Chat n° 011 -
Tarih: 19 ekim 2001
Not-1:
<> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir,
sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir.
[] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın
Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının
yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde
bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız
her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com
adresine bildirebilirsiniz.
[] Kaptan aiberg_ nickiyle bağlandı
slm&slm.
<> selam dr
Bağlantılarım
normal mi acaba? Telefonlar tam bir rezalet. Hafta sonu rezaleti. İstemeden
geciktim. Bağlanmakta zorlandım. Bağlantıyı reddediyor
ttnet. Yarım saattir buna uğraşıyordum.
Şikayetleri dinlediniz, şimdi
reklamlar: "En büyük Hawking başka KİNG yok!"
Şimdi de haberler.
<> :))
<> Hocam hoşgeldiniz
Hoşbuluştuk
dostlar.
Konumuz geçen haftanın
devamı mı? Yeni mi? Konu belirledik mi?
<> Henüz
hayır, arkadaşlar yeni yeni geliyor
Bugün yarımda kapatacağız.
<> Dabbetül
Arz'ı işleyelim?
Çok uzun ve karışık
bir konu.
<> Sizi
yormak istemem
Ben yorulmam ama bugün vakit
yarıma kadar ve kısıtlı. İnternet cafedeyim yarımda
kapatacaklar. Bu saatten sonra gelen olmaz zaten. 12 kişi yeter de artar
bile.
Dabbet'ten geçen hafta
azbuçuk bahsettim. 7 anlamından birini anlattım.
Millet toplaşana kadar,
namazın VAKİT ve REKAT'larını tartışmaya açalım.
Mutlaka araştırdınız ve bir şeyler buldunuz. Mutlaka
itirazlar olmalıdır. Bilim emekle ve zahmetle gelişir.
<> Hocam
bir şey sorabilir miyim? Kozyrev'i Kuruşçev öldürdü diye yazmıştınız
kitabınızda ama 1983'de ölmüş?
Kozyrev'i Stalin hapsetti.
Kruşçev dahil sovyetlerin çarları onu öldürmek istediler. Rasputin
gibi öldüremeyeceklerini anladılar. Dr. Scherk ve Kozyrev birlikte "ÖLDÜ(!)ler". Scherk gerçekten Mib tarafından
öldürüldü. Ama Kozi- HA-VET tipi
öldü. (Yaşıyor yani.)
<> Anladım
ama 1983'de bu dünyadan ayrılmış... Kruşçev ile zamanı
tutmuyor
Kozirev 1984 "Dönüşlü"dür.
1983 değil. Kruşçev'in öldürmek istediğini yazmıştım.
<> 27 Şubat
1983'de ölen Kozyrev'in mezarı "Pulkovo Astronomlar Mezarlığı"ndadır.
Çünkü Borges ile aralarında
yaş farkı (çarpı) 14 var. Yani 1985 sonu ötekinin gitmesi
gerekiyordu. Aralarında 35 ay var. Bunu 14'e bölemedim henüz.
<> Bir
zaman yolcusu neden öldürülemez?
Bir çok nedeni var. Karmaşık
bir konu.
<> Mib nasıl
beceriyor o zaman?
Doğmamış
öldürülemez gibi bir ilke bu. Şimdi
bu göreceliği irdeleyebiliriz. Bir melek ile bir insan ele alalım.
1. İlk kombinezona göre
melek ile melek bir köşe başında çarpışabilir ve
birbirlerine pardon derler.
2. Aynı biçimde insan
ile insan da köşebaşında kazara çarpışır ve
birbirlerinden özür dileyebilirler.
3. Bir melek ile bir insan
(Yani artı ve eksi kütleli iki varlık) çarpışacaklarını
sanırlar. Ama çarpışmayıp birbirinin içinden geçerek şaşırırlar.
a) İnsana göre çarpışamadığı
varlık "Hayalettir".
b) Meleğe göre çarpışamadığı
varlık "Hayalettir".
Bu kombinezondaki anomali
denen paranormal sayıları giderirsek, Yerine de
"Gelecekteki" ve "Geçmişteki" insanları korsak,
Doğmamış öldürülemez. Doğmamışı yine bir doğmamış
(Men in Black) öldürebilir. Doğmamış da zaten "Ölü"
olanın atasını öldüremez. O zaten ölüdür. Kaderi
"Katlederek" değiştirmez. Kaderi "Yer değiştirerek"
Yani bir tür ROK yaparak satrançtaki
gibi "Tarihin akışını" değiştirir ama,
cinayet işleyemez.
Ancak bir "Gelecek"
kaçkını, "Geçmiş"te yaşayan birine
"Ölümü" azmettirebilir. Etkileyebilir.
Hz. Hızır her çağın
insanıdır. O (Allah'ın emrinden hiç çıkmamaca) öldürebilir.
Dileseydi, o çocuğu Musa'ya da öldürtmeyi azmettirebilirdi. Ama kendisi
öldürdü. Böylece daha önce katil olan Hz. Musa'yı, "İsmet sıfatı
gereği" günahsız kıldı. Biliyorsunuz ki, Hz. Musa
cinayet işlemişti, bir katildi.
O zaman geliniz, Kehf suresi
83'e kadar olan Hz. Musa öyküsünü tek tek yazalım: Sanırım 65'li
bir ayetten başlıyordu. "Hani Musa yol arkadaşı
gence..." diye başlayan ayet... Oradan tek tek yazalım ve hızla
ben MİSALLERİ çevireyim.
Yazacak var mı?
<> Ok ama
kaçıncı sure?
"Hani Musa bir gün yol arkadaşı (Yuşa)na..."
Vallahi o kadarını
siz bulacaksınız. Ayetin bağlangıcını verdim, 65
civarında olduğunu söyledim. Belki de 60'tır bilmiyorum. Biraz bana yardımcı
olmanız gerekecek.
<>
18-Kehf/60: Musa
genç arkadaşına (Yuşa'ya): "İki denizin birleştiği
yere ulaşmaya, ya da yıllarca yürümeye kararlıyım"
demişti.
<> 18-Kehf/61:
İkisi de
denizin birleştiği yere ulaştıklarında, balıklarını
unutmuşlardı. Balık bir delikten kayıp denize ulaşıp
yüzdü.
