Chat
n° 019 - Tarih: 11 kasım 2001
Not-1:
<> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir,
sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir.
[] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın
Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının
yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde
bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız
her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com
adresine bildirebilirsiniz.
[] Kaptan aiberg nickiyle bağlandı
<> selam iyi akşamlar
<> slm
slm&slm hnf's.
<> selamınıza selam aiberg
18 dakika sonraki konumuz
belli. Artık Hızır-Musa bitiriyoruz.
<> inşallah
Büyük sır kapılarını
aralamıştık bugün açıyor ve noktalıyoruz. Geçen
haftadan sorular vardı, onları hatırlayanınız var mı?
Benim HD çöktü, bunu [candaş] iğreti olarak chat için ayarladı.
O yüzden geçen Cuma tadım tuzum yoktu. Ama şimdi buna alıştım.
<> geçmiş olsun.
Sağol, bu iki chat'i
[candaşa] borçluyuz. O eve kadar gelip halletti. Çooook işi birden
halletti. Hem de üç kişi birden geldiler. Hoşgeldiler...
<> Estağfirullah hocam
İyi haber: Kitabımız
ikinci hafta gıcır gıcır elimizde olacak. Bir diğer
iyi haber daha: Kitaplardan bir kısmı Kırgızca ve Boşnakça'ya
çevrilmeye devam edilecek.
[] 2017 notu: Bahsedilen kitaplar bazı
sorunlardan dolayı yayınlanamadı
Kırgız soydaşlarımız
çok ilginç insanlar: Aydın İslamcılar... Biz gibi. Daha doğrusu
kendi payıma konuşayım ben gibi: "BEN DİN İÇİN YOKUM DİN BENİM İÇİN
VAR"
Din Allah'a giden bir yol değil;
Din, "Kul hakkı geçmemesi" üzerine
kurulu... Din dürüstlük çabalarımızın tümü.
<> Geleceğe taşacak bu kitaplar.
Benim torunlarımın bile, tekrar tekrar okuyacağı düzeyde ve
bilimsellikte tüm yazdığınız kitaplar hocam
Sağol. Kur'an her çağın
kitabı ya... Ben de onu örnek alıyorum.
Ve DİN... Dünyada DİN
yoktur.
<> Din, "nomos" mu?
Evet, bir NAMUS olayı...
Şimdi meramımı
anlatmaya çabalayacağım:
1. Allah bir kere "OL" dedi CANSIZ oluverdi.
2. Cansıza RUHUNDAN ÜFLEDİ. Evren genişledi/şişti.
Kurallar kondu. Allah hiç karışmadı/karışmıyor.
Ruhundan üfledi.
Bu kalubela olayı...
Allah'ı bilmekle yükümlüyüz. Bilmek ise BİLİM ile olur dedik. Allah'ı BİLECEĞİZ. Allah'ı öncelikle BİLECEĞİZ.
Kaç tane?
Allah sıfır tane değil
önce bunu bileceğiz.
Yarım, çeyrek değil.
(Aksi halde biz onu yaratmış olurduk haşa) İki tane değil...
Üç (Teslis) değil...
O bir tane... Önce bunu
bileceğiz.
Bu DİN DEĞİL. Bu doğrudan Allah'a verilmiş bir
MİSAK, ahit, yani Kalu Bela
sözü... BU DİN DEĞİL...
BU FITRATIMIZ...
Pekiyi din ne? Din bu fıtrat
üzerine olan ETİK'ler... Kulun
kula (Abidin abide) borçsuz borcu sıfırlanmış ilişkileridir.
Tüm dinler İSLAM'dır. Ama tümü... Ne
kadar din biliyorsanız hepsi İSLAMİYETTİR.
Nuh suresine bakınız.
Eski tüm dinler orada...
VİDD
(Vedda Buda, Buddha), Yeğus-Yeüke-Nisra ve Suvağa (Suva, Şiva).
Hepsi İslamiyetti. Bursa'nın kestane şekeri gibi bozuldular.
Nasıl bozuldular?
Önce mezheplere, sonra
tarikatlara bölündüler. Tarikatlardan BİRİSİ
yaygınlaştı ve o dine hakim oldu...
Budizm ve Hinduizm
birbirinden çıkmadır. Budizm içinde Taoizm, Zen Budizmi, Lamaizm gibi
yığınla TARİKAT
var...
İşte bu barikat
(Mezheb) ile tarikat (Zehab) bir dinin yoldan çıkmasına neden olan TARİHİ bir vakıadır.
Bu kaçınılmaz
dejenerasyondan kurtulmak için bizlerin bozup bozup, yerine yenisini aldığımız
sonra da onu da bozup yeni bir din beklemek gibi hıyarlıklar yapmamız
yüzündendir ki, Yüce Allah, son sözünü söyledi:
"Herkes islam",
"Ey Resulüm sen de İslamsın!"
Ama bu yetmez!
"Atan İbrahim
gibi, H A N İ F
olacaksın."
Bu kadar din içinde HANİFLİKTEN DAHA GÜZEL BİR DİN
VAR MI?
[] Nisa/125: Güzellikler sergileyerek yönünü
Allah'a teslim edip Hanif İbrahim
Milletine tabi olan kimseden din bakımından
daha/en güzel kim olabilir? Allah İbrahim'i
dost edinmiştir.
Hz. Musa ümmeti çok inançlıydılar...
Musa onları 40 gün için yalnız bıraktı. (Tur dağına
çıktı) Başlarına da yine peygamber olan kardeşi
Harun'u bıraktı. Döndüğü gün Aman tanrım!!!
<> Öküz yapıp taptılar
Evet. Bir altın buzağı
ve Samiri alçağı...
Dünyanın en köklü dini
40 günde bozulmuştu...
<> Hem de kızıl deniz mucizesine
rağmen
Ardından Zebur geldi. 4
Ayda bozuldu. Allah'ımızı şair yaptılar, Kudüslü kadın
kullarına aşık olmuş bir Yahowa?!... Onlara şiirler
yazıyor "Yeruşalim kızları" diye... Böyle tanrı
olur mu? 4 Ayda da Zebur (ZAMİR)
dini bozuldu...
<> Hehuhe yahudiler hocam herşey
beklenir...
Evet, herşey beklenir...
Tevrat dinini bozan Samir
idi. Zebur dinini bozan Zamir idi.
Sonra İncil dini geldi:
O da dört yıl yaşadı... Paulus elinde bir bozuldu bir bozuldu ki
sormayın. Paulus'un lakabı ise çok ilginç: Zimr.
İslamiyet ise 40 yıl
dayandı. Asrı saadet Resulullah dönemi+dört halifeden ibaret olan 53
yıldır. "Andolsun Asra..." bunu anlatmak içindir. "İnsan
Husr(an)da..."
Yani Peki Asrı saadeti,
Asr'ı bitiren alçağın adı neydi?
AMR İBN ÜL AS
Samir, Zamir, Zimr ve Amir...
Amr=Amir demek.
Eğer HAKEM hakem olsaydı (Allah'ımızın
adı el HAKEM'dir) Muaviye'ye
geçit vermezdi... Din ikiye bölünmezdi. Mezhebler ve tarikatlar O L
M A Y A C A K T I .
Size yemin ederim ki, hakem AMR İBNÜL AS hakem olsaydı,
hakemliğin hakkını verseydi, Ali, Hasan, Hüseyin, Cafer, Zeynel
Abidin ve tüm Ehli Beyt öldürülmeyecekti... Tek bir din, tek bir HANİF din olacaktı.
Size yemin ederim ki hakem AMR İBNÜL AS hakem olsaydı...
Hakemliğin hakkını verseydi. Hz. Ali, Hasan, Hüseyin, Cafer,
zeynel Abidin ve tüm ehli beyt öldürülmeyecekti. Tek bir din tek bir HANİF din olacaktı. Bir A M
İ R bin AS bütün bu rezaletleri yaptı...
