HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI - 88 :

Selam selam.

“Haremlik-Selamlık”

Haremlik-selamlık konusu Ahzab Suresi 53'teki “Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur” ifadesinden mi çıkarılmıştır? Ya da kaynağı nedir?, Bu konuda Ölçü nedir?

Kabaca yanıtlıyorum: Sadece Resulullah'a verilmiş özellik ve özerklikler vardır. Kur'an'ımızın bir bölümünde "Geçici" emirler vardır. (Bunlar mensuh ve nasuh iftirasıyla karıştırılmamalı).

Kur'an'ın geçici emirlerini TEK SÖZLE şöyle açıklayabiliriz.

Resulullah'ın YAŞAMI SÜRESİNCE VERİLEN AYRICALIKLAR. En başta Rabb’imiz, efendimiz için tüm kadınlara verdiği ER-RAHİM adını vermiştir, bunun yanında ER RAUF adını da... (İbrahim atamıza HALİLULLAH, HALİLÜRRAHMAN sıfatını verdiği gibi...).

Allah, isimlerinden Alim, Macid (Mucit) vb. gibi BİLİM ve TEKNİK ve Vali gibi yönetimsellik içeren güzel adlarını kullarına da vermektedir. Bunu SİZ uğraşıp alırsınız, yani "Şu ya da bu adlı kuluna" hibe etmez. Rahmetini ve zenginliği kendi verir, ama ilmi siz gidip alırsınız, alim olursunuz.

Bu isimler ve sıfatlar sadece VERİLENE ve onun ÖMÜR SÜRECİNDE geçerlidir. Vefat/terhil ile hükmü baki kalanlar vardır, devam edenler vardır.

Resulullah'a verilen bu isimler gibi, ayrıca, SADECE RESULULLAH'a yaşadığı/ölmediği sürece O GÜNLERDE verilmiş ve başkalarına YASAKLI görevler vardır.

Mesela sadece Resulullah gecenin bir yerinde kalkıp Makamı Mahmud için NAMAZ (Salatın ikamesi) eda eder. Bunu sen ben yapamayız! Kendimizi SAHTE PEYGAMBER ilan etmiş oluruz. Çünkü ayet açıktır: "YALNIZCA SANA ÖZGÜ OLMAK ÜZERE NAMAZ KIL..." gibi. Ama her zamanki gibi mümtaz MÜSLÜMANLARIMIZ, bunu ters anlamışlar ve o namazı haced olarak onbir adlı namazlar olarak kılmaktalar. Bilselerdi ki ne GÜNAH işliyorlar, hiçbir namazı kılmazlardı da kurtulurlardı. Bize emredilen bu değildir. Bize emredilen değil, isteğimize bırakılan namaz ise gecenin bir yerinde kalkıp İKİŞER rekattan ikinin katları kadar dilediğimiz kadar ikişer ikişer kılınan VİTİR'dir. (Bu satırları yazdığım gece ben Vitir kılmadım. Önceki gece ise 2x9=18 rekat ve ondan önce sadece 6 rekat, ondan önce yine kılmadım, ondan önce sanırım 40 rekat vitir kıldım). Bunun dışında ve bu niyet dışında kılacağın tüm gece namazları, Resulullah ile yarışmaktır ve Allah emrine karşı gelmektir. Hatta hatta bütün gece sadece iki rekatlık bir tek farz vardır. Yani yatsı ve akşam diye iki vakit farza NİYET edersen, biri kabul; diğeri ise üç vakte bir tane (İkindiyle iki tane da ) eklediğin için kafirliktir. Bunun yerine DİLEDİĞİN SAYIDA VİTİR kıl! Farz üç vakittir. Vitir ise emir değildir, İSTEK/DİLEK KİPİDİR. "Geceleyin kalkıp namaz kılsalardı, bu hayırlı olurdu " derken, orada bir EMİR KİPİ yok, FARZ yok, DİLEK KİPİ var, kılayım dersen VACİB olur. Kılmazsan hiçbir şey olmaz. Aslında namazların farzından başka hiçbir şey yok. Sünnetleri, mendubları, müstehabları, mekruhları vb. Bunlar MEZHEB UYDURMALARIDIR. Namazda asla KUR'AN dışında hiçbir şey okuma. Sübhaneke, inna'ları... vb. yi çok istiyorsan, selam verdikten sonra dua ederken ve bol bol amin diyerek oku. Ama namaz içindeki Allah kelamı olan Fatiha’ya bile “AMİN” diye kul lafını ekleyip kullanmamalısın. Alışkanlık olduysa tamamen susarak aklından geçir ama, kulağının duyacağı biçimde asla “Amin” deme, AYETİN KEHF ve RAKİMİ (Rakamsal ve şifresel değerleri) bozulur. Namaz sana geri iade edilir. Boşuna kılmış olursun, kendini kandırırsın.

