Chat n° 004 -
Tarih: 03 ekim 2001
Not-1:
<> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir,
sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir.
[] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın
Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.
Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının
yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde
bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız
her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com
adresine bildirebilirsiniz.
[] Kaptan aiberg nickiyle bağlandı
<> slm dr:)
hoşgeldiniz.
Slm slm, hoşgeldiniz/hoşgeldim.
Şöyle bir ısınma
hareketleri yapalım.
<> Sizi
görmek iyiyim diyebilmek için yeterli neden dr
Teşekkürler.
Haftada üç gün üç saat ve
poll yapılan bir chat hakkında ne düşünüyorsunuz? Cuma gecesi
müthiş bir taraftar topladı. Özel mailler de maç geceleri üzerinde
çok duruyorlar.
<> grupta yaptığım
poll'e göre en fazla cuma isteniyor sonra cumartesi ve çarşamba
<> haklılar, çarşamba
hatalı karar
<> haftada üç gün chat demek çok şey
alacağımıza işarettir İNŞALLAH
Cumartesi için şöyle yazıyorlar
özel e-maillerde: o gün Biri bizi gözetliyor varmış.
<> e bravo!
<> bakın bu çok önemli dr, nasıl
olur da onu bırakır burada bilim denen gereksiz şeyi öğreniriz
<> biribizi gözetliyorla bizim chatımız
kıyas mı ediliyor???
İnsanların haftada
bir belirli hobileri var, onları çok görmemek gerekir. Bizler manastıra
kapanmadık ya.
<> kişilere göre endekslersek
daha çok çıkar biri bizi gözlüyorlar
<> [Candaş] 3 günde çok şey
alacağız diyor ama ben chat kayıtlarını ayıklıyorum
44 sayfalık chat 8 sayfaya düşüyor yani bilgiden çok laf salatası
var!!!! vakte yazık, emeğe yazık, tel faturasına yazık!!!
Olsun bunlar giderek daha
düzelmeye aday şeyler. Herşeyin bir acemiliği vardır ya da
bir oturma evresi vardır. Göreceksiniz zamanla bir şeyler oturacaktır.
<> tabi oturacak
<> neden gruba 20 dakikada
yazabileceğiniz yazıları 6 saat vakit harcayarak, emek
harcayarak, uykusuz kalarak ve tel. faturasını şişirerek
aldığımızı henüz anlamış değilim!!!!!
[Candaş] haklısın
ama, her birinin tadı ayrı.
<> [Candaş] 2 isimle birden girdi
Off off, nickleri deklare
etmezseniz ne yapacağız böyle?
<> gruba bu konuyla ilgili bir kaç
mesaj göndermiştim dr. baştan alırsak sonra problem olmaz
Evet ama, ben dahil bu mIRC'e
girmeler, bir çoğumuza quantum fiziği kadar zor geliyor. Fakat insanoğlu
başarmak içindir. Bilmeyen bilene öğretince/paylaşılınca
ALLAH bile HOŞNUT.
<> Sayın Aiberg, daha önce de
dediğim gibi chat loglarını ayıklayıp düzyazı
haline getiriyorum. Bunları izninizle sitede yayınlayabilir miyim?
İzin verecek kişi
Allah'tır. Lafı bile olmaz.
<> 4 Ekim'e giriyoruz ve Haber Grubu hala öksüz ???????
Söz veriyorum, yazıya
doyacaksınız. Ancak yazdıklarıma tepki de istiyorum. Fakat
bazı arkadaşlarımız var ki, (Kısmen haklılar)
delil, kanıt, isbat vb. istiyorlar. Chat'ler boyunca yazdıklarımızın
kanıtını... Oysa chat'deşler şunda hemfikirler: Yazılanlar
bilim-kurgu değil, hatta taşlar yerine oturuyor diye... Ne diyorsunuz
sizler?
<> Dr kanıt isteyen araştırsın.
Şu bir gerçek ki, bilim
kurgu yapmıyorum. Yapsanız belli olur. Ben sadece "geçmişin"
kayıp ya da boşluklarını "Geleceğin" geri
besleme sistemiyle onarıyorum. Bilim kurgu ya da fantastik gerçeklik daha
başka bir şey. Bir kişinin yazdığı roman, senaryo
ya da bunun uygulaması olan film gibi.
Dikkat edilirse, en kaçındığım
şey BİLİM KURGU oysa
yazdıklarım bilim kurgu gibi görünüyor. Ama değil. Olmayacak da,
izin vermeyeceğim ve bilim kurgu bünyemizde asla yer almayacak.
Fikri olan var mı? Ya da
haklı olarak itirazı?
