Chat n° 017 - Tarih: 07 kasım 2001

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

 

[] Kaptan aiberg_ nickiyle bağlandı

<> selam

<> s&s

 

Slm. engüzel dinin mensupları.

 

<> slm hoşgeldin hocam

 

slm&slm gönül dolusu. Özlemişim...

Konuklar hazır. Ama konu hazır mı?

 

<> Konudan önce şunu söyleyeyim: kanalı modarate olarak yapalım konuları kaynatmamak için.

 

Ama haksızlık olmaz mı? Burası aynı zamanda bir sohbet ortamı.

 

<> O zaman molalı yapalım ne dersiniz hem ders hem tenefüs :)

 

Oldu. Ben ???????????????????????? yapınca mod açılsın.

 

<> Ok

<> Hz. Hızır

<> Mümkünse sonra da hz musa zamanından bahsedebilir miyiz?

 

Kehf suresi kaçıncı ayette kalmıştık? Musa ve Hızır buluşmuşlardı. "Sana öğretilenden bana da öğretmen için...." demişti galiba. Son kaldığımız ayeti anımsayan var mı? Sanırım ben "NEDEN ile SONUÇ"un tersyüz olduğunu anlatmıştım.

[Hızır] "Sen benim yaptıklarıma dayanamazsın./Nedenini bilmediğin bir bilgiyi kavrayamazsın" demişti...

Musa da "İnşaallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Sana hiç bir NEDEN ile karşı çıkmayacağım" demişti.

Ve ben SABIR (Es-Sabur Allah'ımızın da ismidir) SABRI anlatmıştım. Rezistans/direnç devrelerden başlayarak bir çok şey anlattımdı.

 

<> Kehf 69. ayet

<> 18-Kehf/69: Musa: "İnşallah sabrettiğimi göreceksin, sana hiç bir işte baş kaldırmayacağım" dedi.

 

Sabır şudur: "Bir nedenden bir sonuca doğru zaman içinde YOĞUN bir uçtan az yoğuna doğru doğa sistemlerinin hareket etmesidir."

Termodinamik mesela: Çok sıcak uçtan çok soğuk uca.

Voltaj: Çok olandan az olana gerilim farkının kapatılması.

Kutupsallık: Bir kutuptan diğerine akıların akması.

Bunun için NEDEN ucundan SONUÇ ucuna doğru ZAMAN İÇİNDE zaman boyutuyla doğru orantılı olarak VERİLER akar.

Kur'an'da bunun adını "Sen bir MÜHLET VER/SÜRE TANI" olarak belirtilmiştir.

Entropi-hareket kavramları da aynı termodinamik SABIR sonucudur yani bir mühlet ile bir intikal süreciyle "HAREKET" akar. Isı ölümüyle düzensizlik artar.

Kaosa karşı kozmos / Hunnese karşı Künnes ve tabii aralarında bir de TÜNEL yani OSMOS. Osmos biliyoruz ki, çokyoğun bir ortamdan azyoğun bir ortama (mesela hücre membranı/zarı gözenekleriyle) bir geçiş sağlar.

ZAMAN enerjisi de böyledir. Kozyrev bize zamanın İKİ YÖNLÜ aktığını aynı zamanda bir boyut enerjisi olduğunu NEDEN ucu ile SONUÇ ucu arasında zamanın akma hızının TENSOR'a tabii olduğunu kanıtlamıştır. Çok hassas bir alet yapmıştır. Terzion balans cihazı, bize zamanın BAŞTA ve SONDA yani NEDEN denen başlangıçta ve SONUÇ denen BİTİŞTE eşit akmadığını göstermiştir.

 

[] http://www.divinecosmos.com/index.php/start-here/articles/334-kozyrev-aether-time-and-torsion

 

Glikoz yaktığında, ölmekte olan sistemin "Nefesini tutup" daha az zaman enerjisi harcadığı ortaya konmuştur.

Bir lastiği duvara bağlıyoruz. Sonra onu yavaşça çekmeye başlıyoruz. Zaman baştan bol ve hovardaca akarken, moleküler gerilim nedeniyle kopmaya yakın gerilimde SONUÇ ucundaki lastik moleküllerinin "Nefesini tuttuğunu" yani daha çok yaşamak için zaman enerjisinden TASARRUF ettiğini hayretle terzion balance cihazından okuyoruz...

Hani suya daldığımızda nefesimizi İDARELİ kullanıyoruz ya... şte öyle bir şey!

Şu nefes tutma atomaltı yapılarda bile var.

Evren sanki bir NEFES kondüsyonu üzerine kurulmuş. Yoga'da transandantal Meditasyon ve gerçek Zikrlerde nefes disiplini bilirsiniz çok önemlidir.

Uykuda ruhumuz kabzedilir ve "geçici öldürülürüz". İşte bu işlemi başlatan da uykudaki "NEFES" seyrekliğimizdir.

Ayılar gibi kış uykusuna yatan hayvanlar da öyle... Bazı balıklar iki dakikada bir nefes alıp vererek, kış uykusunu savarlar.

Bu iş SON NEFESE kadar böyle gider bir şekilde...

Heyecanlanınca "Nefesimi tuttum bekledim" diyoruz. Niçin çünkü "O AN'I UZATIYORUZ", uzamasını istiyoruz. Çok kullanılan bir deyimdir: "Nefesler tutuldu ve beklenildi".

Üstelik şu nefes var ya, onun da kelime kökü NEFS yani "ÖZKİMLİK". Teneffüs/soluma bu kelimeden türetilmiştir.

NEFS'in 7 anlamı vardır. Birincisi özel benlik adresi, süperego olan kimliğimiz. Bizi biz yapan AYRIK KİŞİLİK... Ayrık diyorum çünkü, Yaratan ile AYRILIĞIMIZ olmasa, Melek olurduk, Tanrı olurduk, çünkü Nefsimiz olmazdı.

Ama nefsimiz var. Bu nefsi yaratan Rabbimiz, onun kendine aykırı olmasından da hoşlanmıştır:

Nefs "Sen sana ben bana" diyerek Yaratanı'nın "Ben senin Rabbin değil miyim?" sorusunu savsaklamak istemiştir.

Nefsi yola getiren kuşkusuz AÇLIK ile terbiye idi... AÇLIK? Bunun anlamı şu:

Önce oksijen=Teneffüs yani NEFES almak.

Sonra SU=Menfis olmak.

Sonra da Gıda=ENFES yemek.

Yani, önce gaz/hava, sonra su/sıvı, en sonra da katı/Yemek.

Toprak, Hava, Su varsa orada ATEŞ de vardır. O da ateş=Nar=Enerji=Zaman enerjisi var demektir.

Böylece NEFSİN nefes ile olan ilişkisi ortaya çıkıyor.

NEFS'in bir anlamı da şu: NEFS demek, OLUŞ'tan ÖLÜŞE giden YAŞAM fenomeninin size düşen SINAV payı.

Nefs süper bencildir. Süper Egosu vardır. İD denen dürtüleri çok güçlü ve reflekslidir. Maddeye (insana) bağlandığından ya da yapıştırıldığından ATALET=MİSKİNLİK=TEMBELLİK=EYLEMSİZLİK ilkesine tabiidir.

Yani eylemsizlik kütlesi derken karşılığı "Atalet" değil "Meskenet=Miskinlik" olarak Kur'an'da verilmiştir.