Bunun gibi, SADECE RESULULLAH'ın eşlerine ve onlara O AN refakat eden o devirde yaşamış mü'mine (Kadınlara) verilen bir cevaz var: Cilbab (Şimdi karaçarşaf deniyor, aslında kukuletalı bir pelerin, uzun bir panço, hani hemşirelerin giydiği siyah pelerin benzeri...).

Gerek müşriklerle birlikte yaşarken gerekse daha sonra panayır, pazar gibi toplu yerlerde, diğer KADINLARDAN ayırt edilmeleri ve erkek tacizine uğramamaları için CİLBAB giymeleri istendi. Resulullah ve son eşleri de vefat edince, onlara nedime olarak eskortluk yapan inanmış kadınların da CİLBABI devam ettirmemesi şartıyla CİLBAB GEÇİCİ bir hüküm olarak Kur'an'da yer aldı. GEÇİCİDİR ve Resulullah’ın eşleriyle birlikte TEMELLİ olarak kaldırılmıştır. Geçici maddeler hemen her alanda kullanılır. Bizim anayasamızda bile 5'li Cuntanın geçici dokunulmazlığı var. Onlar ölünce, bu maddeler kaldırılacaktır. Yani geçici maddeleri ÖRFİ yönetim gibi düşünebilirsin. Yineliyorum: Örfi maddelere mensuh-nasuh denmiyor, karıştırmayalım lütfen!

Yani Resulullah'a mahsus olan gece namazını kılamadığın gibi, Resulullah eşlerine ve refakatçi hanımlara giydirilen tesettürü , kendi eşine veya kızına, kızkardeşine giydiremezsin. Karaçarşaf-peçe başta olmak üzere tüm CİLBAB diye çeşnilendirilen kadın giyimi için ailenin hanım bireylerini peygamber hanımı yerine geçirirsen ve buna zorladığın anda (Herkese söylüyorum) DİNDEN ÇIKARSIN! Tıpkı CUMA gününü TATİL yapanlar gibi artık sen Müslüman değilsindir. Allah emrinin TERSİNİ YAPMAK SENİ DİNDEN ÇIKARAN TEK ETMENDİR.

Haniflik bile... hem dinden çıkmak kadar kolay hem de (iyiliği özendirip, kötülüğü yasaklayan benim yazdıklarımı tutup) Sabıkun'a gitmek kadar zordur dostlar! Protesto demek tüm KUR'AN emirlerine ters gelen bidatları ve tabuları ve de saplantılarımızı ve takıntı safralarımızı Cehennem’e fırlatıp atmaktır ki, Cennet’e doğru balonumuz hafifleyip yükselsin.

Yine bir ayrıcalık: Sadece Resulullah eşlerine ANNE demek zorundayız. Onlar annemiz olunca artık onlarla nikah da olmaz (Kaldı ki eşlerimizi bile annemize zıhar/oidipus kompleksi ile benzetmemiz de ayetle haramdır).

Eğer Resulullah eşlerine ANNE dedirtmeseydi ayet, size ilk olacağı söyleyeyim: Muaviye, kendine Şam valiliğini peşkeş çektirip çağırtan Aişe Anamız ile Resulullah'ın vefatından hemen sonra evlenirdi ya da oğlu Yezid'i siyaseten evlendirirdi. Aişe'nin de işine gelirdi. Bir de mesela erkek çocukları olurdu. Buyrun işte: Resulullah OĞLU sayılır, çünkü mesela kızı Fatıma'nın erkek kardeşi olurdu otomatikman... Resulullah'ın ÜVEY OĞLU! Aynı zamanda Yezid'in ÖZOĞLU! Al sana katmerli saltanat ve daha onbinlerce yaşayan seyyid icat olurdu... Ve İslam'ın en büyük katillerinin OĞLU olurdu. Aişe ile Muaviye evlenseydi, Yezid'e kardeş doğmuş olurdu. Artık Hadisler o yönde uydurulur giderdi. Bizim sahte seyyidlere ek daha sayısız seyyid de cabası... Hem de diyeceklerdi ki "Biz Emeviye soyundanız aynı zamanda...". Fakat AYET İNDİ ve Resulullah eşlerinin boşanma ya da ölüm ile dul kalma halinde serbeste çıkmasıyla HİÇKİMSENİN evelenemeyeceği anlamına "ANNELERİMİZ OLDUĞU" ayeti iniverdi. Allah'ımız hileyi boşa çıkardı. Şimdi diyebilir misiniz ki, günümüzde boşanmış her kadın ANNEMİZDİR! Ve onlar ebediyen evlenemezler. O sadece resulullah'a AİT olan bir durumdu. Ama bunun tersine Resulullah için BABAMIZ demek yasaklandı. Bunun anlamı aynı zamanda şudur: Hiç kimse ONUN SOYUNDAN GELDİĞİNİ SÖYLEMESİN, saltanatı babadan oğula çevirerek, CUMHURİYET (Şura) kuralı üzerine gelen İslamiyeti oligarşiye çevirmesin! Cumhuriyet DEMOKRATİK GERÇEK REJİMDİR. Şura sadece kurul, meclis demek değildir, DEMOKRASİ (Gerçek demokrasi, gerçek cumhuriyet) demektir. Çünkü kelimenin kökü YİNE SANSKRİTÇEDİR. Ş ile yazılan Şura değil; J ile yazılan JURA'dır (Bugün bu kelime batı dillerinde Jüri/jury olarak yer bulmuştur. Jura-mana Yunanca demokrasi kelimesinin SANSKRİTÇESİDİR).