<>
18-Kehf/62: Oradan
uzaklaştıklarında, Musa yanındaki gence: "Yemeğimizi
çıkar, andolsun bu yolculuğumuzda yorgun düştük" dedi.
Tamam sırayla gidelim.
"60:
Musa genç arkadaşına (Yuşa'ya): "İki denizin birleştiği
yere ulaşmaya, ya da yıllarca yürümeye kararlıyım"
demişti."
Konu "Musa'nın
katilliğinin aklanması". Evet Musa bir çok nedenden dolayı
"O birini" bulmak zorundaydı:
İlki "Katildi ve
aklanması gerekiyordu". Yani zaman üzerinde oynayarak, bir insan
"Hiç öldürmemiş" de olabilir.
İkincisi Hz. Musa,
"Gelecekte" kavmi olan israil oğullarını hassa bir
ölçümle "DENİZİN"
neresinin yarılacağını bulmak için "Hızır"ı
arıyordu. Üçüncü olarak, Musa çok cahildi ve "İlim" ile bu
tarafını telafi etmek durumundaydı. Cahil ağır kaçtı.
Ümmi diyelim.
Musa, yanına
"Referans, gösterge ve yardımcısı olarak YUŞA'yı SEÇti". Yuşa seçilmiştir. Çünkü Ahit sandığına/Tabutüssekine'ye
dokunma (Topraklama) yetkisi olan Levililer kabilesindendi. 17 Yaşında
olmasına rağmen Ahit sandığını taşıyabiliyordu.
Dokunabiliyordu.
Tabutüssekine bir ara
devrilir gibi olmuştu. Ne var ki, işgüzarlık yaparak onu tutmaya
çalışan "Başka kabile insanları" tuz sütunu gibi
bir anda kristalize olarak bedelini ödediler.
Bunlar sizlerin araştırma
konuları olacağı için, ben asıl konuya geçeceğim.
Musa ve Yuşa bu bilinçle
birlikte yola çıktılar: Kesinlikle İKİSİ DE ÖLMEYECEKTİ. Öldürülmeyeceklerdi. İkisinin
de bir güvencesi vardı: DEHR
yani zamanın kullanılması sigortası... O yüzden iki kişi
yola çıktılar.
Musa biliyordu ki, bu olayın
ardından, ümmetiyle birlikte "Denizi" geçeceklerdi.
<> Yani
olay gelecekte başlıyor geçmişe bir zaman yolculuğu mu?
Deniz belli: Sina üçgeninin
Süveyş ve Akabe körfezleri var. Musa ve İsrailoğulları, bu
olaydan az bir zaman sonra "DENİZ"in
yarılacağını biliyorlardı. Ama nerede? Hangi
koordinatlarda?
<> Balığın
bulunduğu kayalıkta
[] Kaptan bağlantı
sorunu yaşıyor
Cafelerde bu iş olmuyor.
Eve geldim. Allah'tan aramızda 50
metre var. Şu an evdeyim.
<> Geçmiş
olsun
Sağolun. İşim
çok zor, orada ayrı bir klavye burada ayrı bir klavye ile yazıyorum.
Bunun standardı yok mudur yaw? İki klavye ile birlikte yazmayı öğrenmek
Nobel almak gibi bir şey.
<> :))
Aklım karışıyor ama idare edeceğiz. Evdeki F klavye (Eşim okulda onu öğrendi) Cafe'lerde q klavye. Her neyse... 60. ayeti bir daha copy/Paste = c/p lütfen. (Bunlar bende siliniyor çünkü)
<>
18-Kehf/60: Bir
vakit Musa genç adamına demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim;
tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut
senelerce yürüyeceğim."
Duralım: Musa'nın
amacı belli bunu anladık. "Durup dinlenmeyeceğim"
demiyor.
<> Amacı
koordinatlar
Bilim açısından
konuşalım: Riemann bir uzaydan söz ediliyor. Çünkü bir uzaya eşlik
eden dördüncü boyut ZAMAN
raptedilecek.
Musa diyor ki,
"Ekvatoral olarak, aynı noktayı bulana kadar kaç tur atmam
gerekirse atacağım. Çıkış noktam ise ‘İki denizin
birleştiği' yer."
Yani bunun tersine "İLERİDE İKİ DENİZİN
AYRILACAĞI YER" demek istiyor.
Böylece Musa Bize Uzayın
Lobatçevski koordinatlarını değil, Yerkürenin RİEMANN koordinatları vermiş
oluyor. Uzay semer tipidir. Ama burada istisnai olarak "Riemann" yani
TÜMSEK uzay türü veriliyor. O halde
bu tür bir uzaya eşlik edecek olan zaman da ÇOK ÇOK ÇOOOOOK ÖZEL olmalıdır.
Hedef belli, iki denizin
(Akdeniz ile kızıldenizin) birleştiği Süveyş'ten, Karşı
kıyıdaki Sina yarımadasına geçilecektir. Durup dinlenmeden,
ekvator turu atarak gerekirse yıllarca bu işi yapacaktır Musa...
Musa bir "İşaret"
ya da "Alamet" bekliyordu. Tabutüssekine de "Hükümdarlığın
bir alameti değil miydi?"
O da AYRIK BİR ÖZEL ZAMANDA
Musa'ya verilmemiş miydi?
Musa "İşaret,
alamet" beklemekteydi. Bu işareti bulana kadar başıboş
fakat sabit bir güzergahta böyle yürüyecekti.
Şimdi 61. ayeti rica
edeyim:
<>
18-Kehf/61: İkisi
de denizin birleştiği yere ulaştıklarında, balıklarını
unutmuşlardı. Balık bir delikten kayıp denize ulaşıp
yüzdü.
Ayete dikkat ederseniz,
"Bir balıktan söz ediyor"
iyi de SONUCUNDAN söz ediyor.
Halbuki önce NEDENİNİ
yazması gerekmez miydi? Yani önce "Bu balık şöyle şöyle
yakalandı erzak çantamıza kondu, sonra da canlandı gitti"
demiyor.
(Örneğin madde varsa,
antimadde de vardır. İkisi aynı anda birlikte yaratılmışlardır.
Biri olmasaydı diğeri olmazdı.)