Anımsayacağız: Ayetlerde Allah kimi kitlelere, insanlara "Miskinlik damgası" vurmuştur.

Madde uzayda en kısa/en tembel yolu alır. Durumunu bozmak istemez. (Miskinlik, tembellik eğilimlidir.)

Ancak, NEDEN'den SONUC'a doğru YOL almak durumundadır, uzayda yol almak demek; zamanda da yol almak demektir. ZAMAN ENERJİSİNDE....

Zaman enerjisinin adı Kur'an'da MESKENET'tir. Miskinliktir. Miskinlik ya da hareketsizlik bir bakıma "NEFES TUTMA" demektir.

İşte zamanın bu dört HALİ (State) vardır:

1. Zamansız uzaylar.

2. Boyut (uzunluk olarak) zaman.

3. Zaman enlem ve boyutlarından oluşan bir zaman alanı (kilometrekare bölü saniye kare) bu alan içinde (Saha yüzey anlamında ya da yüzey enerjisi olarak zaman anlamında) ZAMAN BİR ENERJİDİR.

4. Kozyrev'in bu bulgusunu ilerlettiğimde, km3/s3 yani ÜÇ SOYUT BOYUT'un KÜB olarak bir enerjisi olduğunu buldum ve gösterdim.

E=mc2 formülündeki km.kare/saniye.kareyi kilometre küb/saniye küb olarak yazdığınızda karşınıza "Soyut uzay" yani imajiner xyz koordinatlarından oluşmuş, sıfırdan küçük bir ÖTEKİ EVREN (Elsewhere) [çıkar], belki de Ahıret...

İşte orada boyut olarak değil, enerji olarak değil bir kronosfer (Zaman-küre) olarak yepyeni birşeyi keşfetmiş oluyoruz.

Ahıretin kendisi ZAMAN'dır.... Boyut enerjisi olarak zaman "ÖMÜR ve yarıömür" içerir, ebedi değildir. Oysa kronosfer=Ahıret mekanı biçimindeki bir zaman "Kısıtlı ömür" değil kısıtsız, ebedi ömür=  H  A  Y  A  T   içerir.

Nefse verilen "Sayılı nefes, sayılı ömür" dışında EBEDİ BİR ZAMANDAN SÖZ EDİYORUM.

Allah da ebedi HAYY'dır. HAYAT sıfatı vardır, DAİM-devamlıdır, ezelden (Eksi sonsuzdan) ebede (Artı sonsuza) gider.

Üstelik bu bizimki gibi zorunlu bir gidiş değildir. Çünkü İSTEDİĞİ zaman İSTEDİĞİ ZAMANDA ya da ZAMANSIZLIKTA OLUR...

Şöyle de diyebiliriz: Allah'ın EL EWWEL ismi, İSMİ AZAMIN ta kendisidir. Hiçbir şey EL EVVEL değildir.

Bunun gibi TERSİNDEN gidersek, EL EVVEL bu kez en sona gider ve "El-Muahhir/Ahir" oluverir.

Bu ikisinin birer matematiği vardır.

Ahir/muahhar ismi hesap makinemizdeki NOT-NOR ile gösterilir. (Bineer sistemde XOR diye de yazılır.)

Bilindiği gibi bunlar mantık cebirinde AND/OR'un tersidir...

And=Ve yine arapça/Kur'anca VE'dir.

OR=Veya ise arapçada EV'dir.

El=1

LA=0

olduğunda el Evvel = el(1) ev(or) ve(and) la(O) yani 1 ve/veya 0 = El EVVELA adıdır.

Bunun tam tersi de Muahhar/Ahir adıdır. Elevvel=NEDEN, vel'AHİR=SONUÇ'un en evrenselleşmiş bir biçimidir.

Bir şeyde Evvel ve Ahir sınırsız ise o şeyin KİMLİĞİ=NEFSİ yoktur. Zamana tabii değildir, NEFES alması gerekmemektedir.

Bu olgu iki durumda oluşur:

1. Yaratan'ın ta kendisinin Nefsi olmayışı ve Zamandan beri olması...

2. Yarattıklarını ışık hızıyla hareket ettirdiğinde o şeylerin ZAMANDAN beri olmasıdır.

Işık hızına hızlandığımızda "NEFES"lerimiz genleşir. Yani hareketsiz olan ikizimizin her 14 nefesine karşı biz 1 nefes alırız. O yaşlanır biz genç kalırız. Biz bir yılda BİR yaş günü kutlarken, ikizimiz 14 yaş günü kutlamış yani iyice yaşlanmış olmaktadır.

Çünkü biz "NEDEN ve SONUÇ arasını" KISALTMIŞIZ.

Artık oluş ve ölüş arası ÇOK UZUN değildir: Yani MESKENET=Eylemsizlik prensibi yerini CEVVAL=son hızda akmaya vermiştir.

Buna enerji durumu diyoruz.

Ne var ki, madde, ışık hızında ENERJİYE dönünce bu kez enerjinin MİSKİNLİĞİ yani ataletsizliği başlar.

Bu siz sevgideğerlere bir çelişki gibi gelmesin...

Enerji SON hızında yani ışık hızında olunca tüm fotonlar birbirini DURMUŞ gibi algılayacaklardır. Herkes sanki yerinde sabit duruyor, hiç biri ötekini geçemiyor...

İşte bu da enerjinin ataletsizliğidir ve önemli bir sonucu vardır: Zamanın akma hızı=IŞIK HIZIDIR. Işık hızına ulaştığınızda, zamanın tiktakları SON NEFES gibi durur.

Yani kitaplarıma yazdığım gibi saat "Tik" eder ama "Tak" etmez...

O yüzdendir ki, SON NEFES EBEDİ NEFES olmuştur ve size ebediyen yeter.

Saat çalışsaydı, elbette havasızlıktan ölecektik.

Ama şimdi örneğin Ahıretteyiz: Dolayısıyla da herkes birbirine göre dikilmiş=Kıyam halinde. Zaman akmıyor. (Bir gün 50 bin yıla eşit uzunlukta) d olayısıyla Mahşer'de öyle NEFESSİZ kaldık ya da kaldık derdi yok...

Işık hızında neden ile sonuç arasındaki mesafe sıfırlandığından, yani NEDEN hızlanıp SABİT olan SONUCA yaklaşıp, onunla birleşince ya da OL=ÖL olunca anlarız ki biz artık Süper Uzaydayız.

Anlarız ki artık neden ve sonuç AYNI yani nedensellik ilkesi kalmamış.

Bir şey olduğu anda ölmüş ve/veya öldüğü anda olmuş oluyor...

Hızır'ın "İçyüzünü, nedenini bilmediğin bir şey için bana sabredemezsin" demesinde işte bu yazdığım her şey vardı sevgideğer Hanifler.

 

Ben üç dakikalığına bir telefon konuşması yaparken, herkes kendi arasında bir mütaalaaa yapabilir. 3dk. :-) izin...

 

[] Telefon arası

<> Hızır neden ve sonuç uçlarını bildiği olduları Musa ile en sonunda paylaşıyor ama Musa bu bilimden yoksun olduğu için sabredemiyor

 

[Candaşı] yalnız bırakmayınız lütfen, hemen geliyorum. 2dk.

 

<> Üstelik de onarılan yıkıntıdan dolayı ücret talep etmek gibi bir fikir sunuyor ve Hz. Hızırı kızdırıyor.