O bir SAMİR idi. Ebu Süfyan FİRAVUN.
Oğlu Muaviye NEMRUT. Onun oğlu YEZİD ise İBLİS. Çağımızın Süfyani liderleri
ise birer HAMAN...
<> 72 fırka deccalin safında...
bir tek hanifler mehtinin yanında... gelecekte bir gün gelecek.
Evet, budur zaten...
Hanif odur ki, Sizi NEMRUD ateşe atacaktır.
Biliniz ki "Ey ateş
serin ol" emrince tüm Hanifler yanmayacaktır, Cehennem HANİF'ten korkar... "Git seni
yakamıyorum ey İbrahim'in milletinin bireyi" der...
Duysaydınız eğer...
<m> Allah razı olsun.
[M] hoşgeldin.
<m> Hoşbulduk hocam
Bilgisayarım kazaya uğradı,
seninle irtibat kuramadım. Bu bilgisayarı [A] onardı. Geçici
olarak HD'yi mirc'e açtı. Allah
hepinizden razı olsun...
<m> Biz de yanında eleman olabilirsek
ne ala...
Hayır kimse benim yanımda
olmayacak... Gerçek (Bilim) ve Hanif din yukarıda "Sabıkun diye bir yerde". Hedef orası.
Ben belki gelemeyebilirim. Oraya gidin, gelebilirsem orada buluşuruz inşaallah...
Çünkü çok yaman bir riske
girdim. NİYET ETTİM ALİM
OLMAYA. Son nefesimde bildirecekler. Eğer Alim olmuşsam iki
ihtimal var. ORTASI yok!!!!
1. Ya Sabıkun'a
2. Ya Sekar'a...
Sekar Cehennem altı bir
Cehennem. Sabıkun Cennet üstü bir Cennet...
Alim olmaya niyetlenenin ORTASI yok. "ÜÇ
SINIF OLDUĞUMUZDA"
Alim ya ÜST sınıfa gider
ya da dördüncü sınıfa (SEKAR'a).
Onun için ben riskliyim.
<> Biz de o riski paylaşırız
Benim yanımda değil,
Hz. İbrahim'in makamı yanında olun. Orada randevulaşalım...
UMULUR ki, Alim olurum... Buluşuruz...
<> İnşaAllah
Canı gönülden inşaallah...
<> Hocam Hanif'i siz bize öğrettiniz
artık yanındayız.
Zaten yanyanayız
dostlar, gönül mekanındayız.
<> inşallah, ilk ve son hedefimiz ibrahim§ makamı
<> Körü körüne değil
Evet İB+RAHİM makamı zaten KÖRÜ KÖRÜNE değildi ki?
13 yaşında Allah'ı
aradı. Babasının putlarını, ay güneş ve yıldızları
sorguladı. Allah'ı sorguladı. Allah'ı rahatsız
edercesine sorguladı. Allah Cebrail'i gönderdi. (Cebrail'i gören
otomatikman Resul olur)
Cebrail'i kovdu: "Sen şeytan
mısın nesin git" dedi, "Benim beynimde biçimlendirdiğim
ALLAH, ben burada zırlıyorum,
kapris yapıyorum diye inip bana görünecek bir kişi değildir"
dedi. Cebrail'i kovdu, "Allah geliyorsa kendi gelsin/beni götürsün"
dedi.
Allah İbrahim'e tecelli
etti. İbrahim, "Sen sahiden Allah mısın? Beni MUTMAİN et, kalbimi doyuma ulaştır"
dedi.
Allah İbrahim'e "ALLAH OLDUĞUNU İSPATLAMAK"
durumunda kaldı... Bunu hiç bir kuluna yapmamış ve yapmayacaktı...
İbrahim mutmain oldu ama
öylesine HANİF idi ki... Hiçbir
şey onu aslında doyurmuyordu:
Ezelden diğer resuller
ve nebiler gibi "ELÇİLİK
defterine yazılı değildi". Cebrail onun yaygaralarına İNDİĞİ için
otomatikman PEYGAMBER oldu. O
peygamber olmayı istememişti ve sevmemişti. DAHA çok istedi.
Velayet makamı (Dostluk)
istedi.
Allah velilik teklif etti.
"Yüzbinlerce peygamber milyonlarca
VELİ var, ben ne yapayım
bu ikisini?" dedi...
Allah "Ne
istiyorsun" dedi. (Allah Samed'dir biz isteriz O verir.) "Ben senin
yanıbaşında tek bir DOST
(Halil=Ebedi dost) olmak istiyorum."
Allah Arş'ına, Ğaybına
kimseyi MUTTALİ ve ortak
etmeyen Allah "Pekala DOSTUM"
dedi, "Seni Arş'taki misafirhanem sayılacak olan Makamı İbrahim'e,
yanıbaşıma ve Halilullah ile Halilürrahman olarak alıyorum.
Sana Arş'a DEĞEN en yakın
makamı veriyorum.
Senin gibilere bir de CENNET üstünde (Sidreden Arş'a
kadar olan bölüm) bir SÜPER CENNET YARATTIM. Sana sen gibilere 'İbrahim
Milleti" dedim. Onlar için buraya bir CENNET'i
daha oluşturdum. Makamı İbrahim senindir ey DOSTUM" dedi Allah...
"ALLAH İBRAHİM'İ DOST EDİNMİŞTİR!"
(Bu ayetti)
Siz ve ben yani biz İbrahim
Milleti Yani Hanifler Allah sizi İnşaallah Cennet'e göndermez. İnşaallah
Cennet'e girmezsiniz... İnşaallah sizin yeriniz SABIKUN denen Naim cennet-üstü-cennet olur.
<> İnşallah
İnşallah sizler İbrahim'in
kucakladığı ve Allah'ımızın Cemali şerifini
görenlerden olursunuz. Siz inşallah sabıkun üs sabıkun (Allah'a
teğet olacak kadar yaklaştırılmış) ve
Mukarrebun'a layıksınız.
"Bir kaç huri istemem
Cenneti BANA SENİ GEREK SENİ"
diyen kimdi?
<> Yunus Emre
O da bir HANİF idi... Hiçbir kitabında hiçbir şiirinde/dizesinde
ve fikrinde "Mezheb, siyasal İslam, fıkıh, şeriat,
Hizbullah" gibi bir tek lafı yoktu. O
H A N İ F idi...
Bunlara zerrece itibar
etmedi. Hanif idi. Onun için Cennet'i istemedi.
Cennet, Cehenneme konmayanlar
için alternatif bölgenin adı. İyi de Yunus Emre ve HANİFler için ise "Bir
önkabul salonu". Asıl olan Mukarrebun/Sabıkun/Naim idi.
<> slm&slm
Slm.
Adrianinos.
<adrianinos> Efendim
Adriya=Burhan yani fırtınalar
denizi demek. Adriyatik gibi... Edremit=Adremitos=Fırtınalar ülkesi. BURHANİYE=Burhanlar fırtınalar
kenti... Ve Orhaneli'nin adı... Malatya
<Malatyali2> Efendim
Eski adı Melitta.
Malatya değil Melitta.
Ama başka başka
yerler de var kökenlerimizde...
Kafkaslar. Orada Kartalın
tepelerinde yaşayan Balkarlar (kendilerine Malkar derler) bir de oradan
akan bir çay vardır. Karaçay derler ki, onlar da Vadide yaşayan
Malkarlar'dır.
<> Kabartay
Karaçaylar ile Çerkezler bir
çayın iki yakasında yaşarlar. Malkar (Balkarlar) da Kabartay
(Gabardiler) ile birlikte yaşarlar...
<> Kökleri kıpçak türkleri değil
mi?
Malkaraçaylar, Kıpçak'tan
öte İSKİT (SAKA) Türklerinin ta kendileridir. İnanmazsan
Malatyalı'ya sor. Hani şu kızları da
savaşan efsanevi Skitt türkleri...