<> bilim
kurguya karşıyız ama yazılanların insanlara bilim
kurgu gibi de gelmesi doğal, burada hiçbir yerde duymadıklarını
okuyorlar, zamanla öğrenecekler, asıl olan bunları bir sisteme
oturtabilmemiz, insanlara bilgi verebilmek için.
Bilim kurgunun olduğu
yerde KUR'AN ve BİLİM olamaz zaten.
Evet, beş dakika var ve
bir konu belirleyelim. Konu ne olmalıdır?
<> Tarık
suresinde kalmıştık.
Tarık Suresinin bir
ayeti ne diyor biliyor musunuz? "Bu Kur'an bir şaka değildir."
Bilim kurgu değildir gibi. Hatırlıyor musunuz bu ayeti?
<> Peki son
3 ayet Yahudiler ve Zig-Zag'ı mı belirtiyor?
Elbette. Allahlaw'dan
kalkanlar ile Valhalla'dan kaçanlar arasında "İki bağın
sahipleri" savaşımı sürüyor.
<> Tarık/1:
Andolsun o göğe
ve Tarık'a
Bir önceki chat'te andolsun,
"Ve", "Vel"in üç anlamını vermiştim ve en
uzak anlamının Yemin olduğunu söylemiştim. Buradaki anlamı
YEMİN değil.
<> Şimdi
waw harfi yemin değil mi?
Buradaki anlamı, eğer
yemin olsaydı, Allah'ımız "Tarık nedir bildin
mi?" dediğinde "ve" değil "Fela Uksima"
derdi. Vakıa-76'daki Karadeliklerin yerine yemin ettiği gibi. Üstelik
de "Bilseniz bu ne büyük bir yemindir" diyerek vurgulamaktadır.
Resulullah ise "Vakıa
suresini çocuklarınıza, onlar da kendi çocuklarına, onlar da
kendi çocuklarına öğretsinler" diyerek karadeliklerin önemini
"Günümüze" taşıtmıştır.
Waw harfi yemin olması
için "Ve Allah'i" (Vallahi) biçiminde Allah adlarından birini
almalıdır.
Ve, Bi, Ya gibi ekler Allah
isimleri önüne geldiğinde kutsallık kazanırlar: Vallahi, Billahi
ve Yallah. (Ya Allah=Haydi kalkıp gidelim anlamında. Ancak Türkçe'de
kovmak gibi kullanılıyor.)
Eğer virgül (waw) yemin
olsaydı, her VE bağlacı
bir yemin olurdu. Oysa Allah'ımız KASEM (Uksima gibi) etmektedir.
Burada Tarık suresinde
yemin edilen bir başlangıç yok. Tarık gibi çok önekli bir konu
için yemin edilseydi, "Uksima Tarik" denmesi gerekirdi.
Ama Tarık'ın önemi YİNELENEREK bildirilmiştir.
"Tarık nedir bildin mi?" Ya da Kadir suresindeki gibi "We
ma edrake ma leyletül kadr" gibi. (Kadir gecesini İDRAK ETTİN Mİ? anlamında.)
Buradaki VE bağlacı şu anlamda: "Nur Suresinde, Necm
Suresinde anlatılanlar" ile bağlıdır anlamında.
Bu bir kombinezondur. Nur suresi bir Tarık'ın işleyiş
biçimini anlatırken, Şi'ra yıldızının sözü edilen
Necm suresinde ise onun konumu (Dev bir istasyon olduğu) anlatılmakta,
Tarık suresinde ise zamanda yolalma mekanizması anlatılmaktadır.
Geçen Chat söyleşimizde,
özellikle dikkatinizi Kerrubilere çekmiştim. Dört yüzü olan dört melek.
Bunlar arşı taşıyorlar. Ama bir sır var ki, bu arş
taşıyıcılarının omuzladıkları direkler,
ARZ yani en altta da TEKERLEKLER olarak anlatılan bir
düzeneği haber vermektedir. Önce bu konudaki tespitleri alalım
noktalayalım ki Tarık'a geçelim.
Evet Kerrubiler için
"Ruhu olan makine, araç demiştik" sanki... Bu konuda
tespitlerinizi yazabilir misiniz? Hatırlarsanız, Kerrubiler ile
ilgili linkler bulmuştuk.
<> Değerli
Arkadaşlar, Kanal +m (modarate olduğu zaman) lütfen kanala mesaj
yazmaya çalışmayınız ve mesajlarınızı
Dr.Aiberg'e özelden göndermeyiniz. Konu TAM olarak
bittiğinde soru sorabilmeniz için kanal açılacaktır. Lütfen akışın
özelden değil kanaldan devam etmesine yardımcı olunuz. Anlayış
gösterdiğiniz için teşekkürler.
Şimdi bu konu için kanalı
açabiliriz. Çünkü ardından Tarık'a geçilecektir.
<> Şuan
açık dr.