<> Olayları zahirine göre değerlendirdiği için öyle bir talepte bulunuyor.

<> Zaman süper uzayda olmadığı için sabır da gerekmiyor

<> Burada da bir neden sonuç tersinmesi var diyebilir miyiz

 

Çok güzel. 1dk. kaldı.

 

<> Önce öğrenip sonra göreceğine önce görüp sonra öğreniyor musa

<> Hoşbulduk

 

Ben de hoşbuldum. Bu tlf. önemliydi. Bir iyi bir de kötü haber: Kötü haber şu: Kağıt korkunç bir zam almış... İyi haber de şu: Şu anda 3000 kişi "ABONE OLARAK KİTAP BEKLİYOR". Yani satma derdi olmayacak.

 

<> Bu kitaplar hangi kitaplar?

 

Çeyrek kala kıyamet. Çoktan bitti ama biz kendimiz bastıralım diyoruz.

 

<> Abone olmak için ne yapmamız gerekiyor?

 

Hiçbir şey sadece kitap talep ediyorsunuz, ama önce benim yayınlamam gerekiyor. Bunun için de ortak gerekiyor, yoksa yeniden açgözlü yayıncıların kölesi olarak 5 2.5'a talim edeceğim.

Aynı zamanda Çeyrek Kala Kıyamet birinci cilt ile Çeyrek geçe kıyamet ikinci cilt de hazır. Yani biraz ıkınıp sıkınsak bu hafta baskıya girer ve iki hafta sonra piyasada gıcır gıcır çıkar.

Bunların tümü de önemli kitaplar.

 

<> özledik kitaplarınızı

<> Yayınevi?

 

Yayınevi yok. Yayınevi biziz. Ramazanda "En az onbeşbin satarsın" diyor. İnanamıyorum... Ben mizanpajıyla birlikte hazırladım. Kağıt iki milyar... Yani ağırlık birinci hamur kağıtta...

Bundan sonraki hedef ikinci ciltten önce:

1. İniş sırasına göre

2. Hans'ın MEAL'i ile

3. Kulların aklından geçen değil, Allah'ın aklından geçen ASIL KUR'AN'I yazalım.

O saçma Kur'an'lardan kurtulmuş olur[uz] böylece. Saçma olan tabii ki insanların cehaleti...

 

<> İnşallah

[] 2017 notu: Bu kitaplar bazı sorunlardan dolayı yayınlanamadı. Ama chatler boyunca konular işlendi/işleniyor...

 

Ramazana yetişmemiz son derece önemli. Fuarlar kitapların bir yılda sattığını bir kaç haftada satmak için eşsiz bir fırsattır.

Bu arada telefondaki dostumuz da sevincinden çığlıklar atıyor.

 

<> Bu ramazan inşallah ramazan gibi yaşanacak

<> :) :) :) :) :) beş kişiyiz, bu çıkacak kitaplar içindi

 

:=))

Bu kitaplar çok önemli.

İnsanlar Hanifliği Sabiilik gibi eski ve tedavülden kalkmış bir din sayıyorlardı. Hatta hanefilik sanıyorlardı. Ama biz HANİFLİK denen bir dini bulduk çıkardık farkında mısınız?

??????

Kimse ama hiçbir kimse bilmiyordu... Anlamını hele hele hiçbir kimse...

Allah diyordu ki: "Tüm dinlerim klasik=Ortodoks ve Katolik iki aşamadan geçiyor, sonra bu dejenerasyona karşı EN SONRA PROTESTANTLIK çıkıyordu. Bu kez İslam'da böyle olmasın. En son yapacağınızı BAŞTAN yapın."

İşte Allah'ımız Hanif olmamızı emrederken bunu kastediyordu, kimse anlamadı...

Kimse anlamadı ki Ali İmran 110. ayette bildirilenler PROTESTANTLARDI.

 

[] Kaptan bir süre birşey yazmadı, katılımcılar kendi aralarında konuşuyorlar

 

Bu arada gittim geldim.

 

<> Ben kendimi haniften saymam

 

Neden???

 

<ahi> Daha öğrenciyiz demek istiyor

 

Haniflik çok zordur. Öyle Martin Luther'inki gibi insan kurallarıyla değil Allah kurallarıyla geçerlidir.

 

<> ahi?

 

Ahi kardeş. Uhuvvet=Kardeşlik. Aha=Kardeş, birader. Hacı Bayram Veli'nin kardeşliği bu... Onu maalesef padişahlarımız yok etti. Katlettiler Ankara (Engürü) esnafını. İlk Süpermarketler onlardı.

 

<ahi> Ama ahilij bu milletin ruhunda ölmedi bir gün yeniden canlanır inşallah

 

Kapalı bir bedestende (İstanbul ve Edirne kapalıçarşıları gibi değilse de) kasap, bakkal, manav, aktar vb. tüm meslek kuruluşları BİR TEK BÜTÇE/KASA için satış yapıyorlardı.

Bu tarihin ilk SÜPER ya da HYPERMARKET anlayışıdır. Bunlar anlaşılamadan silindi süpürüldü gitti. Kimse, hiçbir tarihçimiz çıkıp da ne araştırdı ne de inceliği kavradı.

 

<ahi> ayrıca ahlaki ve etik otokontrol mekanizmaları vardı

 

Ahilikte asla ve asla bireysel kazanç yoktur. Kazanılan ortak olarak bölünür.

Bir düşünün dünya 12 devlet yani Düzine düzeni... Ahilik (Graceland) düzeni... FAKİR konfederasyon yok. Çooook zengin de yok. Ortak paylaşım, eşgüdümlü İMECELİ bir hakkaniyetli bölüşüm. DÜNYA devleti var 12 yelpaze diliminden oluşmuş.

Mehdianizm'i ne zannediyoruz?

Ahi, isminin anlamını şimdi daha iyi biliyorsun.

 

<ahi> :))

 

Çünkü ben senin ömrünce aradığın o mucize adamdım. (Reklamları izlediniz.)

 

<> :)))

<ahi> Unuttunuz mu hocam benim tarihim pekiyidir =)

 

Şu reklamı yapamadan da duramıyorum.

 

<ahi> haklısınız hocam bu reklam değil gerçek

 

Yani ben de iyi bir tarihçi sayılırım değil mi?

 

<ahi> hem de en iyilerinden maaşallah

<> Dr. yoka siz reklam müptelası mısınız ;-)

 

Yaw millet İsa, Mesih falan olunca, ben de olamayınca küçük bir reklam ile yetinir oldum. Arada bir reklam veriyorum işte.

İnsan kendi yanağını okşar da "Cici cici" diye kendini sever ya benim yaptığım da o. Yoksa aynada kendime aşık tiplerden değilim.

 

<> estafurullah hocam biz sizi yıllardır tanıyoruz hiç tanışmasak da

 

37 ve 57 yaş iki resmimi koydum h.grubuna. Neden? Bir çok nedeni var: Önce batıdakilerin beni tanımaları için (Türkiye'ye gelecekler), ikinci olarak da insan neydim ne oldum diye görmeli kendini...

 

<> Hawking?

 

Hawking sadece video konferans yapabilir. Zaten birinci kaptan o...

 

<> Kimler o zaman?

 

Valla 313'ün 280'i okeyledi... Diğerlerine bir şey oldu ama anlayamıyorum.