<> Bilinen en eski Türk medeniyeti, İskit-Saka.
(Kaynak Heredot..)
Doğru...
<> Amazon efsanesi onların kadınlarından
kalma.
Evet doğru. Efsanevi
Kraliçe Tomris (Asıl adı Temirus=Demir kadın). Adını
Amazon nehrine ve ormanlarına kadar verdi...
Saka'lar Oğuz değildi
Kıpçakça konuşan boylardandı. Karaçaylılar işte bu İSKİTLER'in uzantılarıdır.
<> Afedersiniz kesiyor olacağım
ama konu amazon kadınlarının Türk olup olmadığı mı?
Hayır Karaçay
Türkleriydi. Mesaj yerine gitti..
Konu şuydu: "DİN İÇİN Mİ VARIZ?"
yoksa din ARAÇ insan AMAÇ olduğuna göre "DİN Mİ BİZİM İÇİN
VAR?"
DİN BİZİM İÇİN VAR.
Dünyada meşrebimizin
yöntem biçimine DİN diyoruz.
Ama as'lolan din değil D İ N G Ü N Ü ...
YewmidDİN.
O da dünyada değil!
DİRİLİŞTE...
Kurulacak olan düzenin ilk
günü YEVMİDDİN bir gün ki
bin yıl.
Aman Yarabbi... 365 bin tane
gün.
İnsan ömrü 100 yıl
olsa bile tam on tane insan ömrünü ucuca ekliyorsunuz.
<> el yewmu l âkhir = yewmu'd-dîn?
Ahir=SON ile
<> Farklı görecelilikler söz konusu
olduğunda o ortamda bulunan canlılar için böyle bir süre gayet doğal
bir süre olur, değil mi?
Elbette doğal olurdu
ama... Güneş bir MIZRAK BOYU başımızda
ve Cehennem de yalazlarıyla bizi yalamasaydı, o gün normal olurdu.
Ama değil... O gün bir dehşet günü...
Haşa Allah Zalim değil!!!!!!
"Ama onlar nefslerine zulmediyorlardı" diyor Allah'ımız.
Bunu biraz açalım:
Biliyorsunuz Cehennem'in en üst katı ZEMHERİR
soğuğu (Mutlak soğuk
derece) böylece burada SOĞUK AZABI
vardır. Cehennem aslında budur. Ammma
<> 0 Kelvin =
Evet sıfır
kelvin...
Duymuşsunuzdur,
Cehennemin en üst katmanında "ZEMHERİRİYE"
azabı var. Yani Cehennem dediğimiz yer soğuk bir ortam...
Ammmmaaaaaa, YAKITI (-1 Kelvini) oraya götürüp de
orayı tutuşturan kim? Kim kendini kundaklamış ve yangına
atmış?
Allah mı ona eziyet
ediyor? Yoksa O mu nefsine eziyet ediyor.
Niçin bir bidon benzinle oraya
gidiyoruz anlamıyorum? Niçin kendimizi tutuşturuyoruz?
Kutupta ateşin olmadığı
yere "ATEŞ"
götürüyoruz ve kendimizi yakıyoruz.
Allah bize eziyet etmiyor,
biz kendi nefsimize zulmediyoruz...
Cehennemi kızıl ateşe
boyayan da, Cenneti yeşil zümrüt'e boyayan da biz değil miyiz? İkimiz
de aynı kişi değil miyiz?
Hani demiştim ya, alın
bir HURİ'yi koyun cehenneme, bu
kadar iğrenç bir görünüş daha bulamazsınız.
<> Ama olayın özüne baktığımızda
Allahü Teala da bundan haberdar ve senaryonun bu noktaya gelmesi onun bilgisi
dahilinde değil midir?
Kader yanıtına
sonra geleceğim, şimdi bu konuyu biraz ilerletelim:
Cehennemdeki iğrenç
teke, irin ve gaita kokularını alınız, getiriniz Cennet'e (Ters polarizleyin), adı Miskü amber... CENNET kokusu.
Seslerin en çirkini olan eşek
sesini (Lokman suresi) alıp cennete koyun: 7 değil 7 trilyon notadan
oluşmuş en güzel ses olacaktır.
[] Kaptanın bağlantısı
kesildi, tekrar bağlandı.
Evet konuya dönersek ve
özetlersek:
Cennet ve Cehennem birbirine
zıt (Biri levitik diğeri gravitik) iki ortam. Bir nesneyi (Koku, tad,
insan, ses, yüz-güzellik vb.) iki ortamdan hangisine korsanız ona göre
güzellik-çirkinlik ya da temizlik-pislik kavramları oluşuyor.
Kevser şarabı/şerbeti,
öteki adıyla İRİN
nehri.
Tuba ağacı ve muhteşem
meyveleri, öteki adıyla "ZAKKUM"...
Bunu neye benzetiyorum
biliyor musunuz? Allah "KOYU YEŞİL
İRİ GÖZLÜ" hurilerden söz ediyor.
<> Yedi Cennetin ve Yedi Cehennemin 'fiziki' yönlerini bir kitapta toplasanız?
Tabii... Artık biz Ortağız...
Bu bir ortak karardır ve Cennet-Cehennem (Sabıkun-Sekar, Arasat da
dahil) yeni kitabın konusu olabilir inşaallah...
<> Kitaplar artık peşpeşe
gelirler inşallah
Evet Milat demek KİTAP demek. Madem 53 yıl
kazandık (İNŞAALLAH
yarından daha önce gerçekleşti) o halde artık yeni kitaplar ve
yeni bilim dalları zorunlu olarak üstlenilmiştir.
Hani o potansiyeli daha önce
ufaktan ima ediyordum. (Hologramlar=Halü-gramlar, Hole-gramlar, Halow-gramlar,
Hollow-gramlar, Holly-gramlar, holygramlar, Whole-gramlar.) Bunların her
biri bir KEHF (Topoloji bilimi).
Oysa 2053'te bunlar açıklanacaktı.
Kimse bilmeyecekti ya da tek olarak HOLOGRAM
kelimesini bilecekti. Topolojik olarak Halo (Halau ve Holoistik uzaylar).
<> Cennet ve Cehennem'den bahsederken; Peygaberimiz bile Cennet ve
Cehennem konusunda bu kadar çok ayrıntılı bilgi vermemiş,
artı olarak cennet ve cehennem gerçekte teşvik unsuru ve/veya
yönlendirici unsurlar olarak ele alınması gereken şeyler değil
midir? Yani as'lolan cennet ve cehennemden ziyade, insanları umacı
korkularıyla korkutmaktan ziyade Yunus-Emre yaklaşımıyla
yaklaşmak daha doğru olmaz mı? Allah ve İnsan yaklaşımıyla?
Allah RESTİNİ çekmiştir: "Kul hakkıyla gelmeyin,
kul hakkı CEHENNEME ODUN ve
bekleme azabı" gerekçesidir diye...
Allah zalim değildir
elbette, zalim olan bizim NEFSİMİZE
yaptığımız işkence = Zalim biziz, nefsimize zulmeden
biziz. Ya da zulmetmeyen ehli Cennet de biziz...
<> Hocam topoloji tam olarak nedir?
<> Topoloji ile matematik birdir, biri
rakam diğeri çizgisi
Evet: TOPOLOJİ=KEHF=MAĞARA. Yani R A
K İ M 'in (Rakamın matematiğin, aritmetiğin) GEOMETRİSİ'dir.
<> Kartezyen olarak mı? Yoksa bir
hacim-alan olayı mı?
Hayır kartezyanizm bir
bileşen (component) Cebir skalasının artı eksi enine giden
eşeline, bir de dik soyut sayı (imajiner artı ve imajiner eksi
cebiri) boylamı çiziyorsak bu ANALİTİK
için yeterlidir.
Ama şimdi 53 yıl
sonraki bir bilim bulgusunu getiriyorum: biri somut diğeri soyut ARTI buna dik baktığınızda
gözünüz ile kağıt arasındaki dikme...
