schwabischen) Alpleri Size DOĞAL bir TOROS dağı gibi duruyor. (Antalya sıcak, Konya soğuktur, bilirsin)

 

<> "Sonra "YALNIZCA SANA AİT" kelimesinin anlamı üzerinde çok durmalıyız." demiştiniz.

 

[Candaş] Arada bir teneffüse çıkarmıyorsun bizi...

 

<> :)) pardon, heyecan bastı mazur gorun..

 

Şakaydı ;=))

Bazı giyim kuşam ve bazı ibadetler, bazı evlilikler (7 eş alabiliyordu) ve kişisel yetenek olan okuma-yazma işi SON DERECE ÖZELDİ.

Gece kalkıp sadece Resulullah'ın namaz kılması vb. hep ÖZEL olarak kendine AİT idi...

Bu ayetteki ifade de tamamen AYNIDIR.

Zaten söylüyor. KUŞKU DUYAR ve BATILA düşerler idi... diyerek...

Yani Resulullah'a 7 eş birden almaya izin verilmiş. Gelini ile evlenilmesine izin verilmiş. Eşleri olan annelerimize özel cilbab biçilmiş...

Resulullah da "Daha önce yazmamış-çizmemiş"

Oradaki YEMİN=SAĞ el "SENİN" sağelin anlamına geliyor ve özel olarak Resulullah'a ÖZELLEŞTİRİLİYOR...

Söylediğim ayetleri "İYİCE" izleyip, araştırırsanız Son derece ÖZEL olduğunu anlayabiliriz...

Üslubunu yakalamak gerekli Kur'an'ın.

Bunu en iyi bilenlerden Bizim Yaşar nuri bey bile kıvıramıyor. Kur'an'larının meali, tevili, tefsiri bozuk... Çünkü o da KLASİK.

Kur'an bir üslub, Allah söylemidir... O sanatı yakalamalı ve hissetmeliyiz.

 

<A> biraz yorgunum müsade istesem?

 

Müsaade sizin [A]. Ama bir reklam yapmayı unutttum. "En iyi espriden Hans anlar."

[B] neredesin? Vizeler falan mı var?

 

<> isim benzerliği, bu başka [candaş], ilginç tesadüf

 

Allah Allah. ;=) Beşer şaşar bendeniz... (Bu da anti reklam oldu)

 

<> 37 Zip-Zap mensubuyla görüşmeniz oldu mu, yani bütün kurulu toplayabildiniz mi, bizi Zip-Zap'lılarla tanıştırmak için?

 

Hayır 276'dayız... Kurala uymuyorlar: "Bağdadi de işin bir parçası, Evliya falan yoktur dinimizde" diyoruz ama işin içine evliyaperestlik sokup bizi de çok "Materyalist" buluyorlar...

Mrs.cp çok mekanikmiş, soğuk demir gibi kitaplarını yazıyormuş, buz tutuyormuş okuyan... Miss.ccp ise Fazla deşifreymiş, çok sevgi sözü tekrarlıyormuş, çok basit anlatmaya çalışıyormuş. "Sen onlara gideceğine, bırak onlar bir basamak sana tırmansınlar" diyorlar...

Ben de sunturlu bir e-mail (aslında bir manifesto) çektim. "Herkes eşittir. Kimse kimseye inip çıkamaz. Kibir yok." dedim, "Ben ayağımla tıpış tıpış gidiyorum bakkaldan sigara alıyorum. Bilgi-bilim de böyledir: Manevi/virtual bir değer karşılığında satın alınır ve satılır" dedim...

Buradaki satıştan amacım ARZ-TALEP meselesi ve de aslında Hanifliğin ilk kuralı olan ÖZVERİYLE paylaşmak... Kasmadan, kısmadan, kesmeden, küsmeden, (nefret) kusmadan paylaşmak. O ilahi bir imecedir...

 

<> Sonuçta bu üyelerin hali ne olacak, yani disiplin kurulu veya başka tür bir organ yok mu? Üyeliklerini kim onaylıyor veya devamını sağlıyor?

 

Zigzag (ZickZack, SiegSaga, ZipZap) bir ÖRGÜT değil ki? Mesela şurada bir düzine insanız... Bizim bir örgütümüz yok ki? Birbirimizi çok seviyoruz ama bir örgüt ve organları yok... ZigZag da böyle...

Çünkü zamanında içimizden başkaldırılar çıktı... Thule örgütü ile Rose Croix sapıkları ZigZag'dan kopanlardır. Thule adını (Zül okunuyor) bile götürdüler bizden Thule Nazi örgütüne dayandı. Çünkü Antisemitik idiler. Ama sonunda Naziler de Alois Hiedler'in adamı olunca yağmurdan kaçarken doluya tutuldular ve tam bir Masonik kucağa düştüler.