Bu olmazsa olmaz ilkesi
nedeniyle Doğrudan, nedeni es geçerek SONUCU
anlatıyor Allah'ımız. Yani ZAMAN
TERS DÖNMÜŞ BİLE.
Anımsarsanız, Bilim
için zamanın ileri ve/veya geri akması iki türlü de BİR ve EŞİTTİR.
ZAMAN (DEHR diye geçer Kur'an'da, özel bir
zamandır.) TERSİNE DÖNMÜŞTÜR.
Dolayısıyla "Önce" taş atıp "SONRA" cam kırılmamış.
Zaman tersine dönünce, Önce "CAM
KIRILMIŞ" sonra da "TAŞ
ATILMIŞ" oluyor...
Bir nedeni bir sonucun
izlemesine NEDENSELLİK
(Causality) ilkesi demekteyiz. Bu bir Y A S A değildir. Bu bir İLKEDİR.
Bilimde ilkeler değil YASALAR ÖNCELİKLEDİR ve KORUNMASI GEREKEN YASALARDIR. İlkeler
bir önkabuldür hepsi bu...
Şimdi bu veri tabanında
Kur'an'da ALLAH'IN konunun "SONUCUNU" söylediğini daha
"NEDENİ" açıklamadığını
anlıyoruz. (Zaten Musa as.ın da başı bu yüzden çok derde
girecek.)
Şimdi eğer NEDEN'i başa alarak düşünürseniz:
1. İleride yemek için
yakaladıkları bir BALIK,
Allah'ın mucizesi gereği, ölü iken dirildi ve kendini suya attı.
(Bu kolay yoldur. Böyle düşünmek
mucizeleri bir çırpıda açıklar ve bilim yapmak zahmetiniz
ortadan kalkar. Allah yaptı öyle oldu der ve yakayı sıyırırız.
Bu ucuz yolu bırakalım ve ikinci şıkka bakalım.)
2. EĞER SONUCU ÖNE ALIRSANIZ, şunu görürsünüz: Zaman tersine
döndü. Yani balığı yakaladığımız film ya da
video kaydı DURDU, DONDU ve DAHA SONRA G E R İ Y E doğru oynamaya başladı.
<>
18-Kehf/63: O da
dedi: "Bak sen şu işe, kayalığa vardığımızda
balığı unutmuşum. Bana onu hatırlamamı unutturan
ancak şeytandır. Balık şaşılacak şekilde
denizde yolunu tutup gitmiş".
Balığı şöyle
yakalamıştık:
1. Mesela olta atmıştık.
Ya da ağ falan...
Balık can çekişti
öldü. Azık torbamıza yerleştirdik. Acıkınca bunu
yiyeceğiz.
Yalnız bu arada 62. ayet
atlanmış, onu da bir zahmet alalım.
<>
18-Kehf/62: Oradan
uzaklaştıklarında, Musa yanındaki gence: "Yemeğimizi
çıkar, andolsun bu yolculuğumuzda yorgun düştük" dedi.
Evet tşk.ler.
Böylece şunu anlıyoruz:
Kızıldeniz ve Akdeniz'i ayıran ayrıca Sina yarımadasını
Mısır'dan ayıran o çatala geldiler ama, upuzun bir kıyı
boyunca "NERESİ"
sorusu var. Ayrıca "KİM?"
ile buluşulacak?
Başıboş
aylak-avare gezinirken saatler geçer. Kuşluk vakti olur (Saat 09.00-10.00
arası) Tam Sina'da saat 10.16'dır.
Dikkat ediniz ZAMAN ile ilgili muazzam bilgiler
veriliyor:
1. Neden Yuşa çok genç
bir delikanlı?
2. Neden KUŞ
KUŞLUK VAKTİ (Duha) deniyor?
Bu iki sorunun yanıtını
bilimsel olarak arayacağız.
Şu da çok önemli: O
ayette "KUŞLUK" sözü
var ama TÜRKÇESİNDE atlanmış.
(Şu sağ elle yazmak gibi... İlla ki, bir şeyleri atlıyoruz
milletçe ve ümmetçe...)
Kuşluk sözünü bulanınız
var mı? Ayette KUŞLUK sözü
var.
<> Evet
vardı
Sırf o yüzden Yuşa'nın
yaşının 16,6=17 olduğunu buldum. Bana lütfen bulup yazınız
ve doğrulayınız. Şurada zaten beş kişiyiz, biz
bize daha iyi konuşabiliriz.
<> 18-Kehf/62:
(Buluşma
yerlerini) geçip gittiklerinde, Musa genç adamına dedi: "Kuşluk
yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza
(epeyce) sıkıntı geldi."
Evet, bu bizim branch dediğimiz
bir kahvaltı biçimi... Duha=Kuşluk=Branch aynı kelimedir.
Mutlaka Branch'ı duymuşsunuzdur. İşte
o KUŞLUK kahvaltısıdır.
Kuşluk ile sabah güneş doğması arası, karışık
bir hesap biçiminden sonra bize Yuşa'nın yaşının 16,66
olduğunu gösteriyor. Bunun için sizi yordum ve "KUŞLUK" kelimesi için üzdüm, kusura bakmayın.
<> Nasıl
hesaplanıyor?
O çok karışık.
Bir gün=Bin yıl diye giriyorsun işe... O konuyu burada ezip
öldürmeyelim. Söz veriyorum başka bir zaman iyice yazarım.
Daha önce başıma
geldi: La ilahe illallah'ı digital olarak
yazdım. (İndeterminist olarak İF
komutuyla yazacaksınız.) Ama ışıktan hızlı
sistemde (Ya da aynı anlamda zamanın ters döndüğü bir sistemde) ışık
hızını aşmaya gerek yoktur. Örneğin Antimaddenin zamanı
tersine çalışır. Yani yarın doğar, dün ölür. Bu ANTİ olduğu için böyledir.
Anti=Bir denklemi paranteze
alınız önüne bir EKSİ
koyunuz herşey tersine döner demektir.
O halde IŞIK HIZINI AŞMADAN da, ANTİ MADDE düzeyinde ZAMANI
TERSİNE ÇEVİREBİLİRİZ.
O halde ışık hızı
aşılmış gibi Heisenberg belirsizliği iflas eder ve
yerine İF değil Fİ=DETERMİNİZM komutu
geliverir.