Burada cebir analitik olamıyor...
Synthetic oluyor...
Bilinç boyutu devreye
giriyor. Yani Hologramı (Laser teknolojisiyle elde edilen üç boyutluyu)
bir de EKSİ üç boyutlu olarak
çizebiliyoruz.
Bu boşlukta insan değil.
Dolulukta bir İNSAN BİÇİMİNİN
OYUĞU anlamına geliyor.
Geceleyin beyazlar giymiş
bir insan objektife poz veriyor... Bunun negatif diasında BEYAZ bir fonda "SİYAH GİYMİŞ"
bir insan göreceksin.
Beyaz fon=ETHER=Esir'dir. Yani bir DOLGU maddesidir.
Ondan bir oyuk açmış
ve o boşluğa insanın matriksini (Kalıbını) oymuşsunuzdur.
Bu pozitif dünyada insan = quantlar topluluğu (Diapozitif) ve boşluk
ise adı üzerinde vakum/boşluk.
Ama bunun tersi dia negatifte
ise evren bir alçı bloku... İnsan ise, oradan bir OYUNTU yani boşluk...
Çünkü Takyon sisteminde QUANT yoktur.
Işıktan hızlı
sistemde quantlaşma yerine bütünsellik=Küll=Globularlık, tümellik
vardır.
Işıktan hızlı
sistemde kesinlikle belirsizlik ilkesi yoktur, her şey determinedir.
(Böyle olunca da hesabımız görülüyor ve herkes gideceği yeri KESİNKES biliyor.)
<> Bu arada hocam kısa bir ara
verebilir miyiz?
Ara mı vereceğiz?
<> Bir şey var da: "Ace of
Base"i bilen var mı? Çok özür dilerim ama ilginç birşey
Estağfurullah, burası
aynı zamanda buluşma yeri, böyle şeyler için özür dilenir mi aşkolsun?
<> Evet İsveçli bir grup.
<> Metni yapıştırıyorum:
<> all that she wants...
<> laudate omnes gentes laudate /
magnificat in secula
<> et anima mea laudate / magnificat in
secula
<> happy nation living in a happy nation /
where the people understand
<> and dream of the perfect man / a situation
leading to sweet salvation
<> for the people for the good / for
mankind brotherhood
<> we're travelling in time / ideas by man
are only that will last
<> and over time we've learned from the
past / that no man's fit to rule the world alone
<> a man will die but not his ideas / happy
nation...
<> we're travelling in time / travelling in
time
<> tell them we've gone too far / tell them
we've gone too far
<> happy nation come through / and I will
dance with you
<> happy nation / happy nation...
Wallahi bu çok ZigZag
kokuyor... Bunu bir araştırayım. Kim bunlar ki Graceland benzeri
şeyleri biliyorlar?
<> Ben de şaşırdım.
<> The most fantastic fairy-tale success
story of the 90s is all about the Swedish Pop wonders Ace Of Base, the
brothers-and-sisters team of Jenny, Jonas and Malin Berggren with their family
friend Ulf Ekberg.
<> Jonas Petter Berggren was born March
21st,
<> Ulf Ekberg ilginc
Ek İsveççe, ingilizcesi
ise Egg, Dancası Ai, Almancasını da siz bilin bakalım...
<> ei
Şimdi bir dağ sivri
ise SPİTZBERG deniyor. Kambur
ise YUMURTA ya da yarım yumurta
anlamında Ek, egg, Ei, Ai deniyor...
Aiberg ile Ekberg aynı şeyin
iki lehçesi.
<> Akraba mı yani?
(İsveççe ge=Yya okunur.
Örneğin Sverige=Sverya.)
<> egberg
Evet Norveççe Egberg. K önüne
ince sesli harf gelirse isveççe K harfi Ç okunur.
Bunun gibi G'ler de Y okunur
yerine göre...
Eg, Ek=EY okunur. (Ei de ey okunur, Almanca ei=Ay okunursa da skandinav
dilerinde ei=ey okunur.)
<> O zaman Ulf Ekberg=Ulf Aiberg
Ekberg benim soyadımın
İSVEÇÇEsidir. Norveççesi de EGBERG (Eyberg okunur).
<> ing. Eggberg
Ya da Egged-Mountain. KUBBE-DAĞ.
Bir öğretmenim vardı,
adı Egmont idi. O geldi aklıma şimdi... İngilizcesi Egg'den
çıkmıştır. HUTCHBACK
olmuştur Egg'in Hani Notr Dam'ın sırtındaki kambur...
<> Yoksa film montajlarında kostümün
altında siz mi vardınız? :)
:-) espriyi sonra gördim.
Güldüm...
<> Sonuç ne?
Sonuç bu iş biraz
Graceland kokuyor...
Ama bir şarkı var
ki o çok önemli. Agnes, Björn bestesi. Onlara ABBA da deniyor. 2050 müziği tarzı o işte...
<> Hangi şarkı
Danseden Kraliçe. "You
were the Dancing Queen".
O şimdiki isveç
kraliçesi değil aslında...
İleride öyle bir sistem
oluşturulacaktır ki...
Düşünün bir Cumhurbaşkanı
var... Bir de başbakan... Yetkileri belli ayrıklıkları
belli... Ya da bir kentte Vali var ayrıca Belediye başkanı
var...
Şimdi şöyle bir düşünün:
Cumhurbaşkanı=KRALİÇE.
Başbakan=Onun kocası ya da partneri... Vali=Kraliçe. Belediye Başkanı=Onun
eşi... Bu ikili bir liyakattır.
Böyle bir sistem sizi rahatsız
eder mi?
<> Çok memnun oluruz tabii seçimle başa
gelmişlerse
<> Beni biraz rahatız eder
<> Pek hoş değil.
<> Burada devamlı kadın daha
yetkili verdiğiniz örnekte
<> Aile şirketi mi ülke yönetimi mi?
<> Saltanat gibi değildir inşallah
Mesela: Sayın Cumhurbaşkanımızın
eşi=KRALİÇE, kendileri de=BAŞBAKAN...
Ya da bir Kentin Valisi=Kent
kraliçesi anlamında=Fürstin. Eşi/ortağı ise kentin belediye
başkanı ve/veya tersi...
Hangisi Mayor işini daha
iyi biliyorsa o Burgermeister ya da meisterin olur.
Biri Vali (Düzine sisteminin
valisi)
Diğeri ise o kentin
(Hansa=Kendine yeterli kent devleti, site devleti demektir.) Belediye başkanı.
(Makropol kentlerde onlara
Herzog da deniyor olabilir mi acaba???)
<> Ben konuya fransız kaldım
<> Bu sorunun nedeni nedir?
Böyle bir sistem ilk kez
yürürlüğe konsa, sonra da bu ÇİFT
kalkıp bir dansetselerdi Bu şarkıya ben "Dancing
Queen" derdim.
<> enteresan
Yani neden Dancing King
(Danseden Kral) değil de kraliçe? Çünkü bu SİSTEMİN ilkini haber veren bir DANS!
Mesela Tansu Çiller ile
(elbette eşi değil) partneri olan diyelim ki Sayın Sezer, ikisi
aynı köşkte, biri protokol-formalite ve veto vb. işleriyle, diğeri
de protokolden tam arındırılmış salt devlet işleriyle
uğraşıyor.
Halbuki bu sistemde iki taraf
da protokol ve merasim-seramoniyle ilgileniyor...
Köşkte kokteyl var, yarın
da Anıtkabir'e gidilecek, CBaşkanı dönüşünde karşılanacak.
(İmza Çiller)
Bu Başbakan iş
yapabilir mi?
<> Hocam dancing queen lyricslerini
göndereyim mi?
Tabii ki lyricsleri biriniz
de tercüme ederse beni kurtarırsınız.