Bunlardan ikisi-üçü ZigZag ÖRGÜTÜ içinden idi. İşte ÖRGÜT'ün bu  Z A R A R I  var...

Adam geliyor ve içten seni ele geçiriyor. Ama ortada bir örgüt olmayınca (Sevgi örgütümüz yeter bize) kimse ele geçiremiyor.

 

<> Ancak bu gelmeyen veya cevap vermeyen üyeler ne olacak, çünkü gördüğünüz gibi bizim onlarla kontak kurmamız halen çözülmedi.

 

Yani [candaş], biraz daha beklemeliyiz. Çünkü Zip-Zap'ın amacı 104-114 ortak noktası olan 110'da buluşmak.... Tabii biliyorsunuz bunlar 3:110, 104 ve 114.

 

<> Bekleyelim, ancak o üyelere de bildirelim ki biz, 110'da çoktan bekliyoruz. Gurbetçiler olarak doğu dalında doğup batı dalında yeşeren Hanifleriz! Yani biz ne batıdakilerin ne de doğudakilerin olmadığı 110'u çoktan bulduk.

 

Evet, bu ayrı-gayrı olmamalı... Ben iki tarafın da KÜLTÜ>R>ÜNÜ ileri derecede bilen bir bileşkeyim. Onlar kadar batılı, Türk kadar doğulu ve ikisinin ortası da illaki İSTANBUL BOĞAZI'dır. (Mukaddes emanetler de diyebilirsiniz) 110 İstanbul'dur... Olursa oradan/İstanbul'dan çıkmalıdır.

 

<> 110 istanbulu açar mısınız?

 

Evet, Adem  T Ü M  nesnelere   İ  S  İ  M   vermeyi beceren TEK akıllı varlıktı. O bizim genetik babamız...

O halde bizler sadece 50 komut ezberleyen Alman kurt-köpekleri değiliz... Bizim dağarcığımız= Atamızın tüm çocuklarının (kibiri [ki biri] de biziz) dağarcığıdır...

Atam'ın ağzı, burnu, gözleri AYNI yerde duruyor... Kimsenin karnında gözü ya da sırtında dili yok... Bu demektir ki: Tüm insanlar aynı atadan gelmiştir. Bu demektir ki: Tüm insanlar aynı akıllı yapıdan ve ata mirasından kaynaklanmıştır. Tüm insanlar akıllıdır. Maymundan akıllıdır...

 

<> kibiri = ki biri

 

Evet: Ki biri sen ve ben gibi... Hem Q hem f yazınca böyle oluyor işte... Aslında F klavyede kalmam gerekli, öbürünü unutmalıyım beynimden atmalıyım.

Türkçe bilgisayar için en iyi dil. (Şu I, ı İ derdi olmasa) Mesela AŞÇI yazacaksın, Asch-tscher yazıp Aşçı diye okuyorsun. Eğer Bavyeralıysan AşÇA diye de okuyabilirsiniz.

 

<> :)

<> tsch=ç

 

Evet, DSCH=C. Cici diyeceksin mesela dschidschi.

 

<> :)

<> Herkese hayırlı geceler

 

İg. Bye.

Dönelim biraz da Nur suresine...

ZAİD=Çoğalmak.

Zeyt (tı) ise = ARTI demek...

Hani orada ZEYTİN ve AĞACI? Öyle bir laf mı var? Ayette Zeytinden yakılır mı diyor? Daha neler neler...

Zeytin dediği ARTI kutbun STARTER ile tetiklenmesinden ibaret.

Yani ilk anlamı bildiğimiz "Tungsten lambaydı" ama...

İKİNCİ mealinde (Yedinin ikincisi) iş derinleşiyor:

Tabii Adem babamızın mirası kelimelere yönelmek şartıyla... Biraz Tetonlara uzanalım mı? Çook eski bir ırk.

 

<> Teutoniques,  Almanlar?

 

Bunlar kendilerine "GÖK ADAMLARI" derlerdi. Gök=GER

 

<> German!

 

"Allah Göklerin (German) ve yerin (Silis) nurudur...."

Ben size German+YUM desem siz de Silis+YUM derseniz bu ikisinden ortaya ne çıkar?

 

<> silisium

 

Tamam da Germanyum ve Silisyum'u "Atomik düzeyde"...

 

<> Yarı-iletken.