Kerrubileri etüd ettiniz mi
değerli forumdaşlar?
<> Suskun
olduğuna göre anlaşıldı sanırım
Bence kanal kapalı,
olabilir mi?
<> Hayır
dr açık
<> Slm 4
cafe dolaştık ancak boş bulabildik
Tamam o zaman, [candaş]
da chat cafe turu atmaktan birap düşmül ;-))
<> Doğru
hocam
Geçenki linklerden
Qerubi'lerle ilgili [candaş] sanırım "Tekerlekler"
düzeneğiyle ilgili ya da Ezekiel peygamber ile ilgili güzel şeyler
bulunmuştu.
<> Başka
bir candaştı sanırım
Öyle mi? Bugün yok galiba,
gelmedi. Oysa gelseydi konuyu tamamlayacaktı ve olaylar bilim kurgu
olmaktan kurtulacaktı.
Bilim kurgu yok! Fikir jimnastiği
olabilir ama, bilim kurguya yer vermeyelim. Sci-fi başka futuroloji başka...
Futuroloji gelecek bilimi demek. Bilim dalıdır. Geleceğin
analizidir, stratejileridir hatta estetikleridir.
Her neyse biz Kerrubileri bir
yana bırakalım ve o zaman Tarık'a dönelim.
"Ve SEMA"
sema tekil çünkü 14 yer ve
gök yok hepsinin yerine bir tek gök var. Bu da ışık hızında
yakalanan bir gök ya da
<> Sema tek
olduğuna göre Kerrubi melekler Arşı taşımada olduklarında
ışık hızıyla diğer varlıkları kılıç
gibi sağa sola sallayarak Arşı koruyorlar.
Evet bu çok güzel.
[] https://web.archive.org/web/20010913172011/http://abone.turk.net/ince/hezekiel.htm
Bizim amacımız, ışık
hızına çıkarsak ne olur. Sidretül Mühteha'da (Son sedir ağacı=Hz.
Cebrail'in makamı) bütün mekanlar (en, boy, yükseklik) biter, tüm boyutlar
evrenlerinin yerine bir tek GÖK=Sema
gelmektedir.
Bu gök'ü tanımlayalım:
Işık hızına
kadar x,y,z gibi üç koordinattan oluşmuş bir uzay vardır. Ama ışık
hızında üç garip şey olur:
1. Mekan ortadan kalkar,
mekan tek boyut olur ki buna singularite deniyor.
2. Işık hızı=Zamanın
akma hızıdır, dolayısıyla zaman da ortadan kalkar.
3. Uzay ve zaman ortadan kalkınca,
tüm evren "Gerçek olarak" görünür.
(Tümden ve reel görünmenin
anlamı şudur: Evren bir hologramdır. Bir tek quant tüm evreni
gösterir, yeniden canlandırır.)
Kendinizi bir foton gibi düşünün.
Foton diyorum çünkü ne yavaşlar ne hızlanır. Işıkhızı
tastamam saniyede C hızıyla
gider.
Bu chat'e katılan herkes
birer foton olsun. (Saf ruh hali de budur) Herkes aynı hızla gidiyor.
Gidiyor ama, bu demektir ki herkes duruyor. Çünkü herkes eşit hızla
akıyor.
Bir odada oturan on kişinin
oturakaldıkları gibi, aslında saniyede
Bir şey hareket etmezse,
sizin hareket halinde olduğunuz belirlenemez. İki otobüsten
hangisinin kalktığını anlamak için, illa ki durağa
(Sabit referansa) bakarsınız.
Işık en yüksek hızdır,
madde ise elbette ondan yavaştır.
Şimdi kendimizi güneşten
çıkan ve dünyaya doğru yol alan bir foton gibi düşünelim. Güneş
bizden IŞIK HIZIYLA uzaklaşmakta
ve yol aldığımız dünya ise bize IŞIKHIZIYLA yaklaşmaktadır. Sanki biz duruyoruz ama,
altımızdaki cetvel hareket ediyor. Cetvelin bir ucu bizden uzaklaşırken,
ötekisi de hızla yaklaşıyor.
İşte eğer
bizler foton olsaydık, kendimizin hareket etmediğini, ama UZAYIN YÜRÜDÜĞÜNÜ görecektik.
Bir foton der ki: "Ben
dururum uzay yürür."
Bir madde de der ki:
"Hayır fotonlar bizden uzaklaşır/yaklaşır, sabit
duran biziz."
Kim haklı? Gözlemci
daima haklıdır. Kim hangi sistemi gözlüyorsa o haklıdır.
Dolayısıyla relativite kuralında (Aksiyom) tüm gözlemciler haklıdır.
<> Tşk
dr
Önce uzay yürüyümü (Mekke'den
Kudüs'e) sonra dikine olarak Allah katına bir yolculuktur Mir'ac. Bunu
erteleyelim.