<> Oh, You can dance, you can jive / Having
the time of your life
<> Ooh, see that girl, watch that scene /
Digging the dancing queen
<> Friday night and the lights are low /
Looking out for a place to go
<> Hm, where they play the right music /
Getting in the swing
<> You come to look for a king / Anybody
could be that guy
<> Night is young and the music's high /
When you hear the right music
<> Everything is fine / You're in the mood
for a dance
<> And when you get the chance / You are
the dancing queen
<> Young and sweet, only seventeen /
Dancing queen
<> Feel the beat from the tambourine / Oh
yeah
<> You're a teaser, you turn 'em on / Leave
'em burning and then you're gone
<> Looking out for another / Anyone will do
<> You're in the mood for a dance
<> Herhalde Ritimsiz Zikirsiz anlaşılmıyor?
Şarkının
sözleri çok önemli. Ben müziğin sessiz sesini duyuyorum.
<> Türkçeye çevirsek!
<> Siz dans yapabilirsiniz, jive
yapabilirsiniz / Hayatınızın zamanını alarak
<> Bakınız o kıza, bakınız
sahneye / esiyor o dans kraliçesi
<> Cuma gecesi ve ışıklar
dinlenmiş / bir yere bakıyor gitmek için
<> hmmm Güzel müziğin doğru müziğin
seslendirildiği yere / ritme zikre uyuyor
<> geldiniz bir kral için / herkes o
olabilir
Bu iki cümleye dikkat çok
dikkat. Burada PARTNER herkes
olabilir...
<> Gece daha genç ve müzik ise ihtiyar / Ve
doğru müziği dinlediğiniz zaman
<> herşey çok güzel olur / ve ritmin
içindesiniz
<> ve şansın oldumu / siz
danseden kraliçesiniz
Evet SEÇİM ile bir şans...
<> Genç ve tertemiz, sadece on yedi
(Ecevit'in yaşı değil.)
<> danseden kralice
<> ritmi zikri hisset tambourinden gelen
<> siz şakacısınız,
cilvelisiniz, siz onu sarhoş ediyorsunuz
<> geride bırakıyorsunuz ateş
içinde ve devam ediyorsunuz
<> başka birine
<> herkes yapabilir
<> Siz ritmin, zikrin içindesiniz,
hissediyorsunuz...
Gerçekten HERKES yapabilir. Herkes kraliçe
olabilir. Ya da partneri. Kraliçe'nin evlendiği kişi KRAL olabilir ya da tersi. Ama bu KAN, soyluluk asalet vb. değil,
royality değil.
[] https://web.archive.org/web/20011224151538/http://gunther.simplenet.com/v/data/dancingq.htm
Çok teşekkür... Bu mesaj
dolu... James Joyce gibi. Graceland gibi...
<> Abbabnın yalnız bu şarkısı
mı diğerleri de anlamlı mı?
Hayır sadece bu anlamdı.
Şimdi önce JİVE.
<> A style of jazz played by big bands
popular in the 1930s; flowing rhythms but less complex than later styles of
jazz
Halbuki bir jazz ekolü değil,
çünkü melodi tamamen melodramatik bir pop müzik.
<> Jive'yi tercüme edemedim.
JİVE???
Çok basit bir örnek... Klasik çağda bir hamburgerciyi çok yaşlı
müdürler yönetirdi. Mahkeme suratlı adamlar ya da yaşlı başlı
ahçılar falan...
Sonra "Çağımızın
hızına" ya da schnell İmbiss=Fast Food'a uygun olarak bu
adamlar yavaş ve çağdışı kaldılar... Yeni
müdürlerin yaşı 17 oldu...
Halen de öyle... 19 yaşındaki
müdüre "Yaşlı" deniyor fastfood dünyasında...
Şöyle bir burgercilere uğrayıp,
müdürlerin-müdirelerin yaşlarını bir istatistik ediniz.
Evet acaba bu genç müdürlerin
yaşları niçin bu kadar küçük? Niçin bu kadar gençler?
15 yaşında bu işe
giriyor iki yıl sonra yönetici dört yıl sonra merkezde yönetici.
Buna dikkat ettiniz mi?
Ettiniz mi, gözlemlediniz mi?
<> Geçmişe nazaran daha iyi/yoğun
eğitiliyor olabilirler
<> Saf temiz ve hızlı oldukları
için mi?
<> Katılaşmış fikirlere
sahip değiller henüz
Artık çağımız
lahmacunu ya da kebabı saatlerce beklemek çağı değil.
Hızlı okuma kursları...
Bilgisayarlardaki hızlılık
yarışı... Danslar bile hızlı ve deli...
<> Değişime kolay adapte olurlar
<> Abba gerçek isim mi, yoksa bir anlamı
var mı?
Çünkü o Lucas filmi
1974'lerin falan. Kızların adı A erkeklerin B ile başlıyor.
Björn=Barney ile Borg. Oluyor ABBA.
<> Dr alakasız olacak ama bir sorum
var!
Evet, soru nedir?
<> Sanırım Sebe suresindeydi,
Musa'nın orduları gerçekten kuşlardan mıydı? Bana
saçma geliyor biraz
Kuşların fonksiyonu
daha çok Fil suresinde yazılıdır.
<> Belki de o kuşlar uçaktı?
Zaten Tayren=Tayyareler
demektir, kuşlar demek değildir. (Tayyar kuş'tur, çoğulu tayrün'dür.)
Tayren=Uçaklar
E (Başı tutan)
BAB (Kapının
v harfi biçiminde açılması anlamında)
ile (Uçuş düzeni)
Tayren Ebabile = Ebabil kuşları
........ mı acaba?
<> Değil. Adiyat'a da beygir diyorlar
Horse Power=Pferde Starke.
<> Arkadaşlar hiç düşmeyen bir
[A]'e elindeki tam metni göndersin lütfen
Ben de düştüm iki kere,
üzgünüm...
<a> Sadece düştüğüm kısmı
lütfen...
Evet, [A]'e yardımcı olalım. O çok ayrıcalıklı
ve fedakarca bir çalışma yapıyor. Yazılan bir tarihe başarıyla
imza atıyor.
<> Ben düştüm, şimdi kabus oldum
Neden?
<> Aynaya baktım ve korktum
Yoksa sen Elm sokağında
mı oturuyorsun?
<> :)
<> Ben de bir soru sorabilir miyim?
Elbette, zaten bir soru arası
vermiştim.
<> Kitaplarınızın birinde
Firavuna dik uçurumlar gösterilmiş olabileceğini yazmıştınız.
Karadelikler
Hayır, o şöyleydi: ATHEN (Athon) sonradan tanrılaştırılmış
gerçekte bir peygamber olan Mısır bilgesidir. Aten/Athon, firavun değildir
Vezirdir diyebilirsin. Ama tanrılaştırılmıştır
sonradan. (Sonradan İsa da Allah'ın oğlu oluverdi ya.)
Çok ilginçtir ki, Athen'in
hiyeroglif ve hiyeratiklerinde: "Nice yıldızlar gördüm ki, bir
uçurumun dibindeki dipsiz kuyuya düşüp kayboluyorlardı, sönüyorlardı
kara çukurlarda....." diye çevrilen bir ifadesi vardı. Onu piyasadaki
kitaplarda aynen bulabilirsin. Aten (Athon) ile ilgili web searchlerde de
bulabilirsin.
[] Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi 1, Kesim 68:
Kuvviret+İnşikak Kara Müjde: "Daha önceki din kitaplarında
da açık ya da örtülü olarak "Karadelik kıyameti,
Kuvviret=Göklerin dürülmesi ve inşikak= Gök çatlağı yer almıştır.
Örneğin İncil'de göklerin "Bir tomar parşömen gibi dürüleceği"
anlatılmaktadır ki, bu tıpatıp Enbiya-104. âyette yer
almaktadır. Yine incil'de "Kuzunun 7 mührü sırayla açtığı"
bölümde "göklerin yarılacağı" aynen geçmektedir.