 

Evet, TRANSİSTOR çıkar,

 

<> Diod

 

DİOD çıkar.

Hatta birazdan Tripod/Triac da ayette yer alacak...

 

<> Quadropod da var o zaman iki doğu ve iki batının rabbimin nuru!

 

Üşenmeyelim ve şimdi önce flüoresan tekniğini inceleyelim yanı ayeti rica etsem bir daha paste eder misiniz?

 

<> 24-Nur/35: Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller verir. O her şeyi bilir.

 

Transistor öncesi dönemi anlatıyorum:

Yine faz ve toprak var. Ama bu kez lamba bir yukarı modele terfi etmiş.

"temsili içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir."

Züccac/sıraç bunlar farklı şeyler ve kristalden söz etmiştik. Buradaki sırça içinde artık BİR TEL yok...

 

"O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki"

Tel yok... İlk lambada (ampulde) vardı ama şimdi yok oldu birden...

Pekiyi bu fanus içinde ne var bakalım?

"doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur."

1. Kuzey-güney ya da artı eksi iki kutup var bir kere...

Artıdan başlıyor tutuşturma (Balastları anımsayınız ve SAĞ el kaidelerini) Zaid (Zeytun +) olan kutba ELEKTRONLAR KOŞUYOR.

İçinde tel olmaksızın ve daha da önemlisi EL YAKMAYAN bir lamba bulduk...

 

<> Neon

 

"El değmese bile..." Yani ELİNİZ DEĞEBİLİR, eliniz yanmıyor demektir... Demek ki ilk mealdeki TERMİK ışıma değil SOĞUK ışıma var ve el ile tutabiliyorsunuz fluoresan ampulü.

Fluoresant (fluorışıma) ÇÜNKÜ:

"Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir"

"ateş değmese dahi ışık verir"

Bu FLUORESANS değil mi?

 

<> evet, aynen öyle

 

Hani eskiden fosfor derdik. Saatlere de korlardı, geceleyin ışırdı. Tesbihlerde ve hatta elektrik düğmelerinde halen kullanılıyor.

"O (O halde Allah bu teknik aletler gibi değil) nur üstüne nurdur."

(Bu, Allah'ımızın bir ADIDIR.)

 

"Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller verir. Allah her şeyi bilir."

Çünkü ayetin başından beri gelen bir MATEMATİK şema var. Örneğin "Onun nurunun MİSALİ" dediğinde bir parantez açılıyor. İçine tüm elemanlar yazılıyor, kesişim birleşim yöntemleriyle parantezin kapandığı "Allah (Alimlere) temsiller=Misaller veriyor" diye bitiyor ayet aslında...

Bu son misal kelimesi ise "KAPA PARANTEZ" demektir.

Aç parantez ile kapa parantez (misal ile başlıyor ve misal ile bitiyor) arasında BOŞ CÜMLE VAR. (Boş set, boş küme de deniyor)

Şimdi gelelim yine başa dönelim:

Çünkü boş cümle bana VAKUM lambasını veriyor:

"Allah göklerin (seyyar) ve yerin (soket) nurudur."

"Onun nurunun misali"

"O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir"

Bu flaman gömlekli bir lambanın TIPATIP çizimidir. Bu çizimi bulan kişi YİNE TESLA'dır.

 

"Doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur."

O radyo lambasıdır, sesleri kaydeder. Akımın şiddetine göre "azalıp çoğalarak" bu ışımasını (örneğin seyrettiğimiz filmin kenarına ses çizgisi olarak yazar. Ya da teyp bandına yazar.)

Buradaki zeytin nedir? Zeytin=ANOT.

Şimdi görüntü lambasını yapıyoruz:

Öncelikle bir kuzey ve güney kutupları var. Ama üçüncü bir AYAK daha ekleniyor: Anot. Böylece anot-katod kavramlarına da geldik.

Orada akan nedir? Katod ışınları yani elektronların bombardıman etmesi...

 

"Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir."

Böylece vakumlu TÜPE geçtik: Zn2S (çinko Sülfür) sürdük.

Bilirsiniz Katod tüpleri ve/veya TV tüplerini Anot Katod ve Antikatod ile üçlerler.

Kelimeye dikkat ediniz: Katod zaten eksi (Kuzey) demek. Anod ise tersi (Artı ve Güney) demek...

Ayrıca bir ARTI daha var=ZEYTUN. O bir artı var ya... Katod'un tersi demek, ANTİ-KATOD demek. Eksi olan katodun TERSİ (ANTİSİ) ne olabilir?