O zaman da enerjinin
(Cinlerin), Melei Ala'dakileri (Zamanı tersine dönenlerin) yarını
ile dününün yer değiştirmesi nedeniyle, "Geleceğimizi
okumaları, ya da geleceğimizi bilmeleri" mümkün olurdu. Çünkü İF=Acaba, şayet, eğer,
olmayana ergi metodu vb. gerektirmez. DETERMİNİST
olduğundan "Bu, yüzde yüz şöyledir" gibi bir çıkarım
verir. Bu çıkarıma da Fİ
denir.
Cebiri Alcabir (Algebra)
bulduğu gibi Cifiri de ALŞİFR
buldu. (Muhyiddin'i Arabi)
<> Cifir'i
bulan var mı?
Evet herşey bulundu.
Cebir gibi Cifir de bulundu. Yani var olan keşfedildi...
Cifir DERS kitabı gibi ilk olarak "İbni Haldun
Mukaddimesinde" kullanıldı. Arabi ise "Saatlerin
Hazinesi" kitabında CİFİR'i
kullandı.
Nostradamus bu işi yıllar
sonrası için kullanırken, Muhyidddin'i Arabi "Sana şu
saatte şunu soracaklardır, şöyle de" diye DETERMİNE EDEBİLİYORDU.
Saatlerin Hazinesi adlı
kitabında "Hızır'ın emriyle" SAATLERİN kaç olduğunu
K A L D I R D I . O
kitap şimdi "SAATSİZ"
olarak piyasada var. Ama adı "Saatlerin Hazinesi".
Buna R A
K İ M de deniyor. (Rakam
bilgisi) Ancak bunun devamında T I L S I M (Talisman) diye bir K E
H F (Geometri) bilimi daha var. İbni
Haldun Mukaddime'sinde işte bu
Talismanı (Tılsımı) kullandı. Ama çok kısıtlı.
Cebir ondalık sisteme,
Cifir ise ikili sisteme tabiidir. (Cifir digitaldir.)
Daha önce bir yazımda
kelimei tevhid'in açılımını yapmıştım.
100-81=19
Ya da YÜZDE yani yüzde yüzlük (%100) Fİ'dir.
(Allah'ın dileğidir) Bundan 81 çıkarılacaktır.
Niye çıkarılacaktır?
Çünkü sayıların kareleri birbirlerini tek olarak artarak izlerler:
0'ın karesi 0, 1'in
karesi 1'dir: aralarında BİR
sayısı vardır.
1'in karesi 1, ikinin karesi
4'dür, aralarında 4-1=3 farkı vardır.
3'ün karesi 9'dur, ikinin
karesi ile aralarında 9-4=5 vardır.
[4 ile 3'ün karelerinin farkı
7'dir. 5 ile 4'ün karelerinin farkı 9'dur.]
6'nın karesi 36'dır,
5'in karesi ile farkı 11'dir.
7 kare = 13
8 >>> 15
[9 >>>] 17 der
ve 10 karesi olan 100 ile 9
karesi olan 81 birbirinden çıkarsa geriye 19 kalır...
[] http://hanifislam.com/mih/wp-content/uploads/2017/07/cebirde-eslenik.jpg
Eğer bu sistem olmasaydı,
hesap makinelerimiz asla kare kök alamazdı. Hem de şipşak bunu
yapıyor. Sen kök tuşuna bastığında o aradaki farkı
bulmuş hazırlamış oluyor. Örneğin 11 kare ve 10 kare
farkı (121-100)=21'dir. Onu izleyen sayı ise 23, 25 27, 29, 31 33, 35
vb. diye gidecektir.
Buna Cebir'de EŞLENİK (İki kare farkı,
yani Özdeşlik değil eşlenik) [deniyor].
<Y> slm slm
<M> Benden
de selam
Evet selam millet-i İbrahim...
CİFİRDE
ise değişik bir sayılama vardır. Rakim (Matriss) ve Kehf
(Geometri=MatriX). Bu böyle bir değişik sistemdir.
Neyse 5 dakika ara verelim
sonra anlatırım. [M] ve [Y] hoşgeldiniz.
<> çay
molası
<> Teşekkür
ederiz hocam. Tez yazdığım için beni maruz görün.
Ben melamiyim. O kadar KUSUR bendedir ki? Biri benden özür
dilese kıpkırmızı olurum. Bu öyle bir manevi kırmızılık
değil. Sanki bir yerimi derin kesmişim de (örneğin traş
olurken) ÖYLE KIPKIRMIZI oluyorum
ben.
"Allah'ımızın
TEK açığını"
yakaladım ben. AFFETMEK İÇİN
BİZİ YARATMIŞ.
Ammmmma, sakın ha "Şeytan
nasıl olsa Allah sizi Affeder" diye AL-DAT-MA-SIN.
İkisi de AYETTİR.
Sizce Allah'ın affı
(Örneğin iki mezheb çıkaran Amr ibnül As'a, Zalim Haccac'a, Softa
Süfyani'ye, Hain Muaviye'ye ve Kızıl Katil Yezid'e, hele hele Ebi
Leheb'e ve Ebi Cehil'e) Allah'ın AF çıkarması demek, Allah'ın
Müntekim=İntikam alan ya da Kahhar=Kahreden isimlerinin haşa OLMAMASI demektir.
<> Ne
gülünç: Ey TV'ye RTÜK 7 gün kapatma cezası vermiş. Show TV'ye 1 gün fazla
Şeytan bastırıyor
da ondan. Basit bir haber-yorumu için 7 gün ceza. 7 günde 30 milyar TL kadar
reklam alamamak demektir. Ben bir program yaparsam, ne kadar dikkat etsem de,
örneğin, "Kur'an'a göre imamlık-müezzinlik diye bir kurum
yoktur" dediğimde, imamlar, diyanet işleri başkanları
ve onların da başkanları olan RABITA örgütü, anında işimi bitirecektir. (Benim işimi
değil, Eylik TV'nin işini.) Bu kez de 77 gün kapanacaktır.
Çünkü benim amacım şu:
PARALI bir imamın (Geçmişte
Papaz) ve müezzinin (Geçmişte Zangoç) arkasında namaz kılınmaz.