Tevrat ve İncil'de (örtülü değinilen) "Karanlık, ışıksız
gökkapılar" imâsı bulunmaktadır. Hz. Musa'dan bin yıl
önce gelen tek tanrılı "Aten ya da Aton" dinindeki Hz. İdris'in
kitabına bağlıydılar ve eski Mısırlıların
sonradan tanrı dediği ve muhtemelen bir bilge ya da elçi olması
mümkün olan Horus, karadeliklerden papirüsler üzerinde söz etmektedir: "Yıldızların
yuvarlandığı kara uçurumlar gördüm." Hindu ve Budist
inançlarında ise "Karanlık bir yıldızın üzerimize
gelmekte" olduğundan söz edilir."
(Ben bunları 1985'de
yazarken maalesef ne bir bilgisayar vardı ne bir internet ne de web
Search... Ne kadar zor kitap yazdığımı düşünebiliyor
musun?)
<> Teşekkür ederiz katlandıınız
onca zahmetler için
<> Bu yıldızları görmesi
için bir araca ihtiyacı var ya da birine?
Kur'an'da UZAYDA, UZAY-ZAMANDA VE ZAMANDA ÜÇ TÜRLÜ
OLARAK GİDEBİLEN ARAÇLAR VAR...
Zülkarneyn bildiğin
hiçbir klasik araçla (Gemi, at arabası vb.) gitmedi.
Ayette "Ona nice nice
her şeyden bir SEBEP vermiş
ve yanına ARAÇLAR koymuştuk"
diyor ayet...
"Her şeyden de bir
bilim vermiştik" diyor ayet...
Bunlara bakınca,
insanların kadırga-kalyon ile seyahat etmediğini görüyoruz.
Yasin suresinin tam ortalarında
"Onların zürriyetlerini de nice uzay gemilerine bindirmemiz bir delil
değil midir?" diyor ayet...
Onların (Mesela Nuh'un
bizim) zürriyetlerini (Kuşaklarını torunlarını) NUH gibi, ama UZAYDA bir takım koloni gemilerine koymaktan söz ediyor
ayet...
Yasin 41, 42, 43'ü
yazabilirsiniz.
<> Meksika (Astek) -Ankor - Gize
piramitleri Dünyayı üç eşit parçaya bölüyor?
(Evet Angkor Vat pagodaları
gerçekten gök sistemine endeksli, bunu ben de biliyorum. Keops piramidi ise
dünyanın toplam karalarını tam ortadan ikiye bölüyor... Yani sağda
ve solda (Doğu ve batı yarıkürede) kalan karaların
yüzölçümleri eşit...)
<> Evet
<> 36-Yasin/41-42: Onlara bir delil de, soylarını
dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice
binekler yaratmış olmamızdır.
<> 36-Yasin/43: Dilesek, onları suda boğardık;
ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri
kurtulabilirlerdi.
Şimdi ayetlerimize
dönelim:
Gelecek için bir delilden söz
ediliyor.
Gelecek geçmişe delil
olamaz. Ama geçmiş geleceğe delil olur, bu yüzden delil sözünün
muhatabı doğrudan GELECEK
kuşaktır.
Bu hangi gelecek kuşaktır?
Gemilerden kurtulup, uçak ve balonlara terfi ederek, oradan da uzaya açılan
kuşak... Yani uzay çağının KOLONİ dönemi... Bunu apaçık anlarsınız.
Dediğim gibi,
gelecekteki bir uzay istasyonu, asla Barbaros Hayrettin'e bir delil olamaz.
<> Musa zamanında varsa, şimdi
teknoloji niye bu kadar geri? Yani nasıl oluyor da arkeolojik kalıntılarda
hiçbir şey yok?
<> Zaman gezmenliği diyoruz dostum,
büyük tufanla yok olmuş bir medeniyetin ben varım dediği kanıtlar
<> Piri reislerin gerçeği nedir?
Sorulara sırayla yanıt
verebilirim. Sabır lütfen...
Evet şimdi "Onlara
bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız"dan
sonraki bölüme bakalım: "Soylarını dolu gemiyle taşımamız"
kolonizasyon gemileri ile insanoğlunun uzaya açılması, yani
Zürriyetler (Generations ve torunlarımız)
<> bu felaketin geleceğini ön gördüler
ama ellerinden bir şey gelmedi... (Atlantis ve Mu)
<> 36-Yasin/41-43: we onlara âyettir, zürriyetlerini
fulk-i meşhûnda taşıdık we onlara bindiklerinin benzerini
yarattık we dilesek onları gark ederiz fe onlara sarîkh yoktur we
onlar inqâdh edimez.
Bu binekler (Gemiler ama, UZAY
G E M İ L E R İ 'dir ve elbette çok çeşitlilik
göstermektedir.)
"ve kendileri için bunun gibi daha nice
binekler yaratmış olmamızdır."
Bu gemilerden söz ediyor
ayetler...
"Dilesek, onları suda boğardık..."
Arapça bilenler bir baksın
bakalım orada MA=SU kelimesi
var mı? Suda boğulmak ĞARK'tır,
bakın bakalım ĞARK
var mı?
Aranızda Arapça bilen
varsa lütfen Arapça'sını bize yazıversin.
<> Zürriyyet, hem atalar hem torunlar demek
mi?
Onların zürriyetleri
denince hem atalar hem torunlar olmaz. Çünkü ONLARIN=ATALARIN
Zürriyetleri=TORUNLARI biçiminde
Allah vahyetmiş.
<> 36-Yasin/43: We in neşe' nuğriqhum fe la
sarikha lehum we la hum yunqadhun
<> gark var
Ma, Mai, May, Umman, Bahr
(Deniz) vb. var mı?!
<> yok
Gördüğünüz gibi YOK. Suda boğulmak Arapça şöyledir:
Ğurkuhu an Mai (umman,
bahriy vb.) Öyle demiyor. Nuğrik=HAVASIZ
ORTAMA ĞARK OLMAK.
İkisi farklı şeyler.
Birinde ortam su, ötekinde doğrudan havasızlık.
Uzay yolcularının
astronotların KAZAYA uğrayacağı
da söylenmiş ayetlerde...
Nitekim bugüne kadar ölen
astronot sayısı otuzu buldu ki, gelecekte bu kitlesel bile olacaktır...
Şimdilik bireysel. (Uzay mekiğinde sekiz kişi ölmüştü en
çok.)
"Ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de
kendileri kurtulabilirlerdi."
Ama bu ifadeden anlıyoruz
ki: Yardımlarına koşulmasına ve kurtarılmasına
izin veriliyormuş. Hatta kendi imkanlarıyla kurtulabiliyorlarmış.
İfade açık çünkü:
"Dileseydik" diyor. "Yardımlarına koşan olmazdı"
diyor. (Ama yardım edileceği açıkça gösterilmiş.) Anlaştık
mı, bu tamam mı?
<> tamam
[] Sohbet kanalında toplu düşüşler
yaşanıyor
Disconnectler daha
dönmediler.
<> Ok.
Onun için ağırdan
alıyorum. Bekleyelim biraz... İsterseniz bu arada bir REKLAMIMI yapayım.
(Bu sizi kahredecektir.)
<> Bi reklam arası fena olmaz
Rahat durmayana en büyük
cezayı verir kendi reklamımı yaparım ona göre...
<> Güzel reklamlar cezbeder.
Ama bir gün hakikaten dreamwave'de bir reklam yapacağım.
<> Rüyamıza gireceksiniz, öyle mi?
<> Düşenlere geçmiş olsun.
<> slmlar
slm. Küçük bir ara verdik. DisconnectiCUT arası.
<> havaDISCONNECTicut arası
:-) Geleceğin dili böyle
tuhaftır, sen de onlar gibi yazıyorsun. Mesela TrabZONguldak gibi.
<> Bu kadar ayrıntıyı nasıl
biliyorsunuz?