<> ok
Space-time formülü var.
Kabaca şöyle: x,y,z bizim uzay, bunun aynadaki görüntüsü ise sanal Xi, Yi,
Zi. Ediyor 6 boyut.
Öteki taraftan aldığınız
sanal bir boyut, örneğin Xi=Kök içinde eksi bir (√-1) olduğundan
bize ZAMAN olarak geçer.
Bizim üç uzay boyutumuza karşılık
gelen öteki taraftan BİR TEK √-1
(Minkowski bulmuştur ve ispatlamıştır) boyutu bize ZAMAN olarak etki eder.
Yani ölçemezsin, metrekare
falan diyemezsin, sadece saatine bakarsın.
Eğer bildiğimiz bir
metre (Cetvel olsun) ışıkhızında hareket ederse boyu kısalacak
ve noktasal olacaktır. Eğer ışıktan hızlı
hareket ederse, boyu eksi olacaktır. Yani buradaki metre orada saat
olacaktır. Oradaki saat ise burada bildiğimiz metre olmaktadır.
Evet soru alabilirim.
<> O zaman
o boyuta ancak ışık hızını geçersek gidebiliriz,
değil mi?
Elbette. Çünkü Einstein bile
tüyoyu verdi. "Işığın kaynağı ışıktan
hızlı gidebilir, gitse bile ışığın kendisi
sabit bir hızla gider" diyor.
Yani foton ışık
hızına mahkum ama, takyon ya da fotonun çıktığı
lamba (Nur) ışıktan hızlı gitmektedir.
Işık hızı
yasağı, adı üzerinde IŞIK
HIZINA getirilmiş bir yasaktır. Bize ve ışıktan hızlı
giden lambaya yasak konmamaktadır.
Anlaşılmadık
bir şey var mı?
<>
Maddemizle değil de bilincimizle zaten ışık hızında
yaşamakta mıyız farkında olmadan?
Sevgili [candaş]
maddemiz ölümlü bir
<> madde
için de yasak var sanırım, maddenin ışık hızına
çıkması için sonsuz enerji gerekir
<> rüyadaki
ışık
<>
cherenkov radiation
Allah'ın bir günü bizim
saydığımız bin, 50bin yıl vb. olunca, bizim
bedenimizin ötesindeki "Bilinç denen aynadaki gibi bir ağırlığı
olmayan o beden çok önemli".
O ölümsüz hayat sahibi, beden
ise ölümlü bir ömür sahibi.
<> 4900 kg
? Açabilir misiniz dr
Tabi, kare kökünü alırsanız,
√-
<> Bizim
bilincimizin bir boyutu ya da kütlesi yok ama enerjisi mevcut. Zaten elektrik
olarak bilinç tespit edilebilir ama elle tutulamaz.
Evet, nefs denen şey
Kirlian fotoğraf alanında gözlemlenebiliyor. Ruh ise kompleks sayılardan
kuruludur.
Bedenin biyolojik, nefsin
dualitik, bilincin ise salt psikolojik özellikleri vardır. Şu farkla
ki, beslenme, savunma ve üreme motivasyonu yoktur. (Nefs ile ya da bedenlenme
ile gelen bir durumdur bu üç temel içgüdüler)
Ruh ise inanılmaz
motivasyonlarla doludur. Bilim yer içer, Allah'a kuldur bununla kendini savunur
ve üreme içgüdüsü yerine habire zikreder durur. (Bu nefes almamıza eşittir.)
Bunları belirleyen
felsefeler değil, Takyon teoremidir.
<> Kirlian,
tachyonun maddede etkisini mi gösterir?
Evet, takyon (Nur, yani
sonsuz özenerji) maddeye (Tardyon) girişim (İnterferens) yaptığında
ortaya biyelektromagnetik Kirlian AURA
beden saçakları çıkar.
<> Yaşamak
için meleklerin zikretmesi gibi?
Elbette, meleklerin pili
bitmez, bir pil 2-4-8-16-32 olur. Yani bir melek 2000 tane olarak (Aslının)
saf=Safiyyun, (Saf ve Saffat sureleri) sıra ve askeri bölük gibi
mülti-kopyaları oluşur.
<> matrix
<> vefk değil
<> Hala
günümüz tıbbı bilinç olayını açıklayamamıştır.
Beynin içinde limbik sistem ruhumuz, zevklerimiz, isteklerimiz, cinsellik,
öfkeyi kodluyor ancak bilinç beyin sapında Retiküler Formation denen çok
grift henüz anlaşılamamış sibernetik sinirsel ağlardan
oluşmaktadır. Bilinç Allah'ın bir lütfudur.