Çünkü onlar ÜCRET aldıklarından bir DİN SINIFI yani ayrıcalık
oluşturmaktadırlar. Dinimizde din sınıfı H A
R A M
'dır.
Kimse, "Maaş alan,
bedava lojmanda oturan" bir imamın arkasında namaz kılamaz H A
R A M
'dır. Namazınızı, ALLAH'ımız yüzünüze çarpacaktır. "Vay o namaz kılanların
haline" diye...
Bugün Cuma idi. Allah'ın
emrini yerine getirdiniz ve imamın arkasında namaza durdunuz. ALLAH KABUL etsin diyemeyeceğim.
Etmeyeceğini " M
A U N
" diye bildirmiş.
Hani "Ebi Leheb'in ASLA VE ASLA AFFEDİLMEYECEĞİNİ
BİLDİRDİĞİ GİBİ" ALLAH SÖZÜNDEN/VAADİNDEN
DÖNMEZ! Ebi Leheb ve eşi
CEHENNEME ODUN OLACAKLARDIR.
MAUN şudur:
Eğer bugün ardında CUMA
namazını kıldığınız imam "MAAŞLI" ise yani içinizden
biri, amatör biri değilse, O namazı kılmadınız.
Onun kabulu demek, Ebi Leheb
ile karısının ve ayrıca İblis'in de Cennet'e
girebilmesi demektir.
Bugün CUMA KILANLAR, içiniz rahat yani
R A İ N A dediniz. Yani "Kalbim temiz, ben görevimi
yaptım, benden isteneni yaptım" dediyseniz, hemen tevbe ediniz
ve "U N Z U R N A "
deyiniz.
Kendi cemaatinizi oluşturunuz
(kadınlara da Cuma farzdır) ve biriniz imam olunuz bu işi UNZURNA ediniz. Yoksa Raina ile Ebi
Leheb'e yoldaş oluruz hepimiz.
HANİF'liği çok mu kolay sandık biz? Daha imam olanın "Maaş
bordrosu var mı, yok mu?" diye işe koyuluyoruz. Eğer
cukkaları cebine koyuyorsa, o sizi satmıştır. (Amr İbnül
As da satmıştı bizi.)
Ve E TV, ben bunları
söylersem 77 gün kapanır. Çünkü "Diyanet İşleri Başkanlığı
TC. yasalarıyla kurulmuştur". Buna benim de itirazım yok.
AMMMA öyle
bir kurnazlık var ki: DİYANET
VAKFI!
Başkan o holding'in de
başkanı. Ve Türkiye'nin en büyük para kullanıcısı olan
biri Süleyman Hayri Bolayır diye bir Vakıf başkanı+Yüksek
denetleme kurulu başkanı+Fetva dairesi kurumu başkanı+ilahiyat
profesörü.
İşte bu adam yaklaşık
15 yıldır (25 de olabilir) orada devletten alınan 4 katrilyonun
başında. O adam Vakıf başkanı... O yönetim kurulu başkanı...
O her şey...
Böyle bir serveti KİLİSE de yapmıştı.
Papazlar "Yoksul" olacaklardır. (Öyle görüneceklerdir.) Ama o
serveti bir vakıf başkanı Başpiskopos, Ekümen,
Hauptbischöffe, Bishop, her neyse Cardinal, yani papa vekili YÖNETECEKTİR.
Ben RTÜK olsam, bunları yazan adamın çalıştığı
TV'ye 777 gün kapatma cezası verdiririm.
Günde dört cami yapılıyor
ve dört imam ile dört müezzin atanıyor. Maaş ise maaşALLAH MAAŞALLAH. Ben ise vergi veriyorum.
Şeker ikiye katlandı.
Çay molasını sanal bile olsa buruk içtim, Buruk giderdim...
<> Ey-TV açıldı!
Bilmem 7 gün doldu mu? O bir
yana da
Bugün CUMA kılanlar Ebi Leheb ne kadar Cennet'e giderse, sizin de o
kadar Cuma'nız kabul olmuştur.
Sadece Cuma değil,
camide kıldığınız her namaz dibi delik bir kova gibi
boşa gidiyor.
Kendinize gelin. RAİNA değil, unzuna deyin. Evde kılın, iki kişi
bile olsanız, biriniz imam olun. Kim imam olduysa (Örneğin eşim
ile ben olduğumda imam benim) o kişi cemaatten BİR ÇAY BİLE İÇMESİN. Yani iki vakit arası
bir namaz olduğundan o iki vakit arasında BİR ÇAY BİLE ısmarlatmayın kendinize -eğer
imam iseniz-.
Ayeti araştırın.
"İmamların ALTIN ve PARA biriktirdiklerini söylüyor"
ayet. Bu bir mucizedir. Kilisenin geçmişteki SERVETİ nereden geldi?
<> Halktan
topladıkları bağışlar, cennette arsa satışından
kazandıkları
Hangi imam "Camiye bin
liracık" yardım yapmış?
Hangi imam Hangi müaezzin
"Hep bana Rabbena" diye dilenciliğin ve yüzsüzlüğün ötesine
geçmiştir?
Hangi imam, gönlünden
koparak, mahalledeki bir yetim çocuğa bir çiklet almıştır?
37 yıldır
Türkiye'deyim ve ben daha GÖR-ME-DİM.
Gördüm diyen varsa aranızda İ-NAN-MI-YO-RUM.
Ağlıyorum.....................
Yorum bekliyorum. Doğruyu
konuşarak bulacağız. Kurana yaslanacağız.
<> Maun
suresi açıklıyor bunları
<> Bu
imamların mı onları yetiştirenlerin mi suçu?
<> İmamlar
zengin hocam. Onlar özel Kur'an dersi vererek, ölülere mevlit okuyarak, dünya
kadar para götürüyorlar. İmamlık maaşı bunların yanında
solda sıfır kalır.
Ve BUNLAR EN EN EN CAHİL TABAKADIR. Kur'an'ı konuşalım
diyorsunuz, HADİS konuşuyor.
Farz'ı konuşalım diyorsunuz, Sünnet'i ve Nafileyi konuşuyor.
Din'i konuşalım diyorsunuz, Mezhebi konuşuyor. Siyaset konuşalım
diyorsunuz, AKParti ya da Saadet Partisi diyor. Bilim konuşalım
diyorsunuz, "O nedir" diyor?