Hangi ayrıntıyı?
<> Mesela geleceğin dili.
Kur'an çok ayrıntıcı,
çok detaycı, kılı kırk yarıyor ve teferruatların
duvarını aşıyor. Belki de 37 yıldır kur'an
dostumla içiçe olmaktan onun huyu bana geçmiştir.
<> İkinci derece:
"bulgaristanbulgaristanbulgaristan"
<> Rumlar "İstinpolin" dermiş
Aslında yanlış
olan ne biliyor musun? İstan sona gelmeliydi: BUListan gibi. İstanbul doğru değil bence...
<> Hocam konu var mı yoksa soru
sorulabiliniyor mu?
Valla gelen gelseydi biz şimdi
Danseden 17 yaşındaki bir kraliçeden söz ediyorduk.
Aslında o kız ne
kraliçe ne de dansettiği partneri bir kral... Pekiyi ne?
Bir ülkeyi yönetiyorsunuz ve
soylu değilsiniz. JİVE
diye bir akademiden mezunsunuz. Top gençlerde...
Üç yaş: Bilgisayar eğitimi
tamam...
Bu arada sibernetik yüzünden
okuma yazma aradan çıkmış. WEB
yüzünden her şey cebinde, Tüm toplam insanlık bilgisi... bunları
ezberlemek mümkün değil.
Eskiden bir mühendis vardı.
(Hendese=Hesap uzmanı'ndan geliyordu.)
Şimdi mesela bilgisayar
mühendisi, tekstil mühendisi, genetik mühendisi, 130 dal var. Gelecekte ise bu
13000 dal olursa, çocuklarınızı öyle hayat bilgisi, resim iş,
beden eğitimi diye, ağdalı ağdalı 11 yılda öyle
liseden mezun edemezsiniz...
<> Yani meslek seçimi içerisinde
kaybolacaklar?
<> Hocam Deccal ve Mehdi geldiklerinde
bütün dünya duyacak diye bir hadis varmış, bu web'le olabilir mi?
Elbette. Web=KİTAP KALKACAK ayetinin tecellisi
ve ta kendisidir...
Bir anlamı da Kollektif
bilinçaltı demektir.
ANKEBUT=Örümcek
ağı ne demek sanıyordunuz ya? Hem de ne çürük değil mi?
<> Ağın yapısı
<> Mailleri zihnimize postalarlar, içinden
bir virüs çıkar, mahvoluruz!
Bir virüs bir disconnect, bir
güneş lekesi bir elektromagnetik fırtına bir Montauk deşarjı
al sana WEB=WEBB bitti...
<> Bir virüsle webb bitti, bir sinekle
ankebut bitti
Evet, bir sinek=bir virüstür.
Atalarımız ne demiş, "Virüs küçüktür ama HD bulandırır!"
<> :)
<> Carl Gustave Jung'uñ tanımı
ile kollektif alt şu~ur mu?
Jung'un teoremi, "Ataların
mirasına" geldiğimizde ise... Kollektif bilinç. Carl Jung, Freud
ve Frömm gibi "Bireyci" değildir. Jung, "Bir ortalama, bir
istatistik" olarak görür davranış birliğini... Bir bileşkedir
sanki... Yani psikoloji tekil sosyoloji çoğul gibidir... Bu bakımdan
tümdengelimli olarak ben Jung'un kollektivizmine inanırım.
(Tam değilse de, hayvanları
ve primatları incelediğimde ya da belgesellere baktığımda
bu kabileciliği ve destancılığı görüyorum.)
Gustave, Erich ve Sigmund şöyle
dursun, biz gelelim yine JİVE'ye...
Bu bir genetik mucizesi değil...
Koşullar sizi üç yaşından itibaren mühendis(liğin binlerce
dalından birine) kanalize etmektedir.
Biri diğerinin bildiğini
ancak WEB ile bilebilmektedir. Yani
ben eğer uzay tıbbını merak ediyorsam ve kendim sadece bir KIVAMLI FOTO MÜHENDİSİ isem,
bunu gidip bir yerde ortak bir okulda okuyamıyorum. Çok HOBBY edindimse WEB search ediyorum.
Zaten taşıdığım
identification card magnetiktir ve WEB'de yüzlerce TERABYTE sanal HD'm var.
Üstelik o sadece benimdir. KİMSE okuyamaz. Çünkü herkese bir
(Özel parmak izi olduğu gibi) ÖZEL
BİR frekans var...
O frekansın ucunda ise
holografik hafıza bazında TERA
baytlarla ölçülen bir belleğimiz var.
Nerede o eski okullar... Şimdi
herkesin bilgisayar entegrasyonu var...
Öğretmen bile görselliği
çabuk öğrenimi yavaşlatan bir FORMALİTE.
Hele hele KİTAP ne ki? Kitap bir nostaljidir...
Nostalji takılan onu öyle okur...
Ama tutup da dünyanın
tüm kütüphaneleri dolusu kitapları bir iskambil kağıdındaki
magnetik kart ile yanınızda taşıyorsanız farkı
siz kıyaslayın.
KİTAP
kalkmıştır artık. (Kur'an
öyle diyor zaten.) Yerine DÜNYA KİTAPLIĞI
gelmiştir.
O kitaplığın
içinde plajda uzanıp okuduğunuz klasik kitap da var... Yani birkaç
milyar kitap içinde sizin o sevdiğiniz kitap da var.
Ben olsam, plajda KASKIMI takarım. Kask deyip
geçmeyin:
1. Yastık görevi yapıyor.
2. Gözleri güneşten koruyor.
3. Multimedia. Müzik
dinliyorsunuz ve üç boyutlu olarak mini TV yayınları video vb. yanında
uzaysal olarak sanal kitabınızı okuyorsunuz.
4. Kask güneşten kendi
fotocell enerjisini üretebiliyor.
Kask yelpaze gibi minimalize
olarak katlanabiliyor.
Ama üzgünüm kask çamaşır
yıkayamıyor.
<> heheh
Ancak evinizdeki tüm otomotif
araçlara emir veriyor. (Zaten o kask bir PC ve bir Play Station aynı
zamanda.) O kask size beyin alfa vb. dalgaları üreterek sakinleştirebiliyor.
Yani saymakla bitmez... Çünkü
bir iskambil kartı kadar olan kişisel bilgisayarınızın
DEVASA bir uydusu gibi o Kask...
Gelecekte seçimler bu
bireysel kartlarla yapılıyor: Memnun değilseniz HAFTALIK seçim (Buna plebisit deniyor
yani bir tür referandum) yapılıyor. Beğenmediğiniz idareci
gidiyor.
Haftalık KRAL ve KRALİÇELER var demek istiyorum...
JİVE DEHALAR Akademisidir...
Kanından dolayı değil,
dehasından dolayı mezun olan (Üniversiteden mezuniyet yaşı
17'dir. Üniversiteye girme yaşı değil mezuniyet yaşından
söz ediyorum.) kanı nedeniyle değil, YÖNETİCİLİĞİ nedeniyle ve beşik
kertmesi gibi genelde birbiriyle evli olabilecek ÇİFTler değilse, puanca en uyumlu çiftler QUEEN olur, King olur. Biri Vali diğeri
Mayor olur.
Yani seçilmişler.
Rastgele seçilmişler değil. ÇEKİRDEKTEN
YETİŞEN, T E
K N O K R A T L A R I N içinde EN LAYIK OLAN BİR Ç İ F T İ N seçiminden ibarettir.
Sizce bunda demokratik olarak
bir terslik var mı?
Yani EN İYİ UZMANI seçiyorsunuz, hem de haftalık güvenoyu
(Plebisit) ile. Öyle dört yıl ense yapıp yatamıyorlar.
İşleri de çok
zor... Megakentleri BİRLİKTE
yönetiyorlar. Devlet gelmiş BELDELERE
oturmuş. Öyle merkezi idare yok.