Hawking de ufaktan Millenium Miladına ve KMA havasına girmeye başladı, farkında mısınız? Fazla "Allah"çı ve "Kıyametçi" olmaya başladı. Bacilus anthrasis gibi laflar bile ediyor. Y.Nuri Öztürk bile ona sanırım "Dabbetül Arz" demiş.

 

<> Bacilus? Anthrasis?

<> şarbon, abicim

 

Evet. Bu arada DR. nerede? Sanki buradaydı. O Anthrax'ı kolay anlatırdı... Çok kolay üretilebilen ve kalleşçe bir ORTHODOX silahı... İslamiyetin yüzkaralarından başkası bunu yapmazdı zaten... Irak'ta üretiliyor. Talibana veriliyor.

Bilseler ki DÜNYAYI, dünya ile birlikte kendilerini de mahvedecekler.

Bilseler ki, böyle bir alçaklığın bedeli "ATOM BOMBASI" ile Afganistan'ın yıkılmasıdır.

Bilselerdi ki, radyasyonla beslenmiş büyük napalm bombaları dışında hiçbir şey şarbon bakterilerini yenemez...

Bilselerdi ki, ellerine bir akrep almış sevmeye çalışıyorlar...

Hani bir şarkı vardı ya? "Beni yak kendini yak her şeyi yak...." İşte o şarkı tam Taliban için.

 

<> Düpedüz nükleer bir savaş başlatmak istiyorlar sanki

<> Bu haberler endişeli gelişmeleri öngörüyor demektir?

 

Evet... Irak da bedelini ödeyecektir. Şarbonun üreticisi o. Uyuşturucunun üreticisi de Taliban. Dünyanın %75'lerini ellerinde tutuyorlar tek başlarına... Suudi ve Kuveyt ise petrolün % 80'ini tutuyorlar. Bu tekelleşmeler çok kötü işaretler.

 

<> Sanırım Ladin de şu ikinci cengizhan. İslamın can düşmanı cengizhan.

 

Ladin bir kukla, bir taşeron. B'n&B'r bu işi yapıyorlar, yaptırıyorlar daha doğrusu...

Kıbrıs'ı da (İsrail'in karşısındaki en yakın karakol) kurban etmeye çalışıyorlar. Dikelia ve Agrotur üslerinin görevi İsrail'i ACİLEN korumak.

 

<> Torunu Hülagüyü sultan baybars durdurmasa idi mekkeyi yakıp yıkmaya and içmişti.

 

Evet hatırladım [candaş]...

Evet şimdi konuya dönelim mi?

 

<> Hz. Hızır

 

Tamam. İşin en tepesinden başlayalım:

Allah'ın adları sistemlerin yani müesseselerin kurucusudur.

Örneğin Allah'ın EL-ADL (Adalet) adı

EL-HAKK (Türetmesi HUKUK) adı

HAKİM ve HAKEM adı (Yargıç ve uzlaştırıcı yargıç)

El Müntekim adı (İddia makamı, savcı)

El Vekil (Avukat) adı.

Eş Şehid (Şahit, tanık) adı

El Kahhar=İnfazcı.

Dikkat ediniz sistemi oluşturuyor.

Allah her şeye yeter (El Kââfi).

Şahid olarak da Allah yeter (Ayet).

Şimdi bunun benzerliğinde bir sistem daha oluşturalım:

Allah El Habir, Allah El Hafizz gibi...

Semi ve Basar (Duyan ve gören) gibi.

Alim ve Macid (Mucit) gibi.

Seriul Hısab (Seri hesab görücü), Muhsi (Herşeyi tek tek sayan ve belleyen)

Ve de El Hasib (Muhasebeci) gibi...

Bu isimler size neyi anımsatıyor olabilir? Nasıl ki bir mahkeme kurduysak şimdi de bir.....

Fikri olan var mı?

 

<> Düzen

 

Pekiyi ipuçlarını veriyorum:

El HAFİZZ=HAFIZA-Bellek

EL HABİR=İLETİŞİMCİ

EL ALİM=BİLİŞİMCİ

Semi=Duyan ve Basar=Gören.

Macid (Mucit=Buluş sahibi).

Seri hesaplayan Bir bilgisayar sistemi.

Bilgi işlem, Bilişim iletişim ve İlahi bir bilgisayar ortamında bunlar...

El Hafizz, LEVH (Magnetik levha) ve MAHFUZ (BELLEK)...

Kürsi=HD.

Basar=Monitor.

Yani Levhi Mahfuz... İşte bu ANA KİTAP'tır.

Kur'an bile o sonsuz sayıda evrenlerden birinin yani bizim evrenimizin kitabıdır. Sadece bizimkinin... Yüzmilyarlarca yıldız=Güneş içinden nasıl ki sadece bizim yıldızımız olan Güneş bizi ısıtıyorsa, KUR'an da bizim Kur'an'ımızdır. Ötekilerin değil...

Ama tüm sonsuz sayıda Kur'an'ın ortak bir noktası var.

El Evvel.

İKRA.

Sistem ise "La ilahe illallah"

ve anahtarı da tüm evrenler için EL EVVELA.

 

<> 19

 

Evet ama İF ve Fİ'yi anlatmalıyım ki, ikisinin farkı (100-81 veya 10 kare-9 kare eşleniği)

(10-9)(10+9)

Bunu kök içine yazarsanız, -9'un kökten reel olarak çıkmadığını görürsünüz. O sanal kalmak zorundadır.

10 ve 9'dan oluşan 19'un temsil ettiği reel evren Hologram türlerine tabiidir. (Wholegram, Holygram, Halügramm vb.) Fakat -9 ile gösterilen ise çok değişik bir Hologramdır.

Ona HOLLOWGRAM deniyor ya da Halloween.

 

<> Bilimde adı bu mu? Cadılar bayramı?

 

Almanca o gün insanlar Helau diye bağırırlar ya?

 

<> Hello hello helloween diye de anglo-saxonlar

 

O Helau ise Almanca'nın orijinal babası olan Germence Hallo'dan gelir ya... Hallo'yu hatırladınız mı?

 

<> Evet

 

Telefonda en çok kullandığımız o söz??? Kısaca Hi! dediğimiz selam yani Hello!

Aslında bu o kadar sevimli kelime değildir. Bunlar Skandinav mitoslarından İngilizceye geçmiştir. İngilizler bunu niye kullandıklarını bilmezler. Mesela Kuzey Bayramında OKAJ=AMİN demektir. Bunu da hatırladınız mı?

 

<> okey?

<> ok

 

Yani kısaca O.K ve Hello'dan söz ediyorum...

Danca (Angloca, Angl Danimarkalı, Sakson Alman demektir) çok sayıda kelime İngilizcede vardır.

Mesela Wind=Rüzgar. (O da Wint=Kış'dan geliyor.)

OFF=Kesmek, kapamak, önlemek.

Window =?

Danca OFF'u kullanıyorlar, oysa ingilizcede OFF zaten var... ON/OFF gibi.

Helau-Hollow=Haloween aslında tersyüz olmuş bir kelimedir. Ama HOLOGRAM demektir. Bakalım nasıl bir hologram ve Hızır ile bağlantısı ne? Bakalım mı?