Deliriyorsunuz. Deli
ediyorlar beni yalanlarıyla. "Emekli vaaz maaşı alıyorum,
gelirim hiç yok" diyerek, ya da İhlas ile iflas'ı birbirine karıştırdıkları
için, "Ben bir Doktorum, 900 milyon lira maaş alıyorum, eşime
de bakmak zorundayım, oğlum Mücahit Ören'i de Amerika'da
okutuyorum"...
[] Kanalda
sessizlik var
<> Kimse düşmemiş
Biliyorum "Düşünsünler diye" süre tanıdım.
Müslüman olmak ile hanif
olmak arasında inanılmaz bir fark vardır.
Müslüman Gonca Kuriş'i
rahatlıkla öldürebilir. Hem de ne işkencelerle?...
Hanif ise, karşısındakini
kırsa kıpkırmızı olur... Karıncadan özür diler...
<>
22-Hac/35: Onlar
öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına
gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak
verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.
Yani imamların harcamadığını
anlatılıyor aynı zamanda...
[] Kanalda
sessizlik var
Sessizlik ama şuna
dikkat edelim:
"Resulullah'ın
"Veda hutbesinin son cümlesiyle": "Size Kur'an'ı bırakıyorum.
Bize bırakılmış tek mirastır. Bunun nedeni bir başka
hadistir. Hars diyor ki: "Mescide uğramıştım, ne
göreyim halk hadislere dalmış!" Hemen Ali'ye gidip durumu
bildirdim: "Ey müminlerin emiri görmüyor musun, halk hadislere dalmış."
Ali sordu: "Gerçekten öyle mi?" "Evet" dedim. Bunun üzerine
Ali şunları söyledi: "Allah elçisinden işittim ki,
gelecekte gerçekleşecek fitneden (dinsel sapıklıktan,
Süfyanizmin göstergelerinden biri olan hadislere ayetleri kırdırmaktan)
söz ediliyordu. ‘O fitneden kurtuluş nasıldır?' diye sorunca,
Resulullah buyurdu ki: KURTULUŞ,
ALLAH KİTABINDADIR. ÇÜNKÜ SİZDEN ÖNCEKİLERİN HABERLERİ
DE, SİZDEN SONRAKİLERİN HABERLERİ DE, ARANIZDAKİLERİN
HÜKMÜ DE, ONDADIR. O, HAKK İLE BATILI BİRBİRİNDEN AYIRAN
KESİN BİR HÜKÜMDÜR. ŞAKA VE BOŞSÖZ DEĞİLDİR.
ONU TERK EDEN HER ZORBANIN, ALLAH, BOYNUNU KIRAR. O, ALLAH'IN EN SAĞLAM İPİDİR.
O, HİKMETLE DOLU KURAN'DIR.
O, en doğru
yoldur. O boş arzuların haktan saptıramayacağı,
dillerin karıştırıp, belirsiz edemeyeceği bilim
adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından
bıkılmayan ilginç özelilikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır. O
öyle bir kitaptır ki, cinlerden bir grup onu dinledikleri zaman, "Biz
hayranlık veren ilginç bir Kuran dinledik ki, Hakka ve doğruya
yöneltiyor." (72:1-2) demişlerdir. O'na dayanarak konuşan, doğrulanır.
Onunla amel eden ödüllendirilir...
Kur'an'ın
kendi kişiliğini ve kimliğini anlatan bu metin, ehli kitap
kafirlere değil, biz müslümanlara bir yergidir. Bu yergiyi 25:30 ayeti de
anlatıyor, Ahırette Resulullah'ın bizden nasıl yakınacağını,
şefaat değil terk edeceğini bildiriyor: Elçi de: "Ya Rabbi
kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş bıraktı!" demiştir.
Gerçekten
asrı saadeti devirerek yerine geçen oligarşiyle birlikte peydah olan
cehalet, sultanlardan prim gördüğü için bağnazlık, fitne,
ihtilaf, kavga, işkence ve zulüm rezaleti yeniden "Cahilliye"
devrini geri getirmiştir.
Resulullah
sağlığında Kur'an ayetleriyle karışmaması
için şiddetle "Kendi sözlerinin yazılmasını sonsuza
dek yasaklamış ancak yasağını iki yüzyıl sonra
(Hicri 2.yy) Emevi-Abbasi saltanatı delerek hadis uydurma kampanyası
açmışlar "Sahte" olduğu için SAHİH (sahici essah) dedikleri ama Hakk, hakikat diyemedikleri
yüz binlerce hadis [yazdırmışlardır]. Hadis uydurukçu[larına]
keselerle para dağıtıldığını dönemin İslam
tarihçileri yazıyor.
Evren'de
değişmeyen, dosdoğru ve tek kitap olan Kur'an'ı nasıl
olur da muharref ya da şaibeli yan Kitaplarla açıklamaya kalkışabiliriz?
ALLAH, bizzat Kur'an'ın açıklayıcısıdır.
"O'NU (Kur'an'ı) TOPLAMAK VE
OKUTMAK BİZE DÜŞER. O HALDE SANA KUR'AN OKUDUĞUMUZ ZAMAN OKUNUŞUNU
İZLE. SONRA O'NU (Ayeti ayetlerle) AÇIKLAMAK (Sana değil)
BİZE DÜŞER." (75:17-19)
[] Arz'dan Arş'a Evrenin Sırları, Sınırları
2, Referans 75, Kur'an'ın kimliği
<>
107-Maun/4: Yazıklar
olsun o namaz kılanlara ki,
<>
107-Maun/5: Onlar,
namazlarını ciddiye almazlar.
Müslümanlara'dır bu
ayet. (Maun suresi)
<> Hocam,
Euclidean Schwarzschild sizin teoriniz miydi?
Hayır değil. Ben
Gauss'u değil, Hilbert ve onun dayandığı Cantor'u
izliyorum. Riemann, Gauss'un öğrencisidir. Benim tarzım ise
"Hilbert-Feinberg" uzayı.
<> Ama
annenizin soyadı Schwaarzschild değil miydi?
Annemin tam adı
"Hildegard Eva Weisschild". Yani tam tersine "Beyazşilt"...