[Candaş], dediğiniz
gibi beyin bir araçtır amaç değildir. Beyin asla ve asla düşünce
üreten jeneratör değildir.
Bir örnek vereyim: bir kedi
ile bir köpek bilirsiniz birbirinin düşmanıdır. Kediyi
seviyorsunuz, bu arada deney gereği birden kurt köpeğini içeri alıyorsunuz.
Kirlian alanında,
kedinin içindeki o ışıklı kedi (Nefsi) kamburlaşıyor
ve saçakları diken diken oluyor. Yaklaşık 2,2 salise sonra bu
intikal süreci bedene taşınıyor. Önce sanki fantomu kamburlaşmış
olan kedinin, bu kez de fizik bedeni kamburlaşıyor ve korkutur bir
hal alıyor.
<>
Superspace'den ancak mı geliyor?
Hayır superspace'i değil
de şunu kastediyorum. Örneğin beni birdenbire korkutuyorsunuz. Benden
önce parmağımın ucundan çektiğimiz rengarenk aura, birden
sapsarı oluyor. Sonra da benim ten rengim sararıyor. Ya da tersine,
beni sinirlendirdiğinizde ya da utandırdığınızda,
önce parmak fotoğrafım kızarıyor, sonra da yüzüm kızarıyor.
Halbuki sararmak ve kızarmak
tansiyon değişmesiyle (Düşmesi ve çıkmasıyla) bağlantılı
değil midir?
Yani beyin sadece bir aracı.
Ancak o olmazsa hiçbir şey
olmuyor, çünkü beden bir makina ve makinayı yöneten ise sanal şoför
olan Ruh'un, direksiyonu olan beyin. Beyin araçtır, amaç değildir.
<> Önce
ruhta yaşanıyor, sonra beyin aracılığıyla bedene
yansıyor, doğru mu?
Evet bu böyle, bize sonradan
yansıması, bedenin ruhu yönetmediğini tam tersine bilincin
bedeni yönettiğini gösteriyor.
<> Hocam
bahsettiğiniz durumlar hayvanlar için geçerli. Ancak insan düşünebiliyor
bunun nasıl oluştuğunu henüz bilemiyorlar. Frontal korteks düşüncenin
merkezi. Ama düşünce süreçi nasıl başlatılıyor belli
değil.
Hayvanlarla ortak bir düşüncemiz
var: İyi bir hipnozitör, rastgele (sokaktan geçen) bir köpeği hipnoz
ediyor, ona "Şu eve gir, şu fırını aç içindeki
telefon rehberini bana getir" diyebiliyor. Köpek de mutfak kapısından
giriyor, fırının kapısını ağzıyla açıyor
ve telefon rehberini getirip hipnozitöre veriyor ve hiçbir şey olmamış
gibi yoluna devam ediyor. Çünkü o bir sokak köpeğiydi.
Düşüncenin harflerle
anlatılan bir dili yok. Düşünce bir RESİM yazı gibi. Hipnozitör esir içinde bir resim
çiziyor. Köpeğe hiç girmediği evin, fırının, rehberin RESMİNİ çiziyor.
Yani düşüncenin bir dili
yok.
Biyosfer olarak her canlıyla
(Bitkilerle bile) paylaştığımız bir yapısı
var. Bitkiler de düşünüyor, korkuyorlar, endişeleniyorlar.
Kendilerine bakan kişi hastalandığında onlar da hastalanıyorlar.
Bu biyosfer (Kur'an'da Tayyar
Sema=Uçucuların üst limitine kadar süren bölge) bizim akvaryumumuz gibi.
Telepati de orada vuku
buluyor.
Bir aslan saatlerce oturup
bir sürüyü izliyor. İlginç olan şu, ölümü hisseden daima hasta bir
hayvan oluyor. Aşırı huzursuzlaşıyor. Fazlaca hareket
ediyor. Sürü koşuyor ve onu aslan ya da aslan ailesi yakalıyor. Av ve
avcı arasında bir telepatik bağ var. Avcı zevk için değil,
doymak için yiyor.
İnsan ise zevk için
öldürüyor. :-((
Bu kadar ayrıntı
içinde şunu söylemek istiyorum: Hayvanlarla birlikte Vital olarak aynı
şeyleri (Beslenme, savunma, üreme vb.) düşünüyoruz. Ama ön alın
lobundaki bir boşlukta sanki gizli bir "Görünmez beyin var".
Zaten düşünce denen şey,
çabasız bir süreçtir. Şu anda düşünüyoruz, kalori gerekmiyor,
gece rüyada düşünüyoruz, (Aksi halde rüya görmezdik).
Ömür boyu düşüneceğiz,
öleceğiz, düşünen mekanizmamız olan bilinç DÜŞÜNMEYE devam edecektir. Kabir azabında ya da sefasında,
alemi Ervah'ta, hep ama hep düşüneceğiz.