 

<> evet

<> tabii ki

 

Halow (Hollow) tersyüz edilmiştir derken öncelikle türkçeden örnek vereyim:

UĞRU=Haydut, eşkıya, bandit, idiot falan demektir. En sevimsiz kelimedir, hırsız ve vandal demektir. Fakat kelime negativize olunca UĞUR olmuştur. Yani UĞURLU=HAYDUTLU, EŞKIYALI. Ve UĞURSUZ=Haydutsuz, eşkıyasız demektir.

Buyrun, şimdi bunu irdeleyin.

 

<> Ugur - Uygur- Medeni- Uygar?

 

Uygur kelimesi son dönemde kullanılmıştır. Anlamı BUDACI demektir. Ama bunu uygar olarak anlamlandıran da biziz.

 

<> hımm anladım hocam, çin yazıtlarından zaten

 

Evet. Uygurlar kendilerine ne derlerdi biliyor musun?

 

<> Gök hanlığı mı?

<> gök+men

 

Tibet dillerinde Yuga=Çağ, çağdaşlık demektir. Metallerle bu çağları överler. Mesela Yılan=Kali ve Yuga=Çağ anlamı karanlık çağ demektir. Yuga Altın ise UYGAR anlamına ya da uygurca YUKARI anlamına gelmektedir.

Uygurların asıl BOY adı SARUĞ-TURFAN'dır. Ancak Hıtay ve Karluklar ile birleşince ve Budizmi kabul edince adları (ÇİN transkripsiyonunda) "iu-gur" olarak anıldı.

Şimdi bu negativisyonu şöyle anlatabiliriz:

Karanlıkta IŞIK yakmanın tersi de SİMETRİ İLKESİNCE vardır. (Evrenin mutlaka bir negatifi vardır.) Bu kez IŞIKTA karanlık yakarsınız.

Uğru olur uğurlu. Oysa asıl Turanca'da Tigin=Tekin uğurludur. Tekinsiz dendiğinde uğursuz olur.

Ama aslında uğrusuz=Tekin; uğrulu=Tekin olmayan demektir. Hani cin değmesi UĞRAMA var ya o işte doğrudan HOLOW kelimesiyle Haloween ile hatta HOLY=Kutsal (Almanca Heilige) ile ilgilidir.

Dikkat ediniz ki, Holy=Kutsal, Haloween ve Hollow ile ilgilidir.

Yani tüm dillerin ORTAK bir yanılsaması vardır. Çünkü insanın atası ortaktır ve ortak genler yüzünden ortak hata yaparlar. İyi bir filolog bunları ayıklayabilir.

İngilizce Hollow ne demek bilen var mı?

 

<> Delik

 

Evet. Hole ve Hollow aynı şeydir. Hollow "Kuyuya düşmek" anlamındadır. Haloween ile (Latincesi Halüsinasyonun Halu'su) aynı kelimelerdir.

10+9 ve 10-9'da, sanal olan (Kompleks, imajiner sayı) -9 bir Haloween'dir.

(Almanca Helau ya da germence Hallo, Hello ve Holy-Holly ile de alakalı elbette.)

Bunlar niçin gerekli? Niçin tek bir hologram terimi yerine 6 tane hologram terimi kullandım? Bunun da örneğini Turanca'dan vereyim:

Sanskritçe kök kelime (Yafes'in dilinde) Ç-K'yı Türkçe'ye uyarlıyayım: Önce bir sandık ya da kutu düşünün ya da çizin.

ÇK =

ÇAK+mak

ÇAK+ışmak = Yüzeyde bitişik kalmak.

ÇOK+mak = O şeyin sandığın içine girmek. (Çomak sokmaktan anımsayınız.)

ÇUK+mak = İçine hapsolmak.

ÇIK+mak = Sandıktan dışarı çıkmak.

ÇEK+mek = Çekmeceden anımsayınız dışarı alınmak.

ÇÖK+mek = Sandıktan AŞAĞI çıkmak.

ÇÜK+mek  (Uzantı anlamında, bir şeyin kulpu uzantısı çekmeceden sarkan bir şey, bilirsiniz.)

ÇİK+mek = Ters yönde ÇIKINTI anlamında.

Yani bir sandık örneğinde çekmek, çökmek, çıkmak vb.yi anlatmaya çalıştım.

Aynı bağlamda bir örnek de ya da iki harfidir:

Gaçmak/Kaçmak.

Goçmak/Koşmak.

Guçmak/Uçmak.

Gıçmak  (Geri geri çıkmak)

Dikkat ediniz burada bir sandıktan kaçan, koşan, uçan ve geri geri çıkan (Kıç kelimesi buradan geliyor).

Yine o sandıkta durmamak anlamında GEÇMEK.

O sandık evinizse ve siz başka bir yere gidiyorsanız GÖÇMEK.

Güçmek=Sandığa girip çıkmakta zorluk (arı kovanlarının dar ağzına Altay Türkçesi'nde (Oyrat ağzında ve Tuğba dilinde) halen güçmek deniyor, güçlük kelimesiyle de ilgili.)

ve Giçmek = Kabul edilmemek, sandık dışında bırakılmak. (Kazakça da halen kullanılıyor. Bu Türkçe'de de "Gücüne gitmek" ile özdeştir. (Örneğin "Bu ayrılık gücüme gidiyor".))

Dikkat ediniz tüm dillerde Bir merkezden içe dışa, arkaya öne, 6 yöne bir KÜNNES ya da HÜNNES var.

Eğer o sandığın içine doğru gidiyorsanız Hunnes, yok oradan çıkıyorsanız Künnes var. Sandığın içinde bir Kaos, dışında ise Kozmos var. Bu dillerde de böyledir.

Bu yüzden Turanca (Yafesçe) bana o kadar yabancı gelmiyor ve bunun matematiğini bilirseniz kolaylıkla unutulmuş kelimeleri bile bulabiliyorsunuz.

Yeter ki 6 yöne doğru çıkarım yapınız.

Sandık ise Sanduka'dan geliyor ama Syndicate=Sendika ile akraba.

İşte bu 6 yön yüzünden 6 tane Hologram var. Yani evrenin bir kübün 6 yüzeyi (dört yön+taban ve tavan).

Bu hologramları ilk ve tek olmak üzere bu öğretimizde sunacağım elbette...

O zaman Hologramlar (Halouzay Halaugramları), Hülyalar, Hayaller, Halusinasyonlar, Hollowgram, Hole=gram, Halowgram, Holygram ve Wholegramlar) bize LEVHİ MAHFUZ'un tanımını verecektir. Yani Hologramik Hafıza ile çalışan Allah bilgisayarının mekanizmasını anlatacaktır.

Allah Ğaybına kimseyi muttali etmez. Ama Levhi Mahfuz Ğayb'den değil Ledünni'den yani Batındandır.

Allah onu bir kişiye göstermektedir. Oysa melekler (Cebrail) Sidre'den yukarı çıkamadığı için, LevhiMahfuz'da olup bitenlerden habersizdir. Oradan ayetler Sidre'ye iner. Sonra Cebrail iki yay mesafesi ufku kaplayarak (Holygram=Kutsalgörüntü/grafik olarak) görünür.

Şimdiki bilim ise sadece bir tek hologramdan söz eder. Çünkü Cebrail'e vb. inanması gerekmez. Hele HALUsinasyonlar ve Holloween'i (Karabasan görmeleri) hiç umursamaz.

O yüzden ben hologramları (dolayısıyla Laser'leri) çoğaltmak durumunda kalıyorum.