<> Pardon
akdelik, şimdi hatırladım
Schwarzschild olmasaydı
Einstein bir hiçti. Einstein'ın öğretmeni Minkowski olmasaydı
(Zaman boyutunu o tanımladı) Einstein bir hiçti. Eğer Esir(Ether)ci
Lorentz değiştirgeçleri olmasaydı, Einstein asla ve asla ışık
hızındaki zaman kısalmasını, boyun kısalmasını
ve kütlenin artmasını vb. anlatan formülleri [kullanamazdı]. O
formüllerin hiçbiri Einstein'ın değildir. Alıp kullanmıştır.
Relativite'yi bile Newton'dan ve Riemann uzayını da Riemann'dan
alarak teorisini kurmuştur.
<> Hocam
çayları içtik, piramitlere girebilir miyiz?
Hiç bir konuya giremiyoruz.
Çünkü kapatıyoruz. Ama şu bize bir ders olsun ki: Çok hoş bir şekilde
Kehf 60-61 ve hatta 62'ye gelmiştik, ama araya "Kuşluk, cifir
hesabı, cifir nedir ne değildir?" gibi şeyler girince işler
böyle oluyor. BİR TEK konuda
kalmanız sizlerin hayrınadır. Ne güzel bitirecektik o müthiş
konuyu...
<> haklısınız
hocam
<> Devam
edelim lüften
Müthişti çünkü sandığınız
gibi kitaplarıma yazmadım onları. Milat falan yoktu, Millenium
da değildi. Ama artık Hızır'ı rahatça anlatabileceğim
için o konuya girmiştim. Gelecek sefere Hızır ve Musa'nın o
inanılmaz gizemlerin aktaralım. Ondan sonra diğer kişisel
konulara döneriz.
Bu arada ayın 22'sinde SERBEST kalıyorum (R.E.-Zone). Yani kıyasıya
Haniflik ve bilim konulu yazıları yazabileceğiz.
Ben yazmayınca, kimse de
yazmıyor ve tartışmıyor.
Namaz iki rekattır
dedim. Kimseden bir itiraz ya da onay gelmemiş ve tartışılmamış.
Oysa müslümanlar namazı 12 yüzyıldır kılıyorlar, hatta
Hanifler 6 bin yıldır AYNI
namazı kılıyorlar.
Ne diyor ayet? "Sizden
öncekilere FARZ olduğu gibi, AKIMETÜSSELAT (Kılınan namaz)
sizlere de FARZ oldu!"
6 bin yıllık namazı
bırakıp, 1200 yıllık namazı seçtik.
1. Paralı imamın
arkasında
2. Ayet olmayan şeyleri
okuyarak ( Sübhaneke vb.) namazı BOZUYORUZ.
3. Rekat sayısını
fazlalaştırdık
4. Üç vakitti beşe çıkardık,
Yatsı ve ikindileri de ekledik.
5. 40 rekat yaptık
günde...
6. Ramazan'da da 60 rekat...
<> Bİliyor
musunuz, gerçek hristiyanlar da namaz kılarlar.
Evet, Oruç da tutarlar. Ama
yarım gün.
<> Ben
mardinliyim ve süryani asıllıyım, bizim orada kilisede namaz kılarlar.
Batı ülkelerinde ise sıralaera oturur ilahi söylerler, yaptıkları
ibadet değil. gerçek hristiyanlık değil
Onlara Maruni ya da
monofizistler deniyor. Barnaby-Habeş ekolü hıristiyanlıkta namaz
bir ibadettir. Bunların yukarı Mısır yöresinde (Sudan
güneyinde ve doğusunda), dizçökerek ve secde edilerek yapılan bir
namazımsı ibadet olduğu doğrudur.
Ama şu da doğrudur
ki, onlar "Baba oğul ve kutsal Ruh üçgenine" inanıyorlar.
Ne yaparlarsa yapsınlar
Hristiyanlar bu teslisten kaybediyorlar.
Bir gün doğru namazı
yazalım. Kabul eden kılsın.
<>
Peygamber (sav) efendimiz nasıl kılmıştır namazı?
Kaç rekat kaç vakit
Resulullah kendiliğinden
hiçbir şey yapmadı. İslam'ın 5 şartı kendisinden
200 kuşak önce Hz. İsmail'e miras kalmıştı zaten. Hz. İbrahim'in
ORUCUNU aynı dönemde yani R A
M A Z A N D A ve 29 gün olarak
tutuyoruz. Orucu tutuyoruz. Oruç da yeni değildir.
Ak iplik ile kara ipliği
ayırt etmek sözü Kur'an'a ait değildir, önceki kitaplardan Kur'an'ca
tastik edilmiştir.
Örneğin besmele önce ve
ilk ve de tek olarak Hz. İbrahim'e indirilmiştir. Ama kime sorsanız,
size besmele ile ilk kez Kur'an aracılığıyla tanıştığımızı
söyleyecektir.
Zaten Kur'an'da besmele BİR TEK yerde geçmektedir. 113
tanesi aslında yoktur. Onun nerede geçtiğini hatırlayan var mı?
Hani "İnne min
Süleymane ve inne hu Bismillahirrahmanirrahim", bu ayeti anımsayanınız
var mı?
Besmele olarak yazıp
aratınız karşınıza çıkacaktır.
<> Doğru
namazı bugün yazalım namaz konusu çok önemli kaç vakit ve kaç rekat kılınacak?
Önce bazı şeylerin
kanıtlanması gerekir. Besmele çok önemli şimdi. Çünkü besmele
olmazsa euzü'sü de olamazdı.
Yani kimse bulamıyor.
Bari ben bir arayayım. Bana biraz izin verin.
<>
27-Neml/30: Mektup
Süleyman'dandır, "rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla"dır.
Çok teşekürler. Sen de
olmasan yanmıştım. Bütün Kur'an'ı
şimdi tarıyordum.
Orada Arapçasında aynen
"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM"
diyor.
Buna İncil "Euzü
billahi"yi de eklemiştir.
Süleyman'a bir kitap inmediğini
biliyorsunuz. Demek ki besmele kendinden önce gelmiş bir ayettir. Babası
Davud'a besmele süregeldi. Yani Besmele Hz. İbrahim'in 50 sayfalık
kitabına gelmiştir. Davut, Süleyman onun İsrailoğulları
dalıdır.