Yeniden yaratılacağız,
yine düşüneceğiz. Ebediyen cennet ve cehennemde düşüneceğiz.
Düşünmek için hiçbir
çaba gerekmiyor. O kendinden olan bir süreç. Bakın şu
halinize/halime, hep düşünmüyor muyuz?
İnsanın hayvandan
farkı şu: BİLİMİ
düşünebiliyor. Bilimin, uygarlık oluşturmanın, görgünün
ve sosyal boyutların kesinlikle içgüdülerimizle (Üremek gibi) ilgisi yok.
Sadece insana verilmiş bir yeti.
Eksi bedenimiz (Bilincimiz,
Kur'an Ruh diyor) aynadaki bir görüntümüz ama ters: Kalp mesela sağda..
Buna suptil duble deniyor. Onun bizimle iki bağlantısı var.
Birincisi beyinle ortak bir
kesişim/bileşim alanı oluşturuyorlar.
İkincisi çok tuhaf ama
bir GÖBEK bağı.
İşte bu ikisiyle
fizik beden (Ceset) ve para-fizik beden birbirine bağlanıyorlar.
Soru alabilirim. Soru var mı?
<> biraz sindirme
zamanı tanısanız bize dr
<> Dr.
psikolojik rahatsızlıklar kirlian fotoğraflarıyla tespit
edilebilir mi? Edilebilirse nasıl bir tedavi uygulanır?
Kirlian beden (Enerji=Nefs)
psikolojiktir. Dolayısıyla tanı yapılabiliyor. Renk
kategorileri ve saçakların yumuşak ya da sert (Hair Cut=Keskin Saç
traşı gibi itmesi gibi) formları var.
Örneğin, apopleksin
yerini gösterebiliyor.
Şizoid zeminde koyu
maviye doğru bir renk değişmesi oluyor.
Şizofrenide ise
birbiriyle ilintisiz binlerce boncuk gibi renkler çıkıyor. Hasta bir
konuyu sürdüremiyor. Çünkü ikinci renk başka bir konu, üçüncü bir başka
konu. Bunu somutlaştırırsak: Birinci cümle, "Sağol
iyiyim doktor", ikinci cümle "Teyzem yengeme gitti", üçüncü
cümle "Zaten salatalık sevmem".
Eğer bir şizofrenin
rengarenk olan bu ilintisiz aura renklerini, önce koyu mavi olan Şizoid aşamaya
iade edebilirsiniz. Bunun için renk cebiri denen bir matematik yöntemle, beynin
renklerinin düzenlenmesi için bir osiloskop gerekiyor. Şizofreni, şizoid
olarak kısmen iyileştirebiliyorsunuz.
Çok mu ayrıntı
oldu???
<drhalukmergen>
Teş'ler, keyifle okuyorum
Bir şeye daha şaştım.
7200 denek (Thelma Moss, Üniversite öğrencileri arasında yaptı)
durup dururken, birbirini tanımayan iki parmak sahibi birbirinden ya
nefret ediyor ya tersine birbirini ilk bakışta seviyorlar.
Sempati-antipati ikilemi.
Bu empatiyi çözen yine inanılmaz
bir etmen var.
Koç burcunda doğanlar
ikizler burcuna sempati, Yengeç burcuna antipati duyuyor.
Boğa burcundan olanlar,
Balık ve Yengeç burcuna sempati duyuyorlar, Aslan ve Kova burcundan nefret
ediyorlar.
İkizler burcu hem Koç
hem Aslan burcuna sempati duyuyor ama Balık burcundan tiksiniyor
neredeyse.
Yengeç burcu Boğa, Balık
burcundan hoşlanıyor ama Koç, Akrep burcundan nefretleri oynuyor.
Aslan burcu, ikizlerden başkasına
düşkün değil, Terazi ve Boğayı gördüğü yerde
parçalamayı düşünüyor.
[] http://web.archive.org/web/20031224140728/http://politron.de/
<> Thelma
Moss'un sitesi.
<> Thelma
Moss LSD experimentleriyle meşhur biri.
Evet biz Seattle ve
Vancouver'da birlikte çalıştık. Bir de Kirlian fotoğrafist
bir bayandır Thelma Moss. O halde geleceğin psikiyatristlerinin
"Burç bilimi ya da bioritm'" bilmesi de gerekiyor..
<> Aldouis
Huxley'de
Aldous Huxley'i de biliyorum.
<> Hipnoz
esnasında bilinç devre dışı, geçmiş yaşanmışlıkları
ileten kişisel şeytan (beynin karanlık tarafı) nefs'in bir
oyunu mu?