Belde belde, belediye
belediye KENT devletleri var.
Biri turizm Hansa'sı,
birisi mesela Balıkçı köyü Hansası, biri
örneğin expensif tarım Hansa'sı, biri doğa-orman Hansa'sı...
Orman köyleri gibi...
Köy-site bir yana, asıl
olan KENT (Hansa yönetimi) her bir
kenti (Kasabadan tutun da İzmir gibi makropolislere kadar) bir birini bir
devlet olarak benimsiyor.
Düşünün bir kenti...
Örneğin Balıkesir kazalarını... Altınoluk=Vatikan
zenginliğinde. Edremit=Liechtenstein zenginliğinde.
BİLMEM
anlatabildim mi?
??????????????????????????????????????????????
<> Biraz anladım.
Tüketken değil ÜRETKEN KENT devletleri (Hansa'lar)
Kral ve Kraliçe yani 17-27 yaş
arası veletler buna yarıyor... Her biri de JİVE mezunu... Doğuştan yönetici. (Hani Alman
mucizesi, Japon mucizesi falan diyoruz ya...)
<> Kaptanın bağlantısı
kesildi, tekrar bağlandı
Koptum geldim, etti dört. Ya
Hoo orada mısınız.
<> Ben buradayım.
Sizleri Are your room.
<> Buradayız hocam
Koptuk geldik.
Anlattıklarımı
yorumlamak ister misiniz?
Bu arada ben de kendime bir I RUN doldurdum. Wallahi I run en güzel
Türk icatlarından biri. [Candaş] getirmişti bana öyle duruyordu,
iyi de soğumuş. ([Candaşın] kesesine bereket.)
<> Afiyet olsun
Mesela bir arkadaşım
var, adı To Run.
<> :-)
<> İleride yeni bir yönetim düzenine
geçilecek. Daha demokratik, daha teknokratik. Seçim alanının darlığı
ve iyi eğitilmiş insanlar da işin cabası. Bir standart var.
Evet bu yorumlar çok iyi...
Kraliçe bu işte... İsterse dansetsin bana ne... Yeter ki MİLLET için CİTİZEN=Site hemşehriliği için çalışsın.
Yüksek maaş... Kendine
güvenen genç benim kralım-kraliçem olsun gurur duyarım...
Çünkü Devlet millet için var.
Türkiye'nin tersine...
Bana en çok sorulan soru şu:
"Hans, Türkiye nasıl kurtulur bu krizlerden?"
Yanıtlıyorum: Gurur
meselesi etmeyeceksiniz.
Öyle Derviş falan da
olmayacak. Almanya'dan Konrad Adenauer gibi, Amerika'dan Soros ya da Bill Gates
gibi teknokratları transfer edeceksiniz. Onlara bakanlık değil
Bakanlık sayısı
gerçekte şunlardır:
1. İç Bakanlık. 2.
Dış Bakanlık. 3. Finans-Maliye-Hazine. 4. Milli Savunma. Öyle
gençlik, milli eğitim, bayındırlık, orman vb. ise
"Genel Müdürlük".
Devletin memuru şunlardır:
1. Asker-Polis
2. Tıb ve Sosyal İşler
3. Öğretmen-Kadın
Askerlik Hizmeti
İşte bunlar HANSA yönetimi ve gurur meselesi yapılmayacaktır.
Getirteceksin teknokratları (Danimarka'dan Gana'dan Yeni Zelanda'dan vb.)
Bunlar ATANMIŞLAR oluyor...
Ama Bakanlıklar (İçişleri,
dışişleri vb. saydım) ise SEÇİLMİŞLER oluyor...
Yani seçilmiş az
miktarda POLİTİKACI ve çok
miktarda ATANMIŞ DANIŞMAN (uzman müdür).
İşte Türkiye böyle
kurtulur...
Ama milli dava yapacaksak...
Milli gurur falan diyeceksek o zaman yine biz Erbakan'ı, Devlet
Bahçeli'yi, Deniz Baykal'ı, dörder yıl arayla deneyelim. (2005, 2010,
2015 ve 2020 seçimleri...)
Onlar da olmadıysa bu
kez 2025 için Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz gibi GENÇLERİ seçelim...
Bir daha ATATÜRK bir daha ÖZAL
gibi Cesurlar çıkmayacağı için bu keşmekeşte kısır
döngüde kalacağız.
1299-1699-2099'da belki
Avrupa Birliğine gireriz.
<> Peki hocam bu hasta yaşar mı?
yoksa üç vakte kadar gidici mi?
Bu hasta "YABANCI antrenör" ile kurtulur
ama, bu MİLLİ ONUR
meselesi olduğundan, siz benim teklifimi duymamış olun!
<> Dr dediği tedavi uygulanır
Haklısın politikaya
tuhaf öneriler getiriyor olmam benim de hoşuma gitmiyor...
<> Ama biz şuan sadece receteyi
okuyoruz.
Evet reçeteyi okuyuyoruz...
"ĞAFLET, DELALET ve HATTA HIYANET" kokuları alıyorum.
1974'de ilk 6 Avrupa ülkesi
bizi istedi, bir günde AVRUPA BİRLİĞİNE
girecektik. Karaoğlan (Kartondan Anadol otomobilleri bize kazıklayacak
diye) adamının isteği doğrultusunda bizi AVRUPA BİRLİĞİNE
SOKMADI...
Karşı koydu:
"Türkiye'de otomotiv sanayi çok yenidir, gümrük birliği bizdeki bu
ekonominin çökmesine neden olur. Onun için Avrupa Birliğine girmekte acele
etmeyelim" diyen bir Karaoğlan vardı ya... O şimdi yine başbakan
ve "AVRUPA BİRLİĞİNE
GİRMEYE ÇALIŞIYOR".
Aslan Karaoğlan. En
büyük ekonomist sensin. En büyük Kıbrıs Fatihi, Apo'nun tutuklatıcısı.
O en büyük deha sensin Karaoğlan...
Emin ol yine seni seçeriz. Alıştık
bir kere... Ah bir seçim olsun, ben reyimi karaoğlan'a vereceğim.
Vereceğim ki, bir iç çamaşırım kalmıştı, onu
da alsın....
<> Seçerler hocam, seçilirse de şaşırmam.
Elbette seçerler.
<> Her zaman politikacılara
küfrederiz, seçim günü yine onlara oy veririz
<> İstersen verme alırlar, hem de
zammıyla
Elbette seçim günü gelsin bu
kez ben Tayyib'i deneyeyim. Adam kafalı bir şeye benziyor. Baksana
Ülker bisküvi fabrikası kamyonculuğundan 40 trilyon şahsi servet
yapmış. Garanti Türkiye'yi de böyle zengin edecektir. Bu adam bu işi
biliyor. Benim Reyim 2005 ve 2030 yılları için kesin Tayyib'e
verilecektir. Allah Ömür verirse (bana) 2095 yılı seçimlerinde de
Tayyib'i düşünüyorum!
<> Avrupa'da Milli Görüş'ün tutucu
yobaz tavrı gelişmeyi engelliyor, bundan dolayı mağdur
oluyoruz.
Benim Bosna paramı
Mercümek çorbası yaptı o parti... Karases Kaplan'ı onlar oraya
koydu ve besledi.
Saat 02.00'yi aştı.
Gün Pazartesi. 6 saat sonra işyerlerinde olmanız gerekebilir.
[] Bilgisayar hack'lanma
sorunu ve teknik konular konuşuldu
Gitmem gerekli. Sevgideğerler
benim kusuruma bakmazsınız değil mi?
<> ne demek est.
<> Güzel bir chat oldu.
<> Kapatıyor muyuz hocam?
Evet. Çok yorgunum. Bu hack'lanmak yüzünden mahvoldum.
<> i.g.
<> Haydi iyi geceler
İ.g. Ben kaçtım
hakkınızı helal ediniz arkadaşlar...
<> Helal olsun