Yezid, ana rahminde hamile HİZMETÇİ'de kalmış bir cenin bile sağ bırakmadan, Ehli Beyt ile kim hangi kadın görüşmüş ise soykırımla öldürttü. Bu nedenle artık Seçimle işbaşına gelen Şura Halifeliği anlamındaki CUMHURİYET rejimi yerine büyük dedesi Ebu Süfyan Yahudisinin saltanatını, Emeviyeyi kurdu.

Onun için Kur'an'da hiç kimse "Ben peygamber soyundanım, Hz. Muhammed benim EBA (büyük büyük babamdır) diyemiyor candaşlar. Resulullah BİZLERİN BABASI değildir! Böyle diyen YİNE DİNDEN ÇIKAR VE CEHENNEM’DE BUHARLAŞIR!

Nur suresi 61. ayette geçen 'Hep birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde sizin için hiçbir sakınca yoktur' ifadesi bu haremlik-selamlık konusunu geçersiz kılmıyor mu?

ELBETTE, Harem selamlığı pratik yaşama kullanamazsın. Taşrada mesela:Kadınlar tarlada ve erkeklerle... Pazarda, düğünde ve işyerinde birlikte. Çeşmebaşında, köy meydanında, sıcakta bahçede ve evinin kapısında sokakta oturuyor... Buyrun yapın bakalım harem selamlık! Gelin büyük kentlere bu daha imkansız olur. İslamda (Hatice anamızdan başlayarak) İŞKADINI vardır (Malike). Yine Memluke (Bayan işçi) kavramı vardır (Bunu seks kölesi cariye haline soktular. Memluke >>> İŞVEREN olmayan, ama İŞÇİ olan bayandır).

Bayan işçi (Mesela hemşire, modelist, sekreter vb.) kavramına SEKS KÖLESİ (Cariye) anlamını yüklediğinizde sonuçları bellidir: Köle ticareti, metres ticareti, 4 eşinden başka bin tane de metresi olan SULTANLAR HAREMİ!

Harem şudur: YATAK ODASI, kadınların aralarında buluştuğu ve KENDİLERİ İÇİN İSTEDİKLERİ özel yer... Çünkü kadınların gizemciliği, aralarında konuşacakları şeyler ve giyim tarzları vardır. Kadınlar daima erkeklerden SAKLI bir alan isterler. Kadınlar muayyen günleri dahil hiçbir şeyi belli etmemeye çalışırlar ve biraz da dedikodu severler, gün yapmayı severler vs. derken HAREM'i erkeklerin değil KADINLARIN kendi özel istekleri olarak düşünün. Yaz sıcağında sere serpe oturacağı, rahat edeceği, el işleri yapacağı ve ortada patırtı çıkarıp babalarını taciz eden çocuklara gözkulak olmak istedikleri özel bir daire olarak düşünün. Asla kıskançlığı hüner sayan erkeklerin kadınlara zindan kurması diye algılamayın. Selamlık şudur: Dışarıdan gelenleri kabul ettiğiniz ön misafirhane... Şu iş arkadaşım, bu geçici gelmiş biri... Günümüzde artık selamlık ERKEK KAHVEHANESİDİR (Kıraathane). Bizim ayrıca SELAMLIK yapma, yani konak edinme lüksümüz yok. Kaldı ki ayetler, BİRLİKTE YİYİP İÇECEĞİMİZİ SÖYLÜYOR. (Nur 31.ayete iyi bakınız).