Çünkü Tüm evren teoreminde, Halusinasyonu meleklerin biçimini (Holygram) vb. kapsayan bir TÜM evren hologramı gerekmektedir.

Ve Cebrail'den yukarı (Burak ve Rafraf'ı anımsayınız) çok yukarılarda (50 bin yıl tutarında bir gün dikine giderek) ulaşacağınız yerin adı LEVHİ MAHFUZ'dur. Cebrail Hayatta orayı görmemiştir. Oradan Kur'an Sidreye iner. Sidreden de dünya semasına ve oradan da mesela HİRA mağarasına...

Levhi Mahfuz eni ve boyu sonsuz olan KARE bir matriss sistemi(RAKİM)nin HOLOGRAFİK (KEHF=Geometrik Matrix=Geomatrix) açılımıdır.

Orada birinin örneğin benim bu günkü görüntüm vardır.

Bu rakim olarak benim (Rakim=Matematik rakam bilimi) ama bu rakimin KEHF'i vardır.

Yani benim görüntümün bir ayrıntısının örneğin saç telinin bir hücresinin bir kromozomunun bir Adenin makromolekülünün bir atomunun bir atomaltı parçağıcığın an-be-an kaderi vardır.

Biz farkında olmayız ama hani mikroskop altındaki o mesela eritrosit lökositler falan var ya Alyuvar ve akyuvarlar... Onlar bir asker gibi bizden bağımsız olarak rakibi olan mikrobu buluyor. Silahını ona göre biliyor. Antikorları ve enzümleri bırakıyor.

Bütün bunlar ben yazarken oluyor.

İşte bir tek Hans'ın bir tek olmadığını niceliğinin her birinin tek tek yazıldığını ve günbegün hatta atom düzeyinde mikrosaliselerde bunların olup bittiğini anlıyoruz.

Kur'an bu işin belkemiğidir.

Tıpkı iki elinizi birleştirip, göz hizasında tüm parmaklarınızı bir tek görebilmek gibi: Bu kaçtır? Cevap bir'dir ama aslında on parmaktır o...

Rakim=Bir gibi görünürken, Kehf=On parmağı ya da tayftaki 7 rengi birden göstermektedir.

Cebrail Rakim okuyucusudur. KEHF'i (Geometrisini) okuyan bir tek KİŞİ var. Onun adı HIZIR'dır. Cebrail'in hiç gitmediği yerlere gider.

Orayı kendinden başka biri daha (İsrafil gözlerini hiç ayırmadan, ağzında Nefhi Sur, Levhi Mahfuza bakmaktadır ama çok uzaktır oraya...) Hızır ise doğrudan gider ve Posta kutusundan gerekeni alarak gerekli yerlerde gerekli işleri yapar.

Burada biraz ara veriyorum ki, bu konuda soracaklarınız olabilir? Ya da mütelaalar gerekebilir.

 

<> Peki hocam bu geomatrix matematiksel olarak nasıl tanımlanacak?

 

Evet konular ayrıntılı ve ağır gibi ama... Unutmayın ki Allah'ın ilmi kolay değildir fakat ALİM (niyetim alim olmak) elinde çok kolaylatılır...

 

 

Cebrail RAKİM okur, Hızır da KEHF. O ayeti hatırladınız mı? "Ashabı Kehf ver Rakim" diye... Kehf suresine adını veren ayet işte o... Kaçıncı ayetti unuttum... Galiba 9. ayetti.

 

<> 18-Kehf/9: Yoksa sen, bizim ayetlerimizden (sadece) Kehf ve Rakim sahiplerinin ibrete şayan olduklarını mı sandın?

<> Cebrail = Cebir bilen melek demek mi?

 

Evet. Hem Cabir=Cebr=Zorcu Cebbar=Zorba, cebren yaptıran ile hem de Allah'ın adı ile ilgili. İkisi Kureyşçe yüzünden karışıyor. J harfini attıkları için Cebr ile Jebr "Aynı" gibi olmuş.

Aslında Cebrail de, G harfini çıkaramadıkları için GEBRAİL'dir. Ama maalesef Kureyşliler J ve G harflerinin ikisini birden C olarak yazıyorlar. Hatta Ç'yi de C olarak yazıyorlar.

 

<> Gabriel'den de G olduğu belli

 

Arapça arada kaynadı ama ne yapalım ki, Arapça yerine kullandığımız Kureyş lehçesini benimsedi Araplar...

 

<> Son kozlarını oynadıkları bir dönemin sonuç ucundan neden ucuna süregelen bir savaş. Biz bunun öncü kuvvetleri olmak için burada değil miyiz?

 

Evet biz öncüyüz. Biz nedeniz biz artçıların, sonuççuların zaman içindeki Geri tepmesi=Feedback'leriyiz.

 

Ayetin Arapça'sına bakınız: "Hasib'de" diyor... Hesaplamaktan... Kelime kökü HSB (Hasib, Hesab, Seriul hısab, Muhasebe vb)... Neyi hesaplayacağımızı hemen arkasından veriyor:

 

<> 18-Kehf/9: Em Hasibde enne ashabei kehfi ver rakıymi kanü min ayatina aceba

 

Em hasibde enne ashabei KEHF (geometri) ve VE=AND RAKİM (Matematik)...

Ashab=Sahabe aynı zamanda MATRİSS. (Matrix ise Asakir=Asker, Rabbinin orduları diye geçer.)

Hasib (Hesaplayın) ashabei (Matris düzeninde, matris cebiri düzeninde) Matriks ve Matrisleri (Kehf ve Rakim'i).

Onda bizim aceba (Acaip) kanıtlarımız vardır ve buna şaşmayın, çünkü bunu bulacaksınız diyor.

Hasib-Ashab-Kehf-Rakim-Acib kombinezonunun 7 anlamından birini verdim. Bunun hesabını daha sonra (3, 5, 7 kişilerdi) diye veriyor, başka bir gün onu da anlatırım inşaallah. Çünkü bu konuda HİÇBİR HATA YAPMAMALIYIZ. Neden mi? Nedenini görmemiz için 22. ayeti bir yazalım.

 

<> 18-Kehf/22: Karanlığa taş atar gibi, "Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir" derler, yahut "Beştir, altıncıları köpekleridir" derler. Bu gaybı taşlamaktır. Yahut "Yedidir, sekizincileri köpekleridir" derler. De ki: "Onların sayısını en iyi bilen Rabbimdir. Onları pek az kimseden başkası bilmez." Bunun için, onlar hakkında, bu kısaca anlatılanın dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma.

 

22.ayetten 26 dahil yazmamız gerekiyor. Şimdi önce bunu yorumlayalım: Burada MATRİS'i resmen görebilirsiniz. Yani neyi ne zaman hesaplayabileceğimizi ALLAH bildiriyor.

Onları PEK AZ KİMSEDEN BAŞKASI BİLMEZ deniyor...

Dikkat ettiniz mi BİLENLER var demek ki?...

İşte o bilenlerden biriyle birliktesiniz. (Reklamdır.)

Orada olup biten Rakam-geometriler için Allah Resulüne, "Bu iş senin devrinin işi değil, sen bunun ardına düşme" diyor. Fark ettiniz mi? 22. ayeti anlatıyorum... Fark ettiniz mi?

 

<> evet

<> Sonra yedi kişi idiler sekizinci köpekleri idi diye devam ediyor

 

Allah resulünün ÇAĞI gereği tartışma açmasını istemiyor.