Yanıt Kur'an misalinde: "ANTİ-KATOD"

TV'yi de bulan TESLA idi...

Vakum tüplerini ona borçluyuz, tıpkı flamanlı lamba gibi...

 

<> Flaman=Flemenk?

 

(Flame=Flama=Gömlek, bayrak vb. Flamme=Yangın, Flamoire...)

 

<> ok... hatırladım lüks lambalardaki flaman=gömlek :))

 

Evet :=)

Sonra bu sayısız lambanın işini gören TRANSİSTOR bulundu. Germanyum'u ve Silislum'u alınız.

"Nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir."

Yani Çinkosülfür'ün ve zeytin PLAZMASInın plazma ekranların, Likid kristallerin tanımı yapılmış ve yarı iletkenler çağ atlamış. (Monitorlar plazmik ve LCS)

 

<> Artık hologram gelmeli...

 

Çinko sülfür bilindiği gibi Gümüş nitrat gibi ışığa duyarlıdır. Bu ikisinin karmasından oluşan teknolojinin adı da Sıvı kristalden ibarettir. CAM (Serac) değil Züccac=KRİSTAL ama zeytin yağı gibi akan yani SIVI BİR KRİSTAL...

Nurculuğu bir kenara bırakırsak buradaki nuruna erişmek (Nail olmak) ve bu misalin verilmesi çok önemli çünkü şimdi de dördüncü mealinde LASER ve HOLOGRAM tekniği var:

İsterseniz onu ve izleyen "UFO" motorunu ve onu izleyen "Tarık" aygıtını yediye tamamlayacak biçimde CUMA sohbetimizde devam edelim. Çünkü Saat 03.00'lere yanaşıyor. Bana değil sizlere yazık olmasın.

 

<> inş. İg herkese

<> Biz şimdi 4. evrede miyiz, yani 4-5 arasında mı?

 

Hayır daha integre devre/Silisyum Chip'i (Mini yonga) var. Bunu izleyerek Holografik hafıza ve holografik yapay zekayı anlatacağım. Sonra "UFO" motor teknolojisinde sıra. Ondan sonra da resmen ZAMAN YOLCULUĞU aygıtını yine bu ayetlerden ap-açık ve detaylı çıkarıp sunacağım Allah İnşaa ederse.

 

<> Herkere i.g.

<> Peki hocam çıkacak kitabınızı nerden nasıl temin edebiliriz? Konusu ne olacak??

 

[B]'a borçlu olacağız bu kitabı. Hemen çıkması için Cuma koşuyorum ve matbaada başında ben duruyorum... Sonra da gelip "Çıktıııııı!!!" diye burada cerbezelik yapmak istiyorum. Sağol [B], tekrar teşekkürler... O insanların da ayıbını örtmüş oldun böylece...

 

<B> inş

<> ig

 

Evet sırada geronimoooooooo var.

 

<> Peki hocam kitabın konusu nedir, diğer serilerin devamı mı yoksa yeni mi?

 

Ben hep yeni yazarım. (Reklamdı)

Kimsenin bilmediği, akıl etmediği herşey benden sorulur. (Ne reklamdı ama)

Bilinmezleri bilinir yapmak benim görevimdir. (Reklama bak reklama)

 

<> İyi reklamdı, yani güzel reklamın en heyecanlı yerinde film koydukları reklam gibi reklamdı

 

Ne yapalım ben de kimse beni reklam etmesin diye kendimi reklam ederek, silahı ellerinden alıyorum. Başkası beni reklam edince yüzüm kızarıyor, ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama ben kendi reklamımı yapınca 100süzlükten dolayı 100üm kızarmıyor.

 

<> Hızır'ın değişik kişilerin görüntüsünde belirdiği doğru mu?

 

Hızır her çağdaki kendi görüntüsüyle görünür. Mesela babanızın 18 ila 78 yaş arası HER DÖNEM fotoğrafı gibi...

 

<> Yani diyelim doğuştan yüzünde bir ben var, her çağda o ben gözüküyor değil mi, ancak genç ve yaşlı

 

Evet. Hızır Çağlar içine yayılmış (7500 yıl) görüntülerini hangi çağa girdiyse O RESİMDEKİ HALİYLE görünür. O bir mesajdı ve yerine gitti (NY)

Ben kaçıyorum, imza:

Geronimooooooo

oooooooooooooooooooooooooo

 

<> i. geceler

<> Cerinimo'yu bulmamız gerek, nedir bu meret?

 

Paraşütüm açılsın konuşuruz.

 

<> Geronimoyla ilgili ipuçları verin

 

Kızılderili reisi geronimo....