Hipnoz nedir? Hipnoz, bizim
bedenimiz üzerinde kurduğumuz bir doğal olaydır. Ancak uykuda
diskalifiye oluyoruz.
Hipnoz kendi bedenimizi işgal
etmektir. Ancak, bir başkası da (Hipnotizör ya da cin vb.) sizi işgal
edebiliyor. O zaman kendi bilincimiz "Geri plana" çekiliyor, ve işgalci
kiplik (Modality anlamında) beden denen makineyi, otomobili kullanmaya başlıyor.
Nasıl ki, elektrik akımının
bir faz bir toprak iki ucu varsa, insan denen varlığa da biri Melek
(Takyon) ötekisi Şeytan (Enerji) iki hat veriliyor. Bunlardan ilki iyi
öneride, ikincisi kötü öneride bulunuyor. Biri avukat biri savcı sanki...
Ama siz de hakimsiniz, yani önermeleri siz karara bağlayacaksınız.
Ölüm halinde ruh ve melekler
bir daha gelmemecesine gidiyorlar.
Ama şeytan dediğimiz
faktör, ulvi alemlere gidemiyor. Allah'tan aldığı ahit gereği,
ölmüyor ve tekrar tekrar kullanılabiliniyor. Ölenden çıkıp bir
süre boşta kalıyor, sonra yeni doğan bir başkasına
geçiyor ve yoluna devam ediyor.
Yani melekler ve ruh birer
kez kullanılmasına karşılık, Şeytan bedenden
bedene geçiyor, Eski Mısırlı oluyor, Fatih Sultan Mehmet'in
askeri oluyor, ya da şimdiki bir zenci kadın.
Çok seyrek de olsa şöyle
bir ruhsal kısa devre oluyor.
Normalde şeytan boşta
kalır ve uzun bir süre sonra yeni doğan birine geçer. Ama öyle bir an
oluyor ki, öldüğü ile yeni doğanda doğduğu an üstüste
biniyor ve şeytan, bu değişimin farkına varamıyor. Anıları
bir önceki bedendeymiş gibi devam ediyor.
Örneğin yeni doğan
çocuk konuşmaya başlayınca şaşırtıcı şeyler
söylüyor, "Ben daha önce filanca yerde filanca kişi tarafından baltayla
öldürüldüm."
Üç yaşındaki çocuğu
ailesi alıyor ve Türkiye'nin bir ucunda, hiç gitmedikleri bir yere
götürüyorlar. Çocuk, bebek, yolları tarif ediyor: "Burası muhtarın
evi, bu iki kadın benim kızlarım, bu da beni öldüren adam ve
baltası...."
İşte bu ruhsal kısa
devre sonucu, şu Nirvanacılık (Reenkarnasyon ve ekminezis) almış
başını yürüyor. Herkes yeniden doğacağını
sanıyor, ta ki evrimleşene kadar.
Ekminezis yani geçmiş yaşamları
hatırlamak da hipnoz etkisinde olmaktadır. Hipnozitör sizi zamanda geriye
gönderir, telkinle yaşınızı küçültür. Siz de bayağı
çocuklaşır, çocuk gibi yazmaya başlarsınız. Sonra sizi
doğduğunuz güne, hatta ana rahmine gönderir. (Ters durmaya çalışırsınız.)
Sonra daha geriye....
İşte o daha geride şu
oluyor: örneğin [candaş] şu anda hatırlamadığı
bir yaşamı hatırlamaya başlıyor. "Ben bundan önce
Afrikada köle olarak satılmış bir kadındım."
gibi. Oysa, [candaş]'ın bedenine hakimiyeti yerine, önce hipnozcu
sonra da onun bizi ilettiği, bizden önceki anılarını bize
nakleden şeytanın etkisinde işgal edilmişizdir.
<> Zip-Zap
(eski adı ile Zig-Zag) ve gelecekteki adı ile Tic-Toc bünyesinde kaç
bilim (ve alt bilim) dalı var, özetleyebilir misiniz?
Dostum, o bilim dallarını
Cuma gününden itibaren yazacağım. Cuma gününe kadar sabırlı
olunuz, yazıya doyacaksınız.
<> Bu tür
olaylar genellikle ani ölümlerde oluyor, çok fazla karşılaştım.
<> Bedeni işgal
etmek, tünele hapsetmek mi?
<> RUH
olgusunun 19 ile bir bağlantısı var mıdır?
Ruh demeyelim de eksi beden
diyelim, biri ceset, biri bilinç.
<> Şeytan
için nötrino demiştiniz?
Evet, nötrino onun yayın
biçimidir. Cinler elektrik yüklüdür ve vesvese veremezler. Şeytan denen
özel tayfa ise, yüksüzdürler. Zaten Hadis şöyle: "Allah her kuluna
melekler ve bir de cinden bir yoldaş tahsis eder".