BESMELE Hz. İbrahim'indir.
LA İLAHE İLLALLAH diyen de odur.
Haccı bulan ve Kabe'yi
onararak, ilk haccı koyan da odur.
Zekatı ilk verendir ve
miktarını da belirlemiştir.
Aynı orucu halen
tutmaktayız. İftar-sahur saatlerimiz 6000 yıl önceki İBRAHİM'in koyduğu
biçimdedir.
Oruç 6000 yıl sonra bir
tek kolaylık almıştır. (Daha önce itikaf vardı ve
ramazan boyunca eşler birlikte yatmazlardı. Bu adeti Kur'an bir
ayetle oruç süresi dışında cima etmeyi bize serbest bırakmıştır.)
<>
2-Bakara/183: Ey
iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı
gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.
Resulullah'a 5 ibadetin beşi
de gelmemiştir. Besmele dahil, hiç bir yeni yepyeni bir şey inmemiştir.
Tam tersine EN ESKİ OLANA
uyulması istenmiştir: Yani Atasının dini olan HANİFLİĞE... ESKİYE uyması istenilmiştir,
Resulullah'tan.
Şapkamızı
önümüze koyalım ve düşünelim. Resulullah'a "MÜSLÜMANLIK İLE YETİNME! HANİF OL! ÇÜNKÜ TÜM DİNLER
İÇİNDE HANİF DİNDEN DAHA GÜZELİ VAR MIDIR?"
diyor ayet...
Müslümanlık yetmez,
kesmiyor beni. Usame 1000 Ladin de müslüman, Hizbullah da 200'lü. Ben onlardan
biri olamam. Ben MÜSLÜMAN olmayı
eksik ve noksan buluyorum.
<> İslamiyet
(İbrahim'den itibaren gelen) ?
Bütün dinler zaten müslümanlık
üzerine kuruludur. Bütün dinler müslümanlık ise o zaman bütün dinler
içinde HANİFLİKTEN GÜZEL OLANI
VAR MI? diyorsak boşuna değil!
Bu arada gelecek chat'in gün
ve saatini belirleyelim, burada açıklayalım, o gün "KEHF suresinin" MUSA bölümüne devam edelim. Çünkü [Z]
geçen haftaya da bağlı bu konuyu edit ediyor ve editör olarak yazıyor.
Bundan önceki Chat'te zaten OSMOS
yani denizin ikiye ayrılması mekanizmasını vermiştim.
Burada da denizin nerede ve neden ikiye ayrıldığını
anlatırız. Böylece Kehf suresinin Hızır bölümü bir bütünlük
içinde [Z] tarafından toplanarak siteye asılmış olur.
<>
"HANİF DİNDEN DAHA GÜZELİ VAR MIDIR?" hangi ayet?
Ayetleri bulayım. Her işi
bana yaptırıyorsunuz.
<>
estafurullah hocam biz bulalım
[] 2-Bakara/130: Nefsini (özbenliğini)
beyinsizliğe itenden başka kim, İBRAHİM'in MİLETİ'den
yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, ahırette
de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette.
<>
2-Bakara/135: (Yahudiler
ve hıristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru
yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim'in
dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.
[] 2-Bakara/135: "Yahudi ya da Hıristiyan
olun ki, doğru yolu bulasınız," dediler. De ki: "Hayır!
Biz, HANİF İBRAHİM'in MİLLETİ'ne uyarız. O, müşriklerden
değildi."
<>
6-Enam/79: Ben
hanif olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden
değilim.
[] 6-Enam/79: "Yüzümü, HANİF
olarak, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve müşriklerden değilim."
<>
10-Yunus/105: "Ve
(bana) hanif (Allah'ın birliğini tanıyıcı) olarak
yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye (emredildi)."
[] 10-Yunus/105: "Ve yüzünü, HANİF
olarak DİN'e çevir; sakın müşriklerden olma!"
<>
22-Hac/31: Kendisine
ortak koşmaksızın Allah'ın hanifleri (O'nun birliğini
tanıyan müminler olun). Kim Allah'a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp
parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgar
onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.
[] 22-Hac/31: Allah'a şirk koşmayan
HANİFLER (olun)! Kim Allah'a şirk koşarsa, sanki o, gökten düşüp
parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgar
onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.
<>
30-Rum/30: (Resulüm!)
Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere
yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme
yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu
bilmezler.
[] 30-Rum/30: Yüzünü, HANİF olarak DİN'e,
Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir.
Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte
QAYYİM (dosdoğru ve eskimez, dimdik ayakta duran) DİN budur;
fakat insanların EN ÇOĞU bilmez.
<>
98-Beyyine/5: Halbuki
onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a
kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu.
Sağlam din de budur.
[] 98-Beyyine/5: Halbuki onlara ancak, dini
yalnız O'na has/halis kılan HANİFLER olarak, Allah'a kulluk
etmeleri, namaz kılmaları ve zekatı vermeleri emrolunmuştu.
QAYYİM (dosdoğru ve eskimez, dimdik ayakta olan) DİN işte
budur.
Ayetlere teşekkürler...
Bu ayetlerin tümü zaten İbrahim'in
kitabına indirilmişti.
[] Kaptan bir
süre yazmadı
Ben sizi beklettim, ama gelen
misafir sayısı, sizden daha fazla. Yarın tatil diye "Bir
sabahlıyalım" diyerek 12 kişi geldi. Hatır sordum,
izin aldım ve oturdum kapatmamız gerekiyor. Saat iki oldu. Hoşkalın
<> Neden
yol geçen hanı gibi durmadan geliyorlar?
Misafir berekettir. Kendi rızkıyla
geldiği için size hiçbir yükü yoktur.
<> Ama
küçük çocuklarınız nasıl uyuyabiliyorlar gürültüde. Gürültü yapmıyorlar
mı gecenin bir saati?
Şu anda hem seninle hem
onlarla konuşuyoruz. Gürültünün bini bir para. Hepsi öğretmen, kaşarlanmış
Üniversite öğretim görevlileri ve üyeleri...
<> İyi
geceler
İ.g. Allah'ımıza
emanet olunuz.
<> Görüşmek
üzere