 

<> 18-Kehf/22: De ki: "Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir; onları insanlardan ancak pek azı bilir." Artık bunlar hakkında bildirilenin dışında bir tartışmaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye bir şey sorma!

 

Bu uyarı bize değil Resulullah'a ve sahabesinedir. Yani siz bana sorabilirsiniz. Çünkü Matris Cebiri ve bineer sisteme dayalı Geomatrix bulundu artık...

 

<> 18-Kehf/23-24: Herhangi bir şey için, Allah'ın dilemesi dışında, "Ben yarın onu yapacağım" deme. Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: "Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."

<> 18-Kehf/25: Onlar mağaralarında üç yüz dokuz yıl kaldılar.

<> 18-Kehf/26: De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O'ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığa ortak kılmaz."

 

"23-24: Herhangi bir şey için, Allah'ın dilemesi dışında, "Ben yarın onu yapacağım" deme. Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: "Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."

 

İNŞAALLAH:

Zaman yolcunun Yengisi ya da yenilgisi Maazallah (Allah korusun) ile İnşaallah (Allah inşa etsin geleceği).

Sen kendine güvenip de sakın BEN GEÇMİŞE GİDEREK GELECEĞİ YENİDEN BİÇİMLENDİRİRİM deme, sakın!

Bunu da apaçık görebiliyor musunuz? Zorlamadan, o ayette gelecek için iki kampın savaşı ile ilgili İNŞAALLAH'ı görüyor musunuz?

 

<> Çünkü seni bekleyen yeni geleceği yine ve sadece Allah biliyor diyor Allah zaman gezmenlerine

 

Ve görüyor musunuz ki, İNŞAALLAH diyen Zigzag 53 yıl KAZANMIŞTIR. Yani YARIN 2055'lerde geleceğine bir MİLAT olmuş ve 2001 26 Ağustos'una zıplamıştır.

 

"Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."

Görüyor musunuz? Milat sizin-bizim umduğumuzdan da ÖNCE oluvermiş. DAHA YAKIN'a eriştirmiş doğru kullarını ALLAH. Gördünüz mü? Okudunuz mu?

 

<> Evet

 

O orada size bakıyor.

Bir şey daha bakıyor: İnşaallah demeyi  U N U T U R S A N

"Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."

"Unuttuğun zaman"

Bu nedir?

Hani "Bunu bana ŞEYTAN UNUTTURDU" yu anımsayınız... Zamanda geri gittiğinizde Yaşınız gereği küçülürsünüz ve UNUTURSUNUZ. Yani zamanda geriye gitme mekanizmasını  R E S M E N  anlatıyor. Gördünüz mü? Okudunuz mu?

 

<> Umulur ki = İnşallah

<> Asla emin olma dile... inşallah de

<> Zamanı kendi çıkarlarına çevirdim zannetme yeni zamanı yine toplam kadere hakim olan Allah bilir.

 

Savaşlar ise başabaş gidiyor.

ŞER tarafı (Geleceğin Siyonistleri) ile Düzine Düzencileri savaşında şanslar eşit % 50.

U M U L U R   K İ  bu anlamdadır işte...

 

<> Kitaplarınızda öğrenmiştik delilleri, ama bu daha detaylandırıcı oldu.

 

[Candaş] ben kitaplarıma bildiklerimin binde birini bile yazmıyordum. Yüzeysel şöyle bir değiniyordum. Onun için ben kitap yazmalı-yayınlamalıyım. Ayrıntıları veremiyordum. Ayrıntılarda boğulmayasınız diye.

 

<> Farkındayız hocam ama sanırım ayetlerdeki kelimeleri analiz ederek ve örneklendirerek anlatmanız bize biraz daha ayrıntılı düşünmeyi sağlıyor

 

Bir sandık ve 6 yönden çık, çök, çek dememek için yazılmıyordu onlar...

Burada dahi bildiklerimin binde birini yazmıyorum. Vakit darlığından yazamıyorum...

Bu kitaplar YA-YIN-LAN-MA-LI.

Şöyle bir baktım yazılar ve chatler şimdiden bin sayfalık bir kitap olmuş bile. Ortaklar yaşadı, durduğumuz yerde kitap yazıyoruz da farkında değiliz.

 

<> Zip'li dosya isterim, zip'ini açınca bir damla suyun deniz olduğunu görmek isterim. Onun için hocamdan yazı isterim!

 

Evet isteklerinizi yapıyorum. Haber grubuna yazı yazma işlemi için 313 toplanamadık (en son dün 281 idik). Bu yüzden bir OK. alırsak (Okey demek istemiştim) sizi yazıya boğacağım, söz veriyorum. Ben yazdıkça yetişemeyeceksiniz okumaya.

 

<> OK alırsanız yayın izni gelir demek mi?

 

Kitaplara karışmıyorlar... Ama HAFİF ve HANİF müslümanlığın ayrılması gerekiyor. İşte bu bizi çok üzüyor.

Yani kimseye dokunmuyorduk. Yanıt yöntemimizi anlatmıştım.

Soru: "İslamiyete göre namaz kaç rekattır kaç vakittir?" Yanıt: "5 vakittir ve 40 rekattır."

Soru: "KUR'AN'a (Allah'a) göre namaz kaç vakit, kaç rekattır?"

İş değişti şimdi... Üç vakittir: Günün iki tarafı ve tüm gece... Artı Bonus'ları var, dilediğin kadar GECE kılacaksın... Nisa 102. ayete göre de namaz ikişer rekattır...

 

<> Halk arasında Hanif ve Hanife isimleri var. Bunlar bilinçli olarak mı kullanılıyor yoksa?

 

Hayır bilinçsiz. Ebu Hanife demek HANİFE (Kızının adı) BABASI demek. Kızının adından dolayı iki isim var dişisi Hanife erkeği (Hanif değil) Hanefi. Oysa Hanifliğe mensup olanlara Hanifi hanefi değil HANİF denir. O ismi KİMSE kullanmıyor. Allah kullandırmıyor.

Günü saati, miladı, Mesihi gelince bu işler gündeme düşer.

Petrol=Ğussae gibi. Petrol çağı gelince o ayet ortaya çıkar. Ala Suresinde Resulullah'a ne diyordu Allah? Üşenmeyip bir daha yazalım. Sanırım 6, 7 ve 8 ayetlerdi.

 

<> Ala=Alak?

 

Ala suresi... Alak suresinin asıl adı İKRA'dır.

 

<> 87-A'la/6: Bundan böyle sana Kur'an okutacağız da unutmayacaksın.

<> 87-A'la/7: Yalnız Allah'ın dilediği başka; çünkü O, açığı da bilir, gizliyi de.

<> 87-A'la/8: Ve seni en kolay yola muvaffak kılacağız.

 

Evet, Allah Resulüne PETROL ÇAĞINDAN SÖZ ETMESİNİ EMREDİYOR.  A M A  BU AYETLERİ UNUTTURACAĞINI da söylüyor.

Hani aynı durum Kehf suresinde de vardı ya... "Ardına düşme bu hesap meselelerinin" diyordu ya Allah.....

"23-24: Herhangi bir şey için, Allah'ın dilemesi dışında, "Ben yarın onu yapacağım" deme. Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."

"25: Onlar mağaralarında üç yüz dokuz yıl kaldılar."

"26: De ki: Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O'ndan başka dostu yoktur."