<>
Kur'an'da 17/85'te "Sana RUHtan sorarlar" ayeti var.
Evet o ruh'tur. Yani Xi, Yi,
Zi diye anlatılan sanal boyutlardaki ruhtur.
<> "O
Rabbimin emrindendir" ne demek?
Rabbimin emrindendir'in 7 anlamı var.
<> i=
imajiner sayılar?
Evet imajiner sayılar.
7 anlamdan ilki, imajiner sayılardan
oluşmuş olmasıdır. İkincisi de Ruh=Arapça "GİT!" emridir. Yani birine
gel derseniz "Taal", git derseniz "Ruh" dersiniz. (Raha
gitti demek) Orada dikkat ediniz, "Ruh=Git, Rabbin EMRİNDEN=Emir kipindendir" de demektir.
Böylece 7 iç içe anlam
bulursunuz.
<> KK'de 21
yerde RUH kelimesi geçer ve 17:85'te ise İKİ SEFER kullanılmış,
geriye kalan 19?
Ben hangisi anlatayım,
siz seçin.
<> Bir yazınızda
bu boyutlardan bahsetmiştiniz; xi, yi ve zi boyutu da "Allah'ın
bulunduğu görünmezlik boyutu" demiştiniz. Ama Allah için bizler
"Her mekandan münezzehtir" deriz, bu nasıl oluyor?
Allah Z boyutundadır
demek, boyutun içinde değildir demektir. Yani bir alan, bir saha içine
hapsolmaz. Allah boyutların da yaratıcısı olduğundan,
boyutlar, uzunluklar onu sınayamaz.
Evren iki boyutlu bir
yüzeydir. Yani dünya yüzeyi, bir kağıdın (en çarpı boy)
yuvarlatılmış biçimidir. Burada herkes tanışıktır.
Ama siz yüzeyden Küre dışına
çıktığınızda Z boyutu yani üçüncü boyut ortaya çıkar.
İşte o boyut bize görünmez, Allah'ın doğrultusudur. (Allah
işlerini yukarıdan aşağıya doğru yönetmektedir
çünkü.)
<> Zi doğrultusu
aşağıya mıdır?
Zi şudur: Monitörünüz
iki boyutludur, en ve boy. Ama monitör ile gözünüz arasında bir de buna
dik Z boyutu vardır. Monitördeki resimler bu boyuta zıplayamazlar.
<> Sema?
Sema? Şu kaldığımız
konu mu? Hani bizler foton olmuştuk. O mu?
<> Tarık
ve sema
<> evet
Şimdi dönelim Sema'ya?
Tamam mı?
<> Tamam
Biz demokratik bir aileyiz.
Siz okeylerseniz tamam olur.
<> Ok
Sema, ışık hızında
ulaştığınız yani boyutların ortadan kalktığı
ve 7 gök ile 7 yer'in yerine bir tek ve TEKİL
bir gök'ün gelmesidir.
Gök (Uzay-zaman) derken, biz ışıktan
yavaş olguları kastederiz. Eğer ışık hızında
giderseniz, iş değişir ve siz tek boyutlu bir FOTON olursunuz.
Tek boyutlu fotonun ise uzayı
bir tuhaftır, en boy ve yükseklik yoktur. Pekiyi ne vardır?
HİÇ. Adı
Gri hiçlik.
Gri, kurşuni. Neden?
Bunu ayetten anlayabiliriz. Ayet diyor ki,
vessema=Bir tek semaya,
vet Tarık = Ve tarık'a
Tarık nedir bildin mi?, O KARANLIĞI DELEN BİR YILDIZDIR
diyor.
Şimdi bu konuyu açalım.
Hepimiz birer fotonuz ve ışık
hızıyla gidiyoruz. Dolayısıyla herkes birbirine durağan
geliyor.
Ama büyük bir problem var:
Bizler ışık hızıyla gidiyoruz. Yani yanımda
birinin olduğunu anlamam için ondan bana ışık sinyali
gelmesi gerekiyor. Ya da benin onunla tokalaşmam için, elimi uzatmam
gerekiyor.
Fakat elimi uzatmam demek ışık
hızını aşmak demek. Bu yasak. O zaman hepimiz birbirimizden
habersiziz. Yani koskoca bir semada TEKBAŞINA'yız.
Ve biz bir fotonuz ya HER BİRİMİZ
KENDİMİZE PARLIYORUZ.
Sadece kendimizin kendimize
parladığını görüyoruz. Başka kalan herşey karanlık
ve gri... Kurşuni bir hiçlik, orada bir tek ben varım ve ben kendime
parlıyorum. Sadece kendime...
İşte en necmil Sakıb
= Kendine parlayan demektir.
[] Aiberg'in bağlantısı kesildi, tekrar bağlanamadı