Nur 61: Köre güçlük yoktur; topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden gerekse şu kişilerin evlerinden yemek yemenizde bir sakınca yoktur: Babalarınızın evleri, yahut annelerinizin evleri, yahut kardeşlerinizin evleri, yahut kızkardeşlerinizin evleri, yahut amcalarınızın evleri, yahut halalarınızın evleri, yahut teyzelerinizin evleri, yahut anahtarı size teslim edilmiş olan evler, yahut arkadaşlarınızın evleri. Hep birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde sizin için hiçbir sakınca yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah katından bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği olarak kendinize de selam verin. Allah size ayetleri işte böyle ayan-beyan bildiriyor ki, aklınızı çalıştırabilesiniz.

İŞTE BU AYETTE BENİM EN İYİ TAKDİR ETTİĞİM TARAFIM: ANAHTARI MUTLAKA MİSAFİRİME TESLİM EDERİM! Bekar ya da evli HİÇ FARKETMEZ! MUTLAKA BİRLİKTE EŞİMLE VE EVDE VARSA KADINLARLA HEP BİRLİKTE YERİZ. Bizim için insanlar POTANSİYEL suçlu, namussuz, ırz düşmanı değildir. SELAM SELAM diyorsam bu ZANNI yapamam. Sütü bozuk varsa, o kendini belli eder. Bir tane maganda için herkesi yakamam. BENCE TÜM KONUKLARIM EN BAŞTAN SABİ VE MASUMDUR. ONLAR KENDİ RIZKLARINI GETİRDİKLERİNDEN tüm ikramımı önlerine korum. Dönüş paralarını, otobüs biletlerini göstermeden ceplerine korum. Arabasıyla gelmişse, misafirim uyurken, deposuna dönüş için benzinini korum. Bunlar BENDEN ÇIKMAZ. ÇÜNKÜ MİSAFİR RIZKIYLA GELİR. O ONUN PARASIDIR.YANLIŞLIKLA O GÜN BENİM CEBİME KONMUŞ GİBİ, SAHİBİNE/Konuğuma onu ikramla geri veririm... Ve misafirime asla EVSAHİBİ olmam, ben onun misafiri gibi davranırım. Namaz kılıp kılmadığını falan takip etmem! Ben din polisi miyim? İçki isterse onu da alır getirir veririm. İçiyorsa, niye ona EZİYET edeyim. Sigara içiyorsa, "Dumandan rahatsız oluyoruz " diye niçin işkence edeyim? Ve ben misafirimi ağırlarken; "Kendin için istediğini başkaları için de iste; kendin için istemediğini başkaları için de isteme!" düsturuyla bu yüce ilkeyle, EN SEVDİĞİM şeyleri sunarım (Övünmek için değil; örnek olmak için yazıyorum. Ali İmran-115 gereği)... BEN AKLIMI ÇALIŞTIRANLARDANIM.

Ahzab 53. Ey iman edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle davranmanız Peygamber'i rahatsız eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir.

POPÜLER olmanın zorluğudur bu. Herkes sizi tanır ve ve görmek ister. Bir de törenler vardır: "Ee daha daha nasılsın? hatta daha daha daha daha nasılsın?" türü laf kıtlıkları gibi... Ve siz bir HANİF olarak çok naif, zarif ve centilmenlersiniz. Yani bazı densizlikleri uyarmaya utanırsınız. Bu kendim ile ilgili bir ima değil. Çünkü AYET yine peygamberedir. Resulullah'ın çağınadır. Onların tümü şimdi rahmetli oldular. Hemen gitmek, hemen dağılmak, lafı koyulaştırmak, bunlar PEYGAMBERE eziyettir. Uygar ve görgülü insan nasıl davranacağını 2000 yılında artık biliyor.

Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur”.

BU YİNE BİZİ BAĞLAMIYOR. YANİ ARANIZDA PEYGAMBER EŞLERİ YOK! PERDE ARKASINDAN İSTEMEK DE YOK!

Resulullah boşandığında, herkes ŞU MÜBAREK KADIN İLE BEN DE EVLENEYİM, RESULLULLAH'A HISIM AKRABA OLAYIM" derdindeydi. Aişe Anamız'ın Ali'nin en gençlerden olması nedeniyle ona çocuksu bir meyli vardı. Yani ayetler boşuboşuna gelmedi, bir takım NEDENLERİ vardı.

RABBİ ZIDNİ İLMİ

7 Mart 2003