Burada GELECEĞE ATIF var. Çünkü hemen ekliyor:

"25: Onlar mağaralarında üç yüz dokuz yıl kaldılar."

 

Büyük bir rastlantı ama, Mehdi Resul de 309 yıl sonra çıkacak desem, inanır mıydınız? (Demek ki benim "Ben MEHDİYİM" deme tehlikem yok. Ama arada bir reklam yapabilirim değil mi?)

 

<> Bilaniuk misali, Borges misali kim bilir belki o zamanın mehdisi olarak geleceksiniz?

 

Geçmişte başarılır işler. Geleceğe sonra yansır...

İSA mesela GEÇMİŞTE elçi ve kitap sahibiydi. Ama gelecekte Elçi değil yeni bir kitabı yok çünkü en yeni kitap KUR'AN olmuş...

Bu şekilde düşününüz Borges ve diğerlerini...

Kıymeti Harbiyeleri  G E Ç M İ Ş T E  yaptıklarıyla övülmüştür. (Ali İmran 115. ayet.)

 

<> 3-Ali İmran/115: Ne iyilik yaparlarsa, karşılığını bulacaklardır. Allah sakınanları bilir.

 

O ayette "GEÇMİŞ ZAMAN SIĞASI" VAR = Yani "NE YAPTIKLARINI", "yapTIKlarını" diyor ayet... Sonra da birden aynı anda "YAPACAKLARINI" diyor. Yaptıklarını ve yapacaklarını ARAPÇA aynı anda kullanıyor.

Tıpkı "Sen imam olduğunda onları ikiye böl. Bir kısmı seninle namazın ilk rekatını kılsınlar. Kılmamış ötekiler de sonra gelip arkanda durarak namazı tamamlasınlar" gibi...

Yani ilk (neden) grup KILDI, ikinci grup (Sonuç) HALEN BEKLİYOR.

115. ayet aynı biçimde şöyle diyor: Yaptıkları/yapacakları iyi eylemler geçmişte ektikleri gelecekte biçilecektir. (Karşılıksız bırakılmayacaklardır.) Çünkü Allah müttekileri (Sakınanları) bilir.

 

<> Hocam ciddi bir sorum var: Kiziroğlu'nu bilirsiniz. Grup Ayna, "Kiziroğlu Mustafa bey, bir beyin oğlu" vs vs diyor, buradaki Kiziroğlu'nun Hızır'la ilgisi var mı?

 

Hayır, Kiziroğlu Mustafa bey Kahraman Maraş yöresinin bir tür Köroğlusudur. Hızır zaten KHIDIR biçimindedir. Ötekisi Kizir...

 

<> Sevgiyle kalınız HANİFLER.

 

Sevgiyle kalınız sizler de.

Haftaya daha doğrusu CUMA günü inşallah Hızır ile Musa'yı YÜRÜTECEĞİZ.

Bugün de fena değildi. Ayrıntı vardı ama "HANİF GİBİ DÜŞÜNMENİZ" için bunlar şarttı.

 

<> İnşaallah bitireceğiz bir gün

 

Aslında o bitti sayılır. Çünkü devamını zaten kitaba yazmıştım. Fakat o üçbeş tane MİSAL var ya???? Onları yazmak uzun oluyor.

23 Yılda Resulullah'a indi Kur'an. Ne yapalım biz de UZUN yazacağız, mecburuz.

 

<> Ses kayıt programı kullanın veya bir sekreter olsun. Ben tr'de olsaydım severek yapardım

 

Teşekkürler... Benim özel bir çabam yok. Mesela bir konferans veriyorum (4 saat sürüyor) onu teybe çekiyorlar. Sonra da daktiloya ve sürekli kesintisiz konuştuğum için 600 daktilo sayfası ya da her bir iki sayfadan 5 kitap sayfası çıktığına göre sadece konuşarak kitap yazdığımı da anlayabilirsiniz.

Miraç 3 bir konferans kitabıdır.

 

<> Hocam o zaman kasetleri nasıl temin edebilirim?

 

Vallahi bende kaset falan hiç olmadı... Edirne TTV'de 150 saatlik video kaydım var. (Ben orada sunucuydum.) Ne bilim yapmışız oralarda... Daha ben izlemedim, hatta tenezzül edip de bir iki bant vermediler bana... Hiç değilse bir arşivim olurdu.

 

<> O zamanki müdürün adı neydi?

 

Eski Genel Müdür adı Hayrettin Uyar idi.

 

<> Arşivi inşaallah hazırlayacağız.

 

İnşaallah. İçeriği tamamen bilimseldi.

Hayrettin Uyar beni çok sever. Onun tlf. numarasına Edirne'den bir baksanıza, belki de vardır. Bende yok ama Web'de bulabilirsiniz belki de. Onda en az 60 saatlik kasetler var olduğunu biliyorum. Belki verir de çoğaltırız.

Yaşar Nuri'de 10 saatlik kaydım var.

 

<> Alabilir miyiz Yaşar beyden acaba? Verir mi yani?

 

Çok cimridir, ondan bir kuruş ödemeden alamazsınız. "Cimri" olduğunu söyleyen de kendisidir, ben iftira atmadım yani...

Öztürk hoca sıkıştı mı, "Ben kaydetmiyorum ki sana vereyim" diye takıyye de yapıyor.

Ne de olsa arkadaşım. Yani bu kadar dedikodu yapmama engel değil.

 

<> O zaman zor alırız kasetleri ondan

<> Strasbourg Hanifleriyle ilgili bilgi geçti mi elinize?

 

Strasbourg yakın gelecekteki TEK bayraklı Avrupa Birleşik Devletleri'nin (United States of Europe) Daha sonra da bir Avrupa devleti kurulacak, EUROPAN adında, Pan-Avrupa anlamında yani... Bu da tekrar bölünecek. Bu kez ortak kültür devletleri kurulacak.

Örneğin FLAND (Belçika kuzeyi, tüm Hollanda, Lüksemburg ve Güney Afrika birliğinin üç eyaleti) flamanlar devletini oluşturacak. Bu tek bir STATE...

İkincisi SKLAND. (İsveç, Danimarka, Norveç, İzlanda, Far Öer vb.)

Üçüncüsü Almanya, Pomeranya Almanyası, Avusturya ve Schweiz (İsviçre ALMAN kantonları) devleti. Bunlar "GERMENİSTİK" olarak birleşeceklerdir.

FLAND+SKLAND ve D-Land, F-Land=Flamanlar ülkeleri, S=Skandinav ülkeleri, D-Land=Deutschland. (Aslı Teutesland=Tötonların ülkesi demektir.) Mesela halen Almanya'da Teutonia ormanları var. Rheinlandlılar duymuşlardır mutlaka. :-) Yok mu Rhein Pfalz'lılar?

 

<> Ben Rhein Franzlar'danım :)

 

Orası da güzel ama, en güzel Rhein boyu kuşkusuz Schwartzwald'lardan gelen ve karadenize Tuna Nehri olarak dökülen Rhein bölümü... Karaormanların nefis çam iklimi var. Baden-baden'lilerin hiçbirisinin Tüberkülozdan öldüğü görülmemiş yüzyıllardır. Yani verem olayı görülmemiş...

Ben bu arada affınızı rica etsem.

 

<> Ne demek

 

Saat üç ve (TSI) tam 4 saat sonra "İşlere" koşturacağım.

 

<> İyi geceler